22 Aralık 2024 Pazar

Kayserispor:1-5:Galatasaray


Kayseri'de karşılaşma sona ermiş, Galatasaray koskoca bir 2024 senesini deplasmanda maç kaybetmeden bitirmiş, oyuncular tatile gitmeden sevinçlerini taraftarla paylaşırken, Muslera gencecik Berat'ı en öne yollayıp, üçlü çektiriyordu... Bitmiyordu, maç fotosu olarak da Berat en önde, arkadaşları arkasında objektiflere poz veriyordu...

Gün içi babannesinin vefat haberini almıştı Berat, buna rağmen gencecik yaşına rağmen "dirayet" göstermiş, maça çıkmıştı... Arkadaşlarının özverisini takdir ediyor, onun acısını da paylaşıyordu Muslera ve arkadaşları...


Rakiple formasını değiştiren ve bu soğukta sadece atletle kalan Sanchez'e de bir anne duyarlılığı ile kabanını giydirmeye çalışıyordu Mertens...

"Galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin; hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." demişti ya Baba Gündüz, işte onun tarif ettiği takım bugün Kayseri'deydi...

Nasıl yeneceksin bu Galatasaray'ı? Nasıl?


Ara ara dolu, bazen de yağmur atıştıran soğuk bir pazar gününe Galatasaray, ilk atakta bulduğu penaltı golüyle içini ısıtarak başladı taraftarının. Son iki sezonda bu sahada üç puan alamamıştı Okan hoca ama şimdi rakibi Fenerbahçe'ye 8 puan fark yapma şansı vardı... Bundan daha büyük motivasyon olur muydu?

Golün arkasında fark ikiye çıkacaktı ki Osimhen'in Yunus'a "al da at" pasında ev sahibi savunma daha dikkatliydi. Galatasaray oyunu rahat götürecek diye hesap ederken, kullanılan bir köşe vuruşunda adam paylaşımındaki hatalar Bahoke'yi boş bıraktı, onun kafa vuruşunu herkes seyretti. Kayseri attığı eşitlik sayısının moraliyle Muslera'nın kalesine daha cesurca gitti, ikiyi de bulacaktı ki Sanchez hızır gibi rakibinin şutunu yatarak engelledi.

Son haftalarda Galatasaray'ın parlayan yıldızı kimdir? Şüphesiz bir çoklarının cevabı Yunus olacaktı. işte o Yunus, Trabzon maçından sonra Kayseri'de de "Messileşti", orta sahadan aldığı topla rakip savunma üzerine Alberto Tomba misali slalomlarla gitti, Osimhen'e aktardığı topta Nijerya'lının pasında Mertens kaçırdı ama Barış affetmedi. 


Galatasaray yine öne geçmişti, topa eskisi kadar hakim olamıyor, orta sahada pres yapıp rakibi eksik yakalayamıyor, sol tarafı Jakobs'la "yol geçen hanı" olmuş ama tabelada öndeydi. Zira kaliteli ayaklara sahipti, Sara savunma arkasına topu yolluyor, Barış'tan önce savunma kornere atıyor, rakibin gol için Karimi ile heyecanlandığı anda Muslera "No Pasaran" diyordu...


"Atamayana atarlar" tabiri futbolun yazılı olmayan kurallarındandır. İkinci yarının başında yine Galatasaray'ın sol tarafından Kayserispor'un geliştirdiği bir akında Muslera bir kez daha Boa Morte'ye geçit vermezken, dönüşünde Yunus resital yaparak farkı ikiye çıkarıyordu. Kayserispor'un kullandığı korner atışında topla buluşan genç yıldız, meşin yuvarlağı sürdü, sürdü, sürdü ve Onurcan'ın koruduğu kalenin ceza sahasına girmeden bir hafta önce Uğurcan'ı avladığı gibi Onurcan'ı da kurbanlarının listesine ekledi... Ne goldü ama... Messi izlese alkışlamaktan avuçları patlardı... Dries Mertens ve Osimhen ise şaşkınlıkla bakakalıyordu...

Skoru ele geçiren deplasman ekibi, daha öz güvenli oynamaya, ev sahibi sarı kırmızılılar da motivasyonu kaybedince Kayserispor kalesinde pozisyonlar da daha sık görülmeye başlandı. Jakobs siftahı denedi, az farkla korner oldu, Yunus'un jeneriklik şutu ahlar vahlar arasında direği sıyırdı da Muslera'nın uzun topunda yine sahneye Yunus çıktı, Osimhen'i boş gördü, "kral" da ikinci golünü yazıverdi tereddütsüz.


Üç dakika sonra Osimhen'in "al da at"ını çömertce harcayan Barış, oyun bitmeden Yunus'un ikramında Karadeniz inatçılığı ile topa abandı, bereket üst direk kırılmadı ama tabela değişiyordu: 1-5...


Atılan her golü Berat'a armağan eden topçulara nazire yaparcasına Okan hoca da genç topçuyu son dakikalar oyuna aldı, o da bı kısıtlı sürede yeteneklerini göstermekten geri kalmadı, Batshuayi o harika pası gol yapsa, hanesine asist de yazdıracaktı genç Berat...

Hakem oyunu 9 dakika uzatsa da, maçın skorunu bağlamıştı futbolun ilahları, Sanchez'in iki adımdan şutu Onurcan'ın yüzünde patlıyor, bir dakika sonra Muslera'dan seken top boş kaleye yuvarlarken Boa Morte, yine araya Galatasaray ile 100. maçına çıkan Abdulkerim'in o "Tanrının ayağı" engel oluyordu...

5 yıldız yolunda rakibi Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada hanesine üç puan yazdıran Okan Buruk artık sayısını akılda tutamadığımız onlarca rekoruna bir başka rekor daha eklerken, senenin son maçının bitiminde herkes 2025 yılında görüşmek dilekleriyle mutlu mesut tatile çıkıyordu...

İyi tatiller...



Stat: RHG Enertürk Enerji

Hakemler: Mehmet Türkmen, Mehmet Emin Tuğral, Serkan Çimen

Bellona Kayserispor: Onurcan Piri, Gökhan Sazdağı, Jeanvier, Attamah, Carole (Dk. 83 Nazon), Hasan Ali Kaldırım, Karimi (Dk. 58 Bourabıa), Kartal Kayra Yılmaz, Cardoso (Dk. 75 Ackah), Boa Morte, Bahoken (Dk. 83 Talha Sarıarslan)

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 78 Jelert), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs (Dk. 78 Berkan Kutlu), Torreira (DK. 88 Berat Luş), Sara, Yunus Akgün, Mertens (Dk. 78 Batshuayı), Barış Alper Yılmaz, Osimhen (DK. 86 Metehan Baltacı)

Goller: Dk. 4 (Penaltıdan) ve Dk. 71 Osimhen, Dk. 29 ve Dk. 87 Barış Alper Yılmaz, Dk. 51 Yunus Akgün (Galatasaray), Dk. 14 Bahoke (Bellona Kayserispor)

Sarı kart: Dk. 70 Bourabia (Bellona Kayserispor)

21 Aralık 2024 Cumartesi

Endüstriyel Koreografi

 


Bursaspor'lu taraftarın Atatürk Stadyumu yıkılmadan önce kale arkasında "Yeni Linea" için yapmış oldukları koreografi çok konuşulmuştu. "Endüstriyel Futbola Karşı Tribün Kültürüne" vurulan çok büyük darbeydi. Niçini, nedeni uzun süre tartışılmış, Teksas grubu açıklama yapmak zorunda kalmıştı...

Tabii, bu olay uzun yıllar önce oldu da, bugünlerde Almanya'da Bayern Münih-Leipzig maçını seyrederken, başka bir görüntü gözüme takıldı. Ev sahibi tribünlerin bir kısmındaki biletleri T-Mobile satın almış ve orada bilet verdiği kişilere kendi logosunun koreografisini yaptırmıştı... Stadyumun her tarafını, formaların, şortların ve çorapların sağını solunu sponsorla dolduran kulüpler korkarım ki bu gidişle- ki şimdi de şirketlere kombine satıyorlar ama bu kadar büyük sayıda değil- tüm tribünü şirketlere satacaklar ve taraftarlar da biletleri onlardan alıp, onların istediği gibi davranacak orada...

Olmaz olmaz, demeyin, biz neler gördük bu tribünlerde...



Daha Da Kötüsü Olacak Mı?

 Her hafta "Bu son nokta, daha da kötüsü olmaz" derken, bir sonraki maç sanki inadına yaparmışçasına "daha da kötüsü" oluyor.

Faul, sarı kart, kırmızı kart, VAR derken, dün gece Kasımpaşa stadında oynanan Eyüpspor-Fenerbahçe maçında hakem Emre Kargın, yardımcıları Abdullah Bora Özkara ve Furkan Ürün ile VAR hakemi Mustafa İlker Coşkun'un verdiği kararlar çıtayı en zirveye koyacak türdendi...

Daha da kötüsü olacak mı?

Şüpheliyim diyemem, daha da kötüsü olacaktır...

Neydi dünkü maçtaki "felaket" kararlar...

Caner'le İrfancan bir hava topu mücadelesinde İrfancan rakibinin yüzüne bir kere değil iki kere vuruyor ama maçın hakemi faul vermiyor. Top önüne düşen Ahmet Kutucu zoraki bir vuruşla topu kaleci İrfancan'a yolluyor, bu sırada Caner yerde yatıyor, Fenerbahçe kalecisinin oyunu başlatması sonrası Kostiç topu sürüyor, rakip ceza sahasına girmeden orta yapıyor ve Fenerbahçe beraberlik golünü buluyor...
VAR, Emre Kargın'ı pozisyonu inceleyip golün iptali için davet etmiyor. Bahaneleri topun Eyüpsporlu oyuncuya geçmiş olduğu şeklinde olacaktır.
Yardımcı hakem bayrak kaldırmıyor.
Kafasına müdahale alan oyuncu FIFA sağlık kuralları gereği yerdeyse, hakemin her şekilde oyunu durdurması gerekirken, Emre Kargın oyunu durdurmuyor...
Fenerbahçe beraberliği yakalıyor...
Pozisyona itiraz eden Arda Turan oyundan atılıyor, hem maçın ikinci yarısı hem de önümüzdeki hafta 
Hatalar, hatalar, hatalar...
Kazançlı çıkan kim? Fenerbahçe...

Devre bitmiş, oyuncular soyunma odasına giderken, El Nesri rakibine kafa atıyor, kale arkası karısıyor, oyuncular ayrılıyor ve soyunma odasına gidiliyor.
Hakem o esnada saha içinde Caner-İrfancan pozisyonunu oyuncularla konuştuğu için bu olayı göremiyor ama VAR ve 4. hakem görüyor.
Peki onlar Emre Kargın'a destekte bulunuyor mu?
Hayır...
El Nesri bu hareketten dolayı kırmızı kart görmeliyken, sarı kart dahi görmüyor.
İkinci yarı da sarı kart gördü ki, ikinci sarıdan kırmızı olacaktı...
Kazançlı çıkan kim? Fenerbahçe...
Fenerbahçe'nin kullanacağı bir korner atışından önce rakip ceza sahasında Çağlar ve Eyüpsporlu oyuncu yer kapma mücadelesi verirken, Çağlar doğrudan dirseği ile rakibine vuruyor. 
Ama hakem ve yardımcıları görmüyor, VAR uyarmıyor... Çağlar oyuna devam ediyor...
Kazançlı çıkan kim? Fenerbahçe...
Fenerbahçe kendi yarı sahasından top çıkarmaya çalışırken Halil, Djeku'ya baskı yapıyor, ayağa bir temas yokken, üstten de bir çekme görülmüyor ve Eyüpspor rakibi eksik yakalıyor, İrfancan'ın Caner'in yüzüne müdahalesini görmeyen yardımcı hakem 3-4 saniye sonra bayrak kaldırıyor ama Emre Kargın oyunu devam ettiriyor, Emre Akbaba da golünü atıyor. Topun ağlara gitmesi sonrası hakem düdüğü çalıyor ve gol iptal işareti yapıyor. Kimse Halil'in faulünü göremezken, sahada VAR incelemesi de olmadan gol "karambole" gidiyor...
Kazançlı çıkan kim? Fenerbahçe...

Maç 1-1 sonuçlanıyor, Fenerbahçe 1 puan alıyor, Eyüpspor 2 puan kaybediyor... Bakalım lig sonunda bu puanlar kime nasıl etki edecek?

18 Aralık 2024 Çarşamba

Galatasaray:4-3:Trabzonspor

 


Hasan Kabze'nin 2006'da Beşiktaş'a...

Marek Heinz'in 2006'da Denizlispor'a...

Selçuk İnan'ın 2015'te Konyaspor'a...

Kostas Mitroglou'nun 2019'da Akhisar'a...

Fredrik Midtsjö'nün 2023'te Adana Demirspor'a...

Berkan Kutlu'nun ve Carlos Vinicius'un 2024'te Karagümrük ve Kasımpaşa'ya attığı goller Galatasaray'ın şampiyonluk hikayelerinde sayfa başında yer alırken, olası 25. şampiyonluğun kazanılacağı bu sezonda da Batshuayi'nin Trabzonspor maçında 90+8de attığı (Ali Şahin Yılmaz'a kendi kalesine attırdığı) gol de unutulmazlar arasında yer alacaktır...

Tabii ki eldeki avuçtaki puanlar uçup giderken 3 puan getiren goller çok daha unutulmazken, bu sezon sonu Abdülkerim'i de o şampiyonluk gecesi minnetle anacağız... Galatasaray galibiyet golü ateşiyle elde avuçta ne varsa rakip kaleye gittiği uzatma dakikalarında ani bir Trabzonspor atağında top Rumen Dragus'un önüne düşer, onun Muslera'yı aşan vuruşunda meşin yuvarlak ağlara giderken "Tanrının Ayağı" topa dokunur ve büyük bir şölen kâbus olmaktan kurtulur...


Oysa ki, çok güçlü ve istekli başlamıştı Galatasaray Trabzonspor maçına, hem de esas kadrodan bir çok eksikle oynamasına rağmen. Kaptan Muslera kaleyi koruyacak, önünde ilk defa birlikte oynayacak dörtlü vardı: Malmö maçının iyilerinden Jelert, sakatlığı geride bırakan Kaan ve Abdülkerim ile Okan Buruk'un sol beke devşirdiği Berkan... Önlerinde değişmez ikili Torreira ve Sara... Takımın futbol aklı Mertens'in sağ solu ve önünde de Yunus, Sallai ve Barış Alper Yılmaz... Icardi ve Osimhen'in yokluğunda forvet hattında Batshuayi beklenirken, Okan Buruk geçen yıllarda Fenerbahçe derbilerinde yaptığı gibi Barış'ı görevlendirmişti en uçta... Bats'ın da artık ihtiyaç anında ilk başvurulacak "süper yedek" olduğu tescilleniyordu...


Sezonun Galatasaray adına yıldız adaylarından Yunus, Messileşince attığı çalımları "efsanevi" bir bir pasla buluşturunca Mertens takımı öne geçiriyordu. Golün coşkusuyla ev sahibi rakip kaleye çok adamla gittiği bir anda, taç atışından kaptırılan topta eksik adamla yakalandı ve İngiltere'de futbol çok hızlı oynanıyor, nefeslenemiyoruz diyen Ozan Tufan'ın ceza sahasına soluksuz koşusu sonrası bomboş kafası sonrası tabelada beraberlik yazıyordu. Trabzonspor'un savunması "zayıftı" ama ileri hat adamları "yetenekliydi", Şenol Güneş de onlara güvenip bir çok Anadolu takımının yaptığının aksine savunmaya kapanmak yerine "meydan okumuştu" Galatasaray'a... Okan Buruk da rakip kim olursa olsun geri adım atmayan bir kafa yapısındaydı, o halde bu çarpışmada iki testiden biri kırılacaktı...



İlk 30 dakika sona ermeden Yunus yine sahneye çıktı, bu kez Messivari jeneriklik bir gol attı Uğurcan'ın bakışları arasında. Beş dakika sonra bir başka maç bitirecek an seyredildi, Sallai penaltı noktası üzerindeki Barış'la buluşturdu topu, onun vuruşunu kaleci kornere çeldi... Ardından devre biterken Galatasaray'ın Okan Buruk'la repertuvarının en başına yerleştirdiği rakip alanda baskı ile top kapma eylemini Torreira gerçekleştirdi, Mertens bomboş pozisyonda Barış'a aktaramadı topu, sadece tribünlerin değil, kendi saçını başı da yoldu Belçikalı oyuncu... 


Galatasaray taraftarı keyifliydi, topçular öz güvenliydi, "güle oynaya" maç kazanılacak havasındaydı ki ikinci 45 dakikanın başında Sallai'nin pasında Mertens iki adımdan dokunamadı topa. İşler iyi giderken, hiç olmayacak bir anda Abdülkerim topun auta çıkmasını beklerken, Banza yankesici misali uyanıkça çaldı topu, çaprazdan sert vurdu eşitlik geldi. Golün şaşkınlığı sürerken, Trabzonspor'un bir atağında top auta çıkmasına rağmen yan hakem bayrak kaldırmadı, hakem devam ettirdi ve şaşkın bakışlar arasında Galatasaray savunmacıları dururken, Ozan Tufan takımını öne geçiriyordu. "O kadar da olmaz, VAR'dan döner" diye bekledik, Kadir Sağlam orta noktayı gösteriyordu... Birden Galatasaray ile TFF arasındaki savaş hatırlatılıverdi bize...


Batshuayi'nin vakti gelmişti, o sahaya koşar adım girerken, Nwakaeme karşısında çaresiz kalan Jelert kenara geliyordu. Çok da geç olmadan, Barış'ın kafa ile pasında Mertens topla Malheiro'nun arasına girdi, Portekizli savunmacı top yerine Belçikalı meslektaşına çaktı voleyi. Kadir Sağlam "gör(e)medi" , VAR'da Onur Özütoprak çağırdı, pozisyonu izletti, penaltı kararı çıktı... Batshuayi 11 metre vuruşunda Uğurcan'ı terse yatırdı, eşitliği getirdi... Ardından Galatasaray, Okan Buruk'un maç sonu Mertens'i işaret edip "Mertens diğer bütün oyunculara örnek. Sürekli takım arkadaşlarını düşünüyor. Ben vurmayayım o vursun diyor. Bunu bütün takıma da yaymamız gerekiyor." diyerek Barış ve Yunus'a "aba altından sopa gösterdiği" 66 ile 68 arasındaki periyotta Barış'ın Uğurcan'la karşı karşıya iki pozisyonunda kaleyi düşünmesi ve Yunus'un da arkadaşı boştayken çaprazdan şut atması sonrası maçı koparamadı...


Gol gelmeyince, Osimhen ve Jakobs takıma taze kuvvet olarak sahaya sürüldü, Trabzonspor iyice kendi kalesine hapsedildi, pozisyonlar da gelmeye devam etti ama Uğurcan devleşti, aranan gol bir türlü gelmiyordu... Çok adamla rakip kaleye gidince savunma da eksik aklıyor ve Trabzonspor da üç puan alacak pozisyonlar buluyordu ki, yukarıda bahsettiğim Dragus-Apokerim pozisyonu maçın dönüm noktasıydı. Gol olması halinde yelkenler suya inecekken, bir nefes daha rakip kaleye gidildi, Batshuayi vurdu direkten döndü top, ahlar vahlar içinde Mertens soğukkanlıydı, oyun biterken ceza sahası önünde faul kazandırdı... Topun başında Sara vardı, Beşiktaş maçındaki bakışlarla baktı, bir kez daha Osimhen'in kafasına mı atacak derken, Batshuayi'ye yolladı topu ve herkesin "çıldırdığı" o an gerçekleşti...

Sonrası ise bayram, sevinç, çoşku, kutlama...


Bir de Abdülkerim'in Allah'a şükran duaları eşliğinde Muslera'ya uzun uzun sarılması... 

Tarihe geçecek bir fotoğraf daha...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Kadir Sağlam, Candaş Elbil, Anıl Usta

Galatasaray: Muslera, Jelert (Dk. 59 Batshuayi), Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Berkan Kutlu (Dk. 75 Jakobs), Torreira (Dk. 89 Kerem Demirbay), Sara, Yunus Akgün (Dk. 75 Osimhen), Mertens, Sallai, Barış Alper Yılmaz (Dk. 89 Yusuf Demir)

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Malheiro, Serdar Saatçı (Dk. 90 Ali Şahin Yılmaz), Lundstram, Eren Elmalı (Dk. 90+10 Barisic), Ozan Tufan, Mendy, Visca (Dk. 46 Draguş), Cham (Dk 90+8 Umut Güneş), Nwakaeme, Banza

Goller: Dk. 8 Mertens, Dk. 29 Yunus Akgün, Dk. 63 (Penaltıdan) ve 90+8 Batshuayi (Galatasaray), Dk. 17 ve 55 Ozan Tufan, Dk. 51 Banza (Trabzonspor)

Sarı kartlar: Dk. 15 Serdar Saatçı, Dk. 22 Ozan Tufan, Dk. 90+4 Mendy (Trabzonspor), Dk. 55 Jelert, Dk. 65 Sallai, Dk. 76 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray)

15 Aralık 2024 Pazar

Malmö:2-2:Galatasaray


Olmuyor, ne yapsam olmuyor, bu kaçıncı, ayrılık akşamı

Duvarda, asılı resminle bir benden, bir sen geçiyor

Kaç mevsim? Kaç mektup yaktım da bilmedin.

Hasretinden ölmedim, geçecek, bütün bunlar geçecek

İnanma yalan hepsi sevgilim...


Moralim bozukken sıkça dinlediğim şarkıdır Manuş Baba'nın Dönersen Islık Çal şarkısı... "Olmuyor, ne yapsam olmuyor" diye umutsuzca başlayıp, "geçecek, bütün bunlar geçecek" diye seni yerden alıp, tekrar savaşman için ayağa kaldırır...

Evet, eksi derecelerde soğuk bir İsveç gecesinde sakatların bolca olduğu bir kadro yapısıyla Malmö'de Galatasaray elinde geleni yaptı üç puan için ama "olmadı, ne yapsa olmadı" uzatmalarda yediği golle bir puana razı olurken, tribünlerde kendilerine ayrılan yeri de aşıp, rakip taraftan da bilet alarak Cim Bom'a destek olan taraftar da "geçecek, bütün bunlar geçecek" diyerek alkışlarla oyuncuları soyunma odasına yolladı.


Bir aya yakın süre resmi maç oynamasa da Malmö "saha" ve "mevsim koşulları" avantajını daha ilk dakikalarda kullanarak Galatasaray kalesine geldi. Tehlikeli, hatta gol ile burun buruna geldikleri anlar da oldu da "futbol şansı" Galatasaray'ın yanındaydı ama Trabzonspor'un eski beki Larsen'in ortasında Botheim, Metehan'a bir vucut çalımı attı, bizim stoper pazara giderken, İsveçli topçu gol sevinci için kale arkasındaki tribünlere koşuyordu. İlk gol kadar olmasa da uzatmalarda rakibin kaydettiği beraberlik sayısında da genç Metehan hatalıydı lakin Galatasaray akademisinden yetişen bu çocuğu kazanacaksak, böyle maçlarda kaybedilen puanlar genç topçuların kazanacağı tecrübelere feda olsun diyebilmeliyiz... Efe Akman'ın Sivas maçından sonra bu Avrupa Kupası maçında sahaya sürülmesi de bu bakımdan değerliydi... Lakin, tek taraflı fedakarlık olmaması gerekir bu durum. Bu genç oyuncular da kendilerine sözleşme teklif edildiği vakit, kendileri için yapılan "fedakarlığı" hatırlamalılar...


Sivas deplasmanında kırmızı kart ve peşi sıra yenilen golden nasıl dönmeyi bildiyse Okan Buruk'un takımı, İsveç'te de kalesinde gördüğü gol sonrası "savunma bakanı" Sanchez'in sakatlanıp oyun dışı kalması sonrası ikinci sarsıntıyı yaşadı. Kerem "Dayı" oyuna girip, Metehan-Apo-Berkan üçlüsü savunmayı kontrol ederken, Jelert ve Yunus kanatlarda ileri geri mekik dokumaktaydı. Girizgahta yer alan şarkı sözlerindeki gibi "olmuyor, bir türlü olmuyor" hissi yüklenirken beyinlere, bu toprakların çocuğu Jelert, Kerem Demirbay'ın ortasında "klas" bir golcü vuruşu ile eşitliği sağlıyordu... Ertesi gün Danimarka spor medyasının konuşacağı isim belliydi: Elias Jelert...

 Oyunu "durdurmak" için değil de oynatmak için sahada olan İngiliz hakem Brooks, devre boyunca mükemmel bir yönetim sergilerken, devre sonunda attığı golle "fena gazlanan" Jelert'in rakip ceza sahasına girdiği bir anda son düdüğü çalması tuhaftı... Atak vardı ve atağın bitmesini beklemek esastır...


İkinci yarıya daha arzulu ve saha ve zemin şartlarına alışmış başladı deplasman ekibi ve de bu ligin yıldızı Yunus'un Mertens'le "duvar pası" yapıp, ceza sahasına girer girmez şutunda 17 yaşındaki çömez kalecinin de hatasıyla öne geçen golü buluverdi. "2-1 tehlikeli skordur" derler ya, bunun bilincinde Galatasaray üçüncü golü de aradı, ev sahibi savunmaya kapandı, uzaktan Kerem2le denedi kaleci iyi yer tuttu, Batshuayi iki defa fileleri sarstı, ama ofsayttı... Gol gelmeyince, dakikalar da nihayete yaklaşınca, Malmö hocası elindeki silahları eşitlik sayısı içın sahaya sürdü. Okan Hoca ise arkasındaki kulübeye bakınca Ziyech'i, Nelsson'u, Efe Akman'ı gördü. 

Kıyamet de orada koptu, Jelert çıkar mıydı? Sakatlanıp, çıkmak isteyen her topçu çıkar, bu kadar basit... Eşitlik golünü de o kanattan başlayan atak sonrası kalede görünce, öfke kat be kat arttı...

Son haftalarda Dayı hedef tahtasındaydı, Jelert'e asist yaparak bu gece için yırttı ama Metehan başta olmak üzere Ziyech ve onları sahaya süren Okan Buruk "hesabın kesildiği" kişilerdi... Acımasız olmam, formayı giyen her topçuya saygı duyarım, onlarla haftayı geçiren teknik adamların kararlarına da karışmam lakin Belhanda tecrübesi sonrası Ziyech'te "sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer" sözünde bahsettiği gibi çok ama çok dikkatli olmalıydık. Olmadık, "şan şöhretine" kandık, şimdi de göndermenin yolları aranıyor. Zaha'nın devre arası dönme ihtimali korku salarken kalplere, Okan hocaya da hak vermemek elde değil: Elinde Ziyech varsa, sahaya sürmesen olmaz... Bir de bir ihtimal kontratında maç oynama maddesi varsa...

Üç puanı cebe koyup, Trabzonspor maçını düşünmeye hazırlanan Galatasaray'a soğuk duş 90+2de Pena'dan geldi. Peru'lu oyuncu plase vurdu, Muslera parmak uçlarıyla dokundu ama bu topun filelere girmesine yetmedi... 2-2 maçın skoruydu...



Skorboardda ne yazarsa yazsın, kim ne söylerse söylesin "duvarda, asılı resminle bir benden, bir sen geçiyor" ey şanlı Galatasaray ve ne diyoruz en yüksek sesimizle: "geçecek, bütün bunlar geçecek"


Stat: Yeni Malmö.

Hakemler: John Brooks, Simon Bennett, Daniel Robathan (İngiltere).

Malmö: Persson, Larsen, Rösler, Zatterström, Busanello, Christiansen (Dk. 74 Thelin), Johnsen, Rosengren (Dk. 74 Pena), Bolin (Dk. 65 Taha Ali), Rieks (Dk. 82 Berg), Botheim.

Galatasaray: Muslera, Metehan Baltacı, Sanchez (Dk. 32 Kerem Demirbay), Abdülkerim Bardakcı, Berkan Kutlu, Torreira, Sara (Dk. 87 Efe Akman), Jelert (Dk. 87 Ziyech), Mertens (Dk. 73 Nelsson), Yunus Akgün, Batshuayi.

Goller: Dk. 24 Botheim, Dk. 90+2 Pena (Malmö), Dk. 43 Jelert, Dk. 56 Yunus Akgün (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 32 Bolin, Dk. 39 Rieks (Malmö), Dk. 52 Torreira, Dk. 90+4 Metehan Baltacı (Galatasaray).

12 Aralık 2024 Perşembe

Sivasspor:2-3:Galatasaray


 "Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadığı sürece, harp bir cinayettir." der Mustafa Kemal Atatürk...

"Savaş; korku ve sefaletten başka bir şey veremez. Yakar, yıkar, öldürür, yok eder." diye de belirtir savaşın ne kadar kötü olduğunu Nazım Hikmet...

"Savaşın sonunu sadece ölüler görür" diye de Platon harbin acımasızlığını vurgular...

Evet, genel manada savaş insanoğlu için en tehlikeli eylemken, bir de onun spora girmesi hiç de istemeyeceğimiz bir durumdu...

Ama, maalesef hafta içi sezon boyunca Galatasaray maçlarında yapılan hakem "hataları!" sonrası Dursun Özbek bir televizyon kanalına çıkıp, TFF ve Federasyon Başkanını istifaya davet edince, Federasyon başkanının da bir kaç gün sonra TRT'ye çıkıp Galatasaray başkanını alenen tehdit etmesi sonrası Galatasaray ile TFF arasındaki "savaş" başlamış oluverdi...

Saflarda kimler vardı? Galatasaray tarafında yönetim ve muhalifler birleşmiş, zaten taraftar her zaman orada ve teknik yönetim ile topçular vardı. Bir de az sayıda medya elemanı bulunuyordu...


Öte taraf çok kalabalıktı, Federasyona bağlı kurumlar (kendilerini atayan başkanlarına sırt çevirmeleri beklenemezdi), Kulüpler Birliği üyeleri ( Tehdit edilen bir kulüp başkanına arka çıkmamaları başka nasıl açıklanır), yayıncı kuruluş (pozisyonları tekrar göstermemesi son maçlarda fena soru işareti doğuruyor) ve sosyal ile ana akım medya elemanları...


Bu şartlar altında ilk cephe Sivas'ta açıldı. TFF İkinci Başkanının evi olan Sivas'ta... Sahada adaleti sağlamak üzere "sözüm ona" görevlendirilen Turgut Doman, 15. dakika Metehan'ı oyundan atarken, pozisyon öncesi Manaj'ın topu elle kontrolünü "gör(e)memişti!

Eksik kalan Galatasaray bir de gol görünce kalesinde, "liderin" kaybetmesini bekleyenlerin iştahı kabarmış ama "usta kaptanlar fırtınalı havada belli olur" sözünde olduğu gibi Okan Buruk korkmadan "cesurlar bir gün, korkaklar her gün ölür" deyip  takımına bildiği cesur oyunu oynatıp, önce beraberliği, sonrasında da Osimhen'in örümcek ağlarını temzileyen penaltı vuruşu ile öne geçen golü attırmıştı...


Soğuk havada, bir eksik elemanla Galatasaray zafere gidedursun, ilk devre biterken hakemin gözü önünde Charisis Mertens'in ayaklarını yerden kesiyor, Turgut Doman topu gösterip, "oyna devam" diyordu. Devamında da Manaj'ın şutunda "futbolun ilahları" Muslera'nın yanında yer alıyor, topu direğe nişanlıyordu...

Manaj'ın Sallai ve Sanchez'e peşi sıra faullerine seyirci kalınıyor, Koita'nın dirseğine faul düdüğü dahi çalınmıyorken, Barış Alper takımını rahatlatan golü atıveriyordu... Mertens pozisyon gereği rakibinin krampona basınca "jet hızıyla" sarı kart gösteren hakem, Balde'nin tokadını, Koita'nın dirseklerini nedense görmezden geliyordu...


Dedik ya, savaş ilan edilmişti, herkesin görevi vardı... 

Galatasaray maçı kazanıyordu ve son düdük çalınmadan Turgut Doman ve Manaj son darbeyi vuruyordu rakibe.

Arnavut oyuncu acımasızca Barış Alper'in ayağına basıyor, Turgut Doman VAR'dan seyretmesine rağmen kırmızı kart göstermiyordu...

Cicero'nun dediği gibi " savaşta yasalar susar"dı... Futbol oyun kuralları unutulmuştu...

Saflar çok açıkça belliydi artık...

Galatasaray, Sivas cephesini kazanmıştı...

Ve hedefte Federasyon başkanının memleketinin takımı olan Trabzonspor vardı...

Victor Hugo'nun dediği gibi "Beklenen gün gelecekse, çekilen çile kutsaldır"

Mayıs ayında da iyiler mutlaka ama mutlaka kazanacak...




Stat: BG Grup 4 Eylül

Hakemler: Turgut Doman, Ceyhun Sesigüzel, Furkan Ürün

Net Global Sivasspor: Nikolic (Dk. 46 Ali Şaşal Vural), Murat Paluli, Sonko, Radakovic (Dk.73 Bekir Turaç Böke), Emirhan Başyiğit (Dk. 58 Pritchard), Uğur Çiftçi, Koita, Charisis (Dk. 64 Özkan Yiğiter), Poungouras, Rodrigues (Dk. 73 Balde), Manaj

Galatasaray: Muslera, Barış Alper Yılmaz, Metehan Baltacı, Davinson Sanchez, Berkan Kutlu, Torreira (Dk. 90 Efe Akman), Sara (Dk. 90 Kerem Demirbay), Mertens (Dk. 64 Jelert), Sallai, Yunus Akgün (Dk. 74 Nelson), Osimhen (Dk. 74 Batshuayi)

Goller: Dk. 25 Rodrigues, Dk. 90+1 Bekir Turaç Böke (Net Global Sivasspor), Dk. 36 Yunus Akgün, Dk. 45+9 Osimhen (Penaltıdan), Dk. 53 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray)

Kırmızı kart: Dk.16 Metehan Baltacı (Galatasaray)

Sarı kartlar: Dk.1 Sonko, Dk. 31 Koita, 45+8 Nikolic, Dk. 77 Balde, Dk. 90+6 Manaj, Dk. 90+7 Ali Şaşal Vural (Net Global Sivasspor) Dk. 60 Mertens, Dk. 77 Sallai, Dk. 90+3 Batshuayi, Dk. 90+7 Kerem Demirbay (Galatasaray)

4 Aralık 2024 Çarşamba

Galatasaray:2-2:Eyüpspor

 


Üç İstanbullu aynı gün yurt dışında Avrupa Kupası maçı oynadıkları halde, diğer ikisi pazartesi gecesi oynarken Galatasaray'ın itirazına rağmen maçının pazar gününe konulması...

Hem de yayıncı kuruluşun dahli yokken, "yayıncı böyle istedi" diyerek "bahane!?" sunulması...

Okan Buruk'un Kasımpaşa maçı bitiminde "Sen burada bir daha maç yönetemezsin" söylemine karşı "Bak bakalım yönetemiyor mu?" diyen Federasyon başkanın Trabzonspor-Fenerbahçe maçında felaket bir yönetim sergileyen Oğuzhan Çakır'ı bu maça görevlendirmesi...

Gördükleri ile değil de "hissettikleri" ile VAR odasında karar veren, sahadaki hakeme "sufle" verdiği için UEFA'dan ceza alan Erkan Engin'in VAR hakemi olarak atanması...

Bir hafta boyunca sosyal medya trolleri tarafından Eyüpspor başkanı ve Arda Turan'ın Galatasaraylılığı konuşularak, maçın "satılacağının" ima edilmesi...

Fenerbahçe hocası Mourinho'nun geçen hafta kendi maçı biter bitmez basın mensuplarına Eyüpsporlu oyuncuların bilerek sarı kart cezalısı olduklarını ima etmesi...

Sanki ligin son maçıydı, sanki final maçıydı Galatasaray-Eyüpspor maçı...

Galatasaray'ın puan kaybetmesi için "bütün tuşlara" basılmıştı...


"Futbol ateşli silahla olmadan yapılan bir savaştır" demiş ya George Orwell, aralık ayının ilk günü Ali Sami Yen'de sanki bir futbol maçı değil de bir muharebe olacaktı...

Çiçekler ve alkışlarla karşılandı karşı tarafın "komutanı" Arda Turan yuvasına eflatun sarı formalıların başında geldiği o pazar günü...


Dubois, Caner, Sinan Gümüş, Emre Akbaba gibi eski Galatasaraylılar da vardı onun takımında...

Bir de yine bir zamanlar Fenerbahçe forması ile çömez olarak çıkıp "harikalar" yaratan Berke koruyacaktı rakip takımın kalesini...

İcardi-Osimhen ikili forveti ile Tottenham'a cehennemi yaşattıktan sonra 3lü savunma çift forvete "kafayı takmıştı" Okan Buruk da Arjantinli'nin ince bilekleri Bats'te yoktu, hucüm zayıf kalırken, savunmada da Yunus hala ileri geri oynamaya alışamadı, Barış-Sallai birbirini engelliyordu...

Yine de Galatasaray taraftarının desteği ile baskılı başladı, Osimhen ile de gol attı ama ofsayttı da Yunus'un boşalttığı kanattan "kontra" geldi deplasman takımı Halil'le, ortasında Emre Akbaba boş kaleye yuvarladı. Kaçırsa "maç satmakla" suçlanacak, attı, aferin diyen çıkmadı sosyal medya trollerinden...


Yenik duruma düşen Galatasaray, Barış'la, Mertens'le, Osi'nin direkten dönen topu derken eşitlik için rakip kaleyi abluka altına aldı da 21. dakikada Claro'nun Osimhen'e müdahalesi penaltıyken Oguzhan Çakır devam dedi, Barış düşürüldü yine düdük çalmadı, pozisyon devam etti, Sanchez Thiam mücadelesinde Kolonbiyalı düşerken rakibine "çifte" atar gibi krampon salladı da Oğuzhan Çakır uzaktan sadece düşürmeye sarı kart çıkardı...


Oğuzhan Çakır'ın "çekimserliğini" Trabzonspor-Fenerbahçe maçında bariz penaltıları VAR'a bıraktığını gördüğümüzde anlamıştık, Kasımpaşa maçında da Galatasaray aleyhine verdiği penaltıda VAR desteği almıştı, burada da "suçlanacaksa VAR suçlansın" diyerek çekimser kaldı ama ekran başında Erkan Engin vardı, o da "topu hakeme" iade ediverdi, "ben yokum" dedi, "etliye sütlüye karışmam" havasındaydı...

Bastırıyordu Galatasaray, bazen top istemiyor filelerle buluşmayı, bazen Berke çıkarıyor, bazen de Osimhen'in kafası çizgiden çıkarılıyor, Sanchez iki adımdan auta atıyordu. Gol gelecekti de, ne zaman?

Devre biterken yine maç içinde sıkça şahit olduğumuz Eyüpspor ceza sahası içindeki karambollerin birinde meşin yuvarlak Barış'ın önüne düştü, o vurdu eşitlik sağlandı...

Gol sonrası kaleci sakatlandı, 2 dakika tedavi gördü ama hakem 30 saniye uzattı maçı...

Her şeyi geçtim, sadece bu "korkaklık" bile Oğuzhan Çakır'ın neden iyi hakem olamayacağını gösteriyordu... Okan Buruk maçın sonlarına doğru "Sen ancak 1. ligde maç yönetirsin" derken yanılıyordu, amatörde bile zor maç yönetir bu kafayla bu genç çocuk...

Apo'nun şanssız sakatlığı "her şerde vardır bir hayır" sözünü hatırlatırcasına Berkan'ın oyuna girmesiyle Galatasaray dörtlü savunmaya geçti ve Eyüpspor atakları son buluverdi. Sağ bek sıkıntı, sol bek sakat derken Okan Buruk ve ekibi savunmayı değiştirmeye çalışıyor ama iki yıl nasıl şampiyon olunduysa, bu sene de Yunus'tan olsun, Berkan'da olsun, Barış'tan olsun "bek" devşirerek dörtlü savunma olmazsa olmazı olmalı Galatasaray'ın...


Golle de ikinci yarıya başladı ev sahibi takım... Sara'nın ortasında Osimhen'den seken topa Sallai Podolski misali sert ve düzgün vurdu, Berke sadece seyretti. Durmadı Galatasaray, Osimhen'in Barış'a "al da at" maçın ipini çek diye verdiği topu Barış kaleciye nişanladı. 15 dakika sonra Mertens'in ortasında bomboş kafayı Sallai yine kaleciye nişanladı. 

Galatasaray'ın oyunu rakip kaleye yığıp, Eyüpspor'un hiçbir şekilde çıkamadığını gören Arda Turan oyuna Saiz'ı aldı, forveti çiftledi, bir de Ampem girince daha da görünür oldular rakip tarafta ve genç Metehan'ın daldığı bir anda Taşkın'ın savunma arkasına topunda Ampem eşitliği sağlayıverdi...

20 dakika süre kalmıştı Galatasaray'a tekrar öne geçmek için, Osi, Barış, Torreira, Metehan ile pozisyonlar da buldu ama o top bir türlü çizgiyi geçmiyordu. Ve son 5 dakika kala Osimhen'in şapkadan tavşan çıkarırcasına topuk pasıyla Kerem Demirbay kaleciyle karşı karşıya kaldı, plasesi berkeden döndü, seken top Jellert kontrol etti, vuruşunu yine Berke omuzuyla çıkardı... Dayı atsa "gemisini kurtaran kaptan" olacak, Danimarkalı atsa "siftah" yapacak ama Berken maçın adamı oluyordu...

Hakemler kötüydü, top girmek istemedi, Galatasaraylılar beceriksizdi, Eyüpsporlular "onur savaşı" verdi ve maç kamuoyunun istediği gibi Galatasaray'ın puan kaybıyla sona erdi...

Lakin bu mücadele gösterdi ki topuyla tüfeğiyle gelseler de bu sene Galatasaray yine Mayıslar Bizimdir diyerek şampiyonluk kutlayacak...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Oğuzhan Çakır, Serkan Olguncan, Murat Ergin Gözütok

Galatasaray: Muslera, Metehan Baltacı, Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Dk. 39 Berkan Kutlu), Barış Alper Yılmaz (Dk. 85 Jelert), Torreira, Sara (Dk. 85 Kerem Demirbay), Sallai, Yunus Akgün (Dk. 73 Batshuayi), Mertens (Dk. 85 Ziyech), Osimhen

Eyüpspor: Berke Özer, Dubois (Dk. 55 Saiz), Dorukhan Toköz, Claro, Caner Erkin, Taşkın İlter (Dk. 90+4 Sinan Gümüş), Halil Akbunar (Dk. 90+5 Hüseyin Maldar), Emre Akbaba, Tayfur Bingöl, Bruno (Dk. 64 Ampem), Thiam

Goller: Dk. 13 Emre Akbaba, Dk. 71 Ampem (Eyüpspor), Dk. 45+5 Barış Alper Yılmaz, Dk. 47 Sallai (Galatasaray)

Sarı kartlar: Dk. 22 Sanchez, Dk. 45+1 Osimhen, Dk. 50 Sallai (Galatasaray), Dk. 35 Claro, Dk. 45+4 Thiam, Dk. 84 Ampem, Dk. 90+2 Berke Özer (Eyüpspor)

30 Kasım 2024 Cumartesi

Az Alkmaar:1-1:Galatasaray


Maça geride başlamak tabiri vardır ya, sanki dün gece Galatasaray'ın daha ilk dakikada yediği gol sonrası sarı-kırmızılılar için söylenmiş gibiydi. Üçlü savunma, ikili forvet düzeniyle deplasmana çıkan Okan Buruk'un öğrencileri Apo'nun hatalı orta sahaya çıkması, Yunus'un savunma özelliği eksikliği sebebiyle havadan gelen topu yere düşürmesi, Nelsson ve Muslera'nın ağır kalışları ile "zincirleme hatalı" bir gol yedi...


Genç ekipti rakip Az Alkmaar, kimine göre de "çoluk çocuktu" ama futbolun doğrularını öğrenmiş, ödevini yapmış ve sahada da çalıştığını gösteriyordu ev sahibi oyuncular. Topu ayaklarında tutmadan, tek paslarla geçiş hücumlarında pek maharetliydiler ki, biraz becerikli olsalar ya da Muslera kötü gününde olsa Galatasaray'lılar kendilerine gelene kadar maçı koparacak skoru da ele geçirebilirlerdi...


Ama bir de Galatasaray gerçeği vardı. Bu ligde hedefleri olan, kaliteli ve tecrübeli oyunculara sahip bir Galatasaray. Özellikle 20. dakikadan sonra oyunda hakimiyeti ele geçiren deplasman takımı Zoet'in kalesine gelmeye başladı, Mertens'in ortasında Sara'nın kafasından seken topta Osimhen golü bulamadı ama devre biterken yine Mertens'in ortasında Osi yine kafayla eşitliği sağlayan golü buldu...

Golü yazmak üç beş cümleyle kolay ama maçın Rumen hakemi Fesnic, ikinci devre biterken uzatmalarda Sanchez'in düşürülmesine nasıl "kör" kaldıysa, Osimhen'in kafasında kale çizgisini 2 metre geçen topta kayıtsız kaldı, şükür ki VAR vardı da gol geçerlilik kazandı. Kendi ligimizdeki hakemleri beğenmeyip, yabancı hakem isteyenler Türkiye Süper Ligine kimin geleceğini zannediyor böyle bir durumda? Fesniç gibi sertliğe müsaade etmekle faule izin vermeyi karıştıran hakemler gelecek bizim lige...

Icardi-Osimhen birlikteliğinin faydalı olduğunu gören Okan Buruk, çift forveti Batshuayi-Osimhen yapınca aynı faydayı sağlayamadı. Üç gün önce Bodrum'da sonradan oyuna girip galibiyet golünü attı atmasına Bats ama oyun yapısı olarak Icardi'den çok farklı ve bu düzenin "adamı" değil. Icardi bir çok pozisyonda orta sahaya kadar gelip, bir 10 numara maestro gibi ara paslar atarken, Batshuayi maalesef top kontrol edemiyor, "duvar pası"nda arkadaşlarına duvar olamıyor. Hal böyle olunca da takım atağa kalkarken birde kontra görebiliyor kendi kalesinde...

Yine de iki golcüsünde ısrar etti Okan Buruk ve ikinci yarıya genç Metehan'ı Nelsson'un yerine sürdü sahaya. Alkış alan işler de yaptı Metehan, özellikle rakibin iki net pozisyonunu keserek hocasının güvenini boşa çıkarmadı. Danimarkalı stoperin ise düşüşünün nedeni nedir, Okan hoca ve ekibinin çözeceği bir soru olarak karşılarında duruyor.


Nasıl ki ev sahibi maça golle başladı, Galatasaray da ikinci yarıya gol sevinci ile başlayacaktı ama Mertens'in ortasında Batshuayi'nin altı pasta kafasını kaleci Zoet iyi bir refleksle kornere yolladı. Çift forvetle aradığı golü bulamayınca Galatasaray, Okan Buruk  Bats'ı çıkarıp Dayı'yı sahaya yolladı ve Mertens'i Osimhen'in yanına görevlendirdi. Saha dizilişi değişti, rakip kendi ceza sahasına gömüldü ve Galatasaray onları yarmayı denedi ama 74.'te Sara'nın ortasında Abdülkerim'in kafasında direk golü engelledi... Bodrum'da Galatasaray'a 2 puan veren direkler, şimdi de borcu tahsil ediyordu... Futbol böyle işte...




Yine de 3 puan yazılıyordu Galatasaray'ın hanesine, sağ kanattan yapılan ortada Osimhen kafayla topu ağlarla kucaklaştırdı ama yardımcı hakem bayrağı kaldırıverdi. Ofsaytı gören hakem, keşke düdük çalmadan maç yöneteceğini zanneden orta hakemi Alkmaar'lı oyuncunun Sanchez'i yaka paça indirdiği için bayrak sallasaydı... O sallamadı, öbürü de görmedi, penaltı güme gitti...


Tottenham'a sahayı dar ettikten sonra Galatasaray'dan Az karşısında mutlak galibiyet bekleyenler bu skor karşısında hayal kırıklığı yaşamıştır da mini şampiyonlar ligi gibi olan bu yeni tarz Avrupa Ligi turnuvasında deplasmanda kazanılan her puan değerlidir. Önümüzdeki haftalarda bunun değerini çok daha iyi anlayacağız.

Son olarak maçın yıldızına gelelim...

Her Avrupa deplasmanında olduğu gibi ultrAslan-Avrupa ve buradan deplasmana giden "tribün çocukları" maç boyu AFAS Stadını Ali Sami Yen'e çevirdiler, topçulara deplasmanı ev yaptılar. Sağ olsunlar, var olsunlar...



Stat: AFAS.

Hakemler: Horatiu Fesnic, Valentin Avram, Alexandru Cerei (Romanya).

AZ Alkmaar: Zoet, Maikuma, Penetra, Koopmeiners, Wolfe, Clasie (Dk. 46 Kwakman), Mijnans, Buurmeester (Dk. 72 Smit), Lahdo (Dk. 72 Kasius), Ruben van Bommel (Dk. 46 Poku), Parrott (Dk. 81 Meerdink).

Galatasaray: Muslera, Abdülkerim Bardakcı, Nelsson (Dk. 46 Metehan Baltacı), Sanchez, Barış Alper Yılmaz (Dk. 86 Berkan Kutlu), Torreira, Sara (Dk. 87 Ziyech), Yunus Akgün (Dk. 86 Jelert), Mertens, Batshuayi (Dk. 65 Kerem Demirbay), Osimhen.

Goller: Dk. 2 Mijnans (AZ Alkmaar), Dk. 43 Koopmeiners (KK) (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 6 Ruben van Bommel, Dk. 73 Parrott (AZ Alkmaar), Dk. 84 Mertens, Dk. 88 Osimhen, Dk. 89 Sanchez (Galatasaray).

Kırmızı kart: Dk. 90+2 Smit (AZ Alkmaar).

27 Kasım 2024 Çarşamba

Bodrumspor:0-1:Galatasaray

 


"Türkler otobüse binmeden maç kazanılmış sayılmaz" diye Cristiano Ronaldo'ya atfedilen ama kimin söylediği anonim olan Türkiye ulusal takımının  EURO 2008'deki son dakika gollerinden sonra söylenmiş bir cümle vardır.

Futbola dair çok tüm anlatılanların özetidir aslında... Sen ne kadar oynarsan oyna, ne kadar istatistik yaparsan yap, hakem son düdüğü çalmadan maç bitmez.

Galatasaray futbol takımı oyuncuları da Bodrumspor karşısında 90. dakikada Gökdeniz'in çaprazdan vuruşu yan direkle buluşmak yerine ağlarla flört etmeyi seçse, girişteki veciz sözü acı şekilde tecrübe edeceklerdi.


Ama, haticeye değil de neticeye bakarsak, kalecinin attığı degajın tekrar kendi ceza sahasına geri döndüğü rüzgarlı bir havada, sahadaki çimlerin inekler için vaha olduğu top sürmenin kumda topla oynamak gibi zor olduğu, ev sahibi hocanın şöhret olduğu takımına uzaktan da olsa destek olmak için eski takımının şimdiki hocası Mourinho'nun dünya futboluna armağanı "otobüs çekmeyi" tır çekmeye dönüştürdüğü sistemle sahaya çıktığı bir maçtan Okan Buruk'un 3 puan alıp, Türkiye Süper Liginde 12 maç sonrası 34 puan alarak rekor kıran bir teknik direktör oldu.

Ligin zirvesinde ve hem içerde hem Avrupa'da sergilediği oyunla herkesin takdir ettiği Galatasaray'ın Bodrum gibi nispetten zayıf bir takım karşısında erken gol atıp, farklı bir sonuç alıp rahat kazanacağını düşünenler yukarıda saydığım nedenlerle yanılırken, yine de sarı-kırmızılı topçular, Bodrumspor'lu Ege'nin ilk devre biterken gördüğü kırmızı kart sonrası, ikinci yarıda rakip kalede oldukça net pozisyonlar buldular ama bir çoklarında Gökhan'ın sakatlığı sonrası kaleye geçen Sousa'nın devleşmesi ve maçın ipini çekecek anda Osimhen'in "al da at"ını iki adımdan denize yollayan Ziyech'in futbolun komik anlarına misafir olacak şutu kaleye sokamaması ile bahiste üç gol üstü oynayanlara kupon yırttırdılar.


Beşinci yıldız yolunda deplasmandan kayıpsız dönmek şüphesiz ki önemliydi ama Okan Buruk'un maç sonu dediği gibi "takım için değil de bireysel oynayan topçularla" bir görüşme yapması bu maçtan çıkarılacak en önemli ders olacaktı. Özellikle Osimhen gibi bir değeri yüz milyon eurolarla ölçülen bir topçunun bireysel istatistiğine katkı yapmak yerine bir çok pozisyonda arkadaşlarına pas vermesi Barış ve Yunus'a izlettirilmeli video odasında. 


Bir de Ziyech çekilmeli o odaya. Galatasaray taraftarının kalp sağlığının test edildiği Gökdeniz'in şutu öncesi rakip ceza sahasında topu kaptırıp, arkasında eli belinde seyretmesi ve sakat olan Kaan'ın seke seke rakibini kovalaması görüntüsü saatlerce seyrettirilmeli... Gol atar, kaçırırsın ama kötü koşamazsın... Kaptırdığın topu kovalamazsan, arkadaşlarının emeğine yazık edersin... Kul hakkına girersin Hakim kardeşim...

Fenerbahçe'den Galatasaray'a gelirken Icardi'nin yedeği olacağını ve bazen de sahada Arjantinli ile ikili oluşturacağını hesaplayan Batshuayi, Osimhen transferi sonrası kulübeye mahkum olurken, Icardi sakatlanınca tekrar sahne almaya başladı Okan Buruk'un takımında ve bir hafta evvel Samsunspor maçında olduğu gibi Bodrumspor karşısında da yine sonradan oyuna girip maçı çözen oyuncu oldu. Gol attıkça golcülerin özgüveni gelişir, Michy de 3 puanı getiren golü atarak önümüzdeki maçlar için hem hocasına hem de taraftara güven verdi. Attığı gol sonrası ise Osimhen'in "deplasman şehidi" genç kardeşimiz Yiğit'in resminin olduğu pankarta gitmesini gösterip, Bats'ın "güvenlikçi hanım ne alaka" bakışı maçta tebessüm ettiren anlardandı. Bu vesile ile galibiyet maçı cennette Alpaslan Dikmen ile kol kola seyreden Bodrumlu Yiğit kardeşimize armağan olsun...

1820... 1905... 1950... 2600... 3250...

Ne bu rakamlar?

Yıllar mı, tarihler mi?

Hayır...

Galatasaray taraftarına ev sahibi takım yönetimleri tarafından her geçen gün zamlanarak uygulanan maç bileti fiyatları...

3250 Türk Lirası...  Bodrumspor yönetiminin amatör lig maçının bile zor oynanacağı, her türlü konfordan uzak stadında Galatasaray taraftarından istediği maç bileti ücreti... Yazıklar olsun... Futbolu rant kapısı olarak görenlere yazıklar olsun...

Muslera ile Kerem Demirbay maç sonu kapışmışmış, Berkan takımla omuz omuza vermemişmiş seyircinin önünde, Okan Buruk Nelsson'u silmişmiş, miş de miş... Birileri konuşadursun, Galatasaray yolunda beş yıldız hedefiyle emin adımlarla yürüyedursun...





Stat: Grey Beton Bodrum

Hakemler: Muhammet Ali Metoğlu, İbrahim Çağlar Uyarcan, Mehmet Kısal

Bodrum FK: Gökhan Akkan (Diogo Sousa dk. 29), Üzeyir Ergün (Ahmet Aslan dk. 62), Ondrej Celustka, Arlind Ajeti, Ege Bilsel, Samet Yalçın (Taulant Seferi dk. 62), Gökdeniz Bayrakdar, Fredy, Taylan Antalyalı (Pedro Brazao dk. 80), Zdravko Dimitrov, George Puşcaş (Celal Dumanlı dk. 80)

Yedekler: Kenan Özer, Gabriel Obepka, Enes Öğrüce, Yusuf Sertkaya, Oğulcan Başol

Teknik Direktör: Volkan Demirel

Galatasaray: Fernando Muslera, Metehan Baltacı (Michy Batshuayi dk. 46), Kaan Ayhan (Victor Nelsson dk. 90+2), Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, Lucas Torreira, Gabriel Sara (Kerem Demirbay dk. 90+2), Roland Sallai, Yunus Akgün (Hakim Ziyech dk. 62), Dries Mertens (Elias Jelert dk. 72), Victor Osimhen

Yedekler: Günay Güvenç, Eyüp Aydın, Berkan Kutlu, Yusuf Demir, Efe Akman

Teknik Direktör: Okan Buruk

Gol: Michy Batshuayi (dk. 54) (Galatasaray)

Kırmızı kart: Ege Bilsel (dk. 45) (Bodrum FK)

Sarı kartlar: Samet Yalçın, Volkan Demirel (Teknik Direktör) (Bodrum FK), Abdülkerim Bardakcı, Roland Sallai (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin