21 Şubat 2025 Cuma

Galatasaray:2-2:Az Alkmaar


"Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır."...

Rahmetli Jupp Dewrall'in sözü. Hagi'nin de söylemişliği vardır...

"Futbol hayata fena halde benzer" düsturunu şiar edinen biri olarak benim de günlük hayatımda kılavuz edindiğim bir cümle...

Galatasaray da Hollanda'da kaybettiği 4-1lik maçın rövanşına bu düşüncelerle çıktı:

"Galatasaray'ın adının olduğu her yerde umut vardır."

Karış karış her metresine aşina olduğu iç sahada oynayacak, ilk maçta cezalı olan Osimhen, Sanchez ve Torreira kadroda olacak ve en önemlisi dünyada saygı duyulan taraftarı arkasında olacaktı...

Bir de erken atılacak bir gol, gençlerden oluşan rakibi bozmaya yetecekti. Sonrası zaten gelirdi, çok defa başarmamış mıydı Galatasaray bunu?


Öyle de başladılar maça. Arzulu ve istekliydi sarı-kırmızılılar...

Ama bu aşırı motivasyon "acelecilikle" karışınca istediğini yapamıyordu sahadaki Galatasaraylılar.

Oysa rakip, ilk maçın avantajıyla daha rahat oynuyor, "kafası golde" olan ev sahibinin savunmada bıraktığı boşlukları değerlendiriyordu.

Hele ki bir Poku vardı ki? 21 yaşındaki "çocuk" iki maçın da yıldızıydı... Topu önüne vurup gidiyor, Abdülkerim'i, Jelert'i, Barış'ı peşinden sürüklüyordu...

Galatasaray'ın bulması gereken pozisyonları deplasman ekibi buluyor da kalede Günay "ahtapotlaşıyordu"... Sosyal medya taraftarının yok ettiği onlarca topçudan bir diğeri olan Muslera yedekteydi, Günay sahadaydı bu maçta. Maç boyu belki ondan fazla kurtarışla, ki 2-3 tanesi karşı karşıya ve gol şansı %99 olan pozisyonlarda kalesini kapayarak arkadaşlarını ayakta tuttu Günay da, ilk devre biterken Sara'nın uzaklaştırdığı top Maikuma'ya çarpıyor, gol oluyor, ikinci yarı da ceza sahası dışından Kasius'un vuruşu fileleri sarsıyordu...




Devre biterken takımı ıslıklayanlar, Berkan oyuna ayak bastığında yuhlayanlar kalede Muslera olsa bu iki golü de Nando'ya "yazacaklardı" değil mi? Göztepe maçında Romulo topla giderken Sanchez'in vuruşu Brezilyalıya çarpıp Muslera'yı yanıltıp gol olduğunda da, Az Alkmaar ilk maçında Mijnans'ın serbest atışı doksana gittiğinde de suçlu Muslera değil miydi?


İlk devre 1-0 sona erince tur ümidi de zora girince Okan Buruk, "yüzyılın derbisini" de düşünerek Sanchez ve Mertens'i yanına alıp, Metehan ve Kerem Demirbay'ı sahaya sürdü. 

Deplasman ekibi iki farklı öne geçip, bir dakika sonra da Torreira'nın asistinde maçı en fazla arzulayan Osimhen golü attı ama sahadaki oyun pek de ümit vermeyince, Torreira da pazartesiye korunmak için kulübeye geldi, tıpkı sonraki dakikalarda Sara ve Osimhen'in yaptığı gibi...

Sahaya adım atarken yuhlanan Berkan'ın "golün asistinin asistinde" Barış, Sallai'ye rahat bir pas verdi, "Alkmaarsever" Macar topçu da ilk maçtan sonra Sami Yen'de de Owusu-Oduro'yu mağlup etmesini bildi.


2-0dan beraberliği sağlamak kağıt üstünde Galatasaray adına başarı sayılabilir lakin Avrupa'dan bu genç takıma elenmesi üzerinde düşünülmesi gereken bir mesele. Ama "şimdi" bunun sırası ve yeri hiç değil... Sene sonu herkes şapkasını önüne alır, hesabını verir...

Şimdi iki sene olduğu gibi, haftada tek maç yaparak, o maça full konsantre olarak, yorulmadan sakatlanmadan üçüncü şampiyonluğu kazanma vakti...

İlk maç da karşı tarafın isteğini yerine getirmekte hiç tereddüt etmeyen Türkiye Futbol Federasyonun bir ilki yerine getirip, maçı yönetmesi için "yönetmeliklere aykırı" olarak göreve davet ettiği Slovenyalı hakemin düdük çalacağı Fenerbahçe derbisi...

Haydi bakalım, dünü unutup, önümüze bakma zamanı...

"Galatasaray bir halatı hep birlikte çekenlerin; hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır." demiş Baba Gündüz, medyası, federasyonu, rakipleri herkes Galatasaray'a karşı pozisyon almışken, biz kendi içimdeki "küçük hesapları" bırakıp, kapalıdaki "Konsantrasyon" pankartı etrafında birleşip, "Mayıslar bizimdir" demek için kenetlenmeliyiz...

Dün gece maçın başından sonuna kadar tezahüratlarla, oyunculara destek sloganlarıyla ultrAslan bu meşalenin ateşini yaktı...

Gazamız mübarek olsun, sonu 5. yıldız olsun...

 




Stat: Rams Park "Ali Sami Yen"

Hakemler: Anthony Taylor, Gary Beswick, Ian Hussin

Galatasaray: Günay Güvenç, Carlos Cuesta, Davinson Sanchez (Metehan Baltacı dk. 46), Abdülkerim Bardakcı, Elias Jelert, Lucas Torreira (Berkan Kutlu dk. 61), Gabriel Sara (Yusuf Demir dk. 73), Barış Alper Yılmaz, Dries Mertens (Kerem Demirbay dk. 46), Rolland Sallai, Victor Osimhen (Berat Luş dk. 80)

Yedekler: Fernando Muslera, Jankat Yılmaz, İsa Halidi, Kadir Subaşı, Hasan Turan, Çağrı Balta, Efe Akman

Teknik Direktör: Okan Buruk

AZ Alkmaar: Rome-Jayden Owusu-Oduro, Seiya Maikuma, Wouter Goes, Alexandre Penetra, David Wolfe (Mees De Wit dk. 87), Peer Koopmeiners, Kristijan Belic (Kees Smit dk. 61), Ernest Poku, Sven Mijnans (Zico Buurmeester dk. 12), Mayckel Lahdo (Denso Kasius dk. 46), Troy Parrott (Ibrahim Sadiq dk. 87)

Yedekler: Hobie Verhulst, Jeroen Zoet, Bruno Martins İndi, Maxim Dekker, Ro-Zangelo Daal, Sem van Duijn

Teknik Direktör: Maarten Martens

Goller: Victor Osimhen (dk. 56), Rolland Sallai (dk. 70) (Galatasaray), Seiya Maikuma (dk. 43), Denso Kasius (dk. 55) (AZ Alkmaar)

Sarı kart: Elias Jelert (Galatasaray)

19 Şubat 2025 Çarşamba

Çaykur Rizespor:1-2:Galatasaray

 


"Tribünler bir şairin kalbi gibidir; bazen coşar, bazen susar ama asla hissetmekten vazgeçmez." diye çok beğendiğim anonim bir söz vardır...

Futbolcular, hocalar, başkanlar gelip geçen yolcudur da, tribünler ise daimi hancıdır... İyi gün, kötü gün fark etmeden, hep oradadırlar...

Sevdanın peşindedirler. 

Hele ki de deplasman yaparlarsa... En unutulmazı da odur...

Dün gece de Galatasaray, Rize deplasmanında şampiyonluk yolunda çok kritik üç puan kazanırken, sahanın yıldızı Osimhen, maçın yıldızı da bir dakika dahi susmayan Galatasaray taraftarı oldu...

AZ Alkmaar yenilgisi sonrası herkes gömecek bir oyuncu bulmuş, "kaos ateşine" bir odun atıp alevi körükleme telaşındayken, yağmurlu ve soğuk havada İstanbul ve diğer illerden kalkıp Rize'ye gelen Galatasaray tribün emekçilerine selam olsun...


Taraftar inanmıştı da topçularda durum nasıldı?

Okan hoca, "tadı damağımda kaldı" dediği Tottenham maçındaki formasyonu sürekli oynatmak istiyor topçulara da, Icardi'den sonra yerine koydukları onun boşluğunu dolduramayınca, maalesef her deneme de hüsran oluyor.

Rize'de de ilk yarı böyle geçti. Musera kaleyi korurken, üçlü savunmada çiçeği burnunda stoper Cuesca , Sanchez ve Abdülkerim vardı. Onların önünde Torreira ve Sara yer alırken, Barış ve başka bir yeni transfer Frankowski kanatlarda oynuyordu. Mertens takımın oyun aklı, Ahmed de Osimhen'e bağlantı noktasındaydı...


Ahmed'in savunmanın da hatasından yararlanıp kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonda Galatasaray golü erken bulabilse çok farklı bir maç seyredecektik ama olmadı. 7 dakika sonra da kartlarda Galatasaray'a cömert, Rize'ye cimri Zorbay Küçük, Osimhen'in gole giderken düşürülmesine düdük çalsa, rakip eksik de kalabilirdi ama bu sezon Galatasaray her maçta hakemleri de yenmek zorundaydı, öyle de oldu.

Rize'nin en tehlikeli atağında Sowe topu direğe nişanlarken Abdülkadir'in Torrera'ya yaptığı faul gözükmüyor, ikinci yarı önce Sara'nın Olawoyin tarafından itirilmesi, sonra kaleci Tarık'ın top yerine Osimhen'in kafasını yumruklaması penaltı ile cezalandırılmıyor.

Golsüz ve nispeten etkisiz geçen ilk 45 dakika sonrası Okan Buruk ikinci yarıya Mertens ve sarı kartla oynayan Cuesca'nın yerine Sallai ve Eren Elmalı ile "dörtlü" savunmaya, yani Galatasaray'ı iki sene arka arkaya şampiyon yapan dizilimle başladı. Hal böyle olunca da, çok geçmeden Frankowski ilk asistini yaptı, Osimhen parçalı formayla 13. golünü attı.


Galatasaray tribünleri tezahüratın coşkusunu arttırmış, Fener'e küfürler başlamışken, Rizeliler de plaka şovunu yaparken, üç gün önce Alkmaar maçında Barış'ın penaltı yaptırdığı pozisyonuna başında olduğu gibi sarı-kırmızılı savunmacılar uyudu, rakip uyanıktı ve Sowe, eşitliği sağlayan golü attı..

Gol lazımdı, galibiyet gerekliydi ve Okan Buruk bir başka yeni transfer Lemina'yı sahaya sürdü. Eski Galatasaraylı Lemina da sanki takımdan hiç ayrılmamış gibi, yabancılık çekmeden, sahaya tecrübesini koydu, maçın iplerini eline aldı oyun birden tek kaleye döndü: Galatasaray bastırıyor, Rize savunuyor...


Lemina'nın oyuna dahil olmasıyla Sara 10 numara devşirildi, pozisyonlarda da adı vardı: bir şutu az farkla auta gitti, Apokerim'in asist olacak ortasında kafayı ıskaladı, bir penaltısı da "güme" gitti...

Sara gol atamadı ama kullandığı kornerde Lemine kafayla asist yaptı ve "özcimbomlu" Osimhen skoru belirleyen golü filelerle buluşturdu... Gole sevinirken mi yoksa maç içinde pas isterken  bağırmaktan mı bilinmez de maç sonu Osimhen röportaj verirken, sanki ultrAslan tribünden çıkmış gibi boğuk sesle konuşuyordu...

Galatasaray zor da olsa maçı kazanırken, hakemin uzatmaların uzatmasını oynattığı dakikada Zeqiri'nin boş pozisyonda Sowe'a kafayla attığı pası Muslera tecrübesiyle kurtarıyor, "ben daha ölmedim" mesajı veriyordu...

Üç puan kazanılmış... Keyifler yerine gelmiş ve dikkatler derbiye çevrilmişti... Tabii, arada kazanılması gereken bir AZ Alkmaar rövanşı da vardı...


Maçı konuştuğumuz podcast linki de burada: Karalama Defteri#156


Stat: Çaykur Didi.

Hakemler: Zorbay Küçük, Esat Sancaktar, Mustafa Savranlar.

Çaykur Rizespor: Tarık Çetin, Taha Şahin, Atilla Mocsi (Dk. 90+2 Jurecka), Husniddin Alikulov, Hojer, Papanikolaou, Mithat Pala (Dk. 79 Berkay Özcan), Abdülkadir Ömür (Dk. 71 Ghezzal), Olawoyin (Dk. 90+2 Zeqiri), Akintola, Sowe.

Galatasaray: Muslera, Cuesta (Dk. 46 Eren Elmalı), Sanchez, Abdülkerim Bardakçı, Frankowski, Sara (Dk. 90+2 Kerem Demirbay), Torreira, Barış Alper Yılmaz (Dk. 89 Kaan Ayhan), Ahmed Kutucu (Dk. 60 Lemina), Mertens (Dk. 46 Sallai), Osimhen.

Goller: Dk. 47 ve 86 Osimhen (Galatasaray), Dk. 54 Ali Sowe (Çaykur Rizespor).

Sarı kartlar: Dk. 23 Cuesta, Dk. 90+6 Muslera (Galatasaray), Dk. 35 Akintola, Dk. 45+4 Mithat Pala, Dk. 84 Tarık Çetin (Çaykur Rizespor).

15 Şubat 2025 Cumartesi

Az Alkmaar:4-1:Galatasaray


Duydum ki kaybetmişsin...

Duymadım aslında, öyle demek bir şarkı anımsattı da, öyle yazdım, seyrettim cam ekranda yenilmeni...

Üzüldüm... 

Hayır! Ne üzülmesi...

Kahroldum... 

Ama psikopatça bir düşünceyle de sevindim...

Uzun zamandır kazandıkça etrafında biriken "iyi gün dostlarının" gerçek yüzleri ortaya çıkınca, sevindim de sevindim...

Onlar için sadece "ego" tatminiydin, başarılarınla "caka satacakları" bir takımdın...

İyiysen vardın, kötüysen senden kötüsü yoktu...

Eskiden derdik" reklamın iyisi kötü yok", şimdi reklamın adı oldu "etkileşim"...

Hiç ama hiç anlamamışlardı seni...

Oysa çok zor değildi sevebilmek seni...

Dün yenildiğin gününden 24 sene evvele gidip, "kargalar bokunu yemeden" derler ya, sabahın erken vaktinde Ali Sami Yen mabedinin kapısında dikilip  Only You pankartını kapalıya hazırlamak için bekleyebilselerdi keşke...

Bir gün sonra da herkes "manita" peşinde koşarken "Cim Bom Bomum benim, biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var benim" bestesini söyleye söyleye ince ince yağan yağmur altında stat kapısına dikilebilselerdi...

O zaman Alkmaarmış, Madridmiş, Deportivoymuş, kimle "kapışırsan" kapış, kaybetmenin yahut kazanmanın çok da önemli olmadığını anlarlardı...

Sevmekti mühim olan, iyi de olsan, kötüde olsan, hatta inadına sevmekti en kötü gününde...

Avrupa Ligi play off maçıydı, deplasmandaydı, bir çok eksik vardı, ama forma ordaydı, arma ordaydı, en önemlisi dünyaya nam salmış taraftarın oradaydı...



Kötü başlamıştın, "yoktu eski halinden eser", dünkü veletler iç sahada tozu dumana katıyordu da dik duramıyordun karşılarında... Goller de yedin, hem de en fiyakalısından, hep sen atmayacaksın ya, doğasında var bu ayak topunun, iki takım da sarsacak fileleri, hem de en güzel şekilde...

Hatalar da yaptı bizim topçular, hem de maçı en çok isteyen Barış yaptı penaltıyı, kadife ayak Sara verdi bir çok defa topu ev sahibine, ApoKerim kaleci oldu kurtardı da bir yere kadar, o da yetmedi...

Kaan bıraktı arkadaşlarını yarı yolda, hem de göz göre göre de ne yapacaksın, kurtardığı maçlara sayacağız artık...

Dört attılar, bir attık...

Sami Yen'e bıraktık hesabı...

Farkındayım zor işimiz, ama sen zoru seversin...

Zorlarla nam salmadın mı aleme?

Neuchatel'i devirdin, UEFA  kupası yolunda Milan'ı geriden gelip atmadın mı turnuva dışına...

Bir hafta sonra tekrar göstereceksin Avrupa Fatihini aleme ...

Hatırlatacak "The Hell"i ultrAslan Avrupa'ya...

Olmadı mı?

Ne fark eder?

Biz yine yanında olacağız da, yine psikopatça gülümseyeceğiz...

Çünkü üzerine yapışmış olan "sülükler" bir bir terk edecekler seni...

En saf halinle yine kalacağız bir birimize...

Acımızda göreceğiz şişenin dibini, küfrede küfrede ağlayacağız da sımsıkı sarılacağız birbirimize...

Ama kazanınca da...

İşte o gün "aklımdan geçenlerin" sınırı olmayacak...

Kutlayacağız çılgınca...

Öyle değil mi?

O zaman gecenin şarkısıyla bitirelim:


Ne söylesen ne beklesen

Yaradandan ya da kaderinden

Ele geçmez istediğin

Uğruna savaş vermediysen

Sanki seni boğar gibi

Sanki yeniden doğar gibi

Sanki zaman zaman ölür gibi

Acısını çilesini çekmediysen...



Stat: AFAS Stadyumu

Hakemler: Joao Pinheiro, Bruno Jesus, Luciano Maia

AZ Alkmaar: Owusu-Oduro, Seiya Maikuma (Denso Kasius dk. 77), Wouter Goes, Alexandre Penetra, David Moller Wolfe, Sven Mijnans, Jordy Clasie, Peer Koopmeiners (Zico Buurmeester dk. 77), Ernest Poku (Kees Smit dk. 83), Mayckel Lahdo (Ro-Zangelo Daal dk. 83), Troy Parrot (Sem van Duijn dk. 90+1)

Yedekler: Hobie Verhulst, Jeroen Zoet, Bruno Martins Indi, Maxim Dekker, Mees De Wit

Teknik Direktör: Maarten Martens

Galatasaray: Fernando Muslera, Carlos Cuesta, Abdülkerim Bardakcı, Berkan Kutlu (Yusuf Demir dk. 71), Roland Sallai, Kaan Ayhan, Gabriel Sara (Berat Luş dk. 90+3), Elias Jelert (Metehan Baltacı dk. 71), Dries Mertens (Kerem Demirbay dk. 65), Barış Alper Yılmaz, Alvaro Morata (Efe Akman dk. 90+3)

Yedekler: Günay Güvenç, Jankat Yılmaz, Kadir Subaşı, Furkan Koçak, Çağrı Balta

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Sven Mijnans (dk. 12), Troy Parrot (dk. 37 pen.), Jordy Clasie (dk. 57), David Moller Wolfe (dk. 66) (AZ Alkmaar), Roland Sallai (dk. 20) (Galatasaray)

Kırmızı kart: Kaan Ayhan (dk. 51) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Abdülkerim Bardakcı, Alvaro Morata (Galatasaray), David Moller Wolfe, Jordy Clasie (AZ Alkmaar)

11 Şubat 2025 Salı

Galatasaray:1(3)-0: Adana Demirspor


"Futbol borsada değil arsada güzeldir" demiş rahmetli Metin Kurt...

Ne de güzel söylemiş... Futbolu sokakta tüm sadeliği ile sevdik, iki taştan kale yaptık, taşların üstünden gitti top gol mu aut mu tartıştık, itiştik de maça devam ettik, oynadık... Kaybettik, kavga ettik ama yine ertesi gün boş arsaya gelip, maç yaptık...

Fanilalarımıza sevdiğimiz topçunun numarasını yazdık da adını yazmak yoktu aklımızda çünkü formalar 1 ile 11 arasındaydı, 10 numara zaten Maradona'ydı, 9 van Basten, 1 Simoviç... 

Sonra reklamlar geldi, forma numaraları 99 oldu, isimler yazıldı, futbolun saflığı bitti...

Ve taraftarın, üyelerin olan kulüpler satılmaya başlandı, iki üç "renkli" transfere kandı taraftar...

Ve o "sahipler" gün geldi takımı terk edip giderken, gün geldi kimseye sormadan koca camianın tarihine "iz" bırakma pahasına takımı sahadan çekiyordu...

Evet, pazar gecesi soğuk havaya rağmen Ali Sami Yen dolmuş, Türkiye'nin değişik illerinden taraftarlar takımlarını seyretmeye gelmiş, deplasman tribününde Adana Demirsporlular "inadına" iyi kötü günde armanın peşinde olduklarını cümle aleme göstermiş yerini almışlardı... 


Maç da fena başlamadı iki takım adına da, Galatasaray her zaman olduğu gibi iç sahada baskılı oynuyor, deplasman ekibi de çok kapanmadan yarı sahada baskı yapıyordu. Tabii bir tarafta gencecik çocuklar, kafası bir gün sonra imza atacağı yeni takımda olan oyuncular, diğer tarafta Moratta, Osimhen, Sara, Mertens gibi yıldızlar vardı... İki takım arasında hem kalite hem tecrübe farkı açık seçikti de Adana'nın çocukları kolay pes etmeyecekti, inadına savaşacaktı ama olmadı... İzin vermediler...

İlk yarım saat biterken, zorla sahadan çıkarıldılar... 

Ne sebeple?


"Adaletsizlik" dendi, "Galatasaray'a tepkimiz yok" dendi ama kimeydi tepki?

"Federasyon istifa" ya da "MHK istifa" denilemedi...

Ama Adana Demirspor'un gerçek sahipleri "kulübün paralı sahibine" cevabı vermede gecikmedi:

Biz Adana Demirspor’umuzu ölümüne savunuruz. Ancak bu yapılan haksızlığın ne sana,ne artıklarına can simidi olmasına göz yummayacağız. Adana Demirspor’a karşı yapılan her yanlışın karşısındayız. Bu kulübün başındaki en büyük yanlış sizsiniz.! Bu olayın arkasına sığınıp gündemi değiştirme çabalarınıza asla izin vermeyeceğiz.

Galatasaray'ın bulduğu penaltı golünde Mertens'e yapılan müdahale penaltıyı gerektirmemiş... Peki, ilk defa mı aleyhinize yanlış karar verildi? İlk yarıda iç sahada Galatasaray'la oynarken kazanılan iki "haksız" penaltıyı ne yapacağız?

"Haksızlık ve isyan" isterse Adana Demirspor'un sahibi, 2-3 hafta önce bu gencecik çocuklar kendi sahasında Fenerbahçe'ye karşı müthiş bir onur mücadelesi verip, ilk devreyi golsüz kapayıp, maçtan puan alma ümitleri yeşermişken, kırmızı kartla eksik bırakılan maçta göstermesi gerekmiyor muydu tepkinin en alasını...

O zaman mı samimi olurdu şimdi mi samimi?

Yeni transfer Cuesca'yı seyredecektik, milli takımdan arkadaşı Sanchez ile uyumunu. Dudak bükmüştü "sosyal medya taraftarı" bu transfere de öz güvenli ve çabuk gördüm ben Kolombiyalıyı... Moratta atacaktı gollerini, bütünleşecekti taraftarla... Lemina 10-15 dakika oynayacak, yıkılacaktı kale arkası Lemina diye bağırmaktan... Belki Ahmet uzaktan vuracak, genç Deniz yıldızlaşacak, transfer için portföyüne yeni videolar ekleyecekti... Eyüp, Yusuf şanslar bulacak, Bolu'dan sonra Sami Yen'de de alkış alacaktı taraftarından...

Ama izin vermediler...

Futbolu arsada değil de borsada sevenler, izin vermediler...


Stat: Rams Park 

Hakemler: Oğuzhan Çakır, Çağlar Uyarcan, Volkan Narinç

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Carlos Cuesta, Elias Jelert, Dries Mertens, Gabriel Sara, Roland Sallai, Ahmed Kutucu, Alvaro Morata, Victor Osimhen

Yedekler: Jankat Yılmaz, Eyüp Aydın, Kerem Demirbay, Berkan Kutlu, Yusuf Demir, Gökdeniz Gürpüz, Berat Luş, Efe Akman, Metehan Baltacı, Mario Lemina

Teknik Direktör: Okan Buruk

Adana Demirspor: Deniz Dönmezer, Arda Kurtulan, Semih Güler, Tolga Kalender, Abdulsamet Burak, İzzet Çelik, Maestro, Tayfun Aydoğan, Yusuf Barasi, Nabil Alioui, Abat Aymbetov

Yedekler: Murat Eser, Vedat Karakuş, Aksel Aktaş, Burhan Ersoy, Salih Kavrazlı, Yücel Gürol, Ozan Demirbağ, Ali Yavuz Kol, Osman Kaynak, Ahmet Yılmaz

Teknik Direktör: Mustafa Alper Avcı

Gol: Morata (dk. 12 pen.) (Galatasaray)

Sarı kart: Arda Kurtulan (Adana Demirspor)

7 Şubat 2025 Cuma

Boluspor:1-4:Galatasaray

 


Adı Atatürk olan stadyum...

Gündüz maçı...

Kardan bir çok yeri balçık olmuş bir zemin...

Şehirdeki kar yağışından okullar tatil olmuş, tribünlerde öğrenciler...

Maç açık kanaldan yayınlanıyor...

Çocukluğumuzun futbol ortamını yaşamamız için daha ne olabilirdi ki? Hani ecnebilerin bir deyimi var ya "old school" diye, tam da Bolu'daki ortam için söylenmiş sanki...

Türkiye Kupası çocukluğumuzda değerliydi, elemeli giderdi maçlar finale, finaller de içerde dışarda iki maç olurdu, çoğunlukla da gündüz olur, televizyondan seyrettiğimiz maçtan sonra sokağa top oynamaya koşardık...

Kupanın da cılkını çıkardılar, anlamı kalmayınca ilgi de kalmadı, Federasyon da her sene değişik statüler yaparak kupayı albenili yapmaya çalışmakta, bu sene de 6 takımlı grup yapıp, takımlar sadece üç maç oynayacaktı?!? Neden, niçin, bilinmez...

İlk maçta Başakşehir'le son dakika Batshuayi penaltı kaçırınca beraberlikle biten maçta 1 puan alan Galatasaray, Bolu'da kazanamasa son maça çıkmadan elenecekti kupadan. 


Kazandı, son maça bıraktı şansını da, sadece maçı değil, genç topçularını da kazandı Okan Buruk...

Geçen yıldan gelen Fenerbahçe ile "kafa kafaya" çekişmenin bu sene de "nefes nefese" gitmesiyle pek rotasyona cesaret edilemeyince Eyüp'ler Yusuf'lar, Efe'ler gibi genç topçular da sürekli kulübeyi ısıtmakla görevli oluyordu. Bugün gün onlarındı. Sadece onların mı, yeni gelen Moratta ve Ahmed de takıma "ısınmak" için ilk onbirde yer alıyordu. Sosyal medyanın hedefindeki Muslera da yoktu sahada, Günay koruyacaktı kaleyi... "Apokerim" savunma lideri sağında Metehan ve solunda "kaptan" Berkan vardı...

80lerden kalma "zeminlere" alışmak zordur, bir de "toplama" takımsan arkadaşlarına da uyum sağlamak zaman alır ve bu anlarda gol yemek doğaldır, Galatasaray da Sarachan'ın pasıyla Vusal'ın plasesiyle erken dakikalarda geri düştü oyunda. Azeri topçu golü attı da Galatasaray'dan kiralık giden Saraçhan Nas oyundan çıkana kadar beğeni topladı, enerjik çocuk, ayağı temiz, topla çok oynamıyor, kafasını kaldırıp, arkadaşlarını görüyor. Bu sene Bolu'da pişsin, yazın takıma döner, kampta seyrederiz bakalım...


Galatasaray skorda geriye düştü ama geçen dakikalar ile birlikte, tecrübe ve kalite farkıyla oyunun hakimiyetini eline aldı ve "büyük takım" kokan bir golle yeni transferi Moratta ile eşitliği de sağladı 20. dakikada. 

"Tadı damağımda kalmıştı" diyordu Okan hoca Tottenham maçını anlatırken, üçlü savunma ile başlamış oyuna, forvette de Icardi ve Osimhen vardı, Arjantinli oyuncu orta sahaya kadar gelip, bağlantıları sağlıyordu takımda. Onun sakatlığı sonrası Galatasaray'ın da çift forvetli oyunu bitti, o "lezzet" bir daha tadılmadı. Bolu'da Moratta'yı seyrederken Icardi tadı aldım, en uçta sabit santrafor olarak değil de orta sahaya kadar gelip, bağlantı da yaptı, kendi sahasına kadar da adam kovaladı, presi de başlattı en uçta. Icardi ve Osimhen varken, neden Moratta alınırın da cevabıydı bu gün seyrettiğimiz oyun...


Yusuf ve Eyüp de maça damgasını vuran topçulardı. Saha zemini hiç de onların oyununa uygun olmasa da sorumluluk verilip, desteklenince "kalitelerini" gösterebildiler. Yusuf'un ayak içi plasesini kaleci çıkarmasa Puşkaş'a aday olacaktı ama Eyup'ün devre biterken ceza sahası köşesinden attığı gol yayıncı kuruluşun Türkiye Kupası tanıtımlarında uzun seneler kullanılacaktır. Ne vuruştu öyle... Seyretmeyen "googlelasın" ve izlesin...


Devreye önde girip, ikinci yarı da ağırlığını sahaya koyunca Galatasaray, ev sahibi geçen dakikalarla birlikte, ümidini de kaybetti ve  maçın temposunu da düşürürken, gördüğü erken sarı kartla oyundan düşen ve "çekingen" oynayan Efe Akman'la Kaan değişikliği sonrası Galatasaray'ın sağ tarafı daha iyi çalıştı ve goller de geldi. Önce Kaan'ın ortasında seken topta Yusuf hak ettiği golü attı, sonra da uzun mesafeden asist yaparak  Ahmed'e repertuvarında olan gollerden birini attırdı...


Fark üçe çıkıp, iki takım da "bu soğuk havada bu kadar yeter" moduna girince, hocalar da sonraki maçı, yorgunlukları, sakatlık risklerini düşünüp oyuncu değişikliklerine giderken, Okan Buruk'un Moratta'nın yerine Mertens'i alması "genç çocukların arasında sahada mutlaka ağır bir abi kalmalı" olarak yorumladım ben... 

Sonradan oyuna dahil olanlar arasında Torreira'nın yerine giren Berat Luş, ligde acılı bir günde çıktığı Kayseri deplasmanında "3-5" dakikalık bir oyunla kumaşını göstermişti, Bolu da yine oynadığı 7 dakikalık süre içinde "Bu çocukta iş var" dedirtti. Topu alıp, korkusuzca dikine gien topçuyu hep sevdik, seveceğiz, savunacağız... Berat böyle oynamaya devam et...

Ligde iki maçtır Galatasaray kalesini gole kapatıyordu, bugün gol yedi, kaleye baktım "hayret",  günah keçisi Muslera yok, şimdi Günay'a mı saldıracak "sosyal medya trolleri"...

Yok, yok, bugün Efe linçleniyor. 

Yarın bakalım kim olacak?!



Stat: Bolu Atatürk Stadyumu

Hakemler: Yiğit Arslan, Deniz Caner Özaral, Egemen Savran

Boluspor: Kubilay Anteplioğlu, Ali Ülgen (Fethi Özer dk. 69), Onur Atasayar, Işık Kaan, Naby Oulare (Aleksic dk. 69), İshak Karaoğul (Enes Alıç dk. 81), Siraçhan Nas (Jefferson dk. 57), Lico, Mukairu (Anıl Koç dk. 57), Eren Erdoğan, Vusal İskardarli

Yedekler: Çağlar Akbaba, Bartu Kulbilge, Posmac, Berk Yıldız, Arda Işık

Teknik Direktör: Arif Ufuk Kahraman

Galatasaray: Günay Güvenç, Metehan Baltacı, Abdülkerim Bardakcı, Berkan Kutlu, Jelert, Eyüp Aydın (Gökdeniz Gürpüz dk. 79), Lucas Torreira (Berat Luş dk. 87), Yusuf Demir, Efe Akman (Kaan Ayhan dk. 66), Ahmed Kutucu (Kadir Subaşı dk. 87), Alvaro Morata (Dries Mertens dk. 79)

Yedekler: Jankat Yılmaz, Davinson Sanchez, Gabriel Sara, İsa Halidi, Çağrı Balta

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Vusal İskardarli (dk. 12) (Boluspor), Alvaro Morata (dk. 21), Eyüp Aydın (dk.44), Yusuf Demir (dk. 72), Ahmet Kutucu (dk. 74) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Naby Oulare, Vusal İskardarli, Lico, Eren Erdoğan (Boluspor), Efe Akman, Metehan Baltacı (Galatasaray)

3 Şubat 2025 Pazartesi

Gaziantep FK:0-1:Galatasaray


Transfer sezonlarına taraftarlar bayılır da teknik adamların hiç hoşlanmadığı dönemlerdir, hele ki maçlar devam ederken gelen ve gidenler olunca, kadro kurmak da bir o kadar sıkıntılı olur... Oyuncuların kafa yapısı "karışık" olur, konsantrasyonu sağlamak zorlaşır...

Nelsson "Forza Roma" derken, Batshuayi "gidecek rota "ararken, Yunus sakat, Barış da ağrılar içinde kulübede "hamle" oyuncusuna dönüşmüşken, Okan hoca zor bir Antep deplasmanında eksik oyuncularla sahaya çıkıyordu...

İyi haber taze transfer Moratta kulübedeydi, 25 dakika kadar forma giyecekti...


Yenilerden, "çocukluk aşkına" kavuşan Ahmed'in de jeneriklik golüyle Galatasaray, daha taraftarların bir kısmı stada girmeden Antep deplasmanına önde başlıyordu. Bu yıl Eyüpspor formasıyla "uzaktan" attığı gollerle transferin gözdesi olan Ahmed Kutucu, Dries abisiyle idmanda çalıştığı golle hayallerini gerçekleştiriyordu. 

Kaan-Sanchez ve Abdülkerim üçlüsüyle savunmaya başlayan Galatasaray, hücumda çok adamla rakip sahada baskı yapıp, top kapıyor, Selçuk İnan'ın takımını oynatmıyordu. İkinci gol gelse rahatlayacak ama Osimhen'in kafa pasında Ahmed ıska geçiyor, devamında Mertens'in plasesinde genç kaleci Burak ortaya çıkıyordu. Ev sahibinin kalecisi devre biterken Kaan'ın bomboş kafasını öyle bir çıkardı ki, takımını da oyunda tutan oyuncu oluverdi birden...


"Oyunda tutmak" demişken, maç öncesi "Galatasaray'ın Avrupa maç dönüşlerinde Galatasaray maçı yönetiyor" diye yalan üzerine algı oluşturulan Kadir Sağlam, sarı kartı olan Lungoyi'ye Torreira'nın yüzüne vurduğu için sarı kart vermiyor ama Torreira'ya kart gösteriyordu. Ne de olsa "Torreira'ya kart göstreme" modası başlamıştı... Bununla yetinmeyen maçın hakemi "F.ck Off" diyen Sorescu'ya da kayıtsız kalıyordu... Derler ya "futbolcu milleti cin gibidir" diye, Sorrescu hakemin kart göstermeyeceğini anlayınca Sallai'ye öyle bir bastı ki 62. dakikada, yine hakem ve VAR "üç maymunu" oynadı...


Ev sahibinin penaltı beklediği pozisyonda ise Muslera'dan seken top Sanchez'in eline çarpıyor lakin kural penaltıyı işaret etmiyordu...

Selçuk hocanın takımı ilk devre pek Muslera'nın kalesine gelemese de ikinci devre orta sahalar kolay geçilince yeterli derecede pozisyon buldu ama karşılarında "hata yapsın da linçleyip etkileşim alayım" diye beklenen Fernando Muslera vardı. Özellikle Sorescu'nun Sallai'yi geçip çaprazdan çektiği şutu Uruguaylı kaleci başarıyla kornere çeliyordu. 

Galatasaray taraftarına alıştırdığı oyunu pek izletemese de, yine de maçı koparacak pozisyonları buldu rakip kalede, özellikle Sallai'nin harika bacak arası pasında Osimhen Ahmed'e gol servisi yaptı, genç topçu güçlü vuramadı, üç dakika sonra yine aynı kanatta Sallai Sara'ya verdi, Brezilya bu kez cılız vurdu... 5 dakika sonra ise kornerden Ahmed bir kez daha attığı golün aynısı denedi, seken topta Sanchez iki adımda kaleciyi geçemedi...

Maç kopmayınca, son dakikalarda ev sahibi beraberlik için daha da ümitlendi, Selçuk hoca elinde gol atabilecek kaç eleman varsa saha sürdü ama maçın kahramanı olma şansı savunmacı Arda'nın önüne düştü de onun şutu auta gidiyordu...

Galatasaray, zor olması beklenilen bir deplasmandan üç puan alırken, iç sahada oynayacağı Adana Demirspor maçı öncesi de sarı kart cezası sınırında olan Torreira, Barış Alper, Muslera ve Abdülkerim de kart görerek cezalı duruma düştü, bir bakıma "kartları temzilediler"...


Galatasaray'ın Konyaspor maçı sonrası Antep'te de gol yemediği konuşulmayacak ama Muslera'nın ilk devre kalesini terkedip, topu kaptırdığı pozisyon-ki hakem hocaları faul olduğunu beyan etti- bolca konuşulacaktır. Bu da maalesef bizim acı gerçeğimiz olarak devam edecek...

Oysa ki, iki hafta önce Konya'da, sonra Göztepe karşısında,bir gün önce de Kadıköy'de Fenerbahçe "yuh artık, bu kadar da olmaz" dedirten kararlarla üçer üçer puanları alırken, hala Muslera'nin hatası, Mertens'in yaşı, Sallai'nin parası, Yunus'un çalımları, Osimhen'in golcülüğü, Okan Buruk'un hocalığı konuşmak nasıl bir taraftar kafası anlamış değilim...

,
Galatasaray bu deplasmanda aldığı üç puanla Fenerbahçe ile arasındaki 6 puanlık farkı korurken, Muslera en fazla Galatasaray forması giyen oyuncu rekorunu bir daha arttırıyor, Ahmed Kutucu ilk golünü atıyor,  Barış Alper Yılmaz sarı-kırmızı forma ile 100 maçına çıkıyor ve Moratta da taraftara ilk selamını veriyordu...

Stat:Kalyon Stadyumu

Hakemler: Kadir Sağlam, Süleyman Özay, Murat Ergin Gözütok

Gaziantep FK: Mustafa Burak Bozan, Cyril Mandouki (Salem M’Bakata dk. 30), Arda Kızıldağ, Bruno Viana, Deian Sorescu, Kacper Kozlowski (Furkan Soyalp dk. 89), Badoo Ndiaye, Maxim (Kenan Kodro dk. 69), Mustafa Eskihallaç (Emmanuel Boateng dk. 84), David Okereke, Christopher Lungoyi (Halil İbrahim Dervişoğlu dk. 46)

Yedekler: Sokratis Dioudis, Emre Taşdemir, Ertuğrul Ersoy, Ogün Özçiçek, Ömürcan Artan

Teknik Direktör: Selçuk İnan

Galatasaray: Fernando Muslera, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Elias Jelert (Barış Alper Yılmaz dk. 62), Lucas Torreira, Gabriel Sara (Eyüp Aydın dk. 90+4), Roland Sallai (Berkan Kutlu dk. 79), Dries Mertens (Alvaro Morata dk. 68), Victor Osimhen, Ahmed Kutucu (Metehan Baltacı dk. 90+4)

Yedekler: Günay Güvenç, Jankat Yılmaz, Yusuf Demir, Gökdeniz Gürpüz, Efe Akman

Teknik Direktör: Okan Buruk

Gol: Ahmed Kutucu (dk. 5) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Bruno Viana, Lungoyi, Sorescu, Arda Kızıldağ (Gaziantep FK), Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz, Muslera, Abdulkerim Bardakcı (Galatasaray)

19 Ocak 2025 Pazar

Hatayspor:1-1:Galatasaray

 


Dün gece Liverpool'u Brentford deplasmanında seyrederken, sanki Galatasaray'ı izler gibi oldum, ön alanda basıyorlar, top kapıyorlar, rekor sayıda şut atıyorlar, kale dibine kadar gelip, o topu filelerle buluşturmada bir o kadar beceriksiz kalıyorlardı. "Acaba bu maç berabere bitse karşı karşıya kaçıran Gakpo, arkadaşını gollük şutunu engelleyen Szobozslai ya da her maç gol atıyorsun bu maçta neden atamadın diye Salah "linç" edilir miydi Liverpool sosyal medya taraftarınca?" diye aklımdan geçirirken, Nunez 90+1 ve 90+3te attığı gollerle üç puanı getirdi...


Galatasaray da Mersin'de Hatayspor karşısında oldukça üstün bir oyunla, bir çok yüzde yüzlük pozisyon buldu lakin Prekazi'nin o sözünü doğrularcasına "topun canı vardı" ve meşin yuvarlak filelerle buluşmak istemedi. Futbolun yazılı olmayan kurallarından biridir, rahat pozisyon bulup, toplar direkten döner, iki adımdan kaleye girmiyorsa, o gol o maçta gelmeyecektir, gelmedi de... Hatta o kadar ki Osimhen'in penaltısı bile az kalsın gol olmuyordu...

Maçları not tutarak izlerim, defterime not ederim her pozisyonu da, öyle Xg filan derdim değil, gözümle görüp, sezgilerime güvenirim, şöyle deftere baktığımda Galatasaray'ın ilk devre 4 net pozisyon, ikinci yarı 10 net pozisyonu var. Bu kadar pozisyona girip, olmuyorsa topçu linçlemek yerine "canınız sağ olsun" demek lazım...


Ama bizim ülkede futbol sevgisi, takım sevgisi, futbolcu sevgisi hepsi lafta. Biz kendimiz dışında kimseyi sevmiyoruz. Biz armaymış, formaymış, renklermiş sevmiyoruz, biz başarıyı seviyoruz, biz ertesi gün rakip takımlı arkadaşı kızdırmayı ya da ondan laf yememeyi seviyoruz... Gerisi boş mu boş...

Neden mi böyle yazdım? 5 gün önce kritik Başakşehir deplasmanında attığı iki golle maçın adamı seçilen, geçen yılki şampiyonlukta büyük katkısı olan, bu sezon bir çok maçta attığı gollerle takıma puan getiren Barış Alper Yılmaz, Mersin'de kolay pozisyonları harcadı diye "istenmeyen "adam ilan ediliverdi...

Neye göre? Maçın skoruna göre. Galipsen iyi, kaybedersen kötü... Peki hani vefa? Bozacı mıydı o?

Sadece Barış mı, Yunus'a edilen laflar, Mertens'e söylenilenler, hatta Osimhen'in golcülüğümün eleştirildiğini okudum... Neden bütün bunlar, bir maç berabere kaldı diye, hem de 15e yakın net pozisyon bulunan maçta...

Çuvaldızı kendimize batırmayı pek seviyoruz, kendi topçumuzu hocamızı eleştirmek en sevdiğimiz iş ama Mersin'de kaybedilen puanda sadece topun kaleye girmek istememesi değil, aynı zamanda maçın hakemi Cihan Aydın ile yabancı VAR Jan Boterberg'in de kararlarını es geçmemek lazım...


Cihan Aydın, online katıldığı bir seminerde yeğeninin içinde Galatasaray geçen kullanıcı adıyla katıldığı için Galatasaraylı olarak etiketlendiği için, maçta da tarafsız olduğunu milletin gözünün içine sokmak için Galatasaray lehine olan bir çok pozisyonu görmezden geldi. Calvo'nun Osimhen'e dalmasına düdük çalmadı, Barış itilmesine seyirci kaldı, Yunus'un şutunda Hataylı oyuncunun elle oynamasına da seyirci kaldı, Calvo'nun Barış'ın ayağına basmasına da. O kadar düdük çalmaktan korkuyordu ki Mertens'in düşürülmesine de düdük çalmadı da, ilk yarıda bariz penaltıyı vermeyen VAR, bu sefer Cihan Aydın'ı çağırdı... Ama aynı VAR Hatay'ın golünde ofsayt için hakemi uyarmadı...


Ve işin daha da vahimi, hatta UEFA ve FIFA'ya taşınması gereken bir pozisyon, 77. dakikada Sanchez'in kafasında Barış'ın dokunarak filelere yolladığı topta kaldırılan ofsayt bayrağı sonrası "yarı otomatik ofsayt teknolojisinden" Barış'ın ayağının küçük farkla ofsaytta olduğu görseli... Görselle gerçek fotoya baktığımızda ise fark var, birinde rakip oyuncunun ayağı yere basıyor, diğerinde topuk havada, ki milisaniyelerle bir kararı istediğin gibi belirleyebilirsin... Bu duruma Galatasaray umarım sessiz kalmaz, bu işin gerçeğini ortaya çıkarır ve gerekli bütün hukuksal çalışmaları yapar...



Evet, Dursun başkan ile Hacıosmanoğlu arasında bir savaş başlamıştı, ama savaşın bile kendine göre ahlaki kuralları vardır, burada bu bile yok...

Güzellikle bitirelim. Galatasaray tribünleri maçın başında yaptıkları meşale şovla başlayarak maç boyu takıma müthiş derece destek verdiler. Ev sahibi Galatasaray'a sadece kale arkasını ayırmıştı ama diğer tribünlerde de çok sayıda sarı-kırmızı sevdalısı vardı, inatla ve coşkuyla desteklediler takımı, bir de galibiyet gelseydi, evlerine daha mutlu döneceklerdi...



Stat: Mersin.

Hakemler: Cihan Aydın, Bersan Duran, Bahtiyar Birinci.

Hatayspor: Bekaj, Kamil Ahmet Çörekçi, Kilama, Calvo, Cemali Sertel (Dk. 73 Massanga), Diack, Abdulkadir Parmak (Dk. 73 Boutobba), Görkem Sağlam (Dk. 87 Recep Burak Yılmaz), Fernandes, Rivas (Dk. 73 Kerim Alıcı), Aboubakar (Dk. 90+2 Strandberg).

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 46 Kerem Demirbay), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Dk. 46 Sallai), Jakobs, Berkan Kutlu, Torreira (Dk. 82 Batshuayi), Yunus Akgün, Mertens (Dk. 88 Yusuf Demir), Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+5 Jelert), Osimhen.

Goller: Dk. 28 Cemali Sertel (Hatayspor), Dk. 56 (Penaltıdan) Osimhen (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 18 Kaan Ayhan (Galatasaray), Dk. 45+2 Diack, Dk. 59 Kamil Ahmet Çörekçi, Dk. 73 Fernandes, Dk. 88 Bekaj (Hatayspor).

15 Ocak 2025 Çarşamba

Başakşehir FK:1-2:Galatasaray

 


Ziraat Türkiye Kupasında Rams Parkta oynanan maçın yorumunu şöyle bitirmiştim:

"Beş günde iki maçın ilki berabere bitmişti...

İki takım kupada birer puan yazmıştı hanelerine de, esas randevu için Galatasaray rakibine göz dağı veriyordu...

Başakşehir ev sahibi olacak lakin onlar sakat ve cezalılar sebebiyle "rotasyona" girecek, Galatasaray "esas oğlanlarıyla" mücadele edecektir Süper Ligin ilk devresinin son maçında..."

Okan Buruk "esas oğlanlarıyla" çıktıda efsanesi olan Fatih Terim'in adının verildiği staddaki maça ama bir eksik vardı. "Böyle penaltı mı olur?" diye isyan edilen pozisyonda sakatlanan ve 2-3 hafta formasına hasret kalacak Sara yoktu kadroda, yerine "dayı" Kerem Demirbay vardı. Sosyal medya dönem dönem bazı oyuncuları "linçler", Berkan da, Kerem Aktürkoğlu da, Nelsson da bunlardan nasibini alırken, bu sene okların hedefinde Kerem Demirbay var. Ağzıyla kuş tutsa, yaranamayacak maalesef...

Ev sahibi ise oldukça eksikti, sarı kart cezalıları, sakatlar derken, genç topçulardan "yamalı" bir kadro çıkarmıştı Çağdaş Atan sahaya. Ama onların avantajına ise İstanbul'da yılın en soğuk ve yağmurlu günü vardı. Yerden oynasan zemin ıslak, havadan oynasan zaten vurduğun top sana bumerang gibi geri geliyordu.


İki takımın hocası da saha ve zemin şartları ile eldeki kadrolara göre oyun planlarını yapmış, takımlarını maça hazırlarken, onlar dışında da bu oyundan rol çalmak isteyenler vardı: Maçın hakemi Atilla Karaoğlan ve CV'sinde Galatasaray ile ilgili hiç de olumlu referanslar olmayan VAR hakemi Yaşar Kemal Uğurlu...

Önce 12. dakikada Osimhen yanında Barış Alper gole giderken son adam olan Opoku tarafından düşürüldü, kırmızı "unutuldu"... 3 dakika sonra Yunus bariz şekilde düşürüldü, faul verilmedi, Yunus ititraz edince sarı çıktı. Yetmedi, "suyun karşı tarafının" Torreira üzerine oluşturduğu algı Atilla Karaoğlan'da sonuç vermiş oldu ki Uruguaylı topçunun ilk müdahalesinde sarı kart çıktı... Okan Buruk'a sarı kart çıkarmadan da olamadı maçın hakemi, onu da listeye ekleyiverdi.


Ama esas felaket Mertens'in ortasında Hamza'nın elle müdahalaesinde hem sahadaki hem de VAR'daki hakemler "üç maymunu oynadı"... Pozisyonu herkes gördü, o kadar açıktı ki Hamza maçtan sonra itiraf etmekten çekinmedi :"Evet o pozisyonda tol elime çarptı diye hissettim..."

Hakemlerin "karışamayacağı" bir gol atmak lazımdı deplasmandaki bu maçı kazanmak için ve o golün sinyalini önce "ApoKerim" yaktı Kerem Demirbay'ın kornerden ortasına vurduğu kafayla.  Sonrasında ise Galatasaray, "şahsına münhasır" bir golle devre biterken öne geçiyordu. Rakip çıkarken yapılan baskı sonuç veriyor, Yunus ve Barış paslaşıyor, sonra Osimhen duvar oluyor Barış'a ve genç topçu yürümek için kullandığı ayağıyla filelerin yağmurunu silkeliyordu...


Ev sahibinin ise tek atağı devre biterken Galatasaray'ın kaptırdığı bir topta, oluşan karambolde genç Ömer'in şutunda Abdülkerim olması gereken yerdeydi...

İkinci devre Barış'ın ortasında Osimhen dokunabilse Galatasaray erken dakikada farkı ikiye çıkaracaktı ama olmazken, 5 dakika sonra ise Keny sarı kartı olduğu halde ceza sahasında penaltı almak için "kendini atıyor", hakemler yine "görmedim"i oynuyordu...

İşte aynı Keny, bir dakika sonra Piatek'e asist yaparken, Sanchez yine son haftalarda olduğu gibi golde hatasıyla ön plana çıkıyordu. Lakin ev sahibinin sevinci pek fazla sürmüyor, Osimhen'in ekmeğini taştan çıkardığı bir kapışmada Mertens Yunus'u görüyor, onun pasında bir kez daha Barış sol ayağı ile Muhammed'i mağlup ediyordu.


Galatasaray 3 dakika sonra Jakobs'un ortasında Mertens'le golu bulamazken, Torreira'nın ters kafasında da topun ağlara gitmesini futbolun tanrıları engelliyordu. 

Saha zemini ağırlaşıp, oyuncular da yorulmaya başlanınca kalan dakikalarda seyirciler bir doldur boşalt futbolu seyretmeye başlarken, Okan Buruk'un Nelsson değişikliği de faydalı oluyor, Danimarkalı stoper kritik müdahaleleri ile "Beni de bu kadar yabana atmayın" diyordu...

Süper Ligin uzun bir sezonun ilk devresi sona ererken, Okan Buruk'lu Galatasaray deplasmanda kaybetmeme rekorunu arttırırken, 18 maçta 16 galibiyet 2 beraberlikle kimsenin hayal edemeyeceği bir başarı yakalıyordu...

Darısı kalan maçlara diyelim...


Stat: Başakşehir Fatih Terim

Hakemler: Atilla Karaoğlan, İbrahim Bozbey, Ali Can Alp

RAMS Başakşehir: Muhammed Şengezer, Hamza Güreler, Opoku, Lima, Deniz Türüç (Dk. 86 Djalo), Onur Ergün, Kemen (Dk. 89 Pelkas), Ömer Faruk Beyaz (Dk. 67 Ömer Ali Şahiner), Davidson (Dk. 67 Figueiredo), Keny, Piatek

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Kerem Demirbay (Dk. 75 Sallai), Torreira, Yunus Akgün, Mertens (Dk. 83 Berkan Kutlu), Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+2 Batshuayi), Osimhen (Dk. 90+2 Nelsson)

Goller: Dk. 42 ve 59 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray), Dk. 53 Piatek (RAMS Başakşehir)

Sarı kartlar: Dk. 13 Opoku, Dk. 37 Hamza Güreler, Dk. 45 Keny, Dk. 74 Piatek (RAMS Başakşehir), Dk. 16 Yunus Akgün, Dk. 21 Kaan Ayhan, Dk. 31 Torreira, Dk. 79 Sallai (Galatasaray)

9 Ocak 2025 Perşembe

Galatasaray:2-2:Başakşehir FK


Beş günde iki Başakşehir maçı...

Biri içerde, diğeri dışarda. İlkinin telafisi var da, ikincisi çok daha önemli...

Böyle düşünmüş olacak ki Okan Buruk, rakip takım hocasını da şaşırtacak derece rotasyonlu bir kadroyla sahaya sürdü takımını...

Günay, Metehan, Jelert, Efe, Berkan, Yusuf, Kerem ve Batshuayi seremoniye çıkan topçular arasındaydı, Başakşehir ise "full kadro"... Bir de tabii Galatasaray'a karşı ilginç bir şekilde bilenmiş bir hocası vardı. Hele ki maçtan 2-3 saat önce Fenerbahçe başkanının yaptığı basın toplantısında "Cağdaş" ismini duyunca, daha da hırslanmıştı Başakşehir'in çalıştırıcısı...


Maç da girizgahta belirttiğim gibi başladı aslında. Sarı-kırmızılılar sudan çıkmış balık gibi çırpınıp, hocalarının verdiği taktiği uygulamaya çalışırken, bir arada oynamama ve maç eksikliği göze fena halde çarpıyordu. Deplasman ekibi ise kulübesiyle taça dahi itiraz edecek şekilde motiveydi. 

Ortada geçen ilk 20 dakika sonrası "birbirine alışan" Galatasaraylılar, iki uzun boylu stoperin arasında tost olan Batshuayi'yi kenar ortalarıyla besleyemeyeceklerini görüp, ceza sahası dışında şutlar atmaya başladılar ki, tehlikeler de geldi ama Başakşehir de ilk atağında golü buluverdi Deniz'le... Bu çocuk da "acı vatan "Almanya'dan Anadolu'ya gelip oradan Fenerbahçe seçimi ile futbol kariyerini bitiren bir topçu. Galatasaray'ı seçmiş olsaydı, çok daha farklı kariyeri olacaktı...

Başakşehir az daha ikinci golü de bulacaktı ama Günay öyle iki kurtarış yaptı ki, tecrübeli kalecinin menajeri hemen sosyal medya ekibine talimat vermiştir bu videoları "Best Of Günay Güvenç"e eklemesi için.

Rakip maçı fazlaca ciddiye alıp, bir de saha kenarında "çirkefleşince", Okan Buruk da "had bildirmek" için önce Mertens ve Yunus'u, sonra da Barış, Sara ve Jakobs'u oyuna alınca Galatasaray bilinen makine düzenine dönüp, rakip kaleyi abluka altına alıyordu. Önce beraberlik golü Mertens'in ortasında Sanchez ile geliyor, Jelert'in hatasında Piatek tekrar takımını öne geçiriyor, Abdülkerim yine Mertens'in pasında eşitliği sağlıyordu. Ev sahibi taraftarının da desteği ile iç saha oyun ritmini yakalayıp, gol için dalga dalga Muhammed'in kalesine yükleniyor lakin aradığı golü bulamazken, uzatmalarda kazanılan penaltı atışında da Batshuayi, genç kaleciyi geçemiyordu...


Beş günde iki maçın ilki berabere bitmişti...

İki takım kupada birer puan yazmıştı hanelerine de, esas randevu için Galatasaray rakibine göz dağı veriyordu...

Başakşehir ev sahibi olacak lakin onlar sakat ve cezalılar sebebiyle "rotasyona" girecek, Galatasaray "esas oğlanlarıyla" mücadele edecektir Süper Ligin ilk devresinin son maçında...


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Ali Şansalan, Mustafa Savranlar, Osman Gökhan Bilir.

Galatasaray: Günay Güvenç, Metehan Baltacı (Dk. 46 Mertens), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jelert (Dk. 57 Barış Alper Yılmaz), Efe Akman (Dk. 64 Sara), Berkan Kutlu (Dk. 86 Jakobs), Yusuf Demir (Dk. 46 Yunus Akgün), Kerem Demirbay, Sallai, Batshuayi.

Başakşehir FK: Muhammed Şengezer, Hamza Güreler, Ba, Opoku, Lima, Crespo (Dk. 75 Onur Ergün), Deniz Türüç (Dk. 89 Ömer Ali Şahiner), Kemen, Berat Özdemir, Figueiredo (Dk. 75 Davidson), Piatek (Dk. 81 Keny).

Goller: Dk. 35 Deniz Türüç, Dk. 53 Piatek (Başakşehir FK), Dk. 51 Sanchez, Dk. 74 Abdülkerim Bardakcı (Galatasaray).

Kırmızı kart: Dk. 85 Onur Ergün (Başakşehir FK).

Sarı kartlar: Dk. 45+2 Sanchez, Dk. 53 Batshuayi (Galatasaray), Dk. 50 Lima, Dk. 56 Deniz Türüç, Dk. 68 Çağdaş Atan (Teknik direktör), Dk. 77 Piatek, Dk. 85 Muhammed Şengezer (Başakşehir FK).

Blog Widget by LinkWithin