29 Kasım 2017 Çarşamba

Galatasaray:5-1:Sivas Belediyespor








STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Suat Arslanboğa, Mustafa Sönmez, Samet Çavuş
GALATASARAY: Carrasso, Tarık, Donk, Ahmet Çalık, Linnes, Koray, Selçuk (Dk. 79 Barış), Sinan Gümüş, Feghouli (Dk. 46 Emrah), Yasin (Dk. 79 Recep), Eren
SİVAS BELEDİYESPOR: Osman, Nuri Melih, Uğur, Tunay, Seyid Ahmet (Dk. 83 Batuhan), Feyyaz (Dk. 79 Ali), Samet, Ozan, Hüseyin, Hakan (Dk. 66 Ahmet Arı), Sinan Akaydın
GOL: Dk. 4 - Dk. 75 Yasin, Dk. 70 Emrah, Dk. 87 Sinan Gümüş, Dk. 90 Eren (Galatasaray) - Dk. 78 Sinan Akaydın (Sivas Belediyespor)
SARI KARTLAR: Emrah, Yasin, Ahmet Çalık (Galatasaray) - Ozan (Sivas Belediyespor)

26 Kasım 2017 Pazar

Lokomotiv Plovdiv-CSKA Sofya Maçı Mevzuları



Bulgaristan A Grupada oynanan Lokomotiv Plovdiv-CSKA Sofya maçının ilk yarısında son dakikalara yaklaşılırken, deplasman takım taraftarının sahaya girmesiyle çıkan olaylar, maçın yarım saat kadar durmasına neden oldu. Lokomotiv Plovdiv taraftarının Rusya'dan gelen Spartak Moskova taraftarını stada alması ve "ev sahibinin dostlarının" CSKA tribüne yakın bir bölgeye koğuşlanıp maçın başından beri "deplasmancıları" provake etmesi kırmızı-beyazlıların tel örgüleri aşıp sahaya girmesiyle sonuçlanırken, Lokomotiv Plovdiv'lilerin Rus kardeşleri Spartak Moskova'dan gelen destekle çıktıkları "muharebede" kendi sahalarında mağlup olmalarını konuşuyor şimdi Bulgar tribün çevreleri. Aslında CSKA tribünleri de eski gücünde değil, takımın borçlar nedeniyle amatöre düşürülmesi sonrası "sonuna kadar armanın arkasındayız" düşüncesiyle hareket ederken, Litex'le birleşme tribünleri ikiye bölmüştü. Bir kısmı "hormonlu" bu takımı desteklemeyeceklerini belirtip, üçüncü amatör ligde mücadele eden CSKA 1948'i desteklerken, azınlık olan grup A Grupada şampiyonluk hedefiyle kurulan CSKA-Sofya'nın peşine takıldı.
Olayların yatışması sonrası devam eden maçı da CSKA , Kiril Despodov'un golüyle 1-0 kazanmayı bildi.










Emzikli Gol Sevinci


Giresunspor deplasmanında maçın bitimine 8 dakika kala attığı golle takımını liderliğe taşıyan Ankaragüçlü'lü Kehinde attığı golü oğluna adamış. Futbol böyle güzel işte...


Galatasaray:2-0:Aytemiz Alanyaspor


Bir hafta evvel deplasmanda Başakşehir karşısında alınan farklı mağlubiyet ve peşinden tüm hafta boyunca ortada dolaşan "Tudor gitti, Terim geldi" dedikodularına karşın sahaya müthiş konsantre çıkan Galatasaraylı futbolcular öncelikle büyük alkışı hak ediyorlar. Böyle haftalarda toparlanmak zordur, sendeleyip tepe taklak düşmeni bekleyen çoktur da, esas buyukluk ve tecrübe böyle zamanlarda ortaya çıkar... Igor Tudor da macera aramaktan vazgeçip, "kazan takıma dönünce", Galatasaray, takipçilerinden Beşiktaş'ın da iki puan kaybettiği haftada Alanyaspor'u 2-0 yenerek haftaya oynayacağı Beşiktaş maçı öncesi büyük avantaj yakaladı, Hırvat teknik adam da maç sonu gazetecilere bu güvenle "açtı ağzını yumdu gözünü"...

Kolay takım değildi Alanyaspor ama golcüsü Vagner Love ve Junior Fernandes'in yokluğunda Saffet Susiç, yelkenleri erken indirip, Galatasaray'ı favori ilan edip, akıllarının sonraki hafta oynayacakları maçta olduğunu söylemişti. Hal böyle olunca, iki ihtimalli bir maç oynadı deplasman takımı, kontra bulmak ve yan toplarla gol atmaktı hedefleri... Bir kaç pozisyon da buldular da, hepsi o kadar... Galatasaray ise daha ilk saniyelerde Rodriguez'le başladı yoklamaya Haydar'ın kalesini de, tecrübeli file bekçisinin inanılmaz kurtarışları sayesinde maç bitimine kadar 10a yakın pozisyondan sadece iki gol çıkarabildi ev sahibi.


Galatasaray-Alanyaspor maçına dair saha içinden çok saha dışında yaşanılanlar damga vurdu benim nazarımda. Öncelikle, Ali Sami Yen'in yıkılması ve Seyrantepe'ye taşınılmasıyla Galatasaray taraftarının "genetiği" değişti. Mecidiyeköy'de "yenilsen de yensen de taraftarın senle" olan sarı-kırmızılı tribünler, pasoligli sistemde yeni stadlarında "topçunun biri ayağını yamuk bassın da ıslıklayalım" derdinde. Formayı çıkaran, kaptanlık bandını atan, armaya laf eden pek tabii ki ıslıklanır da, bu gece takım maçı 1-0 önde götürürken Latovleviçi neden ıslıklandı? Dedik ya, yeni nesil bir taraftar türedi, onlar yeni yeni "hastalıklar" da getirdi tribünlere, bir ya da iki maç önce kötü oynayan topçunun protestosu bu geceki maçta yapılır mı? Oysa biz, futbolcu kötü oynasa da sesimizi çıkartmaz, maç bitimiyle "haftaya düzelir" düşüncesiyle resetlerdik gördüklerimizi... İşin daha da vahimi, Lato'yu ıslıklayan taraftar yaptığı davranışta haklı çıkmak adına, kendi oyuncusunun hata yapmasını beklemekte içten içe... Nerden mi anlıyorum? Linnes oyuna girdikten sonra, iki adım yanındaki arkadaşına verdiği isabetli pasta alkış kopmasından... "Benim oyuna aldırdığım adam başarılı olsun", gerisi hikaye egosu... Linnes'in oynamasını biz de istiyoruz da, bu iş sahada oynayan oyuncuyu ıslıklayarak olmaz...


Tabii, illaki ıslıklamak istediğin bir oyuncu ararsan, Assamoah transferi yatınca sol taraftaki boşluk dolsun diye 3 kuruşa aldığın Latovleviçi değil de Sneijder gibi bir "adam"ı kovdurtup eski takımına 8 milyon euro, kendisine yıllık 3.5 milyon verilen Belhanda'yı verelim... Olur mu? Ona yeter mi gücünüz ıslıklamaya? Yoksa işin kolayına kaçıp, "naylon" istatistiklerle yine savunacak mısınız Faslı oyun kurucuyu. Biraz samimiyse, biraz futbolu biliyorsa "yeni nesil taraftar", oyun kuramayn "play maker"a tepki gösterir... Tabii, o da maç içinde değil, maçtan sonra ıslıklamak şartıyla...

Islıklamak demişken, Tolga'nın ısınırken sakatlanmasıyla son dakikada ilk onbire yazılan ve sosyal medyada "nargileli fotoğrafları" dolaşan Yasin aslında bu gece hedef tahtasına konulacaktı ama Gomis'in şutunda kaleciden seken topu ağlara gönderip, takımın golünü atınca kurtardı "paçayı"... İlginç oyun futbol, hiç hesapta yokken kadroya alınıyorsun ve maçı kurtaran adam oluyorsun... Ama, hızlı yaşıyor yeni nesil futbolu, ilk hatasında bir kaç hafta sonra ilk yuhlanacaklardan biri de Yasin'dir...


Tribünden dem vurmuşken, Galatasaraylı topçuların aslında ne kadar şampiyonluğa kenetlendiğinin göstergelerinden biri de Maicon'a yapılan sert hareketten sonra tribündeki eşinin Alanyalı futbolcuya "boğaz kesme" işareti yapmasıydı... Ailecek inanılmışsa Mayıs'taki şampiyonluğa, bu iş olacaktır...


Hüseyin Göcek'in Galatasaray lehine vermediği penaltı, Maicon'a yapılan kırmızı kartlık hareketi, Emre Akbaba'ya ikinci sarıdan kırmızı verilememesi 2-0lık galibiyet sonrası pek konuşulmayacak ama arşiv olarak dursun burada... Nasılsa yarın öbür gün biri çıkar, Hüseyin Göçek zamanında Galatasaray'da basketbol oynadı diye, onu Galatasaray yanlısı ilan eder ya, daha önce yönettiği Galatasaray aleyhtarı maçlarla birlikte söyleyecek iki çift lafımız olsun...

Stat: Türk Telekom
Hakemler: Hüseyin Göçek, Bahattin Duran, Mustafa Emre Eyisoy
Galatasaray: Muslera, Mariano, Maicon (Dk. 90 Ahmet Çalık), Serdar Aziz, Latovlevici (Dk. 70 Linnes), Selçuk İnan, Ndiaye (Dk. 90 Koray Günter), Rodrigues, Belhanda, Yasin Öztekin, Gomis
Aytemiz Alanyaspor: Haydar Yılmaz, Gassama, Fofana, Tzavellas, Nsakala, Maniatis (Dk. 76 Cenk Ahmet Alkılıç), Sackey (Dk. 64 Berkan Emir), Emre Akbaba, Efecan Karaca, Welinton, Mbilla (Dk. 29 Lungu)
Goller: Dk. 33 Yasin Öztekin, Dk. 88 Gomis (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 37 Tzavellas, Dk. 43 Emre Akbaba, Dk. 45+3 Gassama, Dk. 71 Lungu, Dk. 86 Welinton (Aytemiz Alanyaspor), Dk. 83 Serdar Aziz (Galatasaray)

19 Kasım 2017 Pazar

Başakşehir:5-1:Galatasaray


Ligde 12 hafta geride kalırken 8 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 mağlubiyetle Galatasaray lider... İlk yenilgi Trabzon'da alındı, bu da ikincisi... Aslında istatistiki olarak pek de fena bir tablo yok ortada. Geçmiş senelerde bu zamanlar buralarda mıydık? Değildik... Oyun olarak da Trabzon'da yenildiğimiz maçtan çok daha iyisini oynadık, orada zarzor atak yapmış, ilk şutumuzu da son dakikalarda Rodriguez'in gol attığı pozisyonda yollamıştık Onur'un koruduğu kaleye... Peki neden bu kadar veryansın?
Öncelikle Fenerbahçe medyası Aykut Kocaman'ın söylediği sözlerle Galatasaray karşıtı sağlam bir kampanya başlattı: "Puan farkı suni, Galatasaray güçlü takımlarla oynamadı ve puan kaybedecek... " Ligin zirvesini hedefleyen takımlara karşı puan kaybetmek kadar doğal bir şey yokken, Galatasaray'ın ikişer-üçer puanları yitirmesi sonrası sarı-kırmızı taraftarlarda "Eyvah, Aykut'un kehaneti gerçekleşiyor mu?" telaşı başladı... Aynı mantıkla, bir de Igor Tudor'un derbi kazanamaması ısıtılıp ısıtılıp ortaya çıkarılınca, Başakşehir mağlubiyeti daha da tepki topladı sarı-kırmızılı camiada...


Aslında, maçı tekrar izlediğimizde farklı skorun çokta sahadaki mücadeleyi yansıtmadığını görebiliriz. İki takımın dengeli başladığı, Galatasaray'ın biraz daha istekli ve baskılı olduğu oyunda, takımlar karşılıklı sadece birer pozisyon bulmuş ve birbirlerini çözmeye uğraş verirken, hakem Ali Palabıyık'ın iki yanlış kararı devrenin de skorunu belirleyiverdi. 25. dakikada Attamah'ın serbest atıştan kafayla attığı golden önce Latovlevici ve Visca gögüs gögüse çarpışmış, eski hakemlerden Deniz Çoban'ın da dediği gibi "Visca'nın oscarlık iş çıkarmasına" Fenerbahçe-Beşiktaş derbisini katledip uzun bir ara "dinlendirilen" Ali Palabıyık faul çalmıştı. Böyle maçlarda ufak nüanslar farkı yaratırken, ev sahibinin ikinci golünün başlangıcında da Gökhan Inler'in "tabanla" dalmasına göz yuman hakem Ali Palabıyık, ev sahibi adına ikinci "asistini" yapmıştı...


Soyunma odasından 2 farklı mağlup dönen Galatasaray, farkı azaltmak ve maçı çevirmek için ilk devreden daha istekli bir performans sergilerken, aradığı golü de buldu ve oyunu tamamen rakip yarı sahaya yığmaya başlamışken, "şanssız" bir golle yelkenleri suya indiriverdi. Tamam, Adebayor çabaladı, arzuladı, istedi de "top da sevecek" bir takımı, Mariano'nun ayağına çarpıp, Muslera'yı ters ayakta bırakmayacak mesela.. Bu gol sadece Galatasaray'ı durdurdu, ne Ali Palabıyık asistlerine son verdi ne de Adebayor'un "hattrick" yapmasını engelledi. 76. dakikada Elia'nın Maicon'un üzerinden zıplayıp bizim Brezilyalının ayağına basmasıyla Palabıyık, Başakşehir adına üçüncü asistini yapıverdi. Sonrası Kerim Frei için futbol tanrılarının bir lütfü oldu, Fenerbahçe ve Beşiktaş'tan sonra Galatasaray'a da gol atarak kendi adına ilginç bir istatistik gerçekleşti.


Şimdi de çuvaldızı kendimize batıralım biraz... Galatasaray sezona fırtına gibi başlamış, önüne gelene 3-5 atarken, Igor Tudor ne hikmetse takımla oynamaya başladı. Linnes'i kenara aldı, Latovleviçi'yi takıma monte etmeye çalıştı, Denayer'li bir kadro denemeleri başladı ve en nihayetinde son iki haftadır Eren-Gomis ikilisiyle forvet hattı denemelerinde. İç sahada Gençlerbirliği gibi zayıf bir ekibe karşı çift forvet "tuttu" ama deplasmanda Başakşehir maçında bu sistem işe yaramadı, top gitmedi hücüm oyuncularına. Oysa hata fark edilip ikinci yarı Eren'in yerine Rodriguez değişikliği ile başlansa, belki maçı çevirme şansı olabilirdi, zira Garry'nin oyuna girdiği dakikalardan sonra ciddi ataklar da yarattı Galatasaray. Sosyal medyada "Belhandacılar" adamlarını savunmak için değişik değişik istatistik yayınlayıp, Faslı topçunun "aslında ne kadar da faydalı" olduğunu anlatmaya çalışıyorlar da, görünen köy klavuz istemiyor, olmadı bu takıma Belhanda... Elinde Sneijder gibi "tecrübeli" bir adamı yollayıp, Belhanda gibi "şımarığa" güvenirsen, uzun lig maratonunda işin zor olur... Nitekim, tribünlerden de maçta Belhanda'ya ıslıklar gelmeye başlamış... Bekleneni vermeyen topçulardan biri de "sosyal medya transferi" olan Denayer. "Galatasaray için havaalanında beklemesi" romantik ama sahada varlık göstermesi gerekir bu aşamadan sonra. Cavanda'nın saçlarına takmıştım, bizden gittikten sonra kestirdi, Denayer'de de aynı sorunu "hissediyorum", sanki o saçlar ağırlık yapıyor ve koşamıyor gibi, dün geceki maçta arkadan gelen Adebayor kaç kez geçti bizim stoperi.


Mağlubiyet farklı olunca eleştiriler de sert oluyor ve hazır Fatih Terim takım çalıştırmıyorken, "Tudor gitsin, Terim gelsin" kampanyası başladı. Östersund "faciasından" sonra Tudor'u göndermeyen yönetim, Hırvat hoca "Ben gidiyorum" demedikçe bir adım atamaz da, yaz başında Fatih Terim boştayken, kendisine değil de Lucescu'ya gidenler hangi yüzle şimdi hocanın kapısını çalacaklar. Evet, mantık Fatih hocanın gelmesinden yana da, Galatasaray'ı bırakıp, Yıldırım Demirören'le "sırıtarak" verdiği pozu unutabilir mi gözlerimiz. Peki, "Kal bu sene kal bu sene alınacak çok kupa var bu sene" diye bağıran taraftara sırt çevirip, Fiorentina'ya imza atışı çok mu eskide kaldı... Buna da yürek derler, "zırt pırt" kırılmaya gelmez, üçüncü ihanete dayanamaz değil mi?

Son not: Ne kazanan takımın düzeniyle oynayın ne de formasıyla... Bu nasıl forma Allah aşkına...

Stat: 3. İstanbul Başakşehir Fatih Terim
Hakemler: Ali Palabıyık, Ceyhun Sesigüzel, Serkan Olguncan
Medipol Başakşehir: Volkan Babacan, Uğur Uçar, Attamah, Epureanu, Clichy, Gökhan İnler, İrfan Can Kahveci (Dk. 77 Hakan Özmert), Visca, Mossoro, Elia (Dk. 86 Kerim Frei), Adebayor (Dk. 90+1 Mevlüt Erdinç)
Galatasaray: Muslera, Mariano, Maicon, Denayer, Latovlevici, Fernando, Ndiaye, Belhanda (Dk. 79 Rodrigues), Tolga Ciğerci, Eren Derdiyok, Gomis
Goller: Dk. 25 Attamah, Dk. 42, 58 ve 76 (Penaltıdan) Adebayor, Dk. 89 Kerim Frei (Medipol Başakşehir), Dk. 55 Gomis (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 20 Fernando, Dk. 65 Ndiaye (Galatasaray)

Güle Güle Naim


Halterde iyidir Bulgarlar, özellikle komünizm dönemlerinde daha da başarılıydılar katıldıkları şampiyonalarda sürekli kürsüye çıkarlardı... Hangi turnuvaydı bilmem de, Bulgar sporcular her gün bir derece alırlar, sabah okulda derse girmeden Bulgar müdür gururla verirdi "müjdeyi?!"... Bir gün hiç bir şey söylememişti, nutku tutulmuştu, konuşmadan yollamıştı bizi sınıfımıza. O gün eve gidince duymuştum ilk defa Naim'in adını. Bizim gibi Bulgaristan'da doğmuş bir Türk'tu ve ana vatana kaçmış, Türkiye adına şampiyonaya katılmış ve Bulgarları geçerek ulusal marşı okutmuştu o gün...
İşte böyle tanıdım hayata dair ilk umutlarımın kahramanı Kircalili Süleyman'in oğlu Naim'i... Naim başarıyorsa biz de başarabilirdik, o Türkiye'ye gelmişse biz de Kapıkule'den geçip öpebilirdik vatan toprağını... Yaptık da...
Hiç bir çizgi filmde süper kahramanlar ölmez, Süperman, Batman, Spiderman hep kazanır, çünkü onlar çocukların kahramanıdır ve kahramanlar ölümsüzdür. 
Bugün benim süper kahramanım öldü... Demek ki, artık çocukluğumuz çok gerilerde kalmış, acılara katlanacak kadar büyümüşüz... 
Mekanın cennet olsun Naim...
Başımız sağ olsun...

17 Kasım 2017 Cuma

Çok Mu Stresli Bir İş Futbolculuk?


Sosyal medya hesapları arasında dolaşırken rastladım Emre Belözoğlu'nun verdiği demece. Ne demiş Emre: "Zor bir mesleğimiz var. Sabah 07:30'da evden çıkıyorum, akşam 6'da, 7'de eve geliyorum" diye "yakınmış"... Buna benzer Türkiye Profesyonel Futbolcular Derneği'nin de geçtiğimiz günlerde yayınlamış olduğu bir bildiri vardı, sabahın 7'sinde kalkıp antrenman yapmaktan, hayatının en güzel yıllarını futbol oynayarak feda etmekten, pazar sabahları maç stresi yaşamaktan "yakınmış" profesyonel futbolcularımız...

Memleket topçuları "ağır!" şartlar altında mesleklerini icra etmekten dem vururken, bakın futbol efsanesi Diego Armando Maradona vakt-i zamanında bu arkadaşlara nasıl cevap vermiş:
"Biz futbolcular, sürekli üzerimizde çok baskı olduğundan yakınırız. Baskı, ancak evlerine beş peso getirip çocuklarını geçindiremeyen insanların üzerinde olur. Binlerce dolar alıp, sahaya çıkıp oynuyoruz ve ağzımızı açınca stresten bahsediyoruz? Stres bu ülkede, sabahın altısında kalkanlar içindir, lanet olsun ki."
Tabii, Mourinho'yu unutmayalım. Bir gazetecinin: "Takım yorgun muydu?" sorusuna, Portekizli hocanın "Yorgun? Günde 15 saat çalışıp ayda birkaç yüz euro kazanıp evine dönen baba yorgun olur. Biz değil" sözleri Emre'nin kulağına gitmiş midir acaba?


15 Kasım 2017 Çarşamba

İtalya Veda Ederken Geriye Kalanlar


2018'de Rusya'da yapılacak olan Dünya Kupası elemelerinde İspanya ile aynı gruba düşüp, "Boğaların" arkasında play-offlara kalan İtalyanlar, İsveç'le deplasmanda yaptıkları ilk maçtan 1-0 mağlup ayrılıp, evlerinde Moskova bileti için çıktıkları karşılaşmadan golsüz ayrılıp, sadece kendi milletini değil, dünya çapında bir çok futbolseveri önümüzdeki yaz "öksüz" bıraktılar. "Gök mavililer" San Siro'da Rusya uçağına el sallarken, geriye unutulmaz anlar da kaldı. Öncelikle, maç başında Gianluigi Buffon'un misafir takımın ulusal marşını ıslıklayan tribünlerine inat büyük bir hırsla İsveç'i alkışlaması taktire şayandı da maç sonu futbolun ilahları "saygısız" İtalyanları cezalandırırken, aynı Buffon göz yaşları içinde veda ediyordu ulusal takıma. Sadece tecrübeli eldivenin göz yaşları akıllarda kalmayacak, Danielle de Rossi'nin de İsveç'a karşı gole ihtiyaçları varken kendisini oyuna almak isteyen antrenörüne kızıp : "Benim neden şu s..tiğimin maçına girmem gerekiyor? Beraberliğe değil, kazanmaya ihtiyacımız var" deyip, İnsigne'yi işaret etmesini de konuşacak İtalya halkı uzun zaman...


Ama, İsveç teknik direktörü Janne Andersson'un takımı sevinç gösterileri yaparken, sakin bir şekilde soyunma odasındaki çöpleri toplaması "kültür" denen olgunun bir insana nasıl da yakıştığını gösteriyor...


Football Is Coming Home


(I think it's bad news for the English game)
(We're not creative enough and we're not positive enough)

It's coming home, it's coming home, it's coming,
Football's coming home

(we'll go on getting bad results)

It's coming home, it's coming home, it's coming,
Football's coming home
It's coming home, it's coming home, it's coming,
Football's coming home
It's coming home, it's coming home, it's coming,
Football's coming home

Everyone seems to know the score, they've seen it all before
They just know, they're so sure
That England's gonna throw it away, gonna blow it away
But I know they can play,
'Cause I remember

Three lions on a shirt
Jules Rimet still gleaming
Thirty years of hurt
Never stopped me dreaming

So many jokes, so many sneers
But all those "oh so near's"
Wear you down, through the years
But I still see that tackle by Moore
And when Lineker scored, Bobby belting the ball
And Nobby dancing

Three lions on a shirt
Jules Rimet still gleaming
Thirty years of hurt
Never stopped me dreaming

(England have done it! In the last minute of extra time!)
(What a save, Gordon Banks!)
(Good old England)
(England have got it in the bag)

I know that was then, but it could be again..

It's coming home, it's coming home, it's coming,
Footballs coming home
It's coming home, it's coming home, it's coming,
Footballs coming home

(England have done it)

It's coming home, it's coming home, it's coming,
Footballs coming home
It's coming home, it's coming home, it's coming,
Footballs coming home 

Three lions on a shirt
Jules Rimet still gleaming
Thirty years of hurt
Never stopped me dreaming

Three lions on a shirt
Jules Rimet still gleaming
Thirty years of hurt
Never stopped me dreaming

Three lions on a shirt
Jules Rimet still gleaming
Thirty years of hurt
Never stopped me dreaming

6 Kasım 2017 Pazartesi

Bırak Bu İşi Cüneyt Çakır


Bugün oynanan Sivasspor-Konyaspor maçında Cüneyt Çakır'ün çalmış olduğu penaltı kararlarını görünce gülsek mi ağlasak mı bilemedik zira bu "hakem!" hala hem Türkiye liglerinde hem de Avrupa Kupası maçlarında müsabakalar yönetiyor, takımların kaderleriyle oynuyor. Konyaspor yönetimi ne tepki verir bilemem de Konyaspor bir puan farkla küme düşerse yada Avrupa Kupalarına gitmeyi kaçırırsa bunun vebali kimin üzerinde olacak? Keza ev sahibi aleyhine verilen penaltı kararı da komik ötesi...






Uçan Tekmeye Sarı Kart


Görüntüler Fenerbahçe-Galatasaray U17 derbi karşılaşmasından. Daha maçın 29. dakikası ve Galatasaray'lı topçu sol kanattan akıp giderken Fenerbahçeli stoper "karate kid" misali arkadaşını biçer. Dünyanın her tarafında kırmızı kart olan bir harekettir (Bizim basın pek yazmasa da, uluslararası medya sarı kart çıktığı için haber yaptı bu pozisyonu) ama maçın hakemi Onur Mert "şaka gibi" sarı kart ile geçiştirdi pozisyonu. 
ultrAslan-UNI'deki gençler kendilerine iş edinmişler ve hakemin geçmişine inmişler. Ne mi bulmuşlar, Onur Mert'in zamanında atmış olduğu twitleri gün yüzüne çıkarmışlar...
Keşke Futbol Federasyonu da hakemlere kokart takmadan önce geçmişlerini bir incelese... Belki de memleketi dünya basının diline düşürecek "hatalar" yapacak hakemler görmeyiz yeşil sahalarda...
Hadi, rezil olmayı da geçtim, gencecik çocukların futbol hayatını karartacaklara "göz yuman" "adalet dağıtıcılar" para kazanamaz belki bu oyundan...
Top sende TFF...
Kokart taktığın adamın geçmişini görmedin de, bakalım bu harekete sarı kart gösterip hakemlik seminerlerinde anlatılanları "yok sayan" bu "fanatiğe" ne gibi ceza vereceksiniz...




5 Kasım 2017 Pazar

Defol Git Evra


Patrice Evra'yı oldum olası sevemedim de asla da sevemeyeceğim, hep olayların içinde bulunmuş ama sürekli antipatik işlerin adamı olmuştur. Luis Suares bana ırkçılık yaptı diye ortalığı ayağa kaldırmış, ardından "kanlı el maketi"yle şampiyonluk turu atmış, Dünya Kupası sırasında milli takım kampını karıştırmıştı. Ama "arkadaş!"ın vukuatları bunlarla sınırlı değil, boksa ilgisi olduğunu da mağlup oldukalrı bir Chelsea maçı sonrası saha görevlileriyle tartışırken de öğrenmiş olduk. "Ufak tefek boyu var, türlü türlü huyu var" lafının doğrudan muhattabı olan Evra, "Avrupa Liginde oynamanın utanç verici bir hadise" olduğuna dair sözlerini hatırlamış olmalı ki geçen perşembe Marsilya'nın deplasmanda Vitorul Guimaraes ile karşılaşacağı maç öncesi kendi taraftarı ile sözlü münakaşa girip, tekmeyi çakmıştı "elemana"... Şımarık çocuk İngiltere'de çok tolere edildi ama ülkesinde "kayaya tosladı"... Uğraştığı takım taraftarı Marsilya'lıydı ve hiç de yabana atılacak cinsten değildi. Önce kulüp yönetimi taraftardan gelecek tepkileri bildiği için siyahi oyuncuyu kadro dışı bıraktı, bir kaç saat evvel de mavi beyazlı tribünler raconu kesti: S..tir git Evra... Bugün oynanan Caen maçında Marsilya taraftarı kale arkasında açtığı pankartta "Sen kendini Marsilya ve onun  taraftarından büyük gördün ya, artık seni mavi-beyazlı renklerimiz altında görmek istemiyoruz. S..tir git Evra" pankartı açarak sağ beklerinin ipini çektiler...

4 Kasım 2017 Cumartesi

Galatasaray:5-1:Gençlerbirliği



Fenerbahçe ve Trabzonspor maçlarında peşi sıra puanlar kaybedince Galatasaray, "avuçlarını okşamaya başlamıştı" rakipler, aslan tökezleyince saldırmayı bekleyen çakallar gibi kabarmıştı iştahları da cuma gecesi maçı olmasına ve  Fenerbahçe derbisinden dolayı bir çok "pasolig kartına" yasak gelmesine rağmen,30 bin taraftarının önünde 50 dakikalık bir oyunla parçaladı Ankara "yıldızı" Gençlerbirliği'ni Galatasaray... Erken bir golle perdeyi açıp, devre biterken ikinciyi bulup, soyunma odasından da "iştahı kabarmış" olarak dönüp 5 dakikada 3 gol atıp fişi erkenden çekiverdi sarı-kırmızılılar. Fark açılabilirdi de, tarihi bir skor da ortaya çıkardı da teknik direktör Igor Tudor bir hafta sonra oynanacak olan Başakşehir maçını düşünüp kart sınırındaki Fernando'yu yanına alıp, bir kaza belaya karşı da maçın yıldızlarından Maicon'u da 3 dakika sonra saha kenarına çağırdı. "Skoru" yakalamış, rakibin gardı düşmüşken belki de ileriki haftalar için Serdar Aziz-Denayer ikilisini denemek istedi Hırvat teknik adam ama maçın bitimine 2 dakika kala Serdar Aziz'in gördüğü sarı kart, 5 golün sevincinin kursağımızda kalmasına neden oluyordu. Puan kayıplarının yaşandığı son iki maçta savunmada şans bulan ve "başarısız" gözüken  Denayer için "yıktıklarını tamir etme şansı" Başakşehir karşılaşması... Galatasaray için havaalanında sabahlayan Belçikalı, sahada da paralasın artık kendini... Bekliyoruz...


Bekleyip, bekleyip hayal kırıklığına uğradıklarımızdan biri de Belhanda'ydı, ilk maç dışında sahada hep yokları oynarken, Fenerbahçe maçında da kırmızıyı görerek, taraftarın "sabır taşını çatlattı".  Bir haftalık ara Faslı "playmaker"a yaramış olacak ki, Gençlerbirliği karşısında oldukça arzuluydı Belhanda. Bu çalışkanlığını da yaptığı iki asist ve başarılı oyunu ile taçlandırdı. Tabii, 10 numarayı öne çıkaran sadece dinlenmek değil, Tudor'un oynatmış olduğu çift forvetli sistem de onun parlamasını sağladı. Eren ve Gomis'i yan yana oynatmak, özellikle Eren'in Fatih Terim'in Elmander'i gibi rakip savunmayla savaşıp takımdaşlarına pozisyonlar yaratması çok değerliydi. Gomis farka giden maçta iki gol atarken, Derdiyok boş geçti ama hocasının vermiş olduğu görevi sonuna kadar yerine getirdi.

Şampiyon olunan senelere baktığımda, kazanılan üçer üçer puanlarda sadece forvetlerin değil, diğer topçularının da gollerle katkısı olduğu gözüküyor. Dün gece Maicon ve Mariano da "koruculuk" işlerine ekstra yaparak, karşı taraftaki kale filelerini de havalandırdılar ve maçı kolaylaştıran adamlar oldular. Maicon bir gol attı, bir kafa şutu da direkten döndü de, şu ana kadar 11 maçta 4 golü var... Az buz bir sayı değil... Ligimizde "forvetim" diye dolaşanları çoktan geride bıraktı bile Brezilyalı savunmacı... Darısını bekliyoruz...





STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Serkan Çınar, Süleyman Özay, Mehmet Cem Hanoğlu
GALATASARAY: Muslera, Maicon (Dk. 56 Latovlevici), Serdar Aziz, Denayer, Mariano, Fernando, Tolga Ciğerci (Dk. 82 Koray Günter), Rodrigues, Belhanda (Dk. 53 Selçuk İnan), Eren Derdiyok, Gomis
GENÇLERBİRLİĞİ: Hopf, Ahmet Oğuz, Luccas Claro, Palitsevich, Uğur Çiftçi, Dialo (Dk. 46 Milinkovic), Scekic, Ahmet İlhan Özek, Khalili (Dk. 63 Issah), Serdar Özkan (Dk. 42 Murat Duruer), Muric
GOLLER: Dk. 7 Mariano, Dk. 42 Maicon, Dk. 46 ve 81 (Penaltıdan) Gomis, Dk. 50 Tolga Ciğerci (Galatasaray), Dk. 84 Scekic (Gençlerbirliği)
SARI KARTLAR: Dk. 42 Dialo, Dk. 62 Murat Duruer, Dk. 67 Issah, Dk. 72 Palitsevich, Dk. 81 Luccas Claro (Gençlerbirliği), Dk. 88 Serdar Aziz (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin