28 Aralık 2016 Çarşamba

Galatasaray:5-1:Alanyaspor


İlk devrenin son karşılaşması olan Alanyaspor maçını bir yakınımın doğum gününe katılmam nedeniyle canlı olarak izleyemedim lakin gittiğim yerde börek çörek tıkınmak yerine, elde telefon twitterdan bizimkileri takip ettim ve bir kez daha gördüm ki Galatasaray taraftarı diğer rakip taraftarlarına göre oldukça "acımasız", "ön yargılı" ve "başarı odaklı"... Karşılaşmanın ilk devresinde sarı-kırmızılı topçular o kadar "acımasızca" eleştirildi ki sanal alemde, zannedersen iki pas yapamadılar, sürekli Alanyaspor Muslera'nın kalesinde gol arayan, peşi sıra golleri kaçıran taraftı. Hatta Sabri ve Selçuk'a o kadar "ön yargılı" bakıyor ki bizim timeline'daki renktaşlar, bu iki topçunun tek olumlu hareketinin olmadığını zannediyorsun maçı canlı olarak takip etmiyorsan eğer. Pasoligliler TT Arena'da da ıslıklamışlar Sabri ve Selçuk'u da bu ıslık olayı da maalesef yeni stadyumla beraber başladı bizim tribünlerde. Oysa Sami Yen'de kolay mıydı futbolcu ıslıklamak, yuhlamak, "adam aklına bile getiremezdi" böyle bir eylemi. İçimiz kan ağlayarak her sohbetimizde söylüyoruz, futbola dair tüm güzellikler Ali Sami Yen'le birlikte yok oldu, gitti. "Başarılar gelir geçer, asaletin bize yeter" sadece bir beste olarak kaldığını da anlamış olduk, ilk devre yerin dibine sokulan takımın, ikinci devre attığı goller sonrası "yere göğe sığdırılamama" tweetlerini okudukça...


Pazarı pazartesiye bağlayan gece 12'den 2'ye kadar tekrarını izledim Galatasaray-Alanyaspor maçının ve twitterda yazıldığı kadar "berbat" bir Galatasaray yerine, derli toplu, ne yaptığını bilen bir takım seyrettim kendi adıma. Hatta, benim de bu sayfalarda sık sık eleştirdiğim Selçuk'un sakatlanıp çıkana kadar son haftaların en iyi topunu oynadığını gördüm, top kaptı, ara pas yaptı, gol pozisyonuna girdi, gol attırdı, kısaca korkak oynamadı kaptan Selçuk, kendini verdi oyuna. Yuhalanan Sabri de fena değildi, her zamanki gibi çalıştı, çabaladı, ataklara destek verdi, azimliydi ve hırslıydı... Ama "ön yargılı" bakan gözler için ağzıyla kuş tutsa nafileydi...


Bruma'nın sarı kart görmesi fena canımı sıktı, zira Konya deplasmanında yalnız bırakacak takımı. İkinci devre fark açılmışken, bir sarı daha görüp kırmızı kart ile oyundan çıkarak cezasını kupadaki Tuzlaspor maçında çekip, Konya'da olmasını umdum Portekizli topçunun ama Galatasaray kenar yönetimi böyle bir "ahlaksızlık" yapmayı "kulağına üflememişler" genç topçunun demek ki kart görmek için herhangi bir çabası olmadı. Belki de istemişlerdir ki Bruma son 10 dakikada bencilce davranıp akılalmaz pozisyonlar harcadı, "gol atıp forma çıkarıp ikinci sarı kartı mı aradı acaba?" diye şeytan sorgulatmıyor da değil...


Sneijder'dan bahsetmezsek Alanyaspor maçını boşa yazmış oluruz, maçın yıldızı tartışmasız ki Wesley Sneijder'dı. Hollandalı yıldız iki gol attırarak takım arkadaşlarına galibiyette pay sahibi olurken, jeneriklik bir golle de sarı-kırmızılı taraftarlara yeni yıl hediyesi vermiş oldu. Pazar gecesi Sneijder sadece futbol resitali vermedi, maçın hakemi Halis Özkahya'ya da "kural dersi" verdi bitime çeyrek kala. De Jong'un Alanyasporlu rakibine tehlikeli girdiği bir pozisyonda itiraz eden takım arkadaşlarını kenara itip,  "Ben kaptanım, ben konuşurum" dercesine küfür etmeden, hakeme dokunmadan derdini anlatmasına Halis Özkahya sarı kart gösterince, kaptanlık bandını gösterip FIFA'nın "Hakemle sadece kaptanla konuşur, diğer topçular konuşamayacak" uygulamasını futbola sokmaya çalıştığı bu günlerde hakeme hatırlatıyordu. 2012 senesinde TT Arena'da oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde kendisine tüküren Meireless için Futbol Federasyonunca "tükürmediği" açıklaması sonrası "yalancı" durumuna düşürülen Halis Özkahya'nın o günlerde onurlu bir kişi olarak hakemliği bırakıp esas mesleği olan Beden Öğretmenliğine devam etmesi gerekirken, hiç birşey olmamış gibi yeşil sahalarda düdük çalmaya devam etmesi zaten kişiliğini göstermesi açısından manidardı...

Bu kadar patırtı, kütürdü ve yığınla eleştiri sonrası ilk devreyi lider Başakşehirspor'un üç puan gerisinde kapatıp, ikinci devre Beşiktaş ve Fenerbahçe'yi kendi sahasında ağırlayacak olan Galatasaray'dan bizler çoğu renktaşımızın aksine umutluyuz... Galatasaray bize bunu öğretti yıllar boyunca...

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Halis Özkahya, Mustafa Emre Eyisoy, Ceyhun Sesigüzel
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Semih Kaya, Hakan Balta, Carole, De Jong, Selçuk İnan (Dk. 46 Hamit Altıntop), Yasin Öztekin, Sneijder, Bruma, Eren Derdiyok (Dk. 74 Josue)
Aytemiz Alanyaspor: Zlamal, Gassama (Dk. 58 Erhan Kartal), Garcia, Ba, Berkan Emir, Efecan Karaca (Dk. 54 Ayite), Taha Yalçıner, Candeias, Emre Akbaba, N'Sakala, Sajad (Dk. 85 Gökay Iravul)
Goller: Dk. 30 De Jong, Dk. 45 Gassama (Kendi kalesine), Dk. 51 Sneijder, Dk. 55 Eren Derdiyok, Dk. 80 Jouse (Galatasaray), Dk. 39 Sajad (Aytemiz Alanyaspor)
Kırmızı kart: Dk. 89 Erhan Kartal (Aytemiz Alanyaspor)
Sarı kartlar: Dk. 9 Bruma, Dk. 74 Sneijder, Dk. 74 De Jong (Galatasaray), Dk. 66 Garcia (Aytemiz Alanyaspor)

24 Aralık 2016 Cumartesi

Futbola Yeni Kural:İtiraz Edene Kırmızı Kart


Bazen bir faulde ve kornerde, ama kesinlikle penaltı pozisyonlarında ya da sarı ve kırmızı kartlarda hakemin etrafı futbolcularla kaynıyor, hakem neredeyse nefes alamayacak duruma geliyor. Kimi zaman haklı olsa da topçular bu isyanlarında, çoğu kez bunu alışkanlık hale getirenler de var, ıvır zıvıra itiraz edip, seyirciyi de galeyana getirip, sonraki pozisyonlar için hakemi etkilemeye çalışıyor. FIFA da bu nahoş görüntüden rahatsız olmuş ki, yakın zamanda yeni bir kuralı futbolla tanıştırmanın çalışmalarına başlamış  bile. FIFA'nın teknik geliştirme danışmanı olarak görev yapan efsane golcü Marco van Basten, BBC'ye yaptığı açıklamada " Oyuncuların davranışlarını geliştirmek ve hakeme olan saygıyı arttırmak için bazı çalışmalar yapmaktayız. Bunlardan biri de hakemle sadece takım kaptanlarının konuşacak olması. Tıpkı Rugby sporunda olduğu gibi. Futbol duygusal bir oyundur ama futbolcular duygularını kontrol edebilmelidir." İngiltere Futbol Federasyonu sezon başında hakeme karşı el kol hareketi yapan ya da kötü kelimeler kullananlara kırmızı kart gösterilmesi konusunda planlar içinde olduklarını belirtmişti. van Basten'in dillendirdiği bu çalışma gerçekleşirse, Caner'den Emre Belözoğlu'na, Volkan Şen'den Alper Potuk'a bir çok topçunun çok canı yanacaktır.



21 Aralık 2016 Çarşamba

Çatalcaspor, Dersimspor Maçına Dair


Nereden çıktı, nasıl çıktı bilinmez de pazartesi gününden beri ulusal medyada "Dersimspor'un adını sansürlediler" diye Çatalca'yı ırkçılıkla suçlayan haberler gündeme düştü. Üçüncü lig ikinci grubun ilk devre son maçında Çatalcaspor, Dersimspor'u 2-1 mağlup ederken, maç içinde skorbordun ( ki her maç arıza yapıyor, neden düzeltilmediği bir muamma) arızalanması ve kulüp isimlerinin tekrar yazılması esnasından "bir saniyelik" görüntüyü yakalayıp, ulusal basında "mağdur" edebiyatı yapanlara, e-biletin bizi Galatasaray'ımızdan uzaklaştırması sonrası amatör ve bölgesel maçları sürekli takip eden biri olarak bazı açıklamalar yapmak boynumuzun borcu. Gerçi, yine isteyen istediği gibi anlar da, biz yazalım izlenimlerimizi...

Geçen sene de Dersimspor ile Çatalcaspor aynı gruptaydı ve o gün de yine Çatalca Ziya Altınoğlu stadında maçtaydım. Maçta hiç bir olay yaşanmamış, maç sonu iki tribünün kapıları aynı anda açılmış, Dersimspor taraftarı şarkı-türkü ve halaylar eşliğinde tribünden ayrılmış, Çatalca sokaklarında dolaşmış, alışveriş yapmış, otobüslere binip evlerine gitmişlerdi. Bu hafta sonu da buna benzer başladı karşılaşma, kızlı erkekli deplasman tribünü dolmuş, iki taraftar da kendi takımlarına yönelik tezahürat yaparken, Çatalcaspor tribünleri Beşiktaş-Bursaspor maçı sonrası emniyet kuvvetlerine  ve ardından Kayseri'de meydana gelen bombalı saldırılara tepki ve polis ve askerimize destek olarak, tüm Türkiye stadyumlarında olduğu gibi, "Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez" tezahüratı yaparken, bir tarafta Çatalcaspor arması, diğer tarafta Türkiye bayrağını İstiklal Marşı esnasında açmış, karşı tribünde de "Birlik Beraberlik İçinde Tek Türkiye" pankartı asılmıştı tellere. Dersimsporlular da maç öncesi polislere çiçek hediye etmiş, taraftardan alkış almışlardı. Bu şartlar altında başlayan mücadelede Çatalcaspor Mükail'in harika golü ile öne geçmiş, deplasman ekibi fazla zaman geçmeden beraberliği sağlamıştı. Devre sona ererken harika bücür Mükail bu sefer kafayla attığı golle takımını soyunma odasına 2-1 önde gönderirken, "yerli Messi bu çocuk" övgülerini alıyordu.

Takımlar soyunma odalarına gitmişken, taraftarlar da tuvalet, çay, su, sigara ihtiyaçlarını giderirken, Çatalcalı gençler Dersimspor tribününe birlikte tezahürat yapma çağrısında bulunup "Vatan sana" diye seslenip onlardan da "Canım feda" diye devam eden sloganı söylemelerini beklediler, cevap alamadılar. Bunu bir kez daha denediler, karşıdan yine ses gelmedi, bir kez daha, yine cevap yok. Hal böyle olunca yuhlamalar ve ıslıklarla Dersimsporlular protesto edildiler. Bu arada belirtmeden de geçmeyelim, Çatalca bir deplasman takımı için en ideal deplasmandır, zira sayıları 50yi geçmeyen liseli gençler dışında herkes maçı oturarak izler, deplasmana gelen taraftarlar sürekli Çatalcalı taraftarın sesini bastırır. Hatta, Çatalcaspor yönetiminin fair play anlayışı gereği herkesle dost olma politikasına uygun, Çatalcasporlu gençler de gelen tüm deplasman taraftarına hoşgeldin tezahüratı yapar, onlarla karşılıklı tezahürat yapma çağrısında bulunur, kimi zaman olumlu cevap alırlar ve sevinirler, kimi zaman da deplasmancılar o kadar dostane çıkmazlar...

Bu arada devre başlarken artık klasik hale gelen skorbordun bozulduğunu tekrar gören tribündekiler, fena halde alışık oldukları bu duruma "Yine mi yahu?" diye homurdanarak, harflerin yerine yıldızların yazıldığını görenler de "Galatasaray dört yıldız, Fener üç yıldızken, Çatalcaspor yıldızlara boğuldu" espirisi de o soğukta içimizi ısıtmıştı. Ne bilecektik ki, kötü niyetli biri o skorbordda yer alan yıldızların harflere dönüşme aşamasını kare kare fotoğraflayıp, Dersim adının yazılmadığı bir anı "cımbızla çekip", ulusal basına servis edeceğini... Bize de bu satırları yazdıracağını...


İki takımdan kimse skorbordla uğramazken, Tunceli'nin plakası olan 62. dakikada Dersimsporluların yaktığı meşaleler sonrası polisin onların söndürülmesi isteği sonrası karşı tribünde olaylar meydana gelirken, tüm emniyet güçleri ile birlikte stadda bulunan herkes yeşil zeminden ziyade o tarafı izlemekteydi ve 5-10 dakika içinde söz konusu olaylar da yatışırken, dikkatler maçtaydı tekrardan...

Maçın başından beri Dersimspor hocası ve yönetimi sürekli hakeme "oynarken", Çatalca taraftarından da tepki alması doğaldır. Burada takımın adının Dersim, Manisa, Trabzon, Galatasaray, Rize, Chelsea olması fark etmez, deplasmanda oynayan bir hoca hakeme sürekli "çıkışırsa" ev sahibi taraftardan tepki yer, kimi kendini bilmezler sahaya su şişesi de atar, çakmak da atar, Gerets olsan da başın yarılır, Hasan Şaş olsan da Kadıkoyde kafana yumurta yersin, Tümer olsan da Sami Yen'de sırtına su şişesi gelir... Bu tepkilere cevap verirsen de reaksiyonu arttırırsın, olayları büyütürsün, tıpkı Dersimspor'lu 88 numaralı topçu Koray Yıldız'ın maç sona ermiş hakemler içeri girmiş ve Çatalca tribünleri boşalırken taraftardan gelen pet şişeyi onlara geri atıp, el kol hareketi yapması gibi. Kıvılcım topçu tarafından çakılınca, maç boyu birbirine tek kelime etmeyen karşı tarafta bulunan Çatalcalı ve Dersimsporlu taraftarlar birbirlerine pet şişe ve taş atmaya başlamışlardı ki çok büyümeden bu olaylar da yatıştı...

Maça dair bizim izlenimlerimiz böyleyken, Çatalca gibi futbolu sadece futbol olarak gören, Atatürk'ün "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını seven" anlayışı çerçevesinde sporcuya bakış açısına sahip olan ve her gelen takıma misafirperverlik gösteren bir camia böyle asılsız haberlerle lekelenemez... Çatalcamız sahipsiz değildir...

Kulüp başkanı Hasan Gökçe'nin maç ve skorbord olayıyla ilgili demeci burada....
Maça dair fotoğraflar da aşağıda... Yeniler geldikçe güncellenecektir.








19 Aralık 2016 Pazartesi

Osmanlıspor:2-2:Galatasaray


Galip gelseydik harika olacaktı ama 86'da 2-1 yenik duruma düşüp, 1 puan çıkarmak yine de fena sayılmaz bu şartlar altında oynanan oyunda. Talihsizlik bu ya, bir hafta sonra içeride oynayacağımız Alanyaspor maçı şimdi, Osmanlıspor karşılaşması haftaya Arena'da olsaydı, buzlar üstünde dans eden bir takım yerine, pırıl pırıl güneş altında futbol oynayan bir takım izlemiş olacaktık. Şans işte...

Şanslı da başladı Galatasaray oysa mücadeleye, daha dakika geçmeden mağlup duruma düşmek varken, direk Muslera'nın yardımına yetişmiş, Sabri ve Carole'u "linçten kurtarmış ve peşinden Barcelonavari bir golle son haftaların golcüsü Yasin'le öne geçiyordu sarı kırmızılılar. O da yetmedi, Eren'le de pozisyonlar buldu hiç ummadığı anda Galatasaray da, fark açılmadı. Oysa maçtan bir gün evvel Galatasaray'ın stadyumda hava şartlarına alışma idman yapma isteğini reddeden Osmanlıspor, alışkın olduğu sahada eşitlik için Galatasaray'ın kalesine gelmeye çok azimliydi. Tabii, madeni de bulmuşlardı: Carole Fenerbahçe maçında olduğu gibi yine gününde değildi, sürekli alanını boş bırakıyordu. Sol bek kötü olup, önünde oynayan Bruma da ona gereken desteği veremeyince, sol taraftan Galatasaray'ın gol yiyeceğini bilmek için kahin olmaya gerek yoktu. Öyle de oldu, "akıl almaz" pozisyonlar harcayan Webo, Regattin'in ortasında kafayla eşitliği sağladı. Bizim gördüğümüzü Riekerink hoca da mutlaka görmüştür de, daha 25. dakikada sakatlık nedeniyle Serdar'ın yerine Semih'i sokmuş olması vesilesiyle ikinci oyuncu değişiklik hakkını ilk devrede kullanmak istememiştir...

İkinci kırk beş dakika da oyunda Galatasaray adına pek birşey değişmedi, hatta Galatasaray soğuk hava ve buzlu sahada daha da düştü oyundan. Ev sahibi de bir kaç tehlikeli atak dışında çok fazla gelemedi Muslera'nın kalesine de, maç beraberlikle bitecek diye beklenirken, Semih'in "klasikleşmiş" hata repertuarından bir kesitle Webo ikinci kafa golünü attı. Statta değildim, kahvede de değildim ama sarışın stopere gelen küfürleri hayal edebiliyordum ki, o sinkaflar bitmeden tabelada 2-2 yazıyordu. Sneijder'ı çıkardığı için eleştirilen Hollandalı Riekerink, Semih'i hücüma yollamış ve genç stoper de hocasını yanıltmamıştı. Tabii, bu konuşulmayacaktır, görülmeyecektir zira Jan Olde Riekerink "hoca moca değildir" bizim futbol ulemalarına göre.

Yere göğe sığdırılmayan Başakşehir'den 5 puan, şampiyonluğun en büyük adayı olduğu söylenen Beşiktaş'tan 2 puan geride olan Galatasaray, bu kadar eleştiriliyorsa, bir de beğenilseydi herhalde şimdiden şampiyonluğu kutluyor olacaktı... Maç kaybetmeden, puan vermeden şampiyon olduğumuzu hatırlamıyorum, bu sene de öyle olacak, Mayıs bizim olacak...



Stat: Osmanlı
Hakemler: Hüseyin Göçek, Kemal Yılmaz, Serkan Ok
Osmanlıspor: Karcemarskas, Vrsajevic, Numan Çürüksu, Prochazka, Muhammed Bayır, Umar (Dk. 90+1 Maher), Mehmet Güven, Musa Çağıran, Ndiaye, Regattin (Dk. 82 Delarge), Webo (Dk. 87 Diabate)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Serdar Aziz (Dk. 25 Semih Kaya), Hakan Balta, Carole, Selçuk İnan, De Jong, Sneijder (Dk. 90+1 Chedjou), Yasin Öztekin (Dk. 77 Linnes), Bruma, Eren Derdiyok

Goller: Dk. 3 Yasin Öztekin, Dk. 88 Semih Kaya (Galatasaray), Dk. 35 ve 86 Webo (Osmanlıspor)

Sarı kartlar: Dk. 15 Serdar Aziz (Galatasaray), Dk. 64 Regattin (Osmanlıspor)

Güç Yürektedir

Güç parada değil yürektedir
O yürek de sadece Gazi'dedir.

Konya'da oynanan Konya Gazi Lisesi ile Özel Diltaş Lisesi liseler arası basketbol maçından

17 Aralık 2016 Cumartesi

Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Aziz Yıldırım


Bu haberi yeni gördüm de hiç şaşırmadım doğrusu. Fenerbahçe basketbol takımı, takımın hocası Obradovic'le sözleşme yenilerken, Aziz Yıldırım şöyle bir söz sarf etmiş:
"Obradovic’in Milli takımı da çalıştırmasını isterdim. Benim gönlümden geçen aynı zamanda milli takımı da çalıştırmasıdır."
Yurdum basketbol camiası Zeljko Obradoviç'e "ilah" gibi taptığı için içlerinden "ah keşke" geçirmişlerdir de, bir spor kulübü başkanının görevde seçilmiş bir başkan varken, "başkan gibi" ulusal takıma hoca atamasına ses çıkarmayı akıllarına getirmemişler ne yazık ki...

Ne tuhaf ki ayni Aziz Yıldırım'ın daha önce de Ergin Ataman'la ilgili şu çıkışını da hatırlıyoruz: "Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı'nı aradım. Ergin Ataman eğer milli takıma devam ederse, Fenerbahçe milli takımdaki oyuncularını göndermeyecek, çekecek. Oyunculara da kulübe de ceza versinler. Ergin Ataman ya Galatasaray ya da milli takımın antrenörü olacak. Aksi olursa milli takıma oyuncu göndermeyeceğim."
Dün ne diyordu Aziz "Bey" "Ya orayı çalıştıracak ya burayı",
peki bugün ne diyor:"İki tarafı da çalıştırsın benim hocam"

Harun Erdenay döneminde federasyondan dilediği kararları çıkartan, Galatasaray'a kaybettiği zaman masa başında maç çeviren, seyircili Abdi İpekçi'ye gelmekten çekindiği için Galatasaray'a seyircisiz oynama cezaları verdirten şahıs, yeni federasyon başkanı Hidayet Türkoğlu döneminde de gönlünce at koşturacağını zannediyor herhalde.

Eğer Hidayet Türkoğlu bizim kadar bu tip "çıkışlardan" rahatsız olmayacaksa, hazır Ömer Onan da Genel Koordinatör olmuşken, bıraksın başkanlığı, Aziz Yıldırım hem Fenerbahçe başkanı, hem federasyon başkanı, Obradoviç de hem Fenerbahçe hocası hem de milli takım çalıştırıcısı olsun...
Nasıl iyi mi?


16 Aralık 2016 Cuma

Sadakat


"Futboldaki tek sadakat taraftar ve kulübü arasındadır ve bu asla son bulmayacaktır."

Bira, Futbol ve Dostlar


Bira, futbol ve dostlar...
Bizim geleceğimiz...

12 Aralık 2016 Pazartesi

Galatasaray:3-1:Gaziantepspor


Beşiktaş-Bursaspor maçı sonrası meydana gelen hain saldırının acısı daha çok tazeyken bu satırlarda futbol yazmak manasız, anlamsız, boş, bomboş... 
Türkiye Futbol Federasyonu liglere ara verebilirdi ama Teröre İnat Hayatın Devam ettiğini göstermek için maçlar oynandı, oynandı oynanmasına da atılan gollerde, yenilen gollerde ne sevindik, ne üzülebildik... 
Yasin hattrick yapmış...
Galatasaray Başakşehir'e üç puan yaklaşmış...
Ne kadar manasız kalıyor şimdi maç konuşmak...
 Keşke dün şehit olan o polisler, o masum gençler bugün anasının, babasının, eşinin, çocuğunun, sevdiğinin yanında olabilseydi...
Şehitlerin ruhu şad olsun, mekanları cennet olsun...
Şehitler ölmez, vatan bölünmez...



STAT: Türk Telekom Arena
HAKEMLER: Halil Umut Meler, Serkan Olguncan, İlker Takpak
GALATASARAY: Muslera, Linnes (Dk. 46 Sabri Sarıoğlu), Serdar Aziz (Dk. 62 Semih Kaya), Hakan Balta, Carole, De Jong, Selçuk İnan, Yasin Öztekin, Sneijder, Bruma, Podolski (Dk. 81 Eren Derdiyok)
GAZİANTEPSPOR: Gökhan Değirmenci, Muhammed İldiz, Elyasa Süme, Musa Nizam, Şenol Can, Kangwa (Dk. 61 Angan), Miranda (Dk. 74 Orkan Çınar), Mohomed, Larsson, Doğanay Kılıç (Dk. 69 Putsila), Ghilas
GOLLER: Dk. 12, 66 ve 90+5 Yasin Öztekin (Galatasaray), Dk. 74 Elyasa Süme (Gaziantepspor)
KIRMIZI KART: Dk. 78 Mohomed (Gaziantepspor)
SARI KARTLAR: Dk. 28 Kangwa, Dk. 42 Doğanay Kılıç, Dk. 87 Elyasa Süme (Gaziantepspor), Dk. 25 Bruma, Dk. 46 Podolski, Dk. 86 Selçuk İnan, Dk. 87 Sneijder (Galatasaray)

5 Aralık 2016 Pazartesi

Kasımpaşa:1-2:Galatasaray


Başakşehirspor'un Antalyaspor ile Fenerbahçe'nin Beşiktaş'la puanları paylaşmasının ardından sıradan bir üç puandan ziyade "zirvede ya tamam ya devam" maçı haline gelmişti Galatasaray için Kasımpaşaspor maçı.  Fikstür de fena değildi, Kasımpaşa deplasmanı, ardından içeride Gaziantepspor maçı... Bursaspor'dan alınan üç puandan sonra altı puan kolayca haneye yazılabilirdi... Bu gece işin ayrısı başarıldı, üç puan alındı, sıralamada üçüncülüğe çıkıldı da rahat başlayan maç, nedendir bilinmez "kalbin iki kat kan pompalamasıyla" sona erdi...

Bursa maçında harika bir oyunla, 3 puanı kapan Galatasaray'da Jan Olde Riekerink, cezası biten "has" sol açık Carole dışında kazanan takımı bozmamıştı. Oyuncular da hocalarını haksız çıkarmadılar ve daha 5. dakikada tabelayı Sneijder-Podoslki işbirliği ile kazanılan golle değiştirdiler. Ev sahibinin Muslera'nın kalesine gidecek hali yoktu da sarı-kırmızılılar farkı ikiye yada üçe çıkarmak varken manasızca vites küçülttüler, oyunu rölantiye aldılar. Hal böyle olunca mavi beyazlılar da "acaba" diyerek ufaktan ufaktan eşitliği aramaya başladılar. Ama takımlar soyunma odasında nefeslenmeye giderken, ne onların ne de Galatasaray'ın akıllarda kalacak bir pozisyonu yoktu.

Soyunma odasından Galatasaray yine istekli döndü, farkı arttıracak pozisyonlar da buldu da, maçın iyilerinden Serdar'ın sektirdiği topta "maçın kötülerinden" Sabri'nin ağır kalmasıyla Kasımpaşalı Eduok, Muslera ile karşıya karşıya kaldı, ilk vuruşu Uruguaylı kaleci kurtardı ama Kasımpaşalı ikinci şansı harcamadı, skorda eşitliği sağladı. Beraberlikten tekrar galibiyete Galatasaray kolayca geçti ama nedense yine farkı ikiye çıkarmak varken, durdu, ağırlaştı, top çevirdi. Bu hafta derdimiz güzel oyundan ziyade üç puandı ama o puanları da Muslera'nın penaltı kurtarmasıyla haneye yazdırmamız bu hafta Jan Olde Riekerink'in idmanlarda en çok mesai harcayacağı işlerden olacaktır. On kişi kalmış rakibi üzerine saldırıp, üçüncü golü atmak varken, sarı kırmızılıların rehavetinden Mete Kalkavan'ın da "desteği" ile bitime 10 dakika kala ev sahibi kaptan Adem Büyük ile penaltı kazandı da, Süper Kupa maçından sonra ligde de Muslera kalesini gole kapadı, maçın adamı oldu... Ligin ilk haftalarındaki "Muslera tuttu, Bruma attı" formülüyle zirve yarışını sürdürmeye devam etti...



STAT: Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan
HAKEMLER: Mete Kalkavan, Ceyhun Sesigüzel, Esat Sancaktar
KASIMPAŞA: Ramazan Köse, Popov, Otigba, Titi, Veigneau, Sadiku, Pavelka (Dk. 89 Ferhat Kiraz), Tunay Torun, Andre Castro, Eduok (Dk. 65 Koita), Adem Büyük (Dk. 83 Turgut Doğan Şahin)
GALATASARAY: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Serdar Aziz, Hakan Balta, Carole, De Jong, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 89 Linnes), Sneijder (Dk. 90+3 Josue), Bruma, Podolski (Dk. 90+1 Eren Derdiyok)
GOLLER: Dk. 6 Podolski, Dk. 59 Bruma (Galatasaray), Dk. 53 Eduok (Kasımpaşa)
KIRMIZI KART: Dk. 74 Otigba (Kasımpaşa)
SARI KARTLAR: Dk. 7 Serdar Aziz, Dk. 78 Hakan Balta (Galatasaray), Dk. 45 Sadiku, Dk. 87 Pavelka (Kasımpaşa)

4 Aralık 2016 Pazar

Neden Ben?


"Sakatlandığımda çok üzülmüş, Tanrıyı sorgulamış ve eşime 'Neden ben?' diye ağlayarak sormuştum. Şimdi görüyorum ki, Tanrı benim yaşamamı istemiş. Ama düşen uçakta hayatını kaybeden arkadaşlarımı düşününce, buna nasıl sevineyim ki? Tanrı eğer beni koruduysa, onları neden korumadı? Benim hayatımı bağışlamasının mantıklı bir sebebini bulamıyorum"

Moises Santos
Chapecoense'li Futbolcu

Sakatlığı nedeniyle takım arkadaşlarının hayatını kaybettiği uçakta yer almamasını sorgularken

Suçlusun Arda


Son dakikada atılan gol ne kadar mutluluk veriyorsa golü kaydeden takıma, bir o kadar da acıdır kalesinden topu çıkaran için. Hele bir de tek farkla öndeyken, maçı kazanacakken yenildiyse o gol, hayal kırıklı bir o kadar da artar... Derbi de gerçekleşmişse bu anlattığım, siz varın hesap edin, sevincin ya da hüznün derecesini... Dün gece İspanya'nın "El Clasico"sunda ev sahibi Barcelona, bir çok gol kaçırıp, yine de üç puanı hanesine yazdıracakken, 90. dakikada Ramos'un kafa vuruşunda kalesinde gördüğü golle 1 puanla ayrılınca sahadan, Katalanların hocası Luis Enrique, faturayı tek kalemde kesmiş bizim topçuya: "Suçlusun Arda." Maç sonu basın mensuplarının karşısına geçen başarılı hoca "Biz teknik adamların işi oyunculara taktik vermek, sahadakilerin sorumluluğu da verilen taktiği uygulamaktır. Oyuncularıma faul yapmamalarını, özellikle de rakip oyuncunun sırtı dönükken çok dikkatli olmalarını söyledim. Onlara aktardıklarım çok açıktı ve hocaların taktikleri de kesindir. " derken, her ne kadar konuşmasının devamında kaçan puanlardan Arda'yı sorumlu tutmanın mantıksızlığından bahsetse de, gurbetçi oyuncumuzu Arena'da matadorların önüne çoktan atmıştı bile...

1 Aralık 2016 Perşembe

E-Bilete Hayır Partisi


"Dışarda kalanlar mücadeleye devam ediyor" sloganıyla e-bilete karşı mücadelesini sürdürenler 10 Aralık'ta Taksim Coop'ta buluşuyor. Tüm gece müzik ve bol bol tribün sohbeti için, biz davete icabet etmeye çalışacağız, vakti müsait olanlar da buyursun, giriş de ücretsizmiş bir de...

26 Kasım 2016 Cumartesi

Galatasaray:3-1:Bursaspor


Amerika'da başlayan "Black Friday" çılgınlığına  Başakşehir futbol kulubu "Cuma kara değil, cuma hayırlıdır" sloganıyla tepkide bulunmuş ve mağazadaki ürünlerinde indirime gitmiş. Evet, cumalar dinimizce hayırlıdır da, biz Galatasaray'lıların aklında hep haftanın son günü yapılan maçlarda kaybedilen puanlar kalmıştır. Son iki iç saha karşılaşmasından puansız ayrılmış Galatasaray, bir de Kadıköy'de Cüneyt Çakır'ın da "ufak dokunuşlarıyla" "etkisiz" bir maç çıkarınca,haftanın açılış maçı olan Bursaspor karşılaşması sonrası Jan Olde Riekerink için "idam sehpası" çoktan hazırlanmıştı bile.  "Galatasaray nasılsa kaybedecekti ve suçlusu hoca olacaktı ya", futbolu sayılar ve rakamlardan ibaret sayan medyanın yeni "prenslerinden" Taner Karaman, yemini hazırlamış, oltaya atmış ve keyifle gelecek sazanı beklemeye koyulmuştu bile.

"Riekerink Bey", Tolga'yı ilk on birde oynatmayınca, muhtemel (!) kaybedilecek bir Bursaspor maçının suçlusu, "en iyi(?)" oyuncusunu oynatmayan Hollandalı alt yapı hocası olacaktı. Haklıydı Taner Karaman verdiği istatistiklerde, Tolga çok koşardı, çok top kapardı ama ya asist yapması, ya kaleye attığı şutların kaleye isabet oranı, ya arkadaşı boştayken kaleyi düşünmesi konusunda bizim "gurbetçi" kaçıncı sıradaydı acaba? Kulaklarını çınlatalım, Sir Alex Ferguson'un, "istatistik mini eteğe benzer, çok şey gösterir ama esas göstermesi gerekeni göstermez" deyişini bilmez miydi Taner kardeş?


Galatasaray'a geldiğinden beri cezalı olduğu Başakşehir maçı hariç sürekli ilk on birde yer bulan Tolga Ciğerci'yi belki Bursaspor karşılaşmasında da oynatacaktı Riekerink, Selçuk'un ne kadar güçlü olduğu gerçeği ile karşılaşmasaydı hafta içinde. Sene başında "tayfadan" Umut ve Olcan'ı taraftar desteği ile kolayca kadro dışı bırakan Hollandalı çalıştırıcı bu temizlik harekatında Selçuk karşısında zorlanacağa benziyor. Aslında uzun yıllar kazanılmayan Kadıköy deplasmanında bir kumar oynamıştı 8 numarayı kulübede tutarak, maç kazanılmış olunsa ve Kadıköy laneti son bulsaydı, Selçuk kulübeye "kombine" alacaktı ama mağlubiyet işleri tersine çevirdi. Kulüp içinden gelen "karşı konulmaz" ricalar sonrası Selçuk pazı bandı ile Bursaspor karşısında takımın başında sahaya çıktı ama oynadığı oyunla Riekerink'in Fenerbahçe maçında verdiği kararda ne kadar da haklı olduğunu göstermiş oldu. "Bursaspor ataklarını başlatan isim" olmuştu kaptan Selçuk İnan maçın ilk devresinde. Yeşil-beyazlıların attığı ilk golün başlangıcında basit ve manasıca kaptırdığı top, defansında önünde topla oynarken rakibe atak şansı verdiği müdahaleleri ve Galatasaray'ın hızlı ataklarında "topu ezmesiyle" "Selçuk çıksa, Galatasaray 10 kişi oynasa, daha iyi oynar" dedirtti. Nankörlük yapmayacağız, Selçuk İnan Galatasaray'a geldiği günden beri takıma çok şey kattı, bir çok şampiyonlukta ve kupada emeği büyük ama bir kaptan olarak aynanın karşısına geçip "Yedek kaldığımda üzülüyorum" diyorsa, ya kendine çeki düzen vermeli ya da takımın iyiliği için kenara çekilmeli. Şu an Selçuk İnan, "adıyla" oynamaya çalışıyor ama formanın arkasında yazan değil, göğsündeki arma tek gerçek olan...


"Oyuncularım son maçlarda yaşanılanlar ve kendilerine gelen tepkilere reaksiyon gösterecek ve bu maçı alacaklar" derken Jan Olde Riekerink, Galatasaray'ın dün gece sadece Bursaspor'a karşı değil de bir de hakemle mücadele edeceğini düşünmüş müdür acaba? Rakipler her hafta hakem desteği ile kazanırken, Galatasaray'a bırakın destek verilmesi, sürekli "köstek" vurulmaktadır. Trabzonspor karşısında Fırat Aydunus, Podolski'nin çekilmesine "göz yumarken", bir hafta sonra Kadıköy'de aynı pozisyonda Fenerbahçe'nin "can simidi" oluyordu. Mete Kalkavan Trabzonspor karşısında Beşiktaş'ın "kurtarıcı meleği"rolüne soyunurken, geçen hafta da Türkiye'nin en iyi hakemi(?) olduğu belirtilen Cüneyt Çakır sarı-kırmızılı topçulara top oynatmamaya çıkmış gibiydi. Barış Şimşek de meslektaşlarından geri kalmak istememiş olacak ki, dün gece ilk onbeş dakikada Bursaspor'a verdiği bir ofsayt gol ve ardından Galatasaray lehine vermediği penaltı ile "anti-Galatasaray"lıların gözünde puanları toplamıştı.  "Eğer sen Galatasaray isen hakemi de yeneceksin" diye klişe bir söz var ama nereye kadar yeneceksin, artık takımlar arasında o 80lerde olan büyük farklar yok, ince ayrıntılar puanın hangi tarafa gideceğini belirliyor ve hakemler de maalesef bu sene Galatasaray'a karşı o ince dokunuşları yapıyorlar...
Galatasaray medya sorumlularından İskender Baydar'ın dediği gibi "Galatasaray'ın hakeme karşı oynadığının resmi" de aşağıda...


Hakeme rağmen 1-0 mağlubiyetten 3-1 maçı çevirmek Galatasaraylı topçuların maçı ne kadar kazanmak istediklerinin belirtisiydi. Arzulu oynadılar, iyi mücadele ettiler, o meşhur olan top çevirmelerini yaptılar ki bir ara %78 oranında topa sahipti Sneijder ve arkadaşları. Attığı harika serbest atış golü ve takımı yönlendirmesiyle Wesley Sneijder maçın yıldızı seçildi ama bazen Yasin'e gereken saygıyı göstermiyor muyuz diye sormadan da edemiyorum. Türkiye'ye geldiğinden beri oynadığı tüm takımlarda "sol kanatta" oynama mücadelesi veren Yasin Öztekin, Galatasaray'da da tam yerini bulmuşken, önce Podolski'nin transferi, sonra Bruma'nın "fişek" gibi dönmesi ile tekrar sağ kanada mahküm edildi. Maç içinde bazen Bruma ile kanatları değiştirdiklerinde yine sevdiği tarafta oynarken parlıyor ve etkili oluyor Yasin... Acaba diyorum, Bruma'ya artık rakipler ikili baskılarla önlemini alıp Portekizlinin performansı düşmeye başlamışken, Yasin'e güvenip, çok sevdiği sol tarafta onunla mı başlasak maçlara...


Sol taraf demişken, Fenerbahçe maçında "unutmak" istediği bir oyun oynayan ve gördüğü kart ile cezalı olan Carole'un yerine görev alan Linnes, maçın öne çıkan topçularından biriydi. Norveçli topçuya alkış kazandıran defansta yaptıklarından ziyade Carole'un unutmaya başladığı "hücüma çıkışlarıydı"... Önünde oynayan Bruma, Sneijder, Yasin'i çok destekledi "taze sol bek" ama onu bu kadar överken Linnes'ten kat be kat fazlasını yapan Sabri'nin sürekli eleştirilmesi ironik değil mi? Bu memlekette asgari ücretle geçinmek ne kadar zorsa, Sabri olmak da bir o kadar meşakatli değil mi? Başkaları için baş tacı edilesi kriterler olan takımı sevmek, takım için gerektiğinde kavga etmek, formasını terletmeden sahada ayrılmamak konu Sabri'ye gelince "gülünüp geçiliyor"... Yazık...


Black Friday ile başlamıştık, öyle de kapatalım. Futbolda Bursaspor karşısında kazanılan üç puan ve aynı saatlerde Euroleague'de Barcelona'yı yenen Galatasaray basketbol takımı, "kara cuma"yı kırmızı cumaya çevirdiler... Şimdi keyifle rakiplerinin maçlarını izleme zamanı... İyi hafta sonları...

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Barış Şimşek, Mehmet Metin, Samet Çavuş
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Serdar Aziz, Hakan Balta, Linnes, De Jong, Selçuk İnan, Yasin Öztekin, Sneijder (Dk. 90+3 Hamit Altıntop), Bruma (Dk. 82 Sinan Gümüş), Podolski (Dk. 87 Eren Derdiyok)
Bursaspor: Harun Tekin, Erdem Özgenç, Sivok, İsmail Konuk, Aziz Eraltay, Merter Yüce, Faty (Dk. 68 Emre Taşdemir), Batalla, John (Dk. 73 Necid), Kubilay Kanatsızkuş (Dk. 64 Jorquera), Deniz Yılmaz
Goller: Dk. 14 Kubilay Kanatsızkuş (Bursaspor), Dk. 31 Yasin Öztekin, Dk. 55 Sneijder, Dk. 90+2 Eren Derdiyok (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 60 Serdar Aziz (Galatasaray), Dk. 89 Necid (Bursaspor)

22 Kasım 2016 Salı

Ultras Golenzo Röportajı



İki sene önce kurulan ve taraftarın hem tribünde hem de günlük yaşamda giydiği ürünler üreten Golenzo Ultras, yaz sezonunda çıkardığı t-shirtlerden sonra, sonbahar-kış döneminde ürettiği polarlar, maskeler, atkılar ve bayraklarla "şanına şan, namına nam" kattı desek yanılmış olmayız. Hal böyle olunca, biz de markanın üreticisi arkadaşları bulup, kendileriyle bir röportaj yaptık. Bakın bakalım Golenzo Ultras kimmiş, ne yaparmış, ne yapacakmış?
  • Öncelikle sizi tanıyalım, Golenzo Ultras’ın yaratıcıları kimler, ne iş yapıyorlar?
Biz yaklaşık 3 sene önce bu konuda çalışmalar yapmaya başladık.Tribünden gelen kişiler olarak tribün kültürüne ilişkin ürünler tasarlamak ve üretmek bize heyecan ve zevk verdi. Hal böyle olunca duyduğumuz bu heyecanla devamını getirdik. Normalde birimiz sinema sektöründe diğerimiz ise hukuk alanında meslek sahibiyiz.
  • Anlattığınız üzere ikinizin de “ekmek” yediğiniz işler farklı, peki tekstil işine nasıl merak sardınız? Taraftar için ürün üretme fikri nasıl doğdu?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere tribünün içinden gelen kişiler olarak tribün kültürünü ve tribünlerin hassasiyetlerini iyi biliyoruz.Öncelikle kendi arkadaş çevremizin kullanması ve tribünde renk oluşturması için sweatshirt, atkı gibi ürünler  tasarlayıp ürettirdik. Daha doğrusu ön ayak olduk. Dediğimiz gibi tasarladığımız ürünleri taraftarın üstünde görmek bizi mutlu etti ve zaman içinde bunu kurumsallığa dökmeyi düşündük ve vergi mükellefi olarak firmamızı resmen kurduk. Ofisimizi, showroomumuzu, atölyemizi oluşturduk. 2 yılı  aşkın süredir kendi atölyemizde üretim yapmaktayız.



  • Bu işe “yüreği koymak” önemlidir ya, severek ürettiğiniz bu ürünler için sizin mottonuz nedir?
Tabi ki tribünün içinden gelmek önemli. İşin romantikliğini hissetmek gerekiyor. Yoksa yapılan işler biraz yavan kalıyor. Zaten tribüncüler bu eksikliği hemen fark ediyor. Bunun dışında prensibimiz herkesin verdiği paranın karşılığını alması gerektiği. Sonuçta herkes başka şeylerden fedakarlık yapıp bu ürünlere  para ayırıyor. Bu sebeple ürün kalitesini yüksek tutarak herkesin verdiği paranın hakkını almasını amaçlıyoruz. Golenzo varsa pişmanlık yok diyoruz.
  • İlkler her zaman özeldir, unutulmazlar,  ilk çıkardığınız ürün hangisidir? Varsa bir hikayesi bizimle paylaşır mısınız?
İlk çıkardığımız ürün Samsunspor tribünü için Samsunspor tribünlerinden çekilmiş fotoğraf ve 80 li yıllarda tribünlerimizde açılmış bir pankarttan esinlenerek yaptığımız "BABAMDAN KALAN TEK MİRASSIN" t-shirtüdür. Hem desenin hem sloganın bizim tribünlerimizden çıkmış olması ve ikimizin de bu sevdayı babamızdan almış olmamız sebebiyle bu ürünün bizdeki yeri ayrıdır.


  • Taraftarlar tarafından en fazla rağbet gören ürün hangisi oldu? “İkinci baskı” üretim yaptığınız bir model oldu mu?
En çok rağbet gören modellerimiz "Hooligans" ve "You Will Never Understand" modellerimiz oldu. Bu modelleri tişört olarak 3er kez baskısı yapıldığı gibi kış sezonunda da kapşonlu sweatlerini de ürettik.

  • Yaz sezonu sona erdi ve yaz için üretilen t-shirtlerin dizaynlarını polarlarda gördük. Peki, yeni dizaynlar üretme fikriniz var mı?
Evet "Hooligans", "Gala Boys"  ve "You Will Never Understand" desenlerini kışlık ürünlerde de kullandık. Bunların yanında "Ultras is not Criminal", "Old Boys", "Liberta Per Gli Ultras", "Ultra Boys" modellerimiz de satışa çıktı. Birkaç yeni modelimizin de üretimine başladık.

  • Geçen günlerde “ultras” atkıyı paylaştınız, atkı konusunda yeni ürünler beklemeli miyiz, yoksa “o ilk ve tekti” mi diyeceksiniz?
"Ultras" atkı bizim için özel bir ürün. Direkt olarak bu konuda yaptığımız ilk ürün. Peşine "Cimbom Old Boys" atkısını ürettik. "Hooligan-Our Fight Will Burn The World" modeli şu anda üretim sürecinde. Güzel fikirler oluştukça atkıların devamı gelecek.


  • Samsun, Sakarya, Antalya ve Bursa’da bulunan taraftar grupları için “özel” t-shirtler tasarladınız,  gruplara özgü ürünler üretmeye devam edecek misiniz? Gruplara ait t-shirt ya da polar isteyen taraftarlar sizinle nasıl iletişime geçmeliler?
Sadece taraftar gruplarına değil arkadaş birlikteliklerine de ürün yapıyoruz. Sonuçta tribünlerde gruplara dahil olmayan ama tribünde toplu olarak yer alan arkadaş birliktelikleri de var. Dolayısıyla toplu olarak herkese ürün yapıyoruz. Bugüne kadar taraftar grubu olarak Texas, Tatangalar, Nalçacılılar, Söğütlübahçe, 55 Gençlik gibi gruplara ürün yaptığımız gibi Üniversiteli  Göztepe'liler, Milliyetçi Bursaspor'lular, Üniversiteli Karşıyaka'lılar gibi oluşumlara da toptan olarak üretim yaptık. Perakende satış için ise gelen taleplerin  yoğunluğu sebebiyle  Ultras Sakarya ve Ultras Antalya  tişörtlerini ürettik. Bize ürün yaptırmak isteyenler 05466654567 nolu whatsapp hattımızdan yada Golenzo Ultras ve Golenzo Golenzo isimli facebook sayfalarımızdan irtibat kurabilirler.

  • Hep “gülün kokusundan” bahsettik, ama dikenleri de var. Bu işin can sıkıcı tarafları nelerdir?
İşin tabi ki zorlukları var. Özellikle diyalog konusunda sorunlar yaşayabiliyoruz. Bazı arkadaşlarımız maalesef saygı ve görgü sınırları dışında davranabiliyorlar facebook ve whatsapp yazışmalarında  ya da herkes ürünün bitmişini gördüğü için bu süreci kısa süreli zannediyor. Oysa ki 10-15 günlük bir üretim sürecimiz var. Baskısı, nakışı, dikişi, ütüsü vs ve acele olmasındansa kaliteli olmasının daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Bir de daha  önce sanal ortamda bu işi yapanların alıcılarda oluşturdukları olumsuz ön yargılardan kurtulmak zor oldu. Alıcılarımız bizimle irtibata geçtiklerinde "Abi  genelde fotoğraflarda ürünler süper ama elimize ulaştığında fotoğraftaki ürünle alakası olmadığını görüyoruz" diyorlar önceki alışverişlerinde yaşadıklarına ilişkin olarak. Bizse kurumsal bir firma olduğumuzu belirterek, hatta çoğuna garanti verip malı alıp beğendikten sonra ücret göndermelerini teklif ederek çok defa ürün gönderdik ve bu şekilde bu ön yargının bizim için geçerli olmadığını ortaya koyduk.
  • Sizin Samsunspor’lu olduğunuzu ve kulübe iki defa ürün gelirinden bağış yaptığınızı biliyoruz. Bu pek nadir rastlanan bir durum.  Gelecekte de buna benzer planlarınız var mı?
Evet ikimiz de Samsunspor'luyuz. Bireysel olarak tribünsel bir çok organizasyonun içinde bulunduk. Kulübe ise Golenzo Ultras olarak elimizden geldiğince hem yaptığımız bağışlarla, hem kulübün nakit bağlamasına gerek kalmadan satıldığında maliyetini almak kaydıyla vermiş olduğumuz ürünlerle, hem de Samsunspor Storeun siparişlerinde maliyetine  üretimlerimizle destek olmaya çalıştık. Taraftarla ilgili bazı projelerimiz ise bazı olumsuz sebeplerle gerçekleşmedi. Tabi ki bizim Samsunspor'a desteğimiz bitmeyecek. Gönül verdiğimiz bu sevdaya her zaman imkanlarımız dahilinde destek olmak boynumuzun borcudur.

  • Röportajı bitirirken, sizden özel bir ricamız da olacak, hep analara babalara değil de, bir de yeni yeni tribün havasını koklamaya başlayan “ufaklıklara” da özel ürünler çıkarmaya ne dersiniz?
Çocuklar için üretim düşüncemiz var ancak bunun için biraz daha zaman gerekiyor. Şu anda öncelikle kadın taraftarlar için bir düşüncemiz var. Onu gerçekleştirdikten sonra küçükler için de üretimimiz olacak inşallah.


21 Kasım 2016 Pazartesi

Mayıs'ta Tura Çıkmaya Yüzünüz Olsun


Yıl 2006... Aylardan Nisan, günlerden Cumartesi, saat 21 cıvarındayken Fenerbahçeliler, Galatasaray'yı Kadıkoy'de 4-0 yenmeyi bayram havasında kutlarken, bir karar vermiştik ev arkadaşımla: Madem Galatasaraylıyız ve en kötü günlerden biri bugünse, takıma sonuna kadar sahip çıkacağız.  Ligin bitmesine dört hafta kala Fenerbahçe'den 3 puan öndeyken, kaybedilen derbi sonrası puanlar eşitlenmiş, hatta Fenerbahçe averajla öne bile geçmişti. Galatasaray, Ali Sami Yen'de Ankaraspor ile oynayacaktı, derbi kaybedilmiş, fark yenilmiş, takıma, hocasına, topçusuna demedik laf bırakmayan "iyi gün taraftarı" gelmeyecekti ya maça, sıra bizdeydi, bu sezon pek maça gidememiştik ama artık ne pahasına olursa olsun içerdeki maçlarda yerimizi alacaktık. Ankaraspor maçındaydık, biz kazandık, Fenerbahçe de Trabzon deplasmanında kazandı... Sonrasında, Fenerbahçe kendi taraftarı önünde Kayseri Erciyesspor'u güle oynaya yendi de, Galatasaray, Beşiktaş deplasmanında uzun yıllar unutulmayacak Hasan Kabze golleriyle 3 puan alıp yarışı son haftaya taşıdı... Son hafta...  Averajla lider olan Fenerbahçe, deplasmanda son sıralardaki Denizlispor ile şampiyonluk maçına çıkarken, Galatasaray, Kayserispor'u konuk edecekti. Maç günü geldi çattı, neşeyle ve umutla koştuk Ali Sami Yen sokağa, Meşale'nin orada takıldık, Carrefoursa'nın önünde içtik biralarımızı da maça büyük bir ümitle girdik. Biz golleri attık, işimizi bitirdik de, aklımız Denizli'deydi... Kimi küfrederek, kimi tırnaklarını kemirerek, kimi dua ederek, kimisi kendince totem yaparak geçirdiği 16 dakika sonrası şampiyon olmuştuk ya... O gece, sesimiz çıktığı kadar haykırdık: İyi ki varsın Galatasaray, iyi ki varsın...
Ne demişti Hagi, "Galatasaray'ın adının olduğu yerde umut vardır"...
Destekleyelim takımı ki Mayıs'ta sokakta tura çıkmaya yüzümüz olsun...




20 Kasım 2016 Pazar

Fenerbahçe:2-0:Galatasaray


Fenerbahçe, Galatasaray'ı 2-0 yendi de aslında başlık
Cüneyt Çakır:2-Galatasaray:0 olmalıydı...
ultras/Movement bloga artık 10 senedir yazıyor olacağız ama ilk defa bu kadar bir hakemden şikayetçi olduğum bir maçı yazacağım. Cüneyt Çakır'ın Avrupa'da başka, Türkiye'de başka maç yönettiğini uzun zamandır yazıyoruz da, bir derbide bu kadar "açık seçik" ev sahibi lehine çalışacağını aklımıza getirmiyorduk hafta ortasında derbinin hakemi açıklandığında. Jan Olde Riekerink, Selçuk ve Semih'i kulubeye alıp, Serdar Aziz ve De Jonk'u takıma monte edip, öncelikle deplasmanda skoru koruyup, rakip kaleye gitmeyi düşünse de karşısında Fenerbahçeli onbir futbolcu ve hakem Cüneyt Çakır'ı buldu. Maçta adaleti sağlamak üzere görevlendirilen hakem, karşılaşma boyunca sürekli Fenerbahçe lehine düdük çalmak için pozisyon kolladı durdu. Maçta 10- 15 dakika geçtikten sonra ceza sahasında bir poizsyon olsa penaltı çalacak diye bekledik de Galatasaraylı topçular, Fenerbahçeli oyuncularla beraber topu oraya sokmadılar ilk 45 dakika boyunca da ikinci devre Serdar bir pozisyon verdi ve Cüneyt Çakır orta sahadan penaltı düdüğü çaldı. Şaşırmadık... Çalmasaydı şaşardık zaten... Yanıltmadı bizi...

Galatasaray pozisyon bulamadı, atak yapamadı, kötü oynadı, Riekerink Galatasaray'ın hocası değil diyerek dikkatleri takım üzerine çekip hakemi unutturacaktır "sarı-lacivert medya" ama biz Cüneyt Çakır'ı unutmayacağız... Bir ahımız var... Bir gün bir yerde çıkacak...


Sabri ile devam edelim... Kalbi senin, benim, onun, sokaktaki Galatasaraylı gibi Galatasaray askı ile çarpan bu çocukla yaşına başına bakmadan bizim taraftarımız dalga da geçiyor, yeri geliyor protesto da ediyor, bir türlü beğendiremedi Sabri kendini taraftara. Yahu, bırakın kötü orta yapsın, boş kaleye kaçırsın- ki öyle bir şey yapmadı- taç atarken topu elinden kaçırsın, Sabri denen adam sahada her zaman formasının hakkını vermiştir, o formayı, o armayı hep başının üstünde tutmuştur. Bunu bir zamanlar Melo yaparken, artık bir tek Sabri kaldı sahada isyan eden. Maç öncesi Sabri Volkan Demirel gibi "Galatasaray düşmanı" bir adamın elini sıkmazken, maç sonu da Volkan'a postayı koydu. Karşılaşma bitiminde Cüneyt'in elini sıkan, Volkan'ın sırtını sıvazlayan sözüm ona centilmen topçularımızın yanında Sabri adamdır, adamın hasıdır... Geç kalınmış da olunsa, Sabri'den özür dilemenin, ona vefa göstermenin vakti geldi de geçiyor artık...
Ama bu satırları es kaza okuyanlar, siz yine de bizi dinlemezsiniz, çarpıya basıp bu sayfayı kapatırsınız ve Rıdvan Dilmen'in Galatasaray eleştileri, Fenerbahçe övgülerini ağzınız açık dinlersiniz de, yıllardır ultras/Movement blogu takip eden Galatasaraylılar bizi anlasınlar, yeter...
Unutmadan, maç öncesi seromonide elleriyle 6 yapan veletleri, kim hangi kriterlere göre seçiyor merak ediyorum... Çocuk yerine göre çocukluğunu bilmeli, yoksa Osmanlı tokadını yer dünyanın kaç bucak olduğunu şaşırır. Altı filan tamam da bunlara İstiklal Marşı okunurken hazırolda durmasını anne-babası ya da öğretmenleri hiç mi öğretmedi. Yazık... Gerçi şimdi " Takılacak bir şey bulamadın da çocuklara mı takıldın?" diyen olacak ta, Volkan Demirel'in maç sonu " Galatasaraylıların abileri, ablaları konuştu maçla ilgili" demecini de unutmadım... Ona da takıldım...




Bu arada 2 bin adam 40 bin "adamı" susturdu mu? Koregrafide yendi mi? Tartışanın aklına şaşarım...

Blog Widget by LinkWithin