20 Ekim 2018 Cumartesi

Bugün Tarihi Biz Yazdık


"Bugüne kadar tarihi okulda derslerde öğreniyordum, bugün onu biz yazdık"

İonut Radu
Romanya U21 Takım Kaptanı

EURO 2019'a katılmaya hak ettikten sonra duygularını açıklarken

Galatasaray:1-1:Bursaspor


Manchester City ile berabere kaldıkları maçtan sonra Liverpool teknik direktörü Jürgen Kloop, Avrupa Uluslar Ligi maçları ile ilgili şöyle bir açıklama yapmıştı:

"Çocuklar şimdi maalesef gidip Uluslar Ligi maçları yapacaklar. Uluslar Ligi dünyanın en saçma turnuvası. Umarım sağlıklı bir şekilde geri dönerler. Premier Lig ve Şampiyonlar Liginde onlara ihtiyacımız var."

Evet, çok haklıydı Alman hoca, Uluslar Ligi bizim için de oldukça saçma bir turnuva ve onun topçularını bilemiyorum ama Şampiyonlar Liginde ve Türkiye Süper Liginde kendilerine oldukça ihtiyacımız olan Galatasaray'lılar milli takımlarından fena halde "hasarlı" döndüler Florya'ya... Sakatı da vardı, yorgunu da vardı, üzgünü de vardı...

Buna rağmen Fatih Terim bir kumar oynayarak sakat olduğu söylenen Garry Rodrigues'i, Belhanda'yı ve yorgun olan Feghouli'yi saha sürdü de, daha ilk devre bitmeden başta Serdar Aziz olmak üzere, Feghouli ve Fernando sakatlanarak kenara gelmek zorunda kalıverdi...
Brezilyalı orta saha oyuncusu ayağındaki topu taca atarken ilk aklıma gelen "Ya Muslera'ya bir şey olursa kaleye kim geçecek acaba?" oldu da, bereket kötünün felaketi gerçekleşip zihnimdeki senaryo gerçekleşmedi. Yine de soralım, böyle bir durum olursa kaleye kim geçer? Benim tercihim Maicon, ya sizin?

Sakatlıklar Fatih Terim'in ikinci yarıdaki hamle şanslarını elinden aldı almasına da, bu oyuncular çıkana kadar Galatasaray da hiç yoktu sahada. Bursaspor teknik heyeti ev sahibini iyi analiz etmiş ve rakip sahada baskı yaparak topla oyun kurmalarını engellemişti. Biraz N'Diaye çabalıyordu karşı kaleye gitmeye de, onun da tek başına yapacakları sınırlıydı. Öte yandan "bay vurdumduymaz" Belhanda yine her zamanki rahatlığı içinde sahada gezinmesin mi...  Kötüydü Galatasaray da ilk tehlikeli atak Ömer'in uzaktan şutunda ev sahibinden gelmişti. Mevkidaşı Roberto Carlos gibi rakip savunmanın uzaklaştıramadığı topa gelişine sağlam çaktı Ömer ama top son anda dışarı falso aldı.. Bursaspor da devre biterken Chedjou ile gole çok yaklaştı ama Muslera geçmiş sezonlarda yediği gollerden ders almıştı, artık arka direğe de "bekçi" koymakta ve bu gece Mariano o görevi başarıyla yerine getirdi, çizgiden topu çıkardı...


Devre bitmeden Galatasaray teknik heyetinin idmanlarda boş durmadığı, takımı duran toplarda çeşitli "aksiyonlar" için çalıştırdığını gördük. Aslında Şampiyonlar Liginde Porto deplasmanında da buna benzer bir serbest vuruş organizasyonu yapmıştı Galatasaray, bu gece de Belhanda ve Sinan herkesin orta yapmasını beklediği bir vakitte paslaşarak Sinan'ı ceza sahası içinde topla buluşturdular da, genç oyuncunun vuruşunda Okan iyi yer tutmuştu...

Soyunma odasında Fatih Terim takımı kendine has olarak "gazlamış" olacak ki ilk devreden farklı bir oyun vardı sahada. Beraberliği istemeyen, galibiyeti arzulayan sarı-kırmızılılar oyunu daha çok deplasman takımın sahasına yığdılar ama "ince pas" yapacak "kadife ayaklar"; uzaktan şut atacak "güçlü" oyuncuları yoktu... Hatta 47. dakikada Belhanda ceza sahası dışından bir şut atmaya yeltendi de, ağlanacak halimize "kahkalarala güldüm" top "tıngır mıngır" Okan'ın eldivenleriyle kucaklaşırken.

Dün Wesley Sneijder'in o bölgeden Volkan Demirel'i sağlı sollu yere yatırışının "sene-yi devriyesi"ydi, o golleri anımsadım, bir kez daha "saydım hatırını" Dursun Özbek'in... Bira göbeği yapmış Sneijder, bu Belhanda kadar oynamaz mıydı?

İlk devre kaleyi ıskalayan Ömer Bayram, Belhanda'nın nadir ortaya çıktığı bir anda verdiği pasta da iki adımdan yine üç direğin dışına yolladı topu... Sol kanatta çok mücadele etti genç Ömer ama eski maçlarda olduğu gibi bu akşam da yaptığı ortalar ya dışarı ya da rakibe gitti. İyi niyetli bir çocuk, her şeyden öte Galatasaray'lı bir çocuk Ömer, Avrupa'da alt yapı almış, o edindiği spor kültürü ile hatalarını görüp, idman dışında da "ekstra" yaparak eksik yanlarını düzeltecektir...


Sonraki dakikalarda sazı eline alan Bursaspor oldu, özellikle Yusuf Erdoğan'ın yerine Lima'nın oyuna girmesiyle misafir ekip Muslera'nın kalesinde tehlikeler yarattı, bir keresinde Ozan son anda kornere çeldi, bir diğerinde yardımcı hakem ofsayt kaldırdı da üçüncü de Ali Palabıyık penaltıyı işaret etti. Topun başına geçen Aytaç'ın vuruşunu Muslera kurtardı lakin dönen top yine Bursasporlu oyuncunun önüne düşünce Uruguaylı kalecinin artık yapacağı bir şey yoktu.

Bursaspor'un penaltı kazandığı pozisyonda Lima'yı düşüren Ozan'dı ama tüm takım rakip sahadayken topu kaptıran ismi tahmin edebildiniz değil mi? Lokomotif Moskova maçında N'Diaye'nin ilk sarı kartı gördüğü pozisyonda yaptığı gibi, yine ayağındaki topu ezdi ve savunmanın eksik adamla yakalanmasına neden oldu Belhanda...


Fatih Terim oyuna kulübeden oyuncu alarak müdahale edemeyince, saha içi değişiklikler yaptı ve kanada yolladığı Belhanda'nın aslında 10 numara değil de 11 numara olduğunu gördük. Adam sanki zincirlerinden kopmuş gibi 15 dakika bir top oynadı, bir asist yaptı Eren'e ve beraberlik golünü attırdı, penaltıdan bir adım dışarda faul kazandırdı da N'Diaye'nin şutunda Okan yine başarılıydı... Belhandaseverlere bu 15 dakika yetecek artacaktır, başlanacaktır yine güzellemeler de Galatasaray'ın Ocak ayında transfer sezonunda yapacağı en hayırlı transfer Belhanda'yı birilerine "satmak" olacaktır.


Taraftarın gazı, Belhanda'nın Galatasaray'a top oynamak için geldiğini hatırladığı bir 20 dakikalık oyunla mağlubiyetten gelerek puan tablosuna yazılan bir puan kazanç olarak gözükse de sene sonunda "ak koyun kara koyun" ortaya çıkacaktır... Umarım Eren'in kafasını Muslera'nın dediği gibi "Bizi şampiyon yapan 1 puan" olarak anarız...



STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Ali Palabıyık, Kerem Ersoy, Serkan Olguncan
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Ozan Kabak, Serdar Aziz (Dk. 20 Maicon), Ömer Bayram, Fernando (Dk. 42 Selçuk İnan) , Ndiaye, Feghouli (Dk. 21 Eren Derdiyok), Belhanda, Rodrigues, Sinan Gümüş
BURSASPOR: Okan Kocuk, Barış Yardımcı, Chedjou, Ertuğrul Ersoy, Umut Meraş, Badji, Aytaç Kara, Burak Kapacak (Dk. 74 Ramazan Keskin), Tunay Torun (Dk. 82 Stancu), Yusuf Erdoğan (Dk. 58 Lima), Sakho
GOLLER: Dk. 63 Aytaç Kara (Bursaspor), Dk. 77 Eren Derdiyok (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 45 Sakho, Dk. 47 Tunay Torun, Dk. 54 Umut Meraş, Dk. 79 Ramazan Keskin, Dk. 90+5 Lima (Bursaspor), Dk. 61 Ozan Kabak (Galatasaray)

8 Ekim 2018 Pazartesi

Antalyaspor:0-1:Galatasaray


Fatih Terim'in Antalya deplasmanında "şapkadan dinazor" çıkarmasını uzun uzadıya yazacağım da, öncelikle Antalyaspor taraftarı ve kulüp yönetimine hakkını verelim. Sezon öncesi maddi sıkıntılar çeken ve lige istediği gibi hazırlanamayan Akdeniz ekibinin oyuncuları, Bülent Korkmaz idaresi altında "birlik" olup sahada ellerinden geleni yapınca, ligin sekizinci haftası sürpriz bir şekilde Galatasaray'la "liderlik" maçına çıkmaya hak kazandılar. Kırmızı-beyazlı taraftarlar tamamı el emeği göz nuru, fırça ve sprey boya ile yaptıkları "Nesilden Nesile Antalyaspor" ve "Adım Adım Zirveye" pankartlarıyla da futbolcularına teşekkür edip saygı duruşunda bulundular. Yönetim de takıma forma reklamı vermeyen şirketlere "Siz olmasanız benim arkamda kapı gibi taraftarım var" dercesine "07 Gençlik" göğüs ve sırt reklamı ile sahaya çıktı.  Dünyada örneği var mı bilmem de bizim memlekette formaya bir taraftar grubunun adının yazılması bir ilk olmalı...



Lakin, ev sahibi yönetim kendi taraftarına gösterdiği saygıyı, keşke rakip taraftara da gösterse ve "Guatanamo hapishanesini" andıran deplasman tribünü işkencesine bir son verse... Cam panolarla kaplanmış "kafeste" bırakın insanlar medeni bir şekilde maç izlesin, nefes almakta zorlanıyorlar. İki senedir Antalya'ya misafir olan her kulüp taraftarı bu durumdan şikayetçi ama çözüm aşamasında kimse kılını bile kıpırdatmıyor.



Hafta içi Porto deplasmanında ev sahibini adeta kendi sahasına hapseden ve sayısız pozisyon yakalayan Galatasaray, üç gün sonra aynı forvet hattıyla çıktığı Antalyaspor deplasmanında ilk yarıda neredeyse hiç pozisyon bulamadı. Bu kadar büyük bir farklılığı sadece yorgunlukla açıklamak olabilir mi? Konsantrasyon eksikliği hiç mi yok? Sarı-kırmızılı topçuların Türkiye Süper Liginde de "şahlanması" için İstiklal Marşı sonrası Şampiyonlar Ligi marşı da mı okunması lazım illaki?
8. dakikada Belhanda'nın ceza sahası içine girip, çıkardığı pasta Garry Rodriguez'in vuruşu dışında koca 45 dakika pozisyonu olmayan Galatasaray, ilk yarı sona erdiğinde "istatistik kağıdında" 300 küsüre 100 küsür pas yapmış gözüküyordu. Maç başlamadan önce BeInSport ekranlarında Mariano ile ilgili soruya Tugay Kerimoğlu şöyle cevap veriyordu: "Ben Mariano'nun kaç kilometre koştuğuna bakmam, olumlu işler yapıp yapmadığına bakarım".
Söz konusu 300 pasın nasıl ve nerede yapıldığı irdelendiğinde ise genel olarak şöyle bir manzara karşımıza çıkıyor: Ozan topu alıyor, sağa sola bakıyor atacak adam yok, dönüyor Muslera'ya veriyor, o en yakınındaki Serdar Aziz'e paslıyor ve ondan da top tekrar Ozan'a geliyor ve  üç pas yapıp "bir arpa boyu yol" alınamıyor...


Evet bazen istatistik kağıdında çok üstün gözükürsün de, sahada "varlığınla yokluğun belli olmaz"... Galatasaray da ilk devre, topu "eveledi geveledi" ama Boffin'in kalesinde tehlike yaratamadı.
Yine de az kalsın önde gidecekti Galatasaraylılar soyunma odasına da başka zaman VAR'dan gelen uyarıya kulak asmayan Cüneyt Çakır, bu kez koşa koşa ekrana bakmaya gitti ve çalmış olduğu penaltıyı iptal etti.


İkinci yarı Galatasaray daha istekli ve arzulu başladı da, bir kanatta Mariano, diğerinde Ömer'in ortaları hep rakibin iki kulesi Diego ve Celustka'nın hakimiyitendiyde. Hal böyle olunca Porto maçında Eren çok aranmadı ama cumartesi gecesi rekor sayıda orta yapılan maçta pivot santafor gerekiyordu.
Ve işte o an Fatih Terim'in dehası ve cesareti ortaya çıkıverdi. Golsüz giden maçta Belhanda'yı çıkarıp yerine bir stoper olan Maicon'u aldı hoca ve kendi ceza sahası yerine rakip ceza sahasında görevlendirdi. Bursaspor'un şampiyon olduğu sezon gol kısırlığı çektiği anlarda Ömer Erdoğan'ı karşı kale önüne yolluyordu Ertuğrul Sağlam ve bu işten "ekmek yemişliği" de vardı. Maicon'un oyuna dahil olmasıyla Galatasarayın kenar ortaları da etkili oldu ki Sinan ilk defa ceza sahasında topla buluşup, yaptığı acemice kafa vuruşu ile takımını öne geçirme fırsatını cömertçe harcadı.

Maicon tek başına yetmeyince, Henry Onyekuru'yu da kenara alıp başka bir stoper olan Donk'u da gol atması için Boffin'in koruduğu kalenin önüne yolladı Fatih Terim.
Ve Hollandalı oyuncu ilk topla buluşmasında "donk" diye bir kafa vuruşuyla takımının aradığı golün imzasını atıverdi.

Geçen sezon Bursa deplasmanında takım 1-0 mağlupken ve golün gelmediği dakikalarda Igor Tudor iki savunma beki Mariano ve Latovleviçi'yi çıkarıp Yasin ve Feghouli'yi oyuna alıp maçı çevirmesini bilmişti. Fatih Terim'in de Belhanda ve Onyekuru gibi ileri hat oyuncularını yanına alıp, savunma orjinli Maicon ve Donk'u gol için saha sürmesi ve kazanması bu sezonun unutulmaz hikayeleri arasında yerini alacaktır.


Salih Dursun'la bitirelim yazımızı. Maç öncesi yayıncı kuruluşa konuşan Salih, ilk devre iki takımın da tutuk oynayacağını, ikinci devre oyunun biraz daha hızlanacağını ve golü atan takımın maçı kazanacağını belirtirken, "Umarım o golü biz atarız ve kazanan biz oluruz" temennisinde bulundu. Futbolu  bıraktığında başka planları yoksa, televizyonlar için "harika" bir yorumcu olur Salih, oyun tam da dediği gibi gelişti de, bir tek temennisi tutmadı...
O kadar da olacak...
Kim tahmin edebilirdi ki Fatih Terim'in forvetsizlikte "şapkadan dinazor" çıkaracağını...

STAT: Antalya
HAKEMLER: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
ANTALYASPOR: Boffin, Nazım Sangare, Celustka, Diego, Cissokho, Chico, Yekta Kurtuluş (Dk. 74 Danilo), Hakan Özmert, Doğukan Sinik (Dk. 68 Harun Alpsoy), Maicon, Doukara
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar Aziz, Ozan Kabak, Ömer Bayram, Ndiaye, Fernando, Belhanda (Dk. 76 Maicon), Onyekuru (Dk. 85 Donk), Rodrigues (Dk. 61 Feghouli), Sinan Gümüş
GOL: Dk. 87 Donk (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 5 Maicon (Antalyaspor), Dk. 40 Sinan Gümüş, Dk. 47 Belhanda, 90+2 Fernando (Galatasaray)


6 Ekim 2018 Cumartesi

Bayern Münih'te Eşcinsel Evlilik


Bayern Münih kadın futbol takımında forma giyen Lucie Vonkova ve takım arkadaşı Claudia van den Heiligenberg lezbiyen olduklarını belirtip, geçtiğimiz günlerde evlendiler. Şu anda bu ikili artık sadece takım arkadaşı değil, aynı zamanda bir aile de oldular. Çiftin evliliği Bayern Münih kadın takımının twitter hesabından duyurulup, gelinlik giymiş ve pasta keserken fotoğrafları takipçilerle paylaşıldı. "Dünyadaki en iyi kadınla evlendim" diye sevincini belirten Claudia, bundan sonra da Vonkova soyadı ile anılmak istediğini taraftara ve spor medyasına rica etmiş...
Ne diyelim?
Mutluluklar size...

5 Ekim 2018 Cuma

Porto:1-0:Galatasaray


Yenilginin hayırlısı olur mu?
Mağlubiyet, hezimet, bozgun, kaybetme ile eş anlamlı bir kelimedir yenilgi...
Kazananın haklı olduğu dünyada, adı üstünde "yenilgi" hiç de sevimli bir kelime değildir.
Hoş da karşılanmaz... Kaybedene hesap sorulur... Dosttan uzak olsun, düşmana yakın dursun denir...
Türkiye'de kendi taraftarının az olduğu deplasmanlarda kaybetmiş Galatasaray taraftarı için Portekiz'de Dragao Stadyumunda oynanacak olan Porto karşılaşması öncesi "Bir puana razı mısınız?" diye sorulsa, 10 kişiden 9u "Allah bereket versin" derdi...
Bir kişi hariç: Galatasaray her zaman kazanmaya oynar diyen ve Galatasaray varsa, umut vardır sözünü kendisine şiar edinmiş Fatih Terim...


Eren sakatmış, N'Diaye cezalıymış, o yokmuş, bu yokmuş demeden öyle bir hazırlamış ki İmparator takımını deplasmandaki karşılaşmaya, Galatasaray sanki Ali Sami Yen'de oynar gibi "saldırarak" başladı Şampiyonlar Ligi D Grubundaki ikinci maçına. Nasıl saldırmasınlar ki? Tribünlerde yılların eskitemediği simalar işi gücü bırakmış, deplase olmuşlardı Portekize ve hakemin ilk düdüğü ile birlikte inliyordu Dragao, dinliyordu Portolular "Cim Bom Bomun sen çok yaşa, canım feda olsun sana" tezahüratını... Daha ikinci dakikada Sinan'ın Casillas'ı yoklaması, maçın gidişatı hakkında ip ucu veriyordu aslında, kolay bir maç olmayacaktı Porto hocası Conceicao için, öyle de oldu, ceketi daha ilk yarıda attı bir kenara... Ev sahibi istediği oyunu oynayamıyordu çünkü Galatasaray rakip sahada Sinan, Onyekuru ve Rodrigues ile baskı kuruyor, orta alanda da Donk, Belhanda ve Fernando da boşlukları kapatıyordu. Kısaca iyi oynuyordu Galatasaray ve sonu golle bitse FIFA Puşkaş Ödülüne aday olabilecek bir pozisyonda savunma bekleri arasındaki paslaşmadan sonra topu alan Fernando, meşin yuvarlağı Linnes'e aktardı, Norveçli'nin akıl dolu bir dokunuşla Onyekuru'yu sağ kanatta kaçırması sonrası Nijerya'lının ortasında Sinan da harika vurdu ama Porto savunması "şanslıydı"...  Duran toplarda da Serdar ve Maicon'u ileri çıkararak Galatasaray gol arıyordu da, top bir türlü Casillas'ın koruduğu kalenin fileleri ile buluşmuyordu. Ev sahibi hiç mi yoktu maçta? Ya da Muslera'ya hiç mi iş düşmedi? Özellikle sol kanatta Corona'nın geliştirdiği atakların birinde Brahmi'nin volesini Muslera harika çıkartırken, 34'te de de Maicon son anda araya girerek tehlikeyi önlüyordu.


Ama maçın yıldızı Muslera değil de kendi taraftarı önünde oynayan Casillas olacaktı... Belhandacıların çok sevdiği "asistin asistini" yapan Belhanda ceza sahası içinde topu Garry'e yolladı, onun da şık pasıyla Nagatomo İspanyol kaleci ile karşı karşıya kalıp "Buda'ya sığınıp" vurdu ama Casillas tecrübeliydi...
Olmadı...
Altmış saniye sonra Donk her maç bir defa yaptığı gibi Hagileşti, Onyekuru'yu savunma arkasına kaçırdı, bu kez Henry  "yaradana sığındı" ve abandı...
Yine olmadı...
Portekizliler o kadar şaşırmışlardı ki, serbest atış organizasyonunda "elleri ayaklarına dolaştı" ve kendi yarı sahasında kaptığı topla Sinan,  Tusubasa misali gitti, gitti, gitti,  Rodrigues bir türlü kendini gösteremeyince ceza sahasına girer girmez vurmayı seçti de, bu kez Casillas "şapkasız Wakabayashi" gibiydi, yine kurtardı...



Soyunma odasına taraftarın "Seni sevmeyen ölsün" tezahüratı altında verilen görevi yapmanın rahatlığı ile gidip, ikinci 45 dakikaya da aynı rahatlık ve öz güvenle dönünce Galatasaray'lı topçular, daha oyuna ısınamadan Marega kornerden Alex Telles'in yaptığı ortaya kafayı vuruyordu... İlk devre golleri kaçırdıkça "Atamayana atarlar kuralı" başa gelmesin diye içten içe dua etsem de, başa gelenden kaçış yokmuş, Muslera filelerden topu çıkarıyordu gözlerimi açtığımda... Golden sonra kırılacak mıydı Galatasaray? Trabzon'da ve Akhisar'da olduğu gibi rakip farka gidecek miydi?
Hayır...
10-15 dakikalık bir toparlanma sonrası sarı-kırmızılar yine kaldıkları yerden devam ettiler Porto kalesini "dövmeye"... Sinan ve Rodrigues'in paslaşmaları sonrası Garry penaltı noktası üzerinden köşedeki örümcek ağlarını temizlemeyi düşünde ayak içi plase ile...
Bir kez daha olmadı... 
Üç dakika sonrasında Belhanda'nın yerine oyuna giren Feghouli'nin ortasında Sinan bu kez uçarak kafayı vurdu...
Lanet olsun, yine olmadı...
Orta alandaki pozisyonları iyi süzen maçın hakemi Michael Oliver'in, pozisyon ceza sahasında olunca gözüne perde indi ve Serdar Aziz'in çekilmesine devam kararı verdi. VAR uygulaması olsa penaltı çalınmaması için herhangi bir neden yoktu da geçen sene Real Madrid-Juventus maçında son dakika ev sahibi lehine çaldığı penaltının etkisini üzerinden atamamış belli ki İngiliz hakem...


Beraberliğin üzeceği maçtan, mağlup ayrılmak kahretti biz taraftarları da, böyle arzulu oyun gelecek için bünyeyi umutla doldurdu. Deplasman fobisi filan hikayeymiş, "kazanacağım" dedikten sonra bırak Anadolu'yu, Avrupa'nın bir ucunda bile saha rakiplere dar edilebiliyormuş. 
Evet, çarşamba gecesi Porto şanslıydı, "yırttı" ama Ruslar ve Almanlar bu kadar kısmetli olacak mı?
İzleyip, göreceğiz...


"Hayırlı mağlubiyet"in ardından Belhanda Porto forması giymiş, "pişmiş kelle" misali sırıtırken beynimi kemiren iki soru vardı?
Acaba Beşiktaş'ın geçen sene düştüğü tuzağa düşüp, Şampiyonlar Ligini "hedef" yapıp, ligi "boşverecek miyiz?" Cumartesi geceki Antalya maçı bunun cevabını verecek...
İkincisi de Lokomotiv ya da Schalke deplasmanında bu geceki oyunun özgüven dozajını fazla kaçırıp, ayağı yere sağlam basmadan sahaya çıkıp, başımıza bir hezimet gelecek mi? Onu da zaman gösterecek...



STAT: Dragao Stadyumu
HAKEMLER: Michael Oliver, Stuart Burt, Simon Bennett, Paul Tierney, Andre Marriner, Stephen Child
 PORTO: Casillas, Pereira, Felipe, Militao, Telles, Danilo, Herrera (Oliviera 89’), Otavio (Pereira 80’), Marega, Brahimi, Corona (Torres 68’)
GALATASARAY: Muslera, Linnes, Maicon, Serdar, Nagatomo, Fernando (Yunus 86’), Donk (Selçuk 68’), Belhanda (Feghouli 74’), Onyekuru, Rodrigues, Sinan
GOL: Marega (49’)
SARI KARTLAR: Donk (31’), Militao (42’), Serdar (44’), Linnes (54’), Otavio (58’), Danilo (60’), Maicon (90’)

Blog Widget by LinkWithin