30 Kasım 2009 Pazartesi

Barcelona.1 - Real Madrid.0


  • El Classico biletleri ta Eylul ayinda bittiginden, son bir umut karaborsa dedik ama stada gittigimizde yanimizda 300-400 euroya bilet arayan insanlar gorunce hic kendimizi uzmeden sehrin merkezinde maci izleyecek guzel bir bar aramaya koyulduk.
  • Barcelona'nin ana caddesi olan La Ramblaya yarim saat once gitmemize ragmen zar zor maci izleyecek bir yer bulabildik. Maca 15 dakika kala giden taraftarin maci TVden izlemek icin 1 saat kala barlari doldurmasi ilginc bir durum.

  • Daha da ilgincini mac baslarken gorduk. Macin baslamasina yakin, oturacak yer olmamasina ragmen iceri giren insan ayakta dikilmeye basladi. Ayakta dikilenler artti, artti, tum bari tika basa doldurdu ve televizyonun onunu kapattigi icin herkes ayaga kalkmak zorunda kaldi. Tum maci stadda oturarak izleyen ayni insan grubu, garip bir celiskiyle barda 90 dakikayi ayakta izledi.

  • Burada bizdeki gibi ayri mac ucreti olmadigi gibi o kadar karambolde hicbirsey icmeden de mac izlemek zor degil, lakin bara yanasip icki almak icin oldukca caba sarfetmek gerekiyordu.

  • Genel olarak mac ici tepkileri staddakinden farkli degil. Mesela Barca ilk yari habire ofsayta dusuyordu, bizde olsa yan hakemin bayragina inciler dizilirdi, burada olmadi. 2.yarida Messi`ye idi sanirim bir ofsayt kalkti en sonunda ona bir grup homurdandi. Messi ilk yarida eksik biraktigi calimlari ve paslari 2.yarida sergiledikce biz dahil herkes oley cekmeye basladi.

  • Maca gelirsek, Inter macina kiyasla sahada daha bir cekisme ve stres hakimdi. Barcelona macin hakimi gibi gozukse de ilk yarida bariz golleri kaciran Ronaldo ve Real Madrid oldu. 2.yarida isler biraz duzelip gol de gelince insanlarin yuzu gulmeye basladi.
  • Macin adami tam bir Bulent Korkmaz cengaverligi gosteren kaptan Puyol'dur. 80.dakika civarinda kamera yakin cekim yaptiginda yuzundeki ifade ve formasindaki islaklik herseyi ifade ediyordu.
  • Mac cikisi bir heyecan sehrin merkezi olan Catalunya meydaninin oraya gittik bir zafer coskusu gorebiliriz diye. Ufak bir grup elinde megafonla artik benim de ezberledigim 3-4 tezahurati donusumlu olarak yapmaya calisiyordu. Yapmaya calisiyordu diyorum cunku direkteki megafonlunun tezahuratina 10-15 kisi eslik ediyordu. Bir ara grubun icine bizim Turk tayfa girdi, (asagidaki videoda ziplayan grup) Barca niyetine uclu cekti de ortam biraz senlendi.

26 Kasım 2009 Perşembe

Real Madrid.1 - Zurih.0



  • Camp Nou'daki yerimiz tam korner bayraginin kenarinda iken bu sefer Bernabeu'da en tepedeki tribunden biletimizi aldik ve buralarda maca gidecek olanlara da kesinlikle en tepedeki tribunden almasini tavsiye ederim. Hem fiyat olarak ucuz oluyor, hem de tum stada hakim olup atmosferi daha guzel hissedebiliyorsunuz. Oyuncular gorunmez oradan demeyin, kesinlikle Olimpiyat stadindakinden daha net goruyorsunuz, oyuncularin numarasini zorlanmadan okuyabiliyorsunuz.

  • Bernabeu tribunleri o kadar dik yukseliyor ki her siranin onunde demir korkuluklar var. Saka maka o korkuluklarin birinde bir sakatlik olsa 70-80 metreden sahaya kadar yuvarlanmanizi kimse engelleyemez. Bu yukseklige cikmak icin kullanabileceginiz yuruyen merdivenler bile dusunulmus.


  • Her iki stadda da giriste bozuk para, cakmak aramasi yok, bileti gosterip giriyorsunuz ve herkes ama herkes biletteki koltuk numarasi neyse oraya oturuyor. Nasil duzenli bir sistemleri var ki 100.000 kisiyi sorunsuz organize edebiliyorlar.


  • Bernabeu, Camp Nou'ya gore daha modern ve daha sik. Bir kere tribunlerin ustu tamamen kapali ve catida isitma sistemi mevcut. Camp Nou 4 katliydi burasi 5 katli. Isiklandirma ve ses sistemi Camp Nou'dan daha etkileyici. Hele hoparlorlerden futbolcularin isimlerini soyleyen arkadasin telaffuz sekli insani daha da gaza getiriyor. Yani bu stad kesinlikle digerinden daha cok buyuledi beni. (belki de en ustte oturmamdandir bilemiyorum.)


  • Barcelona'da Messi ve Ibrahimovic'i yedek birakmistik, burada da Ronaldo yedek basladi. Ronaldo'nun niye bu kadar simarik oldugunu simdi cok net anladim. 60.dakika civarinda durgun olan tribunlerde birden herkes ayaga kalkip bagirmaya, etraftan flaslar patlamaya basladi. Meger hazret isinmak icin kulubeden disari cikmis. Oyuna girerken zaten yer yerinden oynadi, mac icindeki en buyuk gurultu o sirada cikti. Topu ayagina aldiginda sacma calimlara girip kaptiriyor ama yine de herkes alkisliyor. Raul ve Kaka gibiler icin uzuldum acikcasi.


  • Real Madrid taraftari maca dusundugumden daha cok ilgi gostermis, 70.000 civari bir kalabalik vardi muhtemelen. Arada icinde Barca gecen tezahuratlar duydum, sanirim haftasonunu andilar.

  • Tribun olarak Barcelona'dan cok farkli degiller. Yine kale arkasinda ufak bir davullu grup tezahurat yapiyor, diger taraflar nadiren katiliyor. Kale arkasi grubu ayakta ziplamali tezahuratlar yaptigi gibi hatta bir ara Ankaragucluler gibi tribun icinde tezahuratli yuruyuse gecti ama mac bitimine 5 dakika kala diger seyriciler gibi erkenden stadi terketmeye basladiklarinda ufak bir dumur yasadim. Tribunle saha arasina hendek kazilmasina sebep olan Franco donemi atesli Ispanyol taraftarindan bu asamaya gelmeleri arasinda gecen surecle ilgili guzel bir belgesel cekilebilir.


  • Futbol olarak Real Madrid'de herkes kendi egosunu tatmin etme pesinde. Barcelona'daki paslasma burada yok. Arda'dan da ozur diliyorum cunku Kaka ve daha sonra oyuna giren Ronaldo basta olmak uzere 3 kisi arasina calima giren bir cok futbolcu var. Barca tarafinda sistemli ve olgun bir tablo hakimken burada para bende istedigimi yaparim havasi var.


  • Zurih taraftari da dusundugumden saglam gelmisti maca. Mac boyunca cok iyi tezahurat yapip seslerini duyurdular. Isvicrelilerden bu kadar iyi tribun cikmaz aslinda araya baskalari mi karisti acaba? Ama takimlari ne yazik ki cok kotu, kaleye yaklasinca resmen ayaklari titriyordu. Mac boyu kapanarak da macin sikici gecmesine sebep oldular.

  • Zurih'deki mac 2-5 bitince burada ne guzel bol gol gorecegiz dedim dedim ama mac 1-0a kilitlendi. Cok istedim Ronaldo'nun simarik hareketlerini alkislayan tribunlerin son dakika Zurih golune ne yapacaklarini gormeyi ama olmadi.
  • Stadin o kalabaliga ragmen 10 dakika icinde bombos hale gelebildigini anlatmama gerek yok. Stadin hemen onunde metro istasyonu oldugu icin cikista bizdeki gibi trafik kesmekesligi olmuyor, herkes toplu tasimayi kullaniyor. Ama bu sefer de yeraltinda metroda muthis bir kalabalik oluyor. Biz de kalabaligin dagilmasi icin 10-15 dakika etrafta gezinelim dedik ama dondugumuzde bir baktik ki bu sefer metroyu Zurih taraftari doldurmus, bizim de hala ustumuzde Real Madrid formalari var. Meshur fanta reklami geldi bir an gozume, eloglu icin mevzuya girecegiz derdimizi anlatana kadar dedik ama sinsi guluslerle gecistik gitti.

  • Anladigimiz sudur ki burada stadyum aksam arkadaslarla bulusulup gidilen veya is cikisi ugranilan herhangi bir yer gibi. Uzerinde forma, atki gibi taraftar oldugunu gosteren bir seyler tasiyan cok az, herkes gunluk kiyafetlerle geliyor. Stres yok, itis kakis yok, bir suru aile, turist ve sadece bayanlardan olusan gruplar vardi.

  • El Classico oncesi 2 takimi da yerinde ciplak gozle izledikten sonra Barcelona kanimca hem de kendi evinde bu futbolla cok rahat yenmeli. Ama derbi bu, buyuk konusmaya gelmez.

İyi Bayramlar


Bayram gezmeleri nedeniyle blog biraz sahipsiz kalacak, fırsattan istifade yazabilirsek ne ala ama biraz zor gibi gözüküyor. Şimdiden herkesin bayramı kutlu olsun...
El Clasico'yu da kurban etmeyin bayram ziyaretlerine...
29 Kasım Pazar, bayramın üçüncü günü akşam saat 8'de...

Vuvuzelaya Gel!


Bu reklamı görünce yine aklıma geldi o "sinek vızıltısı"... Sever misiniz, sevmez misiniz o garip sesi, ufak bir anket yapalım mı?

Bu Adam Ne Arıyor?



Ya da Drenthe neyin peşinde?

Futbolun Bukalemunları



Tarkan Kaynar'ın Türk futbol tarihinde sansasyonel transferlerin anlatıldığı "Futbolun Bukalemunları" adlı kitabı 10 Aralık'ta piyasaya çıkıyor. Metin Oktay, Tanju Çolak, Rıdvan dilmen, Tümer metin gibi oyuncuların transferlerinin perde arkasının anlatıldığı kitabı merakla bekliyoruz, tanıtım videosu da yukarda... Kitap için "kısa metrajlı" film çekildiğine pek şahit olmadık, tanıtım çalışmaları oldukça başarılı, içik ve üslübunun da bir o kadar başarılı olacağından şüphem yok... Kim ki Futbol Edebiyatı adına yükselen duvarın üzerine bir tuğla koyuyor, zaten gönlümüzde yeri büyüktür... Tekrardan teşekkürler Tarkan Kaynar...


Şampiyonlar Ligi Çarşamba-5-


Saat 7 buçukta televizyon başına geçtiğimizde bu satlerde de maçların yazısına başlarken, bu duygularla bu düşüncelerle yazacağımız hiç aklımıza gelmezdi doğrusu... Türkiye çapındaki grev haberlerini takip ederken, biraz geç açtık Star'ı, bir baktım Almanlar 1-0 öne geçmişler, Beşiktaşlıların beklediği skordu bu, CSKA ile İnönü'de ölüm kalım maçı yapacaklardı, Ruslar da pek bastırmıyorlardı, işi oluruna bırakmışlardı sanki. İkinci yarı yavaştan gelmeye başladılar Wolfsburg kalesine, Krasic ile Dzagoev ile yoklarken rakip kaleyi 2 metrelik dev Necid beraberliği sağlayıp, Krasiç de "piyasa" yapan golünü atınca, Beşiktaş için herşey bitmiş gibiydi... Old Trafford'a çıkan siyah beyazlıların galibiyet dışında pek şansları yoktu, İngiltere'ye giderken buna inanıyorlar mıydı, bu galibiyetin coşkusuyla herkes "evet" diyecektir ama bence hiç de oradan galibiyet beklemiyorlardı. Bu gece öncesi tek istekleri Rusların yenilmesiydi... Sahaya çıkmadan rakibin esame listesi açıklanınca, belki o an bazı futbolcularda "neden olmasın" sorusu yer etti kafalarda, zira "çoluk çocuktan" ibaretti Manchester United, ama o çoluk çocuk maça öyle başladılar ki, tarihi fark gelebilirdi, biraz becerikli olsaydılar... Biraz beceri, biraz da tecrübe eksikliği, kendi kalelerinde golü de görmelerine neden oluverdi, Tello'nun da hakkını yemeyelim, iyi vurdu, çarptı filan ama vuruş güzeldi... Sonrası da beşiktaş defans elemanları ile Manchester ileri uçlarının mücadelesiydi, didişmesiydi... Bir de o sırada Fink atsaydı, ne olurdu bilinmez, "kelebek etkisine" inanırım, iyi de atmamış... Devre sonrası yine aynı senaryo devam etti, dakikalar gittikçe, "olur mu, olur mu" derken, son dakikalarda bile "Manchester atar mı" diye korkarken, Rüştü çıkıverdi sahneye... Enteresan kalecidir Rüştü, bazen olmadık goller yere, bazen de maçı tek başına alır, son dakikalarda çıkardığı iki topu asla unutamayacaktır... Şimdi artık ayın sekizine çevrildi gözler, iş üçlü avaraja kalmasın yeter...

A grubunda Bordeaux, Fernando ve Chamakh'ın golleriyle Juventus'u 2-0 yenerek liderliğini garantilerken, gruptan çıkacak ikinci takım ayın 8indeki Juventus-Beyern maçında belli olacak. beraberlik İtalyanların yanında, savunmayı iyi de yapıyorlar, taraftar desteği de onlardan yana olacak, Beyern'i Avrupa liginde görebiliriz...
C grubuna bakarsak, Real Madrid, El Clasico öncesi Zürih'i 1-0 ile geçti ve puanını 10a çıkardı, Milan içerde Marsilya'ya puan verirken, Fransiları hala yarışın içinde tuttu. Son maçlarda İtalyanlar, kendi sahalarında yenildikleri Zurih'i deplasmanda yenmeye gidecekler, Marsila ise Real'i ağırlayacak... Aslında mantık Real Madrid ile Milan'ın çıkacağını söylüyor ama Deschamps'ın öğrencileri Alcorcon'un 4 attığı "kralcılara" biz de 4 atabiliriz hesapları yapmaya başlamışlardı şimdiden... Atsalar hoş olmaz mı?
D grubunda zaten yola devam edecekler belliydi, hesaplar Avrupa Ligi için yapılıyordu. Apoel, beşinci dakikada öne geçtiği maçta 62de Simao'dan yediği golle işiniz zora soktu... Chelsea'de ise Anelka yine kurtardı takımını, lider olarak çıkacak İngilizler...

A Grubu:
Bordeaux:2-0:Juventus
Gol: Fernando 54', Chamakh 90+4'
Bayern München:1-0:Maccabi Haifa
Gol:Olic 62'

B Grubu:
Manchester United:0-1:Beşiktaş
Gol:Tello 20'
CSKA Moskova:2-1:Wolfsburg
Gol:Necid 58', Krasic 66/Dzeko 19'

C Grubu:
Milan:1-1:Marsilya
Gol:Boriello 10'/Lucho 16'
Real Madrid:1-0:Zürih
Gol:Higuain 21'

D Grubu:
Chelsea:1-0:Porto
Gol:Anelka 69'
Apoel:1-1:Athletico Madrid
Gol: Mirosavljević 5'/Simao 62'

25 Kasım 2009 Çarşamba

Hıncal'dan Bombalara Devam



Bu adam gazı kimden alıyorsa alıyor, bir başlayınca sallamaya, kimse önüne geçemiyor, sınır yok barikat yok, engel yok, yok yok yok... Bu sefer de Fenerbahçe ve Alex'e sarmış, sallamış da sallamış... Aşağıdaki satırlarda övdüğü hagi'ye de sallamış olduğunu ufak bir internet araştırmasıyla bulmanız mümkün ama ben o kadar zaman ayırmayacağım, zira Hıncal uluç'u artık tanımayanımız yok: "Herkes beğenirken, eleştir de kim olursa olsun"... Buyrun Alex hakkındaki sözlerine:

"Tırnağı olamaz Alex, Hagi'nin!.. Hagi'nin klasını dünya kabul etmiş. Hagi dünyanın gelmiş geçmiş oyuncularının, Pele dahil, Maradona dahil, Platini dahil, olduğu listede. Gelmiş geçmiş en iyi 10 numaralardan bir tanesi. Hagi'yi seyretmek bir zevk. Hangi takımda oynarsa oynasın. Sana karşı oynasa bile. Alex kim ya!.. Şu Galatasaray'ın kötü Elano'sunun direkt oynadığı Brezilya Milli Takımı'na çağrılmıyor. Roberto Carlos torpil yapacakmış da bilmem ne!."

Ve bu da Fenerbahçe hakkında:

"Yok ya!.. 3. gol ofsaytmış. Fenerbahçe, Beşiktaş'ı yenerken neydi durum? Fener'in golü ofsayt değil miydi, yediği golde faul yok muydu? Galatasaray'ın penaltısı ne oldu? Yani Fenerbahçe'nin lehine olunca bir şey yok, 'Fener aslanlar gibi yeniyor Galatasaray'ı.' Beşiktaş, Fener'i yenince 'Vay penaltı verilmedi', 'gol ofsayttı', ağlamalar!.."

Şampiyonlar Ligi Salı -5-


24 kasım öğretmenler günü kutlamaları sebebiyle dün gece güzel bir yemekteydik, tabii maçları izleme şansımız olmadı, özellikle Barca'nın kazanacağına kesin inandığım için Mourinho'nun kaybederken vereceği tepkileri izlemek zevkinden yoksun kaldığım için dün geceki maçı artık bir yerden indirip izleriz... Göksel'in yazdıklarından ve çeşitli bloglardan okuduğum kadarıyla şampiyonlar ligi finaline benzer bir oyun oynamış Barca, İtalyanlara top göstermemiş, Iniesta eski formunu yakalamış... Barcelona puanını 8 yaparken, Dinamo ile evinde berabere kalan Rubin Kazan, İnter ile aynı puanda... Son maçlarda Gökdeniz'in takımı Italyanlara bir sürpriz yapar mı, zor ama imkansız değil, Mourinho da bizim çocukların kupasına katılır mı, dedik ya "neden olmasın" ama çok zor çok...
Liverpool için herşey bitmişti ama "çıkmadık candan ümit kesilmez" felsefesiyle Lyon'dan bir galibiyet bekliyorlardı son maçlara ümitli girmek için ama Fransızlar Benitez'e o "kıyağı" yapmadılar. Şampiyonlar Ligi maçlarının gediklisi Liverpool artık Uefa Avrupa Liginde...
G grubunda Unirea, bu ligin sürprizine oldukça yakın gözküyor. Dün gece lider Sevilla'yı devirmişler ve şu an ikinci sıradalar, ligin analizini yaparken demiştik ya, rahat Sevilla'ya Fenerbahçe'nin yaptığını yapabilir Rumenler diye, yanıltmadılar bizi...
Almanların Stuttgart'ı ise geç açıldı ve işi son maça bıraktı. 9 Aralıkta Stuttgart'ta oynanacak olan Stuttgart-Unirea maçı grubun ikincisini belirlemek adına final... Kalbimiz "peri masalı" peşindeki Rumenlerle, mantığımız da Almanlardan yana...
H grubunda ise lider Arsenal, Standar Liege'i yenerken kimse şaşırmadı ama Olympiakos'un Hollanda'dan çıkardığı 1 puan altın değerinde. Şimdi yedek ağırlıklı bir kadroyla çıkacak, Arsenal'in yedekleri de bir çok takımın aslarından fena, olan Arsenal karşısında Yunanlılar en azından 1 puan almaya gayret gösterecekler. Taraftar o stadı cehennem yapar, üzerine düşen vazifeyi halledere, oyuncular da "adam gibi" oynarsa Yunanlılar Şampiyonlar ligine devam ederler... Fakat Yunanlılar kaybeder, Belçikalılar da iç sahada AZ'yi yenerse, o saha kime cehennem olur, tahmin etmesi zor değil...

E Grubu:
Fiorentina:1-0:Lyon
Gol:Vargas 28'
Debreceni:0-1:Liverpool
Gol:Ngog 4'

F Grubu:
Barcelona:2-0:İnter
Gol:Pique 10', Rodriquez 26'
Rubin Kazan:0-0:Dinamo Kiev

G Grubu:
Unirea Urziceni:1-0:Sevilla
Gol:Dragutinovic 45' (kk)
Rangers:0-2:Stuttgart
Gol:Ruby 16', Kuzmanovic 59'

H Grubu:
Arsenal:2-0:Standart Liege
Gol:Nasri 35', Denilson 45+2'
AZ Alkmaar:0-0:Olympiakos

Barcelona.2 - Inter.0


  • Camp Nou cikisi taze taze sunu diyebilir ki; Barcelona, maci icin bilet bulunabilecek en zor takim. 98.000 kapasiteli stada sahip bir takimin 160.000 kulup uyesi olup bunlarin sene basinda 85.000'i kombine alirsa, bizim gibi garibanlar bilet bulmak icin mutlaka kidemli bir kulup uyesi bulmak zorunda kaliyor.

  • Bize bilet bulan Katalan arkadas Josep'in dedigine gore kombine kart sahibi olmak icin en az 10 yillik uye olmak zorunlulugu varmis, bu sebeple insanlar 3-4 yasindaki cocuklarini daha simdiden kulube uye yapip aidatlarini oduyorlarmis. Kombineyi de oyle her istedigin yerden alamiyorsun. Guzel yerlerin sahipleri ya olecek ya da o koltuktan vazgececek, sen de o koltugu isteyen en kidemli uye olacaksin ki orayi alabilesin. Josep 10 sene kale arkasi 3.kattan kombine alabildikten sonra ancak 3 sene once maraton alttan bir yer bulabilmis.
  • Yalniz isin mali boyutuna bakinca; ya bizimkiler fiyatlari abartiyor ya da Barcelona fiyatlarini dusuk tutuyor. Maraton alt kombine kart fiyati senelik 630 €. Bu takimin sampiyonlar liginde en az ceyrek final oynayacagini dusunursek, bizim takimlardan bayagi ucuza geliyor. Belki bu talep siskinliginin bu fiyat politikasiyla da alakasi olabilir.
  • Maca gelisek son soyleyecegimi ilk soyleyeyim: Takim bomba, futbol muhtesem, stad devasa, tribun coskusu sifir.
  • Seyirciler maca baslamadan 15 dakika once gelirse kendilerini erken gelmis sayiyor. Yaklasik yarisi mac basladiktan sonra iceri giriyor diyebiliriz. Gecen sene takim o kadar iyiymis ki bizim Josep ilk gollerin cogunu kacirmis. Bir de utanmadan bunu soyleyebiliyorlar. Oyle rakip isinirken islik, futbolculara yumruk havaya burada yok anlayacaginiz.

  • Barcelona macin tamamiyle hakimiydi. Ilk yari Inter top goremedi. Iniesta bence macin yildiziydi, rakip ataklari daha baslamadan kesmesi bir yana, hucuma da katki sagladi. Takim olarak gereksiz calima giren bir kisi bile yoktu, surekli tek paslarla rakibi yordular. Ah Arda gel gor acaba var mi senin gibi 3 kisinin arasina giren.
  • Haftasonu Real Madrid maci dusunulerek Ibrahimovic ve sakatligi bahanesiyle Messi yedekti. Oyle olunce biraz eksik kaldi keyfimiz ama yine de ilk yarida futbola doyduk. 2.yari ilk 10 dakika Inter biraz hareketlenir gibi olsa da Barcelona kendini yormadan maci bitirdi.

  • Tribunlere gelirsek, gercek bir tiyatro izleyicisi. 98.000 kisi pur dikkat maci izliyor. Guzel paslarin, calimlarin hakkini veriyor, hatalari da bizden beter protesto ediyor. Ozellikle Valdez taraftara guven vermiyor, birkac geri pasta topu yanlis yere atinca bayagi tepki aldi.
  • Tezahurat olarak kale arkasinda cok ufak bir grup birseyler soyluyor gibi. Diger tribunler "Barca,Barca..." ve marsimsi bir tezahuratlarini soyledilerse soyluyorlar. Gol olunca 98.000 kisi bu stadi sevinciyle yikar belki dedim ama cok ciddiyim artik asiri coskudan mi nedir Sami Yende gol olunca daha cok ses cikiyor diyebilirim.
  • Mac bitiminda nasil tiyatro sonunda aktrisleri aktorleri alkislarsiniz, o sekil takimlarini alkisliyorlar oldu bitti. Mac bitmeden 5 dakika once tribunler bosalmaya bile basladi. Ne haftasonu Madrid macina bir gonderme, ne boyle bir kritik macta Inter'i yendigin icin bir pinarbasi, uclu cekme hicbirsey yok.
  • Josep'le birkac futbol sohbeti yaptik mactan once. Rijkaard'i sordum, cok iyi hocaydi dedi. Ilk sene kotuydu ama sonra guzel bir sistem ve kadro olusturdu dedi. Bizde B plani yok diye elestiriyorlar sizde de var miydi bu yorum dedim, garip garip bakti tabii ki.
  • Genel olarak biraz futbol konusunda havalilar, kendilerini Dunyanin en iyisi goruyorlar haliyle. Mesela Rubin Kazan 4 puan almis onlardan ama hala ismini ogrenme zahmetinde bulunmuyor, su Rus takim diye bahsediyor konusurken. Aragones'i de Galatasaray´in gonderdigini saniyordu. Fenerbahceydi dedim o ismi duymamis. Rustu konusunu actim, tam adapte olamadi herhalde ortama dedi burada kendisini gosteremedi.
  • Turk deplasmanlari cok zorlu geciyor hep bizim icin siz surekli tezahurat yapiyorsunuz dedi. Mactan sonra hak da verdim acikcasi. Gerci demesine gore Madrid macinda daha atesli oluyormus taraftar ama ne kadar oluyordur bilemiyorum.
  • Velhasil sunu derim ki, bu taraftar bu futbolcunun hakkini vermiyor, yaziktir. Biz ki Kewell gol atinca ona ozel sarki calip, Baros'a, Arda'ya, Keita'ya ayri ayri tezahuratlar yapiyoruz, Iniesta oyundan cikmasa alkis goremeden gidecekti bu futboluna ragmen.

24 Kasım 2009 Salı

Haftaiçi Şifresiz Maçlar


24 Kasım 2009 Salı
21.45 Fiorentina-Lyon/Rustavi 2
21.45 Barcelona-Inter/Star TV

25 Kasım 2009 Çarşamba
19.30 CSKA Moskova-Wolfsburg/Star TV
21.45 Manchester United-Beşiktaş/Star TV
21.45 Bordeaux-Juventus/1TV(Georgian TV)
21.45 Milan-Marsilya/Rustavi2

23 Kasım 2009 Pazartesi

"Belki Daum Gider"



''Geçen hafta Hikmet Karaman, bu hafta Hugo Broos gitti. Bakarsınız haftaya da Daum gider''

Yılmaz VuraL
Kasımpaşa Teknik Direktörü

Fenerbahçe maçı öncesi iddialı konuşurken

Wigan'dan Jest



Wigan Athletic'in dünkü Tottenham bozgunu hepimizce malum:9-1... Böyle tarihi bir mağlubiyet sonrası, kulüpte suçlamalar başlamadan, kargaşa yaşanmadan Wigan yönetimi ve futbolcuları ilk iş olarak taraftarı hatırlamışlar ve "Bizim peşimizden Tottenham'a kadar gelip, bu utancı yaşayan bütün taraftarlarımıza bilet paraları geri ödenecektir" şeklinde açıklama yapmışlar... Taraftara ikinci sınıf insan muamelsi yapılan federasyonların bulunduğu ülkeye selam olsun diyelim biz de...

Galatasaray:1-1:Manisaspor



İki hedefsiz takımın ligin son haftalarında gazozuna oynadıkları bir karşılaşma gibiydi dünkü Galatasaray-Manisaspor karşılaşması. Hafta boyunca basketboldaki skandalla sarsılmış Galatasaray, zaten milli maçlar nedeniyle de ligin havasından soğumuştu, dün geceki karşılaşma sanki zamansız bir anda gelen misafiri buyur etmek gibi, gönülsüzce ve "olsa da bitse" havasındaydı...

Zaten tribünlere de gelen taraftar sayısında hepimizi paranoyak haline getiren grip sebebiyle bir azalma göze çarparken, gelenler de eski günlerdeki performansından oldukça uzaktı... Kapalıdaki Yiğit Şardan'a destek pankartları göze çarparken, Manisa tarafındaki "Bize her yer Manisa:DEPLASMANISA" pankartı da maç boyunca gözüme takıldı...
Kadro dizilişi olarak iki hoca da birbirinin aynı 4-3-3 ile karşılaşmaya çıkarken, Galatasaray'ın kalesinde Leo Franco, öndeki değişmez dörtlü (Sabri-Gökhan-Servet-Hakan), onların önünde Mehmet-Mustafa ve Ayhan, ilerde de Nonda'nın sağında ve solunda da Kewell ve Elano yer alıyordu... Rijkaard "B Planı" diye kamuoyuna sunduğu bu kadroyla Fenerbahçe maçından sonra pek çok maç kazanmış, Baroş'un ve Keita'nın yokluğunu zararsız atlatmıştı... Dün gece Sami Yen'deki bir çok maçtan farklı olarak baskılı ve rakibi boğucu başlamadı Galatasaray, hatta ilk dakikalarda saldıran deplasman takımı oldu. Bu baskının yanında Galatasaraylı futbolcuların da pas hataları eklenince, taraftar için daha tatsızlaştı ortam. Rijkaard, belki Servet ve Gökhan'a , hatta kaleci Franco'ya topla oynamasını tembihliyor ama bu oyuncularda bu kabiliyet yok, eldeki kadroya göre yeni arayışlara gidilmeli, en basitinden meşin yuvarlak ayağı daha iyi top yapan oyuncuyla en çabuk şekilde buluşturulmalı. Bu sistemde de Elano vazife almalı, dün geceki gibi "kayıpları" oynamamalı... Kewell'ın ayakta tutmaya çalıştığı Galatasaray, yine Avustralyalı'nın organize ettiği ver kaç sayesinde golü bulunca, rahatladı...
Bu rahatlık öyle bir sürdü ki, hem taraftar, hem rakip takım, herkes Manisa'nın golü gelene kadar derin uykudaydı... ve o uykunun verdiği "uyku mahmurluğu" ile öne geçeceke golü atmak için ne güç ne de zaman kalmıştı Galatasaray'a...
Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftada Galatasaray rakibini yakalama şansı bulmuştu ama bunu kullanamadı ve bu hafta en çok Beşiktaş'a yaradı... Sene başında yerden yere vurulan siyah beyazlılar, Galatasaray'ın 2 puan gerisinde... Galatasaray ise bu hafta Bursaspor'a deplasmanda kaybederse, yeşil beyazlılar ile aynı puanda yer alacak, sıralamada altlara inecek...

Oyuna dönersek, ki çok da anlatılacak bir şey yok, bir futbol dilencisi olarak Kewell'ın oynadığı topu hayranlıkla izlemekteyim. topu kontrol edişi, pas atışı, topsuz oyunu oynaması, topa vuruşu inanıyorum ki skordan ziyade "güzel bir maç lütfen" diye dilenen iyi futbol dilencilerine ziyafet niteliğindedir... Bu sene kontrat bitiyor, hep dediğim gibi, Polat yönetimi ya da kongrede yeni gelecek yönetim, ne yapıp edip "büyücüyü" ikna etmeli...
Manisa takımını 90 dakika kesintisiz Fenerbahçe maçında izlemiştim, orada oyunun hakimiyeti onlardaydı, dün gece ise daha çekingen bir oyun oynadılar... Kaleci İlker, güven veriyor, Ufuk'u kaybetmek pek bir şey eksiltmemiş Manisa'da, bir de Orkun var kalelerinde daha ne istesin bir Anadolu takımı... İlker'in yanında esas gözüme çarpan oyuncu Yiğit oldu... Bugüne kadar ne yaptı, ne etti bilemem ama dün gece bana göre sahanın en başarılılarından biriydi... Lig sonuna kadar böyle giderse, İstanbul'a yolu düşer gibime geliyor. Hatta, hazır Manisa'dan topçu alışverişine başlamışken, devre arası transferde de buyur edebiliriz Yiğit'i...
Son olarak gol istatistiğine bakarsak, Eski Açık" karavana" yaparken, iki gol de Yeni Açık kalesine geldi...


Stat: Ali Sami Yen
Hakemler: Kuddusi Müftüoğlu, Mustafa Emre Eyisoy, Nihat Mızrak
Galatasaray: Franco, Sabri, Gökhan, Servet, Hakan (Dk. 78 Uğur), Mehmet Topal, Mustafa, Ayhan (Dk. 60 Linderoth), Elano (Dk. 71 Keita), Kewell, Nonda
Manisaspor: İlker, Güven, Kalabane, Burak Özsaraç, Eren, Mehmet Nas, Yiğit (Dk. 79 Mehmet Güven), Nizamettin (Dk. 80 Ferhat), Simpson (Dk. 85 Kemal), Ergin, Yaser
Goller: Dk. 38 Kewell (Galatasaray), Dk. 82 Simpson (Manisaspor)
Sarı kartlar: Dk. 88 Eren (Manisaspor), Gökhan (Maç bittikten sonra) (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin