27 Mayıs 2016 Cuma

Galatasaray:1-0:Fenerbahçe


"Bir kupadan daha fazlası" sloganını Ziraat Bankası yıllardır kullanıyor da, bu cümle sanki bu seneki final için "düşünerek-taşınarak" yazılmıştı... Bir yanda Galatasaray, öte tarafta Fenerbahçe... Normalde takımların hiç de önemsemedikleri, yedek oyunculara forma şansı olarak gördükleri, hatta lig ve Avrupa maçları maratonunda yük olarak gördükleri Türkiye Kupası maçlarının "finali" her iki takım için de "kurtuluş" maçı manasına gelmişti. Geçen seneyi üç kupayla kapadıktan sonra berbat bir transfer süreci geçirip, lige erken havlu atan Galatasaray'lı topçuların Fenerbahçe derbisi kazanarak sezona "mutlu sonla" veda etmek istemeleri bir tarafa, UEFA'dan gelen 1 yıl Avrupa Kupalarından men cezasını lig beşinciliğini Osmanlıspor'a kaptırdıktan sonra, kupa alarak bu sene çekmek arzusundaydı Galatasaray yönetimi. Fenerbahçe açısından da, daha doğrusu Aziz Yıldırım tarafından da, maç müzeye konulacak bir kupadan çok farklı manalar taşıyordu. Galatasaray'ın "dördüncü yıldızını" taraftarına unutturmak amacıyla sene başında 50-60 milyon eurolara harcanarak oluşturulmaya çalışılan "yıldızlar karması", ön elemelerde Şampiyonlar Ligine veda etmiş, "kazanırız" dedikleri UEFA kupasından elenmiş ve "garanti" gördükleri Türkiye Ligi şampiyonluğunu Beşiktaş'a kaptırmıştı. Acun Medya'nın organize ettiği "Şöhretler Turnuvasında" kazanılan kupa dışında sezonu kupasız kapama tehlikesiyle karşı karşıya olan sarı-lacivertlilerde son hedef Ziraat Türkiye Kupasıydı. Öte yandan, rakibin Galatasaray olması ve sarı-kırmızılıları Avrupa'ya gitme hedefinden uzaklaştırmak "ezeli rakibin" hem maddi hem de manevi iştahını kabartıyordu. "Galatasaray'a kupa vermeyerek cezasını iki seneye çıkardık" fiyakası yazın gündemini oluşturmaya yetecekken, bu iki senelik süreçte Galatasaray'ın yaşayacağı maddi kayıp, Fenerbahçe ile Galatasaray'ın arasının açılmasına da imkan sağlayacaktı. Bir de Aziz Başkan'ın "Finallerde o çok nefret ettiği Galatasaray'a kupa kaptırma serisi" vardı, o da artık son bulmalıydı... Süper Kupa, Türkiye Kupası, adı ne olursa olsun, Anadolunun her şehrinde Galatasaray gülüyordu...


İşte bu şartlarda başlamıştı Antalya'nın "çiçeği burnunda" Arenasında Galatasaray-Fenerbahçe maçı... Pasolig uygulaması da olmayınca, tribünler de yarı yarıya paylaşılınca meşalesiyle, pankartıyla, davuluyla, konfetisiyle, küfürüyle tezahüratıyla "derbi gibi derbi" özlemine son vermişti futbol severler.  Galatasaray kötü bir sezon geçirmişti ama alt yapı için gelen ve birden A takım hocalığına terfi eden Riekerink'in gelişiyle maç ve maç bir gelişme olduğu da gözlerden kaçmıyordu, özellikle sezonun son maçlarında takım kadrosu oluşmuş, Galatasaray "top oynar" olmuştu. Hollandalı hocanın çıkardığı kadro akıllara yatmış, ama Semih'in sağ bek tercihi kafalarda "acaba" sorusu oluşturuyordu. Oysa, hoca TT Arena'da 0-0'lık sonuçla biten derbide Volkan Şen'e karşı Semih Kaya'yı kullanmış ve memnun kalmıştı oyuncusunun performasından. Fenerbahçe'de de "sağ bek" sorunu baş göstermiş, Gökhan Gönül'ün neden onbirde olmadığı polemiklere neden olmuştu.
İlk atak Fenerbahçe'nin "maden" gördüğü Volkan-Semih eşleşmesinden gelmişti ama sonrasında Galatasaray, Podolski biraz daha becerikli olsa maça 1-0la başlamış olacaktı neredeyse. Çokça eleştirilen Emre Çolak, serbest atış ustaları arasında topu alıyor, kale içine ortalıyor ve seken topta Alman golcü zor olanı yapıp, "iki adımdan" topu auta atıyordu.  Galatasaray kupayı arzuluyordu, Podolski golü daha da arzuluyordu ki, ceza sahası dışından sürekli kaleyi yokluyor, Fabiano'yu zor durumda bırakıyordu... Ve beklenen gol Emre Çolak'ın korner vuruşunda, Denayer'in kafa asisti ile Alman golcüden geliyordu. Sonrası malum: meşaleler, sis, duman... Arzuladığımız hareketler... Yenik duruma düşen Fenerbahçe, beraberlik için gelmeye çalışsa da, Galatasaray orta sahası ve savunmasıyla buna izin vermiyordu ki, devre arasında oyundan çıkana kadar sarı-lacivertlilerin gol ayağı van Persie topla buluştu mu, hatırlamıyoruz bile.


Galatasaray her maç üzerine koyarak toparlanıyordu ama ikinci devrelerde güç olarak oyundan düşüyordu, bunun sebebini de sezon ortası ve devre arasında takımı kampa götüren hocalara sormak lazım aslında. Ligin şampiyonunu belirleyecek maçlardan biri olan Beşiktaş derbisinde de ilk devre "şampiyonu" ezmişler, ama sonra "yorulup çözülmüşlerdi" Riekerink'in oyuncuları. Durum malumken, bir de Sneijder sakatlanmasın mı? Hollandalı milli maç ve ardından Rize deplasmanında yaşadığı sakatlıklardan belli ki tam kurtulamamıştı ama sahada bulunması "güven"di, organizasyon şefliği yapıyordu takıma. Wesley'in yokluğunu stoperden devşirme ön libero Chedjou ile doldurmayı planladı Hollandalı hoca, çok da iyi yaptı zira, savunmaya biraz daha güç kattı Kamerunlu oynadığı 45 dakikada... Fenerbahçe ise ikinci yarıya sezon boyunca çözüm bulamadıkları "van Persie mi Fernandao mu " sorusunun Fernandao cevabı ile başlamıştı. Sarı lacivertliler gol için geliyordu ama tehlikeli pozisyonları da Galatasaray bulmuştu, hele Sinan'ın yerine giren Sabri'nin ortasında Denayer biraz daha dikkatli vursa, maç orada bitmiş olacaktı. Sinan Gümüş'ten bahis açılmışken, genç topçu kendine güveni, topu dikine sürmesi ile derbiden de geçer not aldı. Fatih Terim, Sinan'ı Fransa'daki Avrupa Şampiyonası için neden düşünmez, bilinmez...
Galatasaray, geçen sezon kazandığı şampiyonluk yolundaki son 4-5 maç olduğu gibi "bir atıp Muslera'ya güvenerek" maçı kazandı ve Türkiye Kupası tarihinde üst üste 3 kez ve toplamda da 17. kez mutlu sona ulaştı.


Tartışmalardan uzak, "hır-gürden" ırak, hakemin pek konuşulmadığı derbinin sonunda Fenerbahçe'nin seramoniye çıkmaması, Aziz Yıldırım'ın "manasız" açıklamaları  aslında Galatasaray'ın kazandığı kupanın ne kadar da "bir kupadan daha fazlası" olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Bu arada kupayı aldık da, yazının sonunda gereğinin yapılmasını talep edelim:
"Dursun Özbek istifa"


Stat: Antalya
Hakemler: Mete Kalkavan, Ceyhun Sesigüzel, Esat Sancaktar
Galatasaray: Muslera, Semih Kaya, Denayer, Hakan Kadir Balta, Carole, Selçuk İnan, Emre Çolak (Dk. 89 Linnes), Sinan Gümüş (Dk. 65 Sabri Sarıoğlu), Sneijder (Dk. 46 Chedjou), Yasin Öztekin, Podolski
Fenerbahçe: Fabiano, Şener Özbayraklı (Dk. 79 Gökhan Gönül), Kjaer, Ba, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, De Souza, Alper Potuk (Dk. 68 Markovic), Volkan Şen, Nani, Van Persie (Dk. 46 Fernandao)
Gol: Dk. 30 Podolski (Galatasaray)
Kırmızı kart: Nani (Maç bittikten sonra) (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 37 Alper Potuk (Fenerbahçe), Dk. 37 Muslera, Dk. 61 Semih Kaya, Dk. 70 Hakan Kadir Balta, Dk. 72 Yasin Öztekin, Dk. 90+2 Sabri Sarıoğlu ve Selçuk İnan

26 Mayıs 2016 Perşembe

Winner

Zlatan İbrahimovic'in son 10 sezondaki istatistikleri...
Milan'da geçirdiği 2011-2012 sezonu dışında sürekli şampiyonluk yaşamış İsveçli topçu...
Kısaca, tam bir winner...

24 Mayıs 2016 Salı

Anamıza Avradımıza Küfredin


"Seyirciden rica ettim, doksan dakika sabredin, doksan birinci dakika maçı kaybedince anamıza avradımıza küfredin."

Yılmaz Vural
Adana Demirspor Teknik Direktörü

Elazığspor maçı sonrası duygularını açıklarken

21 Mayıs 2016 Cumartesi

Thank You, Mister


Ukrayna'da geçen 12 senenin hesabı...
Hiç de fena değil...

Stoichkov'dan Vefa


Bulgarların yetiştirdiği en ünlü topçulardan olan Hristo Stoichkov, dün gece "50 yıl 8 Numara" sloganıyla 50. yaş gününe özel bir gösteri maçı düzenlerken, bu sene içinde hayata gözlerini yuman eski takım arkadaşı Trifon Ivanov ile hocası Johan Cruyff'u da unutmadı. Tugay Kerimoğlu, Rüştü Reçber, Giga Hagi, Gheorghe Popescu, Maldini, Zamorano gibi eski yıldızların da yer aldığı gösteri maçı başlamadan Stoichkov, Ivanov'un eşi ve çocukları sahaya davet edip, onlara forma hediye ederken, gözyaşlarını tutamadı. Öte yandan saha kenarında top toplayan çocuklar da maç boyu 3 numaralı Ivanov forması ile görevlerini yaptılar. Hristo Stoichkov'un takımının 4-1 kazandığı maçın 14. dakikasında da maça ara verilip, Hollandalı efsane için saygı duruşu yapıldı.






17 Mayıs 2016 Salı

Avrupa'nın Şampiyonları


Görsel harika...
2016'nın Avrupa'da en değerli kupayı kaldıran takımları...

Portekiz EURO 2016 Kadrosu



Fransa'daki Avrupa Futbol Şampiyonası F Grubunun favori takımlarından Portekiz'de teknik direktör Fernando Santos 23 kişilik kamp kadrosunu açıklamış... Fenerbahçe'den Nani ve Bruno Alves'li Portekiz kadrosu aşağıdaki oyunculardan oluşacak:

Kaleciler: Rui Patrício (Sporting) Anthony Lopes (Lyon), Eduardo (Dynamo Zagreb)

Savunmacılar: Cédric Soares (Southampton), Vieirinha (Wolfsburg), Pepe (Real Madrid), Ricardo Carvalho (Monaco), José Fonte (Southampton), Bruno Alves (Fenerbahce), Rafael Guerreiro (Lorient), Eliseu (Benfica)

Orta Sahalar: William Carvalho (Sporting), Danilo (FC Porto), André Gomes (Valencia), Adrien Silva (Sporting), João Mário (Sporting), João Moutinho (Monaco), Renato Sanches  

Forvetler: Cristiano Ronaldo (Real Madrid), Nani (Fenerbahce), Ricardo Quaresma (Besiktas), Rafa Silva (Braga), Éder (Lille)

Hırvatistan EURO 2016 Kadrosu



Avrupa'da bir çok ülkede ligler sona erip, şampiyonlar büyük ölçüde belirlenirken, gözler de Fransa'daki Avrupa Şampiyonasına çevrilmeye başlandı. Biz de ultras/Movement blog olarak uzun bir süredir ara verdiğimiz maç yazılarımıza EURO 2016 maçları ile geri dönüş yapmayı planlıyoruz, umarım bir aksilik çıkmaz, bir sıkıntı olmaz da klavyemiz el verdiğince maçlarla siz sadık okurlarımızla birlikte oluruz. Yaz günlerimizi futbola doyuracak turnuvaya dair ilk haber olarak grupta ilk maçımızı oynayacağımız Hırvatistan'dan gelsin. Hırvatların çiçeği burnunda hocası Ante Cacic 27 kişilik EURO 2016 kadrosunu açıklamış. Beklenildiği gibi "Bana forma garantisi vermezseniz, milli takıma gelmem" diyen Dejan Lovren kadroda yok. Buna rağmen hoca Liverpool'lu savunmacıya kapıyı tam olarak kapamamış: "Takım arkadaşları ve hocasına nasıl davranması gerektiğini anlayacaktır, o zaman tekrar milli formayı giyebilir..."
Ante Cacic, Moldova ve San Marino hazırlık maçları sonrası takım kadrosunu 23'e indirecek ve nihayi listeye UEFA'ya bildirecek...

İşte Hırvatların 27 kişilik EURO 2016 aday kadrosu:


Kaleciler: Danijel Subasic (Monaco/FRA), Lovre Kalinic (Hajduk Split), Ivan Vargic (Rijeka), Dominik Livakovic (Zagreb)

Savunmacılar: Darijo Srna (Shakhtar Donetsk/UKR), Vedran Corluka (Lokomotiv Moscow/RUS), Domagoj Vida (Dynamo Kiev/UKR), Ivan Strinic (Napoli/ITA), Gordon Schildenfeld (Dinamo Zagreb), Sime Vrsaljko (Sassuolo/ITA), Tin Jedvaj (Bayer Leverkusen/GER), Duje Caleta-Car (Salzburg/AUT)

Orta Sahalar: Luka Modric (Real Madrid/ESP), Ivan Rakitic (Barcelona/ESP), Ivan Perisic (Inter Milan/ITA), Mateo Kovacic (Real Madrid/ESP), Milan Badelj (Fiorentina/ITA), Marcelo Brozovic (Inter Milan/ITA), Alen Halilovic (Sporting Gijon/ESP), Domagoj Antolic (Dinamo Zagreb), Marko Rog (Dinamo Zagreb), Ante Coric (Dinamo Zagreb)

Forvetler: Mario Mandzukic (Juventus/ITA), Nikola Kalinic (Fiorentina/ITA), Andrej Kramaric (Hoffenheim/GER), Marko Pjaca (Dinamo Zagreb), Duje Cop (Malaga/ESP)

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Modric'e Saldırı


İspanya'da Barcelona'nın şampiyonluğunu ilan etmesinin ardından, bu sene de kupa göremeyen Real Madrid'li taraftarlar takımlarının kamp tesislerinin dışında belki de Madrid takımının en "kibar" topçusu Luka Modric'e tükürerek hakaret ettiler. Oyuncuların çıkışını bekleyen iki "ufaklık" arka planda yer alan muhtemelen babalarının "gazlamasıyla" Hırvat oyuncunun arabasına tükürürken, Modriç oralı olmayıp yoluna devam etti.  Bugün tükürenler, yarın Şampiyonlar Ligini kazanması durumunda bu topçuları yere göğe sığdıramayacaklardır. Lanet olsun, böyle taraftarlığa...


12 Mayıs 2016 Perşembe

Forma Mı Bu Şimdi?


İspanya Dördüncü Lig takımlarından Club Deportivo Palencia, dikkat çekmek istemiş olacak ki, insanın vücudunu andıran forma dizayn ettirmiş kendisine. Bu işe taraftarlar ne der bilmem de, ben bu fotolara bakınca anatomi dersinde hissediyorum kendimi?


7 Mayıs 2016 Cumartesi

Hartlepool Taraftarı ve Son Deplasman Ritueli


Koca sezon iç saha dış saha maç kaçırmamışsındır, her maçın kendine özgü bir anısı, hatırası vardır mutlaka da yine de sonlar her zaman özeldir, hele ki deplasmanda olanlar... İşte İngiltere İkinci Liginde mücadele eden Hartlepool United takımının taraftarları bu anları ölümsüzleştirmek ve dikkat çekmek için ligin son deplasmanına farklı farklı kostümlerle gitmeyi adet edinmişler, bir sene Bob Marley olmuşlar, bir sene Şirinler, başka bir yıl Penguen... Bu sezonun son dış saha maçına da Star Wars kostümü ile gitmeyi uygun bulmuşlar Pool taraftarı...Fikir dikkat çekici de, umarım hava bunaltıcı sıcak değildir, bayılırlar o kıyafet içinde, hele hele bira olayına girerlerse, tuvalet ihtiyacı gidermek oldukça meşakatli olacak, zira tulum baştan aşağı çıkmalı...







Liverpool Sokakları

Liverpool sokakları...
Eski günler geri mi geliyor?


6 Mayıs 2016 Cuma

Yönetim Gibi Yönetim


İngiltere'de Leicester City "peri masalı" gibi bir sezon sonrası ligi zirvede bitirmeyi garantilerken, dünyada da taraflı tarafsız her futbolseverin sempatisini kazandı. Bu başarıda tabii ki en büyük pay Ranieri ve topçularınındır, bu inkar götürmez de, bu kadroyu bir araya getiren, futbolcuların sadece saha içine odaklanmasını sağlayan yöneticilerin de emekleri görmezden gelinmez. Bizde en ufak başarıda televizyon stüdyolarına "çadır kuran" başkan ve eşrafının tersine, adlarını dahi bilmediğimiz bu idare kadrosu, nasıl başarılı olduklarını gösterircesine Leicester City'nin bu hafta iç sahada oynayacağı maç öncesi taraftarına pizza, bira ve cips dağıtma kararı almış. "Bu tarihi başarıda bir an bile bizi yalnız bırakmayan siz taraftarın da payı var, sevinç ve coşkunuza biz de karınca kararınca destek olalım" dercesine mavi-beyazlı taraftarlara jest yapan bu "kravatlı abilere" imrenmemek elde değil. Hele ki bizde her başarı sonrası, bilete nasıl zam yapsak, sezon biterken elde kalmış formaları nasıl yuttursak gibi düşüncelerle taraftarı soyacak kaz gibi gören yöneticiler akla gelince, topçunla, hocanla, yöneticinle, taraftarınla "ne mutlu şampiyonsun be Leicester" diye kıskanıyoruz işte...



1 Mayıs 2016 Pazar

İki Dakika Düşün

Geçtiğimiz hafta Trabzon'da oynanan Trabzonspor-Fenerbahçe maçının bitmesine iki dakika kala bir taraftarın sahaya girip çizgi hakemini darp etmesi sonrası, Federasyon bu hafta oynanacak maçlar öncesi "2 Dakika Düşün" sloganıyla karşılaşmaları 2 dakika geç başlatma kararı aldı. Üç dört yöneticinin bir araya gelip, karar alması kolay da, bu sporun hitap ettiği kitlelere danışılmazsa böyle durumlar, ortaya trajikomik sahneler de çıkabiliyor, kaş yapacağım derken göz de çıkabiliyor. İşte, haftanın açılış maçında Bursa'da Fırat Aydunus bunu denedi, tribünlerden gelen ıslıklar sonrası 10-15 saniye geçmeden "2 Dakika Düşün" eylemini sonlandırmak zorunda kaldı. Eskişehirspor-Trabzonspor maçında da Trabzonsporlu topçuların sırtlarını dönerek yaptıkları " protestonu protesto ediyoruz" tavrı pek de manidardı.
Tamam, tribündeki adam, yöneticisi, hocası, futbolcusu "futbol nereye gidiyor" diye iki dakika düşünsün de, hakemler de "biz ne yapıyoruz" diye bırakın iki dakikayı, 22 saat düşünseler yeridir... Geçen hafta Fenerbahçe maçında Trabzonspor'un lehine çalınmayan penaltı ile dün Eskişehirspor maçında aleyhlerine çalınan penaltıları yan yana koyunca, "iyi ki Trabzonsporlu değilim, isyandan, sinirden, kahırdan, öfkeden çatlardım herhalde televizyon başında" demeden edemiyor insan...
Herkes iki dakika düşünürken...
Hakemler de iki dakika utanır mı acaba...



Tribün Emekçilerinin Bayramı Kutlu Olsun

Sen maça dakikalar kala gelirsin ya...
Kuyruk beklemek bile seni sıkar ya...
Onlar günler öncesinden gelirler o tribünlere...
Geceler boyu boyarlar o pankartları...
Sabahın erken saatlerinde stada girip dağıtırlar kartonları, bayrakları, flamaları teker teker boş koltuklara...
Sen hazır kartonu iki dakika kaldırmaya üşenirsin ya...
Sahayı göremiyorum diye "ahlar" vahlarsın" ya...
Onlar maç boyu bakmazlar sahaya...
Tek dertleri iki dakikalık koreografinin hatasız olması...
Tek istekleri takımlarına bir ses, bir destek olmaları...
Yaşasın tribün emekçileri...
Yaşasın tribün çocukları...
Bugün sizin de bayramınız...
Kutlu olsun...

Blog Widget by LinkWithin