24 Mart 2015 Salı

Katalan Tayfa


Nereye böyle beyler... Hayırdır?

Kasımpaşa:2-3:Galatasaray


Kötü haberi başta verelim: Seneye Galatasaray'ın başında Hamza Hamzaoğlu olmayacak... Lakin bu Hamza hocanın Galatasaray'dan ayrılacağı anlamına da gelmiyor, Prandelli sonrası yaptıklarıyla ve takımı tanıması dolayısıyla yeni yönetimin getireceği muhtemelen yabancı bir hocanın, Klinsmann olur, Heynckes olur, Lucescu olur veya başka birinin yardımcısı olarak Florya'da görev yapmaya devam edebilir. Hatta ve hatta Milli Takımdan kovulacağını düşündüğüm ve gelecek yeni yönetimin yabancı bir teknik adam bulamadıkları takdirde kapısını çalacakları Fatih Terim'in yardımcısı olarak da Galatasaray görevine devam edebilir. İlk defa bir Avrupa Şampiyonasına grup üçüncülerinin dahi gitmesi söz konusuyken, Türkiye Milli Takımı üçüncü bile olamazsa, Yıldırım Demirören, Fatih Terim'e "yeter" diyebilir, zira bu elemelerde Fatih hoca "karizmayı fena çizdirdi".  Öyle ya da böyle kesin bir şey var ki, Fenerbahçe maçı sonrası oynanan Başakşehir ve Kasımpaşa maçlarında çıkardığı kadrolar ve oyuncu değişiklikleriyle Galatasaray gibi bir kulübe "hafif" geldi Hamza Hamzaoğlu. Bir hafta evvel Başakşehir karşısında takım 2-0 önde giderken, fark belki daha da açılacakken, sahanın iyilerinden Yasin'i çıkarıp, oyunu rolantiye alma düşüncesi çok değerli 2 puana mal olurken, bu cumartesi gecesi de az kalsın şampiyonluk yarışına veda ediyordu Galatasaray, hem de "ahı gitmiş vahı kalmış" Kasımpaşa karşısında.


Geçenlerde Louis van Gaal'in Manchester United'da takımı maça nasıl hazırladığına dair bir yazı okudum bir yerlerde. Kendileriyle oynayacağı rakibinin 2 hafta evvelden iki maçını izlettiriyor bir hocasına ve onun raporları doğrultusunda Ryan Giggs bir analiz hazırlıyor. United kurmayları bir araya gelip, bu analiz doğrultusunda Manchester'in oyun planını oluşturuyorlar ve oyunculara bunu sunuyorlar. Ertesi gün idman sahasına geçip, 11'e 11 çift kale yaparken, Ryan Giggs rakip takım hocası oluyor, asıl takımı da diğer yardımcısı Albert Stuivenberg çalıştırıyor ve rakip üzerinde değişik oyun varyasyonları deniyorlar. Ertesi gün, idman görüntülerini oyunculara- savunmacılar, orta sahalar ve forvetlere- ayrı ayrı izlettirip, hatalarını ve eksikliklerini gösteriyorlar... Adam markajı yapacak oyuncularla da tek tek görüşen United teknik ekibi, en son her oyuncuyla bireysel görüşmeler yapıp, maça hazırlıyor. Sonra da maç öncesi ve devre arasında pek söyleyecek sözüm kalmıyor diyor Hollandalı hoca... Elin yabancısı bu kadar detaylı çalışırken, Hamza hocanın Kasımpaşa'yı seyretmediğini söylemeyeceğim ama nasıl analiz edemediğine şaştım kaldım maçı seyrederken. Zaten Galatasaray'da maç analistleri, yardımcı hocalar, oyuncu scotları hangi kritere göre seçiliyor, ahbap çavuş ilişkileri mi yeterlilik düzeyleri mi derseniz, "hamili kart yakınımdır" prensibi daha ağırlıkta zannedersem... Orası ayrı bir yazı konusu olsun, biz maça dönersek, hocası gitmiş, bir hafta kiminle çalıştığı belli olmayan ve kontra atak dışında herhangi bir silahı olmayan Kasımpaşa'dan Galatasaray iki tane içler acısı gol yedi... Göz göre göre bile bile... Birinde savunma oyuncumuz "kaval kemiği" ile top uzaklaştırma amatörlüğü gösterdi, birinde de sanki maçın 90+ları oynanırmışçasına tüm takım gol için Kasımpaşa ceza sahasına gitti.


Yeni hoca geldiğinde takımda bir hava değişikliği olur, oyuncular canlanır denir de, bu bizim takımlara Türk hoca geldiğinde gerçekleşir, van Gaal'in tersine bizimkiler maç günü ve maçtan dakikalar öncesi bolca nutukla, "vatan millet Sakarya" edebiyatıyla, "aslanım, koçum" gazlamasıyla sahaya sürerler topçuları, onlar da bu motivasyonla ekstra bir gayret sarfederler. Kasımpaşa'da Jan Wouters bunları yapacak bir kişilik olmadığı için Galatasaray'ı analiz edip, güçleri doğrultusunda bir takım sürmüş sahaya. Gücü diyorum, elde avuçta olan topçulardan hücümcular belli seviyedeyken, savunmacılar Bank Asya ayarında bile değildi. Gencecik ve belli ki maçtan evvelki gece gözüne uyku girmemiş kaleci Ertaç, Galatasaray'dan savunma yapmayı, pozisyon almayı bilmediği için gönderilen Veysel, 19 yaşında çaylak Dvali ve uzun zaman sonra forma giyen İlhan... 15 dakika içinde bu savunmaya Galatasaray'ın üç gol atması şaşılacak ve abartılacak bir sonuç değilken, ilk devre bu golleri atamaması şaşırtıcı ve sinir bozucu bir durum...

Maçtan evvel Pınar Argun'a verdiği demeçte "Sabri de Burak da sakat ama biz Sabri'yi riske girerek oynatacağız ama Burak'ı oynatmayacağız, maçın gidişatına göre oyuna alabiliriz" derken, Fatih hocadan "Burak'ı Hollanda maçına sakla, Hamza" talimatı mı aldı acaba Hamza Hamzoğlu... Zira, Umut'un tek forvet olmayacağını "çoluk çocuk" görmüşken, takımını golcüsüz sahaya sürmenin başka nasıl bir açıklaması olabilir ki? Burak'ın CV'sindeki Gol Kralı apoleti bile tedirgin etmeye yetti oyuna girdikten sonra Kasımpaşa savunmasını ki, goller de o şaşkınlık dakikalarında geliverdi.


Ve Olcan Adın... Sol açık, sağ açık, ileri uçta "yokları oynayıp" kovulmanın eşiğine gelmişken, Hamza Hamzaoğlu'nun takdir edilesi bir kararıyla sol beke monte edilen ve o bölgeye de "aşısı tutan" Olcan'ı tekrar sağ açığa görevlendirmek fikrini kim soktu acaba hocanın aklına. Belki bekleneni veremiyor Bruma ama bu kadar geniş alanların olduğu, orta sahaların kolay geçildiği bir mücadelede çok daha verimli olabilirdi.

Galatasaray ilk defa 2-0dan maç çevirmedi, Sami Yen'de Real Madrid'i de soyunma odasına iki farklı mağlup gittikten sonra üç golle uğurlamıştık İspanya'ya ama bu Kasımpaşa'dan 2 gol yemek şampiyonluk arzuluyorum diyen bir takıma yakışmadı. Kötü oynarken kazanmak iyidir, hoştur ama bu kötü oyunların sayısı artarsa, puan kayıpları gelir ki bu da bitime 9 hafta kala pek de hoş karşılanacak bir durum olmaz.

Karamsar bir yazı oldu da, Yasin'in her maç yükselen formu, Hamit'in Melo'nun boşluğunu aratmaması, Sneijder'in maç sonu taraftara üçlü çektirmesi kara bulutlar arasından yansıyan gün ışığı gibi içimizi ısıttı, onları da belirtmeden koymayalım noktayı bu haftaki yazıya...



Stat: Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan
Hakemler: Hüseyin Göçek, Mustafa Emre Eyisoy, Erdem Bayık
Kasımpaşa: Ertaç Özbir, Veysel Sarı (Dk. 88 Malki), Donk, Dvali, İlhan Eker, Scarione, Castro, Alpaslan Öztürk (Dk. 78 Barış Başdaş), Tunay Torun (Dk. 61 İbrahim Halil Çolak), Babel, Adem Büyük
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu (Dk. 85 Emre Çolak), Chedjou, Hakan Kadir Balta, Telles, Olcan Adın (Dk. 46 Burak Yılmaz), Selçuk İnan, Hamit Altıntop, Yasin Öztekin (Dk. 90+1 Yekta Kurtuluş), Sneijder, Umut Bulut
Goller: Dk. 16 Castro, Dk. 43 Tunay Torun (Kasımpaşa), Dk. 52 Selçuk İnan, Dk. 55 Umut Bulut, Dk. 65 Burak Yılmaz (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 36 Veysel Sarı, Dk. 62 Alpaslan Öztürk, Dk. 87 Barış Başdaş (Kasımpaşa), Dk. 58 Telles, Dk. 66 Burak Yılmaz (Galatasaray)

20 Mart 2015 Cuma

Galatasaray:2-2:Başakşehir Futbol Kulübü


Bu sezon kaçırdığım ilk maç oldu Başakşehir maçı, aslında seyrettim de göz ucuyla izledim desem yeridir, kızımın doğum günü vesilesiyle gelen misafirlerle ilgileniyordum, bizim golleri gördüm de 80den sonra gelen beraberlik gollerini izleme şansım olmadı. 2-0'dan içerde maç vermeyiz havasında, televizyonun olduğu odadan rahatlıkla çıktım ya, Hamza Hoca da belki oyuncu değişikliklerinde o rahatlıkla karar vermiştir, Manisa kupa maçından beğendiği ve Fenerbahçe derbisinde şans veremediği Dzemaili'yi oyuna alırken o da iki puanın uçup gideceğini tahmin edememiştir. Hafta boyunca hocaya yüklenildi de son 10 dakikada skoru koruyamayan topçuların hiç mi günahı yok?

Aslında şampiyonluk yolunun dönüm maçlarından biriydi Başakşehir maçı, bir gün sonra Fenerbahçe'nin Ankara'da kaybetmesi hiç sürpriz değildi, Mesut Bakkal'ın gelişiyle "taş" gibi takım olmuştu Alkaralar, bir hafta önce de "can çekişen" Kayseri Erciyes'i dağıtmışlar, öncesinde de "ölüm kalım" maçında deplasmanda Balıkesir'i yenmişlerdi. Derbiden yenilmemize rağmen 1 puan farkla ayrılmışken, Başakşehir'i yenip farkı dörde çıkaracak ve yaklaşan Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde farkı iyice arttırma şansı doğacaktı...

Olmadı... Fırsatı tepti Galatasaray... Hem de 2-0 öne geçip, pek de fena olmayan bir oyun sonrası kaybedildi 2 puan... Moralleri bozan da bu oldu... Maçın tekrarını seyrettirmeyen de bu hayal kırıklığı oldu... Bloga bir hafta dokundurmayan da bu hayal kırıklığı ve öfke oldu...
Artık olan oldu, önümüze bakma vakti... Kasımpaşa'yı yenip, Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinin sonucuna göre yol haritası çizme vakti...



Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena
Hakemler: Bülent Yıldırım, Ekrem Kan, Kemal Yılmaz
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu (Dk. 46 Tarık Çamdal), Chedjou, Koray Günter, Olcan Adın, Bruma, Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 66 Dzemaili), Sneijder, Umut Bulut
İstanbul Başakşehir: Volkan Babacan, Uğur Uçar (Dk. 77 Tayfun Pektürk), Yalçın Ayhan, Epureanu, Ferhat Öztorun, Visca, Mahmut Tekdemir, Badji, Alparslan Erdem (Dk. 60 Enver Cenk Şahin), Mossoro (Dk. 77 Mehmet Batdal), Perbet
Goller: Dk. 43 Selçuk İnan, Dk. 49 Umut Bulut (Galatasaray), Dk. 79 Mehmet Batdal, Dk. 85 Enver Cenk Şahin (İstanbul Başakşehir)
Sarı kartlar: Dk. 8 Epureanu, Dk. 12 Ferhat Öztorun, Dk. 40 Alparslan Erdem, Dk. 51 Mossoro, Dk. 90+1 Volkan Babacan (İstanbul Başakşehir), Dk. 10 Sneijder, Dk. 37 Olcan Adın, Dk. 90+2 Chedjou, Dk. 90+4 Muslera (Galatasaray)

14 Mart 2015 Cumartesi

Fenerbahçe:1-0:Galatasaray


Bu sene ligin heyecanını arttırmak için sık sık vurgulanan “Dördüncü Yıldızı Kim Takacak?” sorusunun cevabının Galatasaray olması için puan durumunda avantajlı bir konumda gitti Kadıköy’e Galatasaray. Liderdi Hamza hocanın takımı ve ev sahibi Fenerbahçe onların 4 puan gerisinde yer alıyordu. Bu hesap Galatasaraylı topçulara bir rahatlık getirmişken, öte yandan medyanın “bilmem kaç yıldır Kadıköy’de Galatasaray kazanamıyor” söylemi bir baskı unsuru olarak şüphesiz ki üzerlerinde dönüp dolaşıyordu hafta boyunca. Rakipte ise durumlar tam tersine işliyor, kaybetmeleri halinde Galatasaray’la fark neredeyse üç maça çıkacak, şampiyonluk hesapları iyice meşakatlanacak  ve zaten son haftalarda yaptıkları puan kayıpları sonrası taraftar tepkisi  iyice ayyuka çıkacaktı. Hatta, İsmail Kartal’ın koltuğunun tehlikede olduğu söylentileri de fısıldanıp duruyordu sağda solda. Bu aksiliklere karşın sarı-lacivertliler de iç sahada oynamak gibi bir avantaja sahiptiler, seyirci desteği ile rakiplerine ilk dakikalardan itibaren baskı kurup, erken golle maçı lehlerine çevirmeyi planlıyorlardı.


Derbi maçının heyecanı ve Kadıkoy’de oluşacak taraftar baskısını kaldıramayacakları düşüncesiyle Hamza Hamzaoğlu son haftalardaki başarılı ve istikrarlı kadrodaki Bruma, Koray ve Yasin gibi oyuncuları yanına oturtmuş ve “büyük” maç tecrübesi fazla olan Hakan Balta ve  Umut‘u sahaya sürmüştü. Sadece tecrübe değil, aynı zamanda “kora kor” mücadeleyi yapabilecek fiziki kapasitesi yüksek oyuncularla da oynamak hedefindeydi Hamza hoca, zira böyle maçlarda duran toplar oldukça değer arzediyordu. Diğer pek çok sezonda olduğu gibi yine hızlı başladı oyuna Galatasaray, hatta daha 4. dakikada öne bile geçecekti, Selçuk’un ceza sahası dışından gelişine vurduğu topla.  Galatasaraylı oyuncular Ali Sami Yen’de oynarmışçasına rakiplerini öyle bir baskıya aldılar ki, 11. dakikada Burak, Volkan’la baş başa kaldığında zoru başardı, topu auta attı. Maçın da kırılma noktasıydı bu erken dakikalarda kaçan pozisyon, öne geçebilseydi sarı-kırmızılılar, mutlak kazanmak zorunda olan Fenerbahçeli futbolcular her geçen dakika daha da strese gireceklerdi.  Gol olmadı da, oyunun kontrolünü yine rakibine vermedi Galatasaray ilk yarıda, oldukça bilinçli oynadılar, topun arkasında hep kalmayı başardılar ve deplasmanda derbi nasıl oynanır dersi verdiler seyirciler…


Lakin, devre sona ererken, maçın o dakikaya kadar yıldızlarından olan Hamit’in acemice Hakan Balta’ya verdiği pasta Emenike’nin araya girmesi  Hakan’ın sakatlanmasına vesile olurken, Hamza Hamzaoğlu’nun da derbi planlarını altüst ediyordu. Zira, hiç hesapta olmayan bir Hakan-Koray değişikliği ile ikinci yarıya başlıyor ve oyuna müdahale şansı azalıyordu. Oysa, Fenerbahçe’nin tüm hatlarıyla gol bulmak için Galatasaray yarı sahasına yığıldığı anlarda Umut ve Telles’in yerine Bruma ve Yasin değişiklikleri ile hem ani hücum silahı elde edilecek, hem de Sneijder’in verimliliği artacaktı, ki Yasin ikinci yarıda takımı adına önemli pozisyonlarda ismi geçen futbolcuydu. Ayrıca, Hamit’in yorulmaya başladığı dakikalarda Emre’nin oyuna dahil olması Galatasaray orta sahasına direnç getirecekti ama beklenmeyen sakatlık planları bozdu. Buna rağmen, rakip Fenerbahçe’ye Sow’un ceza sahası içinde vurduğu ve Muslera’nın çıkardığı pozisyon ile sonrasında kornerden yapılan kafa vuruşu  ve bir serbest atışta direkten dönen top dışında pek de etkili bir gol pozisyonu vermedi Galatasaray savunması.  İşler pek de fena gitmezken, Galatasaray’ın gol için yüklendiği bir dakikada Sabri’nin boşluğundan yararlanan Kuyt, ceza sahasına girmeye cesaret edemeyip, uzaktan salladığı bir şutta futbolun ilahlarının da yardımıyla takımını öne geçirip, Fenerbahçe’de bu sene sık sık görmeye alışık olduğumuz “sakatlık numaralarının” startını veriyordu. Memleketin en gözde hakemlerinden sayılan Cüneyt Çakır, bu “yatışları” normal sürenin içinde kabul ediyor ve sadece 4 dakika uzatma gösteriyordu, oysa ikinci yarı oyun oynanırken 5 oyuncu değişikliği yapılmış, FIFA oyun kurallarında her değişiklik için 30 saniye eklenirken, sadece bu “gir-çıklar”  iki buçuk dakikaya tekabül ediyordu. Kim bilir Galatasaray'ın uzatmada bulacağı bir gol keyifleri kaçırabilirdi...


Kadıköy’den mağlubiyetle dönen Galatasaray şampiyonluk yolunda bir rakibi ekarte etme şansını kaybetti ama hala 1 puan farkla liderliğini sürdürmekte ve bu hafta sonu oynayacağı Başakşehir maçı oldukça kritik bir öneme sahip. Kısacası ipler hala Hamza hoca ve oyuncularının elinde...


Hamit Altıntop:
Melo’nun ameliyatı sonrası Hamit’in onun yerini doldurup doldurmayacağı en büyük endişelerinden biriydi Galatasaray’ın. Tecrübeli oyuncu Sivas ve Erciyes maçlarında gösterdiği performansla rahat bir nefes aldırdı hocasına ve takım arkadaşlarına. Fenerbahçe derbisinde de pek başarılıydı Hamit, ta ki ilk devrenin son dakikasında yaptığı o gereksiz geri pasa kadar. İkinci yarı, fiziksel olarak oyundan da düşünce, rakip takım daha çok baskılı gözüktü Galatasaray yarı sahasında… Ama yine de maçın yıldızı olabilirdi, maçın sonlarına doğru "yolladığı güdümlü füzeyi" Volkan son anda çıkarmasaydı...

Olcan Adın:
Gaziantep, Trabzon gibi oynadığı takımlarda hep hücum hattında görmeye alışık olduğumuz Olcan, Hamza hocanın ani bir plan değişikliği ile sol beke monte edilmişti. Oynadığı maçlarda fena işler de çıkarmıyordu ama onu esas görmeyi arzuladığımız en yakın maç Fenerbahçe derbisiydi. Kadıkoy’de de sol bek başlattı Olcan’ı Hamza ve oyuncusu da onu yüzüstü bırakmadı. Sarı kart gördüğü Emenike’yi düşürdü pozisyon dışında konsantrasyon kaybı yaşamadı ve artık Galatasaray’ın "kadrolu" sol beki olduğunu tescilledi bu maçla…

Galatasaray taraftarı:
Derbide yoktu Galatasaray taraftarı, yıllar öncesi çıkan manasızca deplasmana rakip taraftar almama kararı sonrası ama onlara bu cumartesi büyük görev düşmekte. Bu sene pasoligi protesto eylemi neticesinde tribünler büyük güç kaybetti ama yine de 20-30 bin Galatasaraylının pasolig sahibi olduğu bilinmekte. Bu kişiler cumartesi akşamı Ali Sami Yen’i doldurup takımlarına sahip çıktıkları takdirde, Galatasaray da rakibini çok farklı yenecek ve bu sinerji şampiyonluğun yolunu açacaktır.  Eskiler hatırlar, 96-97 sezonunda Galatasaray Ali Sami Yen’de Fenerbahçe ile karşılaşmış ve 4-0 gibi ağır bir yenilgi almış ama o maçın ertesi hafta  İnönü stadında oynanan Sarıyer maçında taraftar tribünleri salkım saçak doldurmuş, Galatasaray 4-0 galip gelmiş ve o “gaz” Galatasaray’a şampiyonluk ve şampiyonluklar  getirmişti.

Duygun Yarsuvat:
Başkana söyleyecek söz çok ama kulüp başkanı olmasından dolayısıyla saygımızdan tek ricamız var: Başkanım, nolur susar mısın artık?



Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Alves, Egemen Korkmaz, Caner Erkin, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu, Kuyt, Diego (Dk. 77 Webo), Emenike (Dk. 66 Alper Potuk), Sow (Dk. 85 Selçuk Şahin)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta (Dk. 46 Koray Günter), Telles (Dk. 58 Yasin Öztekin), Hamit Altıntop (Dk. 89 Emre Çolak), Selçuk İnan, Olcan Adın, Sneijder, Burak Yılmaz, Umut Bulut
Gol: Dk. 81 Kuyt (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 43 Hakan Balta, Dk. 58 Umut Bulut, Dk. 62 Olcan Adın, Dk. 64 Burak Yılmaz (Galatasaray

5 Mart 2015 Perşembe

Derbiye Kitapla Gel Adana


İstanbul medyası pazar günü oynanacak olan Fenerbahçe-Galatasaray derbisine kilitlenmişken, memleketin güney ucunda da taraftarlar derbi ateşiyle ısınmaya başladı bile çoktan. 8 Şubat pazar günü eski adı Adana 5 Ocak, yeni ismi Fatih Terim Stadında Adana Demirspor ile Adanaspor karşı karşıya gelecek. Torosların bu dev kapışması öncesinde Çukurova Üniversitesi Sinerji Kulübü "40. Yıla 40 Kütüphane" projesi kapsamında köy okullarına kütüphane kurmak için taraftarın desteğini beklerken, "Derbiye Kitabınla Gel Adana" sloganıyla düzenlediği kampanya ile kitap toplamayı amaçlamakta. Maç günü sabah 9'dan itibaren Kuzey Kapalı, Kuzey Maraton ve Güney Kale Arkası girişlerinde stand kuracak olan Snerji Kulübü üyeleri Adanalı futbolseverlerden kitap bağışı beklediklerini açıklamışlar...


Kimileri

Fenerbahçe tribünlerinde bir zamanlar babası kapıcılık yapan Rıza Çalımbay'la ilgili geçmiş yıllarda açılan "terbiyesiz" pankarta, Mersin İdman Yurdu taraftarları böyle cevap vermiş...



Galatasaray:4-0:Manisaspor


Ligde şampiyonluk yarışının kızıştığı ve dördüncü yıldızı takacak olanın büyük ölçüde belirleneceği derbi müsabakası arifesinde Manisaspor ile karşılaştı Galatasaray kendi evinde. Akılların Kadıköy'de olduğu bir zaman diliminde böyle maçlar oynamak zordur, topçuyu maça konsantre etmek başlı başına bir sıkıntıdır, hele ki rakip senden bir alt ligin zayıf ekiplerinden biriyse. "Nasılsa kazanırız" vardır topçuların aklında da, maçlar oynanmadan kazanılmaz, "yumuşak atın tekmesi de pek olur". Diyelim oyuncuyu maça inandırdın  "sakatlanır mıyım" korkusuna ne yapacaksın? Maç içinde yaşanılacak bir pozisyonda istenmeyen bir sakatlık seni derbide o oyuncun olmadan sahaya çıkmaya mecbur ederse, hesabını nasıl vereceksin? Böyle bir ortamda Sneijder dışında tamamen yedek kadrodan oluşan oyuncuların oluşturduğu bir ilk onbirle Manisaspor karşısına çıktı Galatasaray. Müsabaka sonrası neden Sneijder'in oynadığı ile ilgili demeçleri takip etme şansım olmadı da Wesley topu ayağına her aldığında "Aman sakatlanmasın" korkusunu yaşayan bir tek ben değildim herhalde. Yazdıklarım Manisaspor teknik direktörü Dilaver hoca için de geçerliydi, onlar da hafta sonu Elazığspor ile kümede kalmak için kritik bir maça çıkacaklardı ve hoca da kalecisinden forvetine geniş çaplı bir rotasyona girmişti. Kısaca Galatasaray'ın yedekleriyle Manisaspor'un yedekleri arasındaki "hazırlık maçı" havasında oynanan kupa maçının ilk ayağını Galatasaray rahat bir oyun sonrası 4 farklı kazanmasını bildi.



Blerim Dzemaili:
CV'si hiç de fena olmayan Blerim Dzemaili, Prandelli döneminin günah keçilerinden biriydi. İtalyan hoca transferin son günlerinde Pandev'le birlikte İtalya'dan getirmişti İsviçreli topçuyu ve Selçuk'un formsuz olduğu o "kara günlerde" can simidi gibi sarılmıştı kendisine. Lakin, takım kötüyken, Dzemaili de kötüydü ve Selçuk ve Burak gibi onu koruyan Türk gazeteci-yönetici abileri yoktu taraftarın hesap sorduğu ve eleştirdiği vakitlerde. Prandelli'nin ayrılmasıyla Hamza hocanın gelişi ve kupa maçları Emre, Yasin, Olcan gibi "kıyıda köşede" kalmış topçular için gün ışığı görmek manasına gelirken, Dzemaili o dönem sakatlık derdiyle boğuşuyordu. Lig bitip, hazırlık kampında gösterecekti hocasına kendini de yine kurtulamamıştı sakatlıktan, "satılsın, gitsin" baskılarına Hamza Hamzaoğlu "Ben bu çocuğu illaki oynatacağım, bir adam boşu boşuna Torino, Parma ve Napoli'de oynamaz, İsviçre milli takımı ile Dünya Kupalarına gitmez" deyip, bekledi Dzemaili'nin hazır olacağı günü ve Manisaspor karşında sahaya sürdü. Oyuncusu da hocasını mahcup etmedi, gol attı, penaltı yaptırdı, rakibi oyundan attırdı, sahada basmadık çim bırakmadı ve maçın "all-star"ı olarak sahadan ayrıldı. Melo'nun sakatlığı sonrası Hamit'in performansı bize derin bir oh çektirirken, Dzemaili'nin Manisaspor maçındaki formu yüzleri iyice güldürdü.


Emre Çolak:
Ligde Bursaspor maçının son beş dakikasında kazanılan penaltı sonrası topun başına Emre geldiğinde "Melo ve Sneijder varken bu çocuk ne alaka?" diye şaşkın gözlerle bakışan taraftarın endişesine inat Emre klas bir vuruşla beraberliği sağlamıştı. Dün gece de Dzemaili'nin düşürülmesiyle hakem penaltı noktasını gösterirken Sneijder yine topu Emre'ye bıraktı. Genç oyuncu da Panenka penaltısı tabir edilen bir vuruşla topu ağlara yollarken, Türk ve yabancı futbolcuların disiplin anlayışlarını ortaya koyuyordu. Dzemaili sanki derbi maçına çıkmışçasına varını yokunu sahaya koyup, "ölümüne" oynarken, Emre "lakayıt" bir şekilde penaltı atıyordu. "Yeteneği var, özgüveni fazla, ilk defa Panenka atan Emre mi" diyen olacaktır mutlaka ama Sneijder sana penaltı kullanma jesti yapıyorsa, sen ciddi bir vuruşla o topu filelere yollayacaksın. O vuruşun gol olması sonrasında "Umarım bunu lig maçında denemez" korkumuz kazanılan ikinci penaltıyı kaçırmasıyla son erdi, zira rakip kaleciyi küçümsemenin iyi bir dersini aldı Emre... Futbolun tanrıları sağlam çarptı Emre'yi, iyi de oldu...

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Mustafa Kamil Abitoğlu, Bülent Gökçü, Asım Yusuf Öz
Galatasaray: Sinan Bolat, Tarık Çamdal, Semih Kaya (Dk. 46 Sinan Gümüş), Hakan Balta, Telles, Emre Çolak, Dzemaili, Yekta Kurtuluş, Yasin Öztekin (Dk. 78 Aydın Yılmaz), Sneijder (Dk. 55 Olcan Adın), Pandev
Manisaspor: Umut Kaya (Dk. 58 Bayram Olgun), Muhammet Sercan Türkeri, Ümit Yasin Arslan, Erdi Öner, Berk Neziroğluları, Metin Yüksel (Dk. 46 Subasic), Oğuzhan Kayar, Sefa Küpeli (Dk. 45 Mikic), Hakan Barış, İsmail Köse, Dimitrov
Goller: Dk. 34 Dzemaili, Dk. 40 Emre Çolak (Penaltıdan), Dk. 68 ve 88 Pandev (Galatasaray)
Kırmızı kart: Dk. 39 Muhammet Sercan Türkeri (Manisaspor)
Sarı kartlar: Dk. 42 Dzemaili, Dk. 78 Yekta Kurtuluş (Galatasaray), Dk. 42 Sefa Küpeli, Dk. 49 Berk Neziroğluları, Dk. 90 Ümit Yasin Arslan, Dk. 90+1 Mikic (Manisaspor)

2 Mart 2015 Pazartesi

Galatasaray:3-1:Kayseri Erciyesspor


Lider olarak çıkmıştı Galatasaray, Kayseri Erciyesspor maçına  kendisine uğursuz gelen cuma gecelerinden birinde, hiç de beklemediği bir liderlikti bu aslında. Sivas'ı deplasmanda devirdikten sonra Beşiktaş'ın Eskişehir'de kaybetmesi bekleniyordu ama Fenerbahçe'nin Kadıköy'de Roberto Carlos'un Akhisar Belediyesi'ne puan bırakacağı, hatta kaybedeceği tahmin edilmiyordu. Futbol işte, çoğunlukla sonuçlar belli olsa da, rakibi "küçümsemeye" gelmez, tokadı yersin en ummadığın anda. Kendilerine liderliği getiren Fenerbahçe-Akhisar Belediyespor maçından dersini almış olan Galatasaray'lı topçular, puan sıralamasının zayıf ekiplerinden Kayseri Erciyesspor'u küçümsemeden, ciddiye alarak, liderliği devam ettirmek için çıktılar maça. Hızlı da başladı Galatasaray, golü de erken buldu Bruma'nın getirdiği ve Umut'un tamamladığı topla. Soyunma odasında Hamza Hamzaoğlu'nun yazdığı senaryo kusursuz işlemişti, erken gol geldi, ardından bir de ikincisi gelip, farka gidilecek ve üç puan garantilenecekti. Bruma'nın karşı karşıya vuruşunu CanerSneijder ve Hamit'in uzak mesafeli toplarında Zülküf başarılı olunca, ikinci gol gelmedi ama deplasman takımı Sneijder'in memleketlisi, Real Madrid günlerinden takım arkadaşı Drenthe'nin harika pasına Vleminckx'in "Allah ne verdiyse abanmasıyla" jeneriklik bir golle beraberliği sağladı.
Soyunma odasına pek rahat gitmedi Galatasaray ama dönüşte bu işi "evelemeden gevelemeden" bitirmeye o kadar niyetliydiler ki, işler sıkıştığında bu sene "çilingir" görevine soyunan Chedjou'nun kafasıyla tekrar öne geçmesini bildi. "Golden çok pozisyon öncesi Selçuk'la Chedjou'nun göz göze gelip anlaşmaları beni mutlu etti" diyordu Hamza hoca öne geçtikleri golü anlatırken. İkinci yarı da farkı arttırmak için çabaladı Galatasaray, lakin bir türlü üçüncü gol gelmezken, uzatmalarda sonradan oyuna giren Sylla sezon sonu geldiğinde yapılacak muhasebelerde belki de şampiyonluğu etkileyecek, takımını kümede tutacak bir pozisyonda topu Muslera'ya nişanladı. Ve pozisyon dönüşünde Sneijder öyle bir gol attı ki, "bu takımın tartışmasız 10 numarası benim" diye bir kez daha onaylattı cümle aleme...
Galatasaray, bazı bölümlerinde zorlansa da hak ederek aldığı 3 puanla zirvedeki yerini bu hafta da garantilerken, cumartesi Konya'da Fenerbahçe'nin, bu gece de Beşiktaş'ın Balıkesir karşısında ikişer puanları bırakmasıyla oldukça kârlı bir haftayı geride bırakmış oldu...


Wesley Sneijder:
Memleketin spor yorumcusu da, teknik adamı da, hocası da, futbolcusu da sık sık yabancı düşmanlığını hortlatarak "Bize para verilmezken, şu yabancılar milyon dolarlar alıyor" diye veryansınlarda bulunuyorlar ya, maalesef Sneijder de bu isyanlardan payını çokça almıştı. Ama, Wesley'in dünkü oyunu, maçı kazanma isteği, özellikle attığı goldeki çabasını gördükten sonra bazılarının da kendisine bir özür borcu yok mu acaba? Bizler Metin Oktay'ı seyredememiş nesil olarak Taçsız Kral'ı anlatan anılarla büyüdük ama Hagi'yi seyretmenin gururunu ve mutluluğunu hep yaşadık. Yeni nesil bizden Hagi'yi dinlerken o günlere imrenerek bakıyor ya, onlar da şu an elindeki değeri doya doya sahiplensin, doya doya izlesin Sneijder'i zira ilerde çocuklarına ve torunlarına "Bu takımda Sneijder oynadı ve bu gözler onu canlı canlı seyretti" diye onurla anlatacaktır.


Hamit Altıntop:
Balıkesirspor maçında Melo'nun sedye ile sahayı terketmesi sonrası Sivasspor maçına yetişeceğini beklerken, orada da tedbir amaçlı sahaya sürülmediğini zannederken, hepimizi şoke eden bir haberle sarsıldık hafta içi: Melo ameliyat olmuştu. Biz sakatlığı ona yakıştıramazken, pitbull hastanede pozlar veriyordu. Takım için böyle vazgeçilmez bir oyuncunun boşluğu nasıl dolacak endişesi yaşanırken, Sivasspor maçından sonra Erciyesspor karşısında da Hamit sahanın yıldızlarından biriydi Galatasaray adına. Blogumuzun sıkı takipçileri iyi bilir, istatistik kağıdındaki rakamlarla çok aramız yoktur, maç izlerken gözümüzün gördüğü, kalbimizin attığı, aklımızın aldığına inanırız ya, Hamit'in maçta kaç kilometre koştuğunu bilmeyiz de, sahanın her yerinde Hamit vardı cuma gecesi. Sadece pozisyonun gereklerini yapmadı, yeri geldi son adam gibi defanstan top da çıkardı, basketboldaki Yugoslav faulü misali atak kesmek için rakibini de düşürdü, Zülküf'e de o sert şutlarını tanıttı. Hamit bu form grafiğini sürdürürse, sakatlık dönüşü Melo'nun forması da tehlikeye girer, hele ki Melo'suz Hamza Hocaya +1 yabancı hakkı şansı da ele geçmişken...



Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Arena
Hakemler: Tolga Özkalfa, Volkan Narinç, Cevdet Kömürcüoğlu
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Koray Günter, Olcan Adın, Bruma (Dk. 78 Emre Çolak), Selçuk İnan, Hamit Altıntop, Yasin Öztekin (Dk. 68 Telles), Sneijder (Dk. 90+3 Dzemaili), Umut Bulut
Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor: Zülküf Özer, Caner Osmanpaşa (Dk. 30 Barış Memiş), Diakhate, Boye, Anıl Karaer, Cenk Ahmet Alkılıç, Yasin Pehlivan, Murat Yıldırım (Dk. 82 Sylla), Serdar Gürler (Dk. 71 Necati Ateş), Drenthe, Vleminckx
Goller: Dk. 5 Umut Bulut, Dk. 53 Chedjou, Dk. 90+1 Sneijder (Galatasaray), Dk. 31 Vleminckx (Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor)
Sarı kartlar: Cenk Ahmet Alkılıç, Dk. 72 Yasin Pehlivan (Suat Altın İnşaat Kayseri Erciyesspor), Dk. 70 Hamit Altıntop, Dk. 88 Emre Çolak (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin