30 Ekim 2016 Pazar

Adanaspor:0-1:Galatasaray


Maçı canlı izleme şansım olmadı, bir nişan dolayısıyla televizyonsuz bir ortamdaydık ve Adanaspor-Galatasaray maçı ile ilgili gelişmeleri twitterdan takip etme durumunda kaldık. "Galatasaray golü bulacak", "Bu gece farklı bir Galatasaray var", "Şu anda atılacak gol, golleri de getirecek" diye ümit ve heyecanla başlayan tweetlerden sonra, "Bu takım niye oynamıyor?", "Eren'e kimse orta yapmıyor", "Sabri'ye bu kadar verilen şans Cavanda ve Linnes'e neden verilmiyor, oynamadan nasıl gelişmeleri bekleniyor" ve "Sneijder'siz Galatasaray iki pas dahi yapamıyor" diye yazılanları okuyarak devre bitiyordu. İlk 45 dakika için istatistikler kötü değildi de, tweetler "fenaydı", kararıyordu bünye takip ettiğim renkdaşlarımın yazılarını okudukça. İkinci devrede de "kara bulutlar" kaplamıştı "tweet alemini". "Podolski neden oynuyor?"dan tutun da "Selçuk devre arasında ücretsiz gönderilmeye" kadar uzanıyordu yelpaze. Aziz Üstel bile oyun kurallarını hatırlatıyordu Galatasaraylı topçulara "Futbolda gol atmak için topun kale çizgisini geçmesi gerekiyor" derken, Bruma'nin füzesi dağıtıyordu kara bulutları. Yasin-Sinan ve Tolga-De Jong değişiklikleri de beğenilmezken, "Podolski yürüyemiyor, Josue girsin" artık diye Riekerink hocaya akıl verenler de vardı...


Galatasaray deplasmanda bir atıp, üç puanı cebe koyarken, yine twitterda Galatasaray'ın bu gece pas rekoru kırdığı konuşuluyordu. İstatistik deyince aklıma gelen iki veciz söz vardır, biri Sir Alex Ferguson'un "İstatistik mini eteğe benzer, çok şey gösterir ama asıl göstermesi gerekeni göstermez"i ve diğeri Metin Türel'in istatistik işini yerle bir eden vecizesi: "Hagi sana 40 metreden bir çakar, nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri." Son senelerde sayılar ve rakamlar futbolumuza o kadar çok girdi ki, artık bu güzel oyundan zevk alamaz noktaya geldik. "Koşu mesafesi, kilit pas, isabetli pas, zart pas, zurt pas..." Dün gece Galatasaray 606 isabetli pas ile son üç yılın rekorunu kırmış ama ne taraftar ne de Jan Olde Riekerink bu oyundan memnun kalmamış: "Geçen hafta oyundan memnundum ama skor üzmüştü, bu hafta skor olarak mutluyum ama oyun memnun etmedi" diye dert yanıyordu Hollandalı hoca maç sonu röportajda.  600 küsür pas yapıyorsun ama kaleciyi zorlayacak pozisyon bir elin parmaklarını geçmezse, o zaman yırt at çöp kutusuna o istatistik kağıtlarını. Bizim için rakamların hiç önemi yok ama topçular o "yüzdelere" o kadar takıklar ki,  sağ kanattan boş koşu yapan arkadaşı varken isabetsiz pas atıp, haneye eksi yazılacağı korkusuyla iki adım yanındaki arkadaşına topu yuvarlıyor bizim "kaptan" maalesef.  Çok gülmüştüm, bir maçta stoper Semih en fazla isabetli pas atan oyuncu seçilmişti: Adam bütün topları ya Muslera'ya geri pas vermiş ya da yanındaki Hakan'a atmıştı.

Kötü oyunla da olsa deplasmanda kazanılan üç puan başarıdır ve Beşiktaş'ın iki puan kaybettiği bir haftada  Fenerbahçe ile aradaki puan farkı arttıkça, dış mihraklar da saldırılarını daha da ağırlaştırmaya başladılar. Karizmasından, saçından, kıyafetinden Galatasaray'ın hocasına başladıkları eleştiri, "Bir insan bu kadar iyi olamaz, vardır bi' bit yeniği" diye kişiliği sorgulanır hale gelirken, en son da Riekerink kızları üzerinden "ahlaksızca" saldırıya uğramakta.  Hocanın futbol görüşü ve teknik adamlığı üzerinden değil de ailesi üzerinden başladıysa saldırılar, bilinmeli ki Riekerink Bey doğru yoldadır. Galatasaray taraftarına düşen görev de, medyanın karalama kampanyası ile oluşturmaya çalıştığı kamuoyunu takmadan, Jan Olde Riekerink'e sonuna kadar destek vermek...



Stat: 5 Ocak Fatih Terim
Hakemler: Hüseyin Göçek, Mustafa Emre Eyisoy, Kemal Yılmaz
Adanaspor: Karacic, Viera, Ramos, Digao, Renan Diniz, Tevfik Altındağ, Renan Da Silva, Koman (Dk. 88 Emre Uğur Uruç), Bekir Yılmaz, Roni (Dk. 69 Ahmet Dereli), Edgar Da Silva (Dk. 78 Magaye)
Galatasaray: Muslera, Chedjou, Carole, Semih Kaya, Sabri Sarıoğlu, Tolga Ciğerci (Dk. 60 De Jong), Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 60 Sinan Gümüş) , Bruma, Podolski (Dk. 83 Josue), Eren Derdiyok
Gol: Dk. 71 Bruma (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 42 Chedjou, Dk. 55 Tolga Ciğerci, Dk. 58 Selçuk İnan, Dk. 72 Bruma (Galatasaray), Dk. 59 Renan Diniz, Dk. 65 Renan da Silva, Dk. 77 Bekir Yılmaz (Adanaspor)

23 Ekim 2016 Pazar

Galatasaray:0-1:Trabzonspor


34 haftalık bu upuzun ligde mağlubiyet mutlaka olacaktır da, mühim olan beklenmedik bu skorların ardından ayakta durmak, birlikte durmak, Galatasaray'ın tökezlemesini bekleyenlerin yüzünü güldürmemektir. Beşiktaş beraberliği sonrası "alttan alttan" Riekerink hocaya sallayanlar, bugün daha yüksek dille seslendirmeye başladılar "niyetlerini"... İşte bu gece "Fenerbahçeli" Rıdvan Dilmen ile "Beşiktaşlı" Güntekin Onay'ın Galatasaray yönetiminin akreditasyon vermediği NTV kanalında yaptığı programda "şeytan" lakaplı eski topçunun yorumları:

"3 maç kaybettin mi ne Riekerink kalır ne bir şey."
"Oyunu okumak hüner ister! Ne Beşiktaş maçında, ne de Kayserispor, ne bugün Riekerink galibiyet için değişiklik yapmıyor''
"Tolga Ciğerci 10 pasın 9'unda isabetli oynar tabii ki. Yana oynarsa olur, geriye olursa olur"
"Riekerink'in yaptığı oyuncu değişikliklerinin daha bu sezon Galatasaray'ın lehine olduğunu görmedim."

Programı seyretmiyorum, belki daha fazla şeyler söylemiştir de, twitter ortamında paylaşılanlar yukarıda. Yarın gazetelerde de benzer yazılar ve yorumlar gelecektir, zira lig başından beri "tökezlememizi" bekleyenler şu anda "ellerini sıvazlıyordur"... Galatasaray taraftarına düşen görev takımın arkasında durup, takılmamızı bekleyenlere prim vermemektir...


Maça dönersek, tek kale oynadığımız bir müsabakada, Trabzonspor tek atak yaptı, yardımcı hakemin durduğu yerin yanlış olması ile kaçırdığı ofsayt pozisyonundan gelen golle üç puanı aldı. Geçen hafta nasıl ki Ankara'da maçın ikinci devresi Muslera devleşmişti, bu gece de 10 oyuncuyla kapanan Trabzonspor'da Onur Kıvrak, kariyerinin  başarılı maçlarından birini oynadı. Onur da yetmedi, futbolun ilahları da Karadenizlilerin yanındaydı, son saniyelerde Eren'in rövaşetasının Onur'un bakışları arasında direkten dönmesi başka nasıl açıklanabilir ki? Cevad Prekazi'nin bir zamanlar dediği gibi "topun canı vardır, istemezse girmez", bu gece geçmek istemedi çizgiyi meşin yuvarlak...


İç saha maçlarında taraftarın desteği ile sürekli atak oynayan Galatasaray'da Sabri'nin yerine Cavanda denenmeli yazmıştık bir kaç hafta evvel, Sabri ise daha çok deplasmanlarda tercih edilmeliydi, öyle de yaptı hoca bu gece. Rakibin  tam takım savunma yaptığı bu maçta Belçikalı topçu kendisinden beklenildiği kadar destekleyemedi ileri uçtaki arkadaşlarını. Bir de bir kaç maçtır dikkatimi çeken bir konu Cavanda'nın savunma yaparken ve rakibi kovalarken sanki "ağır çekim" koşan bir hali var, "halatla geriye çekilir" gibi, gitmiyor, gidemiyor... Bana mı öyle geliyor yoksa?


Bruma, her maç performansını daha da yukarıya çıkarıyor, çalım attıkça atıyor, adam geçtikçe geçiyor. Bu gece Portekizli topçu Trabzonspor'un sağ ve sol beklerini "kevgire çevirdi"... İki adamı, üç adamı yerlere yatıran Bruma, son pasları daha da isabetli yapsa, kırmış olduğu "çalım rekorları" gibi her hafta asist rekorlarını da yeniler... Bu formunu devam ettirmesi durumunda Galatasaray'a bütçesini düzelttirecek "büyük paralar" kazandırarak devre arası büyük ihtimalle bu diyarlardan uçacak gidecek de, Ribery'ye doyamadığımız gibi, onu da yad ellerde izlerken, "Ulan keşke biraz daha kalsaydı Galatasaray'da be" diyeceğiz...

Uğur Demirok'la bitirelim. Galatasaray altyapısından yetişmiş, fazla şans alamasa da şampiyon olmuş kadroda ismi geçen ve geçtiğimiz yıllar az kalsın tekrar yuvaya dönebilecek durumdaki bu oyuncu, Trabzonspor adına sahanın en başarılılarından biriyken, maç sonu Lig TV kameralarına verdiği demeçle "bir çuval inciri berbat etti." Galip geldiğin maçta sevincini takım arkadaşlarıyla kutlamak varken, Galatasaray taraftarına laf söylemek kimsenin haddine değildir. "Trabzonspor tarihini" okuma nasihatinde bulunan Uğur'a twitterda bir renktaşımız şöyle cevap yazmız: "Açıp Trabzonspor tarihini okudum. Özet geçeyim: 30 yıldır şampiyon olamıyorlar"



Stat: Türk Telekom
Hakemler: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Hakan Yemişken
Galatasaray: Muslera, Cavanda (Dk. 69 Sinan Gümüş), Chedjou, Semih Kaya, Carole, Tolga Ciğerci, Selçuk İnan (Dk. 79 De Jong), Podolski, Sneijder (Dk. 69 Josue), Bruma, Eren Derdiyok
Trabzonspor: Onur Kıvrak, Zeki Yavru, Uğur Demirok, Durica, Mustafa Akbaş, Okay Yokuşlu, Onazi (Dk. 89 Akakpo), Mehmet Ekici, Bero (Dk. 59 Güray Vural), Castillo (Dk. 26 Yusuf Erdoğan), N'Doye
Gol: Dk. 17 N'Doye (Trabzonspor)
Sarı kartlar: Dk. 37 N'Doye, Dk. 74 Uğur Demirok, Dk. 89 Onazi (Trabzonspor)

15 Ekim 2016 Cumartesi

Gençlerbirliği:0-1:Galatasaray


Müthiş bir dönüş sergilenerek kazanılan Antalyaspor maçının havası araya giren "milli maç haftasıyla" soğurken, Galatasaray yıllardır puan bıraktığı Gençlerbirliği deplasmanına kazanmak ve "şampiyonluk yürüyüşünü" sürdürmek için çıkmıştı. Milli takımlara gidenler, ulusal kamplarda sakatlananlar ve son dakika dönenler derken, "Bay" Riekerink, sakat Sneijder dışında yine de "kazanan" kadrosunu bozmamıştı. Sneijder'in yerine Podolski mi Josue mi oynayacak derken, Portekizli'den yana kullanmıştı tercihi Galatasaray'ın hocası, daha 90 dakika çıkaracak güçte görmemişti Alman panzerini...


Oyuna fena da başlamadı Galatasaray, özellikle Carole'un getirdiği toplarda Eren rakip kalecinin yüreğini ağzına getirdi de, Galatasaray'dan çok sık görmediğimiz bir "kontra" ile Galatasaray, soğuk Ankara ayazında taraftarının yüreğini ısıtıyordu. Josue'nin başlattığı atakta Yasin, Eren'e "al da at" dedi de, futbolun ilahları bu gece skor tabelasını Bruma'nın değiştirmesini dilemişti belli ki, seken top boş kaleye kafayla yuvarlanmak üzere genç oyuncunun önüne düşmüştü... Eren golü yapamadığı için Yasin'in pası istatistik kağıdına asist olarak yazılmayacak belki ama Yasin Öztekin'de geçen seneye göre büyük bir değişim göze çarpıyor. Geçtiğimiz sezon bencilliği ile, gereksiz top ezmesi ve zamansız şutları ile sadece taraftarın değil, zaman zaman takım arkadaşlarının da tepkisini çeken "gurbetçi" topçu, bu gece hep "paylaşmaktan" yanaydı, "oynatmaktı" arzusu, takıma katkı sağlamaktı niyeti. "Podolski, Sinan kenarda dururken, neden sürekli Yasin'le başlıyor Riekerink?" diyenlere, bu geceki "paylaşımcı" oyun bir cevap olabilir. Hızı ve birebir adam eksiltmesine "oyun zekasını" da eklemeye başlamış ki, formayı sıkıca kapmış hocadan Yasin...Devam etsin...


İlk devre atılacak gollerle maç bitmesi gerekirken, devreye 1-0 önde girince, dönüşte de ev sahibi önce beraberlik, sonra da galibiyet için "asıldı da asıldı"... Galatasaray ise kalesinde Muslera'ya güvenerek Hamza Hamzaoğlu'ndan kalma "skoru koruma" oyununu oynadı. Hal böyle olup, rakibi üzerine çekersen, oyunu kendi yarı alanında kabul edersen, kalende de pozisyon görmen çok doğal... Gole çok yaklaştı Gençlerbirliği ama onlar da Muslera'yı geçemediler, topu ağlarla buluşturamadılar. Akhisar Belediyespor'un eski hocası Cihat Arslan, bu sezonki maçtan sonra "Muslera ligde haksız rekabet yaratıyor" demişti ya, "Deli İbo"'da az saç baş yolmadı "yeşil dev"in yaptığı kurtarışlar sonrası...


Siyahla beyaz, gece ile gündüz kadar birbirinin zıddı iki devre sonunda Galatasaray, Ankara'dan üç puanla dönerken, lider Başakşehirspor'un puan kaybetme olanağının olduğu haftada şimdilik puan tablosunda ikinci sıraya kondu. O kadar değişkendi ki devreler, Selçuk ve Tolga, koskoca 45 dakikada toplamda 4-5 hatalı pas yapmışken, ikinci devre "döküldüler" desek yeridir. Almanya'dan geldiği ve "ayağının tozuyla çıktığı" Beşiktaş Süper Kupa maçından beri sergilediği performansla Milli Takıma çağrılan Tolga Ciğerci, bu gece belki de Galatasaray'daki en kötü maçını çıkardı. Ama... Futbolda güzel bir söz vardır ya "Kötü oynarsın ama kötü koşamazsın" diye, yine de en fazla koşanlar arasındadır Tolga Ciğerci bu gece. Uzatmalarda rakip ceza sahasına kadar koşup, golle burun buruna gelirken, dönüşünde de kendi ceza sahası önünde rakipten top çalmak, her "babayiğidin" işi olmasa gerek.  Bi' de şansı yağver gitse de bir gol atsa ve rahatlasa, her halinden o golü ne kadar arzuladığı belli oluyor.


Penaltı ya da kırmızı kart çıkarmayınca maçın hakemi pek konuşulmuyor ama Cüneyt Çakır, bu gece iki takım adına da kötü bir yönetim sergiledi. Sabri'ye gösterdiği sarı kart, rakibin Carole'u formasından çektiği ve Galatasaraylı topçu aleyhine çaldığı faul, son saniyelerde Gençlerbirliği'ne vermediği faul, Eren'in sarı kartı, say say bitmez... Dışarıda beğenilip, bizim ligde tartışılıyorsa Cüneyt Çakır, buraları "küçük" görüyor mu desek ne?


Stat: Ankara 19 Mayıs
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
Gençlerbirliği: Hopf, Ahmet Oğuz, Ahmet Çalık, Kulusic, Uğur Çiftçi, Selçuk Şahin, Khalili, Serdar Gürler (Dk. 61 Muric), Landel (Dk. 68 İrfan Can Kahveci), Aydın Karabulut, Stancu (Dk. 84 Rantie)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu (Dk. 52 Cavanda), Chedjou, Hakan Balta, Carole, Selçuk İnan, Tolga Ciğerci, Yasin Öztekin (Dk. 84 Hamit Altıntop), Bruma, Josue (Dk. 68 Podolski), Eren Derdiyok
Gol: Dk. 13 Bruma (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 28 Khalili, Dk. 61 Kulusic (Gençlerbirliği), Dk. 42 Sabri Sarıoğlu, Dk. 69 Carole, Dk. 82 Eren Derdiyok (Galatasaray)

11 Ekim 2016 Salı

Afyon Deplasmanı ve Genç Tribüncüler

Pasoligi protesto edenler ne mi yapıyor? Sevdalarının peşinde koşuyor... Genç takım maçı olur, PAF takım maçı olur, basketbol ya da voleybol, armanın destekçisi olmak için illaki Pasolig almaya gerek yok ki? İşte, Bursaspor tribünlerinden e-bilete direnenlerin deplasman öyküsü... Yeşil-beyazlıların "deplasman" kaçırmayanlarından Yunus Erol'un ultras/Movement blog için yazmış olduğu Afyon Belediyesi-Bursaspor Durmazlar basketbol maç yazısı... Kalemine, yüreğine sağlık kardeşim...


Afyon Deplasmanı  ve Genç Tribüncüler
Bursaspor Basketbol  iki sene önce Çekirge deki ufak salonda Bostanlı maçına çıktığında “Elbet bir gün Eurolig de Pana deplasmanı yapacağız.” hayali kuranların kurduğu ve temeli  Bursa’daki  çok sağlam basketbol  kültürüne  dayanan bir takım.  Takım satın alıp üst liglerden başlamak yerine mücadele edip ligleri tek tek geçerek 5 sene içinde  Basketbol  Süper Ligi nde  Avrupa  için mücadele eden takımı  oluşturmayı  seçti Bursaspor camiası. Pasoligi protesto edip futbol  maçlarına gitmeyen tribüncüler için tutunacak en sağlam dal oldu basketbol takımı.  Hedefler ve hayaller  doğrultusunda pasolig bir gün kalksa bile bu desteğin azalmayacağını, basketbol  tribününün bir kültür olarak büyüyerek  devam edeceğini  de belirtmek lazım.
 Bursaspor Basketbol  maddi imkanlar dahilinde yabancılarını Balkanlar’dan seçerek TBL nin genel  ABD li zenci basketbolcu tercihlerine ters bir kadro yapılanmasını tercih etti. Ligin tecrübeli yerlilerini de kadrosuna katarak play off için iddialı, devamında da mücadele ederek üst ligi zorlayacak bir takım kurdu. Geçen hafta  Bursa da zor geçen maçta ligin orta seviye takımlarından Bandırma Kırmızı yı tribünün itici gücüyle yendik. Bu hafta rakip deplasmanda ligin iddialı ilk 4 ekibinden  biri Afyon’du.
 Hayatı  uzak deplasman kafasında yaşayan bizler için 6 ay sonra gelen deplasman her şeyden güzeldi.
Afyon'a da Bursaspor un peşinde ilk defa gidecek olmamız daha önce gidilmemiş yerlere deplasman yapma duygusu ile daha pazartesiden deplasman otobüsü listesini yapıp salı minibüsümüzü ayarladık.
Cumartesi sabah kahvaltıdan sonra yola çıkarken kontenjan ve bilet sıkıntısı dışında her şey deplasman yolunun kendi ritüelleri dahilinde güzeldi.  Bize ayrılan bilet 130 dan 170 e çıksa da  maça girene kadar telefon susmak bilmedi.  Bir an önce kendimizi  üst lige atıp bu ufak salonlardan ve kafalardan kurtulmak şart. Deplasman kontenjanı konusunda Bursaspor un ilgili yönetici ve idarecilerinin daha aktif rol alması ve taraftara yardımcı olması gerekli.
Afyon da 250 civarı taraftarımızın desteği  ile maça iyi başladık.  İlk devreyi  de  4 sayıyla geride kapatsak da maç için umudumuz devam ediyordu. 3. Periyotta Afyon un  5 3 lüğü ile fark açıldı. Dejan  2. Pivotumuz Cem sakat olduğu için neredeyse tüm maç oynadı. Takıma yansıyan bu yorgunluktan dolayı rakibe karşı son periyotta da direnç gösteremeyip maçı kaybettik. TBL de bu böyle mağlubiyetler olacak. Zamanla sakatlıklar geçince ve rotasyonumuz genişleyince Afyon gibi zor deplasman maçlarından da galibiyetler gelecektir.
Afyon deplasmanında bizi mağlubiyetten daha çok üzen  genç taraftarlarımızın davranışları,tavrıydı.
Tribün ve deplasman sevdiğin takımın iyi olması maçı alması için yapılır. Bunu yaparken keyif alırsan işte o zaman olmuştur bu iş. Öncelik takıma destektir. Laylay gogoy için şekil için tribün yapılmaz. Tribün yaparken hakkını  verirsin. Takım maçı da alırsa ondan sonra laylay yapılır. Tribün gerektiğinde rakibe ve rakip tribüne gerekli tepkiyi olması gereken sertlikte verir. Daha 5. Dakika ufacık bir gerginlikte koltuk kırıp rakip tribüne atmak  Bursaspor tribününün kalibresine yakışacak hareketler değildir. Hele hele tribün hayatında hiç karşılaşmadığın senden 4 level düşük tribüne çoluk çoluğa küfür etmek için besteyle bağırmak bizim ayıbımızdır. Bursaspor, Teksas tribününün alemde ciddi ağırlı vardır.  Bu ağırlığa uygun davranıp takımı sesin kısılana kadar desteklemek tribüncüysen boynunun borcudur.
 Genç kardeşlerimiz (hepsi değil tabii ki) deplasman yolu boyunca sürekli alkol alıp şehre yarı baygın girip tribünde baygın şekilde sadece maç başında bağırmayı check in yapıp buradayız demeyi ufacık gerginlikte muhatabın asla olamayacak tribüne koltuk atmayı 13 yaşındaki cocuklara el kol hareketi yapıp gider yapmayı maçta geri düşünce öyle boş gözlerle sahaya bakıp susmayı sonra maçtan salondan çıkarken uyanıp etrafa salça olmak için saçma sapan bağırmayı tribüncülük  zannediyorsa büyük yanılgı içindeler. Tribünde olmak takımını desteklemek deplasman yapmak böyle bir şey değil arkadaşlar.  Bu kadar eleştirirken genç kardeşlerimiz neden böyle oldu neden anlatamadık onlara sorusunu tabi ki kendimize soruyoruz.  İletişim çağında tribünde ciddi bir iletişimsizlik yaşadığımız kesin.
Emek harcayıp  parasından vaktinden ayırıp sevdasının peşinde deplasman yapan tüm kardeşlerimin ayağına sağlık. Ne kadar sitem etsek de bu yolda hep beraberiz kardeşlerimizle. Beraber güzel tribün yapmak için mücadele edeceğiz.  Sevdamızın peşinde koşturmaya,Bursaspor için mücadele etmeye devam.
Bir gün Panathinaikos  deplasman dönüşü yazmak ümidiyle …
Saygılarımla.

3 Ekim 2016 Pazartesi

Golenzo Ultras


Hep İstanbul'da başlamayacak ya, başarı hikayeleri. Golenzo Ultras'ın masalı da Samsunspor tribünlerinde başlar... Deplasmanlar, organizasyonlar, taraftar örgütlenmeleri derken, kırmızı-beyazlı taraftarların ülkede ve dünyada diğer taraftar gruplarında olduğu gibi "kaliteli" taraftar ürünlerine ihtiyacını fark eder ve taraftarın bu ürünlere ulaşmasını kolaylaştırmak hem de renktaşlarının sevdalarını her ortamda  tüm şehre karşı  ortaya koyabilmesine vesile olmak  için yola çıkar iki arkadaş,,, Tekstilcilik yoktur serde ama taraftarın arasından gelmişlerdir, ihtiyacını, zevkini, beğenisini bilirler ve öncelikle  t-shirt üretmeye karar verirler. Sonra da polar çıkacaktır da isim ne konacaktır: Öyle olsun, böyle olsun derken, biri Gol der, öteki de Enzo Schifo hayranlığından sonuna Enzo ekler ve Golenzo Ultras markası doğar. Sadece renkdaşlarını giydirmekle kalmazlar, ilk göz ağrıları Samsunspor'a da 5555 lira değerinde ürün bağışlarlar Samsunstore'larda satılması için... Hem de iki defa ard arda...  "Canım feda olsun sana" diye bağırmak kolay tribünde de, yönetici bile elini cebine atmazken, taraftarın bu jesti beğeni toplar Karadeniz sahilinde...



Şehirde, tribünde mutludurlar da iş güç onların da yollarını İstanbul'a sürükler... "Devam mı?" derler, cevap bellidir ve tekstilin merkezi Zeytinburnu'nda bir dükkan ve ofis ayarlayarak, ülke tribünlerine ürün tasarlamaya başlarlar. Tasarımlar şıktır, kumaş kalitelidir de, tanınmak kolay olmaz, sosyal medyayı devreye sokarlar, facebook, instagram derken, siparişler gelmeye başlar, ürünleri teslim alanlar etrafına da tavsiye edince Golenzo Ultras büyür de büyür... Yaz sezonu sona ererken, elde neredeyse t-shirt kalmazken, 2017 Sonbahar-Kış sezonu için çalışmalar da son aşamalara gelmiştir bile... "Tribün Modasını Hayatına Taşı" mottosu doğrultusunda okulda, işte, sokakta, yaşamın her anında "casual" giyinmeyi sevenler için montlar, bereler, atkılar üretileceği haberini aldık, heyecanla bekliyoruz...



Tanıtım dedik ya, biz de geç tanıştık Golenzo Ultras ile, davet edildik, Zeytinburnu'ndaki ofise gittik ama çıkmak istemedik... Tribün bilen insanlarla zaten muhabbet muhabbeti açar da, el emeği göz nuru yapılan dekorasyonlarla süslenmiş duvarlar, stickerlar, atkılar, t-shirtler... "Ne yaparsan yap, aşk ile yap" diyordu değil mi Kenan Doğulu şarkısında, aşk ve şevkle yapılan iş, hem ürünlere, hem mekana yansımış... Bizden tavsiye, yolunuz o taraflara düşerse, Golenzo Ultras'a bir uğrayın derin...





2 Ekim 2016 Pazar

Galatasaray:3-1:Antalyaspor


Samimiyet testi... Evet, yarın Türk medyası için samimiyet testi günü... Bakalım yurdum yazılı ve görsel medyası bu imtihandan nasıl çıkacak... Geçen hafta Beşiktaş karşısında deplasmanda 2-0 öne geçip, ikinci yarıda yediği gollerle beraberlikle sahadan ayrılan Galatasaray'da, yaptığı oyuncu değişiklikleri ve zamanlamasıyla "çarmıha gerilen" Riekerink hoca, bugün takımı 1-0 mağlup iken, ikinci yarıya iki değişiklikle başlayıp, bu topçulardan biri olan Podolskı 2 gol atıp, maç 3-2 sonuçlanınca, bir hafta önce eleştirilen Jan Olde Riekerink, yarın kahraman ilan edilmesi gerekir... İlan edilir mi? Benim bildiğim Türk medyası, "Selçuk'un serbest vuruşu" der, "Podolski'nin dönüşü" der ama "Riekerink yaptığı hamlelerle maçı çevirdi" yazmaz... Yazmaz... Yazamaz da, Mayıs ayında  "seve seve" Riekerink Bey yazacaklar...


"Son nefes verilene kadar Allah'tan ümit kesilmez", işler kötü gitse de, berbatlaşsa da, çalışmaktan, denemekten vazgeçmeyeceksin, Selçuk bile kendisine olan güvenini yitirmeye başlamışken, hocası Riekerink ona hep güvendi ve bugün 67. dakikada "şans kapısını çaldı". Kaptan Selçuk ya o kapıyı sonuna kadar açacaktı, ya da elinin tersiyle itecekti. Sneijder'in sakatlanması sonrası ikinci yarı kenara alınınca Hollandalı topçu, kazanılan serbest vuruşta topun başında Selçuk kaldı, Wesley olsa topu o kullanırdı, gol olur olmaz bilinmez de, futbol tanrıları Selçuk için kurgulamışlardı senaryolarını. Selçuk da öyle bir vurdu ki, hem takımını oyunda tuttu, hem de on birde yerini sağlama aldı...


Oyuna dönersek, coşkulu taraftarı önünde maça galibiyet amacıyla başlayan Galatasaray, sezonun en iyi çıkış yapan topçusu Tolga Ciğerci'nin "nazara gelip" yaptığı top kaybı sonrası erken dakikalarda yenik duruma düştü düşmesine de, artık o geçen yılki Galatasaray yoktu sahada... Kırılganlık, hayal kırıklığı, umutsuzluk yoktu... Beraberlik için yüklenmek vardı rakip kaleye, oyun Antalyaspor tarafına yıkıldı da, Akdenzliler 11 kişiyle savundular kalelerini. Özellikle Diego ve Chico gibi iki kule, "kuş uçurtmadılar" kendi hava sahalarında. İki hafta evvel yazmıştık blog sayfalarında, iç sahada eğer sakat değilse Cavanda ile başlamalı Galatasaray diye, 450. maçına çıkan Sabri, Belçikalı arkadaşı ile yer değişip, Sneijder'in yerine de Podolski girince, ikinci yarıya da baskılı ve arzulu başladı ev sahibi. Bu istek, önce Selçuk'un harika serbest vuruş golüyle meyvesini verdi, sonra da Podolski'nin "bitiricilik" örneği sergilediği iki golle skora yansıdı. Bruma her zamanki gibi "rüzgarın oğlu", Muslera artık sadece kurtarmıyor, "orta sahada çalım da atıyor"... Galatasaray emin adımlarla hedefe koşuyor...


Biz e-bilete karşı olan tavrımızı koruyoruz, "bir yemin ettim ki dönemem" havasındayız da, her hafta daha iyi top oynayan Galatasaray, taraftarını da çekmeye başladı TT Arena'ya. Bugün gündüz saatlerinde oynanan maçta 40 binden fazla taraftar Ali Sami Yen günlerinde olduğu gibi coşturdu takımı... Helal olsun...

Toparlayacak olursak, son sanıye golü de attı Galatasaray, deplasmanda maç da kazandı Galatasaray, derbiden puan da çıkardı Galatasaray, yenik durumdan gelip üç atarak maç da kazandı Galatasaray. Peki, şampiyon olmak için başka ne gerek?
Beşiktaş maçı sonrası yazdık "Bu takım bu sene şampiyon olacak" diye, evet bir hafta daha geride kaldı, üç puanla kapanan... Puanlar üçer üçer haneye yazılıyor da, Galatasaray'ın bu gidişatı rakiplerin hoşuna gitmiyor tabii... Kamuoyu yaratılıyor, gündem oluşturuluyor, motivasyon bozmak isteniyor... Topçular bu yazılanları kaale almıyor da, Galatasaray taraftarı da "sallamasın"... 
Riekerink gibi bir hocamız var, sonuna kadar arkasında duralım, Mayıs'ta tura çıkalım...





Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Özgür Yankaya, Erdinç Sezertam, Mehmet Cem Hanoğlu
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu (Dk. 46 Cavanda), Chedjou, Hakan Kadir Balta, Carole, Tolga Ciğerci, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 72 Sinan Gümüş), Sneijder (Dk. 46 Podolski), Bruma, Eren Derdiyok
Antalyaspor: Fornezzi, Celustka, Chico, Diego, Motta, Yekta Kurtuluş (Dk. 61 Makoun), Danilo (Dk. 29 Eto'o), Serdar Özkan (Dk. 66 Emre Güral), Charles, Zeki Yıldırım, Deniz Kadah
Goller: Dk. 17 Deniz Kadah (Antalyaspor), Dk. 67 Selçuk İnan, Dk. 78 ve 85 Podolski (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 61 Tolga Ciğerci (Galatasaray), Dk. 73 Chico (Antalyaspor)

Blog Widget by LinkWithin