29 Şubat 2020 Cumartesi

Fenerbahçe-Galatasaray Maçı Fotoğraf ve Videolar

Kadıköy'deki "destanı" yerinden izleyen Tevfik arkadaşımızın çekmiş olduğu fotoğraflar ve videolar...
Başka yerde yok:)


























24 Şubat 2020 Pazartesi

Fenerbahçe:1-3:Galatasaray


İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ...

Maçtan bir kaç gün evvel spor muhabirleri Galatasaray başkanı Mustafa Cengiz'e Galatasaray'ın uzun süredir Fenerbahçe'yi Kadıköy'de yenmediğini belirtip, derbi hakkındaki görüşünü sorarlar ve başkan şöyle bir cevap verir: "İnnâ fetahnâ leke fethan mubînâ..."

Fetih Süresinin ilk ayetir ve "“Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik.” manası taşımaktadır...  Bir gün "şeytanın bacağı kırılacaktı", "kumdan kale" fethedilecekti, o manasız seri bozulacaktı, kısaca "o sene bu sene" olacaktı ve bu "fetih" dün gece itibarı ile Mustafa Cengiz başkana nasip oldu... Aslında bir yıl gecikmeli geldi Kadıköy'deki galibiyet, geçen yıl da Galatasaray üç puana çok yaklaşmıştı ama Ali Palabıyık faktörü devreye girince, ev sahibi bir puana ve dolayısıyla da yenilmezlik serisinin devamına sevinmişti, zaten son yıllarda Galatasaray'ı iç sahada yenemiyorlardı da, tek gayeleri "yenilmezlik serisi"ni sürdürmekti...

Galatasaray'ın ligin ilk yarısına göre ikinci devre takıma yeni katılan oyuncularla birlikte değişen oyun yapısı ve yükselen form grafiği herkesin malumuydu, "Galatasaray gibi" oynuyordu oyuncular, hem taraftara zevk veriyor, hem kendilerinin saha içinde yüzleri gülüyor hem de rakiplerini oldukça çaresiz duruma sokuyorlardı. Rakip Fenerbahçe ise tam tersiydi, sene başında "göklere çıkarılan" oyunundan oldukça uzaktı, manasız puanlar kaybediyorlar, maçlarda rakip takıma baskı kuramıyorlardı. Hal böyle olunca, geçtiğimiz senelerde Kadıköy'de yaşanılanları da hesaba katınca Spotify'da yayın yapan Karalama Defteri adlı podcastimizin 17. bölümünde şöyle bir dilekte bulunmuştuk: "Hakem kim olursa olsun, cesur ve gördüğünü çalan bir hakem olsun..." Mevcut hakemleri de sayıp, derbiye Halil Umut Meler'in verileceği tahmininde de bulunduk ki, öngörümüzde isabet ettirdik haftanın hakemleri açıklandığında...


İki sene evvel Sami Yen'deki Başakşehir maçını yönetmişti Halil Umut Meler ve maçtan önce yazılanlar, konuşulanlar ve oluşturulan kamuoyu düşünüldüğünde hiç de kolay bir müsabakaya çıkmamıştı.  Ama "öyle ya da böyle" iki taraftan da çok fazla tepki çekmeden o maçın altından kalkabilmişti genç hakem ve son yıllarda biraz "formdan düşmüş" olsa da kendisine güveniyorduk. Maçtan günler önce Fenerbahçe başkanının "sarı lacivert kalemli" gazetecileri baş köşeye oturtup yaptığı ve bir bakıma derbi maçı için "kamuoyu" oluşturma toplantısından hiç etkilenmeden, müthiş de maç yönetti Halil Umut Meler. Seyirciyi duymadı, ev sahibi oyuncuların tahriklerine kapılmadan gördüğünü çaldı ve on üzerinden on puanlık performans sergiledi. Penaltılarda VAR'a dahi gitmedi, haklıydı zira ikisi de, Belhanda'yı ikinci sarı karttan atarken Deniz'e sarı gösterip "eyyam" yapabilirdi önceki senelerde derbi yöneten meslektaşları gibi ama kuralı işletti ona da kırmızı verdi, Ersun Yanal sahaya girince kırmızı kart çıkarırken, Fatih Terim çizgiyi geçtiği için sarı kart gösterdi ve yine "kural kitabında" yazılanı uyguladı... Kısaca, bu tarihi derbide kimseye konuşacak kelime ettirmedi 33 yaşındaki hakem... "Serdar Aziz'e penaltı vermemiş", "Fenerbahçeli oyuncuları sık sık ikaz etmiş" gibi maç sonu sarı-lacivertlilerden gelen bahanelere itimat edecek olursak, Serdar Aziz'in Falcao'ya dirseğine ve Tolgay'ın Ömer'i biçmesine kırmızı kart beklemek, Kruse'nin penaltısı sonrası 5 dakika boyunca Fatih Terim'e edilen küfürlerde yapılmayan anonsu sorgulamak, Ozan ve Serdar'ın tahriklerine kart istemek de bizim hakkımız olur, değil mi?


Maçı yöneten kişiler "adil" olup, kuralları uyguladığında mücadelenin sonucunu da sahadaki futbolcuların yetenek ve gayreti ile kulübedeki teknik adamların tecrübesi ve futbol bilgisi belirliyor. Dün gece de hem Fatih Terim hem de oyuncuları ezeli rakiplerine göre oldukça "formdaydılar" ve derbiyi de beklenilenin aksine rahatça kazandılar. "Hocalık kariyerimde nadir yaptığım bir işi yaptım ve saha antrenmanı sonrası kampa giren futbolculara konuştukları dilde yazılmış tatktikleri ev ödevi olarak verdim" diyordu Fatih Terim maç bitimi yaptığı basın toplantısında. Lemina'nın Malatya maçındaki sakatlığı sonrası sisteminin temel direği çökmüş olan tecrübeli hoca, sistemi değiştirmeyip, Seri'yi o bölgeye kaydırıp, Belhanda ve Ömer ile orta sahayı üçleyip, rakibine karşı hem üstünlük kurup, hem de Ersun Yanal'ın taktiğini bozuverdi. Kafasındaki planı oyucuları da sahaya yansıtınca kimsenin beklemediği bir ilk devre yaşandı, Galatasaray ilk 5 dakikada neredeyse 2-0 öne geçecekti, özellikle Onyekuru biraz daha becerikli olsa. Önce Seri kaçırdı savunma arkasına Nijeryalı arkadaşını, üç dakika sonra Belhanda defansın arkasına bir kez daha yolladı Onyekuru'yu ama beklenilen gol gelmiyordu. Ev sahibi Fenerbahçe ise kendi evinde diğer maçlarda sıkça yaptığı rakip sahada baskıyı Galatasaray'dan görmüş ve  ilk defa 18. dakikada rakip kaleye gelebilmişti ki, penaltı kazandı ve Kruse ile öne geçti... Yenilen golden sonra, topu ağlardan hızlı hareketlerle çıkartıp, santraya koşan sarı-kırmızılı oyunculardaki inanmışlık göze çarpıyordu. Onyekuru'nun kaçırdığı gollerden sonra Ersun Yanal'ın tedbir alacağını bekliyorduk ama rakip taraftan herhangi bir kıpırdanma olmayınca, Fatih Terim'in taktiği aynen devam etti ve pozisyonlar da gelmeyi sürdürdü. Sakatlık öncesine göre Saracchi biraz daha özgüvensiz gözükürken, ilerleyen dakikalarla o da "oyuna alıştı"ve sol kanat daha etkili işlemeye başladı, Ömer'le tehlike yaratıldı 30. dakikada sonu iyi bitmedi, bir dakika evvel de Muriç kendi kalesine atıyordu korner oldu. Galatasaray baskıyı kurmuştu, golü bekliyordu, Onyekuru vuruyor kaleciyi geçen top çizgide Ozan'ın kalçasına çarpıyordu. Gol geldi gelecek derken, Ömer'in kullandığı korner vuruşunda Donk "donk" diye kafayla çakınca topa, Kadıköy'ün büyüsü bozuluverdi... İki sene evvel "gönderilecekler listesinde" olup, Galatasaray'ın efsaneleri arasına adını yazdırmaya son sürat gidiyor Hollandalı "joker" oyuncu. Ryan Donk, pazar gecesi sadece Galatasaray'ı oyunda tutan golü atmakla kalmadı, savunmada da yerinde müdahaleleri, hatta faulleri ile maçın en iyileri arasındaydı... Maçtan sonra twitter hesabında " Kusbashi yedim, sherkape ısmarlayın" diyen Donk'a, tüm tatlılar feda olsun...


İkinci devre de ilk 45 dakikadan farksız başlarken, penaltı dışında Muslera'yı ikinci kez Tolgay'ın ortasında İsla'nın kaleyi tutmayan golünde gördük. Onun dışında yine top Galatasaray'da kalıyor, Seri oyunu yönlendiriyor, Ömer ve Belhanda da Onyekuru ve Feghouli'yi savunmanın arkasına kaçırmaya çalışıyorlardı. Fenerbahçeli oyuncular futbol oyunu ve taktik ile karşılık veremeyince rakibe, Ersun Yanal'ın taa Gençlerbirliği günlerinden kalma "oynatma, faul yap" taktiğine başvuruyorlardı. Bir de kolaya da kaçmaya başlamışlardı ki, onbire onbir olmayınca, Galatasaraylı oyuncuları tahrik edip, oyundan attırıp, rakibi eksik bırakmak için çabaladılar. Takımın "eskilerinden" Ozan ve Serdar sürekli kendi yere atıp, Halil Umut Meler'e baktı da, umduğunu alamadılar. Ersun Yanal da hakeme oynadı ama o da hesabı saha dışına atılmakla ödemiş oldu.



Beraberlik bir nebze de olsa Galatasaray'ın işine yarayacak, Fenerbahçe'yi şampiyonluk yarışında geride bırakacakken, galibiyet arayan taraf deplasman takımıydı ve hucüm presi de yapan Galatasaray olurken, bu anların birinde kaleci Altay'ın pasını yakalayan Belhanda  boş kaleye topu yollayamıyordu. Maç öncesi sıkça konuşulan Emre AkbabaBelhanda mı ikileminde Fatih Terim Faslı oyuncuya formayı vermiş, o da oldukça başarılı, topu ayağında tutmayıp, alışılagelen lakayıtlıktan uzak bir mücadele sergilemişken, atacağı golle Galatasaray taraftarı ile barışacaktı ama özgüvensiz vurdu, Altay'ı psikolojik yıkımdan kurtardı. Tuhaf bir oyuncudur Belhanda, maç öncesi sahaya ısınmaya çıktıklarında ağzındaki sakızıyla yaptığı hareketlerle Fenerbahçe taraftarını çıldırtmıştı da, oyundan alınırken az kalsın "bir çuval inciri berbat eden" oyuncu olacaktı. Sarı kartı olmasına rağmen, Deniz'in yüzüne tokat atıyor, bereket ki Deniz de "çömezlik" yapıp, onun gazına gelip, kulübeye saldırınca ikisi de oyundan atılmış oldular. "Kendi giderken, rakipten de birisini götürmek" anca Belhanda'ya yakışır hareketti... Bu arada 60 dakika boyunca sahada kalan ve Galatasaray orta sahasına "piyango gibi nefes aldıran" Tolgay'ın yerine giren Deniz Türüç, bir nebze toparlamıştı takımı da onu da Belhanda "saf dışı" etti...


Serdar Aziz'in Fenerbahçe'ye transferi sonrası futbolcuların basın mensubu gibi yeni transferlere soru sordukları imza töreninde Ali Sami Yen'deki derbi sonrası yaşanılan olaylara ithafen Neustadter, Serdar Aziz'e "Galatasaray'ın en hızlı oyuncusu kim? Zira kimse Jailson'u yakalayamamıştı" diye bir soru sormuş ve orada bulunanlar gevrek gevrek kahkaha atmışlardı. Dün geceki maçta Galatasaray'ın en hızlısı kim sorusunun cevabını Onyekuru, Jailson'a "yaşayarak öğretti." Yine Seri'nin başlattığı bir atakta Onyekuru Jailson'dan hızlı çıktı ve Brezilyalının yapacağı tek şey onu düşürmekti. Kazanılan penaltı atışında Falcao topu eline aldığında Galatasaray tribünlerinden tekbir sesleri yükseliyordu. En son Monaco forması ile Kadıkoy'de aynı kaleye penaltı golü atan Falcao, bu kez Galatasaray'ın galibiyet golünü atıp, adını tarihe yazdırıyordu. Şimdi düşünüyorum da, Fatih Terim Falcao yerine Adem'le başlayıp, o penaltı kazanılsaydı, Adem yine kalecinin sağına mı atardı? Altay da sağ tarafa uzanmıştı zira...


Bitime 10 dakika kala Galatasaray maçta öne geçince, Fenerbahçeli futbolcularda tek hedef kalmıştı, yenilmezlik serisini devam ettirmek. Tabii, bu da sarı-lacivertli oyuncular üzerinde büyük bir baskıya dönüştü, zaten güçleri yoktu, belli bir oyun planları da kalmadı ve "spontane" olarak gelmeye çalıştılar Muslera'nın kalesine de, o anlarda Muslera'nın neden büyük kaleci olduğu ortaya çıktı. Önce Mehmet Ekici'nin serbest vuruşunu çıkardı,dakikalar sonra da yine altı pastan yapılan vuruşta yerindeydi... Fenerbahçe tüm hatlarıyla gol ararken, Onyekuru da  Jailson'u bayağı bir peşinden koşturdu, Seri'nin savunma arkasına attığı uzun pasla buluşan Nijeryalı yine Altay'ı topla geçemedi ama 90+7'de Donk'un uzaklaştırdığı topu orta sahadan alıp ceza sahasına kadar sürüp, Altay'ı bu defa çalımlarla geçip boş kaleye topu yuvarlayıverdi Jailson'un bakışları arasında...



20 senenin ardından Kadıkoy'de çıkarılan galibiyete sevinirken Galatasaraylı futbolcular ve taraftarlar, bazıları da kaçan bir sürü net pozisyon sonrası liderliğin ele geçirilememesine üzülüyordu zira Galatasaray 6 farklı kazanmış olsa, Trabzon'un önünde yer alacaktı puantajda. Bu arada maç öncesi Fenerbahçe taraftarlarının Galatasaray tribünlerinin Ali Sami Yen'de yapmış oldukları Rocky Balboa koreografisine cevap olarak Rocky'nin yumruk yediği sahneyi canladıran görselleri maçın skoru ile birlikte Galatasaray taraftarının alay konusu oldu, zira filmlerde Rocky hep kazanıyordu, Kadıköy'de de Galatasaray kazanmıştı. "Seni de Seni Seveni de Sevmiyoruz" pankartı da çok yoğun eleştiri aldı, ayrımcılık yaptığı söylendi de ben o tarafa hiç takılmadım, çünkü "Seni Sevmeyen Ölsün" tezahüratı yapan Galatasaray tribünü için de pek kafaya takılacak bir slogan olmasa gerek...




Stat: Ülker
Hakemler: Halil Umut Meler, Mustafa Emre Eyisoy, Kerem Ersoy
Fenerbahçe: Altay Bayındır, Isla (Dk. 81 Mevlüt Erdinç), Serdar Aziz, Jailson, Hasan Ali Kaldırım, Tolgay Arslan (Dk. 60 Deniz Türüç), Ozan Tufan, Dirar, Tolga Ciğerci (Dk. 88 Mehmet Ekici), Kruse, Muric
Galatasaray: Muslera, Mariano, Donk, Marcao, Saracchi, Seri, Belhanda, Feghouli (90+7 Emre Akbaba), Ömer Bayram, Onyekuru (Dk. 90+9 Adem Büyük), Falcao (Dk. 86 Ahmet Çalık)
Goller: Dk. 21 Kruse (Penaltıdan) (Fenerbahçe), Dk. 40 Donk, Dk. 80 Falcao (Penaltıdan), Dk. 90+7 Onyekuru (Galatasaray)
Kırmızı kartlar: Dk. 66 Ersun Yanal (Teknik direktör), Dk. 84 Deniz Türüç (Fenerbahçe), Dk. 84 Belhanda (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 16 Serdar Aziz, Dk. 36 Ozan Tufan, Dk. 50 Tolgay Arslan, Dk. 54 Dirar, Dk. 57 Isla (Fenerbahçe), Dk. 20 Belhanda, Dk. 36 Falcao, Dk. 58 Seri, Dk. 68 Donk, Dk. 74 Mariano, Dk. 90 Fatih Terim, Dk. 90+8 Onyekuru (Teknik direktör) (Galatasaray)

23 Şubat 2020 Pazar

Sarı Kırmızıya Varan Sabahlar İçin "Gaassaray


Şampiyonluklarla veya hüzünlerle dolu sezonlar geride bırakılır,
Yeni bir sezonun adımı atılır,
Bazılarımızın kafasında yeni transferler, şampiyonluklar, kupalar, Avrupa
maçlarında başarılı olur muyuz olamaz mıyız tartışması yaşanırken,
Bazılarımızın aklında derbi tarihleri, tüketilecek kilometreler, gidilecek deplasmanlar, boyanacak pankartlar ve duyguları yansıtacak bestelerin satırları yazılır.

İşte böyle hayallerin ortasında netleşen derbi tarihleri ajandalarda karalanırken,
İster istemez  bizleri maziye götüren anılar, yaşanmışlıklar, hayalini kurup da hasretini çektiğimiz deplasmanlar sarar.
Ne yazık ki endüstriyel futbolun kendini hissettirdiği fakat karabasan gibi üzerimize çökmediği o dönemler,
Yaşayanlardan dinlediğimiz  sabahlama dönemleri,
Kimimizin sabahları fabrikaya gitmek için bindiği buğulu camlarından sarı kırmızı kaşkolların sallandığı 302 mercedes ile yapılan çıkarmalar,
Mecidiyeköy'den yürüyüp Beşiktaş vapur iskelesine atılan adımlar,
Boğazda "re re re ra ra ra" sesleriyle ve yakılan meşaleler ile maviliği ateş kırmızısına dönüştüren yürekler,
Hepsi gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçiyor olmalı.

İşte bu hislerle dolduğumuz bir derbinin öncesinde yıllarca çekilen çilenin kutsallığını kendisine şiar edinmiş, hayatlarını adadıkları renkleri damarlarında dolaşan kan gibi hisseden
geleceği senin düşün ile kuranlar için "Gaassaray"...



Boynunda sarı kırmızı kaşkollar ile buğulu camlarına başını yaslayıp,
sarı kırmızı düşlere dalanlar için 302 Mercedesin artan hızıyla saldır "Gaassaray"...

Asmalı'da, Tünel'de, Pera'da, Çiçek Pasajı'nda ve muhalif semtlerde sarı kırmızıya varan sabahlar için "Gaassaray"...

Cemre Gökçe

22 Şubat 2020 Cumartesi

Levski Sofya'yı Taraftar Kurtaracak


Geçen hafta yapılan Beşiktaş Genel Kurulunda Beşiktaş'ın "çiçeği burnunda" yeni başkanı Ahmet Nur Çebi "Şu an kulüpte elektrik faturasını ödeyecek para yok" diye gözleri sulanmış, çaresizliğini belirtiyordu. Yanlış transferler, menajer ücretleri, hesapsız yatırımlar derken asırlık kulüpler günümüzde ekonomik krizin sancılarını en acı şekilde yaşıyorlar. Bu kulüplerden biri de Bulgaristan'ın Levski Sofya kulübü. Kulübü borçlardan kurtarmak için başkanlığa gelen Vasil Bojkov'un yurt dışına kaçması ile sahipsiz kalan mavi-beyazlıları yaşatmak için taraftarlar ellerini taşın altına koymuş ve bağış kampanyası başlatmışlar. Buna göre Futbol Federasyonuna her ay 143 bin Bulgar levası ödeyip borcu kapatmayı planlamışlar ve şimdilik bağışlardan ve satılan bilet ile kulüp ürünlerinden toplanan miktar 288 leva, yani Mart ayının taksidi bile toplanmış... Sofya ekibinin yöneticileri de taraftara stadı doldurma çağrısı yaparak, eğer tüm biletler satılırsa 130 bin leva kazanacaklarını ve Nisan ayı taksidi için de rahat olacaklarını belirtmişler...



Kostadinov Başkanlığa Aday


Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde Bulgaristan'ın iç sahada İngiltere'ye karşı aldığı 6-0lık yenilgi ve maçın da ırkçı tezahüratlar nedeniyle bir kaç durması neticesinde oluşan kriz sonrası Federasyon başkanı Borislav Mihailov istifa etmiş, yerine geçici olarak başkan yardımcısı Mihail Kasabov seçilmişti. Haziran başında yapılacak Federasyon Başkanlığı seçimleri için henüz kimse adaylığını açıklamazken, Bulgar medyasında  Emil Kostadinov'un ilk aday olarak yakın zamanda ortaya çıkacağı belirtiliyor. Kostadinov dışında Stilian Petrov ve Dimitar Berbatov'un da başkanlık için yarışması bekleniyor.

21 Şubat 2020 Cuma

Galatasaray'ın Çocuğu Mert Hakan Yandaş


Galatasaray'ın Alanyaspor'la Ali Sami Yen'de oynadığı Ziraat Türkiye Kupası rövanş maçında deplasman ekibinin hocası Erol Bulut'un Fatih Terim'e karşı yaptığı "sevinç?!" hareketi çok konuşulmuş, Hasan Şaş'ın tepkisine de Erol Bulut "Muhattabım değilsin" diyerek konuyu daha da alevlendirmişti.
Biz o mevzu orada kaldık diye bilirdik ama bu akşam oynanan Sivasspor- Alanyaspor maçında kazanılan penaltı atışını gole çeviren Mert Hakan Yandaş gol sevincini Alanyaspor kulübesi önünde teknik direktör Erol Bulut'un karşısında aynı onun Fatih Terim'e yaptığı gibi kutlayıvermiş...
Fatih Terim'in sadece Galatasaray futbol takımı teknik direktörü olmadığını, ondan da öte olduğunu Erol Bulut bu şekilde öğrenmişken, sene sonunda Hakan Mert'i bir şekilde transfer etmek bu yönetimin boynunun borcudur...


Hooligan Hakem


Premier Ligin ünlü hakemlerinden Mike Dean, Peter Crouch'un "That Peter Crouch Podcast" adlı yayınına konuk oldu ve oldukça çarpıcı itiraflarda bulundu. 51 yaşındaki hakem, taraftarı olduğu Tranmere Rovers'ın maçlarına gittiğinde tam bir hooligan gibi davrandığını ve bazen de "kafayı sıyırdığını" belirtti. "Deplasmanlarda rakip tribüne yakın olmayı tercih ediyorum" derken, hiç hakeme küfrettin mi sorusuna da "Evet, bunu bir kaç kez yaptım, kendimi tutamadım" diye cesurca itiraf etti.

Hagi'nin Oğlu Ianis


Daha karşılaşmanın ilk on dakikası biterken geriye düşmüştü Rangers, kendi evinde Braga karşısında. Bir kaç gün önce 1954'ten beri deplasmanda yenemedikleri Benfica'yı mağlup edip, "şeytanın bacağını" sağlam kıran Portekiz'in kırmızı-beyazlıları, UEFA Avrupa Liginde bir de İskoçya deplasmanından galibiyetle dönmek arzusundaydılar. Bir sıfır yetmezmiş gibi ikinci bir gol daha bulup farkı ikiye çıkarıp, derin bir nefes de aldılar ama hesaba katmadıkları biri vardı rakipte: Hagi'nin oğlu Ianis...
Devre arası transferde Belçika'nın Genk takımından satın alma opsiyonuyla kiralanan Ianis aynı babası gibi hiç de pes edecek hali yoktu. Maçın ilk yarısında attığı gollük pasları takım arkadaşları gole çevirememişti ama Ianis boş durmadı, sazı eline aldı ve sahneye çıktı. Önce ceza sahasına girer girmez rakibini geçip, sol ayakla fileleri sarstı, sonra da maç bitmeden babasının çok sevdiği "serbest vuruştan" galibiyet golünü attı takımının... Tabii, Steven Gerrard'ın sevinci görülmeye değerdi...
O anlarda tribünde başka bir tanıdık da göz yaşlarını tutamıyordu. Her ne kadar "sadece rüzgardı" demiş olsa da profesyonelliği bir tarafa bırakıp, bir kaç gün sonra çalıştırdığı Viitorul'un maçı olmasına rağmen oğlunun yanında yer almayı tercih etmişti "baba" Hagi ve belki de Ianis'in kariyerinde unutulmazlar arasına koyacağa maça şahit olmuştu... "Tüm ailem burada, ilk defa İskoçya'ya beni izlemeye geldiler. Onların gözleri önünde işimi yapmış olmanın gururunu yaşıyorum" derken genç topçu, Romanya dönüşü gazetecilerin mikrofon uzattığı Gheorge Hagi ise "Siz de gördünüz, o oldukça formda, harika oynuyor ve de mutlu. Kendisi için en ideal takımı buldu da bunları bana niye soruyorsunuz, Ianis artık yetişkin olduğunu ispatladı, iyisi mi onunla röportaj yapın..." diye mutluluk ve gururunu belirtmiş...

Ah be çocuk, ne kadar isterdik seni Galatasaray formasıyla görmek, ah...  Şimdi bir taraftan senin bu performanslarını gördükçe gurur duyuyoruz, bir yandan da her attığın golden sonra bizden uzaklaştığını biliyoruz... Ah şu Fiorentina dönüşü Belhanda'yı satıp, seni Galatasaray'a getirmediler ya...

20 Şubat 2020 Perşembe

Galatasaray:1-0:Btc Türk Yeni Malatyaspor


Maçlar başlamadan evvel futbolcuların ısınma hareketlerini gösterir yayıncı kuruluş ve ekranın altında akan bantta takımların kadroları verilirken, ekranın sol alt köşesinde de iki takımın o maça kadarki son 5 karşılaşmasının neticeleri kısaltma olarak verilir. Sezonun ilk yarısında Galatasaray'ın şampiyonluk adayı bir takıma yakışmayacak şeklinde bir grafiği vardı bir çok kez: G-B-M-B-B şeklinde... Acayip moral bozan bir istatistikti... Bereket Fatih Terim söz verdiği üzere Ocak ayında yaptığı revizyonlarla "takımı bir silkeledi" de pazar geceki maç öncesi G-G-G-G-G şeklinde bir seriye gururla şahit olduk... Ve bu serinin devamı için iç sahada oynanacak olan "kağıt üzerinde kolay" bir Malatya maçı vardı...

Evet, kağıt üzerinde kolay bir maç olacağı bekleniyordu renktaş Malatya karşılaşması ama oyun başladıktan sonra herkes farkına vardı ki, hiç bir maç oynanmadan kazanılmıyor.  Bir kaç hafta evvel bir diğer renktaş Kayserispor'un yaptığı gibi "kalesini koruyarak" başlamadı Kemal Özdeş'in takımı, aksine "baskın basanındır" mantığı ile yüklendiler ve daha on beşinci saniyede Gökhan Töre ile de zorladılar Uruguaylı file bekçisini. Ev sahibi Galatasaray'ın onlara cevabı ancak 9. dakikada Onyekuru'nun "kendin pişir kendin ye" rakipten çaldığı topla ceza sahasına girip, yaşanılan karambolde kaleyi bulmayan plase vuruşu ile oldu. Son maçlardaki komple oyununu oynamaktan uzaktı Galatasaray, istediği baskıyı rakip kaleye kuramıyordu ve burada da sağ tarafta Mariano'nun eksikliği göze çarpıyordu. Brezilyalı futbolcunun yerine görev alan Şener mevkidaşını hiç bir şekilde"yedekleyememişti"...  Orta yok, Feghouli ile ikili oyunlar yok, topu sürekli garanti olsun diye savunmaya atma vardı Şener'de, Mariano'nun yaptıklarının aksine. Hal böyle olunca zaten Fatih Terim de ikinci yarıya Şener-Linnes değişikliği ile başladı ki, sağ kanatta üretkenlik artmış oldu.

Belki oyunun ilk 20 dakikası beklenilen performanstan uzaktı ev sahibi oyuncular ama zamanla ipleri eline aldılar ve özellikle sol kanatta Ömer Bayram ve Onyekuru'nun başlattığı ataklarla rakip ceza sahası içinde etkili oldular. Adem Büyük'le golü de buldular da hakem VAR kontrolü sonrası ofsayt kararı verdi, oysaki topa son temas eden deplasman takımı oyuncusuydu ve ofsayt bozulmuştu. Heba oldu Galatasaray'ın golü... Bir kaç dakika sonrası ise Onyekuru'nun ortasında Emre Akbaba'nın şutu kalenin az farkla yanında gidiyordu...


Soyunma odasına girmeden arzulanan golü atıp, rahatlamak isteyen Fatih Terim'in takımı, Feghouli'nin başlattığı atakta, Adem Emre'yi savunmanın arkasına kaçırıp kaleciyle karşı karşıya bırakınca, Robin Yalçın'ın tek yapacağı rakibini düşürmekti,o da beklenileni yaptı ve Galatasaray penaltı kazandı... Senaryo bilindikti; Topun başına Adem Büyük geçti, hep yaptığı gibi kalecinin sağına attı, kaleci önceki meslektaşları gibi yine köşeyi tahmin etti ama topu tutamadı ve Galatasaray 1-0 öne geçti. Önceki yazılarda da belirttim, Adem "n'olur" artık farklı tarafa atsın, bir gün kaçıracak penaltıyı... Umarım bu pazar Kadıköy'deki maçta yaşanmaz bu istenmedik hadise...


Galatasaray soyunma odasına skor tabelasındaki eşitliği bozarak gitti de maçın hakemi Alper Ulusoy takımların oyuncu sayısındaki eşitliği iki-üç defa da bozmadı. Oyuncusunun "sakat" hareketlerini gören Kemal Özdeş, Gökhan Töre'yi ikinci yarı maça başlatmadı da, 20. dakikada Feghouli'nin serbest atış kullanmasını engelleyen, Feghouli'nin kafasına vuran, arkasından koşup, kavga çıkaran Gökhan'ı maçın hakemi sarı kart ile ödüllendirirken, Marcao'yu çekmesine, ümit vaad eden atakta Ömer'i yaka paça düşürmesine de seyirci kaldı. Sadece Gökhan değildi hakemin "insafına" kalan, penaltıda son adam olarak Emre'yi "yere seren" Robin Yalçın da sarı kartla kurtuluverdi...


İkinci yarı skorun da etkisiyle daha özgüvenli oynayan ve Linnes'in oyuna dahil olmasıyla sağ kanadı da etkinleştiren Galatasaray, rakip kalede baskıyı iyice yoğunlaştırdı ama kendisini rahatlatacak golü bir türlü bulamadı. Özellikle maçın 55 dakikasında Muslera'nın da dahil olduğu  ve Adem'in ayak içi plase ile auta yolladığı "tiki taka" Galatasaray'ın oyununun ne kadar ilerlediğini göstermesi açısından önemliydi. Bunun yanında ilk devre ve ikinci devreler kazanılan serbest atışlarda Seri'nin klasik olarak ceza sahası içine topu şişirmeyip, Ömer'le olsun, Emre ile olsun yaptığı farklı "varyasyonlar" takımın hafta içleri Florya'da ne kadar sıkı ve ciddi çalıştığının bir göstergesi...

1-0 tehlikeli bir skordur ve Galatasaray'ın yukarıda anlattığım "harika paslaşmalı" atağının bitiminde Malatyaspor kalecisi Farnolle'un kullandığı aut atışında Bifouma ile kazandığı penaltı az kalsın beraberliği getirecekti de bereket savunmacılar ofsayt hattını düzgün kurmuşlardı da VAR'dan ofsayt kararı çıkıverdi... Sonrası ise iki kalede gollük pozisyonlar seyretti futbolseverler, Ömer'in korner atışında Donk kafayı "çiviledi" top direkten döndü, arkasından Bifouma'nın pasında altı pastan Umut'un vuruşunda Marcao yatarak golü önledi...Kaybedeceği bir şeyi olmayan Malatya özellikle 70. dakikadan sonra oyunu tamamen Galatasaray yarı sahasına yığarken, ev sahibi topçular da kontra ataklarla "fişi çekmenin" hesabındaydılar da, ne Onyekuru, ne Falcao oldukça rahat pozisyonda bu işi beceremediler.

Öyle ya da böyle kazanmak önemliydi ve üç puan haneye yazılacaktı, derbi maçı öncesi cezalı oyuncu da yoktu derken, Lemina kenara değişiklik işareti yapmasın mı? Tüm keyfimiz kaçıverdi birden. Sistemin en temel taşlarından olan ve takıma "cesaret" veren Lemina bir hafta sonra olmayacak mıydı? Melo ayağı kopsa oynardı da, Lemina ne yapacak, pazar günü göreceğiz. Bu arada son dakikalarda yenilen "acayip" gollerle bu sezon çok puan kaybeden Fatih Terim, Lemina'nın yerine Ahmet Çalık'ı da alarak maçı bitirdi. Pek çoklarının aksine ben Ahmet'in o kadar da kötü bir oyuncu olmadığını düşünüyorum ve oynadığı her maçta görevini hakkıyla yerine getiriyor, pazar günü de sahada kaldığı kısıtlı sürede girdiği tüm ikili mücadeleleri kazandı...



Hakemler: Alper Ulusoy, Ali Saygın Ögel, İsmail Şencan
Galatasaray: Muslera, Şener Özbayraklı (Dk. 46 Linnes), Donk, Marcao, Ömer Bayram, Seri, Lemina (Dk. 90 Ahmet Çalık), Feghouli, Emre Akbaba, Onyekuru, Adem Büyük (Dk. 81 Falcao)
BtcTurk Yeni Malatyaspor: Farnolle, Chebake, Mina, Hadebe, Karim Hafez, Robin Yalçın, Acquah (Dk. 71 Donald), Gökhan Töre (Dk. 46 Kjartansson), Walter (Dk. 90 Erkan Kaş), Bifouma, Umut Bulut
Gol: Dk. 45 Adem Büyük (Penaltıdan) (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 13 Acquah, Dk. 20 Gökhan Töre, Dk. 43 Robin Yalçın (BtcTurk Yeni Malatyaspor), Dk. 20 Feghouli, Dk. 50 Marcao (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin