22 Nisan 2019 Pazartesi

CSKA-Sofya: 0-0: Levski Sofya


Bulgaristan A Grupada "şampiyonluk play-offları" oynanırken, zirveyi yakından ilgilendiren maçta CSKA ile Levski golsüz berabere kalırken, maçın sonucu Botev Plovdiv'i 3-0la geçen Ludogorets'e yaramış oldu ve Razgrad ekibi CSKA ile farkı 5 puana çıkardı...
Maçı domine eden ev sahibi CSKA olurken, kırmızı beyazlılar kendilerine gereken golü bir türlü bir zamanlar Mersin İdman Yurdu'nun kalesini de koruyan Nikolay Mihailov'un kalesine yollayamadılar. Bu karşılaşma CSKA'ya iki puan kaybettirirken, Bulgarların da bir an evvel VAR sistemine geçmesini göstermiş oldu zira maçı yöneten Stanislav Todorov ev sahibi lehine en az üç tane "bariz" penaltıyı görmezden gelerek belki de 2018-2019 sezonunun şampiyonunu belirlemiş oldu.

Sofya derbisinde saha içinde yaşanılanlar elbette önemlidir lakin bizim ilk baktığımız yer maç öncesi ve maç esnasında taraftarın yapmış olduğu koreografiler, açmış oldukları pankartlardadır... İşte iki taraftan fotoğraflar:





Ve Levski Sofya tarafı:











Galatasaray:3-1:Kayserispor


"Derbide başımıza gelenlerden sonra çocukların bir çoğunun kafa olarak dönmesi kolay olmadı. Kafalarındaki birçok şeyden sonra maçlara dönmek kolay değil. Oradan yara ve zarar alarak çıktık. Baya zor günler geçirdik." diyordu Fatih Terim 3-1 kazanılan Kayserispor maçından sonra... Başakşehir'in Beşiktaş'a kaybetmesi sonrası şampiyonluğun iplerini kendi eline geçiren Galatasaray, ertesi gece Kadıköy'de hakem Ali Palabıyık'ın "berbat" yönetimi sonrası "direksiyonu" tekrar Abdullah Avcı'nın takımının eline teslim etmişti. Kaybetmek doğal olarak üzer insanı da, "haksızca" kaybetmek üzüntünün yanına öfkeyi de ekler ve bünyenin tekrar normale dönmesi epey vakit alır. Bizler bile o "kara pazardan" sonra iş ve aile hayatımızda normale zar zor dönebilmişken, sahada alın terleri "gaspedilen" futbolcular ne yapsın?


Bereket iç sahada, taraftarı önünde oynuyordu Galatasaray ki, "iyi günde kötü günde, derdine derman olan" sevenleri vardı, onların desteği ile başladığı müsabakaya her zamanki gibi istekli ve arzulu bir giriş yaptı, Belhanda ve Feghouli ile pozisyonlar bularak erken golün sinyallerini verdi. Bir an önce skoru ele geçirmek isteyen Galatasaray rakip ceza sahasına oyunu yığmak isterken, savunmada da deplasman takımının kontralarıyla karşılaşıyordu. O "ani baskınların" birinde N'Diaye'nin ceza sahasında uzaklaştırmadığı top çaprazda Chery'nin önünde kaldı ve Kayserili topçunun pasında da Kravets boş kaleye topu yollayıverdi. Muslera'nın filelerden çıkardığı top Galatasaraylıları pek etkilemedi ve santradan sonra gerçekleştirilen ilk atakta Fernando'nun uzaktan şutunu Lung zorlukla çeldi ama boşta kalan top Diagne'nin önüne düşünce, skorborda bakanlar 1-1 eşitlik görmekteydiler.

Beraberlik sonrası da Galatasaray tüm hatları ile rakip kaleye gelmeye devam etti, Fernando'yu, Marcao'yu daha çok Kayserispor yarı sahasında görür olduk ki o anların birinde Marcao'nun şutunda top ceza sahası içinde Tiago Lopes'in eline çarptı ve hakem önce penaltı noktasını, sonra da ikinci sarı kartı gösteriverdi Portekizli oyuncuya. Aslında daha 37. dakikada ikinci sarı kart görmek deplasman takımının maça ne kadar da sert başladığını da gösterir. İlginçtir bu kırmızı kart Tiago Lopes'in Galatasaray maçlarında gördüğü üçüncü kırmızı kartmış, artık Galatasaray'a ne garezi varsa Kayserisporlu oyuncunun, bu hırs bu öfke niye...
Diagne ile 10 kişi kalan rakibi karşısında öne geçen Galatasaray, maçın kontrolünü de eline aldı ve deplasman ekibi ne olduğunu anlamadan ligin ilk devresi Kayseri'deki maçta Ömer Bayram'ın atmış olduğu golün bir benzerini Nagatomo ile buldu. Sağ kanattan başlayan atakta sağ bek Mariano ortaladı sol bek Nagatomo kafayla fileleri sarstı. Şüphesiz her golün kendine has güzelliği vardır da, bir bekin ortalayıp diğer taraftaki mevkidaşının attığı goller gözümüzü gönlümüzü ayrı okşuyor...


İkinci devre iki takımın da skoru kabullendiği bir oyun seyretti müsabakayı takip edenler, Galatasaray ev sahibi ve sayısal olarak fazla olmanın avantajıyla çok "kasmadan" rakip kaleye gitmeye çalıştı, Kayserispor da eksik oynadığı için önce kalesini savunup, olursa kontralarla farkı azaltmak peşindeydi. Pozisyonlar da buldu her iki takım da, Galatasaray Diagne ile golü attı, VAR ofsayt kararı verdi, Nagatomo'nun ceza sahası dışından füzesi ağlarla kucaklaştı, yayıncı kuruluş skorborda 4 yazdı ama topun üç direği geçmediğini tekrardan görebildik ve N'Diaye buz hokeyi penaltısına benzer bir pozisyonda Belhanda'nın savunma arkasına attığı topu bomboş sürdü sürdü ve ceza sahasına girip kaleciyle karşı karşıya kaldığı anda meşin yuvarlağı Lung'a teslim etti.Renktaş Kayserispor da Levent'in orta şut karşımı vuruşu arka direkten dönünce Kravets'le bir kez daha fileleri sarsmak fırsatı yarattı da bu kez Muslera gole geçit vermedi.

Galatasaray cumartesi gecesi görevini yapmanın huzuruyla pazar günkü Başakşehir-Rize maçını beklerken, Fatih Terim Stadından müjdeli haber geldi ve şampiyonluk yolunda ipler tekrar Galatasaray'ın eline geçti. Ligin bitimine 5 hafta kalmışken artık tek hedef geriye kalan tüm maçları kazanmak ve mutlu sona ulaşmak. Bu süreçte iyi oyunmuş, sistemmiş, taktikmiş, koşu mesafesiymiş, isabetli pas oranıymış, kimse öyle şeyler beklemesin, umut etmesin, tek yapılacak her maçı final görüp, rakipten bir fazla gol atıp maçı kazanmak...




STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Arda Kardeşler, Cevdet Kömürcüoğlu, Hakan Yemişken, Tugay Kaan Numanoğlu
VAR HAKEMLERİ: Serkan Tokat, Bahattin Şimşek
GALATASARAY: Muslera, Nagatomo, Marcao, Donk, Mariano, Fernando, Belhanda (Selçuk 75’), Ndiaye, Emre Akbaba (Yunus 62’), Feghouli (Emre Taşdemir 86’), Diagne.
İM KAYSERİSPOR: Lung, Lopes, Kana Biyik, Levent, Kucher, Sapunaru, Hasan Hüseyin, Deniz (Hakan 90+2’), Chery (Bilal 83’), Kravets, Umut Bulut (Varela 49’)
GOLLER: Kravets (15’), Diagne (16’, 42’ P), Nagatomo (45+4’)
SARI KARTLAR: Umut Bulut (8’), Emre Akbaba (19’), Tiago Lopes (30’), Kravets (59’), Ndiaye (76’), Feghouli (85’), Kucher (90+1’)
KIRMIZI KART: Tiago Lopes (37’)

15 Nisan 2019 Pazartesi

Ianis Hagi'den Baba Golü


Gica Hagi'nin çalıştırdığı Viitorul, Craiova'yı 2-1 yenerken, Ianis Hagi öyle bir gol attı ki seyredenler "hık demiş babasının burnundan düşmüş" dediler. Bu tür gollerin üstatlarından olan baba Hagi saha kenarında sevinçten ne yapacağını bilemezken, tribünden maçı seyreden Rivaldo ise bu gole ayakta şapka çıkardı...
Bu arada maçtan sonra açıklama yapan Gheorghe Hagi, oğlunun golünü tebrik ederken, Ianis'in tekrar Avrupa'nın önde gelen takımlarında forma giymesinin yakın olduğunu, özellikle Ajax'ın oğlu ile yakından ilgilendiğini belirtti.

Fenerbahçe:1-1:Galatasaray


Aslında Kadıköy'de daha ilk 20 dakika dolmadan Belhanda'ya çıkarmış olduğu sarı kart ile Ali Palabıyık maçtaki "rengini" belli etmişti de, ilk devre biterken son adam olan Hasan Ali'nin gole giden Diagne'yi düşürmesine sarı kart çıkararak "burada bu işler böyle yürüyor" der gibiydi...
Evet, Fenerbahçe kendi sahasında 20 seneye yakın yıldır Galatasaray'a kaybetmiyordu , sarı-lacivertli taraftar ve yöneticilerin "tek avuntusu" bu istatistikti. Galatasaray adına "başarısızlık", Fenerbahçe adına "gurur" olan bu "değişmez sonucun" nedeni neydi?
Fenerbahçe kendi sahasında çok mu iyi oynuyordu?
Hayır...
Oldukça iyi oynadığı maçlar da vardı bu 20 yıllık periyotta ama çok kötü olduğu oyunlarını da biliyoruz ev sahibinin, dün gece olduğu gibi...
Stadyumda büyü mü vardı?
Hayır...
Batıl inançlar, uğurlar, totemler taraftarın vazgeçilmezidir ama futbolun içine bilimsel gerçeklerin girdiği günümüzde bunlar sadece masumane inanışlar olarak kalmaktadırlar...
Galatasaray Kadıköy'de hep mi kötü oynuyor?
Hayır...
Bir çok değişik kadro ile, şampiyon olmuş takımlarla, dünyaca ünlü futbolcularla bu stadyumda oynadı Galatasaray ve çok da domine ettiği maçları izledik rakibini, dün gece olduğu gibi...
Peki Galatasaray'ın kazanamamasının sebebi nedir?

Bizler sürekli yazıyorduk da dün gece Ali Palabıyık bu çok merak edilen sorunun cevabını verdi:
Hakemler Kadıköy'de Fenerbahçe'yi üzecek kararlar veremiyorlar...
Çok mu kibarca söyledik...
Bodoslama dalalım:
Hakemler Kadıköy'de Fenerbahçe'yi ellerinden geldiğince kolluyorlar...


Dakikalar kırk ikiyi gösterirken gole giden oyuncuyu düşüren Fenerbahçe formalı topçuya sarı kart çıkarmak, Ali Palabıyık'ın bilinçaltının dışa vurumuydu. Kadıköy'de oyuncu atılacaksa bu Galatasaray'dan olmalıydı, ev sahibinden olamazdı. Ama bu defa VAR vardı, yıllarca "görmedim, duymadım"la geçiştirilen pozisyonlar artık teknoloji ile bir kez daha izleniyordu... Baktı, baktı, baktı hoca da kör gözün gördüğünü inkar edemedi, belki de sarıya bir mazeret bulamadı, gönülsüzce kırmızı kartı çıkardı arka cebinden...

İlginçtir derbiden atılan Hasan Ali Kaldırım başta olmak üzere bir tek Fenerbahçeli futbolcu dahi itiraz etmedi pozisyona... Suç ve ceza kavramını kabul etmişlerdi de, belki de tek üzülen Ali Palabıyık oldu...
İkinci yarı Ali Palabıyık "hatasını!" telafi edecekti belki de Fatih Terim tecrübeliydi, "topun ağzındaki" Belhanda'yı kenara almıştı... Hakemi terse yatıran hamleyi yapmıştı...


Fenerbahçeli futbolcular da "hakemi arkalarına" aldıklarının farkındaydı ki, Mehmet Topal futbolla karateyi karıştırıyor, Linnes'e tekme atıyor ama kart dahi göstermiyordu Ali Palabıyık... Kırmızı kartlık pozisyona sarı gösterse Fenerbahçe kendi sahasında 9 kişi kalacaktı... Bunu göze alamazdı hakem...
Skrtel'in Onyekuru'yu ceza sahasına girerken düşürmesi Galatasaray'a gol ihtimali doğuracağı için görmezden gelinirken, Nijeryalı oyuncuya bağıran çağıran ve üzerine basıp düşen ev sahibi stopere iltimas, Galatasaraylı topçuya sarı kart...

Ve Ali Palabıyık'ın aradığı pozisyon 71. dakikada gerçekleşti, Galatasaray Feghouli ile atağa kalkarken Dirar, Cezayirli oyuncuyu düşürerek topu kapıp az adamla yakalanan Galatasaray kalesinde tehlike yarattı ve ev sahibi beraberliği sağladı... Normal şartlarda oynanan maçta VAR'a gidilip, golün geçersiz kılınması gerekirken, Ali Palabıyık ekrana bakma teşebbüsünde bile bulunmadı, zaten VAR'la atmıştı Fenerbahçeli bir oyuncuyu, bir de VAR'la iptal etse Fenerbahçe'nin golünü "kıyamet kopmaz" mıydı Kadıköy'de?
Yıllarca meslektaşlarının yaptığı gibi korktu, çekindi ve "eyyam" yaparak santrayı gösterdi...
Ve bunu VAR'a rağmen yaptı...
Hiç de yüzü kızarmadı...


Maçtan sonra Fenerbahçeli Semih Özsoy "Galatasaray bizi burda yenemedi ve yenemeyecek" diye bir beyanatta bulunmuş... Maalesef haklı, bu hakemler var olduğu sürece Galatasaray daha uzun süre Kadıköy'den galip gelemez...

"Bırakın bunları, Galatasaray çıkıp hakemi de yenecek" diyen bir çok Galatasaraylı var...
İşte zaten bu cümle hakemlerin Kadıköy'de Galatasaray aleyhine, Fenerbahçe lehine karar vermelerini kolaylaştıran bir cümle...
Onlar da biliyorlar ki Galatasaray camiası daha ılımlı ve "çuvaldızı kendine batırmayı" seviyor,  hakem kararlarının bir iki gün konuşulacağını ve mağlubiyetin sorumlusu olarak esas teknik adam ve futbolcuların sorumlu tutulacağını çok iyi biliyor Ali Palabıyık ve meslektaşları...
Oysa Fenerbahçe 'de öyle bir gelenek yok, onların lehine yapılacak kritik hatalar medyayı sarmış sarı-lacivert renkli kalemler sayesinde günlerce konuşulacak, yönetimler başkan düzeyinde çıkıp powerpoint ve video gösterileri ile hakemi linç edecekler...
Siz hakem olsanız kimden yana olursunuz?

Hem bu arada sevgili "çuvaldızcı" Galatasaraylılara soralım, neden hakemi yenmek zorunda olsun ki bir takım?
Fatih Terim'in de dediği gibi " Ben iyi onayayım, kötü oynayayım, hakeme ne? Hakem gördüğünü tarafsızca çalmak zorunda"...

Bu kadar uzun ve açıklayıcı bir girizgahtan sonra, Fatih Terim'in oyuncu değişikliğinden tutun da, Semih- Donk ikilisinin uyumundan, Linnes'in topunun direkten dönmesi, 10 kişi kalan rakibini kendi yarı sahasına haps edip, orta yapmayan oyuncuları, Sinan'ın son dakikada "kahraman olmaya" çalışan şutunu konuşmak inanın ne içimden geliyor ne de bir işe yarayacağını düşünüyorum...

Bitirirken,
Ali Koç vizyonu dediler, önce kendi taraftarlarını kandırdılar, sonra da rakip taraftarı "oltaya getirdiler" de, yöneticiler değişse de Kadıkoy zihniyetinde değişiklik olmuyor. Bir gün evvel Can Bartu'nun cenazesinde başkanından takım kaptanına söz alanlar "Galatasaray'ı yenmek" temalı cümleler ederken, karşılaşmada da "rakip tribünün önüne ses hoparlörü konulmaması" konusunda yapılan centilmenlik anlaşmasını bozan yine Fenerbahçe yönetimi oluyordu. Volkan Demirel'i zaten biliyoruz, yaptıkları tuhafımıza gitmiyor, taraftar Galatasaray'a küfrederken elleriyle kulaklarını açması da bu yüzden anormal gelmedi de Sami Yen'deki maçlar öncesi ortaya atılan "edebi dostluk" nedense Kadıköy'de hep "ezeli rekabet" oluyor... İlginç değil mi?


STAT: Ülker Stadyumu
HAKEMLER: Ali Palabıyık, Kemal Yılmaz, Serkan Olguncan, Koray Gençerler
VAR HAKEMLERİ: Bülent Yıldırım, Ali Şansalan, Mustafa Emre Eyisoy
FENERBAHÇE: Harun, Dirar, Skrtel, Serdar Aziz, Hasan Ali, Mehmet Topal, Tolgay (Jailson 60’), Eljif, Moses (Alper 90’), Valbuena (İsmail 81’), Soldado
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Semih, Donk, Linnes, Fernando, Ndiaye (Sinan 78’), Belhanda (Emre Akbaba 46’), Feghouli (Mitroglou 84’), Onyekuru, Diagne
GOLLER: Onyekuru (66’), Eljif (71’)
SARI KARTLAR: Belhanda (18’), Mehmet Topal (21’), Moses (35’), Mariano (52’), Valbuena (54’), Tolgay (58’), Onyekuru (70’), Soldado (90+5’), Sinan (90+7’)
KIRMIZI KART: Hasan Ali (45’

9 Nisan 2019 Salı

Tribünlerde Tabut, Kutlamalarda Kafatası


Liverpool'un efsane hocası Bill Shankly'nin "Futbol ölüm kalım meselesi değildir, ondan daha mühim bir şeydir" sözünü doğrularcasına Güney Amerika'dan gelen iki haber futbol "çılgınlığının" geldiği nokta bakımından "daha ötesi olabilir mi?" diye sordurtuyor insana.
Geçen hafta Arjantin'de Racing Club beş sene aradan sonra şampiyonluğu kazanırken taraftarı da sokaklarda çılgınca eğleniyordu. Bu kutlamalar arasında biri vardı ki, elinde tuttuğu "kafatası" ile tüm dikkatleri üzerinde toplamıştı. Gabriel Aranda'ydı bu çılgın taraftar ve tek başına çıkmamıştı şampiyonluk kutlamalarına, koyu bir Racing taraftarı olan yıllar önce gözlerini hayata kapamış dedesini de yanına almıştı. Tüyler ürpertici değil mi? "Büyük babamı da getirdim. Racing oynarken sürekli bana bakıyordu ve takıma şans getirmişti, onun da burda olmaya hakkı var"


Çılgınca değil mi?
Evet ama daha delicesi Kolombiya'dan geldi...
Kolombiya'da bir kaç gün önce Cristopher Jacome adlı 17 yaşında bir genç Kukuta'nın kenar mahallelerinde futbol oynarken vurulur ve hayatını kaybeder. Her Güney Amerikalı gibi futbola düşkün olan Cristopher'in arkadaşları da talihsiz gence karşı son vazifelerini yaparlar ve naaşını tabutuyla birlikte taraftarı olduğu Deportivo Kukuta'nın maçına getirirler. İşin tuhafı tabut tribünlere gelene kadar Deportivo 1-0 mağlupken, Cristopher'in naaşının gelmesiyle takımı beraberliği sağlar ve maç bitimiyle beraber taraftarlar cenazeyi gömmek üzere mezarlığa götürür...



Ne kadar da haklıymış değil mi Bill Shankly... Futbolu sadece 22 adamın bir topun peşinden koştuğu oyun olarak görenlere selam yollayalım... Futbol hayattır, hayat...

8 Nisan 2019 Pazartesi

Galatasaray:3-0:Evkur Yeni Malatyaspor


Hafta içi kupa maçında Malatyaspor karşısında ne kadar tutuk ve silik oynadıysa Galatasaray, cumartesi gecesi lig maçında bir o kadar arzulu ve istekliydi. Özellikle maçın başlama vuruşunu yapan Diagne topu doğrudan Muslera'ya atıp, başarılı kalecinin de tüm arkadaşlarını rakip yarı sahaya yollayıp topu Malatya ceza sahası içine göndermesi Galatasaray'ın oyun planını açıkça ortaya koymaktaydı: "Taktik maktik yok, bam bam bam..."
Tabii, sadece arzulamadı sarı-kırmızılı topçular, bir de istekleri doğrultusunda gerekli çaba ve uğraşı gösterince deplasman takımı tam manasıyla "kenara sıkışmış boksör" misali kendi yarı sahasında hapsoldu ve gelen topları uzaklaştırmakla yetindi, gücü yettiğince... "Ev yapacaksan tuğladan, kız alacaksan Muğla'dan" diye bir söz vardır ya, Martin Linnes'in Galatasaray'da geçirdiği yılları ve gösterdiği performansı gördükçe "topçu alacaksan Kuzeyden" diyesi geliyor insanın. Galatasaray'ın Malatyaspor karşısında attığı üç golde de katkısı olan Martin Linnes, daha 5. dakika başladı "maçın adamı olmaya adayım" demeye. Önce ortaladı Feghouli vuramadı topa, iki dakika sonra ceza sahasında ara pas denedi son anda savunma araya girdi. Dedik ya istekli ve arzuluydu Galatasaray, soldan Linnes'le sağdan Mariano ile geliyordu akın akın renkdaşının üstüne. 12. dakikada Mariano ortaladı Diagne'nin kafa vuruşu auta gitti. Geçmiş maçlara nazaran sarı-kırmızılılar Diagne'yi  daha fazla topla buluşturuyordu ki on dakika geçmeden bu kez Emre Akbaba'nın pasında golcü futbolcunun vuruşu az farkla auta gitti.

Galatasaray gol için bastırırken deplasman ekibinin maç boyu yakaladığı iki ataktan ilk tehlikeli atağı 30. dakikada Donald'la gerçekleşti de o pozisyonda da Muslera başarılıydı. Galatasaray o kadar konsantre ve istekliydi ki Muslera'nın kurtardığı pozisyon sonrası hiç zaman kaybetmeden oyuna sokulan topta Onyekuru'nun pasında Diagne yine rakip ceza sahasında pozisyona giriyordu.  Galatasaray bastırdıkça bastırıyor, taraftarı da oyuna dahil ediyor, futbolcu-taraftar-yönetimin Sami Yen'de görmek istediği ortam oluşuyordu... Ev sahibi golü bulacaktı da merak edilen kimin atacağı ve ne zaman olacağıydı... Ve beklenilen gol yine Linnes'in kişisel gayreti ve yaptığı asistle Feghouli ile geldi ama VAR hakemleri tam olarak 3 ayrı pozisyona bakarak iptal gerekçesi buldular: Ofsayt... Oysa bakmadıkları, yayıncı kuruluşun tekrarını ekrana getirmediği Galatasaray lehine bir penaltı anı vardı bütün bu pozisyonların başlangıcında, demek ki filmi o kadar geriye saramamışlardı, ya da sarmak işlerine gelmiyordu...
Martin Linnes'in yaptığı asist kayıtlara geçmemişti belki ama Norveçli takımını galibiyete götürmeye niyetliydi, ilk devrenin uzatma dakikalarında Henry Onyekuru ile yaptığı ver-kaçta ceza sahasına girerken düşürüldü ve hakem tereddütsüz beyaz noktayı gösterdi. Selçuk dışında "doğru dürüst" penaltıcısı olmayan Galatasaray, Diagne'nin gelişi ile bu eksiğini de tamamladı. Sarı-kırmızılı forma ile daha önce Trabzonspor ve Bursaspor maçlarında penaltıdan fileleri sarsan Diagne, Malatyaspor karşısında da kullandığı ilk penaltıyı rahatça gole çevirdi.


Fatih Terim soyunma odasında diğer maçlara nazaran bu kez fazla konuşmamıştır "Aynı oyuna devam" demiş ve soluklanmaları için bırakmıştır topçuları. Kendisi de Hasan, Ümit, Levent ve Claudio hocalara birer kahve söyleyip, çıkarmışlardır ilk devrenin keyfini. Galatasaraylı topçular da ikinci yarıya bıraktıkları yerden devam ettiler ve çok geçmeden Marcao'nun başlattığı atakta Linnes'in ortasında Emre Akbaba kafayı vurdu, Diagne'ye çarpan top yönünü değiştirerek filelerle buluşuverdi. İki farklı öne geçmek ve skor olan rahatlamak, bir çok kişiyi bir hafta sonraki derbi için düşündürmeye başlamış ve ceza sınırındaki Onyekuru, Linnes ve Marcao'nun kenara alınması fikrinde birleştirmişti. Fatih Terim de bunun bilincindeydi ama sahadaki topçular oynadıkları oyundan zevk alıyor, onları kenara almak hocanın içinden gelmiyordu. Kart görmeden bitirebilirler miydi maçı? Maalesef korkulan oluyor ve Marcao rakibine yaptığı müdahale sonrası Yaşar Kemal Uğurlu tarafından sarı kart ile cezalandırılıyor ve Luyindama'dan sonra o da derbide oynama şansını kaybediyordu...

Brezilyalı stoperin "ruhsal" olarak bittiği o andan sonra Malatyaspor Galatasaray kalesine daha cesurca gelmeye başlamıştı ki, Bifouma'nın kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda topa Muslera'dan önce müdahale eden Linnes oluyordu. Kendi kalesinde yüzde yüzlük golü kurtaran Norveçli "duracell pil takmış" gibi durmaksızın koşmaya devam ederken maç boyunca, oyun bitmeden bir kez daha sol kanattan bindiriyor ve Diagne'ye yaptığı ortada, golcü topçunun vuruşunu Robin Yalçın elle kesince, hakem VAR'a danışarak ikinci defa penaltı noktasını gösteriyordu. Kasımpaşa'dan Galatasaray'a transferi sonrası Fatih Terim yaptığı basın toplantısında takımın birinci penaltıcısının Diagne olduğunu belirtmişti ve Senegalli topu beyaz noktaya koyarken, Belhanda vuruşu yapmak istedi ve "ufak" bir krize neden oldu. Hakem dahil sahadaki herkes "vuruşu kim yapacak" diye merak ederken, Fatih Terim Diagne'yi işaret etti ve siyahi topçu zor da olsa topu filelere yollayarak "hattrick" yapmış oldu.  Karşılaşmada her şeyini sahaya koyanlardan biri de Belhanda'ydı, özellikle ilk devre kendisinden alışık olduğumuz üzere sadece top ayağındayken değildi maçta, topsuz oyunda da vardı, rakibe baskı yaparken de gördük kendisi. Böyle başarılı bir maçta gol atmak istemesi doğal olarak karşılanabilir lakin konulmuş olan kurallar var ve onlara uydukça başarı gelir...


"Linnes'in pişirdiği, Diagne'nin afiyetle yediği, Belhanda'nın hani bana hani bana" dediği maçtan üç gol ve üç puanla ayrılan Galatasaray şampiyonluk iddiasını sürdürürken, şimdi gözler Fenerbahçe derbisine çevrildi. Kadıköy'den alınacak üç puan uzun süren galibiyet özlemini de giderecekken, Başakşehir'in Beşiktaş deplasmanında oynayacak ve kaybetme ihtimali Galatasaray'ı şampiyonluk havasına sokacaktır... Bakalım haftaya pazar neler olacak, neler...

Bu arada karşılaşmadan önce Galatasaray taraftarını havaya sokan, yüzlerini güldüren bir misafirleri vardı Ali Sami Yen'de: Didier Drogba. Fil Dişili efsane eski günlerde olduğu gibi sahanın ortasında üçlü çektirerek taraftarı mest ederken, Fatih Terim'in de elini havaya kaldırıp tribünlere göstererek "İşte gerçek efsane burada" mesajı yolladı...




STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Yaşar Kemal Uğurlu, Mustafa Sönmez, Asım Yusuf Öz, Bülent Birincioğlu
VAR HAKEMLERİ: Serkan Tokat, Kerem Ersoy
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Marcao, Donk, Linnes, Emre Akbaba (Selçuk 85’), Fernando, Belhanda, Onyekuru (Sinan 83’), Feghouli (Muğdat 90’), Diagne
EVKUR YENİ MALATYASPOR:Farnolle, Issam, Mina, Robin Yalçın, Bülent, Donald, Murat (Bifouma 54’), Aleksic, Guilherme, Adem (Ömer 60’), Kamara (Pereira 90’)
GOLLER: Diagne (45+4’, 50’, 89’)
SARI KARTLAR: Mariano (16’), Guilherme (51’), Marcao (70’), Robin Yalçın (88’)

3 Nisan 2019 Çarşamba

Galatasaray:0-0:Evkur Yeni Malatyaspor


Milli maç araları Galatasaray'a yaramıyor... Buna artık kesinlikle inandık... Ya bir oyuncu sakatlanıyor ya da takımın yakalamış olduğu yükselen form grafiği duruyor, bazen de aşağılara düşüyor. Lafın kısası Galatasaray bıraktığı yerden dönemiyor maçlara...
 En son Bursa deplasmanında kazanan takım neredeyse üç hafta sonra çıktığı ilk karşılaşma olan Ziraat Türkiye Kupası maçında Malatyaspor karşısında sezonun en silik maçlarından birini oynadı... Ne ilk devre ne de ikinci devre bildiğimiz Galatasaray'dan izler vardı... Deplasman takımı zaten beraberliğe gelmiş, gol yememeye gelmiş, bir kontra ile atarsak Malatya'daki rövanşta turu atlarıza gelmiş ve düşündüklerini de gerçekleştirdiler.
Galatasaray ise bir türlü organize olamadı rakip sahada, Diagne'yi bir kez bile ceza sahasında topla buluşturamadı ne hücüma çıkan bekler, ne de ileri uç elemanları... Belhanda her zamanki rahatlığında "okul bahçesinde" top oynar gibi ciddiyetten uzaktı, Feghouli sahada aklı "başka yerdeydi", Onyekuru ise bildiğiniz gibi: sadece koşsun, topla ne iyi bir orta ne de güçlü bir şut atabiliyor kaleye...
Emre Taşdemir de kötü günündeydi, mücadelesini etti, bindirmelerini yaptı her zamanki gibi ama ortaları hep rakip oyuncuların sırtına çarpıp taca çıktı... Bir ara Fatih Terim "joker"i Linnes'i oyuna almaya hazırlanıyordu ki Luyindama'nın kırmızı kartı tüm planları altüst etti. İlginçtir ilk devre Galatasaray lehine iki penaltı pozisyonunda "bakarkör" kalan Halil Umut Meler ve VAR ekibi, Fatih Terim'in de dediği gibi Malatyasporlu Ömer Şişmanoğlu'nun aldığı sarı karttan sonra hakemi alkışla protesto etmesine de "seyirci" kalmıştı ama Luyindama'nın topu makas hareketi ile uzaklaştırması neticesinde düşerken ayağının rakibe çarpmasında tereddütsüz kırmızı kartı çıkarmışlardı... Halil Umut Meler de Cüneytleşmeye başlamış, oyuncunun yüzüne bakmadan çıkarıyor kartı, "seninle muhattap değilim" havası yaratıyor, yüreğin yetiyorsa topçunun bakarak göster kartını, göz göze gelerek anlat derdini, büyük hakem öyle olunuyor, Collina gibi...
Hiç mi yoktu Galatasaray'da göze batan oyuncu? Marcao ve Mariano sahanın en istekli iki topçusuydu, maçın ciddiyeti en fazla hisseden bu ikilinin gayreti maalesef gol atmaya yetmedi.


Bitirirken bir iki kelam da Türk Telekom Arena ile oluşan "yeni nesil Galatasaray seyircisine" etmem gerekiyor. Bizim kültürümüzde üzerinde Galatasaray forması varken futbolcu ıslıklamak yok. Bugünün veletleri Onyekuru ıslıklıyor, Diagne yuhluyor da, biz kutsal parçalıya layik olmayan nice futbolcunun bu formayı giydiğini gördük de "gıkımız" çıkmadı, Galatasaray taraftarı olmak bunu gerektiriyordu... Bizler o maça girmek için, o biletleri ne zorlukla elde ettik ki maçın kıymetini bildik, yeni nesil şımarık seyirci gibi "beğenmediğimizi çöpe atmaya" kalkışmadık... Galatasaray taraftarının tribünler boş kalmasın diye "kombine devir" kampanyasını gözden geçirmesinde fayda var, takıma fayda sağlasın diye bedava bilet verilen adam, faydadan çok zarar veriyorsa, artık o bileti de o tribünde olmayı da hak etmiyor demektir...

İki ayaklı kupa maçının ilki golsüz biterken, finale çıkacak takım Malatya'da belirlenecek... Dün gece Sami Yen'de gelmeyen gol ve goller umarım Malatya'da atılır da Mayıs ayında Galatasaray'ın alışık olduğu "kupa beyi Galatasaray" manşetini atar gazeteler...



STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Halil Umut Meler, Mustafa Emre Eyisoy, Volkan Ahmet Narinç, Ali Şansalan
VAR HAKEMLERİ: Arda Kardeşler, Tarık Ongun
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Luyindama, Marcao, Emre Taşdemir, Fernando (Emre Akbaba 63’), N’diaye, Belhanda, Onyekuru (Sinan 83’), Feghouli, Diagne (Ahmet 78’)
EVKUR YENİ MALATYASPOR: Fabien, Issam, Mina, Mustafa, Bülent, Murat, Donald, Aleksic, Adem (Bifouma 89’), Guilherme (Ahmed 78’), Ömer (Kamara 57’)
SARI KARTLAR: Ömer (31’), Belhanda (57’), Guilherme (62’), Aleksic (63’), (Mustafa 83’), Mina (90’), Ndiaye (90+4’)
KIRMIZI KART: Luyindama (71’)

1 Nisan 2019 Pazartesi

Kelt Haçı Cezası


Geçtiğimiz günlerde UEFA'nın Dinamo Zagreb'e Benfica ile oynadığı UEFA Avrupa Ligi karşılaşması sonrası 65 bin euro ile iki maç seyircisiz oynama cezası verdiğini duyduk spor sitelerinden. Peki neydi bu cezanın nedeni? UEFA Disiplin Komitesi gerekçeli kararında ev sahibi taraftarlarının meşale yakmasını, sahaya yabancı madde atması,  merdiven boşluklarını boş bırakmamasını ve ırkçılık yapmasını sebep göstermiş. Hırvatlar meşele, yabancı madde ve merdivenlere "tamam" diyor da "ırkçılık" ne alaka diye merak ediyorlar...
Hırvat basını da sormuş soruşturmuş ve Blue Lions grubunun pankartındaki kelt haçının ırkçılığa sebep olabileceğine kanat getirmişler. Orta Çağ Britanyasında Keltlerin Hristiyanlığa geçişiyle ortaya çıkan Kelt Haçı, 20 yüzyılda bazı ırkçı grupların simgesi olarak kullanıldığı için ırkçılığı çağrıştırmış olabilir.
Lakin bu simgeye UEFA ceza veriyorsa, formasında Kelt haçı kullanan Celtic FC ile Kuzey Irlanda milli takımlarına neden tolerans gösteriliyor diye de sormadan edememiş Hırvatlar? "Onların tarihinde bu sembol var diyecekse UEFA, bizim de köklerimizde Kelt Hacı var" diye de haksızlığa karşı duruşlarını sergilemişler.


Öte yandan, bu Hırvat takımlarının taraftarlarının pankart ya da bayrakta kullandığı bir simge yüzünden aldığı ilk ceza değil. Torcida taraftar grubunun bayraklarında Amerikan iç savaşı sırasında kullanılan konfederasyon bayrağına yer vermesinden dolayı Hajduk Split kulübü de UEFA tarafından defalarca ceza yedi.
Bu yazıyı yazarken Beşiktaş'ın Çarşı grubunun ismini pankartlara dökerken anarşizm A'sı kullanması aklıma geldi, UEFA yarın öbür gün bu konuda da bir sıkıntı çıkarmaz umarım...



Blog Widget by LinkWithin