30 Ocak 2014 Perşembe

19. Yüzyıldan Kalma Futbol


"Bu dünyanın en iyi ligi değil, bu 19. yüzyıldan kalma bir futbol ve bu savunma duvarını aşmam için futbolcudan çok matkaba ihtiyacım var."
Jose Mourinho
Chelsea Menajeri
West Ham United beraberliği sonrası rakibinin savunma anlayışlı futbolunu eleştirirken


Galatasaray:3-0:SB Elazığspor


"Dar vakitte bol maç" mantığıyla oynanan Ziraat Türkiye Kupasının dördüncü hafta karşılaşmasında Galatasaray, Elazığspor'u pek de hazzetmediği Olimpiyat stadında konuk etti. Teknik, teknolojik, klasik, insani her türlü çabaya rağmen bir türlü adam edilemeyen TT Arena'nın çimlerine zarar gelmemesi için yönetim taraftara İkitelli'yi işaret etti ama bu soğuk İstanbul hafta içi gecesinde sadece 3 bine yakın sarı-kırmızı aşığı "peşindeydi" takımlarının. "Seyircisiz maç" havasındaki karşılaşmaya topçuların da ısınması zor oldu, zemindir, rüzgardır derken 20 dakika geride kaldı da akıllarda ne kaldı, orası ayrı bir muamma... Dakikalar ilerledikçe Galatasaray, oyun liderliği görevi verilen Emre Çolak'ın topa daha çok sahip olup, arkadaşlarını oynatması, Drogba'nın tecrübesiyle maça ağırlığını koydu ve zaten "yarım aklı" ligde olan Elazığspor'a peşi sıra Ceyhun ve Drogba ile iki kafa golü atarak soyunma odasına rahat girdi.


Soyunma odasında Drogba'ya teşekkür eden Mancini, yerine Melo'yu görevlendirdi ikinci yarıda ve orta sahada daha çok baskı kurmasını istedi takımın. Öyle de oldu bir müddet ama sonra tempo yine düştü, "al gülüm ver gülüm" paslar başladı, saat kontrol edilir oldu. Elazığspor da şeref sayısı için çırpındı ama güçleri yetmedi Galatasaray forması ile son maçını oynayan Dany'i geçmeye. Kamerunlu topçu yarın Gaziantepspor ile sözleşme imzalayacak da mücadelesiyle sanki Mancini'ye "Son kararın mı hoca, bak gidiyorum" dercesine sinyal çaktı durdu 90 dakika boyunca. Tabii o giderken, maçın oynandığı dakikalarda da Galatasaray yönetimi KAP'ı (Kamu Aydınlatma Platformu) bildiri bombardımana tuttu. Önce Lucas Ontivero, sonra Koray Günter'in transferi için görüşmelere başlandığı bildirildi, sonrasında da Riera'nın sözleşmesinin feshedildiği, Amrabat ve Bruma'nın da Genoa ve G.Antep'e kiralandığı duyuruldu. Gidenler kalanlar olacak da, Sabri'nin Galatasaray kariyerini kaleme alacak bir "babayiğit" çıkacak mı acaba? Yıllardır "eleştirilir" ama hangi hoca gelse can simidi olarak Sabri reyise sarılır, dün gece de sol kanatta oyuna başlayan Sabri, sonra sağ bek oldu, maç biterken de sağ açık pozisyona geçti ve attığı şutlarla kafa bulanların yüzünü kızartırcasına ceza sahası dışından müthiş bir golle skoru belirledi, neşelendirdi Mancini'yi, Tugay'ı, takımı...


Uzun zamandır üç golü bir arada görmeyen Galatasaray taraftarının yüzü gülerken, yapılacak takviyelerle birlikte ligde de arzu edilen galibiyet serisinin başlaması maç sonunda herkesin dilindeydi. Hadi bakalım, darısı Bursa maçına...


Galatasaray:Ufuk Ceylan, Sabri Sarıoğlu, Hakan Balta, Salih Dursun (Dk.77 Emre Can Coşkun), Emmanuel Eboue (Dk.83 Umut Gündoğan), Dany Nounkeu, Ceyhun Gülselam, Yekta Kurtuluş, Emre Çolak, Umut Bulut, Didier Drogba (Dk.46 Felipe Melo)
Yedekler:Aykut Erçetin, Semih Kaya, Emre Can Coşkun, İbrahim Coşkun, Selçuk İnan, Umut Gündoğan, Felipe Melo
SB Elazığspor:Zülküf Özer, Çağlar Birinci, Deniz Aslan, Tanju Kayhan, Fabio Bilica, Tidiane Sane (Dk.59 Franco Cangele), Muhammed Ali Doğan, Erol Erdal Alkan, Marvin Zeegelaar (Dk.46 Serdar Gürler), Noyan Öz (Dk.74 Deniz Yılmaz), Youssouf Hadji
Yedekler:Mücahit Atalay, İbrahim Kaş, Pape Sow, Serdar Gürler, Mehmet Nas, Franco Cangele, Deniz Yılmaz
Sarı Kartlar:Dk.79 Yekta Kurtuluş (Galatasaray), Dk.61 Muhammed Ali Doğan, Dk.62 Çağlar Birinci (SB Elazığspor)
Goller:Dk.38 Ceyhun Gülselam, Dk.43 Didier Drogba, Dk.84 Sabri Sarıoğlu (Galatasaray)

28 Ocak 2014 Salı

Hıncal Uluç Etik Tartışmasını Bitirdi

Memlekette Aziz Yıldırım'ın cezası Yargıtay tarafından onanmış, kulüp başkanın şike ve teşvik işlerine bulaştığı tescillenmişken, Fenerbahçe'den Abdullah Kiğılı, Galatasaray'lı Bruma'nın G.Antep'e kiralanmasını eleştiren bir demeç vermişti. Bunun üzerine Hıncal Uluç, "kapak" gibi bir açıklamayla bu etik-metik tartışmasını kapatmış... İşte o açıklama:

”Bu iş Galatasaray’dan çıkıyor lafını son edecek kişi herhangi bir Fenerbahçeli’dir. Bırakın başkanvekili, sokaktaki Fenerbahçeli’nin dahi böyle bir laf etmeye hakkı yok. Abdullah Kiğılı yakın dostum, birileri onu gaza getiriyor galiba. Çok öteye gitmeye gerek yok. Başkanı hapse giren, adı şikelerle anılmalarından söz etmiyorum. Fenerbahçe bu dönemde Semih Şentürk’ü Antalya’ya verdi. Semih’in sözleşmesinde şöyle bir madde var; ‘Fenerbahçe’ye karşı oynayamaz.’ Bu bir şikedir. Sen Antalyaspor’a veriyorsun ve diyorsun ki, bu ikinci yarıda benim rakiplerim G.Saray, Beşiktaş, Sivas’a karşı oynayabilir ama bana karşı oynayamaz. Bundan iyi şike olur mu? Ve TFF denen kurul sözleşmeye ses çıkartmıyor, bu şikedir demiyor. Bunu yapan Fenerbahçe’nin ikinci başkanı şuna itiraz ediyor. G.Saray Yiğit’i satmaya çalışıyor. Gaziantep talip oldu. Bir transferin bedeli olur. G.Saray diyor ki, ‘Ben Brezilya’dan sol bek aldım ama lisans çıkaramıyorum. Buna karşı sezonu kapayan bir oyuncum var. TFF’ye dondurma teklifi yaptık. TFF her nedense bunu kabul etmedi. Bu ‘her nedense’nin cevabını biliyorum ben… Bu federasyon Fenerbahçe’nin emrinde olup, Galatasaray düşmanı. 6 + 0′ı sürdürmesinin sebebi 17 kulüp ‘hayır’ demişken, Aziz Yıldırım ‘evet’ dedi diye, 6+0 sürüyor. Türkiye Futbol Direktörü de buna karşıyım dediği halde… Yıldırım Demirören ve arkadaşları Aziz Yıldırım’ın emrindeler hala. O yüzden Bruma’nın dondurma teklifini reddetti. Ne yapacak Galatasaray? G.Antep’e diyor ki, ‘Sen Yiğit’e talipsin. Kabul ediyorum. Senin kontenjanında açık var, Bruma’yı da beraber kiralamış ol.’ Sevgili Abdullah Kiğılı söylesin neresi etik değil? Semih’in Fenerbahçe’ye karşı oynamayacağı sözleşmeye yazılırken etik de, ayağı kırık bir oyuncunun Yiğit için talepte bulunan bir kulübe gitmesi mi etik değil? Bu iki takımın da lehine… Fenerbahçe’ye olup biten ne, onlara ne? Etik değilmiş… Fenerbahçe’nin etik bir şeyini göstersinler bana ki, ben de Fenerbahçe Başkanvekilinin konuşma hakkı olduğunu savunayım.”

Ronaldo'nun Fiziksel Değişimi

2002'den 2013'e Ronaldo'nun "nereden nereye" hikayesinin özeti bu iki fotoğrafta saklı...
Çalışınca oluyormuş demek...
Bizdeki topçularda ise 10 yılda ancak "Türk kası" oluyor...

5 Ocak Fatih Terim Stadı


Adana'da yıllardır 5 Ocak olarak bildiğimiz şehir stadının ismi birden "5 Ocak Fatih Terim Stadı" olarak değiştirilmiş ve girişe tabelası da asılmış. Bu değişiklikle ilgili olarak görüş bildiren Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü Fazıl Bayram Hadi, Fatih Terim'in üst düzey futbolu ve milli takımlarda yer alışı, teknik direktörlüğünde ise ülke sınırlarını aşıp, dünya makası olması ve Adana'ya katkılarından dolayı stadyuma isminin verilmesinin uygun görüldüğünü belirtip, Adana Valisi  Hüseyin Avni Coş, Spor Genel Müdürlüğü ve Gençlik Hizmetleri ve Spor Bakanlığından onay aldıklarını dillendirmiş. Prosedür olarak belki hiç bir eksikleri yok ama unuttukları çok önemli bir husus var: Taraftar. Belli ki Adana'da o stadda maçlarını yapan Adanaspor ve Adana Demirspor taraftarlarının görüşü ve "onayı" alınmamış bu isim değişikliğinde ki,  bir çok konuda birbirlerine karşı olan iki kulüp taraftarı, "Fatih Terim İsmine Hayır" kampanyasında birlikte hareket etmekteler. Hocanın yaptıklarını, başarılarını Galatasaray taraftarı olarak takdir etmişizdir de 5 Ocak stadına isminin verilmesini pek de uygun bulmadık. Konuyla ilgili olarak Hasan Şaş da yorumda bulunmuş ama Fatih hoca görüş bildirmemiş, keşke bu işi yapmadan hocaya sorsalarmış, hiç böyle bir olaya kalkışmazlarmış belki de...



İtalya'da Futbolun Oscarları


İtalya'da "Futbolun Oscarları" muhteşem bir törenle sahiplerini bulurken, geceye damgasını Juventus takımı vurdu. 2013 senesinin parlayan yıldızı olan siyah-beyazlılarda Pirlo yılın futbolcusu olurken, hocaları Conte de 2012-2013 sezonunun en başarılı hocası ödülünü aldı. İtalya'da yılın ilk onbiri ise şöyle oluştu: Handanovic, De Sciglio, Barzagli, Chiellini, Maggio, Vidal, Pirlo, Valero, Cavani, Balotelli ve Di Natale...


27 Ocak 2014 Pazartesi

Gaziantepspor:0-0:Galatasaray


Koyun Dolly'i hatırladınız mı? Ya da hiç duydunuz mu? Eskiler, 96 yılında dünyanın düzenini kökünden sarsacak olan klonlama hikayesini anımsayacaklardır. Edinburg üniversitesi uzmanları tarafından bir koyunun meme bezinden alınan bir hücrenin yeni bir bireyi yaratabileceği ispatlanarak, Dolly ismindeki hayvan klonlandı. Bilim dünyasında oldukça büyük sansasyon yaratan bu olay, dünya kamuoyunu da meşgul etti ki, klonlanma sayesinde sonsuz bir hayatın olup olamayacağı tartışılmaya başladı. Dolly'den sonra başka hayvan klonlandı mı, ya da bu deney insanlar üzerinde uygulandı mı, bunlar "gizli sırlar" olarak devletlerin arşivlerinde saklıdır da, dün geceki Gaziantepspor maçında Melo'yu seyrederken aklıma düştü bu "kopyalama" meselesi. Transferin bu son günlerinde hala oyuncu derdindeki Mancini'ye biri Melo'dan 3-4 tane klonlasa ve hediye etse, İtalyan hocadan daha mutlusu olur mu?

Galatasaray'la sözleşme yaptığından beri güçlü güçsüz her takımdan gol yiyen defansını "adam etmek" için 3-5-2, 4-4-2, 4-3-1-2 gibi formasyonlar deneyen ve Melo'yu ön liberodan "sarkık libero"ya devşiren Mancini, Antep'te de Brezilyalıyı geride sağında Semih solunda Hakan Balta'yla başlattı oyuna.  Defans 20 dakika boyunca sıkıntısızdı ama orta alanda Selçuk ve Emre'nin yanına Melo lazımdı. Bu sefer hoca defansı dörtledi ve Pitbullu ortaya yolladı ama maalesef arka taraf gedik vermeye başladı. Rakibin beceriksizliği, Muslera'nın becerisi sayesinde gol yemedik de forvette de çok cılız kaldık, Drogba ve Umut'un yanına da bir Melo olsa, kim hayır derdi ki? Sadece mücadelesi değildi Melo'yu vahim kılan, bir de takımın üzerine çökmüş olan "uyuşuk" havayı dağıtacak olan kazanma ruhu da sadece onda vardı...


Dünya kupası yaklaştıkça sakatlık haberleri daha bir can sıkar oldu, Bruma'nın genç yaşta boy gösterme şansının olacağı kupadan uzak kalacak olması, ardından Falcao'dan gelen üzücü haber, Theo Walcott'un memleketini televizyondan izleyecek olması bir çok topçunun rüyalarına sakatlık kabusunun girmesine vesile oluyordur ister istemez. Ve bu süreçte Melo gibi ulusal takımda yer edinme mücadelesindekiler "insanüstü" gayret gösterirken maçlarda, Drogba gibi yeri garanticiler, topa girerken "iki kere düşünmektedirler". Türkiye'ye geldiğinden beri kazanma azmine hayran kaldığımız Drogba'nın son maçlarda sahada yürümesini başka nasıl izah edebiliriz ki? Ya da kendini Chelsea maçlarına saklıyor dersek, iyimser mi düşünmüş oluruz?

Ligin ilk yarısında kaybedilen puanlardan sonra şampiyonluk hedefi için kayıpların minimum olması gereken maçlara girilmişken, daha ilk maçta Antep'te 2 puanın kaybedilmesi moralleri bozarken, başkan Aysal'ın da kafası fena atmış ki, yabancılardan kim kalacak kim gidecek "nazlanması"nı bitirip bugün Amrabat'ı Malaga'ya kiralarken, Riera'nın da sözleşmesi feshedilmiş, Dany için de Trabzonspor'a teklif sunulmuş... Bu hareketlilik sonrası transfer edilen Telles  ve Hajrovic'e yer açılmışken, olası bir transfer daha yolda demektir... Haydi hayırlısı...


Stat: Kamil Ocak
Hakemler: İlker Meral, Cem Satman, Hakan Yemişken
Gaziantepspor: Karcemarskas, Şenol Can, Medunjanin, Turgut Doğan Şahin (Dk. 85 Ekrem Hayyam Dağ), İbrahim Akın (Dk. 78 Birol Hikmet), Kemal Tokak, Serdar Özbayraktar, Stantevicius, Binya, Mustafa Durak, Cenk Tosun
Galatasaray: Muslera, Melo, Selçuk İnan, Sneijder, Drogba, Umut Bulut (Dk. 64 Salih Dursun), Hakan Kadir Balta, Semih Kaya, Eboue (Dk. 71 Ceyhun Gülselam), Emre Çolak (Dk. 56 Amrabat), Sabri Sarıoğlu
Sarı kart: Dk. 12 Cenk Tosun (Gaziantepspor)

26 Ocak 2014 Pazar

Made by Sweden



Milli marşı söylemiyor diye eleştirilen Zlatan İbrahimovic'ten İsveç ulusal marşı sözlerinin olduğu Volvo reklamı...

Kemençe

 Transferler genelde omuzlarda gelirken kulübe, sessiz sedasız çıkıp giderler o girdikleri kapıdan. Lakin, Trabzonlular, Alanzinho'yu yöreye has "kemençe ve horonla" uğurlamışlar, pek de sessiz olmamış gidişi Brezilyalı topçunun. Havaalanlarında bavulları bir tarafta, tek başına ülkesinin uçağını bekleyen bir çok yabancı topçuyu hatırladıkça, "Bravo be Trabzonspor" demeden edemeyeceğim...



Kaleci Servet

 Melo'nun Elazığ'da son dakika penaltısını kurtarıp, takıma üç puan getirmesi hala akıllardayken, Servet'in dün Bursa'da 15 dakika kalecilik yapıp, bir çok kurtarışın yanında bir de Taiwo'nun penaltısını çıkarmasını da unutmayacaktır futbol hafızası...


24 Ocak 2014 Cuma

SB Elazığspor-:1-0:Galatasaray


Elazığ dendiğinde aklınıza Gakkoşlar mı, Keban barajı mı yoksa çayda çıra oyunu mu gelir bilmem de biz geçen yıldan beri bu güzel şehrimizi Melo'nun kaleye geçip penaltı kurtardığı yer olarak hatırlardık hep, taa ki bu çarşamba kupada yaşanan o talihsiz ana kadar. Ligin devre arasına 3 gün arayla sıkıştırılan Türkiye Kupası fikstürünün üçüncü maçı için Elazığ'ya giderken Galatasaray, 3 puan alıp grupta "kafasını rahatlatmak" niyetindeydi. Yeni transferlerden Umut Gündoğan'ın ilk onbirde yer aldığı 3-5-2 sisteminde kaleye Aykut'u geçirip, Ceyhun'u Beckenbauer tarzı libero olarak görevlendirip yanlarına da Chedjou ve Hakan Balta yerleştirilmişti. Geldiğinden beri yenilen "basit"gollerle başı belada olan Mancini, lig başlayana kadar savunmayı oturtmaya ısrarcuydı ki, kupa maçlarını da fırsat belleyip, en iyisini aramaktaydı. Elazığ'da "sert" zemindeki oyuna pek iyi başlamadı Galatasaray, kaptan Burak'ın hırsına Drogba'nın "halsizliği" eşlik edince ilerde Ivesa'yı zorlayamazken, ev sahibi savunmanın arkasına attığı toplarla gol aramaktaydı. Bir kez denediler sol taraftan girerken Serdar Gürler, Ceyhun düşürdü kart gördü, ikinci denemede de ters taraftan Aydın, Serdar Özkan'ı düşürdü ve o "bakamadığımız" an gerçekleşti. Serdar Özkan ağlıyor, Melo Allah'a yalvarıyor, Burak göz yaşlarını saklamak için dudaklarını ısırıyor, Mancini, Bruma'dan sonra Aydın da mı der gibi bakıyordu...Ambülans 5-10 dakika sonra sahadan çıkıp oyun başlayınca, kimsede maça karşı "iştah" kalmamıştı. Hangi üç puan insan sağlığından daha değerli olabilirdi ki?

İkinci devre Galatasaray kazanma adına biraz daha fazla gitmek istedi rakibinin üzerine, özellikle Aydın'ın yerine giren bir diğer yeni transfer Salih Dursun'un kanattan getirdiği toplarla gole de yaklaştı ama forvetler becerikli olmayınca, skor değişmezken, Okan Buruk ısrarla topçularını kontraya zorluyordu ki Serdar Gürler karşı karşıya Aykut'u geçemezken, aradan pek vakit geçmeden Riera'nın "Bunun neresi penaltı?" dedirten pozisyonunda Murat Türker düdüğü çalıp, penaltı noktasını gösteriverdi. Aykut'u seversiniz, sevmezsiniz, hele ki bir Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Steaua Bükreş'e karşı talihsiz bir oyun sonrası silinmişti bu taraftarın "defterinden" ama benim için Aykut, Sabri, Necati, Emre Aşık "özel" oyunculardır. İşte o Aykut, az kalsın gecenin kahramanı oluyordu da top parmaklarının ucuna değerek gecenin skorunu ortaya çıkardı.

Antalya maçında daha önce hiç Süper Lig karşılaşmasına çıkmayan Abdülkadir Bitigen nasıl "korkakça" ve "sersemce" kararlar verdiyse kendisi gibi yine daha önce Süper Lig maçı yönetmeyen Murat Türker, onları telafi etmek istercesine "fazla cesur" davrandı, daha da ötesi  ismini duyurmak ister gibi "çat çat" kırmızıları çıkardı, penaltıyı çaldı... Lakin, hoca ne kadar çabalasa da , bu maç onun adıyla değil, Aydın'ın ayağının kırıldığı maç olacak anılacaktır. Hele "kaderin cilvesi", bir Trabzonspor kupa maçında Soner'in darbesiyle ayağı kırılan Okan Buruk'un gözleri önünde olması, geceyi daha da dramatikleştirmişti...


Güzel Oyun Futbol #3


Ian Wright ve Paul Gascoigne...
Bir antrenman sonu...

20 Ocak 2014 Pazartesi

Güzel Oyun Futbol #2

Charlton-Preston maçı. Sene 1937...
Tıkabasa tribünler, sırılsıklam futbolcular,balçık saha...
Endüstriyel futbol daha görünürlerde yok...

19 Ocak 2014 Pazar

Hasretinle Yandı Gönlüm


 Samsunspor taraftarı 20 Ocak 1989'da hayatını kaybedenleri unutmamış ve yaptığı koreografi ile Tavşanlıspor maçı öncesi herkesi göz yaşına boğmuşlar...



MP Antalyaspor:1-1:Galatasaray


15/01/2014 Çarşamba saat 19.00 Galatasaray-Tokatspor
4 gün sonra
19/01/2014 Pazar günü saat 20.00 MP Antalyaspor-Galatasaray
3 gün sonra
22/01/2014 Çarşamba günü saat 19.00 Elazığspor-Galatasaray
7 gün sonra (Arada lig maçı var)
29/01/2014 Çarşamba günü saat 19.00 Galatasaray-Elazığspor

Böyle bir fikstür yaparsın ve sonra da kulüplerin Türkiye Kupasını neden ciddiye almadığını merak edersin... Bırak kulüpleri, merkez hakem kurulu dahi bu maçlara hazırlık karşılaşması gözüyle bakar ki, daha önce hiç Süper Lig maçı yönetmemiş bir hakemi Antalyaspor-Galatasaray maçına verir. Kayseri bölgesinden diş hekimi Abdülkadir Bitigen bu maça verildiğini öğrendiğinde geceler boyu gözüne uyku girmemiş olmalı ki, müsamereye çıkan ilkokul çocukları gibi heyecanlıydı. İlklerin heyecanı doğaldır da, elinde düdük olduğunu ve maçı yönetmesi gerektiğini unutuverdi, seyretti seyretti seyretti... Emre Güngör "acımasızca" daldı, seyretti, Sneijder cezayı kendisi kesti  tekmeyi yapıştırdı, seyretti, Riera Emrah Başsan'ı "kum çuvalına" döndürdü seyretti, Melo kaleci gibi topu kucakladı seyretti... "Oldu olacak Galatasaray'a bir penaltı çalsın" dedik, Emrah Sneijder'e daldı o fırsatı verdi hakeme, o da ilk süper lig maçında ilk penaltısını çaldı...
Devre oldu, 15 dakika geçti,  bizim dişçi Antalyalıları, Galatasaraylıları, futbolseverleri kah güldürdü, kah küfretti, çünkü Musa Nizam Eboue'yi güreşçi gibi kündelerken  seyretti, Selçuk'a sarı gösterirken kahkaha attırdı...


Böyle "hazırlık maçından da gevşek" bir havada oynanan maçın teknik analizi olur mu? Olsa da manası olur mu? Zaten Mancini de kupayı lige hazırlık gibi görmekte, aklına gelen rotasyonları, teknik taktik uygulamaları cesurca denemekte. İtalyan'ın şimdilerdeki icadı Melo'yu defansa çekmek, eskilerin liberosu gibi oynatmak. Pitbull oralarda da elinden geleni yapıyor, mücadelesini ortaya koyuyor da, bu işin uzun vadede,hele Galatasaray'ın kalesine "adam gibi gelecek" takımlar karşısında  Hagi'nin Lorik Cana'yı stoperde oynatma inadı gibi hüsranla sonuçlanacağını düşünüyorum. Ama yine tuhaftır, bu gece de beraberlik golü Melo ortaya çekilip, takım dörtlü savunmaya geçtiğinde geldi...

Antalya'dan üç puan çıksa, daha iki maç oynandığında kupa işi garantilenecekti, şimdi iki Elazığ maçının kazanılıp, kalan maçları yedeklere bırakmak lazım. Zira, artık telafisi olmayan vakitler ve maçlar geldi...

Galatasaray: Eray İşcan, Emmanuel Eboue, Semih Kaya, Aurelien Chedjou, Albert Riera (Dk.90 Burak Yılmaz), Felipe Melo, Selçuk İnan, Emre Çolak (Dk.88 Ceyhun Gülselam), Wesley Sneijder, Umut Bulut, Didier Drogba (Dk.74 Hakan Balta)
Yedekler:Ufuk Ceylan, Hakan Balta, Aydın Yılmaz, Yekta Kurtuluş, İbrahim Coşkun, Ceyhun Gülselam, Burak Yılmaz
MP Antalyaspor:Hakan Arıkan, Gökçek Vederson, Emre Güngör (Dk.78 Giray Kaçar), Musa Nizam, Koray Arslan, Murat Duruer (Dk.84 Seddar Karaman), Nacho Insa (Dk.69 İbrahim Dağaşan), Emrah Başsan, Uğur İnceman, Eyong Enoh, Lamine Diarra
Yedekler:Saso Fornezzi , Giray Kaçar, Ömer Arslan, Fikret Sevilgen, Zeki Yıldırım, Seddar Karaman, İbrahim Dağaşan
Sarı Kartlar:Dk.60 Uğur İnceman (MP Antalyaspor), Dk.55 Albert Riera, Dk.63 Selçuk İnan (Galatasaray)
Goller:Dk.89 Lamine Diarra (MP Antalyaspor), Dk.43 Selçuk İnan (p) (Galatasaray)

18 Ocak 2014 Cumartesi

Güzel Oyun Futbol


Seviyoruz seni futbol...

Galatasaraylılık Nedir?

Aşağıdaki yazı kulübün resmi sitesinde yayınlandı, yayınlandı yayınlanmasına da sonra da silindi... Nedeni, niçini bize sormayın, yazıyı okuyunca zaten anlayacaksınız da, bu blogu "es kaza" takip eden Galatasaray yöneticisi varsa biz soralım, "Galatasaraylılık bu değildir" başlıklı bildiriyi kim hazırlayıp, resmi siteye koydu?
İşte size okuyup okuyup "halimize acınacak" bir bildiri... Galatasaraylılık bu değildir demişsiniz ya, evet, Galatasaraylılık bu değildir... Galatasaraylılık söylediği lafın arkasında durmaktır, ilk gelen tepkiden sonra "tükürdüğünü" yalamak değildir, yazılan yazıyı resmi siteden silmek hiç değildir...

Dün oynanan Galatasaray Liv Hospital – Lokomotiv Kuban maçında bir grup seyircimizin Galatasaraylılığa hiç ama hiç yakışmayan çirkin tezahüratları tüm camiamızda derin bir üzüntü yaratmıştır. Ancak bu yakışıksız davranışlar ne yazık ki bir süredir var olan bir sürecin bardağı taşıran son damlası niteliğindedir.
"BU GRUPLAR KİMDİR?"
Kimdir bu gruplar? Amaçları nedir? Salon sporlarımıza bulaşan bu seviyesiz ve provokatif davranış tarzı yıllardır iftihar ettiğimiz taraftar duruşumuza nasıl sızmıştır? Hangi hakla Galatasaray’ı bu duruma düşürmeye cesaret edebilmişlerdir? Bu davranışın arkasında kimler vardır? Galatasaray’ı temsil etmenin gerektirdiği sorumluluğunu nasıl unutabilmişlerdir? Davranışlarını Galatasaray terbiyesi ile nasıl bağdaştırmaktadırlar? Bu çirkin tezahürata karşı duran hocamız Ergin Ataman’a yapılan terbiyesizlik nasıl açıklanabilir? Kendimizden başka bir dostumuzun olmadığı bir ortamda, bu davranışların sonuç olarak Galatasaray’ı içerden vurmak anlamına geleceği ne zaman anlaşılacak? Bugün bu sorular bizim için kaçırılmış bir galibiyetten çok daha önemlidir.
Bu davranışlara alet olanların bilmeleri gerekir ki, bu ülkeye pek çok spor branşını olduğu gibi basketbolu da Galatasaray tanıştırmış, gelişmesi için yaklaşık 90 yıldır emek vermiştir. Galatasaray tarihinin en önemli destanları basketbolda yazılmıştır.
Dünkü olayları unutmak istiyoruz ama ne kadar unutmak istesek de bir zaman alacağı kesin. Bu nedenle tüm taraftarımıza bu davranışların bize yakışmadığını ve yaklaşık bir senedir yapmış olduğumuz uyarı ve temennileri bir kez daha hatırlatmak istiyoruz ve devam etmesi halinde gerekirse bu gurur duyduğumuz branşımızda hedef küçültmek veya bir süre mücadeleye ara vermek için ilk Genel Kurulumuzdan yetki istemeye gidecek kadar kararlılık içinde olduğumuzu üzülerek belirtiriz."

Ve burada da yeri geldiğinde "bir avuç çapulcu" ya da "serseri" diye nitelendirilen taraftarın kaleminden çıkmış bir bildiri. Sorular, cevaplar, tespitler... Hepsi derli toplu, hepsi yerli yerinde... İnsan bu durumları görünce ahlamadan vahlamadan edemiyor, "Ne kadar kolay bizim kulüpte bir yerlere gelmek, ah ah..."

Dün akşam oynanan ve kaybettiğimiz Lokomotiv Kuban maçının ardından dün Baş Antrenörümüz Ergin Ataman'ın ve bugün Kulübümüzün yaptığı açıklamaları hayretler içerisinde takip ediyoruz.

Öncelikle gelişmelerin ardından bu açıklamayı yayınlamak zorunda kalmamızın, salonda yaşanan ve yaşanacak olan küfürü, şiddeti ve her türlü çirkinliği savunduğumuz anlamına gelmemesi gerektiğinin önemle altını çizmek isteriz

Son 3 yıldır ultrAslan olarak Ali Sami Yen Arena’da küfüre, şiddete ve yabancı maddeye karşı duruşumuz sonucu kulübümüz tek maç bile saha kapatma cezası almamış ve tribünde bir otokontrol sağlanmıştır. Salonda ise taraftar ortalamalarımız her sezon sürekli artmış ve belli başlı olaylar dışında oldukça etkili, beklenen ve özlenen bir tribün oluşturulmuş, 2 sezon öncesinin 2 finalisti bu salondan çıkamamış ve tüm Avrupa Galatasaray taraftarlarını konu etmiştir.

Öyle ki şu an almaya çalıştığımız Euroleague A lisansı konusunda Avrupa'nın dikkatini en çok çeken taraftar olmuş, günlerce konuşulmuş hatta Euroleague tarafından bir belgesel dahi çekilmiş ve bir çok maçta takımımızın arkasında büyük bir güç oluşturarak bir çok maçı çevirmiş, dünya devlerine salonu dar etmiş ve geçen yıl şampiyonluğa inanarak, isteyerek kazanılmasında büyük pay sahibi olmuştur.

Şube Koordinatörümüze Pınar KSK maçında Şeref Tribününde saldırılmasından sonra olayla ilgili sosyal medya hesabından Murat Özyer'in yumruklanmasını "... daha fazlasını hak ettiğini" belirten tweetler atan ve ardından silen Euroleague maçlarının yayıncı kuruluşunun aynı zamanda spikeri olan bu malum şahısa maçın başında anlık tepki gösterilmiş, sadece birkaç dakika devam etmiş ve sonrasında bastırılan küfürlü tezahüratlardan yola çıkarak Kulübümüz ve camiamızla hiç bir alakası olmayan bu adı geçen şahsın protesto edilmesini Hocamız Ergin Ataman'ın tamamen üstüne alınmasını hiç bir açıdan anlamamız beklenmemelidir.
Ergin Ataman maç sonu açıklamasında maç ile ilgili yorum yapmak istemediğini belirterek sadece tribünle ilgili konuşmuş ve "Bu böyle devam ederse sezon sonu bırakırım" şeklinde yaptığı tehditkar açıklama Galatasaray camiasını değilse, kimi hedef almaktadır? Tekrar ediyoruz küfürü, şiddeti ve sporu çirkinleştiren hiç bir şeyi tasvip etmiyoruz ama Galatasaray çatısı altındaki birine böylesine yaşanmış bir çirkin olay sonrası tarafsız olması gereken bir sektörde çalışan ama tuttuğu takımın formasını giyerek yorumlar yapan kim olursa olsun en sert tepkiyi her zaman görecektir.

Bu davranışın farkında dahi olmadan bu gün yaptığınız Galatasaraylılık bu değil başlıklı açıklamada, Avrupa’da parmakla örnek gösterilen taraftarınızı küfürden başka bir aksiyonu olmayan oluşum ve benzeri mesnetsiz tariflerle lanse etmek hangi "kurumsal iletişimin" ürünüdür?

Yazının devamında küçük bir grup olarak bahsettiğiniz taraftarların davranışından yola çıkarak şubeyi küçültmek veya kapatmakla tehdit etmenin tarihimizde bir örneği daha var mıdır ve suni oluşturulmuş bu soruna bulabildiğiniz çözüm 90 yıllık şubeyi kapatmak mıdır?

Kendimizden başka dostumuzun olmadığının sonunda algılanabilmesine açıkçası sevindik ancak bahsettiğiniz ortamda doğru olan Galatasaray Spor Kulübünün temel yapı taşı olan taraftarıyla iletişimini kurumsal kavramlarla değil, Galatasaraylılık kavramı esas alınarak yapılmasıdır. Medya aracılığıyla veya bildiri yayınlayarak kendi taraftarını kamuoyu ve medya önüne atarak yapılan çabaların sorunları çözmeye katkısı olmayacağı gibi camiamızın bütünlüğünü yaralamaktan ve yıpratmaktan başka bir işe yaramayacağı aşikardır.
Yine yazıda; camianın bir parçası olan taraftarı içeriden vurmakla suçlarken bu açıklamayı kaleme alanlara aşağıda soracağımız bazı sorulara verilecek cevaplar bizim için kaçırılmış bir galibiyetten çok çok daha önemlidir.

*Galatasaray Basketbol takımı İzmir’de gittiği her maçta taşlanırken neredeydiniz?
*Polis parkede takımı kalkanlarla korurken neredeydiniz?
*Demirel federasyonunun hakemleri olaylara göz yumarak her şeye rağmen maçı oynatmayı düşünürken neredeydiniz?
*Şube Koordinatörü Murat Özyer "Şeref Tribünü"(!) dedikleri yerde yumruk yerken neredeydiniz? Kınamadan başka ne gibi girişimleriniz oldu?
*Hakemler maçları katledip, haklarımızı çalarken neredeydiniz?
*Geçen sezon kendi evimizde bir İzmir takımıyla oynayacağımız maç öncesi daha takımlar sahada bile yokken tribünlerde olay çıkmasından dolayı tribünler boşaltılıp oynatılırken neredeydiniz?
*Yıllardır masa başı oyunlarla kadın ve erkek basketbolda şampiyonluklarımızı çalanlara ve maşalarına karşı bu kadar sert tutum sergilemek aklınıza geldi mi?
*Bu ve bunun gibi onlarca olayda hangisinin kararlılıkla üstüne gidip Galatasaray Spor Kulübünün hakkını korudunuz?

Çok değil 2 sezon önce “Biz Bir Aileyiz Kenetlendikçe Daha da Büyüyen” derken gerçekten bir aile olduğumuz ve kenetlenmemiz gerektiğini ısrarla belirttik. Yaşanan ve yaşanabilecek sorunları kendi içimizde çözmeye yanaşmayan çıkışlar ve yönetiminde desteği ile bu bağlara darbe vurmak, resmi site aracılığıyla öğretmeye çalıştığınız Galatasaraylılıkla bağdaşmamaktadır !

Son olarak unutulmasın ki bu branşlardaki mevcut mali tablolar, gelirler - giderler, yatırımlar ve beklentiler ortadayken amatör şubelerde gidilmek istenen bir küçülmenin taraftara mal edilmesini hiç bir "kurumsal iletişim modeli" açıklayamaz.

Çünkü Türkiye’ye basketbolu getiren ve dünya kulübü olmak misyonunda olan bir kulübün, şubeleri ile ilgili alacağı kararlar sadece Genel Kurulda değil, tüm dünyadaki milyonlarca Galatasaray taraftarları tarafından yakından takip edilecek ve bu yönde atılabilecek her adımın Galatasaraylılık gereği mutlak suretle hesabı sorulacaktır!
Gündüz yayınlanan, akşam kaldırılan "Galatasaraylılık Bu Değildir" başlıklı açıklamanın neden kaldırıldığını ve hangi kurumsal iletişim stratejisinin bir parçası olduğunu sormuyoruz bile...
K E N E T L E N İ N !
B A Ş K A  "G A L A T A S A R A Y"  Y O K . . .
ultrAslan

17 Ocak 2014 Cuma

Zidane'nın Diploması

Artık Zidane da bir takımın başında sahaya çıkabilir. "Zizu" antrenörlük belgesini almış ve Olivier Dacourt'la poz vermiş...

14 Ocak 2014 Salı

Popescu'nun Kadrosu


Romanya Futbol Federasyonu seçimleri yaklaşırken, Gheorge Popescu bugün resmi olarak başkanlık adaylığını açıkladı ve kendisiyle birlikte çalışacak ekibini de medyaya tanıttı. İşte Popescu'nun ekibi:
Anghel Iordanescu: Milli Takım Teknik Direktörü
Gica Hagi: Ulusal takımlardan sorumlu yönetici
Bogdan Stelea: U21 milli takımın teknik direktörü ve Gelişim Departmanı sorumlusu
Adalbert Kassai: Romanya futbol Federasyonu Genel Sekreteri
Dimitru Mihalache: Romanya Futbol Federasyonu Müsabakalardan sorumlu yönetici
Cristian Bivolaru: Uluslararası ilişkilerden sorumlu yönetici
Paul Prodan: Finans ve Muhasebe İşleri Sorumlusu
Ilie Dumitrescu: Strateji ve Programlama Direktörü


Adrian Mutu Petrolul'da

Romanya'nın Hagi'den sonra yetiştirdiği en kariyerli topçulardan Adrian Mutu, 35 yaşından sonra memleketine dönip Petrolul Ploieşti ile anlaştı ve imza töreni tam da şanına layık oldu... Son senelerde transfer dönemlerinde adı Galatasaray'la anılıyordu, artık bizim basın için bu hikaye de sona ermiş oldu...







13 Ocak 2014 Pazartesi

Ballon d'Or 2013 Ronaldo'nun

Çok çabaladı Portekizli "apaçi" bu ödülü almak için, hatta espirilere bile konu oldu. Ne demişti İbrahimovic: "Ronaldo şanslı adam. Her seferinde en önden bilet bularak Messi'nin ödül alışını izliyor." 2008'den beri Messi'yi "kıskanarak" alkışlıyordu, Barcelonalı "bu adam uzaylı mı? "diye tartışılırken. Bu sene maç kaçırmayan "biyonik" adam Messi, sakatlıklarla tanışıp, kalecilere rahat nefes aldırınca, Ronaldo yalnız kaldı meydanda, bir de İsveç'le yaptıkları bir play-off maçı var ki, İbra'ya karşı gol düellosundan galip çıkmıştı, topladı ödül için gereken oyları.  Bu gece 2013 senesinin en iyi topçusu olarak seçildiğinde de göz yaşlarını tutamamış. Onu kibirli ve ukala olarak bilirdik, duygusal tarafını da gösterdi futbol dünyasına... Ne diyelim, sevsek de sevmesek de futbol alimlerini böyle takdir etmiş, bize de alkışlamak düşer...


12 Ocak 2014 Pazar

Futbol Sevgisi Sınır Tanımaz

 Futbol sevgisi sadece stadyum içinde mi yaşanır?
İşte 1930larda tribünlere sığmayan Wisla Krakow taraftarı...
İnönü'de bir "Beleş tepe" vardı di' mi, o da bu fotolar gibi tarih oldu artık...




Pazarda Limon Satarım


* Populist olmadığımı söyledim. Ancak bu Trabzonspor'un yarışın dışında olacağı anlamına gelmez. Bu bizim genlerimizde var. Ben de bir taraftarım ve kulübümü seviyorum. Onların istediği Trabzonspor'u ortaya koymak için elimden ne geliyorsa yapıyorum. Bu çabayı gösterirken, taraftarlarımızın da bu takıma sahip çıkması lazım. Taraftarsız, seyircisiz bir takımın başarılı olma ihtimali hiç yok. 

*Aldığım para için Trabzonspor'a teşekkür ediyorum. Ülke şartları değerlendirildiğinde kazandığım iyi bir rakam. Diğer teknik adamlara göre az olabilir ama ben mutluyum. Eğer bir şey üreteceksem veya ideal olarak koyduğum bazı noktalara ulaşabilmek için benim yakıtım para olmamalı. Yakıtım daha çok bilgi, daha çok çalışmak, daha çok inandırmak olmalı. Beni ileriye itecek olan para değil. 24 yıla girdiğim teknik direktörlük yaşantımda aldığım en yüksek para bu. Bu da beni doyasıya tatmin ediyor. Beni parayla seviye olarak değerlendirip 'Bu kadarlık antrenör' diyenlerde olabilir. Benden çok kazanan futbolcu beni ezmeye çalışabilir. Ama kompleksiz ve kibirsiz yaklaşmaya devam ettiğimiz sürede, buna biraz da sabır ekleyerek bir süre sonra o oyuncuyu kendi tarafınıza almanız mümkün.

*Teknik adamlar bu kadar duygusal olmaz. Duygusalım ve yeri geldiğinde de ağlarım. Çok da umurumda değil. Bu sezon ağladığım oldu. Her hangi bir maçla ilgili değil. Maç öncesindeki ağır eleştirilerden sonra bir maçı kazanırsınız ve bunu gözyaşına dönüştürürsünüz. Özellikle sezon başından itibaren 'Trabzonspor'un yükünü kaldıramaz' yorumları çok üzücüydü. Saf bir Trabzonsporlu olarak hiçbir maddi menfaat beklemeden, şartlar içerisinde görev tanzim edilen bir adam olarak algılanmam gerekirken farklı bir adam olarak algılandığım için üzüldüğüm oldu. 

*Bundan başka Trabzonspor yok. Kaybolursam ne olur? Kaybolursam gider pazarda limon satarım, elma satarım. Sabah 5'te kalkıp pazarlarda pazarcılık yapacak kadar kompleksiz bir adamım. Buradan gidersem ne olur diye korkmuyorum. 55 yaşına kadar param ve arabam olmadan yaşadım. Bundan sonra da yaşarım."

Mustafa Reşit Akçay
Trabzonspor Teknik Direktörü

Böyle dürüst, kompleksiz, takımın taraftarı, duygusal bir hocaları olduğu için Trabzonsporlular ne kadar da şanslı... Yolun açık olsun Mustafa hoca, Karadeniz fırtınalıdır, dalgası bol, karada yokuşu diktir de senin gibi "delikanlı kaptan" da kolayca pes etmez, etmeyecektir de...

İntikam


"İntikam soğuk yenen bir yemektir" der İspanyollar. Luis Suares'in İvanovic'i ısırdığı bu sahneleri geçen yıldan hatırlayacaktır futbol takipçileri. Sırp topçu, olayları zamanın akışına bırakmış, "nasılsa vakti gelecek" diyerek beklemiş bir Liverpool maçını ve ilk fırsatta basmış tekmeyi Uruguaylının suratına...



Deplasman


Sampdoria taraftarı Roma deplasmanında...
Taraftar başına bir güvenlikçi...
Korkmayın bu kadar bu "deplasmancılardan" yahu...
Onlar da insan...

11 Ocak 2014 Cumartesi

Ali Sami Yen


Giden her sevgilin ardından, hep biz olduk el sallayan...

Kim Brezilya'da Ne Kadar Gezecek?

Dünya Kupası yaklaşırken, globesporte sitesi takımların ilk turda kat edeceği mesafeleri ortaya koyan bir istatistik çıkarmış. Takımların kamp yapacağı yerleri belirtmeleri için 31 Ocak'a kadar süre olduğundan sadece İspanya, Kolombiya, Yunanistan, Belçika, Cezayir ve Güney Kore adres belirtmemiş ama onların da Curitiba, Sao Paulo, Aracaju gibi merkezlerde ikamet edeceği düşünülerek yapılan hesaplamaya göre, maç yapıp kampa dönme, kamptan stada gitme işinde en fazla yorulacak ülkeler 14 binden fazla kilometre ile Amerika, İtalya ve Meksika. Klinsmann'ın takımı 14 bin 326 kilometre ile vaktin çoğunu otobüste geçirecekken, İtalyanlar Rio de Janeiro'dan maçların oynanacağı Manaus, Recife ve Natal şehirlerine gitmek içim 14 bin 126 km ve Santos'ta kalacak olan Meksikalılar da Natal, Fortaleza ve Recife'ye gitmek için 14 bin 40 km seyahat edecekler.
Öte yandan Belçika tüm maçlarını ülkenin güneydoğusunda yapacağı için 1984 km ile yolda en az vakit kaybedecek ülke olacak. Mogi das Cruzes şehrinde kamp yapacak olan Kırmızı şeytanlar, ilk tur maçlarının oynanacağı Belo Horizonte, Rio de Janeiro ve Sao Paulo'ya giderken pek de yorulmayacaklar.

İşte ülkelerin kamp merkezlerinden maçların yapılacağı statlara giderken kat edecekleri mesafeler:
Amerika: 14,326 km
Italya: 14,126 km
Meksika: 14,040 km
Japonya: 11,512 km
Fil Dişi Sahilleri: 11,240 km
Kamerun: 11,018 km
Kosta Rika: 10,472 km
Portekiz: 9834 km
Hırvatistan: 9800 km
İsviçre: 8854 km
Austurya: 8796 km
Uruguay: 8534 km
Honduras 8040 km
Brezilya: 7356 km
İngiltere: 7190 km
Bosna Hersek: 6924 km
Ekuator: 6660 km
Fransa: 5858 km
Almanya: 5836 km
Hollanda: 5496 km
Kolombiya: 5350 km
Gana: 5342 km
Yunanistan: 5300 km
Güney Kore: 5152 km
İspanya: 5042 km
Nijerya: 5038 km
Şili:4630 km
İran: 4592 km
Rusya: 4304 km
Cezayir: 3992 km
Arjantin: 3544 km
Belçika:1984 km

10 Ocak 2014 Cuma

Kartal Aşkı

 Lazio'nun taraftar ürünlerinin satıldığı bir mağazanın açılışına getirilen kartal en çok Hernanes'in ilgisini çekmiş ki Brezilyalı topçu kulübün armasına bir öpücük konduruvermiş... Bu fotoları görünce, bir zamanlar Sami Yen'e aslan getirildiği aklıma geldi, taraftar için müthiş bir heyecan olmuştu da hayvanseverler aslanın psikolojisi bozuldu diye gündem yaratıp, dava açmışlardı kulübe... Zamanları bol olmalı ki boş işlerle uğraşmaya vakit ayırabilmişler...



Güzel Şeyler Bunlar

Antalya doğumlu Burak Yılmaz'ı taraftarın pankartlarla karşılaması...

Altyapısından yetiştiği Ajax'a karşı Galatasaray formasıyla Sneijder'in takımın başında kaptan olarak sahaya çıkması...

Mancini'nin A2 takımından çıkardığı 18'lik İbrahim Coşkun'un ilk maçında gol sevinci yaşaması, hem de attığı golün galibiyeti getirmesi...

Hazırlık maçı olmasına rağmen Galatasaray taraftarının Akdeniz Üniversitesi stadını doldurması ve 34. dakikada meşale şovu yapması...

Mancini'nin ismi esame listesinde olmamasına rağmen oynatmak için direndiği ve hakemlerden olur alamaması sonrası Yiğit Gökoğlan'dan özür dilemesi...

Ve hazırlık maçı olmuş olsa da Galatasaray'ın kazanması...

Güzel şeyler bunlar, güzel...

Blog Widget by LinkWithin