22 Haziran 2020 Pazartesi

Galatasaray:3-3:Gaziantep FK



"Belçika, Fransa ve Türkiye’de futbol oynadım. Hayatımda ilk defa, gol öncesi bu şekilde çalınan bir düdük görüyorum."
Henry Onyekuru...

" Ben İspanya’da, Fransa’da top oynadım böyle kararlar, böyle çalınan düdükler inanın hayatımda görmedim. Şampiyonlar Ligi, Avrupa maçlarını izliyoruz, dünyanın her yerinde maçları seyrediyoruz. 6 saniye kuralını her hakem sayıyor mu? İlk defa hayatımda bu kuraldan ötürü hakemin düdük çaldığını akabinde golün yendiğini görüyorum"
Mariano Ferreira

Henry Onyekuru ve Mariano Ferreira'nın maçtan sonra yayıncı kuruluşa vermiş oldukları röportajdan birer kesit...

Ve aynı röportajlardan ligin seyri ile ilgili çok çarpıcı diğer cümleler de şöyle:

 "Biz kesinlikle rakibimize dokunamıyoruz. Dokunduğumuz zaman hemen bizim aleyhimize fauller çalınıp, anlamsız kartlar gösteriliyor. Hakem, bir yere kadar izin verip, bu şekilde kararlar verirse, bu şekilde fauller çalarsa, gol öncesi bir 6 saniye kuralından aleyhimize düdük çalarsa, artık siz de bir şey yapamıyorsunuz."
Henry Onyekuru

"Galatasaray takımı sonuna kadar mücadele eder. Tabii bizim de mücadele etmemize ne kadar izin veriyorlar, verecekler o da tartışılır."
Mariano Ferreira

Bir hafta evvel Rize'de Yaşar Kemal Uğurlu'nun sergilediği "hakemlik" ve dün gece de Alper Ulusoy'un ortaya koyduğu "performans!"tan sonra maç analizi yapmak yerine Galatasaray'lı iki futbolcunun daha terleri kurumadan yapmış oldukları açıklamaları okumak yeterli olacaktır da tarihe arşiv düşmek adına yine karalayalım kafamızdakileri blog sayfalarına.

Rize'de pandemi sonrası Galatasaray futbol takımının ilk karşılaşması olması vesilesiyle özellikle maçın ilk devresinde ortaya konan kötü oyun birçoklarına göre "hakemi" kurtardı ama ya dün gece Sami Yen'de seyrettiklerimiz nasıl açıklanacak? Ya da açıklanabilecek mi?


Karşılaşmaya oldukça arzulu ve motive başlayan Galatasaray, daha 5 dakika dolmadan Emre Akbaba'nın başlattığı iki pozisyonda gole çok yaklaşırken, bu maçın "bol gollü" olacağı mesajı veriliyordu. Sumudica'da açık oynamayı seven bir hocadır, o da takımını savunmaya çekme niyetiyle gelmemişti ama eksiklerine rağmen Galatasaray müthiş bir baskı kurmuş, ilk devre %72 gibi bir top kontrolü istatistiği yakalamıştı. Buna rağmen ilk golü kalesinde de gören ev sahibi oldu. Gaziantep takımı Belhanda'nın uzaklaştıramadığı bir pozisyonda kazanılan korner atışında yine Belhanda'yı "iterek" Djilobodjy'nin kafa vuruşuyla tabelayı değiştirmeyi başarmıştı. Kalesinde beklemediği bir golü gören sarı-kırmızılılar sonraki 5-10 dakikalık süreçte bocalayıp, oyun kontrolünü rakibine verseler de çabuk toparlanmayı bildiler. Özellikle bu süreçte Güray'ın kullandığı serbest atışta Okan harika refleks göstererek takım arkadaşlarına güven verirken, hakem Alper Ulusoy ise maçın ileriki dakikalarında nasıl bir yönetim sergileyeceğinin "spoiler"ını veriyordu. Okan'dan seken topa ofsayt pozisyonundaki Kenan hareketlenmiş ve kaleciyle temas yokken kendini yere bırakıvermişti. Maçı yöneten hakem Alper Ulusoy, yan hakemine bile bakmadan direkt penaltıyı gösteriverdi. Bereket VAR'dan ofsayt uyarısı geldi de kararından geri adım attı.


Galatasaray, hakemin "oynatmama" çabalarına rağmen yine de maça tutunmayı bildi, önce Falcao-Feghouli paslaşmasında, Cezayirli'nin attığı uzun pasta Onyekuru kaleci Günay'ın da hatasından yararlanıp, boş kale ile karşı karşıya kaldı ama vuruşunu Kana Bıyık çizgiden çıkardı. İki dakika sonra Feghouli bu kez Falcao'ya harika bir asist yaptı, Kolombiyalı da soğukkanlılığı ve tecrübesini konuşturarak beraberliği sağlayan golü atıverdi. Tribünlerde karton maketler vardı ama sarı-kırmızılı forma içindekiler sanki taraftarın ruhunu hisseder gibi baskıyı kurmuştu konuk ekip üstünde, bu baskı da Belhanda'nın Falcao'ya nazire yaparcasına attığı "şık"golü getirdi ilk devre bitmeden. Yüzler gülüyordu Galatasaraylılarda da devre bitmiş, hatta uzatma dakikaları sonlanmışken, Alper Ulusoy'un aradığı fırsatı Mariano kendisine veriverdi. Galatasaray'da haftaya oynanacak olan Başakşehir maçı öncesi Mariano, Seri ve Feghouli sarı kart sınırındaydı ve orta sahada olan, sıradan bir faulden sonra hakem Mariano'ya sarı kartı çıkarıvermişti."Mariano dokunmasaydı" diyenler olacaktır da, buna benzer maçta onlarca pozisyon olup, sarı kart çıkmıyorsa, neden Mariano? Bunun cevabı da maçın sonunda saklıydı aslında...


İkinci devre Lemina'nın kaptanlığında Galatasaray ilk yarıdaki oyununu oynarken, ne olduysa Belhanda'nın ters bir geri pasında Ahmet Çalık'ı zor durumda bırakıp, oyundan atılmasından sonra oldu. Maçın bitimine 35 dakika kala eksik kalan Galatasaray refleks olarak savunmaya çekilirken, deplasman ekibi tüm hatlarıyla Okan'ın kalesinde baskı kurdu. Pandemi arasında Marcao'yu sakatlıktan, Donk'u geçen hafta cezalı olmasından dolayı kaybeden Fatih Terim stopersizlikten yakınırken, şimdi de Ahmet'i kaybederken, Emre-Taylan değişikliği ile savunmaya sürpriz bir oyuncu görevlendiriyordu. Stres düzeyi bu kadar yüksek bir maçta 17 yaşındaki Emin'i harcamak yerine Taylan seçeneğini sahaya sürmüş ve de yerinde bir hamle yapmıştı, zira Taylan hem savunmada başarılı müdahalelerde bulundu hem de atak başlangıçlarında yer aldı ki onun başlatmış olduğu bir atakta Sarrachi'nin Feghouli'ye yaptığı asistle Galatasaray üçüncü golü buluverdi.

Bir kişi eksik oynayıp, iki farklı öne geçmek ev sahibini rahatlatırken, rakip "ya herru ya merru" dercesine elindeki tüm kozlarını sahaya sürmüştü ve son on dakikaya girilirken Twumasi'nin uzaktan yolladığı şut Kenan'ın kafasının üzerinden geçip, Okan'ı da yanıltarak farkı bire indiriyordu. Başta kaleci Okan olmak üzere sarı-kırmızılı futbolcular VAR'dan ofsayt kararı çıkacağını beklerken, Cüneyt Çakır gol kararı vermişti. Ne ilginç değil mi? Kural kitabında şöyle demektedir: "Rakip oyuncu topla oynadığında ofsaytta olan oyuncunun kaleciye yönelik alansal bir tehditi olduğu takdirde ofsayt kuralı uygulanmalıdır."  ve Kenan topa temas etmese de kaleciyi yanıltan ofsayt pozisyonunda olduğu için ofsayt verilmesi gerekir denilirken, gol kararı çıkmıştı. Oysaki bir gün önce Ankaragücü-Başakşehir maçında ev sahibinin golü bu gerekçe ile iptal edilmişken... Bu ülkede futbol Galatasaray'a karşı oynanan bir oyun mudur acaba?


Farkı bire indirmiş, saha içinde ve VAR'daki hakemlerin desteğini hissetmiş Gaziantep, beraberlik için Galatasaray kalesine yüklendi de yüklendi ama o anlarda sahnede Okan vardı, özellikle Kenan'ın kafa vuruşunu çizgiden çıkarması alkışı hak ediyordu. Ve maçın uzatma dakikalarına girilmiş, Jimmy Durmaz rakip korner direği cıvarında topu saklarken, rakibinin itmesiyle kendini yerde buldu ama Alper Ulusoy oyna dedi, sonra gelişen atakta ceza sahası içinde Selçuk formasından çekildi ama karar yine devamdı ve Gaziantep takımının golü geldi. VAR olmasa Alper Ulusoy çoktan golü vermiş, santrayı yaptırmıştı da, protokoller vardı, göz göre göre "operasyon" yapılamazdı, öyle baktılar böyle baktılar ve öncesinde iki bariz faul olan golü " gönülsüzce" iptal ettiler. Tabii, bu kararı verirken, geçen sene yönettikleri ve Galatasaray'ın kazandığı maçlar sonrası ağır eleştiriler alan ve hakemliği bıraktırılan hakemler geçmiş midir Alper Ulusoy'un aklından acaba? "Acaba ben de onlardan biri olur muyum?" diye düşünmüş müdür genç hakem ki son düdüğü çalmadan can simidi gibi 6 saniye kuralına sarılıverdi.


Neymiş, Okan topu elinde 6 saniyeden fazla tutmuş...Böyle bir kural vardı elbet ama 10-15 yıldır uygulayan hakem yoktu? Üstelik kendisi de uygulamıyordu. 16 Şubat 2020de Sami Yen'de oynanan Galatasaray-Yeni Malatyaspor maçında Farnolle maçta dakikalar 33, saniyeler 42'yi gösterirken topu tutup, 33.57'de degaj kullanırken, Alper Ulusoy düdük çalmamıştı. Dört aylık bir süre çok geçmişte kalmış derseniz, dün geceki maçta dakikalar 31, saniyeler 52'yi işaret ederken topu tutan Gaziantep FK kalecisi Günay, topu tam 17 saniye sonra 32.09'da elinden çıkarırken, hakem 6 saniye kuralını bilmiyor muydu?


Kural tek ama aynı maç içinde kuralın uygulanıp uygulanmadığı takımlar farklı...İşte o zaman hakemin niyeti sorgulanır, hem de sonuna kadar... Bu arada biz sorguluyoruz, Fatih Terim ceza almamak için mümkünce kibar kelimelerle sorguluyor da bu kulübün yöneticileri neden sessiz acaba? Mustafa başkana tek kelam edemeyiz, sağlık sorunları ile boğuşuyor belki evinde içi içini yemektedir de başkan yardımcısı sayın Abdurrahim Albayrak nerede acaba? "Apo başkan", kaybedilen bir Fenerbahçe maçı sonrası Süleyman Rodop'un tuttuğu mikrofonda Hagi'yi eleştirdiğin gibi şimdi aynı hiddet ve celal ile iki haftadır Galatasaray'ı "doğrayan" hakemlere veryansın etmeyecek misin? Senin de sağlığını hiçe sayacak kadar "hasta Galatasaraylı" olduğunu biliyoruz, peki seni sessizliğe iten nedir? Bi' de bize Apo başkan...

Nitekim hakemin uydurduğu bir "endirek" serbest atış sonrası Sekidika'nın acemiliği ile kazanılan penaltı ile Gaziantep eşitliği sağlayıp, belki de Galatasaray'ı şampiyonluktan ediyordu. Konya, Ankaragücü ve dün gece de Gaziantep maçlarında, Galatasaray uzatmalarda yediği gollerle 6 puan bırakması da bu sezonun unutulmazları arasına girecektir...


Stat: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom
Hakemler: Alper Ulusoy, İsmail Şencan, Mustafa Sönmez, Cüneyt Çakır (VAR)
Galatasaray: Okan Kocuk, Mariano (Dk. 81 Linnes), Ahmet Çalık, Lemina, Saracchi, Seri, Belhanda (Dk. 72 Selçuk İnan), Emre Akbaba (Dk. 59 Taylan Antalyalı), Feghouli (Dk. 80 Jimmy Durmaz), Onyekuru, Falcao (Dk. 80 Sekidika)
Gaziantep FK: Günay Güvenç, Mehmet Erdem Uğurlu (Dk. 62 Diarra, Dk. 79 Furkan Soyalp), Tosca, Djilobodji, Kana Bıyık (Dk. 79 Kubilay Aktaş), Oğuz Ceylan, Jefferson (Dk. 67 Muhammet Demir), Güray Vural (Dk. 62 Twumasi), Maxim, Kenan Özer, Kayode
Goller: Dk. 17 Djilobodji, Dk. 78 Twumasi, Dk. 90 15 Maxim (Penaltıdan) (Gaziantep FK), Dk. 36 Falcao, Dk. 40 Belhanda, Dk. 66 Feghouli (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 45 2 Mariano, Dk. 51 Belhanda, Dk. 63 Saracchi, Dk. 90 1 Okan Kocuk, Dk. 90 10 Ömer Bayram, Onyekuru (Maç bitiminde) (Galatasaray), Dk. 51 Kenan Özer, Dk. 90 6 Sumudica (Teknik direktör) (Gaziantep FK)
Kırmızı kart: Dk. 55 Ahmet Çalık (Galatasaray)

15 Haziran 2020 Pazartesi

Çaykur Rizespor:2-0:Galatasaray


Üç ay aradan sonra merhaba...
Öncelikle Covid-19 salgınında hayatını kaybedenlere rahmet dilerken, bu hastalıkla tanışıp iyileşen ya da hala mücadele eden takipçilerimize geçmiş olsun ve acil şifalar diliyoruz...
Evet, biz öyle kendi halimizde yaşamı sürdürmeye çalışır, kendi içimizde kavgalarımızla, sevdalarımızla gün be gün takvimden birer yaprak eksiltirken, hiç akla gelmeyen bu pandemi ile evlere hapsolup, bambaşka telaşlar, gündemler, uğraşlar bulmak zorunda kaldık aylarca...
Lakin, hayat yaşanmalıydı, fabrika bacaları tütmeliydi, tarlalar sürülmeliydi, üretim devam etmeliydi kısaca"yeni" normale dönülmeliydi. Kafeler açıldı, kuaförler açıldı, AVMler açıldı ve en nihayet futbola da kavuşmuş olduk...

Kavuştuk kavuşmasına da böyle bir "özlem giderme" olmaz olaydı... Pandemi süresince biz evlerde her akşam ortaya çıkan vaka sayısına bakıp, "acıma" duygularımız hümanizm seviyemizi arttırdıkça, bazıları da kin ve garez duygularını bilemekteymiş. Geçen sene oynanan ve Emre Akbaba'nın ayağının kırıldığı maçtan sonra "Silahım olsaydı, o hakemi vururdum" diyen Rizespor başkanı,  "Artık hiç bir hakem bizim maçta hata yapmaya cesaret edemez" sözleriyle hazırlanıyordu pazar geceki maça. Ahmet Çakar'ın nüktedan bir şekilde twitte belirttiği gibi de "Hakem Yaşar Kemal Uğurlu da vurulmaktan korktuğu için Galatasaray'ı bir penaltı ve bir kırmızı kartla vurdu"... Ama, üç puanlara, penaltılara geçmeden, 15. dakikada kalbimizden vurulduk esas... Canımız, sevdalımız Fernando Muslera'yı acılar içinde "uğursuz stadın" sessizliğinde çığlık atarken seyretmek, ömür boyu gider mi hafızlarımızdan... Hiç zannetmiyorum... Geçen sene Emre Akbaba, bu sene Fernando Muslera'nın kaval kemikleri kırıldı, Florin Andone'nin az kalsın bacağı kopuyordu...

"Pandemi sonrası futbolcular tekrar maçlara dönerken antrenman temposunu kaldırmakta zorlanıp, sakatlıklar yaşanabilir" minvalinde sözler sarf ederken Rizespor hocası Ünal Karaman, sedye ile sahayı terk eden iki Galatasaray'lı oyuncunun kendi topçuları tarafından "kasapça" müdahale ile sakatlandığını görmemiş miydi? Gördü elbette ama hırs gözlerini öyle bürümüştü ki, maçtan sonra ne kendisi, ne de kalecisi TarıkMuslera ve Andone'ye bir geçmiş olsun dileğinde bulunmadılar yayıncı kuruluş mikrofonlarına. Oysa, daha maç oynandığı esnada hem Türkiye'den, hem de dünyanın çeşitli ülkelerinde bir çok kulüp ve futbolcu sosyal medya hesaplarında acılarını ve dualarını paylaşıyordu şanssız iki futbolcuyla. Umarım haftaya Tunay Torun kadro dışı kalmaz, zira kendisi Muslera'ya geçmiş olsun dileğinde bulundu maç bitiminde...

Üç ay evde antrenmansız bir çok korku ve endişe hisleriyle "zaman öldürüp", tekrar sahalara dönmenin zor olacağının hepimiz farkındaydık ki Galatasaray'lı oyuncular da "toplama takım" hüviyetindeydiler ilk devre. Zaten Muslera'nın sakatlığı sonrası moral motivasyonları da iyice düşmüş "Ne işimiz var burada" izlenimi vermekteydiler. His takımıdır Galatasaray, duygu takımıdır Galatasaray diye övünürüz ya, bazen de duygusuz olup, "umursamaz olup" mücadele etmelisin eğer hedef üç puansa ama o zaman da nerede kaldı takımdaşlık, arkadaşlık, en önemlisi de insanlık?


Ofsayt olduğu bariz pozisyonda "kurala sığınıp" pozisyon bitene kadar maçı durdurmayan ve Muslera acılar içinde çığlık atarken bile "korkuyla" düdüğünü "zarzor" çalan Yaşar Kemal Uğurlu, Sarrachi ile Samudio'nun ikili mücadelesinde aradığı fırsatı bulup, penaltı noktasını gösteriverdi. Rizeli penaltı olduğuna şakın, Galatasaraylı da penaltı yaptırdığına şaşkındı... Ama hakem düdüğü çalmıştı. Bu pozisyonun oldukça benzerinde, hatta daha sert müdahalelerin olduğu Trabzonspor-Galatasaray maçında Kamil Ahmet, Emre Mor'u indirdiğinde VAR hakemi olan Yaşar Kemal Uğurlu, maçı yöneten Ali Palabıyık'ı hiç uyarmamıştı bile.  Muslera'nın yerine giren Okan Skoda'nın vuruşunu kurtardı ama dönen topta yapacak bir şey yoktu. Ev sahibi öne geçmiş, hakem de rahatlamıştı.

Galatasaray belki kendisinden beklenilen performansı gösteremiyor ama oyunu Rizespor yarı sahasına yıkarken, ev sahibi hakemin de "desteğinin" farkında "kemikkkıran" tarzında takılıyordu. Özellikle Moroziuk'un dört dakika arayla iki sarı görecek sertlikte hareketlerine tek kartın çıkmamış olması bile maçın hakeminin niyetini gözler önüne seriyordu.

Beş değişiklik hakkı ve geniş yedek kulübesinin de avantajıyla Fatih Terim ikinci yarı oyunu değiştirmek için Ahmet Çalık ve Ömer'in yerine Emre Akbaba ve Andone ile oyuna başladı. Yapılan değişiklikler ve soyunma odasında konuşulanlar etkisini gösterdi ki Galatasaray beraberlik fırsatlarını buldu ve golü beklemeye başladı ki, Yaşar Kemal Uğurlu'nun yarattığı bir faul sonrası Mariano'nun adamını kaçırması ile ceza sahası içinde oluşan karambolde Okan kalesinde ikinci golü görüverdi. Uzun bir ara topa dokunmadan geçen ve hiç hazırlık maçı yapmadan sahaya çıkılan bu süreçte 2-0dan maç çevirmek imkansıza yakınken, yenilen golün hemen ardından Feghouli'nin pasında Onyekuru'nun altı pastan vurduğu topu Tarık'ın çıkarması da Galatasaray adına kırılma anıydı. O gol olsa, maç çok başka sonuçla da bitebilirdi...


Bir yandan talihsizlik, bir yandan hakem Galatasaray'ın yakasını bırakmaya hiç niyetli değildi, bitime 20 dakika kala gelişen Galatasaray atağında, Rizespor kalecisi boşa çıkıp, Andone'nin üzerine düştü ve Rumen oyuncu acılar içinde yerde kıvranırken, VAR'dan gelen uyarıya rağmen Yaşar Kemal Uğurlu maç içinde Galatasaray lehine bir karar vermemeye yeminli gibi penaltıya hükmetmiyordu. Oysa kural açık ve netti, top oyundayken kalecinin yaptığı müdahale cezalandırılmalıydı. Misaller de boldu, Malatya-Fenerbahçe karşılaşması, geçen sene Galatasaray-Fenerbahçe ve Fenerbahçe-Ankaragücü maçları... İlk devre Donk'un indirilmesine, ikinci devre Andone'nin düşürülmesine penaltı çalmayan Yaşar Kemal Uğurlu, Donk'a ve Adem'e sarı kartını cesurca çıkarıp cezalı duruma da düşürüyordu. Hatta Adem'e kırmızı kart da çıkardı ki, az kalsın sahada Engin Baytar-Cüneyt Çakır sahnesi yaşanacaktı... Galatasaray'ın bu hakemle çıktığı 7 deplasmanda 5 mağlubiyet yaşayıp, 3 kırmızı kart görmüş olması şansla açıklanamaz bu seyrettiğimiz maçtan sonra...


Galatasaray Rize deplasmanında ilk yarı etkisiz ama ikinci devre adına yakışır bir oyun oynayarak üç puan kaybetti ve şampiyonluk yarışındaki rakipleri Trabzonspor ve Başakşehir'den 6 puan geriye düştü ama keşke Muslera ve Andone sakatlanmasaydı da Galatasaray farklı kaybetseydi. İnsan sağlığının her şeyden önemli olduğunu anladığımız bu aylarda maç sonu çılgınca sevinen Rizespor yönetim kuruluna da bir mesajımız olsun: Erken öten horoz masalını hatırlayın, sene sonu küme düştüğünüzde "sosyal mesafeyi" unutup yine sarmaş dolaş sevinirsiniz!...



Stat: Çaykur Didi
Hakemler: Yaşar Kemal Uğurlu, Erdinç Sezertam, Serkan Çimen
Çaykur Rizespor: Tarık Çetin, Moroziuk, Talbi, Fernandes, Melnjak, Diomande (Dk. 81 Oğuz Kağan Güçtekin), Vetrih (Dk. 88 Burak Albayrak), Garmash (Dk. 68 Abdullah Durak), Tunay Torun (Dk. 68 Oğulcan Çağlayan), Samudio, Skoda (Dk. 88 Orhan Ovacıklı)
Galatasaray: Muslera (Dk. 24 Okan Kocuk), Mariano, Donk, Ahmet Çalık (Dk. 46 Andone, Dk. 72 Belhanda), Saracchi, Seri, Lemina, Ömer Bayram (Dk. 46 Emre Akbaba), Feghouli, Onyekuru (Dk. 76 Adem Büyük), Falcao
Goller: Dk. 42 Skoda, Dk. 53 Tunay Torun (Çaykur Rizespor)
Kırmızı Kart: Dk. 90 Adem Büyük (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 7 Melnjak, Dk. 59 Samudio, Dk. 85 Vetrih, Dk. 90 +3 Burak Albayrak (Çaykur Rizespor), Dk. 61 Donk (Galatasaray)

4 Haziran 2020 Perşembe

Eski Manken Futbol Kulübü Satın Aldı


Eski mankenlerden Anamaria Prodan'ın  CS Buftea takımına başkan olarak futbola giriş hikayesini 2009'da blog sayfalarında paylaşmıştık. Başkanlığı geçici bir heves olarak görmeyip, sonraki senelerde de futboldan elini çekmeyen Prodan, çeşitli futbolcuların menajerliğini de yaparak, ülkenin önde gelen spor kadınlarından biri olmayı sürdürüyordu. Al Wasl takımını çalıştıran eşi Laurentiu Regenkampf''la birlikte bir müddet Romanya dışında olduğu için spor gündeminde yer bulamayan Anamaria Prodan, ülkesinden bir futbol takımı satın alarak tekrar o çok sevdiği işi yapmış oldu: insanları kendisi hakkında konuşturmak... Romanya Liga 1'de orta sıralarda mücadele eden Hermannstadt kulübünden bugün yapılan açıklamada şöyle cümleler sarf ediliyordu:

"AFC Hermannstadt kulübü ve Sibiu şehri için oldukça güzel haberlerimiz var. Bir kaç dakika önce AFC Hermannstadt yöneticileri ve Regenkampf ailesi ortak bir anlaşmaya vararak, kulübü finansal ve sporsal olarak Regenkampf ailesine devretti."


Finansal olarak sıkıntılı günler geçiren Sibiu şehrinin takımı olan AFC Hermannstadt, 7.25 milyon euro karşılığında Anamaria Prodan'a devredilirken, halihazırda futbolcu menajerliği yapan eski manken, bu "satıştan" sonra ortaya çıkabilecek yasal sıkıntıları ortadan kaldırmak için de kulübü 21 yaşındaki kızı Rebecca'nın yöneteceğini belirtmiş. "Eşim Steaua Bükreş'in teknik direktörü olduğunda da menajer olmamam sebebiyle aynı sorular bana soruldu, şimdi de soruluyor ama eşim hocalık yapıyor, kızım kulüp başkanı ve ben de menajerim, yasal olarak hiç bir sıkıntı yok" diyen Anamaria, çocukları için iş alanları açmak istediğini ve 21 yaşındaki kızının da ülkesinin en genç ve tek kadın başkanı olduğunu belirtmiş.

3 yıldır Milano'da mankenlik yapan Rebecca Dimitrescu ise " Sibiu harika bir futbol takımını hak eden harika insanlara sahip müthiş bir şehir. Bizim ailemiz futbolla nefes alıp verdiği için bu harika takımın ölmesine izin veremezdik" diyerek duygularını belirtmiş...

Bu arada Anamaria Prodan, Romanya Futbol Federasyonu başkanlık seçimlerine de aday olacağını ve Steaua başkanı Becali dışındaki tüm üyelerin kendisine oy vereceğini belirtmişti geçtiğimiz günlerde. Eğer böyle bir ihtimal gerçekleşir ve Prodan başkan olursa, Romanya'da annenin federasyon başkanı, kızının kulüp başkanı olduğu ligde maç yönetecek hakemlerin vah haline...


2 Haziran 2020 Salı

Böyle De Olur Transfer Bedeli


Futbolcuların transfer ücretleri günümüzde alışık olduğumuz üzere milyon eurolarla ölçülmemiştir pek çok defa, bazen "paradan çok daha değerli" varlıklar değiştirtmiştir topçulara giydikleri formanın rengini. Karides için de takımını bırakan olmuştur, protez bacak için de... Ansiklopedi seti karşılığında yeni diyarlara yelken açan futbolcuyu da yazmıştır futbolun tozlu sayfaları, bir şişe gazoz uğruna yeni takıma geçeni de... İsterseniz girizgahı çok fazla uzatmayalım da, bu ilginç transfer hikayelerine bir göz atalım...

  • İlk hikayemiz ülkemizin sevimli sahil şehirlerinden Çanakkale'den gelsin. Çanakkale 2. Amatör grubunda mücadele eden Bolayır GençliksporOsman Yusufoğlu'nu 1 ton buğday, 1 ton ayçiçeği ve 4500 lira değerinde sanal para "etherium"  karşılığında renklerine bağlamış.
  • Pandemi günlerinde evlere hapsolmuşken, Netflix yayınladığı filmler ve belgesellerle en büyük yardımcımız oldu. Bu belgesellerden biri de Sunderland'ın hikayesini anlatan Sunderland: Till I Die olmuştu. Bizim gibi belgeseli seyredip, Sunderland'a sempati besleyen eski Leeds United'lı Laurens de Bock da hiç vakit kaybetmeden Sunderland'a transfer olmuş...
  • Bursaspor'un şampiyon kadrosunun kalecisini hatırlıyor musunuz? İvankov, dediğinizi duyar gibiyim. Peki Bulgar kaleci Bursa'ya nasıl gelmiş? Onun hikayesini de takımın yardımcı antrenörlerinden Adnan Örnek'ten dinleyelim: "İvankov, transfer esnasında bize maddi olarak hiç pürüz çıkarmadı, tek şartı vardı, çocuklarının okuyacağı bir Amerikan Koleji. Bursa'da böyle bir kolej olmamasına rağmen, ona "Evet, Bursa'da çocukları Amerikan Kolejine yazdırırız" dedim. Adam şehre gelip, yalan söylediğimi öğrenince, soğukkanlı davranıp, bana sitem etmedi. Ama Bursaspor şampiyon olsun, ben İvankov'un çocukları için yabancı dille eğitim veren bir kolej açarım."
  • Fenerbahçe ve Trabzonspor geçtiğimiz aylarda Gölcükspor'lu İsmail Yüksek için kapışmışlar, son sözü sarı-lacivertli ekip söylemişti. Peki, Fenerbahçe İsmail için Gölçükspor'a ne mi verecek? 500 bin lira paranın yanında, alt yapıdan iki oyuncuyu kiralık yollayacak ve Gölcükspor'u Topuk Yaylasında iki sezon ücretsiz kampa konuk edecek.
  • Avrupa Gol Kralı Tanju Çolak'ın Galatasaray'dan Fenerbahçe'ye transferini bilirsiniz de 16 yaşında Yolspor'a geçiş hikayesini bilir misiniz? Biz anlatalım o halde, Tanju alt yapıya çok önem verdiğini bildiği Yolspor'a bir şişe Yedigün gazoz ve bir pasta karşılığında transfer olmuş...
  • Sağlık parayla ölçülür mü? Tabii ki ölçülmez. Ampute Futbol Süper Liginde mücadele eden Konya Engelli Gücü de Gana milli takımında da oynayan Atta'ya transfer teklif eder. Golcü oyuncu tek bir şart karşılığında kabul eder: Çocukluğundan beri sakat olan sol bacağına protez takılacaktır. Teklif kabul edilince Atta eşini ve dört çocuğunu Gana'da bırakarak Türkiye'ye gelir.
  • Türkiye'de çeşitli amatör kulüplerde 5 yıldır forma giyen Ganalı Mohammed Sumaila iki sene evvel Mudanya'da düzenlenecek olan bir futbol turnuvasında Yörükalispor adlı köy takımında forma giymek için 10 kilo organik zeytin yağ talep etmiş...
  • Mohammed Sumaila 10 kilo zeytin yağ alacak da Adanalı Oktay Karakan boş mu duracak, tecrübeli ön libero Aladağspor'lu yöneticilerle 10 kilo pekmez karşılığında el sıkışmış.
  • Ordu Amatör Liginde mücadele eden Korganspor "Para da neymiş, fındıktan değerlisi mi var?" diyerek her ay verilecek birer çuval fındık karşılığında kaleci Murat Karabayrak ile sağ bek Mustafa Partal'ı kadrosuna katmış. 
  • Romanya Liginden de ilginç bir transfer ücreti var: Finansal sıkıntılar çeken Jiul Petrosani para eder oyuncularından Ion Radu'yu 1998 yılında 500 kilo domuz eti karşılığında Chimia Ramnicu Valcea takımına satmış... Başkan bu transferi şöyle açıklamış: "Etleri satıp, topçuların maaşlarını ödeyeceğiz."
  • Yine Romanya'dan devam edersek, Marius Cioara ikinci lig ekibi Arad'tan dördüncü lig takımı Regal Hornia'ya 15 kg sucuk karşılığında evet demiş. Transfer bedeli kadar ilginç olan da Cioara'nın sözleşmeye imza atmasının ertesi günü futbolu bırakması ve Hornia kulübünün isyanı: "Hem iyi bir topçuyu kaybettik, hem de takımın bir haftalık yemeği gitti."
  • Romanya'dan son transfer haberi ise 10 top karşılığında Jiul Petrosani'den Arad'a giden Liviu Baicea'yla ilgili olsun.
  • 2002 senesinde Norveç Üçüncü Liginde Vindbjart forması terleten ve 14 gole imza atan Kenneth Kristensen yaz tatilini Norveç'in güney kıyılarında Flekkeroy'da deniz ürünleri tüketip, idmanlara da kilo fazlasıyla gelince, Vindbjart  oyuncuyu Flekkeroy takımına göndermeye karar vermiş, tabii teklifleri de ilginçtir: Oyuncunun kilosu karşılığında karides isterler. Güney ekibi "Bizde karidesten bol ne var ki?" diyerek teklifi seve seve kabul etmiş ve 75 kg karidesi rakiplerine yollamış. İşin ilginci Flekkeroy o sezon ligi ikinci bitirip, bir üst lige yükselirken, Vindbjart ise beşinci olmuş.
  • Norveç'le devam edersek, eski birinci lig oyuncularından Bard Erik Olsen haftalık bir kutu büyük boy pizza karşılığından emeklilikten dönüp Beşinci lig takımlarından Trovnik'te forma giymeye başlamış...
  • Manchester United günümüzde yapacağı transferlere milyon euroları su gibi harcıyor ama 1927 yılında Stockport County'nin kanat oyuncusu Hugh mc Lenhan'ı 3 derin dondurucu dolusu dondurmaya transfer ettiğini yeni nesil bilmiyordur herhalde.
  • Bir varil bira karşılığında transfer olur mu? 1921 yılında Hull City 19 yaşındaki Ernie Blenkinsop'u transfer ederken 100 poundun yanında bir de bir varil bira yollamış Cudworth United Methodists takımına.
  • Collins John Hollanda u-16 takımında oynarken geleceği parlak olarak görülür ve Nijverdal'den Twente'ye transfer edilir. Ne karşılığında mı? Bir kaç koli ansiklopedi. Ansiklopediler daha sonra yerel bir lisenin kütüphanesine bağışlanır.
  • Liverpool ve İngiltere Milli Takımının efsanelerinden John Barnes'i listemize ekleyen transfer ücreti ise bir kaç çift forma. Sudbury Court takımıyla dikkati çeken genç oyuncuyu Watford hemen kapmış ve eski takımına bir kaç forma vermiş ve sözleşmeyi imzalatmış.
  • İrlanda futbolunun efsane isimlerinden Tony Cascarino da 1982 yılında Gillingham'a çeşitli antrenman malzemeleri karşılığında transfer olmuş.
  • Garry Pallister 19 yaşında ilk transferini yaparken, forma takımı, top çantası ve kale ağları kazandırmış eski kulübüne. Sonraki kulüplerini ise zengin etmiş...
  • Zat Knight da amatör Rushel Olympic'ten Fullham'a 1999 senesinde transfer olurken, o da eski takımına 30 çift eşofman kazandırmış.
  • Arsenal efsanelerinden Ian Wright'ın, Crystal Palace transferi sonrası eski takımı bir çift ağırlık seti sahibi olmuş...
  • Daniel Allande ise Uruguay'da 550 biftek karşılığında takım değiştiren oyuncu olarak yıllarca konuşulup durmuş.

Blog Widget by LinkWithin