26 Kasım 2016 Cumartesi

Galatasaray:3-1:Bursaspor


Amerika'da başlayan "Black Friday" çılgınlığına  Başakşehir futbol kulubu "Cuma kara değil, cuma hayırlıdır" sloganıyla tepkide bulunmuş ve mağazadaki ürünlerinde indirime gitmiş. Evet, cumalar dinimizce hayırlıdır da, biz Galatasaray'lıların aklında hep haftanın son günü yapılan maçlarda kaybedilen puanlar kalmıştır. Son iki iç saha karşılaşmasından puansız ayrılmış Galatasaray, bir de Kadıköy'de Cüneyt Çakır'ın da "ufak dokunuşlarıyla" "etkisiz" bir maç çıkarınca,haftanın açılış maçı olan Bursaspor karşılaşması sonrası Jan Olde Riekerink için "idam sehpası" çoktan hazırlanmıştı bile.  "Galatasaray nasılsa kaybedecekti ve suçlusu hoca olacaktı ya", futbolu sayılar ve rakamlardan ibaret sayan medyanın yeni "prenslerinden" Taner Karaman, yemini hazırlamış, oltaya atmış ve keyifle gelecek sazanı beklemeye koyulmuştu bile.

"Riekerink Bey", Tolga'yı ilk on birde oynatmayınca, muhtemel (!) kaybedilecek bir Bursaspor maçının suçlusu, "en iyi(?)" oyuncusunu oynatmayan Hollandalı alt yapı hocası olacaktı. Haklıydı Taner Karaman verdiği istatistiklerde, Tolga çok koşardı, çok top kapardı ama ya asist yapması, ya kaleye attığı şutların kaleye isabet oranı, ya arkadaşı boştayken kaleyi düşünmesi konusunda bizim "gurbetçi" kaçıncı sıradaydı acaba? Kulaklarını çınlatalım, Sir Alex Ferguson'un, "istatistik mini eteğe benzer, çok şey gösterir ama esas göstermesi gerekeni göstermez" deyişini bilmez miydi Taner kardeş?


Galatasaray'a geldiğinden beri cezalı olduğu Başakşehir maçı hariç sürekli ilk on birde yer bulan Tolga Ciğerci'yi belki Bursaspor karşılaşmasında da oynatacaktı Riekerink, Selçuk'un ne kadar güçlü olduğu gerçeği ile karşılaşmasaydı hafta içinde. Sene başında "tayfadan" Umut ve Olcan'ı taraftar desteği ile kolayca kadro dışı bırakan Hollandalı çalıştırıcı bu temizlik harekatında Selçuk karşısında zorlanacağa benziyor. Aslında uzun yıllar kazanılmayan Kadıköy deplasmanında bir kumar oynamıştı 8 numarayı kulübede tutarak, maç kazanılmış olunsa ve Kadıköy laneti son bulsaydı, Selçuk kulübeye "kombine" alacaktı ama mağlubiyet işleri tersine çevirdi. Kulüp içinden gelen "karşı konulmaz" ricalar sonrası Selçuk pazı bandı ile Bursaspor karşısında takımın başında sahaya çıktı ama oynadığı oyunla Riekerink'in Fenerbahçe maçında verdiği kararda ne kadar da haklı olduğunu göstermiş oldu. "Bursaspor ataklarını başlatan isim" olmuştu kaptan Selçuk İnan maçın ilk devresinde. Yeşil-beyazlıların attığı ilk golün başlangıcında basit ve manasıca kaptırdığı top, defansında önünde topla oynarken rakibe atak şansı verdiği müdahaleleri ve Galatasaray'ın hızlı ataklarında "topu ezmesiyle" "Selçuk çıksa, Galatasaray 10 kişi oynasa, daha iyi oynar" dedirtti. Nankörlük yapmayacağız, Selçuk İnan Galatasaray'a geldiği günden beri takıma çok şey kattı, bir çok şampiyonlukta ve kupada emeği büyük ama bir kaptan olarak aynanın karşısına geçip "Yedek kaldığımda üzülüyorum" diyorsa, ya kendine çeki düzen vermeli ya da takımın iyiliği için kenara çekilmeli. Şu an Selçuk İnan, "adıyla" oynamaya çalışıyor ama formanın arkasında yazan değil, göğsündeki arma tek gerçek olan...


"Oyuncularım son maçlarda yaşanılanlar ve kendilerine gelen tepkilere reaksiyon gösterecek ve bu maçı alacaklar" derken Jan Olde Riekerink, Galatasaray'ın dün gece sadece Bursaspor'a karşı değil de bir de hakemle mücadele edeceğini düşünmüş müdür acaba? Rakipler her hafta hakem desteği ile kazanırken, Galatasaray'a bırakın destek verilmesi, sürekli "köstek" vurulmaktadır. Trabzonspor karşısında Fırat Aydunus, Podolski'nin çekilmesine "göz yumarken", bir hafta sonra Kadıköy'de aynı pozisyonda Fenerbahçe'nin "can simidi" oluyordu. Mete Kalkavan Trabzonspor karşısında Beşiktaş'ın "kurtarıcı meleği"rolüne soyunurken, geçen hafta da Türkiye'nin en iyi hakemi(?) olduğu belirtilen Cüneyt Çakır sarı-kırmızılı topçulara top oynatmamaya çıkmış gibiydi. Barış Şimşek de meslektaşlarından geri kalmak istememiş olacak ki, dün gece ilk onbeş dakikada Bursaspor'a verdiği bir ofsayt gol ve ardından Galatasaray lehine vermediği penaltı ile "anti-Galatasaray"lıların gözünde puanları toplamıştı.  "Eğer sen Galatasaray isen hakemi de yeneceksin" diye klişe bir söz var ama nereye kadar yeneceksin, artık takımlar arasında o 80lerde olan büyük farklar yok, ince ayrıntılar puanın hangi tarafa gideceğini belirliyor ve hakemler de maalesef bu sene Galatasaray'a karşı o ince dokunuşları yapıyorlar...
Galatasaray medya sorumlularından İskender Baydar'ın dediği gibi "Galatasaray'ın hakeme karşı oynadığının resmi" de aşağıda...


Hakeme rağmen 1-0 mağlubiyetten 3-1 maçı çevirmek Galatasaraylı topçuların maçı ne kadar kazanmak istediklerinin belirtisiydi. Arzulu oynadılar, iyi mücadele ettiler, o meşhur olan top çevirmelerini yaptılar ki bir ara %78 oranında topa sahipti Sneijder ve arkadaşları. Attığı harika serbest atış golü ve takımı yönlendirmesiyle Wesley Sneijder maçın yıldızı seçildi ama bazen Yasin'e gereken saygıyı göstermiyor muyuz diye sormadan da edemiyorum. Türkiye'ye geldiğinden beri oynadığı tüm takımlarda "sol kanatta" oynama mücadelesi veren Yasin Öztekin, Galatasaray'da da tam yerini bulmuşken, önce Podolski'nin transferi, sonra Bruma'nın "fişek" gibi dönmesi ile tekrar sağ kanada mahküm edildi. Maç içinde bazen Bruma ile kanatları değiştirdiklerinde yine sevdiği tarafta oynarken parlıyor ve etkili oluyor Yasin... Acaba diyorum, Bruma'ya artık rakipler ikili baskılarla önlemini alıp Portekizlinin performansı düşmeye başlamışken, Yasin'e güvenip, çok sevdiği sol tarafta onunla mı başlasak maçlara...


Sol taraf demişken, Fenerbahçe maçında "unutmak" istediği bir oyun oynayan ve gördüğü kart ile cezalı olan Carole'un yerine görev alan Linnes, maçın öne çıkan topçularından biriydi. Norveçli topçuya alkış kazandıran defansta yaptıklarından ziyade Carole'un unutmaya başladığı "hücüma çıkışlarıydı"... Önünde oynayan Bruma, Sneijder, Yasin'i çok destekledi "taze sol bek" ama onu bu kadar överken Linnes'ten kat be kat fazlasını yapan Sabri'nin sürekli eleştirilmesi ironik değil mi? Bu memlekette asgari ücretle geçinmek ne kadar zorsa, Sabri olmak da bir o kadar meşakatli değil mi? Başkaları için baş tacı edilesi kriterler olan takımı sevmek, takım için gerektiğinde kavga etmek, formasını terletmeden sahada ayrılmamak konu Sabri'ye gelince "gülünüp geçiliyor"... Yazık...


Black Friday ile başlamıştık, öyle de kapatalım. Futbolda Bursaspor karşısında kazanılan üç puan ve aynı saatlerde Euroleague'de Barcelona'yı yenen Galatasaray basketbol takımı, "kara cuma"yı kırmızı cumaya çevirdiler... Şimdi keyifle rakiplerinin maçlarını izleme zamanı... İyi hafta sonları...

Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Barış Şimşek, Mehmet Metin, Samet Çavuş
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Serdar Aziz, Hakan Balta, Linnes, De Jong, Selçuk İnan, Yasin Öztekin, Sneijder (Dk. 90+3 Hamit Altıntop), Bruma (Dk. 82 Sinan Gümüş), Podolski (Dk. 87 Eren Derdiyok)
Bursaspor: Harun Tekin, Erdem Özgenç, Sivok, İsmail Konuk, Aziz Eraltay, Merter Yüce, Faty (Dk. 68 Emre Taşdemir), Batalla, John (Dk. 73 Necid), Kubilay Kanatsızkuş (Dk. 64 Jorquera), Deniz Yılmaz
Goller: Dk. 14 Kubilay Kanatsızkuş (Bursaspor), Dk. 31 Yasin Öztekin, Dk. 55 Sneijder, Dk. 90+2 Eren Derdiyok (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 60 Serdar Aziz (Galatasaray), Dk. 89 Necid (Bursaspor)

22 Kasım 2016 Salı

Ultras Golenzo Röportajı



İki sene önce kurulan ve taraftarın hem tribünde hem de günlük yaşamda giydiği ürünler üreten Golenzo Ultras, yaz sezonunda çıkardığı t-shirtlerden sonra, sonbahar-kış döneminde ürettiği polarlar, maskeler, atkılar ve bayraklarla "şanına şan, namına nam" kattı desek yanılmış olmayız. Hal böyle olunca, biz de markanın üreticisi arkadaşları bulup, kendileriyle bir röportaj yaptık. Bakın bakalım Golenzo Ultras kimmiş, ne yaparmış, ne yapacakmış?
  • Öncelikle sizi tanıyalım, Golenzo Ultras’ın yaratıcıları kimler, ne iş yapıyorlar?
Biz yaklaşık 3 sene önce bu konuda çalışmalar yapmaya başladık.Tribünden gelen kişiler olarak tribün kültürüne ilişkin ürünler tasarlamak ve üretmek bize heyecan ve zevk verdi. Hal böyle olunca duyduğumuz bu heyecanla devamını getirdik. Normalde birimiz sinema sektöründe diğerimiz ise hukuk alanında meslek sahibiyiz.
  • Anlattığınız üzere ikinizin de “ekmek” yediğiniz işler farklı, peki tekstil işine nasıl merak sardınız? Taraftar için ürün üretme fikri nasıl doğdu?
Yukarıda da belirttiğimiz üzere tribünün içinden gelen kişiler olarak tribün kültürünü ve tribünlerin hassasiyetlerini iyi biliyoruz.Öncelikle kendi arkadaş çevremizin kullanması ve tribünde renk oluşturması için sweatshirt, atkı gibi ürünler  tasarlayıp ürettirdik. Daha doğrusu ön ayak olduk. Dediğimiz gibi tasarladığımız ürünleri taraftarın üstünde görmek bizi mutlu etti ve zaman içinde bunu kurumsallığa dökmeyi düşündük ve vergi mükellefi olarak firmamızı resmen kurduk. Ofisimizi, showroomumuzu, atölyemizi oluşturduk. 2 yılı  aşkın süredir kendi atölyemizde üretim yapmaktayız.



  • Bu işe “yüreği koymak” önemlidir ya, severek ürettiğiniz bu ürünler için sizin mottonuz nedir?
Tabi ki tribünün içinden gelmek önemli. İşin romantikliğini hissetmek gerekiyor. Yoksa yapılan işler biraz yavan kalıyor. Zaten tribüncüler bu eksikliği hemen fark ediyor. Bunun dışında prensibimiz herkesin verdiği paranın karşılığını alması gerektiği. Sonuçta herkes başka şeylerden fedakarlık yapıp bu ürünlere  para ayırıyor. Bu sebeple ürün kalitesini yüksek tutarak herkesin verdiği paranın hakkını almasını amaçlıyoruz. Golenzo varsa pişmanlık yok diyoruz.
  • İlkler her zaman özeldir, unutulmazlar,  ilk çıkardığınız ürün hangisidir? Varsa bir hikayesi bizimle paylaşır mısınız?
İlk çıkardığımız ürün Samsunspor tribünü için Samsunspor tribünlerinden çekilmiş fotoğraf ve 80 li yıllarda tribünlerimizde açılmış bir pankarttan esinlenerek yaptığımız "BABAMDAN KALAN TEK MİRASSIN" t-shirtüdür. Hem desenin hem sloganın bizim tribünlerimizden çıkmış olması ve ikimizin de bu sevdayı babamızdan almış olmamız sebebiyle bu ürünün bizdeki yeri ayrıdır.


  • Taraftarlar tarafından en fazla rağbet gören ürün hangisi oldu? “İkinci baskı” üretim yaptığınız bir model oldu mu?
En çok rağbet gören modellerimiz "Hooligans" ve "You Will Never Understand" modellerimiz oldu. Bu modelleri tişört olarak 3er kez baskısı yapıldığı gibi kış sezonunda da kapşonlu sweatlerini de ürettik.

  • Yaz sezonu sona erdi ve yaz için üretilen t-shirtlerin dizaynlarını polarlarda gördük. Peki, yeni dizaynlar üretme fikriniz var mı?
Evet "Hooligans", "Gala Boys"  ve "You Will Never Understand" desenlerini kışlık ürünlerde de kullandık. Bunların yanında "Ultras is not Criminal", "Old Boys", "Liberta Per Gli Ultras", "Ultra Boys" modellerimiz de satışa çıktı. Birkaç yeni modelimizin de üretimine başladık.

  • Geçen günlerde “ultras” atkıyı paylaştınız, atkı konusunda yeni ürünler beklemeli miyiz, yoksa “o ilk ve tekti” mi diyeceksiniz?
"Ultras" atkı bizim için özel bir ürün. Direkt olarak bu konuda yaptığımız ilk ürün. Peşine "Cimbom Old Boys" atkısını ürettik. "Hooligan-Our Fight Will Burn The World" modeli şu anda üretim sürecinde. Güzel fikirler oluştukça atkıların devamı gelecek.


  • Samsun, Sakarya, Antalya ve Bursa’da bulunan taraftar grupları için “özel” t-shirtler tasarladınız,  gruplara özgü ürünler üretmeye devam edecek misiniz? Gruplara ait t-shirt ya da polar isteyen taraftarlar sizinle nasıl iletişime geçmeliler?
Sadece taraftar gruplarına değil arkadaş birlikteliklerine de ürün yapıyoruz. Sonuçta tribünlerde gruplara dahil olmayan ama tribünde toplu olarak yer alan arkadaş birliktelikleri de var. Dolayısıyla toplu olarak herkese ürün yapıyoruz. Bugüne kadar taraftar grubu olarak Texas, Tatangalar, Nalçacılılar, Söğütlübahçe, 55 Gençlik gibi gruplara ürün yaptığımız gibi Üniversiteli  Göztepe'liler, Milliyetçi Bursaspor'lular, Üniversiteli Karşıyaka'lılar gibi oluşumlara da toptan olarak üretim yaptık. Perakende satış için ise gelen taleplerin  yoğunluğu sebebiyle  Ultras Sakarya ve Ultras Antalya  tişörtlerini ürettik. Bize ürün yaptırmak isteyenler 05466654567 nolu whatsapp hattımızdan yada Golenzo Ultras ve Golenzo Golenzo isimli facebook sayfalarımızdan irtibat kurabilirler.

  • Hep “gülün kokusundan” bahsettik, ama dikenleri de var. Bu işin can sıkıcı tarafları nelerdir?
İşin tabi ki zorlukları var. Özellikle diyalog konusunda sorunlar yaşayabiliyoruz. Bazı arkadaşlarımız maalesef saygı ve görgü sınırları dışında davranabiliyorlar facebook ve whatsapp yazışmalarında  ya da herkes ürünün bitmişini gördüğü için bu süreci kısa süreli zannediyor. Oysa ki 10-15 günlük bir üretim sürecimiz var. Baskısı, nakışı, dikişi, ütüsü vs ve acele olmasındansa kaliteli olmasının daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Bir de daha  önce sanal ortamda bu işi yapanların alıcılarda oluşturdukları olumsuz ön yargılardan kurtulmak zor oldu. Alıcılarımız bizimle irtibata geçtiklerinde "Abi  genelde fotoğraflarda ürünler süper ama elimize ulaştığında fotoğraftaki ürünle alakası olmadığını görüyoruz" diyorlar önceki alışverişlerinde yaşadıklarına ilişkin olarak. Bizse kurumsal bir firma olduğumuzu belirterek, hatta çoğuna garanti verip malı alıp beğendikten sonra ücret göndermelerini teklif ederek çok defa ürün gönderdik ve bu şekilde bu ön yargının bizim için geçerli olmadığını ortaya koyduk.
  • Sizin Samsunspor’lu olduğunuzu ve kulübe iki defa ürün gelirinden bağış yaptığınızı biliyoruz. Bu pek nadir rastlanan bir durum.  Gelecekte de buna benzer planlarınız var mı?
Evet ikimiz de Samsunspor'luyuz. Bireysel olarak tribünsel bir çok organizasyonun içinde bulunduk. Kulübe ise Golenzo Ultras olarak elimizden geldiğince hem yaptığımız bağışlarla, hem kulübün nakit bağlamasına gerek kalmadan satıldığında maliyetini almak kaydıyla vermiş olduğumuz ürünlerle, hem de Samsunspor Storeun siparişlerinde maliyetine  üretimlerimizle destek olmaya çalıştık. Taraftarla ilgili bazı projelerimiz ise bazı olumsuz sebeplerle gerçekleşmedi. Tabi ki bizim Samsunspor'a desteğimiz bitmeyecek. Gönül verdiğimiz bu sevdaya her zaman imkanlarımız dahilinde destek olmak boynumuzun borcudur.

  • Röportajı bitirirken, sizden özel bir ricamız da olacak, hep analara babalara değil de, bir de yeni yeni tribün havasını koklamaya başlayan “ufaklıklara” da özel ürünler çıkarmaya ne dersiniz?
Çocuklar için üretim düşüncemiz var ancak bunun için biraz daha zaman gerekiyor. Şu anda öncelikle kadın taraftarlar için bir düşüncemiz var. Onu gerçekleştirdikten sonra küçükler için de üretimimiz olacak inşallah.


21 Kasım 2016 Pazartesi

Mayıs'ta Tura Çıkmaya Yüzünüz Olsun


Yıl 2006... Aylardan Nisan, günlerden Cumartesi, saat 21 cıvarındayken Fenerbahçeliler, Galatasaray'yı Kadıkoy'de 4-0 yenmeyi bayram havasında kutlarken, bir karar vermiştik ev arkadaşımla: Madem Galatasaraylıyız ve en kötü günlerden biri bugünse, takıma sonuna kadar sahip çıkacağız.  Ligin bitmesine dört hafta kala Fenerbahçe'den 3 puan öndeyken, kaybedilen derbi sonrası puanlar eşitlenmiş, hatta Fenerbahçe averajla öne bile geçmişti. Galatasaray, Ali Sami Yen'de Ankaraspor ile oynayacaktı, derbi kaybedilmiş, fark yenilmiş, takıma, hocasına, topçusuna demedik laf bırakmayan "iyi gün taraftarı" gelmeyecekti ya maça, sıra bizdeydi, bu sezon pek maça gidememiştik ama artık ne pahasına olursa olsun içerdeki maçlarda yerimizi alacaktık. Ankaraspor maçındaydık, biz kazandık, Fenerbahçe de Trabzon deplasmanında kazandı... Sonrasında, Fenerbahçe kendi taraftarı önünde Kayseri Erciyesspor'u güle oynaya yendi de, Galatasaray, Beşiktaş deplasmanında uzun yıllar unutulmayacak Hasan Kabze golleriyle 3 puan alıp yarışı son haftaya taşıdı... Son hafta...  Averajla lider olan Fenerbahçe, deplasmanda son sıralardaki Denizlispor ile şampiyonluk maçına çıkarken, Galatasaray, Kayserispor'u konuk edecekti. Maç günü geldi çattı, neşeyle ve umutla koştuk Ali Sami Yen sokağa, Meşale'nin orada takıldık, Carrefoursa'nın önünde içtik biralarımızı da maça büyük bir ümitle girdik. Biz golleri attık, işimizi bitirdik de, aklımız Denizli'deydi... Kimi küfrederek, kimi tırnaklarını kemirerek, kimi dua ederek, kimisi kendince totem yaparak geçirdiği 16 dakika sonrası şampiyon olmuştuk ya... O gece, sesimiz çıktığı kadar haykırdık: İyi ki varsın Galatasaray, iyi ki varsın...
Ne demişti Hagi, "Galatasaray'ın adının olduğu yerde umut vardır"...
Destekleyelim takımı ki Mayıs'ta sokakta tura çıkmaya yüzümüz olsun...




20 Kasım 2016 Pazar

Fenerbahçe:2-0:Galatasaray


Fenerbahçe, Galatasaray'ı 2-0 yendi de aslında başlık
Cüneyt Çakır:2-Galatasaray:0 olmalıydı...
ultras/Movement bloga artık 10 senedir yazıyor olacağız ama ilk defa bu kadar bir hakemden şikayetçi olduğum bir maçı yazacağım. Cüneyt Çakır'ın Avrupa'da başka, Türkiye'de başka maç yönettiğini uzun zamandır yazıyoruz da, bir derbide bu kadar "açık seçik" ev sahibi lehine çalışacağını aklımıza getirmiyorduk hafta ortasında derbinin hakemi açıklandığında. Jan Olde Riekerink, Selçuk ve Semih'i kulubeye alıp, Serdar Aziz ve De Jonk'u takıma monte edip, öncelikle deplasmanda skoru koruyup, rakip kaleye gitmeyi düşünse de karşısında Fenerbahçeli onbir futbolcu ve hakem Cüneyt Çakır'ı buldu. Maçta adaleti sağlamak üzere görevlendirilen hakem, karşılaşma boyunca sürekli Fenerbahçe lehine düdük çalmak için pozisyon kolladı durdu. Maçta 10- 15 dakika geçtikten sonra ceza sahasında bir poizsyon olsa penaltı çalacak diye bekledik de Galatasaraylı topçular, Fenerbahçeli oyuncularla beraber topu oraya sokmadılar ilk 45 dakika boyunca da ikinci devre Serdar bir pozisyon verdi ve Cüneyt Çakır orta sahadan penaltı düdüğü çaldı. Şaşırmadık... Çalmasaydı şaşardık zaten... Yanıltmadı bizi...

Galatasaray pozisyon bulamadı, atak yapamadı, kötü oynadı, Riekerink Galatasaray'ın hocası değil diyerek dikkatleri takım üzerine çekip hakemi unutturacaktır "sarı-lacivert medya" ama biz Cüneyt Çakır'ı unutmayacağız... Bir ahımız var... Bir gün bir yerde çıkacak...


Sabri ile devam edelim... Kalbi senin, benim, onun, sokaktaki Galatasaraylı gibi Galatasaray askı ile çarpan bu çocukla yaşına başına bakmadan bizim taraftarımız dalga da geçiyor, yeri geliyor protesto da ediyor, bir türlü beğendiremedi Sabri kendini taraftara. Yahu, bırakın kötü orta yapsın, boş kaleye kaçırsın- ki öyle bir şey yapmadı- taç atarken topu elinden kaçırsın, Sabri denen adam sahada her zaman formasının hakkını vermiştir, o formayı, o armayı hep başının üstünde tutmuştur. Bunu bir zamanlar Melo yaparken, artık bir tek Sabri kaldı sahada isyan eden. Maç öncesi Sabri Volkan Demirel gibi "Galatasaray düşmanı" bir adamın elini sıkmazken, maç sonu da Volkan'a postayı koydu. Karşılaşma bitiminde Cüneyt'in elini sıkan, Volkan'ın sırtını sıvazlayan sözüm ona centilmen topçularımızın yanında Sabri adamdır, adamın hasıdır... Geç kalınmış da olunsa, Sabri'den özür dilemenin, ona vefa göstermenin vakti geldi de geçiyor artık...
Ama bu satırları es kaza okuyanlar, siz yine de bizi dinlemezsiniz, çarpıya basıp bu sayfayı kapatırsınız ve Rıdvan Dilmen'in Galatasaray eleştileri, Fenerbahçe övgülerini ağzınız açık dinlersiniz de, yıllardır ultras/Movement blogu takip eden Galatasaraylılar bizi anlasınlar, yeter...
Unutmadan, maç öncesi seromonide elleriyle 6 yapan veletleri, kim hangi kriterlere göre seçiyor merak ediyorum... Çocuk yerine göre çocukluğunu bilmeli, yoksa Osmanlı tokadını yer dünyanın kaç bucak olduğunu şaşırır. Altı filan tamam da bunlara İstiklal Marşı okunurken hazırolda durmasını anne-babası ya da öğretmenleri hiç mi öğretmedi. Yazık... Gerçi şimdi " Takılacak bir şey bulamadın da çocuklara mı takıldın?" diyen olacak ta, Volkan Demirel'in maç sonu " Galatasaraylıların abileri, ablaları konuştu maçla ilgili" demecini de unutmadım... Ona da takıldım...




Bu arada 2 bin adam 40 bin "adamı" susturdu mu? Koregrafide yendi mi? Tartışanın aklına şaşarım...

19 Kasım 2016 Cumartesi

Ronaldo'dan Teşekkür Konuşması



Portekiz'in Avrupa şampiyonası finalinde Fransa'yı yenerek kazandığı Avrupa Şampiyonluğunun ardından Cristiano Ronaldo soyunma odasında oldukça duygusal bir konuşma yapmış... Videoyu yukarda, tercüme aşağıda...

Şuradaki adama teşekkür etmek istiyorum.
Öncelikle, o olmadan bunların hiçbiri yapılamazdı.
İkinci olarak, tüm oyunculara, bütün ekibe, bizimle bu turnuvada olan herkese teşekkür ediyorum.
Hiç kimse Portekize inanmadı ama gerçek şu ki biz bunu başardık.
Hepimiz başardık. Biz başardık...
Çok mutluyum ve bu benim hayatımın en mutlu günlerinden biri.
Bireysel ödülleri, Şampiyonlar Ligini unutun.
Burada başardığımız benim hayatımın en mutlu anı.
3-4 defa ağladım, kardeşim bana sakin olmamı söyledi ama "Hugo, yapamam" dedim.
Şu gerçek ki, tüm samimiyetimle söylüyorum, oğlumun üstüne yemin ederek söylüyorum ki
çok çok çok mutluyum.
Bunu 100 kere tekrar edebilirim.
Çok mutluyum...
Bu ülkemizin özlediği bir kupaydı,
Hepinize şükürler olsun ki, 
oyuncular, teknik ekip, 
ve tekrar sana "hocam"
sendeki o inanç, gerçekten beni etkiledi.
Bütün sağlık ekibine, güvenliğe, Joaquin, Ricardo, Miguel, kardeşim...
Tüm içtenliğimle söylüyorum, gerçekten çok mutluyum.
Biz bunu hak ettik.
Ve şimdi biz Portekiz tarihinde yer alıyoruz.
Bunu başaran ilk takımız.


17 Kasım 2016 Perşembe

Escobar ve Futbol Sevgisi


"İlk ayakkabıları futbol kramponlarıydı ve öldüğünde de ayağında yine krampon vardı"

Luiz Maria
Pablo Escobar'ın ablası

Pablo Escobar'ın futbol tutkusunu anlatırken


14 Kasım 2016 Pazartesi

Endüstriyel Futbola Taraftar Tokadı


"Endüstriyel futbolun" sevmediği işlerden biri de tribündeki pankartlardır. Taraftarın özenle bezenle, geceler gündüzler harcayarak hazırladıkları pankartlar "endüstriyel futbol"un gözbebeği "sponsorlar" için en büyük tehlikedir, zira tribünde tele, duvara, sete asılan bayrak ve pankart, firmanın reklamını kapatmaktadır. Hal böyle olunca, elini kolunu sponsora kaptırmış, para babasının kucağına oturmuş kulüpler de taraftarlarının onlar için hazırladığı pankartları önemsemeyip, "parayı veren düdüğü çalar"ın derdinde, sponsorların isteği ile asılan pankartları kaldırttırmaktadırlar. İngiltere'nin yarı amatör kulüplerinden Maidstone United'ın taraftarı da gittiği deplasmanda pankartlarının reklamların görünmesini engellediği gerekçesiyle tel örgülerden kaldırılması istenince, direnmemişler, kaldırmışlar pankartları  ve "endüstriyel futbola" sağlam bir gol atmışlar... Selam olsun tribününü koruyanlara...

13 Kasım 2016 Pazar

Tofaş ve Banvit'in Tatlı Dostluğu


Bugün Bandırma'da oynanan Banvit-Tofaş basketbol karşılaşması öncesi, deplasman ekibin twitter hesabı üzerinden uzatmış olduğu "zeytin dalı" öyle bir dallandı budaklandı ki, birden koca bir ağaç oldu, maçın önüne geçti, memleket sporuna örnek oldu... Ne mi yaptı Tofaş'lılar? Maçın oynanacağı Kara Ali Acar Spor Salonu önünde çekilmiş kestane şekerli bir fotoya şu mesajı yazdılar:
"Merhaba @BanvitBK 😀 Sizin Bursa'ya gelmenize daha çok var. Gelirken de elimiz boş gelmek istemedik kestane şekeri getirdik ☺️ Başarılar 👍🏻🏀"

Tabii, Banvitliler bu jeste kayıtsız kalamadılar ve onların da twitter hesapları üzerinden:
"Getirdiğiniz Kestane Şekeri gibi yarınki maçı da lezzetli oynayan kazansın.😉 Evimize hoş geldiniz @TofasSporKulubu 👍🏀" cevabı verildi misafir takıma.

Maç öncesi yaşanılan bu "tatlı" atışma, maç günü de meyvelerini gösterdi, ev sahibi kulüp Tofaş yöneticileri ve taraftarına sucuk-ekmek ve börek ikram ederken, Banvit amigosu da maçın başlama düdüğü öncesinden Tofaş koçu Orhun Ene ve kaptanı Kaya Peker'e çiçek verip, başarılar diledi.

"Bandırma'ya kadar gelip de Banvit Sucuklu Ekmek ve Börek yemeden dönülür mü @TofasSporKulubu 😉👍

Lezzetli oynayan kazansın! 😀👏"

İki takım arasında kıyasıya bir maç oynanırken, hem salonda hem de televizyon başındakiler "basketbol ziyafeti" çekti ve karşılaşmayı uzatmada ev sahibi ekip kazandı. "tatlı atışma" maç sonu da devam ederken, Tofaşlılar :
"Maç öncesinde olduğu gibi dostça başladı, dostça bitti. Kaybettiğimiz için üzgünüz ama kazanan Türk basketbolu oldu. Tebrikler @BanvitBK 👍🏻🏀" diye teşekkür ederken,

Banvitliler de
"Mükemmel bir maçtı @tofassporkulubu 👍

Bugün biz kazanırız yarın siz. Ama önemli olan sevgi ve dostluktur. 💪

Bursa'da görüşmek üzere 🙋" diye uğurladı konuklarını...

Utanç Vericiydi, Küçük Düşürücüydü

İskoçya'nın Dünya Kupası Eleme Grubu müsabakasında İngiltere'ye 3-0 kaybetmesinin ardından ülkenin  spor gazetelerinden Record Sport, kapağında siyah bir sayfa üzerinde
" Utanç vericiydi. 
Küçük düşürücüydü. 
Kalp kırıcıydı... 
Ve biz size fotoğraf göstermeye dahi dayanamıyoruz "
diyerek manşet atarken, sayfanın altında ise " Ama gerçekten okumak zorundaysanız, sayfayı çeviriniz"  diyerek mağlubiyeti oldukça sert eleştirmiş...


7 Kasım 2016 Pazartesi

Mete Kalkavan ve Trabzon Medyası


Beşiktaş-Trabzonspor maçında göstermiş olduğu "başarısız" yönetim ile Beşiktaş'ın 3 puan almasında pay sahibi olan Mete Kalkavan'a Trabzon yerel gazeteleri ateş püskürdü. Karadeniz gazetesi "Kan Emici" başlığı atarken, Günebakış gazetesi, Beşiktaş forması giydirilmiş Mete Kalkavan resmi üzerine "Yeter" manşeti ile öfkesini gösterdi. Karadenizde Son noktası gazetesi "Kalkavan:2 Trabzonspor:1" derken, Taka ise "Bir hakem cinayeti daha" diye ateş püskürüyordu Mete Kalkavan'a...




Yan Hakeme Evlilik Teklifi


Slovakya 5. liginde yer alan Nizhne ve Tatran ekipleri maç için orta yuvarlağa gelip seraminiye başlarken, ev sahibi Nizhne'nin 3 numaralı oyuncusu Lubomir birden karşılaşmanın kadın yan hakeminin önünde eğilir ve kendisine yüzük uzatır. Zaten sevgilisinin maçında bayrak kaldıracağı için heyecanlı olan Petra Lepackova, bu sürpriz karşısında iyice şaşırırken, iki takım futbolcuları ve az sayıdaki seyircinin alkışları arasında "Evet" der ve maçın orta hakemi karşılaşmayı başlatır. 90 dakika sonunda Lubomir hem "evet"i kapar, hem de 3 puan sevinci yaşar. Bu arada merak edenlere not, Petra sevgilisine bırakın kıyak yapmayı, iki defa da bayrak kaldırarak Lubomir'in atağını sonlandırır...

6 Kasım 2016 Pazar

Hakan Kutlu'nun Onurlu İstifası


"Osmanlıspor maçının devre arasında soyunma odamızda yaşanan bazı sıkıntılar nedeniyle görevimden ayılmaya karar verdim. Öncelikle çok değerli bir başkan ile çalıştım. Kendisi 30 yıldır futbolun içinde ve takdir ettiğim yönetici. Ancak maçın devre arasında soyunma odasına inerek oyunculara taktik vermesini içime sindiremedim. Görevi bırakma nedenim sadece bu. Bunun dışında başka bir neden yok."
Hakan Kutlu
Kayserispor Eski Teknik Direktörü

Bırak soyunma odasında başkanın topçulara taktik vermesi, biz ne hocalar gördük maç esnasında başkandan telefonla talimat alan. O yüzden mesleğine sahip çıktığı için Hakan Kutlu'yu tebrik ediyoruz. Yolu açık olsun...

4 Kasım 2016 Cuma

Galatasaray:1-2:Medipol Başakşehirspor


Kazanırken övmek, kaybederken yermek "kolaydır", suyun akışına gidersin, fikrine, görüşüne destekçin çoktur, egon tavan yapar birini eleştirirken de empati yapmak pek akla gelmez aslında. Bugün iç sahada yenilen Galatasaray'a "karalar bağlayanlar" da olacaktır, sövenler de olacaktır, lige şimdiden havlu attıranlar da olacaktır da çok değil 3-4 hafta önce "göklere" çıkardıkları topçuları yerin dibine sokanlar da olacaktır. "Neden böyle kıvraksınız?" dendiğinde de topçular ve takımın hocası suçlanıp "Trilyonları onlar kazanıyorlar, ben mi" bahaneleri de çoktan hazırdır...

Bu gece Ali Sami Yen Spor Komlpeksi TT Arena'da Galatasaray, ligin lideri Başakşehir'e 2-1 mağlup oldu ve liderlik şansını bir kaç haftalığına kaçırdı.. Mağlubiyet eleştiriyi getirecektir, takıma ve hocaya "saldırmaya" hazır çakallar onu yapsın dursun da, ben bu gece çok fena bir Galatasaray izlemedim. Abdullah Avcı senelerdir sessiz sedasız bir sistem takımı oluşturmaya çabalıyor ve emeklerinin meyvelerini de bu sene artık almaya başladı. "Taş gibi" bir takım Başakşehir takımı ve oyun alanını iyi parselliyorlar, kafasına göre "takılmıyor" Abdullah Avcı'nın oyuncuları. Galatasaray böyle "kompakt" bir takıma karşı iyi bir ilk devre geçirdi. Golü buldu, bir kontra ile oyun tekrar eşitlendi ama devreye 2-1 önde gitmesi "işten değildi"... Ligin ilk üç haftasında adına methiyeler düzülen Eren Derdiyok, biraz daha becerikli, ya da biraz şanslı olsa ikinci yarıya Abdullah Avcı daha farklı çıkarabilirdi topçularını...


İkinci devrede yine golü isteyen Galatasaray'dı. Bu sene çok başarılı olduğu "top çevirme" maharetiyle oyunu rakip sahaya yığmayı hedefledi, topu karşı sahada çevirdi de yine geçtiğimiz haftalarda Eto'o'ya attığı çalımla sarı-kırmızı taraftarı mest eden Muslera, kaleci olduğunu unutup stoperlik yapmaya kalkınca yarattığı faulden kazanılan serbest vuruş sonrası deplasman takımı öne geçti. Mağlubiyeti getiren gol Muslera yüzünden oldu da, kimin yüzü var Nando'yu suçlamaya? "Ama onlar trilyonları götürüyorculara" lafım yok, takılsınlar dilediklerince...


Galatasaray için sezonun "sürpriz yıldız" Tolga'nın yokluğunda Nigel de Jong Selçuk'un partneri olarak sahaya çıktı. Aklı ve gönlü hala Melo'da kalan bizler için De Jong bir yudum nefes gibiydi de maçın hakemi Ali Palabıyık'ın futbol tarzında "yer almıyor" o tarz oyuncular. Karşılaşmanın hakemi neredeyse her pozisyonda Hollandalı oyuncu aleyhine faul çaldı ki, biz televizyon karşısında çıldırdık, De Jong'un saha içinde yaşadıklarını düşünmek istemiyorum.





Stat: Türk Telekom
Hakemler: Ali Palabıyık, Hakan Yemişken, Serkan Olguncan
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Semih Kaya, Hakan Balta, Carole, Selçuk İnan (Dk. 71 Josue), De Jong, Sinan Gümüş (Dk. 78 Podolski), Sneijder, Bruma, Eren Derdiyok
Medipol Başakşehir: Volkan Babacan, Uğur Uçar, Yalçın Ayhan, Bekir İrtegün, Ferhat Öztorun, Mahmut Tekdemir, Emre Belözoğlu, Visca, Mossoro (Dk. 82 Holmen), Cengiz Ünder (Dk. 88 Eren Albayrak), Mehmet Batdal (Dk. 90+2 Mustafa Pektemek)
Goller: Dk. 32 Sinan Gümüş (Galatasaray), Dk. 36 Mehmet Batdal, Dk. 60 Yalçın Ayhan (Medipol Başakşehir)
Sarı kartlar: Dk. 23 Carole, Dk. 59 Muslera, Dk. 73 De Jong, Dk. 90+3 Eren Derdiyok, Dk. 90+5 Josue (Galatasaray), Dk. 79 Emre Belözoğlu (Medipol Başakşehir)

Blog Widget by LinkWithin