29 Eylül 2020 Salı

Galatasaray:0-0:Fenerbahçe


Türkiye Süper Lig 3.Hafta
27.09.2020/ 19:00

 Lig ve Avrupa Kupalarında oynadığı dört maçı da kayıpsız atlatan Fatih Terim'in Galatasaray'ı ile "limitlere" rağmen takımı baştan aşağı yenileyen Erol Bulut'un Fenerbahçe'si "erken derbide" karşı karşıya gelince, herkesin gönlünden kendi takımının galibiyeti geçerken, deplasman ekibi maç öncesi bütün hesaplarını "oynatmamak" üzerine kurunca, 90 dakika sonrası Ali Sami Yen'de tatsız tuzsuz ve golsüz bir derbi sahnelendi.


Fatih Terim, Başakşehir
maçında sakatlanan Sarrachi dışında yine ideal on biri ile çıkmıştı yeşil zemine, daha önceki maçlarda kurguladığı oyun planını değiştirmeye niyeti yoktu, Marcao ve Luyindama Taylan'ın da desteği ile geriden oyun kuracak, Linnes ve Omar'ın takviye ettiği Arda ve Feghouli de kanatlardan Falcao'yu besleyecek, Emre ve Belhanda da yeteneklerini kullanıp, savunmayı yaracaktı. Ev sahibinin seyredenlere "çata çat" bir derbi izletme düşüncesi ve arzusunda bir değişiklik yoktu ama karşılarındaki rakip "kafa kafaya çarpışmaya" gelmemiş, "önce durdur, fırsat olursa da atarız" mantığı ile hazırlanmıştı hafta içi. Bunun için de daha hazır olmadığı gözlenen ve oynadığı maçlarda bir yahut ikişer hata yapan Luyindama ile genç ve derbi tecrübesi olmayan Taylan'ı takımın zayıf halkası olarak görüp, bu iki topçuya forvet ve orta saha elemanları ile baskı yaparak başlamışlardı oyuna. Bu düşüncelerinde nispetten de başarılı oldular, Galatasaray ilk dakikalarda arzuladığı baskıyı da kuramadı ve orta saha mücadelesi ile geçen bir devre izledik desek pek de yanılmayız. Buna rağmen, Galatasaray yine tehlikeler yarattı rakip kalede, önce Linnes'in pasında Taylan'ın ceza yayı üzerinden sert bir şutu vardı ki, Altay parmaklarının ucuyla çıkardı. 20. dakika dolarken, maçta hocasını hayal kırıklığına uğratan oyunculardan biri olan Omar'ın ortasında Arda'nın müsait pozisyondaki kafa vuruşunu yine genç kaleci iki hamlede kurtarmayı başardı. Üç dakika sonra Falcao'ya atılan uzun pası Tisserand eliyle "çelerek" Kolombiyalı golcünün kaleciyle karşı karşıya kalmasını önledi. Hakem hocalarının maçtan sonra tartışmasız kırmızı kart olmalıydı dedikleri pozisyonda, VAR'ın da "desteği!" ile sarı kart çıktı. Ali Palabıyık, Mete Kalkavan, Alper Ulusoy, Bahattin Duran dörtlüsünden zaten Galatasaray lehine bir şey beklemiyordık da, bereket Marcao ve Luyindama rakipleri ceza sahası içine sokmadı da, oralarda penaltı çalınacak pozisyon yaşanmadı. Falcao'nun kullandığı serbest vuruş gol olmadı ama sonrasında top yine sarı-kırmızılılara geçti ve Linnes'in ayak içi plasesini yine Altay uçarak çıkardı. Seyircili derbi olsaydı, peşi sıra gelen bu tehlikeli pozisyonlar taraftarı coşturur, o sinerjiyle Galatasaray daha da sindirir rakibi ve aranan gol gelirdi ama maalesef boş stada oynanıyordu müsabaka. 


Rakibin baskısına, Ozan'ın her pozisyonda denize atlar gibi kendini yere bırakıp oyunu yavaşlatmasına rağmen Galatasaray ilk 30 dakikada bulduğu pozisyonları gole çeviremedi de beş dakika sonra Belhanda'nın uzun pasında Feghouli çaprazdan Altay'ın bakışları arasında topu filelerle kucaklaştırdı, lakin yardımcı hakem bayrağını tereddütsüz kaldırmıştı, VAR kontrolü sonrası gol da iptal oldu. Bu pozisyon ve ikinci yarı ani bir kontra atakta Feghouli'nin topu ayağından açıp, Belhanda'nın cılız şutu harici bu iki topçuyu sahada hiç görmedik desek, yanıltmayız okuyucuları, oysaki sezona ikisi de müthiş başlamışlardı.  Fenerbahçe de Beşiktaş'tan geri çağırdığı eski bekleri Caner ve Gökhan'ın ortaları ile pozisyon bulmaya çalıştı Fatih Öztürk'ün kalesinde ama Luyindama ve Marcao geçit vermediler rakiplerine. Bu arada Fatih demişken, maçtan sonra en temiz forma Fatih'indi zira sarı-lacivertliler koca maç boyunca kaleyi tutan tek bir şut dahi atamamışlardı.


İkinci devre Galatasaray'ın daha arzulu başlayacağını beklerken, Fenerbahçe "baskın basanındır" mantığı ile sürpriz bir gol için oyunu Galatasaray yarı sahasına yıktı ve 5-10 dakika maçta ipleri eline aldı. Lakin geçen dakikalarla birlikte ev sahibi tekrar oyun üstünlüğünü eline alıp, Altay'ın kalesine gitmeye başladı. Önce Arda ile başlayan atakta Emre Kılınç solundan gelen kaptanı yerine Feghouli'yi düşününce, Cezayirli oyuncu kötü bir top kontrolü sonrası tehlikeli olabilecek bir atağı harcarken, 5 dakika sonrasında Falcao'nun orta sahada başlattığı atakta Linnes'in pasıyla buluşan Arda'nın sert şutunu Altay sakatlanmak pahasına çeliyordu. Maç sonrası verdiği demeçte "Sosyal medyada taraftarlar benim koşmadığımı, pres yapmadığımı söylüyor ama ben artık 20 yaşındaki Arda değilim, ben hocamın verdiği görevi yapıyorum" diyen Arda Turan, derbinin bitimiyle sosyal medyanın "şımarık çocukları" tarafından eleştirildi ama bence maçın Galatasaray adına iyilerindendi. Tecrübesi, oyun zekası ve yeteneği ile "kısır" geçen derbide en fazla pozisyona giren futbolcu olarak yerini Etebo'ya bıraktı.

Fatih Terim elindeki oyuncuların fiziki yapılarını iyi biliyor ve oyunu da kendi içinde 45+25+20 diye üçe bölüyor. Maç öncesi düşünülenin aksi çok büyük bir gelişme görmediği müddetçe de son yirmi dakikada Arda, Feghouli ve Falcao'yu kenara alıp, daha enerjik Diagne, Babel ve Etobo ile fiziken güçten düşmüş rakibe öldürücü darbeyi vurmayı hesaplıyor. Bundan önceki maçlarda bu plan tuttu ve derbi de Babel'in harika ara pasında Emre Kılınç biraz daha sert vurabilse, yine başarılı olacaktı düşüncesinde. Gol gelmedi ama yapılan oyuncu değişiklikleri Galatasaray baskısını iyice arttırdı rakip kalede ama sarı-lacivertli savunmacılar kalelerinde gol görmemek için oldukça dikkatliydi.


Golsüz biten ve Galatasaray'ın "sarı" ya boyandığı derbide, Ali Palabıyık ev sahibi topçulara sarı kart göstermede nasıl bönkör davrandıysa, rakibe bir o kadar cimriydi. Özellikle maçın ilk dakikalarında peşi sıra pozisyonlarda Marcao'nun yüzüne dirsek ve tokat atan Valencia görmezden gelinirken, yine Arda'nın umut vaad eden atağını eliyle kesen Gökhan Gönül'e de tebessüm etmekle yetindi maçın hakemi. Oysa ki çıkacak bir sarı kart, 69. dakikada Arda'yı "biçen" Gökhan'ı oyun dışına yollayabilirdi.


87. dakika oyuna giren ve transfer sezonun en fazla konuşulan oyuncusu Mert Hakan Yandaş'ın 90 dakika mücadele etmiş Taylan'la Galatasaray ceza sahası cıvarında omuz omuza kapışması sonrası Taylan'ın galip çıkması, Galatasaray'ın nasıl bir beladan kurtulduğunu gösteriyordu. Eğer Mert Hakan sözünde durmuş olsa, Galatasaray'a transfer olacaktı ve Taylan bugün bulduğu şansı elde edemeyecekti, Galatasaray da sahada güçsüz bir 8 numara ile oynayacaktı maalesef. Oysa şimdi pırıl pırıl, yakışıklı mı yakışıklı, topu ayağına yakıştıran bir 4 numaralı Taylan seyrediyoruz mutlulukla...

Yazı içinde dillendirdiğim "şımarık sosyal medya" çocukları, Ali Palabıyık'ın maçı sonlandıran düdüğü ile birlikte maçı seyrettikleri web sayfasını kapayıp, tabletlerinden twitter ya da facebooku açıp, başlamışlar Galatasaray'ı yerden yere vurmaya. "Hoca oyuncu değişikliklerinde geç kalmış", "Belhanda yürümüş", "Feghouli gönderilmeliymiş", "Yönetim orta saha almamış"... Bir de bunların fenomen denilen "türleri" var, onlar daha da tehlikeli, zira parayla satın alınmış "naylon" takipçi sayısına bakıp, onlara inanan "saf" taraftarlar var... Sosyal medya hesabı olan konuşuyor da benim için bunların pek önemi yok, zira yıllarca tribünde bizler derbilere bilet bulamazken, soğuk ve yağmurlu havalarda sıradan maçlara kimsenin gelmediğini çok iyi bilirim ama sene sonu şampiyonluk kutlamaları yine full çekiyordu.  Bu sene de böyle olacak, ileriki yıllarda da, kazanınca sevinecekler, kaybedince sövecekler... Çünkü hayatta bir tek kendilerini hatasız görüyorlar komik bir şekilde... Onları da böyle kabullenip, 

"Yürüyoruz biz yolda, göğüs gerdik zorluklara, inat olsun inanmayanlara, ant içtik şampiyonluğa" bestesiyle selam yollayalım kendilerine...


Ve biterken, bir Eylül günü aramızdan ayrılan sevgili Alpaslan abiyi anmadan geçmeyelim, Galatasaraylı futbolcular keşke bir galibiyet armağan edebilselerdi Alpaslan abiye ama olmadı, umarım Kadıköy'de telafi ederler. Ruhun şad olsun abi...

Stat: Türk Telekom Ali Sami Yen

Hakemler: Ali Palabıyık, Serkan Olguncan, Mehmet Cem Satman

Galatasaray: Fatih Öztürk, Elabdellaoui, Luyindama, Marcao, Linnes, Taylan Antalyalı, Belhanda (Dk. 89 Ömer Bayram), Emre Kılınç, Feghouli (Dk. 70 Babel), Arda Turan (Dk. 70 Etebo), Falcao (Dk. 71 Diagne)

Fenerbahçe: Altay Bayındır, Gökhan Gönül, Tisserand, Lemos, Caner Erkin, Luiz Gustavo, Sosa, Ozan Tufan (Dk. 87 Mert Hakan Yandaş), Deniz Türüç (Dk. 78 Ferdi Kadıoğlu), Thiam (Dk. 65 Samatta), Valencia

Sarı kartlar: Dk. 12 Sosa, Dk. 23 Tisserand, Dk. 69 Gökhan Gönül, Dk. 90 1 Luiz Gustavo, Dk. 90 5 Erol Bulut (Teknik direktör) (Fenerbahçe), Dk. 15 Luyindama, Dk. 47 Falcao, Dk. 61 Arda Turan, Dk. 62 Taylan Antalyalı, Dk. 82 Etebo, Dk. 85 Marcao, Dk. 86 Belhanda (Galatasaray)

26 Eylül 2020 Cumartesi

Galatasaray:2-0:Hajduk Split

 UEFA Avrupa Ligi gruplara kalma yolunda bir engel daha aşıldı ve Galatasaray, Hırvatistan'ın önde gelen takımlarından Hajduk Split'i Ali Sami Yen'de 2-0 ile geçerek, İskoçların Glasgow Rangers takımına rakip oldu. Rangers'la oynanacak maçının önemi sadece gruplar öncesi son karşılaşma olmaması, bir de efsane Hagi'nin oğlu Ianis Hagi'nin de Galatasaray'a rakip olacak olmasından geliyor. Lafı uzatıp, bir hafta sonraki perşembeye geçmeden, biz dün geceden bahsedelim...

Sene başında Federasyonun küme düşmeyi kaldırmasıyla iyice uzayan lig yarışı herkesin dilindeyken, bir de buna Avrupa Kupaları maçları eklendiğinde mayıs ayında şampiyonluk kutlaması yapmak isteyen kulübün birbirine denk güçte 20den fazla oyuncusu olmalıdır. Lafın özü, as oyuncuların kadar onların yedekleri de hazır olmalıdır. İşte bu mantıkla Fatih Terim, ligde başka bir kadro ile Avrupa Kupalarında başka oyuncularla başlıyor maçlara, Taylan hariç tabii. Fatih Terim'in deyimiyle de " O da bugüne kadar oynamadığı maçlara saysın bunu"...

Hajduk Split karşısına da Neftçi maçına benzer bir oyuncu kadrosunu sürmüştü Fatih Terim sahaya da "kiralanacağı" söylenilen Emre Taşdemir bir çok taraftar için sürpriz olmuştu. Sarrachi, Başakşehir maçında sakatlanmış ve sol bek pozisyonunda alternatif Linnes düşünülürken, orjinal bek ile maça çıkmak daha yatmıştı hocanın kafasına. Fatih Terim'in huyudur, sevdiği ve yeteneğine inandığı oyuncuya sonuna kadar sahip çıkmak, Emre de bu oyunculardan bir tanesi, Belhanda da... Faslı on numaraya geleceğiz ileriki satırlarda... Emre kadar Etebo'nun da ilk onbir oynaması sürprizdi zira takıma katılalı çok uzun süre olmamış, bir tek Başakşehir maçında 20 dakika görev yapmıştı... Dedik ya bu uzun yolda herkese ihtiyaç var, herkes de hazır olmalıydı...



Birbirleriyle yan yana pek fazla oynamamış ve özellikle de takımı yönetecek "yaratıcı" bir oyuncunun sahadaki yokluğunu hisseden Galatasaray ilk devre, kendisinden beklenilen baskılı oyunu sahaya yansıtamadı. Diagne ve Babel'in ön alanda rakip stoperlere baskılarına, Ömer, Etebo ve Feghouli de eşlik edince Hırvatlar çok defa topu taca ya da amaçsızca Galatasaray yarı sahasına şişirmek zorunda kaldı ama sarı-kırmızılılar da televizyon başındaki taraftarını "gol" diye oturduğu yerden kaldıracak pozisyonlara giremediler. Ömer'in kazanıp, Babel'i ceza sahasına soktuğu ara pas ve Linnes'in Diagne'ye yaptığı kafa ortası dışında ev sahibi adına akılda kalacak pozisyon yokken, deplasmancıların da nadir geldiği anlarda bir kafa vuruşu ve rövaşeta denemesi vardı, o kadar. İlk devre oyunun pozisyonsuz, sıkıcı ve durağan geçmesinin bir nedeni de maçın İngiliz hakeminin en ufak temasta düdüğüne davranmasıydı. Birileri mutlaka hesaplıyordur hakemlerin çaldığı düdükleri, dün gece Craig Pawson bu konuda bir rekora imza atmış olmalı...


İkinci devre, işin ciddiyetinin farkında olan Galatasaray, vidaları biraz daha sıkınca, beklenilen oyunu ve aradığı pozisyonları da çok vakit geçirmeden buluverdi. Önce Linnes'in harika pasında bom boş pozisyonda Diagne topu rakibine nişanladı, sonrasında da Feghouli'nin rakip savunmacıların arkasına attığı harika pasta Babel zor olanı yapıp, topu auta yolladı. Galatasaraylı oyuncular golün sinyallerini veriyordu, gol için de yüklendiği anlarda Hajduk Split hızlı çıkışlarda sürpriz peşindeydi. O anlarda genelde karşılarında duvar gibi Marcao'yu bulurken, 55. dakikada Caktas, Babel'e nazire yaparcasına kale yerine topu auta atıverdi.


Dedik ya Galatasaray golü atacaktı, fileleri havalandırdı Feghouli'nin kornerden gelene ortaya yaptığı volemsi vuruşla ama hakem pasif pozisyondaki Diagne'nin kaleciyi engellediği gerekçesiyle golü iptal etti. Skor son 20 dakikaya kadar değişmeyince Fatih Terim sahaya müdahele etme gereği duydu ve "cebinde sarı kartı" serseri mayın gibi sahada dolaşan Ömer'i çıkarıp Belhanda'yı oyuna aldı. Faslı oyuncu önce saha içinde oyunda ipleri iyice Galatasaray'ın eline almasını sağladı, sonra da Feghouli'nin başlattığı atakta Emre'nin asistiyle tabelayı değiştirdi. Oyun alanını sınırlayan çizgiye kadar inip gözü kapalı kalecinin bulunduğu altı pasa orta yapan kanat ve beklerden tiksinirim, pas atarken kafasını kaldıran zeki topçuyu severim, Emre Taşdemir de "aklını kullanarak" takımını öne geçiren golün asistini verdi. Nazar değmesin, Belhanda da tam arap atı misali son düzlükte, sözleşmesinin son senesinde açıldı...


Hafta boyunca Roma'nın transfer radarında olduğu yazılan ve Galatasaray'dan kopacağı söylenilen Marcao, tribünde scoutlar varmışçasına kariyerinin en iyi maçlarından birini çıkardı. 4 gün evvel Başakşehir karşısında da başarılıydı, Hajduk Split maçında da. Rakibin karşıdan olsun, kanatlardan olsun tüm ataklarında topu çıkaran Galatasaraylı futbolcu olurken, Chedjou'nun bir zamanlar attırdığı gollerin bir benzerini Babel'e ikram etti. Brezilyalı stoper, taç çizgisi cıvarında kontrol ettiği topla, savunmacılığı unutup kanat oyunculuğuna devşrince kendisini memleketine özgü bir çalımla rakibinden sıyrılıp, maçın Galatasaray adına en silik oyuncularından Babel'in adını golcüler arasına yazdırıverdi.

İki farklı geriye düşen Hajduk Split teknik direktörü elinde skor yapmaya müsait oyuncuları sahaya sürdü ama arzuladığı sonucu alamayınca maçtan boynu bükük ayrıldı. Bu arada değinmeden geçmeyelim, Fatih Öztürk yine uzatmada oldukça tehlikeli bir kafa vuruşunu çelmeyi başardı. Muslera'dan maç sonu bir tebrik mesajı almış olmalı...

Marcao ve Belhanda dedik ama dün gece Ali Sami Yen çimlerinde onlar kadar başarılı bir oyuncu daha vardı: Etebo. Nijeryalı oyuncu karşılaşmanın ilk yarısı Galatasaray adına en fazla mücadele eden ve skora isyan eden futbolcu gözükürken, ikinci devre daha da ön plana çıkıp, Belhanda girene kadar insiyatif alıp, takımı da yönlendirdi. Seri'yi ve Lemina'yı sevdik, mücadele ve arzularını alkışladık ve Etebo giderken de onlar gibi üzüleceğiz zira Nijeryalı bu sene takıma çok katkı sağlayacak. İkili mücadeleden çekinmeyen, kolayca yere düşmeyen, aksine ayakta kalabilen ve topu bırakmayan ve "box to box" oyunun iki yönünü de oynayabilen bir oyuncu Etebo. İlk devre bir serbest vuruş esnasında onun uzaktan şutu üzerine organziasyon denerken Galatasaray, ikinci devre de ceza sahası dışından bir denemede bulundu. Mücadeleci ve öz güvenli yapısı, Etebo ile birlikte oynayan Galatasaraylı orta sahaları da rahatlatacaktır ve onların kabiliyetleri de üst düzeye çıkacaktır. Transfer meraklısı biri değilimdir ama Etebo'nun dün geceki oyunu ciddi şekilde beni heyecanlandırdı. Umarım yanıltmaz beni Nijeryalı oyuncu...



Stat: Türk Telekom

Hakemler: Craig Pawson, Lee Betts, Ian Hussin (İngiltere)

Galatasaray: Fatih Öztürk, Linnes, Donk, Marcao, Emre Taşdemir (Dk. 80 Elabdellaoui), Taylan Antalyalı, Feghouli (Dk. 89 Emre Kılınç), Etebo, Ömer Bayram (Dk. 71 Belhanda), Babel, Diagne

Hajduk Split: Posavec, Jakolis, Vuskovic, Mujakic, Colina, Jradi (Dk. 84 Atanasov), Caktas, Juric (Dk. 74 Nejasmic), Jairo, Gyurcso (Dk. 84 Krekovic), Diamantakos

Goller: Dk. 77 Belhanda, Dk. 86 Babel (Galatasaray)

Sarı kartlar: Dk. 25 Mujakic, Dk. 70 Diamantakos (Hajduk Split), Dk. 37 Ömer Bayram (Galatasaray)

22 Eylül 2020 Salı

Başakşehir:0-2:Galatasaray


Türkiye Süper Lig 2.Hafta
20.09.2020/ 19:00

 "Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık, birbirlerini seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır."

Gündüz Kılıç


Dakikalar 59'u gösterirken maçı yayınlayan kanalın kameraları Falcao'nun saha kenarına oyuncu değişikliği işaretine odaklanmıştı. Oyunun Galatasaray adına en iyilerinden olan Sarrachi rakibiyle girdiği mücadelede yerde kalmış ve baldırını acıyla tutuyordu. Fatih Terim de kenarda açma-germe yapan oyunculardan Linnes hemen yanına çağırmış ve hazırlanma talimati vermişti. Norveçli apar topar oyuna girerken, uzak köşeden Arjantinli takım arkadaşı yüzünde acı, seke seke oyunu terk etmekteydi. İyi oynarken maçtan ayrılmak kimsenin arzu etmeyeceği bir durumken, bir de sakatlık ihtimali daha da can yakıyordu. 

On üç dakika sonra ise Fatih Terim, oyunu kontrol etmek için "diri ve enerjik" Diagne, Babel ve Etobo'yu sahaya sürerken, Arda, Falcao ve Feghouli kenara doğru ağır ve yorgun adımlarla yol almaktaydı. İşte o an Baba Gündüz'ün sözü aklıma geliverdi, zira kaptan Arda hocasının tebriğini aldıktan sonra doğrudan yedek kulübesine hareket etmiş ve sakatlanan Marcelo Sarrachi'nin başını geçmiş olsun diyerek öpmüştü... Hep birlikte sevinen, hep birlikte üzülenlerin takımı olmuştu Galatasaray...


Bu noktada kaptan Arda Turan'a da bir özür borcumuz olsun; ismi Galatasaray ile anıldığında transferine karşı çıkanlardan biriydim, beraber takıldığı arkadaşlarını düşündükçe Galatasaray'ın havasını bozacağını zannediyordum ama yanıldım, zira Arda takım içinde gruplaşma yapmadı, tam tersi birlik beraberliği sağlamak için tecrübesini kullandı...

Zorlu ve yorucu olması beklenen fikstürün ilk üç maçından Galatasaray alnının akıyla çıkmasını bildi. 7 gün evvel Gaziantep FK'yı, 3 gün önce de Neftçi'yi mağlup ederken, bu pazar da son şampiyon Başakşehir'i yendi, hem de bolca alkış toplayan bir mücadele sonrası... Darısı diğer maçlara diyelim...


Sezon başı tam takım çalışmanın etkisiyle Fatih Terim kafasındaki ideal kadroyu kurmuş ve iki lig maçında da aynı oyuncuları sürmüştü ilk devre oyuna. Topçular da nasıl ki Antep maçında, arzulu ve istekli başladılarsa, Başakşehir karşısında da misafirden ziyade ev sahibi havasıyla giriştiler mücadeleye ve çok zaman geçmeden de aradığı golü Falcao'nun penaltısı ile buldu Galatasaray. Belhanda'nın bir serbest vuruş sonrası yaptığı ortada hava topuna yükselen Luyindama'nın kafası Demba Ba'nın iki koluna çarpmış, hakem Atilla Karaoğlan net gördüğü pozisyonda topu VAR'a atmıştı. İlk dakika Taylan'ın kafasına tekme atan Demba Ba'ya sarı kart çıkarmak nasıl zoruna gittiyse, Galatasaray lehine erken bir penaltı da içine sinmemişti ama pozisyon açık ve netti: Penaltı çalınacaktı...

Golün rahatlığı ile daha da özgüvenli oynayan Galatasaray, tüm oyuncularıyla maç öncesi hocasının verdiği talimatları harfiyen yerine getiriyordu. Emre Kılınç ve Arda kanatta ve orta sahada bir birine yardım edip, pozisyon değiştirerek oynuyor, Marcao Luyindama'nın kaptırdığı topa vücüdunu siper edip, arkadaşının hatasını telafi ediyor, Belhanda Taylan'ın kademesine girip, yatarak savunmadan top çıkarıyor, Sarrachi ve Omar rakibin iki kanadını etkisiz hale getiriyordu. Herkes görevini yapıyor, pozisyonlarını kaybetmiyor ve hal böyleken de ev sahibi istediği kadar oyunu Galatasaray yarı sahasına yıkmaya çalışsın, topu ayağında tutsun, Fatih'i tedirgin edecek pozisyon bulamıyordu. Fatih Terim sahadaki topçularının da gayretiyle ilk devre eski öğrencisi Okan Buruk'u "satranç tahtasında"  zor durumda bırakmıştı...

İkinci devre, Okan Buruk Crivelli ve Mbombo'yu oyuna alarak Galatasaray savunmacıları arasında ezilen Demba Ba'nın yanına Fransız forveti de ekleyerek ikili hücüm hattı oluşturdu. Geçen sezon yine iç sahada 1-1 biten maçta da aynı stratejiyi geliştirmiş ve golü bulmuştu. Oyun planını değiştirmek ev sahibinin etkinliğini arttırdı ve pozisyonlar da buldular ama sarı-kırmızılılar oldukça konsantreydi, kolay gol yemeyecekleri belliydi. Özellikle 51. dakikada gelişen ani Başakşehir atağında topla buluşup hızla kaleye doğru ilerleyen Visca'yı Taylan kolayca bırakmadı, omuz omuza mücadele edip, kötü bir "al da at" pası atmasını sağladı ve Fatih de Demba Ba'dan erken davranıp mutlak bir golü önledi. Mücadele demişken, maç eksiği olduğu gözlenen Arda'nın "tecrübesiyle" o çok meşhur kayarak, rakipten top çaldığı bir pozisyonda, Feghouli'nin şutunu Mert zorlukla çıkarmış, dönen topta Falcao pozisyondan yararlanamamıştı. 

Ve Fatih Terim'in rakibi "şah" yaptığı hamle 72. dakikada sahaya sürdüğü enerjik oyuncularla oldu. Pandemi sonrası FIFA'nın devreye soktuğu 5 oyuncu değişikliği en fazla kulübesi güçlü takımların faydasınaydı ve Bayern Münih bu sene Şampiyonlar Ligini kazanırken bunu çok kullanmıştı. İlk devre ve ikinci yarının 10-15 dakikası var gücüyle savaşan Alman topçular yorulduktan sonra Hans-Dieter Flick, 4-5 oyuncuyu kenara aynı anda alıp, yerlerine taze kanı sürüyor ve baskı ve pres aynı seviyede devam ediyordu. Fatih hoca da oyundan düşmeye başlayan oyuncularını kulübeye alıp, fiziki yönden güçlüleri oyuna dahil edince tekrar oyunda ipleri eline aldı ve çok geçmeden Belhanda'nın harika golüyle Okan Buruk'u "mat" etti. Faslı orta saha alkışlanacak bir vuruşla skoru değiştirdi ama golde Diagne'den başlayıp Emre Kılınç'a, ondan Babel'e, Galatasaraylı futbolcular "aynı halatı birlikte çektiler"...


Farkın ikiye çıkması ve bitime sayılı dakikaların kalması Başaksehir'i "duygusallığa" itip, eldeki bütün forvetleri sahaya sürmeye neden olmuş, turunculular savunma güvenliğini ikinci plana atınca maç da orta sahaların kolayca geçilip iki kalede pozisyonların izlendiği bir mücadeleye dönüşüverdi. Galatasaray Babel ve Belhanda'nın geliştirdiği ataklarda Diagne ile yararlanamazken, ev sahibi turunculular ise Kerim Frei ile Galatasaray savunmasını zorladılar. Önce Kerim'in kafa vuruşunu yakın mesafeden çelen Fatih Öztürk, daha sonra Kerim Frei'n ortalarında Demba Ba ve Crivelli'nin kafa vuruşlarını da çelerek, "halatın" bir ucundan o da tuttu deplasmanda üç puan kazanılırken...


Gol atan manşetlere çıkar, asist yapan  oyuncu golcüden tebrik alır, kurtarış yapan kaleci kale arkasındaki foto muhabirlerine poz verir, topu çizgiden çıkaran savunmacı penaltı atmış kadar konuşulur da, takımın bütün "ağır işlerini" yapan ön liberolar pek fark edilmez. Arabanın kaporta parlıyordur, jantlar çeliktir, camlar siyah film kaplıdır da motoru kimse görmez, konuşmaz. Taylan Antalyalı da Başakşehir karşısında takımın "dinamosuydu", savunmayı organize etti, takımı atağa kaldırdı ve haklı olarak maç sonu Fatih Terim'den hak ettiği övgüyü aldı. Yolu daha uzun genç oyuncunun ama arkasında Fatih Terim varken, aynı tempoyla çalışıp, saha içinde de elinden geleni yaptıkça çok daha iyi yerlere gelecektir...


Maçın hakemi Atilla Karaoğlan'ı maç sonu yayıncı kuruluşla verdiği demeçte Fatih Terim tebrik etti ama bana göre çok daha başarılı değildi, özellikle Skirtel'in Falcao'ya yaptığı harekette penaltıyı kaçırması, Marcao'nun dirseğinde sarı kartı vermemesi ve Demba Ba'yı oyunda tutması gözlemciler tarafından hanesine eksi puan olarak yazılacaklar anlardı...


STAT: Başakşehir Fatih Terim

HAKEMLER: Atilla Karaoğlan, Kerem Ersoy, Serkan Ok

BAŞAKŞEHİR: Mert Günok, Caiçara, Skrtel, Epureanu (Dk. 86 Mehmet Topal),Hasan Ali Kaldırım (Dk. 46 Mbombo),Mahmut Tekdemir (Dk. 81 Kerim Frei),İrfan Can Kahveci, Visca (Dk. 81 Gulbrandsen),Berkay Özcan (Dk. 46 Crivelli),Aleksic, Demba Ba

GALATASARAY: Fatih Öztürk, Elabdellaoui, Luyindama, Marcao, Saracchi (Dk. 59 Linnes),Taylan Antalyalı, Belhanda, Emre Kılınç (Dk. 86 Ömer Bayram),Feghouli (Dk. 72 Etobo),Arda Turan (Dk. 72 Babel),Falcao (Dk. 72 Diagne)

GOLLER: Dk. 14 Falcao (penaltıdan),Dk. 76 Belhanda (Galatasaray)

SARI KARTLAR: Dk. 39 Epureanu, Dk. 45+1 Mahmut Tekdemir, Dk. 66 Demba Ba, Dk. 73 Okan Buruk (Yedek kulübesinde) (Medipol Başakşehir),Dk. 86 Taylan Antalyalı (Galatasaray)

20 Eylül 2020 Pazar

Neftçi Bakü:1-3:Galatasaray



Bir kaç yıldır doğrudan Şampiyonlar Ligi gruplarına katılan Galatasaray için, Eylül ortasında Avrupa Kupası maçı oynamak "garip" kaçsa da, geçen sene pandemi arası sonrası kaybedilen puanlar ve lig altıncılığı maalesef UEFA Avrupa Ligi gruplarına katılım için bir kaç ön eleme gerektirmekteydi. Bu maçlardan ilki de kardeş Azerbeycan'ın köklü takımı Neftçi ile olacaktı. Bu senenin farklı ve zor taraflarından biri de eleme maçlarının alışılagelmişin aksine "tek" maç üzerinden olmasıydı. Karşılaşma Bakü'de taraftarsız olacaktı... Kağıt üzerinde kolay gözüken maç zor olabilir miydi?



Kura sonrası iki takım yönetim ve taraftarı tarafından oldukça dostane söylemler yer alırken medyada, maç öncesi Bakü Olimpiyat Stadı tribünleri de bu söylemleri doğrular nitelikte, Türkiye ve Azerbaycan dev bayrakları yan yana orta saha çizgisi hizasında tribünde yer alırken, yanlarında iki ülkenin unutulmaz liderleri Mustafa Kemal Atatürk ve Haydar Aliev ile mevcut cumhurbaşkanlarının kardeşliği vurgulayan vecizeleri bulunuyordu. Tabii Galatasaray ve Neftçi bayrakları da tribünlerde olmazsa olmazdı... Tabii bir de, dünyanın her yerinde takımını yalnız bırakmayan Galatasaray taraftarı... Tribünde olmasalar da, Bakü Olimpiyat Stadına imzalarını bırakmışlardı maçtan evvel...



Ligin ilk haftasında iç sahada Gaziantep FK'yı 3-1le geçen ve alkış alan kadrodan Omar, Arda, Feghouli, Falcao'yu dinlendiren Fatih Terim, Linnes'e kaptanlık bandını vermiş, Ömer, Babel ve Diagne'yi "Bu takımda siz de varsınız" diyerek sahaya sürmüştü. Oyunun ilk düdüğü ile birlikte de iki takım arasındaki "klas" farkı çok açıkça ortaya çıkıyordu. Siyah altın petrol ile beyaz altın pamuktan esinlenerek oluşturdukları siyah-beyazlı formaları ile ev sahibi Neftçi, öncelikle kalesini korumayı yeğlerken, Galatasaray ise erken bir gol atıp, rahatlamak istiyordu. Bu amaçla Diagne ve Babel rakip ceza sahası cıvarında baskı yaparken,Ömer, Emre ve Belhanda ise orta sahayı kontrol ediyordu. Kazanılan kornerler ve yapılan ortalarda da Neftçi'nin zayıf karnının hava topları olduğu "ayan beyan" gözüküyordu. İşte o anların birinde Taylan'ın milimetrik ortasında Linnes kafayla Diagne'ye gol pası veriyor, Diagne üç-dört gün evvel yaptığı gibi yine direği nişanlıyordu. Bu pozisyonda kaleci Mammadov'u direk korurken, iki dakika sonra Babel'in serbest vuruşunda Mammadov becerisini sergiliyordu. Galatasaray adına golün gelmesi yakındır derken, Babel'in topla fazla oynamayıp, vatandaşı Cruyff'un "basit olanı yap" sözünü hatırlaması ve "demarke" pozisyonundaki Linnes'e pas vermesi ve Norveçli sağ bekin ortasıyla "King Kong" Diagne bu sezon adına ilk resmi golünü kaydediyordu. Hazırlık döneminin en formda ve hırslı oyuncularından biri olarak lanse edilen ve idman olmadığı günlerde dahi Florya'da antrenman yapan Diagne çalışmasının meyvelerini şimdiden toplamaya başladı bile. 

Atılan golle birlikte Galatasaray oyunun hakimiyetini elinde tutarken, tempoyu da çok yükseltmeden Linnes ve Sarrachi'nin bindirmeleriyle de kanatlardan yokluyordu ev sahibinin kalesini. Atılacak ikinci gol takımı oldukça rahatlatacaktı ama gol geciktikçe, Neftçi'nin de Fatih'in kalesine gelme iştahı kabarmaya başlıyordu. Özellikle 40. dakikadan sonra siyah-beyazlılar hakem devreyi bitiren düdüğü çalana kadar "misafirlerin" kalesini ablukaya aldılar. O anlarda Laval'ın Luyindama'yı geçip, ceza sahası içinde vurduğu top filelerle buluşmadıysa, futbolun ilahlarının Fatih'in yanında olmasındandır.

Devre Neftçi adına golsüz bitti bitmesine de, ev sahibi topçular sanki oyuna hiç ara vermemişçesine, 46. dakikada kazanılan bir korner atışında Mbodj'la eşitliği sağladılar. Bir zamanlar Fatih Terim köşe vuruşlarında oyuncularına ön direk-arka direk müdafası yaptırırdı, Nagatomo'yu çokça arka direği savunurken hatırlıyorum. Perşembe gecesi sahada olsaydı, o topu çizgiden çıkaran oyuncu olarak anacaktık kendisini... Eşitliği sağlamanın coşkusu, rehavet ve dikkatsizliğe sebep olunca, Galatasaray iki dakika sonra Ömer'in kullandığı köşe atışında Diagne ile gole yaklaştı, Mammadov başarılıydı ama dönen topta Taylan Luyindama'ya "al da at" ikramında bulundu. Futbolun tanrıları "erken golle" yine Galatasaray'ın tarafındaydılar zira 1-1 gidecek maç, Fatih Terim'in öğrencileri adına sıkıntıya sebep olabilirdi.


Skor olarak öne geçen Galatasaray, maçta ipleri tekrar eline aldı ve oyunu rakip yarı sahaya yıktı. 57. dakikada Feghouli'nin harika pasına ceza sahasına giren Emre Kılınç, kendisinden bu yıl çokça göreceğimiz tarzda bir çalım ve vuruşla rakibin yüreğini ağzına getirirken, 5 dakika sonra Mammadov'un pasını yakalayıp, Diagne'ye rahat bir gol asisti yapıyordu. Cumartesi gecesi Falcao iki gol, Bakü'de Diagne iki gol, hiç de fena istatistik değil Galatasaray forvetleri için... King Kong Diagne attığı gollerden daha fazla alkışı, maç içinde yapmış olduğu mücadele, rakibe pres ve maçın sonlarında bir çok forvetin "Aman, bu topa da vurulmaz ki" diye hamle yapmayacağı Babel'in sert ortasında vurduğu kafa ile topladı. Umarım bu azim ve hırsı kaybolmaz.

Maçın havasını ve gidişatını koklayan Fatih Terim, pazar günkü Başakşehir karşılaşmasını da düşünerek, Emre'yi kenara alıp, maç temposu yakalaması için Arda'yı sahaya sürdü. O anda Linnes'in koşup, pazu bandını kaptana takması oldukça şıktı. Babel de son 10 dakikada yerini Jimmy Durmaz'a bıraktı ve Galatasaray antrenman temposunda maçı 3-1lik skorla sonlandırdı... Darısı perşembe günü Sami Yende Hajduk Split maçına...


Stat: Bakü Olimpiyat Stadı
Hakemler: Kevin Clancy, David McGeachie, Graeme Stewart (İskoçya)
Neftçi: Mammadov, Buludov, Mbodj, Stankovic, Krivotsyuk, Makhmudov, Mamadou, Narimanjahan (Dk. 70 Bougrine), Alaskarov (Dk. 65 Tavares Dias), Ibara Doniama (Dk. 76 Abbasov), Lawal
Galatasaray: Fatih Öztürk, Linnes, Luyindama, Marcao, Saracchi, Taylan Antalyalı, Emre Kılınç (Dk. 67 Arda Turan), Ömer Bayram, Belhanda (Dk. 46 Feghouli), Babel (Dk. 83 Jimmy Durmaz), Diagne
Goller: Dk. 19 ve Dk. 63 Diagne, 49 Luyindama (Galatasaray), Dk. 46 Mbodj (Neftçi)
Sarı kartlar: Dk. 19 Ibara Doniama, Dk. 35 Alaskarov, Dk. 69 Mamadou, Dk. 87 Krivotsyuk Dk. 89 Bougrine (Neftçi), Dk. 54 Feghouli, Dk. 90 2 Saracchi (Galatasaray)

15 Eylül 2020 Salı

Galatasaray:3-1:Gaziantep FK


Türkiye Süper Ligi 1. Hafta
12.09.2020/ 20:00

 "Ben basit bir, iyi futbol dilencisiyim. Elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum. Tanrı rızası için güzel bir maç lütfen."

Türkiye futbolunun en tepe noktası olan Süper Ligin açılış haftasında Galatasarayımız adına ilk maç yazısına üstat Eduardo Galeano'nun o en bilindik sözlerinin biriyle başlamak, duygu ve düşüncelerimizi aktarmak adına oldukça isabetli olacağı kanısındayım... Evet, hayatlarımızn merkezine futbolu koymuş olan bizleri, "güzel bir maç" ve Galatasaray galibiyetinden daha fazla ne mutlu edebilir ki? Cumartesi gecesi sezonun "taraftarsız" prömiyerinde Fatih Terim'in öğrencileri, konuk ettiği Gaziantep ekibini farklı geçerken, hem sahneledikleri mücadele hem de ortaya koydukları performans ile gelecek adına olumlu sinyaller verdiler.

"Santrayla üçlü" tabiri tribünlerde en azından bir kaç maç izleyen her futbolseverin bilebileceği bir taraftar jargonudur ve maçı seyretmek kadar hakemin ilk düdüğü ile o "masalımsı" ortamının içinde bulunmak için bilet alan nice taraftar biliyorum. Lakin, dünyayı sarsan pandemi sonrası hayatlarımızda pek çok şeyin değiştiği gibi, maçların da sessizliğine alışacağımız bir sürece doğru gidiyoruz. Maalesef Galatasaray kendi "maabedinde" taraftarın rakibi sağır eden o "boğucu coşkusu"ndan mahrumdu ama yeşil çimlerdeki topçular hem fizik olarak hem de ruhsal yönden maça iyi hazırlanmışlardı, daha ilk dakikalarda oyunu yıktılar deplasmancıların yarı sahasına ki Gaziantepli oyuncular topu taca ya da kornere atıp rahatlayayım derken, Feghouli'nin şutunda meşin yuvarlak Kubilay'ın eline çarpınca karşılaşmanın hakemi Bahattin Şimşek, VAR'ın da yardımıyla penaltı noktasını gösteriverdi. Futbol oyun kuralları karmaşıklaştıkça, tartışması da bitmeyecektir, oyunun zevki de gün be gün elimizden alınmaktadır. Gaziantepliler penaltıya isyan ederken, "topun ele çarpmasına" penaltı verilmesi benim de pek içime sinmiyor lakin kural böyle ve son bir kaç yıldır bir çok maçta da hakemler beyaz yuvarlağı tereddütsüz gösteriyor. Oysa bizim gençliğimizde kural basit ve tatminkardı: top ele çarparsa, adı üstünde "çarpma" ve oyun devam ederken, el topa giderse, "kasıt" olduğu için penaltı çalınıyordu... Keşke o günlere dönebilsek...

Kazanılan penaltıda Günay her ne kadar köşeyi tahmin etse de, "El Tigre" lakaplı Falcao bir kaplan kurnazlığı ile rakibi avlayıp, Galatasaray adına yeni sezonun ilk golünü filelere yolluyordu. Pandemi sonrası futbolcuların oyuna adaptasyonları ve sağlıkları düşünülerek 5 oyuncu değişikliğine izin veren yetkililer, ortaya atılan "maçlarda mola da olsun" teklifini ellerinin tersiyle itmişti ama yedikleri golün ardından Gaziantep ekibinin Rumen hocası Sumudica bir basketbol "coach"u edasıyla ufak bir mola almayı da ihmal etmedi. Doğal olarak 0-0'a oynayacak takımın stratejisi ile 1-0 yenik oynayacak takımın farklı olacaktı... Değinmeden geçmeyelim, kırmızı-siyah renklere sahip bir kulübe deplasman forması olarak turkuaz mavisi bir ekipman hazırlayan forma üreticisi Nike'a da bir alkış gitsin, Gaziantep FK'nın formaları oldukça şıktı...


Transfer sezonun açılmasıyla birlikte yazılı ve görsel medya ile sosyal medya mecralarında Galatasaray ile bir çok futbolcunun ismi geçerken, bu seneki uzun lig yarışında en büyük transferin kondisyoner Scot Piri olacağını belirtmiştik Karalama Defteri podcastlerde. Amerikalı antrenörün "ufak dokunuşları" daha ilk maçta kendilerini belli etmeye başladı, kaç yıldır top oynamamış Arda fitleşmiş, Falcao savunmadan top çıkarıyor, Sarrachi-Omar kendi bölgelerini baştan aşağıya otobana çeviriyor. Teknik kapasite ve güç birleşirse de ortaya hem oynayanın hem de seyredenin zevk alacağı bir oyun çıkar. Erken bulunan gole rağmen iştahı kapanmayan ev sahibi futbolcular, topun rakipte kalmasına tahammül edemiyor, pres yapıyor, top kapıyor ya da taç olsun, faul olsun oyunun durduğu anlarda maçı hemen başlatarak "oyun oynamak" istiyor. Uzun zamandır göremediğimiz ve hasret kaldığımız bir futbol iştahı... O anların birinde Arda'nın topu çabuk başlattığı bir pozisyonda, Belhanda ikinci golü "yazamazken", bir kaç dakika sonra ise rakibe kaptırılan bir top Belhanda ve Taylan'ın baskısı ile saniyeler içinde tekrar kazanılıyor ve Emre-Falcao paslamşması sonrası Falcao, Galatasaray'ın çiçeği burnunda oyuncusu Emre'ye ömrü boyunca hatırlayacağı bir jest yapıyor: Emre Kılınç sarı-kırmızı forma ile ilk golünü 28. dakikada kaydediyordu. Futbolcular golden sonra sarmaş-dolaş olmuş, kutlama yaparken, empati yaptım ve kendimi Emre'nin yerine koydum. Ne tarifi mümkün olmayan bir duygudur, bir yandan sevinç, bir yandan Falcao'ya müteşşekir olma, kendisinden beklentileri boşa çıkarmama... Kısaca müthiş bir duygu yoğunluğu, o an düşünürken gözümden bir göz yaşı damlası düşüvermiş...

Galatasaray baskılıydı da rakip de Fatih'in kalesine hiç gelmedi diyemeyiz, önce Güray'ın kullandığı serbest atışta Luyindama'dan seken topu Fatih başarılı bir refleksle kornere çeldi de, Galatasaraylı topçuların atağa kalkarken kaptırdıkları bir topla Djilobodji rakip ceza sahasına kadar gidip, Fatih'in de vuruş açısını bozmasıyla takıma adına kritik bir pozisyonda golü bulamadı. Sonrasında diğer kaledeki file bekçisi Günay'ın transfer görüşmelerinde tanıtım videosuna ekleyeceği anlara şahitlik ettik, önce Belhanda'nın al da at pasında Feghouli'nin tabelayı değiştirmesini engelledi,daha sonra kazanılan korner atışında da  Luyindama'nın kafasına izin vermeyip, Feghouli'nin volesini harika çıkardı. Galatasaray üçüncü golü arzuluyor, Günay direnirken, yine Emre ile kazanılan bir topla başlayan ani atakta, Feghouli Falcao'ya ikinci golünü attırıyordu. 


Şüphesiz ki karşılaşmada gözler yeni transferlerin üzeindeydi, Omar Mariano'nun boşluğunu doldurabilecek mi? Emre Kılınç kendisinden bahsedildiği kadar verimli olacak mı? İkisi de hocalarının verdiği görevi başarı ile yaptılar ve kendilerini televizyon başında seyreden taraftara merhaba dediler ama maça golleri ve asiiti ile damga vuran Falcao'dan sonra en büyük alkış Belhanda ve Taylan'a geldi. Eldeki imkan(sız)lıklar doğrultusunda transfer için "ince eleyip, sık dokuyan" Galatasaray yönetimi, Seri ve Lemina'nın ayrılıkları sonrası orta sahayı güçlendirmek için Karo Etebo'yu getirmiş, Okay Yokuşlu için de Celta Vigo ile dirsek temasına girmişken, Fatih Terim kendi transferini yapmıştı: Taylan Antalyalı... Oyun zekası ve ayaklarına da hakimiyetiyle dikkatleri çeken genç oyuncu, iyi bir kamp dönemi geçirmiş ve hayranı olduğu Gerrard'ın milli takımda giydiği 4 numaralı formasıyla Gaziantep karşısında takımın en fazla çaba gösteren oyuncusuydu, bir yandan rakip atakları kesiyor, öte taraftan da oyun kurmada oldukça maharetliydi.  Bir de Belhanda vardı tabii ki. Hani canı istediğinde oynar, istemediğinde de dünyanın en umursamaz topçusu olabilen Belhanda. Cumartesi gecesi canı oynamak istedi ki, bir yaz boyunca "Belhanda gitsin, pasta keseceğim" diyenlere "Aslında, kalabilir, hiç de fena değil" dedirtti. Ama dedik ya, Belhanda bu, kendisine güvenerek yola çıkılır mı? Çok zor soru...

Galatasaray ikinci devreye de aynı iştah ve azimle başladı, Arda ve Feghouli ile kanatlardan geldi, Taylan ile uzaktan şutlarla farkı arttırmak isterken, Luyindama ve Fatih'in zincirleme hataları ile kalesinde golü görmekten geri kalmadı. Gaziantepli Andre, Luyindama'yı kolayca geçerken, Boss'un maç eksiği göze çarptı. Öte yandan Brezilyalı golcü her ne kadar sert vurduysa vursun, Fatih o topu çıkarmalıydı, Muslera öyle yapardı zira...


Attıkları golden sonra deplasmancılar ikinci gol için Galatasaray kalesine gelmiş olsalar da, ev sahibi topçular o baskıyı kolay atlattılar ve özellikle 60-75 arası skorbordda yazan kadar gol kaçırdılar, başka bir deyişle Günay farkın açılmasına izin vermedi. Önce Taylan'ın pasında Falcao'nun vuruşunu çıkaran Günay, iki dakika sonra Omar'ın ortasında yine Falcao'nun kafasında topun gol çizgisini geçmesine müsaade etmedi Yukarıda yazdığım gibi, sadece bu maçta yaptığı kurtarışların CDsi ile Günay ileride bol sıfırlı kontratlara imza atabilir.

Skorun farklı olması ve oyun hakimiyetini elinde tutan Galatasaray'da Fatih Terim, perşembe gecesi oynanacak UEFA Avrupa ligi maçını da düşünerek Arda, Feghouli, Luyindama'yı kenara alıp, Ömer, Donk ve Babel'i sahaya sürdü. İleriki dakikalarda da Emre Jimmy ile Falcao da Diagne ile değişti. Şampiyonluk yolunda yürürsen kulüben de zengin olmalı ve bu sene sakatlık ve cezalılar fazla olmazsa, Fatih Terim'in arkası da oldukça sağlam... Nazar değmesin...

Bitirirken Digane'nin çok hırslı olduğu, oyunda olduğu 5-10 dakikalık süre içinde kendini göstermek için çabaladığı ve Belhanda'nın ara pasıyla yaptığı vuruşun da direkten döndüğü, Babel'in ise hala "takımın el freni" olduğu tespitlerimizi de eklemeden bitirmeyelim...



Stat: Türk Telekom 

Hakemler: Bahattin Şimşek, İbrahim Bozbey, İlker Takpak 

Galatasaray: Fatih Öztürk, Elabdellaoui, Luyindama (Dk. 66 Donk), Marcao, Saracchi, Taylan Antalyalı, Feghouli (Dk. 66 Ömer Bayram), Belhanda, Emre Kılınç (Dk. 80 Jimmy Durmaz), Arda Turan (Dk. 66 Babel), Falcao (Dk. 87 Diagne) 

Gaziantep FK: Günay Güvenç, Oğuz Ceylan, Djilobodji, Kana Bıyık, Kubilay Aktaş (Dk. 46 Jefferson), Morais, Sousa (Dk. 55 Furkan Soyalp), Maxim (Dk. 70 Muhammet Demir), Güray Vural (Dk. 65 Kozulj), Andre, Kenan Özer (Dk. 46 Enver Cenk Şahin) 

Goller: Dk. 8 (penaltıdan) ve 40 Falcao, Dk. 28 Emre Kılınç (Galatasaray), Dk. 53 Andre (Gaziantep FK) 

Sarı kartlar: Dk. 7 Kubilay Aktaş, Dk. 63 Morais, Dk. 82 Jefferson (Gaziantep FK), Dk. 23 Luyindama, Dk. 78 Belhanda (Galatasaray)

14 Eylül 2020 Pazartesi

Galatasaray:3-1:Gaziantep FK


Blogumuzun konuk yazarlarından Burak Terzi'nin Galatasaray- Gaziantep FK karşılaşmasına dair izlenimleri... Kalemine sağlık Burak...


 Öncelikle yeni sezon hayırlı, uğurlu olsun. Sakatlıkların çok fazla olmadığı, hakem hatalarının sonuca çok fazla etki etmediği ve belki de daha önemlisi dışsal faktörlerin ; algı operasyonlarının yine kaybettiği bir sezon olmasını diliyorum.


Galatasaray sezona oldukça etkili ve iyi başladı. 


Özellikle Taylan’nın orta sahada kendisine verilen görevi yerine getirdiğini, Arda’nın 9 yıl aradan sonra Ali Sami Yen’e kaptan olarak çıkıp, iyi mücadele ettiğini, Türkiye’ye gelmiş en kariyerli forvetlerden olan ki dünyada halen kariyerini devam ettiren aktif futbolcular içinde de en iyi 10 forvet arasında gösterilen Falcao’nun da sezona iyi başladığını söylemeliyiz. Hatta Hat trick yapması içten bile değildi.


Yeni transferlerden Emre Kılıç’ın da hızlı, dikine hücumlara katkı sağlarken ; ilk maçında ve kaleye çektiği ilk şutunda golü bulması, Feghouli’nin çıkana kadar istekli görüntüsü ve ilk iki gole doğrudan katkı sağlaması, Belhanda’nın dahi geçen sene ilk 10 maçta sağladığı katkıyı tek maça sığdırması göz alıcıydı. 


Yine yeni transferlerden Omar Elabdellaoui’de hem defansta, hem de kanatta sağlam duruşu ile daha ilk maçında güven verdi. 


Defansta Luyindama’nın yaklaşık 10 aydır sakatlıktan sonra oynamayışı haliyle maç eksikliğini beraberinde getirdi. Ancak oynadıkça o da daha iyi olacaktır. Normalde ki Luyindama Gaziantep’in golcüsüne maç içinde o şutu çektirmez, önünde duvar örürdü. Ancak hava hakimiyetini daha ilk maçta gösterdi. 


Çok değil daha bir kaç ay önce yine Gaziantep ile oynanan maçta Gaziantep’in ilk golünün penaltı noktası üzerinden yenen kafa golüyle başladığını da hatırlarsak Luyindama güçlü fiziği, hava hakimiyeti ile bu açığı form tuttukça kapatacaktır. Marcao ile birlikte defansın göbeğinde yine iyi bir ikili olacaklarını düşünüyorum. 


Sonradan oyuna giren Babel ise kafası halen Galatasaray’da değil gibi...

Ligimizin Mario Bolotelli’si Diagne ise süre bulduğu kısa sürede Belhanda’nın etkili ara pasında golle burun buruna geldi. Ben beslendiği takdirde, konsantrasyonu sağladığında ve fizik gücünü daha iyi seviyeye çıkardığında sonradan oyuna girerek dahi minimum 15 gol atabilecek potansiyel bir futbolcu. 


Gaziantep’in Brezilya’dan gelen şutor forveti Andre’nin de ligimizde iş yapabilecek stili olduğunu düşünüyorum.


Benim kişisel görüşüm Galatasaray’ın özellikle sezon başı tamamen sahaya ve güzel futbola odaklanması; sonuç odaklı ve öz güvenli bir yaklaşımla maçlara konsantre olması kritik öneme sahip olacak. 


İyi, etkili, baskılı, coşkulu oyunla herkesi dostu, düşmanı susturmalı...

Gerekirse hakemleri, yürütülmeye çalışılan  algı oyunlarını, masa başı planları sahada oynaya oynaya, konsantrasyonu devamlı üst seviyede tutarak yenmeli...

Psikolojileri bozacak kalitede, golleri ata ata, sıralaya sıralaya, deplasmanlarda da baskılı olacak şekilde oynanmalı...


Ligde maalesef yine ciddi bir algı operasyonu var. Ezeli rakiplerden Fenerbahçe’nin defansı yok doğru dürüst, Vedat Muriç’ten sonra forveti yok ! Ancak yazılı ve görsel basında sanki yüzyılın kadrosu kurulmuş gibi lanse ediliyor. Alınmamış forvet oyuncusunun bile 30 gol atacağından bahsediliyor ! 

Neredeyse şimdiden Şampiyon ilan edilmeye kalkışılıyor !


Aynı şey geçtiğimiz Cuma akşam ki maçta dahi pohpohlanıyor !


Örneğin Orta Sahada Tolga oynuyor halen !

Forvette Frey 

Defansta ise eski tip, vur kır stili ile oynayan Serdar Aziz...


Halen oturmuş doğru dürüst defans yok, yeni transfer gelse bile uyum yakalamaları zaman alacaktır.

Gustavo dışında orta saha yok, Misal geçen seneki toparlayıcı Emre Belözoğlu dahi yok 

Forvet halen yok...

Kanatlarda bütün sezonun yüküne bel bağladıkları 30 küsürlük Caner ve Gökhan dışında dürüst seçenek yok !


Sezon başındaki genel izlenime bakacak olursak sanarsınız yüzyılın kadrosunu kurmuşlar !


Galatasaray’ın bu ligin en iyi kadrosunun ve en iyi teknik ekibinin kim olduğunu, daha ligin başında 3.Haftada gösterilmesi lazım.


Bu bağlamda özellikle ilk yarıdaki oyuna; genç Taylan’ın da belki de sürpriz yaparak iyi oynamasına sevindim. Emre Kılıç’ı bile yedek rotasyon yer bulur diyen sözde gazeteciler de daha ilk 45 dakikada utanmıştır umarım.


Genç Taylan bence maçın adamıydı.

Tam mevkisi olmasa bile hiç sırıtmadı. Çoğu Galatasaray taraftarının bile küçük gördüğü, ağız burun kıvırdığı noktada elinden geleni yapıyor. Son hazırlık maçı olan Hatay maçında da iyiydi. 


Şans buldukça, özellikle iç saha maçlarımızda oynamalı bence...

Pekala Taylan yeni transfer gibi görülebilir. İstanbul’a genç yaşta geldi ve bir sene de geçiş + alışma sürecini tamamladı.

Şut çekmesi, denemesi bile bence olumlu...

Ön libero ya da göbekte oynayan orta sahanın sezon içinde 5-6 gol atması, kendi alanında da oyunu kurabilmesi, pozisyon bilgisinin günden güne artması yeter de artar bile.


6 numara ( Uzun boylu ve pozisyon bilgisi olan ve oyunu arkadan vasat üstü kurabilen ) 

Ve 

50-55 maçta lazım olacak 

Rakibi Isıran, devamlı pres yapan, şutor, dinamik bir alternatif orta saha bizi gerçekten ligin üstüne geçirir.


Muslera iyileşip, form tutunca ligin en iyi kalecisi bizde.

En iyi tandem defans bizde...

Bence en iyi, en hızlı, en dinamik kanatlar bizde...

( Hem sağ bek Omar, hem sol bek Saracchi ) 

Saracci’nin defansı, Omar’ın ön tarafında zaman zaman sıkıntılar yaşayabiliriz, ama yine de ortalamanın üzerindeler. 

Ligin en iyi Forvetleri bizde, beslenirlerse ve maçlarda en az 10 şut çektirebilirsek her maç gol atabilecek güçteler.

Beğenmediğimiz Orta Sahada da 

Arda, Emre Kılınç, Feghouli, Taylan, Donk, Etebo var.


Perşembe UEFA kupası maçında Bakü’den moralli dönüp, hafta sonu Başakşehir’i devirip, sonraki hafta bu ligin patronu kim dosta düşmana gösterme fırsatı var.


Son olarak Bakü’de başarılar Galatasaray...

Son dönemde ki Avrupa şansızlığımızı ve şeytanın bacağını kırmak ve Avrupa’daki eski günlere dönmek dileğiyle... 


Taçsız Kral Metin Oktay’ımızın hatırına... 


Burak Terzi/Bursa 13.09.2020

Blog Widget by LinkWithin