Elazığ dendiğinde aklınıza Gakkoşlar mı, Keban barajı mı yoksa çayda çıra oyunu mu gelir bilmem de biz geçen yıldan beri bu güzel şehrimizi
Melo'nun kaleye geçip penaltı kurtardığı yer olarak hatırlardık hep, taa ki bu çarşamba kupada yaşanan o talihsiz ana kadar. Ligin devre arasına 3 gün arayla sıkıştırılan Türkiye Kupası fikstürünün üçüncü maçı için Elazığ'ya giderken Galatasaray, 3 puan alıp grupta "kafasını rahatlatmak" niyetindeydi. Yeni transferlerden
Umut Gündoğan'ın ilk onbirde yer aldığı 3-5-2 sisteminde kaleye
Aykut'u geçirip,
Ceyhun'u
Beckenbauer tarzı libero olarak görevlendirip yanlarına da
Chedjou ve
Hakan Balta yerleştirilmişti. Geldiğinden beri yenilen "basit"gollerle başı belada olan
Mancini, lig başlayana kadar savunmayı oturtmaya ısrarcuydı ki, kupa maçlarını da fırsat belleyip, en iyisini aramaktaydı. Elazığ'da "sert" zemindeki oyuna pek iyi başlamadı Galatasaray, kaptan
Burak'ın hırsına
Drogba'nın "halsizliği" eşlik edince ilerde
Ivesa'yı zorlayamazken, ev sahibi savunmanın arkasına attığı toplarla gol aramaktaydı. Bir kez denediler sol taraftan girerken
Serdar Gürler,
Ceyhun düşürdü kart gördü, ikinci denemede de ters taraftan
Aydın,
Serdar Özkan'ı düşürdü ve o "bakamadığımız" an gerçekleşti.
Serdar Özkan ağlıyor,
Melo Allah'a yalvarıyor,
Burak göz yaşlarını saklamak için dudaklarını ısırıyor,
Mancini, Bruma'dan sonra
Aydın da mı der gibi bakıyordu...Ambülans 5-10 dakika sonra sahadan çıkıp oyun başlayınca, kimsede maça karşı "iştah" kalmamıştı. Hangi üç puan insan sağlığından daha değerli olabilirdi ki?
İkinci devre Galatasaray kazanma adına biraz daha fazla gitmek istedi rakibinin üzerine, özellikle
Aydın'ın yerine giren bir diğer yeni transfer
Salih Dursun'un kanattan getirdiği toplarla gole de yaklaştı ama forvetler becerikli olmayınca, skor değişmezken,
Okan Buruk ısrarla topçularını kontraya zorluyordu ki
Serdar Gürler karşı karşıya
Aykut'u geçemezken, aradan pek vakit geçmeden
Riera'nın "Bunun neresi penaltı?" dedirten pozisyonunda
Murat Türker düdüğü çalıp, penaltı noktasını gösteriverdi.
Aykut'u seversiniz, sevmezsiniz, hele ki bir Şampiyonlar Ligi ön eleme maçında Steaua Bükreş'e karşı talihsiz bir oyun sonrası silinmişti bu taraftarın "defterinden" ama benim için Aykut, Sabri, Necati, Emre Aşık "özel" oyunculardır. İşte o Aykut, az kalsın gecenin kahramanı oluyordu da top parmaklarının ucuna değerek gecenin skorunu ortaya çıkardı.
Antalya maçında daha önce hiç Süper Lig karşılaşmasına çıkmayan
Abdülkadir Bitigen nasıl "korkakça" ve "sersemce" kararlar verdiyse kendisi gibi yine daha önce Süper Lig maçı yönetmeyen
Murat Türker, onları telafi etmek istercesine "fazla cesur" davrandı, daha da ötesi ismini duyurmak ister gibi "çat çat" kırmızıları çıkardı, penaltıyı çaldı... Lakin, hoca ne kadar çabalasa da , bu maç onun adıyla değil,
Aydın'ın ayağının kırıldığı maç olacak anılacaktır. Hele "kaderin cilvesi", bir Trabzonspor kupa maçında
Soner'in darbesiyle ayağı kırılan
Okan Buruk'un gözleri önünde olması, geceyi daha da dramatikleştirmişti...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder