24 Temmuz 2015 Cuma
Galatasaray:2-1:Celta Vigo
Yeni sezonun ilk maç yazısı... Galibiyetle başladık... Galibiyetle devam eder ve galibiyetle de sonlandırırız sezonu umarım... Hadi hayırlısı...
Öncelikle formalara değinmek gerekir. Gerçi yazıyı maç gecesi yazdık ama yayınlamak bugüne kısmet olup, yeni formalar da dün tanıtıma çıkınca, bu yazdıklarımız artık havada kalacak ama "tarihe not düşme" manasında iki satır eklemeden geçmeyelim, formanın sırtındaki o koskoca ve simsiyah GSStore reklamı ne kadar yakışıksız ve amatör duruyor Galatasaray gibi dünya devi diye tabir ettiğimiz bir kulübe. "Geçici bu formalar" dediğinizi duyar gibiyim ama büyük bir markaysan, bırak hazırlık maçını, sokakta gezerken, idmanda, idman sonrası ter atarken, hotelin restoranında dahi giyim kuşamına dikkat edeceksin, zira seni takip eden milyonların olduğunu unutmayacaksın. Formaların önündeki dördüncü yıldızın üstte olduğu konusu ise tamamen başlı başına bir blog yazısı olacak, orada fena çuvalladık kulüp olarak maalesef.
Oyuna döndüğümüzde saman alevi gibi bir ilk devrenin ilk 10 dakikası ve ardından topun sürekli Celta Vigo'da olduğu ve Galatasaray'ın savunma yaparak, uzun paslarla rakip kaleye gitmeye çabaladığı bir ilk devre ve ardından yapılan oyuncu değişiklikleri ile manasız bir ikinci 45 dakika sonucu kaleci Eray İşçan'ın kariyerinin en iyi maçlarından birini çıkararak kurtardığı 3-4 net pozisyon sonrası kampa moral getiren bir galibiyet. Eray maçın yıldızıyken, son dakikada "laubaliliği" sayesinde aldığı bütün artı puanları eksiye çeviriyordu az kalsın, topu elinde fazla tutup, rakibe kazandırdığı endirekt serbest vuruşla. Türk genci maalesef böyle, bir işi iyi yaparken, "şımarıyoruz" ve bir çuval inciri kolayca berbat edebiliyoruz... Taffarel maçtan sonra kendisini uyaracaktır ama Florya tesislerine son model arabasıyla dalıp, çimlerin üzerinde selfie çeken bir genç bu uyarıları ne kadar dikkate alır, bilinmez...
Uyarıları dikkate almak demişken, Emre Çolak'ı geçen sene Manisaspor kupa maçında attığı Panenka penaltısı ve akabinde kaçırdığı ikinci penaltı sonrası uyarmış ve gole çeviremediği penaltı vuruşunun genç topçuya "ders" olması gerektiğini belirtmiştik blog sayfalarımızda. O da akıllanmamış demek, bildiğini okumaya devam ediyor. Tekniğe güveniyor belli ki Çolak, zaten biz de beğeniyoruz Emre'nin yeteneğini, oyunu okumasını ama bu penaltıyı ligde atar ve kaçırırsa, taraftarın tepkisi çok ağır olur, geçen sezon kendisini oyundan alan Hamza hocasına yaptığı ters hareket hala taraftarın aklında, böyle bir "lakayitlik" Emre için hiç de iyi olmaz. "Ben bu penaltıyı hazırlık maçı rahatlığı ile attım" derse, o hiç de makul mazeret olmaz, Podolski'nin hazırlık maçında kavga ettiği yerde bu sözü söylemese daha yerinde olur.
Podolski'den bahis açılmışken, Alman topçuyla devam edelim. İlk maçı olduğu ve daha 2 hafta önce Akdeniz sahillerinde denize girdiği için fizik kondisyonu zayıf, Yasin'in elle taçtan attığı "al da at" pasında topu sürememesinden belli ama oynadığı 45 dakikada Galatasaray için yerinde bir transfer olduğunu gösterdi Lukas. Ben oyuncuyu değerlendirirken gol atması, asist yapması, kaç isabetli pas yapmış gibi istatistiki bilgileri ikinci plana koyar, sahadaki duruşu, hal tavır ve davranışlarına odaklanırım, çünkü ruhu olan bir oyundur futbol, kuru kuru rakamlardan ibaret değildir. Daha takıma yeni katılmasına rağmen liderlik özelliğini sergiledi Podolski Celta maçında, ileri uçtan takımını bir maestro gibi yönetti, pas istedi, pas verdi, top alamayınca kızdı, yaptırdığı penaltıda topu Emre Çolak'a ikram etti. Sadece çay içmesiyle değil, bizde meşhur olan "abilik" rolünü de kaptı gelir gelmez Alman topçu. Kavga ederken, takımın onun etrafına koşturması da kardeşleri tarafından saygı gördüğünün de bir işareti, hem de Galatasaray futbol takımın kenetlenmesini göstermesi adına müthiş bir sinyal. Bu arada kavga demişken, Burak'la idmanda tartıştığı haberleri geldi kulağımıza, o daha da iyi, idmanda pas yüzünden tartışan topçu iyidir, hırslıdır, hedeflidir...
Podolski Celta maçında forvette oynadı da Hamza hoca onu sol kanada düşünüyor ki Yasin'i sağ açıkta denedi ama gurbetçi oyuncumuz o bölgede sanki mutsuz. Maç içinde istediklerini yapamadı, başarısız olunca da sinirlendi, öfkelendi, oyunu daha da verimsizleşti. Bu sene Hamza hocanın çözmesi gereken problemlerinden biri de bu olacak galiba, geçen senenin yıldızı Yasin'i kazanmak gerekir, bir kenara atmak olmaz...
İleri uç kanatlarda alternatifler çoğalıyor, topçular mevki için yarışırken, defans maalesef "acı acı" bağırıyor "imdaaaat" diye. Sabri Maxi Pereira'dan çok daha iyi diye alınmamıştı Uruguaylı topçu ama Sabri'nin alternatifi Tarık Çamdal kayıp, arayın ki bulasınız. Geçen sene büyük ümitlerle gelip, yarattığı hayal kırıklığı sonrası koskocaman ikinci yarı 20 küsür maç yatan Tarık, hala uyumaya devam ediyor. Ne fiziksel bir gelişme, ne de oyun zekasında bir ilerleme... Rakip forvet topu yanından atıyor geçiyor, çalımı basıyor geçiyor, Tarık bakmakla yetiniyor... Kendini geliştireceğe yere Tarık, ne acı ki daha dibe saplanıyor...
Sağda işler sıkıntılı da solda Telles transfer rüyalarında sanki, "acaba PSG mi yoksa Juventus mu olur" diye aklı bir karış havada. Celta Vigo ilk devre sürekli soldan geldi, otobana çevirdiler o kanadı resmen. Bu maçlar bir bakıma da vitrindir de Telles böyle oynarsa dükkanı kapatır. Olcan ise bildiğimiz gibi... Elde patladı atsan atılmaz, satsan satılmaz... Bereket Carole var, iyi alternatif, kumaşı olan bir topçu. Dün gece kendini pek göstermese de iyi bir topçu olacağa benziyor. Bakalım seyredeceğiz, zaman bize ne gösterecek...
Bilal'i seyretmek isterdim ama şansımıza "menüde" Jem Karacan varmış... Yabancı kontenjanının 14 olduğu sezonda ne alakaysa "devşirme" Türklere yöneliyoruz, eller gider Mersin'e, biz gideriz tersine. "Hamza hoca istedi diye aldık" diyordu Cüneyt Tanman ama bence Fatih Terim rica etti Hamza Hamzaoğlu aldı takıma, hani adam olursa milli takımda oynatırız diye... Ama yaşını bilmem, zahmet edip google araştırması da yapmadım da saha içinde sanki 15 yaşında çocuk gibi cılız kalıyor Jem Karacan, topa vursa top 10 metre gitmeyecek sanki, ki maç içinde tek topla oynadığı anda rakibe kaptırdı topu ve topla giden rakibi elle kolla çekmesine rağmen düşüremedi. Melo'nun alternatifi filan diyen var mı bilmem de sokak tabiriyle bizim pitbullun sol tırnağı olamaz...
19 Temmuz 2015 Pazar
Kulüpsüzler İlk Onbiri
CSKA Sofya 2015-2016 Forması
CSKA Sofya daha önce 1994-95 sezonu ve 2001 ile 2003 seneleri arasında çalıştığı Lotto ile yeni sezon formaları için de anlaştı. Italyanlar kırmızı beyazlıları forma dizaynını yaptı, iş sadece topçuların isimlerini yazmakta formaların sırtlarına. Formalar iyi hoş ama 31 defa Bulgaristan şampiyonu olan CSKA'lılar bunları bu sene maalesef amatör ligde giyecekler...Yazık...
Perez Siyahileri Sevmiyor
"Florentino Perez siyahi futbolcuları sevmiyor. Bu onun ırkçı olduğundan değil ama siyahi topçulara karşı negatif bir bakış açısı var. Samuel Eto'o da Figo gibi Galaktikos'un bir parçasıydı ama ten rengi yüzünden takımdan koparıldı. Aynı durum Makalele Real'den koparılırken de gerçekleşti."
Santos Marquez
Casillas'ın Menajeri
Real Madrid başkanı Florentino Perez'in siyahi topçuları sevmediğini vurgularken
6 Temmuz 2015 Pazartesi
İyi Bir Takımın Yoksa Kaybedersin
Ne diyordu rahmetli Savaş Dinçel, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filminde: "Hayat, futbola fena halde benzer. İstediğin kadar yeteneğin olsun, iyi bir takımın yoksa kaybedersin. Evet, kaybedersin."
Sanki Messi'nin Arjantin milli takım kariyeri için söylenmiş... En son oynanan Copa Amerika turnuvası finalinde Messi elinden geleni yaptı ama arkadaşları saha içinde onun kadar becerikli olamayınca, seri penaltı atışlarında peşi sıra penaltıları kaçırınca şampiyonluk ev sahibinin oldu... Messi'ye de boynu bükük sahadan ayrılmak kaldı...
4 Temmuz 2015 Cumartesi
Dustin Brown
1984 Almanya doğumlu Dustin... Çocukluğunda hentbol, futbol ve judo oynar ama sekiz yaşında kalbini tenise kaptırır. 96 yılında babası Leroy'un memleketi olan Jamaica'ya göç ederler. Orada da tenise devam eder lakin imkanlar sınırlıdır. 2004 yılında Almanya'ya tekrar döner ve çifte vatandaşlıktan yararlanarak turnuvalarda Almanya için ter dökmeye başlar. Tabii işler öyle kolay olmaz, ailesi varını yoğunu satar, 6 senelik kredi çeker ve bir karavan alır, Avrupa'yı dolaşarak turnuvalara katılırlar. Borçlarını bitirmeye 1 ay kala da Dustin ilk 100'e girer. Babasına da oldukça düşkün olan Dustin, onu her zaman yanında görmek için vücudunun sol yanına babasının resmini dövme olarak yaptırır. En favori sahası da çimdir Brown'ın ki, %59 galibiyet oranıyla çim kortta kendini çok rahat hisseder. Ve bu sene Wimbledon'da yılın sürprizini yaparak daha ikinci turda turnuvanın en önemli ismi Rafael Nadal'ı evine yollar... Tabii, bu Dustin'in ilk başarısı değildir, 2013 senesinde de Llayton Hweitt'i üzer. "Kız gibi ağladım maçtan sonra. Aslında ağlamak bana göre değildir ama Llayton'la oynamak inanılmazdı, ben onu seyrederek büyümüştüm." der o maçı anlatırken Jamaica asıllı tenisçi. Beline kadar uzun saçları, dilinde piercing, sık sık fileye kadar yaptığı çıkışlar ve atletik yapısıyla Dustin Brown bundan sonra tenisseverlerin daha çok ilgisini çekecektir.
3 Temmuz 2015 Cuma
Roberto Carlos Dehli Dynamos'ta
Memlekette Sivasspor ve Akhisar Belediyespor'da oynattığı hücum futboluyla beğeni toplarken aldığı sonuçlarla "hüsran" yaratan Roberto Carlos, Akhisar macerasının ardından yönünü futbolun kriket ve çim hokeyinden sonra geldiği Hindistan'a çevirmiş. Fransız L'Equipe'in haberine göre Brezilyalı teknik adam seneye Dehli Dynamos takımını şampiyon yapmak için tecrübesini konuşturacak. Delhi Dynamos takımı ise tam bir proje takımı zira geçen sene ülkenin en büyük TV kablo dağıtım şirketi olan DEN Networks tarafından kuruldu ve kadrosunda Del Pierro, Marek Cech, Mads Junker gibi oyuncular yer almakta...
2 Temmuz 2015 Perşembe
Podolski zu Galatasaray
Almanlar en sonunda noktayı koydu: Podolski zu Galatasaray...
Başkan Özbek, "Transferler salı günü açıklanacak" dedi... Sonra, "Hangi salı olduğunu söylemedim ama" dedi... Taraftar, "Şu Podoslki'yi bi' alın" dedikçe, "Galatasaray'da transfer bitmez" diye cevap geldi kulüpten... Sabri'ye, Bilal'e bol sıfırlı sözleşmeler yaptırdıkça, taraftar iyice çıldırdı, "vizyon nerde" diye isyan etti... "1 Temmuz'da bombalar patlayacak" dedi tekrardan başkan...
Temmuz'un biri de geçti, ses seda çıkmadı ama Almanlar koydu noktayı Podolski transferine:
Podolski zu Galatasaray...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)