Albert Riera'nın teknik direktörlük macerasının başlangıcını hatırlayacaksınız: eski Galatasaraylı oyuncu, yeni çiçeği burnunda teknik adamın Olimpija Ljubljana'nın teknik direktörü olacağının açıklandığı basın toplantısına yirmiye yakın maskeli taraftar baskın düzenlemiş ve İspanyol futbol adamını "yaka paça" koltuktan kaldırıp, orayı terk etmesini istemişlerdi. Green Dragons taraftar grubu üyeleri eski hocaları Robert Prosineçki'nin takımın başında daha üçüncü ayında olmasına rağmen kulüp başkanı Adam Delius'la yaşadığı tartışma sonrası görevden alınmasına öfkeliydiler. O gün Riera'yı istemeyenler, şimdi hocalarından çok memnunlar zira Olimpija on maçın dokuzunu kazandı ve Slovenya Prva Liga'da sekiz puan farkla lider.
"Çılgınca bir başlangıçtı" diyor gülerek Riera. "Kulüp yönetimi ile taraftarlar arasındaki durumun iyi olmadığını biliyordum. Liverpool ya da Manchester City İngiltere'de neyse, Olimpija Ljubljana da Slovenya'da o. Geçen sezon on takım arasında ligi üçüncü bitirdiler, yani Liverpool'un Premier Ligi orta sıralarda bitirdiğini düşünün."
"Taraftarlar hayal kırıklığına uğramış ve kulüp sahibini protesto ediyorlardı. Prosineçki'nin hoca olarak devam etmesini istiyorlardı. Hırvatistan ve Slovenya birbirlerine yakın, kardeş gibiler ve Prosineçki de orada bir efsane. Ama kulüp farklı tarz bir futbol oynamak için değişikliğe gereksinimi olduğunu düşünüyordu ve ben de o görev için hazırdım."
"O gün imza töreninde olanlardan hiç korkmadım. Tamamen benimle ilgili olmadığını biliyordum. Onlara, orada sadece futbol konuşmak için bulunduğumu belirttim. Kulüp yöneticileri taraftarlarla buluştu ve 'Birbirimizle kavga etmek yerine birlikte hareket etmemiz gerektiğini' söyledi. Ve futbolu biliyorsunuz, kazanmaya başlayınca, tüm problemler çözülüyor."
"Bazı kişiler bana şöyle diyordu 'Takım çok değişti, harika oynuyorsunuz, iyi sonuçlar alıyorsunuz, onlar senden özür dilemek zorunda', Hayır, özür dilememeleri gerekir. Takımda işler iyi gitmediğinde taraftarın mutsuz olması doğal. Özellikle Türkiye'de geçirdiğim zamanlarda böyle durumlara alıştım. İnsanların duygularını çok çabuk gösterdikleri bir ülke."
Mallorca adasında yetişen Albert Riera, İspanya, Fransa, İngiltere, Yunanistan, Türkiye, İtalya, Slovenya ve Rusya'da top koşturduğu dönemlerden edindiği tecrübelerini şimdi oyuncularına aktarıyor. Tabii bu yaşantılar arasında Rafael Benitez'i eleştirdiği için Liverpool'dan yollanması, Galatasaray'da takım arkadaşı Melo ile yumruk yumruğa kavga etmesi ve maça gitmek yerine casinoya gittiği için Udinese'den kovulması da var.
"Futbolcu olmanın dünyanın en güzel işi olduğunu söylüyorum oyuncularıma sürekli" diyor Riera "Emekliliğe yaklaşan bir oyuncum olursa ona 'Oynayabildiğin kadar oynamaya çalış çünkü bıraktığın için pişman olacaksın' diyeceğim çünkü ben çok erken bıraktım ve de bunu hatırladıkça da hep pişman oldum."
"Sahada yapabildiklerin azaldıkça, motivasyonun da düşüyor. Arzun azalıyor. Yavaş yavaş "Sonraki adımım ne olacak?" diye düşünmeye başlıyorsun."
Riera, 2018 yılının Ocak ayında 35 yaşında futbola veda etti. Son takımı Sibirya'nın Tom Tomsk ekibiydi ama onlarla resmi maça çıkamadı zira finansal sıkıntılardan dolayı Tom Tomsk yönetimi onun lisansını çıkaramadı. Riera'nın eşi Yulia Sibirya'nın Omsk bölgesinden ve üç çocuğu da Rusya'da okula gidiyor.
"Futbolu bıraktıktan sonra, yeşil sahalardan bir süre uzak olmak istedim ama 20 yıl kadar profesyonel olarak top koşturduktan sonra futboldan vaz geçemiyorsun. Bir gün Rusya'da evde oturuyorduk ve eşime futbolla ilgili bir şeyler yapmam gerektiğini söyledim, şanslıydım zira bir kaç ay içinde İspanya Futbol Federasyonundan eski milli futbolcularla birlikte hocalık lisansı almam için çağrıldım."
"Xabi Alonso, Xavi Hernandez, Raul, Joan Capdevila ve Marcos Senna ile aynı gruptaydım. Doğal olarak bu teklife hayır diyemezdim. Hocalarımızdan biri Fernando Hierro'ydu. Raul ve Xavi ile aynı sınıfta olduğunuzu hayal edin. Fikirlerimizi paylaştık ve bu arkadaşlarla harika zaman geçirdik. Birbirimizden çok şey öğrendik. Harika bir tecrübeydi. Hayatımın bu yeni sayfasını açmak için bana büyük bir motivasyon oldu."
UEFA Pro Lisansını aldıktan sonra Olimpija Ljubljana'yla anlaşmadan önce Galatasaray'da Domenec Torrent'in yardımcısı olarak görev yaptı Albert Riera. "Kariyerimde çok fazla yer görmüş olmak bana kesinlikle fayda sağladı. Bir çok hocayla çalıştım ve onların her birinden alabileceğimi almaya çalıştım. Mükemmel değilim, öyle de olmaya hiç niyetim yok ama ideallerim doğrultusunda gitmek tek arzum."
"Futbolda kazandığın maçlarla yargılanıyorsun ama İspanyol hocalar için ise kazanmak kadar bu oyunu nasıl oynadığın da önem arz ediyor. Elindeki oyuncu kadrosuna kendini adapte etmelisin. Mutfaktaki bir aşçı gibisin bir bakıma, elinde hangi malzemeler varsa, ona göre bir yemek ortaya çıkarırsın."
"Marcelo Bielsa'nın uzun zaman önce söylediği şu sözü çok seviyorum: İki tarz futbol vardır, birinde rakibin hata yapmasını beklersin, öbüründe ise karakter ortaya koyar ve rakibi hataya zorlarsın. Ben ikinci tarzı seviyorum. Ben iplerin takımımın elinde olmasını istiyorum, oyuncularımın rakipten daha üstün olduklarını hissetmelerini istiyorum. Bu benim sevdiğim oyun tarzı."
"Bana çalıştığım hocalar arasında teknik-taktik yönden en iyi menajerin kim olduğunu sorarsanız Rafa Benitez derim, en motive edici kim derseniz Luis Aragones derim, soyunma odasını en iyi kim yönetir derseniz Ernesto Valverde cevabı veririm. Futbol kariyerimde şunu öğrendim ki 25 topçunun tamamı tarafından sevilmek imkansız. Tüm oyunculara yakın davranan baba figürü olmak için zaman harcamaya gerek yok, futbolculara karşı sadece dürüst olmak yeter."
Riera'nın kariyeri futbola başladığı kulübü Mallorca ile 2003'te tarihi Copa del Rey kazanmaları sonrası yükselişe geçerken, Bordeax'da iki sene oynayıp, tekrar İspanya topraklarına Espanyol forması giymek için geri döndü. İngiliz futboluyla tanışması 2005-2006 sezonun ikinci devresi Manchester City'e kiralık olarak gitmesi ile oldu. City, Premier Lig'i 15. sırada bitirirken, Stuart Pierce yönetimindeki takımda yaşadıkları Riera için kültür şokuydu.
"Şimdi onlar canavar gibi ama o zamanlar City çok farklı bir takımdı" derken kahkaha atan Riera "İkili mücadelelerden kaçan ve hava topunda rakiple çarpışmaktan çekinen klasik bir İspanyol futbolcuydum. Daha çok oyunun taktik yönüne alışkındım."
"Stuart bana çok yardım eden harika bir insan. Benim biraz yumuşak bir çocuk olduğumu ve Premier Ligde oynamak için desteğe ihtiyacım olduğunu fark etti. İlk aylarda Premier Ligdeki hızlı oyuna alışmakta zorluk yaşadım ama zamanla City beni daha komple ve agresif bir oyuncuya dönüştürdü."
2007'deki UEFA Kupası finalinde Riera takımı Espanyol için gol atmasına rağmen takımı penaltılarda Sevilla'ya yenilmekten kurtulamadı. O sene Danimarka'ya karşı İspanyol milli takımı formasını da ilk kez sırtına geçirdi ve 16 maç boyuna ülkesi için ter döktü.
2008 yazında iki ezeli rakip Liverpool ve Everton Riera için kapıştı ve İspanyol oyuncu transferin son günü 8 milyon pound karşılığında Anfield'in yolunu tuttu.
"David Moyes'le görüşüyordum ama aynı zamanda Rafa Benitez de etrafımdakilere benim karakterim hakkında sorular soruyormuş. En sonunda benen seçim yapmak zorunda kaldım ve doğru tercihi yaptığımı da düşünüyorum. Fernando Torres, Pepe Reina ve Xabi Alanso Liverpool'a gelip, kendileriyle oynamam için bana tavsiyelerde bulundu."
Benitez'in takımı zirve yarışı yaparken Riera da 40 maçta 5 gol atarak harika bir sezon geçirdi. Buna rağmen sadece iki maç kaybetmelerine karşın, yaşadıkları çokça beraberlik onları şampiyon Manchester United'ın 4 puan gerisinde kalmasına neden oldu.
Ertesi sezon işler tamamen değişti, Alonso Real Madrid'e gitti, kulübün sahipleri olan Tom Hicks ve George Gillet'le yaşanılanlar sıkıntıları arttırdı. 2009-10 sezonunda sadece 9 kez forma şansı bulan Riera'nın da kafası hiç rahat değildi.
"Herkes bize neden geçen sezon olduğu kadar formda olmadığımızı soruyordu ve ben dürüstçe bunun sebebinin geçen sezon her şeyimizi verip çok ufak bir farkla şampiyonluğu kaybetmek olduğunu düşünüyordum. Manchester United'in bir çok maçı son dakikalarda kazandığını hatırlıyorum, bu çılgınlıktı."
"İkinci sezonumda fiziksel olarak iyi değildim, kendi formumu yakalayamadım. Kariyerimin ilk iki sakatlığını yaşadım. Diz ardı kirişimi at plasentası ile tedavi eden Sırbistan'da bir terapist olan Mariana Kovaçevic'e gittim. Yeni bir tedavi yöntemiydi ve Premier Ligden bir çok oyuncu bu tedavi için Belgrad'a gidiyordu. Ama bu tedavi bende işe yaramadı, maalesef mucizeler gerçek olamıyor ve o sakatlık hala orada duruyor."
Benitez'in gözünden düşerken ve 2010 Dünya Kupasına katılma şansının da azalmaya başladığı bir dönemde Riera, Mart 2010'da Radio Marca'ya hocasının kendisine tavırlarını eleştiren bir röportaj verdi.
"O asla oyuncuyla konuşarak var olan problemi çözmez. Oyuncularla diyalogu tamamen sıfır. Eğer fiziksel yönden bir sakatlığın yoksa ve hafta boyunca iyi idman yapmışsan ama hoca sana bir şey demiyorsa, kişisel bir sorun olduğunu düşünmekten kendini alamıyorsun" diye konuşmuştu o günlerde.
Bunları duyan Benitez öfkeden çılgına dönerken, bir daha Liverpool forması giyemeyen Riera şimdi bu çıkışından dolayı pişman ve teknik adam olduktan sonra da yaşadıkları ona oyunculara farklı bir bakış açısı sunmuşa benziyor.
"Kendi adıma tamamen bir öfke patlamasıydı ama Rafa'ya karşı bir şey değildi. Oyuncular bencildir, her zaman oynaması gerektiğini düşünür ama teknik adam sadece 11 kişiyi kadroya yazabilir."
"Kararları sevmeyebilirsin ama onlara saygı duymalısın. Oyuncularıma da söylüyorum:' Takıma zarar verecek bir şey yapacağımı düşünüyor musunuz? Sizler gibi ben de kazanmak istiyorum"
"Rafa ile ilgili sadece iyi sözler söyleyebilirim. Beni Liverpool'a getirip, bu takım için bana oynama şansı veren kişidir, her zaman ona minnettar kalacağım."
İkili yıllar yıllar önce savaş baltalarını gömdüler ve kaderin cilvesi Riera ile bu konuyu konuşurken, röportaj yaptığımız Innside Hotel'in restoranının kapısında Benitez belirdi. Anfield'ta Manchester United'la yapılacak efsaneler maçı öncesi eski oyuncusu Momo Sissoko ile bir kahve içmeye randevulaşmış ve Riera ile görüşmeleri ikilinin sıcak bir kucaklaşması ile başlayıp, röportajımıza ara vermemize neden oldu.
"Onu tekrar görmek harikaydı. En son kendisiyle Galatasaray'ın Napoli ile hazırlık maçı yaptığında karşılaşmıştık" diye ekledi Riera...
"Hoca olduktan sonra onu daha iyi anladığımı belirttim. Herkesi mutlu etmek imkansız. Her zaman elimden geleni yaptığıma saygı duyduğunu söyledi. Rafa dedi ki ' Bana inan Albert, sen takımda oynamadığın dönemde oynamayı hak etmediğin için değil benim her maçı kazanmayı istediğim içindi.' Ne zaman Rafa'yı görsem ona sarılırım ve yaptığım hata için özür dilerim"
"Liverpool'a son gelişimden beri 5-6 sene oldu ve şimdi burada olmak şahane. Bu efsaneler maçında eski arkadaşları görüp, Liverpool forması için çeşitli dönemlerde ter döken insanları tanımak ayrıca çok güzel. Bu büyük kulübün parçası olmak benim yaşadığın en muhteşem tecrübelerdendi"
Liverpool 2010'da yedinci sıraya inerken ve Roy Hodgson Benitez'in yerini aldı, Riera da Yunanistan'ın Olympiakos takımının yolunu tuttu. Orada da eski bir tanıdık Valverde onu karşılayacaktı.
"Batan bir gemiyi terk ediyorum" diye benim ağzımdan cümleler uyduruldu ama asla böyle bir şey söylemedim" diye yüksek bir sesle öfkesini dile getiren Riera "Eğer biri benim bu sözleri sarf ettiğim bir röportaj bulursa ona para ödeyeceğim. Ben böyle kötü sözler asla söylemedim." diye devam etti konuşmasına.
"Liverpool'da olduğum için her zaman Tanrıya şükrettim ama ayrılmanın zamanın geldiğini de biliyordum. Rafa gitti ve Hodgson farklı bir oyun tarzı istiyordu. Yeni hocanın yeni bir şeyler istediği gerçeğini kabul etmelisiniz."
Yunanistan'da şampiyonluk yaşana Riera'nin yeni takımı arka arkaya iki şampiyonluk yaşayacağı Galatasaray olacaktı. Türkiye'de bulunduğu süre içinde de Brezilyalı takım arkadaşı Felipe Melo ile antrenmandan sonra soyunma odasında yaptığı kavga ile gazete manşetlerinde adından çokça söz edildi.
"Melo soyunma odasında benim en iyi arkadaşlarımdan biri olmakla beraber, aynı zamanda komşumdu. Biriyle aran çok iyiyse bu tarz şeyler olabiliyor. Her arkadaş gibi şakalaşıp tartışıyorduk. Ve her ikimizin de çok hırslı olmasından dolayı sinirlerin gerildiği bir an oldu. Ben ona vurdum, o da bana vurdu. 10 dakika boyunca birbirimize bağırıp, birbirimizi tekmeledik. Ama bir kaç saat sonra karşılıklı oturup, bir kadeh şarap içip, birbirimizden özür diledik."
"İkimiz için de büyük bir tecrübeydi ve bir daha ikimiz de böyle bir şey yaşamadık. Bu olaydan çok şey öğrendik. Tanrıya şükürler olsun ki Galatasaray'da geçirdiğim süre boyunca harika bir takımımız vardı. Kazanamadığında zor zamanlar geçiriyorsun ve orada futbola karşı çok büyük bir tutku var. Orada sadece kazanmalısın, nasıl olursa olsun, önemi yok."
Riera 2014 ylında Udinese'ye bonservis ödenmeden transfer edildi ama çok kısa bir süre içinde "kardeş" takım Watford'a kiralandı. İtalya'ya döndüğünde Seria A'da oynama hayalleri darmadağın oldu. Kasım 2014'te Udinese'nin Chievo maçı kampına katılmak yerine poker turnuvasına katıldığı bahane edilerek takımdan gönderildi.
"Bu beni çok üzdü çünkü yalandı. Ben asla ne antrenman ne de maç kaçırdım ama gazeteler böyle yazdı. Gerçek ise ben Udinese'ye imza attığımda onlar bana İtalya Futbol Federasyonundan lisans çıkaramayacaklarını belirttiler ama gerçek bu değildi. Onlar beni bonservis ödemeden aldılar ve beni başka bir yere satmak istiyorlardı. Bu sadece bir ay içinde oldu. Bana bir eşyaymışım gibi davrandıklarını hissettim."
"Onlara cevabım 'Hayır' oldu ve daha önce Seria A'da oynamadığım için burada futbol oynamak istediğimi söyledim. Kulübün sahibi Giampaolo Pozzo bana benim sözleşmemi ödeyemyeceklerini ve sonlandırmak için görüşmeler yapmak istediğini söyledi. Şükürler olsun ki Watford'un başında olan oğlu Gino ile aram iyiydi ve aynı şirket içinde bir görevden başka göreve geçmek gibi İngiltere'ye gittim, orada harika zaman geçirdim."
"İtalya'ya geri döndüğümde kötü hiç bir şey yapmadım. Her zaman profesyonel davrandım. Gazetelerde casinoda olduğum için maç kaçırdığım yazıyordu ama ben orada takımdan bir çok arkadaşımla izin günümdeydim, Udinese ile aramda çok iyi ilişki yoktu ve bu gerçeği söyleyemeyecek kadar da utangaç değilim."
Mallorca'ya ikinci gelişten sonra, Slovenya'da Zavrc ve oyuncu menajer olarak Koper formalarını giyen Riera, ülkeyle de bağlarını güçlendirdi ve Temmuzda Olimpia Ljubljana'nın başına geçti.
"Tecrübelerimi aktarmayı seviyorum. Oyuncu olarak sen baş roldesin, saha içinde gol atıp asist yapmak için varsın. Teknik adam olarak bunları yapamıyoruz, ama biz de plan yapıyoruz. Sahada maçı seyrederken, çalıştığımız gibi oynadığımızı görünce çok büyük mutluluk duyuyorum. Teknik adamlığın oyuncu olarak aldığım hisleri vereceğini asla düşünmüyorum ama saha kenarında yine de büyük bir tatmin hissi yaşıyorsun."
2018'den beri Olimpija'nın arzuladığı şampiyonluğu yaşatmak taraftarı kuşkusuz mutlu edecektir ama bunun ötesinde ne var?
"Tabii ki hayalim günün birinde İspanya ya da Premier Ligde bir takım çalıştırmak ama futbolda ne çok ileriye bakmalısın ne de geçmişte yaptıklarınla yaşamalısın. Futbol bugün içindir. Ben işime odaklanıyorum ve hep birlikte gelecekte neler olacağını göreceğiz."
Röportaj The Athletic'ten çevrilmiştir.