Soğuk ve karlı bir gündü... Ali Sami Yen tıklım tıklım dolmuş, taraftar takımından galibiyet bekliyordu. Fena da oynamıyordu Galatasaray, skor da berabere giderken kaleci Fatih sağında Nelsson, solunda Marcao olmasına rağmen ortadaki Taylan'a veriyor topu, Taylan'ın yavaş topunu Trabzon'lu Visca kapıyor ve takımını öne geçiriyordu...
Tarih tekerrürden ibaret derler ya... Diyenler pek de boş söylememişler aslında...
Aradan 378 gün geçmişti ki yine Ali Sami Yen tıklım tıklım dolmuş, taraftar takımından galibiyet bekliyordu. Maç yeni başlamış, kaleci Muslera sağında Nelsson, solunda Abdülkerim olmasına rağmen ortadaki Torreira'ya veriyor topu, Torreira'ın yavaş topunu Abdülkadir kapıyor, onun pasında Maxi Gomez boş kaleye topu yuvarlayıp, takımını öne geçiriyordu...
Süper Ligde 11 maç peşi sıra galibiyet sevinci yaşayan Galatasaray taraftarı için bu soğuk ve dondurucu havada "soğuk bir duş"tu Karadeniz Fırtınasının golü. Deplasman ekibinin hocası da maç öncesi "Bu akşam İstanbul'da fırtına var" tweeti atmıştı... Erken gol Galatasaraylı topçuları da şaşırtmıştı ki, skorbord daha 5. dakikayı göstermeden farkın iki ya da üçe çıkması işten bile değildi.
Galatasaray'ın galibiyet serisi bozulacak mıydı? Sami Yen'deki deplasman tribününü dolduran bordo-mavililer kadar, sıcacık evlerinden kalpleri Trabzonspor için çarpan siyah-beyazlı ya da sarı-lacivertli taraftarların da isteği buydu ama bir yıl önceki "genç" ve "moralsiz" Galatasaray ile Okan Buruk'un "istim üstündeki" Galatasaray'ı çok ama çok farklıydı...
İyi bir takım kuracaksan elbette genç ve enerjik topçulara ihtiyacın olacak ama bir de onların yanına Taffarel, Popescu, Hagi gibi "klas" liderleri koymalısın. Okan Buruk'un da Kerem, Barış, Boey, Abdülkerim gibi gençlerin yanında Muslera, Oliviera, Mertens ve Icardi'si vardı... İşte o "aslanlar" kazanmak istiyordu ve ilk şut Mertens'ten geldi, sonra Oliviera denedi, o yetmedi Barış golü aradı... Ve daha 20 dakika olmadan Kerem'in savunma arkasına koşusunu "maestro" Oliviera bir bilardocu edasıyla gördü, Icardi topla buluştu ve asistinde Mertens eşitliği sağlayıverdi...
Kaliteli ayaklar, tecrübe kokan, klas bir gol atmışlardı... Beraberlik sağlanmış, tribünler ikinci golü arzuluyordu... Karadeniz fırtınası "samyeline" dönmüş, taç atışlarında ya da kazanılan faullerde oyunu soğutmaya gayret ederken, hakem Halil Umut Meler saatini işaret edip "uzatacağım" diyordu da pek de süre eklemedi ilk devre sonunda...
Soyunma odasına gitmeden bordo-mavililerin "çaylak" Lahimi'nin uzaktan bir şutu ve Hugo'nun kafa-omuz karışımı vuruşu dışında iki pozisyonu vardı da, onlar da kaleye isabet etmemişti. Ev sahibinin Barış Alper ve Oliviera ile öne geçmesini kaleci Uğurcan engelliyordu...
Aynı Uğurcan'ın devre biterken Abdülkerim'e yatarak çift dalmasını ise hakem "tecrübesini" konuşturup Galatasaray aleyhine faul vererek maç sonu tartışılmanın önüne geçiyordu...
Son haftalarda sergilediği mücadele ve gayret ile yeni "Felipe Melo " olmaya aday olan Torreira, ilk saniyelerde yaptığı hatanın etkisinden çıkamayınca, ikinci devre yerini Berkan'a bırakıyor; Boey ile arzulanan uyumu sağlayamayan Barış Alper'in yerine ise Yunus oyuna giriyordu. Rashica ise yabancı sınırını Türk futboluna getirenlere küfür ediyordu...
Gol arzusunu ikinci yarı da sürdüren Galatasaray, Tezeguet'nin Yunus'un ayağına basmasıyla "tartışmasız" bir penaltı kazanıyor ve Sami Yen tribünleri "Aşkın Olayım"ı söylemeye başlıyordu...
Mağlubiyetten galibiyete geçen Galatasaray'ın duracak hali yoktu, farkı açmak için Kerem, Mertens ve Icardi ile rakip kaleye gitti ama Uğurcan'ı ve bu sezon alışık olduğu üzere direkleri geçemedi. Rakip ise 78. dakikada tartışmalı bir faul sonrası Bakasetas'ın çok uzaktan yollamış olduğu füze ile az kalsın beraberliği bulacaktı da, Muslera sakatlanmak pahasına golü önledi...
Pandemi sezonunda Rize maçında ofsayt olan pozisyonda sakatlanan Muslera, yine bir Karadeniz takımına karşı yine ofsayt olan bir pozisyonda sahayı sedye ile terk ediyordu. Belki galibiyet gelecekti, ki geldi ama sevinç yerine hüzün vardı Galatasaraylılarda... Bereket maçtan sonra gelen haberlerde kaptanın takımını uzun süre yalnız bırakmayacağı yazılıyordu... Uruguaylı kaleci yerde acılar içinde yatarken, meslektaşının durumuna endişelenen ve sahayı boydan boya gelip, geçmiş olsun dileyen Uğurcan'ın "adamlığını" da unutmayacaktır bu taraftar...
Kaleye Okan'ın geçmesi Abdülkerim ve Nelsson'u tedirgin edip, oyun anlayışlarını değiştirse de, Okan Buruk'un Mitsjo ve Kaan Ayhan'ı sahaya sürüp savunmayı güçlendirmesiyle Galatasaray 12 dakikalık uzatmalarda Umut Bozok ve Hugo'ya verdiği iki pozisyon dışında kalesinde sıkıntı yaşamadan hanesine 3 puan daha ekleyip, Okan Buruk'un adını da Galatasaray tarihine yazdırıyordu...
7 gün önce Giresun'da kazanılan maçın coşkusu yaşanırken Kaan Ayhan transfer haberi ile mutluluk tavan yaparken, pazar gecesi de maç biter bitmez Zaniolo haberleriyle başka bir boyuta geçiyordu sarı-kırmızı sevdalıları...
Bakalım transfer sezonu bitene kadar ne heyecanlar yaşanacak...
Stat: Nef
Hakemler: Halil Umut Meler, Cevdet Kömürcüoğlu, Ekrem Kan
Galatasaray: Muslera (Dk. 85 Okan Kocuk), Boey, Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Dubois, Torreira (Dk. 46 Berkan Kutlu), Oliveira (Dk. 90+5 Midtsjö), Barış Alper Yılmaz (Dk. 46 Yunus Akgün), Mertens (Dk. 90+1 Kaan Ayhan), Kerem Aktürkoğlu, Icardi
Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Larsen (Dk. 70 Bartra), Hugo, Denswil, Eren Elmalı, Siopis (Dk. 69 Yusuf Yazıcı), Bakasetas (Dk. 80 Bardhi), Abdülkadir Ömür (Dk. 80 Umut Bozok), Trezeguet, Lahtimi (Dk. 46 Gbamin), Maxi Gomez
Goller: Dk. 1 Maxi Gomez (Trabzonspor), Dk. 18 Mertens, Dk. 53 Icardi (Penaltıdan) (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 20 Eren Elmalı, Dk. 51 Trezeguet, Dk. 77 Gbamin (Trabzonspor), Dk. 20 Nelsson (Galatasaray)