29 Ekim 2024 Salı

Galatasaray:2-1:Beşiktaş


2015 yılında Liverpool ile mukavele yapan Jurgen Klopp'tan herkes saha içine transfer beklerken o yanına iki hoca transfer etti: Performans antrenörü Andreas Kornmayer ve diyetisyen Mona Nemmer...

O da yetmedi, takımının gol portföyünü değiştirmek için Danimarkalı taç antrenörü Thomas Grønnemark’la da anlaştı...

Klopp işi daha da ileri götürüp, duran top etkinliği için sinir bilimcilerden oluşan neuro11 ekibiyle de anlaşıp, verimi arttırdı...

Alman hocanın takımdan ayrılması sonrası ile yerine gelen Arne Slot da Linkedin'den duran top uzmanı arayışlarına girmişti geçen aylarda...

Özellikle Premier Lig ekiplerinde buna benzer çalışmalar büyük hayranlıkla karşılanırken, trajikomik bir şekilde ülke spor medyasının "batıya açılan yüzü" genç yorumcu Emre Özcan kendi youtube kanalında Galatasaray'ın Beşiktaş'ı iki duran topla devirmesi sonrası Galatasaray'ın bu sene Süper Ligde attığı 29 golün 13ünü "duran toptan" atmasına "saçmalık" yakıştırması yapıyordu...

Klopp'u, Ancelotti'yi, Guardiola'yı, Bielsa'yı övebildiğimiz kadar yerli hocalarımızın da çalışmalarını takdir edebilsek keşke... Okan Buruk ve ekibi yurt dışında sıkça gördüğümüz çalışmaları yapamazlar mı? Bir takım duran toptan gol atamadığı haftalarda eleştiriliyorsa, maçları duran toplarla kazandığı zaman övgüyü hak etmiyor mu?


Zirvenin iki namağlup takımının kapışmasında, ev sahibi Galatasaray yine Osimhen ve Icardi'li forvet hattıyla başlarken oyuna, üç gün evvelki Elfsborg mücadelesinde "SOS" veren üçlü savunmayı Barış Alper takviyesi ile "dörtledi"... Savunma güçlendi de rakip sahada presi başlatan ve yaşına rağmen sahada basmadık yer bırakmayan Mertens'in yokluğunda orta sahayı boşlamak gerekiyordu. Okan Buruk da pek yapmadığını yaptı: topu rakibe bıraktı... Beşiktaş maç sonunda %60 oranında topla oynamıştı...  Topu ayağında tutan, bolca pas yapan deplasman ekibi, ilk devre iki defa Muslera'nın kalesine gelebildi: 3. dakika ani bir atakta terse atılan topta Semih Kaan'ı geçemedi ve 43'te Silva'nın çaprazdan şutu Musera'yı buluyordu.

Galatasaray ise daha 5. dakikada Yunus'la öne geçeyazdı, pozisyonun kornerinde ise Sara'nın ortasında Osimhen'in kafası gelecek gollerin jeneriğiydi sanki. Çok fazla da beklemedi Galatasaray taraftarı gol sevinci için, Sara'nın ceza sahası yan çizgisinde serbest atışta ortasında Elfsborg maçında iki adımdan fileleri sarsamayan Sanchez bu kez kafayla Ersin'i üzüyordu. 


Top Beşiktaşlıların ayağındaydı ama pozisyonları bulan Galatasaray'dı, köşeye sıkışan boksöre öldürücü darbeyi vurmadan araya giren boks hakemi misali Arda Kardeşler ortaya çıkıverdi. Icardi'ye atılan ara pasta rakibi Uduokhai'den önce top buluşan Arjantinli yere indirildiğinde, herkes penaltı diye ayağa kalkarken, o ise aut noktasını gösteriyordu. Oysa ki devre biterken Beşiktaşlıların kırmızı kart beklediği pozisyonda Barış'ın Immobile'ye müdahalesinden daha sert bir itme vardı Icardi'ye.  Aslında verdiği kararına o kadar inanmamıştı ki, Sanchez'in Silva'ya müdahalesinde düdüğü çalamamıştı, kafasına hala Icardi'nin penaltısındaydı...  Futbolun konuşulacağı derbide Arda Kardeşler durduk yere "ortalığı gerip" maç sonu filmin esas oğlanı olacaktı. 


Oysa ki derbinin yıldızı Sanchez'ti, attığı golle takımını öne geçirmiş, rakibin gol ayağı Immobile'ye sahayı dar etmiş, yaptığı pas araları ile de Beşiktaş ataklarını keserken, bir de devre biterken kendi kazandığı topla bir atağa çıkışı var ki, Icardi iyi vursa asist yapacak, Icardi pası düşünse ikinci golünü atacaktı Kolombiyalı El Patron. İkinci yarı Muslera'nın koltuk altında geçen topta Silva'dan önce kontrol etmesi ve Immobile'ye atılan bir başka ara pasta araya girmesi gol değerinde müdahalelerdi.

Kaan'ın sakatlanması sonrası ikinci devre Jelert sola, Barış Alper sağ beke geçerken, genç Danimarkalı transferi sonrası gelen eleştirileri derbide gösterdiği performansla azaltıyordu. Deplasman takıkımı ilk 45 dakikaya nazaran daha çok geldi Muslera'nın koruduğu kaleye ama Sanchez, Abdülkerim ve Muslera geçilmez bir duvar oluşturmuştu. Deplasman takımı gol için ümitleniyordu...



Ve Beşiktaş'ın hayallerini yine Sara bitiriyordu: ceza sahası köşesinde kazanılan serbest atışta "kaş gözle" Osimhen'e atacağı yeri gösteriyor, Nijeryalı golcüye ise sadece kafayla dokunmak kalıyordu...


İkinci gol sonrası tekrar oyun Galatasaray'ın hakimiyetine geçmişti, Sallai, Osimhen, Kerem Demirbay ile sarı-kırmızılılar rakip kaleyi yoklarken, siyah-beyazlılar ise aradıkları pozisyonları bulmaktan uzaklardı. Ve maç biterken, Muçi'nin "kurtulmasına" vurduğu top, direğe çarpıp, jeneriklik bir gol olarak oyunun skorunu belirliyordu...



Stat: RAMS Park.

Hakemler: Arda Kardeşler, Ceyhun Sesigüzel, Süleyman Özay.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 51 Jelert), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+1 Metehan Baltacı), Torreira (Dk. 83 Kerem Demirbay), Sara, Sallai, Yunus Akgün, Osimhen (Dk. 82 Mertens), Icardi (Dk. 90+1 Batshuayi).

Beşiktaş: Ersin Destanoğlu, Svensson (Dk. 85 Onur Bulut), Uduokhai, Emirhan Topçu (Dk. 85 Tayyip Talha Sanuç), Masuaku, Ndour, Gedson Fernandes, Joao Mario (Dk. 68 Muçi), Rafa Silva, Semih Kılıçsoy, Immobile.

Goller: Dk. 13 Sanchez, Dk. 67 Osimhen (Galatasaray), Dk. 90+4 Muçi (Beşiktaş).

Sarı kartlar: Dk. 36 Kaan Ayhan, Dk. 45+1 Barış Alper Yılmaz, Dk. 62 Davinson Sanchez, Dk. 80 Torreira (Galatasaray), Dk. 67 Ersin Destanoğlu, Dk. 82 Emirhan Topçu, Dk. 89 Immobile (Beşiktaş).

27 Ekim 2024 Pazar

Galatasaray:4-3:IF Elfsborg


Üçlü defans mı, yoksa dörtlü savunma mı?

Icardi ve Osimhen yana yana oynar mı?

Mertens ilk on bir mi başlar, sonradan mı oyuna girmeli?


Osimhen'in transfer döneminin son günlerinde takıma katılmasından sonra canı sıkılanın sorduğu sorulardan bazıları yukarıda...

Okan Buruk'un Galatasaray'ı iki sene arka arkaya şampiyon yapan bir sistemi vardı, iyi giden plan bozulmazdı ama gol atmak için "yaratılmış", gencecik, enerjik bir golcü "talih kuşu" olarak Florya'ya konunca, "kapris" yapmaya da gerek yoktu...

Bir teknik adam için hem zor hem de en zevkli "ev ödevi" başlıyordu, nasıl ir ilk onbirle, hangi rakibe karşı oynayacaktı...

İç sahada, taraftarın da desteğini arkasına alıp 12 kişi oynayacağını hesap eden Okan Buruk, Elfsborg karşısına hücumda Icardi ve Osimhen ile başladı... Aslında bunun bir provasını sonu pek mutlu bitmese de ligde Kasımpaşa maçında yapmıştı... Çift forvet ve arkasında Mertens, onun sağ ve solunda da Barış Alper ve Yunus. Orta saha da Sara ve Torreira'ya emanet olacaktı. Rakibin geçiş ataklarından, ki ben kontra deyimini daha çok severim, gol bulma oranın yüzde 60tan fazla olduğunu belirten Okan Buruk, savunmadaki Kaan, Sanchez ve Apo üçlüsüne destek olarak Barış ve Yunus'un "ileri geri" mekik dokumasını istemişti...


Kağıt üstünde planlandığı gibi de başladı oyun, Galatasaray işten erkek çıkan ya da okulu kırıp saat 17.30 gibi alışık olmadığı bir saatte başlayan mücadeleye gelen taraftarının desteği ile rakip kaleye baskılı başladı, Icardi ve Osimhen'in kafalarında kaleci Pettersson yızdızlaştı Mertens ve Barış'ın şutlarında savunma duvar ördü de ilk yarım saate gelirken Osimhen'in savunma arkasına koşusu ve onun Mertens'i görmesinde, Ciro'nun babasının şutu direkleri salladı ama "kurt" Icardi boş kaleye topu yuvarlamak için bekliyordu.  Gelen gol, rakibin de dengesini bozdu, on dakika sonra Sara'nın ortasında Apo'nun kafasında bir zamanlar Lazio kalecisinin yaptığı gibi Isveçli kaleci de topu içeri alınca Galatasaray iki farklı öne geçiverdi.


Galatasaray, rakibini öyle bir boğmuştu ki, misafirler bir kaç geçiş hücumu denedi ama orada da savunma elemanları ve kaleci Günay tetikteydi, hata yapmadılar ve Sara'nın portföyünde ön plana çıkan savunma arkasına paslarında bu sefer Barış topla buluştu, kontrol ve şut...

İlk yarı üç farkla sona erdi ama 45+'da peşi sıra Icardi ve Sanchez'in kornerlerden kaçan pozisyonları yarı gol değerindeydi, atmak kaçırmaktan daha kolaydı...

İkinci devre Icardi partneri Osimhen'e "sen de golü kutla" dercesine bir pas attı, Nijeryalı değerlendiremedi ama deplasman ekibi o çok namlı olduğu paslı oyununu gösterdi ve Sami Yen'de siftahı yaptı. İşlerin Kasımpaşa maçına döneceği kimsenin aklına gelmezdi ki o "unutulmaz" maçta olduğu gibi uzun uzun incelemeler sonrası Slovenyalı hakem VAR desteği ile Barış'ın elle oynamasına penaltı çaldı ve Elfsborg farkı bire indirdi.


Golün hemen ardından Barış hatasını affetirmek için Icardi'ye "al da at" pası attı ama Arjantinli forvet bu sefer "Aşkın Olayım"ı çaldıramadı Ali Sami Yen'de. Top Galatasaraylı topçuların ayağındaydı, oyun ev sahibinin kontrolündeydi ama herkesin kafasında "acaba" sorusu vardı. Ve son 10 dakikaya girilmişken, sahneye Yunus çıktı, Osimhen ile paslaşması sonrası ceza sahası içinde slalomlar yapıp, meşin yuvarlağı köşeye asıverdi...

Tribünler tekrar havaya girmiş, zafer şarkıları söylerken, kuzeyliler inatçıydı, pes etmediler, baskı kurdular Galatasaray kalesinde ve Apo'nun çıkarken kaptırdığı topla da tekrar farkı bire indirip, ümitlendiler. Onların gol için geldiği dakikalarda Sanchez'in savunmadan pasında Osimhen'in yerine oyuna giren Batshuayi iyi kontrol ve kalecinin yanından topu filelerle kucaklaştırıp, stad hoperlörlerinde ismi anılırken, hakem çoktan ofsayt kararı verip, oyunu başlatmıştı...

İlk devresi bitmesini istemediğimiz bir macera filmi, ikinci yarısı ise ara ara korku öğeleri serpilmiş sıkıcı bir sanat filmi tadında olan UEFA Avrupa Ligi üçüncü haftasındaki Elfsborg maçını Galatasaray dört gol atıp, kalesinde üç gol görerek tamamladı ve 7 puanla maç fazlasıyla zirveye oturdu... Darısı 15 gün sonra oynanacak olan Tottenham maçına...



Stat: Rams Park

Hakemler: Matej Jug, Matej Zunic, Manuel Vidali

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz (Kerem Demirbay dk. 74), Lucas Torreira (Victor Nelsson dk. 89), Gabriel Sara, Yunus Akgün (Elias Jelert dk. 86), Dries Mertens (Berkan Kutlu dk. 74), Victor Osimhen (Michy Batshuayi dk. 86), Mauro Icardi

Yedekler: Batuhan Şen, Atahan Ordu, Hakim Ziyech, Yusuf Demir, Ali Yeşilyurt, Efe Akman, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

IF Elfsborg: Isak Pettersson, Ibrahim Buhari, Sebastian Holmen, Terry Yegbe (Johan Larsson dk. 90), Simon Hedlund, Besfort Zeneli (Andri Baldursson dk. 77), Timothy Ouma, Niklas Hult, Ahmed Qasem (Rami Kaib dk. 82), Arber Zeneli (Jalal Abdullai dk. 76), Michael Baidoo (Emil Holten dk. 82)

Yedekler: Melker Uppenberg, Marcus Sorensen, Gustav Henriksson, Jens Thomasen, Eggert Gudmundsson

Teknik Direktör: Oscar Hiljemark

Goller: Mauro Icardi (dk. 28), Abdülkerim Bardakcı (dk. 39), Barış Alper Yılmaz (dk. 44), Yunus Akgün (dk. 83) (Galatasaray), Niklas Hult (dk. 52), Michael Baidoo (dk. 65 pen.), Johan Larsson (dk. 90+2) (IF Elfsborg)

Sarı kartlar: Terry Yegbe, Niklas Hult (IF Elfsborg)

23 Ekim 2024 Çarşamba

Antalyaspor:0-3:Galatasaray

 


Şüphesiz ki dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan Louvre'da milyonlarca sanat eseri vardır ama en çok korunan ve ziyaretçilerin görmeden müzeden ayrılmadığı eser 16. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından yapılan Mona Lisa'dır...

Cumartesi gecesi Antalya'da 25 yaşında Nijeryalı genç bir "sanatçı" tarafından dünya sanat mirasına armağan edilen "Röveşata" da Paris'teki müzede Rembrand, Titian, David gibi sanatçıların eserleri arasında yerini alacaktır...


Sondan başladık ama hiç "assolistler sonda sahne alır" lakırdılarına yer bırakmadan Victor Osimhen'in Antalya Corendon Airlines Park Stadında taraflı tarafsız herkesin ayakta alkışladığı golünü anlatmadan olmazdı. Tabii anlatmak için Nazım kadar kelimelere hakim olmak gerekir, günümüzde video teknolojisi sayesinde siz en iyisi buradan seyredin derim.

Kimse kimseye boşuna 100 milyon euro değer biçmiyor dercesine oyuna girdiği son dakikalarda bir gol attı, "kıl payı ofsayt" verildi ama "sanat eserinin" iptal edilmemesi için hakemin VAR'ı beklediği dakikalarda herkes dua ediyordu... Böyle değerli bir oyuncu belki- ki hiç istemiyoruz- ülkemizden gidecek ama attığı 2024-2025 Türk Futbol tarihi konuşulduğunda hep anılacaktır...


Osimhen ile başladık da Galatasaray'ın Antalya'daki galibiyetini hazırlayan iki gol atan Icardi'yle devam edelim. Goller tabii ki Galatasaraylıları mutlu etti, Okan Buruk'a güzel bir doğum günü hediyesi oldu lakin Arjantinli daha maç başlamadan yine kalplerimize dokunuyordu. Kulüplerin "gelir kapısına" çevirdiği maç seremonilerine çocuklarla çıkma işini "paragöz" Antalya yönetimi fırsata çevirerek Mauro'nun yanına 15 tane çocuk vermişler, Icardi de kimsenin aklına gelmeyen bir jestle takımdan ayrı durarak bir düzineden fazla evladın televizyon kameralarına, fotoğraf karelerine çıkmasını sağlıyordu. 10. dakikada Mertens'in ortasına attığı kafa ve ikinci yarıda Yunus'un pasında sağ ayak içi ile dokunuşu ne kadar klassa, bu hareket onun kat be katı asildi. Louvre müzesine bir tablo da buradan çıkmaz mı?




Adı üstünde deplasman, rakip sahaya gidiyorsun, misafirsin, ne ile karşılaşacağını bilmezsin ve zor olması doğaldır ama Galatasaray 2024 yılında "uzakları kendine ev "edinmişe benziyor zira Antalya'da kalesinde bir kaç cılız şut dışında pozisyon vermeyip üstün bir oyunla peşi sıra 13. deplasman galibiyetini de alarak bir rekora imza atıyordu. Günlük hırs ve zevklere göre yaşayan bir toplum olduğumuz için ilk kötü sonuçta Okan Buruk ve oyuncuları için idam sehpaları kurulacaktır ama biz hak edene hakkını verelim: Tebrikler aslanlar...


Antalya'daki güzelliklerden bahsetmeye devam edersek, gruba sonradan katılan Macar Sallai de Osimhen'in sayılmayan golünde yaptığı asist ile ustalığı, ileri geri maç boyu mücadelesi ile çalışkanlığını sergileyen bir "üstat" görünümündeydi. Rasitca'nın gidişatı sonrası Zaha, Tete, Ziyech gibi top ayağındayken var olup, sonrasında seyreden oyuncuların aksine savunma arkadaşlarına da desteği Okan Buruk'un aradığı en mühim özelliklerdendi. Hal böyle olunca, Barış'ın jokerliği tekrar devreye girebilecek, sağ kanada nispetten daha ağır bir Kaan yerine hızlı bir Barış yazılacaktır, Antalya'da Djenepo'yu durdurmak için Okan Buruk'un ikinci yarı Barış hamlesi gibi.

Yunus'un Kerem Aktürkoğlu'nu aratmaması, Mertens'in yıllanmış şarap gibi her maç ağzımızda lezzet şöleni bırakması, Sanchez'in savunma bakanlığını, Torreira'nın enerjisini yazmaya gerek yok, standarda bağladılar, standart da iyidir...

Ama...

Bu kadar "sanat eseri" içinde ana okulu sergisinde panolara asılmaya değmeyecek kadar "berbat" çalışmalar yok muydu Antalya'da... Vardı elbet...

Önce Antalya yönetimine bir kaç çift laf edelim...

Futbol taraftarla güzeldir, taraftar olmasa bu işin zevki olmaz da, deplasman taraftarı da yolunacak kaz değil... 2600 lira bilet fiyatı nedir yahu? Louvre Müzesine sıra beklemeden giriş bile 850 lirayken, siz hayırdır?

Taraftardan para almayı bilenlere, bir başka soru gelsin: Peki o paranın karşılığı olarak hapishaneyi andıran deplasman tribünü ve seyircilerin gözlerini "kanatan" saha zemini nedir? Jakobs ve Mert Yılmaz'ın sakatlığının bedelini nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Biz Louvre'a girdiğimizde paramızın karşılığını sergilenen eserler, rahat ve sıcak bir ortam, müzeye doya doya kaybolmadan gezebileceğimiz haritalar ile alıyoruz da geçtim her tülü rahat maç izleme koşulunu, o deplasman tribününe gelenler acaba rahatça tuvalet ihtiyacını giderebiliyor mu?

Ve hakem Ali Şansalan...

O kadar kötüydün ki, Icardi'ye yapılan çekmede penaltıyı vermedin, Kaan'ın ağzı yüzü parçalandı zoraki sarı kart gösterdin, Torreira ve Sanchez'e sarı kart göstererek "buranın ağası benim" havası yarattın da Ziyech'in serbest atış için o berbat zeminde düzgün bir yere bıraktığı topu ayağınla ne maksatla dürtersin? Ne geçti eline? Lakin "futbol tanrıları" da o sahada adaleti sağlarlar, senin bozmaya çalıştığın o serbest atış, gitti Ziyech'in asisti olarak yazıldı Osimhen'in "sanat eserinde"... Senin yaptığın iş de o videoyu izleyenlerin gözünde eserini bitirmiş bir üstadın saheserine büyük gururla bakarken üzerine konan bir sinek misali kalacak arşivlerde...



Stat: Corendon Airlines Park Antalya.

Hakemler: Ali Şansalan, Kerem Ersoy, İbrahim Çağlar Uyarcan.

Antalyaspor: Piric, Mert Yılmaz (Dk. 30 Erdoğal Yeşilyurt), Veysel Sarı (Dk. 87 Emre Uzun), Kelven, Güray Vural, Petrusenko, Erdal Rakip (Dk. 64 Kaluzinski), Townsend (Dk. 46 Djenepo), Larsson, Van de Streek (Dk. 46 Gaich), Samudio.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 71 Barış Alper Yılmaz), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs (Dk. 23 Berkan Kutlu), Torreira, Sara, Sallai, Mertens (Dk. 71 Ziyech), Yunus Akgün (Dk. 78 Osimhen), Icardi (Dk. 78 Batshuayi).

Goller: Dk. 10 ve 52 Icardi, Dk. 90+2. Osimhen (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 20 Torreira, Dk. 39 Berkan Kutlu, Dk. 83 Sanchez, Dk. 90+2 Ziyech (Galatasaray), Dk. 41 Güray Vural, Dk. 74 Djenepo (Antalyaspor).

9 Ekim 2024 Çarşamba

Galatasaray:1-0:Alanyaspor

 


"Sahaya çıkın ve yediğiniz haltı temizleyin!"

Böyle demiştir Okan Buruk, Alanyaspor maçı kadrosunu taktik tahtasına yazarken...

Önce Kasımpaşa beraberliği ve sonrasında deplasmanda "köy takımı!" Rigas'a kaybedilen puanlardan sonra Letonya deplasmanına çıkan ilk onbiri sahaya sürüp, "Bu b.ku siz yediniz, temizlemek de size düşer" demiş gibi sanki... Bir farkla, Günay kenarda, kaptan Muslera sahada...


Bazı bölümlerde zorlansa da sarı-kırmızılı topçular, özellikle ilk yarı Fatih Tekke'nin takımını Muslera'nın kalesine yaklaştırmadan, bir atıp, üç puanı cebe indirdi ve milli araya kaostan uzak, yüzlerde gülücüklerle 5 günlük "tatile çıktılar"... Kimi eleştirse de, hakları, 23 günde 7 maç yapmak, kolay değil... "Milyonlar kazanıyorlar, ne tatili" diyenleri duyabiliyorum da, insan yahu bunlar, insan olduklarını unutmayalım...

Saha içine dönersek, Francesco Farioli ile Alanya'ya gelen, Pep'in Barcelonasının dünya futboluna mirası "geriden pasla çıkma" stratejisini Fatih Tekke de takımına oynatınca, Galatasaray'ın çok arzuladığı bir oyun oldu. Okan Buruk'un takımı ön alanda baskı kurdu, Sanchez ve Abdülkerim orta sahaya kadar geldiler ve maç tek kale oynandı, Muslera bir sandalye çekip matesini içse kimse farkında bile olmazdı.

Özellikle 14 ile golün geldiği 27. dakikalar arası Mertens, Sara, Yunus ve Barış kaleyi yokladılar da Fenerbahçe'den Boluspor'a zamanın parasıyla 1 milyon dolara transfer olup yedek beklemesiyle adını ülke futboluna duyuran Ertuğrul yıldızlaştı... Hatta ikinci devre de Sara'nın şutu ve Apo'nun Sara'nın kornerinde vurduğu kafayı çıkarması da farkın açılması adına önemliydi.


Galatasaray şutlarla golü bulamadı ama Sara'nın Yunus'a attığı savunma arkası pasında Yunus iyi kontrol ve aşırtma ile takımını öne geçirmesini biliyordu. Genç Yunus'un bu golü ve Riga'da Sanchez'in asistinde top kontrollerini görünce Kerem Aktürkoğlu'nun Galatasaray'da oynarken taraftardan en fazla tepki çeken eksikliği olan "first touch" gözümde canlandı, ne kadar önemli değil mi ilk kontrol...

İkinci devre, Alanyaspor biraz daha ileri çıktı, pozisyonlar da buldu ama Galatasaray taraftarının yüreklerini ağzına getirecek anlar değildi onlar. Lakin oyun biterken, uzatmalarda Alanyasporlu topçunun iki Galatasaraylı yıkarak ceza sahası içinde Serdar Dursun'a "al da at" pasını "Fenerbahçeli" Serdar auta atınca olanlar oldu... Muslera çileden çıktı, hakemin üzerine yürüdü, Okan Buruk kenarda çıldırdı... Mourinho'nun övdüğü Mehmet Türkmen az kalsın Galatasaray'ın iki puanını "eziyordu"...


"VAR'dan dönecekti o pozisyonlar" diyenleri duydum da, VAR'da kim vardı? Yaşar Kemal Uğurlu... Yaşar Kemal Uğurlu'nun Galatasaray sicilini burda dökmeye kalksam, blog satırları yetmez... Çok uzağa gitmeye de gerek yok, 88de Sallai'nin ceza sahasında düş(ürül)mesine inanmamış olabilir de, ya 83te Kerem Demirbay'ın ortasında Barış kafa vurmadan önce ayaklarına çelme takılmasına ne demeli. Mehmet Türkmen topa bakıyordu diyelim, VAR'daki hakem nereye bakıyor acaba? 

Maç sonu Okan hocanın "Eleştirileri kaale almıyorum" demeci sosyal medyayı "zıplattı"... Maçlar biter bitmez kameraları tripodlara kurup youtube'ta futbolcu, hoca, yönetim linçleyenler hocanın gözünde hiç olduklarını görünce sinirden zıp zıp zıpladılar... Onların anladığı dille yazalım "Beğenmediyseniz, ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz."


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Mehmet Türkmen, Deniz Caner Özaral, Samet Çavuş.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 90+5 Metehan Baltacı), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Torreira, Sara, Yunus Akgün (Dk. 81 Kerem Demirbay), Mertens (Dk. 65 Sallai), Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+5 Jelert), Icardi (Dk. 81 Batshuayi).

Alanyaspor: Ertuğrul Taşkıran, Hadergjonaj, Lima, Aliti, Balkovec, Makouta, Richard, Augusto (Dk. 90 Juan), Efecan Karaca (Dk. 57 Janvier), Yusuf Özdemir (Dk. 64 Lopes), Cordova (Dk. 64 Serdar Dursun).

Gol: Dk. 28 Yunus Akgün (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 6 Balkovec, Dk. 30 Richard, Dk. 66 Janvier (Alanyaspor), Dk. 69 Kaan Ayhan, Dk. 90+2 Muslera (Galatasaray).

5 Ekim 2024 Cumartesi

Rigas Skola:2-2:Galatasaray


Tarih tekerrürden ibarettir derler...

Bir çok olay zaman dilimleri içinde tekrarlanır.

İnsanoğlu bu yaşanmışlıklardan ders alıp, geleceğini inşa eder.

En azından "medeni" devletler bunu yapar...

Galatasaray da 5 gün evvel kendi sahasında yaşadığı 3-3lük Kasımpaşa maçının bir benzerini UEFA Avrupa Liginde Rigas Skola karşısında yaşadı...

2-0 öne geçip, güle oynaya bitireceği maçı 2-2 bitirip, büyük bir kaosla döndü memlekete...


Brad Pitt ve Morgan Freeman'ın 1995 yapımı Seven filmini seyreden vardır. İnsanoğlunun 7 ölümcül günahından bahseder ve bunlardan beşincisi "kibirdir"...

Galatasaraylı topçular son iki maçtır bu ölümcül günahın cezasını çekiyor, bedelini taraftara ödetiyorlar. Nasıl ki Kasımpaşa'yı küçümsedi ve 6-7 kişilik rotasyon yaptı Okan Buruk, Galatasaraylı topçular da doğru dürüst sahası olmayan Letonya takımını "ciddiye almadı". Neredeyse Galatasaraylı herhangi bir oyuncunun aldığı maaşla koca takımı kuran Rigas Skola karşısında as kadro ile sahaya çıkıp, ilk 40 dakikada da pozisyon vermeyip, %70 topla oynayıp, Mertens ve Yunus'un attığı hem organizasyon hem son vuruş olarak şapka çıkarılacak ile golle 2-0 öne geçince, kafalara "nasılsa kazandık" düşüncesi girince, rakip 2 kere geldi, iki de gol atıverdi...

"Futbol hayata fena halde benzer" sözü yaşam sloganımdır. Nasıl ki hayatta kibirli olmayacaksınız, futbolda da kibirli olanı cezalandırırlar...  Daha ligin erken haftalarında alınan bu dersler umarım sarı-kırmızılılar için faydalı olmuştur...

Seven filminde bir de "Tembellikten" bahseder... O da ölümcüldür... Geçen yıldan beri sayısız maç oynayan Galatasaraylı topçuların maçların ikinci devreleri oyundan düşmelerini "yorgunlukla" açıklamak isterim. Ama ya "kibirle birlikte tembellik varsa"... Antrenmanlarda dört dörtlük çalışma yapmıyorlarsa? Orada devreye Okan Buruk girecektir, "arkadaşlık başka, iş başka" deyip, forma adaleti sağlamalıdır, hak edene vermelidir parçalıyı önümüzdeki maçlarda...


Maçları sürekli tuttuğumuz takımın penceresinden değerlendiriyor, rakibi yok varsayıyoruz da, perşembe gecesi sahada derli toplu, sistemli ve haddini bilen bir rakip vardı. "Otobüsü çekmek" deyimini gerçekleştirircesine, 11 kişi ile savunma yaptılar, top kaptıklarında da uzun vurup ileri uç adamlarından şans beklediler, çalıştıkları da oldu, bir puanı kaptılar... Bundan sonra puan alabilirler mi, seyredeceğiz, göreceğiz...

Bitirirken, 600 bin euroya oynayan Ikounieks'i bizim Süper Lig takımları bir değerlendirsin bence, fena oyuncu değil...

Stat: Daugava

Hakemler: Filip Glova, Daniel Polacek, Peter Bednar (Slovakya)

RFS: Ondoa, Savalnieks (Dk. 46 Bolodis), Prenga, Lipuscek, Njie, Marhiev, Panic, Odisharia (Dk. 90+4 Stuglis), Ikounieks, Kouadio (Dk. 77 Osuagwu), Ndjiki (Dk. 26 Zelenkovs)

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan (Dk. 64 Batshuayi), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Dk. 86 Berkan Kutlu), Jakobs, Torreira (Dk. 77 Kerem Demirbay), Sara, Barış Alper Yılmaz, Mertens (Dk. 87 Yusuf Demir), Yunus Akgün, Icardi

Goller: Dk. 12 Mertens, Dk. 38 Yunus Akgün (Galatasaray), Dk. 40 Ikounieks, Dk. 55 Odisharia (RFS)

Sarı kartlar: Dk. 18 Yunus Akgün, Dk. 85 Kerem Demirbay (Galatasaray), Dk. 31 Panic, Dk. 83 Ikounieks (RFS)

Blog Widget by LinkWithin