"Ben kaplanlardan filan korkmam ama rüzgar deyince iş değişir. Bakın rüzgardan ödüm kopar. Beni rüzgardan koruyacak bir şeyiniz var mı acaba?" diyordu çiçek Antoine de Saint-Exupery'nin dünyaca ünlü eseri Küçük Prens'te... Bu satırları okurken aklıma Mauro Icardi geldi birden. Galatasaray'a transfer olduğu günden beri attığı goller, kırdığı rekorlarla hem takımı şampiyon yapan, hem de çocukların Galatasaraylı olmasına katkı sağlayan Arjantinli, rakiplerle ve başkanlarıyla mücadele edip, 100 kez giydiği formanın hakkını sonuna kadar verirken bir sakatlık sonrası sosyal medyanın "rüzgarı" ile istenmeyen adam ilan edilivermişti. "Şişman" da dediler, "Takımı düşünmüyor" da, "Antrenman yapmamak için çocuklarını bahane ediyor" da... Karşındaki "kaplanla" mücadele etmek kolay da, ya arkadan esen sinsi rüzgar?
Milli araya girmeden önce Kocaelispor'a kaybeden Galatasaray, ulusal takımlara giden topçularından Osimhen, Jakobs ve Kaan'ı da kaybederek çıkacaktı Gençlerbirliği karşısına. Bir de TFF'nin "yarım yamalak" bahis soruşturması nedeniyle cezalı olan Eren ve Metehan yoktu. Bir şey ters gitti mi hep ters gider derler ya, Berkan da antrenmanda sakatlanmıştı. İlkay iyileşiyordu ama 90 dakika oynayacak durumu yokken, Arjantin'den evlatlarını görmekten dönen Icardi de kenarda bekliyordu. Şapkadan tavşan çıkarmakla mahir Okan Buruk, nasıl ki Boey'i rezerv takımdan ana kadroya monte etmişti, sol bek eksikliğinde Kazımcan'a aynı fırsatı vermiş, genç topçu da Ankaralı rakiplerinin karşısında maçın iyilerinden oluyordu.
Oyuna Galatasaray taraftarının da desteği ile baskılı başlarken, Kazımcan'ın taç atışında Barış'ın kafası direkten dönerken, iki dakika sonra Sara'nın kornerinde "Apokerim"in kafasında Singo kale dibinden dokunamıyordu. Bir dakika sonrasında ise Sane'nin pasında Lemina'nın şutu direği yalayarak auta giderken, Gobonlu topçu da sakatlanıyordu. Daha dakikalar 15i gösterirken Lemina yerini Yusuf'a bırakırken, devrenin bitimine 5 dakika kala Singo da sakatlanıp Icardi ile yer değiştiriyordu.
Genç yaşta Barcelona'ya transfer olan Yusuf Demir, Galatasaray'a büyük ümitlerle transfer olmuş lakin arzu ettiği çıkışı bir türlü gösterememişti. Sakatların çok olduğu bu dönemde forma şansı bulan Yusuf, maçta da tabelayı değiştirecek anların içindeydi ama heyecandan olsa gerek istediği vuruşları yapamazken, "sabırsız" taraftarın tepkisini çekiyordu. Öte yandan Barış'ın ortasında Icardi'nin kafası da direkten dönünce herkesin kafasında "acaba bu top içeri girmek mi istemiyor" düşüncesi beliriyordu.
Galatasaray arzuladığı erken golü bulup, peşinden atacağı gollerle maçı erken koparıp, Şampiyonlar Ligi maçına odaklanmayı bir yandan da hafta sonu ligde oynayacağı derbi için kart riski olan oyuncularını korumayı düşünürken, beklenen gol Niang ile deplasman ekibinden geliyordu. Ayrıca, Metehan'ın devre bitmesine 5 dakika kala çaprazdan şutunu Günay çıkarmasa, tabela kolayca 2-0 olacaktı...
İkinci yarıya Yusf'un yerine İlkay'ı alarak sahaya sürüyordu takımını Okan Buruk. Arzuladığı gol gelmeyince "telaşlanan" takıma tecrübesi ile soğukkanlılık getirecek İlkay ile birlikte Galatasaray daha çok pas yapıp, daha bilinçli giderken rakip kaleye, Gençlerbirliği ise Galatasaraylı Gökdeniz'in abisi Göktan'ın getirdiği ve Tongya'a al da at diye verdiği pasla Günay dikkatli olmasa farkı ikiye çıkaracaktı ki aynı topçu 3 dakika sonra Metehan'ın ortasında yakın mesafeden topu auta atıyordu. Onlar ikinci defa gol sevinci yaşayamadı ama Barış-Kazımcan ortaklığında genç topçunun asistinde "fox in the box" Icardi takımını öne geçiriyordu. Kral geri dönerken, taraftar da o meşhur besteyi haykırarak söylüyordu.
Ve ardından yakalana bir kontraatakta, Sane boş pozisyonda Icardi'yi görüyor, onun karşı karşıya plasesinde kaleci topu çıkarırken, Barış belki de kariyerinin en rahat golünü atıyordu. Galatasaray öne geçerken, ilk yarıda Kazımcan'la tartışmaktan sarı kart gören Thalisson, yine Kazımcan'ı biçtiği için ikinci sarıdan oyun dışı kalırken, Galatasaray da Barış'ın ortasında İlkay ile farkı ikiye çıkarıyordu... Bir kaç hafta önce ıslıklanan Barış bir gol ve asistle maç sonrası Icardi ile birlikte üçlü çektirmeyi hak ederken alkışlarla yerini son on dakikada Ahmed'e bırakıyordu ki Galatasaray'ın dördüncü golünü Ahmed bomboş pozisyonda topu ayağında geveleyerek engelliyordu.
Maç sonu basın toplantısında Okan Buruk "10 kişi kalan rakibi kalemize getirmememiz gerekir" derken maçtaki en büyük hatayı anlatırken, Galatasaray'ın da Samed'in ortasında Metehan'ın kafasıyla yediği golü izah ediyordu bir bakıma.
Bu yazıyı maçtan bir kaç gün sonra yazarken, ligin diğer maçlarında verilen penaltıları da izlemiş olarak Galatasaray'ın bu sene de mağdur edildiğini görmek hem üzüyor hem de öfkelendiriyor. Ozan Ergün'ün ilk yarı Tongya'nın Singo'ya müdahalesinde sarı kart unutulurken, ikinci yarının hemen başında Thalisson'un Barış'ın ayağına basmasında hem sarı kart hem de penaltı verilmedi. Aynı şekilde Göktan'ın Sallai'ye kırmızı kartlık müdahalesi ise "önce topa vurdu" gerekçesi ile verilmemesi ayrı bir komedi. Yine oyunun 81. dakikasında Gençlerbirliği topçusunun eline çarpan top "dizden geldi" diyerek penaltı çalınmadı. Bütün bunların sebebi ise bizim hakemlerin oyunu yorumlayamaması ve bir "robot" misali kurallara bağlı kalması. Bunun en güzel örneği ise 71. dakikada Sara'nın pas verirken topun hakeme çarpıp tekrar Sara'ya gelmesi ve kimse bundan etkilenmezken hakemin oyunu durdurup, hava atışı ile başlatması... Ajax-Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçında vücuttan sekip ele gelen top penaltı olurken, hakeme çarpıp oyunun akışını etkilemeyen bir çok pozisyon Avrupa Liglerinde devam ettiriliyor. Bir de standart önemli hakemlikte, aynı hakem bir kaç hafta evvel Fenerbahçeli Assensio'nun rakibinin kafasına ayakla temasına kırmızı vermezken, Sallai'ye benzer pozisyonda kırmızı kart çıkarıyordu.
Sakatların, eksikliklerin olduğu, topun çizgiyi geçmek istemediği maçta Galatasaray üç puan alıp, hafta sonu derbi öncesi Torreira'yı kaybetmezken, maalesef Singo, Lemina ve Sallai'yi kaybediyordu. Bakalım Okan Buruk Kadıköy'de şapkadan nasıl bir tavşan çıkaracak?
Stat: Ali Sami Yen RAMS Park
Tarih:22/11/2025
Hakemler: Ozan Ergün, Furkan Ürün, Suat Güz VAR: Bülent Birincioğlu
Galatasaray: Günay Güvenç, Singo (Icardi dk. 40), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Kazımcan Karataş, Lemina (Yusuf Demir dk. 16, İlkay Gündoğan dk. 46), Torreira (Arda Ünyay dk. 80), Sara, Sane, Sallai, Barış Alper Yılmaz (Ahmed Kutucu dk. 80)
Yedekler: Uğurcan Çakır, Batuhan Şen, Gökdeniz Gürpüz, Furkan Koçak, Çağrı Balta
Teknik Direktör: Okan Buruk
Gençlerbirliği: Velho, Thalisson, Goutas, Zuzek, Hanousek, Dele-Bashiru, Oğulcan Ülgün (Metehan Mimaroğlu dk. 32), Göktan Gürpüz (Samed Onur dk. 76), Koita (Dilhan Demir dk. 77), Tongya, Niang (Onyekuru dk. 76)
Yedekler: Erhan Erentürk, Furkan Ayaz Özcan, Varesanovic, Abdurrahim Dursun, Fıratcan Üzüm, Sinan Osmanoğlu
Teknik Direktör: Volkan Demirel
Goller: Icardi (dk. 55), Barış Alper Yılmaz (dk. 57), İlkay Gündoğan (dk. 66) (Galatasaray), Niang (dk. 22), Metehan Mimaroğlu (dk. 77) (Gençlerbirliği)
Kırmızı kartlar: Sallai (dk. 90+3) (Galatasaray), Thalisson (dk. 60) (Gençlerbirliği)
Sarı kartlar: Kazımcan Karataş, İlkay Gündoğan (Galatasaray), Dilhan Demir (Gençlerbirliği)








































