8 Kasım 2024 Cuma

Galatasaray:3-2:Tottenham Hotspur


Ayaktopunu İngilizlerin icat edip, sömürgeler vasıtasıyla gittikleri ülkelerde tanıtmaları sonrası geçen yıllarla birlikte her millet kendi çapında bir tarz benimsemişti. İngilizler uzun top atmayı severken, İtalyanların "catenaccio"su  gol yememeyi önceler.  Brezilyalılar "samba" ile işin gösteri kısmındayken, Cruyff'un Hollandası "Total Futbol"dan yanadır. Ruslar komunizmin de etkisiyle "soğuk ve sistemkar" olurken, Almanlar Gegenpressing'çidir... Baltık ülkelerinden Afrika'nın çöllerine kadar her milletin kendine özgü bir oyun tarzı varken, biz Türklere özgü bir sistem yoktur. İllaki ki zorlayarak bir şeyler bulacak olursak, "vatan millet Sakarya" gazıyla kaos futbolunu tercih ederiz. Tabii, kimi zaman bu sonuç verir, milleti sokağa dökecek tarihi galibiyetler alırız, çoğu zaman da felaket sonuçlarla karalar bağlarız.

Avrupa Şampiyonalarında, Dünya Kupalarında maçları seyrederken, hep benim de ülkemin bir futbol tarzı olsun istemişimdir yıllar yılı... Lakin, ne federasyon başkanları, ne de gelen teknik adamlar bu konuda bir adım atamamıştır...

Ama, Avrupa'ya Türklere özgü bir oyun tarzı olabileceğini kazandığı UEFA Kupası ile gösteren Fatih Terim ekolünden gelen Okan Buruk, Galatasaray'ın başına geldiği iki yılda takıma oynattığı rakip alandaki pres oyunu ile Türk Oyun Sistemini icat etmiştir...

Şampiyonlar Liginde kendisinden kat be kat kuvvetli Bayern Münih, Manchester United gibi takımlara karşı Galatasaray'ın sergilediği oyun herkesin alkışını alırken, ligde de derbilerde aynı oyun tarzıyla uzun yıllardır alınmayan galibiyetleri kolayca kazanıyordu...


Ve dün gece...

"Mini Şampiyonlar Ligi" gibi olan UEFA Avrupa Liginin yeni formatının en güçlü şampiyonluk adayı Tottenham karşısında tüm beklentilerin karşısında Okan Buruk yine rakip ceza sahası önünde basan ve stoperlerini de orta sahaya kadar çıkaran pres oyununu, hem de İcardi ve Osimhen gibi iki forvet adamıyla sahneledi ve rakibini tek kelimeyle "mat" etti...


Yunus'la son haftalarda olduğu gibi yine duran toptan başlayan bir pozisyonda harika bir golle öne geçti Galatasaray, ardından golü atan Yunus'un savunma zaafi İngilizlere beraberliği getirdi ama 20 ile 70. dakikalar arası öyle şiddetli bir baskı yaptı ki Galatasaray, Tottenham hocasının maçtan sonra dediği gibi Manchester City bile olsa bu baskıya dayanamazdı... 37 yaşındaki Mertens Tottenham kalecisine "pres yapıyor", Seria A da yılın futbolcusu rozetli Icardi ve 100 milyon avroluk Osimhen stoperlerin pas yollarını kapatıyor, Sara ve Torreira onlardan seken topları pirana gibi bekliyor, Sanchez,Kaan ve Abdülkerim de duvarı orta sahaya çizgisinde kuruyordu. 

Hal böyle olunca ne mi oldu?

Geçen sene Bayern Münih'in içeride dışarıda "şansa bala" ve de hakem katkısıyla kurtulduğu Galatasaray, Premier Ligde 10 maçta 11 gol yemiş Tottenham'a 3 attı, 9-10 tane de net gol kaçırdı... Bunun dışında da en az 15 tane de pozisyon vardı...  Peki Premier Ligin en fazla gol atan ekibi, Muslera'yı kaç kez zorladı? İlk devre iki defa, ikinci yarı da 4 defa...


Cevat Prekazi demişti, "Topun canı var, isterse girer, istemezse girmez" diye, ilk devre üç defa filelrle sarmaş dolaş olan meşin yuvarlak ikinci yarı nedense ultrAslan tribünün önündeki kaleye girmek istemedi, Galatasaray da rakibine ölümcül darbeyi vuramayıp, 90+7. dakikaya kadar İngilizleri oyunun içinde tuttu.

Anyalya maç yazısını yazarken, Osimhen'in rovaşeta golünü Louvre Müzesine asalım teklifini sunmuştum, Okan Buruk da Tottenham maçını ustalık eseri olarak CVSinin en üstüne yazabilir. Bakmayın Osimhen-Kerem Demirbay değişikliği sırasında "şımarık" futbolbilmezlerin ıslıklamasına, Galatasaray'ın hocası dün gece sadece Türk Stili Futbolun "prömiyerini" yapmadı dünya futboluna, aynı zamanda şahsi olarak kendi Avrupa kariyerinin de kapısını açtı.


Aslan payını hocaya verdik ama futbol da "kaliteli ayaklarla oynanır". Antrenmanda, taktik tahtasında, video analizlerde tüm yapılacakları gösterirsin de "yetenek" yoksa o ayaklar o topu beynin hükmettiği yere yollayamazlar. Ama elinde Mertens ve Sara gibi kadife ayak varsa, meşin yuvarlak da gideceği yere itiraz etmez, Icardi ve Osimhen gibi golü koklayan golcü varsa, o topu filelerle buluşturur, Sanchez ve Kaan gibi tecrübe varsa, rakip senin kalene kolay kolay gelemez...

Her güzelin kusuru varsa, tarihi gecenin de "acısı" Icardi'nin sakatlığı... Mauro en az 6 ay sahalardan uzak kalacak maalesef. Aşkın Olayım'ı Sami Yen'de özleyeceğiz lakin Galatasaray forması ile en fazla gol atan yabancı oyuncu olmak için atılması gereken bir 14-15 gol var, o sakatlık geçecek, o goller atılacak...


Maç sonu skorbordda yer alan görsel ise pastanın çileği gibiydi: Ali Sami Bey'in Galatasaray'ın kuruluş amacını belirten o meşhur sözü:

“Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmektir."

Yeniyoruz başkanım, yenmeye de devam edeceğiz, sen rahat uyu...


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Lawrence Visser, Rien Vanyzere, Thibaud Nijssen (Belçika).

Galatasaray: Muslera, Sanchez, Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, Sara (Dk. 85 Berkan Kutlu), Torreira, Yunus Akgün (Dk. 80 Jelert), Mertens (Dk. 73 Ziyech), Icardi (Dk. 85 Batshuayi), Osimhen (Dk. 80 Kerem Demirbay).

Tottenham Hotspur: Forster, Porro, Draguşin, Davies, Gray, Bergvall (Dk. 66 Solanke), Bissouma, Maddison (Dk. 65 Sarr), Johnson (Dk. 46 Bentancur), Son (Dk. 46 Kulusevski), Lankshear.

Goller: Dk. 6 Yunus Akgün, Dk. 31 ve 39 Osimhen (Galatasaray), Dk. 18 Lankshear, Dk. 69 Solanke (Tottenham Hotspur).

Kırmızı kart: Dk. 60 Lankshear (Tottenham Hotspur).

Sarı kartlar: Dk. 16 Mertens, Dk. 54 Sara, Dk. 90+6 Torreira (Galatasaray), Dk. 32 Draguşin, Dk. 48 Kulusevski, Dk. 60 Bissouma, Dk. 90+3 Bentancur (Tottenham Hotspur)

29 Ekim 2024 Salı

Galatasaray:2-1:Beşiktaş


2015 yılında Liverpool ile mukavele yapan Jurgen Klopp'tan herkes saha içine transfer beklerken o yanına iki hoca transfer etti: Performans antrenörü Andreas Kornmayer ve diyetisyen Mona Nemmer...

O da yetmedi, takımının gol portföyünü değiştirmek için Danimarkalı taç antrenörü Thomas Grønnemark’la da anlaştı...

Klopp işi daha da ileri götürüp, duran top etkinliği için sinir bilimcilerden oluşan neuro11 ekibiyle de anlaşıp, verimi arttırdı...

Alman hocanın takımdan ayrılması sonrası ile yerine gelen Arne Slot da Linkedin'den duran top uzmanı arayışlarına girmişti geçen aylarda...

Özellikle Premier Lig ekiplerinde buna benzer çalışmalar büyük hayranlıkla karşılanırken, trajikomik bir şekilde ülke spor medyasının "batıya açılan yüzü" genç yorumcu Emre Özcan kendi youtube kanalında Galatasaray'ın Beşiktaş'ı iki duran topla devirmesi sonrası Galatasaray'ın bu sene Süper Ligde attığı 29 golün 13ünü "duran toptan" atmasına "saçmalık" yakıştırması yapıyordu...

Klopp'u, Ancelotti'yi, Guardiola'yı, Bielsa'yı övebildiğimiz kadar yerli hocalarımızın da çalışmalarını takdir edebilsek keşke... Okan Buruk ve ekibi yurt dışında sıkça gördüğümüz çalışmaları yapamazlar mı? Bir takım duran toptan gol atamadığı haftalarda eleştiriliyorsa, maçları duran toplarla kazandığı zaman övgüyü hak etmiyor mu?


Zirvenin iki namağlup takımının kapışmasında, ev sahibi Galatasaray yine Osimhen ve Icardi'li forvet hattıyla başlarken oyuna, üç gün evvelki Elfsborg mücadelesinde "SOS" veren üçlü savunmayı Barış Alper takviyesi ile "dörtledi"... Savunma güçlendi de rakip sahada presi başlatan ve yaşına rağmen sahada basmadık yer bırakmayan Mertens'in yokluğunda orta sahayı boşlamak gerekiyordu. Okan Buruk da pek yapmadığını yaptı: topu rakibe bıraktı... Beşiktaş maç sonunda %60 oranında topla oynamıştı...  Topu ayağında tutan, bolca pas yapan deplasman ekibi, ilk devre iki defa Muslera'nın kalesine gelebildi: 3. dakika ani bir atakta terse atılan topta Semih Kaan'ı geçemedi ve 43'te Silva'nın çaprazdan şutu Musera'yı buluyordu.

Galatasaray ise daha 5. dakikada Yunus'la öne geçeyazdı, pozisyonun kornerinde ise Sara'nın ortasında Osimhen'in kafası gelecek gollerin jeneriğiydi sanki. Çok fazla da beklemedi Galatasaray taraftarı gol sevinci için, Sara'nın ceza sahası yan çizgisinde serbest atışta ortasında Elfsborg maçında iki adımdan fileleri sarsamayan Sanchez bu kez kafayla Ersin'i üzüyordu. 


Top Beşiktaşlıların ayağındaydı ama pozisyonları bulan Galatasaray'dı, köşeye sıkışan boksöre öldürücü darbeyi vurmadan araya giren boks hakemi misali Arda Kardeşler ortaya çıkıverdi. Icardi'ye atılan ara pasta rakibi Uduokhai'den önce top buluşan Arjantinli yere indirildiğinde, herkes penaltı diye ayağa kalkarken, o ise aut noktasını gösteriyordu. Oysa ki devre biterken Beşiktaşlıların kırmızı kart beklediği pozisyonda Barış'ın Immobile'ye müdahalesinden daha sert bir itme vardı Icardi'ye.  Aslında verdiği kararına o kadar inanmamıştı ki, Sanchez'in Silva'ya müdahalesinde düdüğü çalamamıştı, kafasına hala Icardi'nin penaltısındaydı...  Futbolun konuşulacağı derbide Arda Kardeşler durduk yere "ortalığı gerip" maç sonu filmin esas oğlanı olacaktı. 


Oysa ki derbinin yıldızı Sanchez'ti, attığı golle takımını öne geçirmiş, rakibin gol ayağı Immobile'ye sahayı dar etmiş, yaptığı pas araları ile de Beşiktaş ataklarını keserken, bir de devre biterken kendi kazandığı topla bir atağa çıkışı var ki, Icardi iyi vursa asist yapacak, Icardi pası düşünse ikinci golünü atacaktı Kolombiyalı El Patron. İkinci yarı Muslera'nın koltuk altında geçen topta Silva'dan önce kontrol etmesi ve Immobile'ye atılan bir başka ara pasta araya girmesi gol değerinde müdahalelerdi.

Kaan'ın sakatlanması sonrası ikinci devre Jelert sola, Barış Alper sağ beke geçerken, genç Danimarkalı transferi sonrası gelen eleştirileri derbide gösterdiği performansla azaltıyordu. Deplasman takıkımı ilk 45 dakikaya nazaran daha çok geldi Muslera'nın koruduğu kaleye ama Sanchez, Abdülkerim ve Muslera geçilmez bir duvar oluşturmuştu. Deplasman takımı gol için ümitleniyordu...



Ve Beşiktaş'ın hayallerini yine Sara bitiriyordu: ceza sahası köşesinde kazanılan serbest atışta "kaş gözle" Osimhen'e atacağı yeri gösteriyor, Nijeryalı golcüye ise sadece kafayla dokunmak kalıyordu...


İkinci gol sonrası tekrar oyun Galatasaray'ın hakimiyetine geçmişti, Sallai, Osimhen, Kerem Demirbay ile sarı-kırmızılılar rakip kaleyi yoklarken, siyah-beyazlılar ise aradıkları pozisyonları bulmaktan uzaklardı. Ve maç biterken, Muçi'nin "kurtulmasına" vurduğu top, direğe çarpıp, jeneriklik bir gol olarak oyunun skorunu belirliyordu...



Stat: RAMS Park.

Hakemler: Arda Kardeşler, Ceyhun Sesigüzel, Süleyman Özay.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 51 Jelert), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+1 Metehan Baltacı), Torreira (Dk. 83 Kerem Demirbay), Sara, Sallai, Yunus Akgün, Osimhen (Dk. 82 Mertens), Icardi (Dk. 90+1 Batshuayi).

Beşiktaş: Ersin Destanoğlu, Svensson (Dk. 85 Onur Bulut), Uduokhai, Emirhan Topçu (Dk. 85 Tayyip Talha Sanuç), Masuaku, Ndour, Gedson Fernandes, Joao Mario (Dk. 68 Muçi), Rafa Silva, Semih Kılıçsoy, Immobile.

Goller: Dk. 13 Sanchez, Dk. 67 Osimhen (Galatasaray), Dk. 90+4 Muçi (Beşiktaş).

Sarı kartlar: Dk. 36 Kaan Ayhan, Dk. 45+1 Barış Alper Yılmaz, Dk. 62 Davinson Sanchez, Dk. 80 Torreira (Galatasaray), Dk. 67 Ersin Destanoğlu, Dk. 82 Emirhan Topçu, Dk. 89 Immobile (Beşiktaş).

27 Ekim 2024 Pazar

Galatasaray:4-3:IF Elfsborg


Üçlü defans mı, yoksa dörtlü savunma mı?

Icardi ve Osimhen yana yana oynar mı?

Mertens ilk on bir mi başlar, sonradan mı oyuna girmeli?


Osimhen'in transfer döneminin son günlerinde takıma katılmasından sonra canı sıkılanın sorduğu sorulardan bazıları yukarıda...

Okan Buruk'un Galatasaray'ı iki sene arka arkaya şampiyon yapan bir sistemi vardı, iyi giden plan bozulmazdı ama gol atmak için "yaratılmış", gencecik, enerjik bir golcü "talih kuşu" olarak Florya'ya konunca, "kapris" yapmaya da gerek yoktu...

Bir teknik adam için hem zor hem de en zevkli "ev ödevi" başlıyordu, nasıl ir ilk onbirle, hangi rakibe karşı oynayacaktı...

İç sahada, taraftarın da desteğini arkasına alıp 12 kişi oynayacağını hesap eden Okan Buruk, Elfsborg karşısına hücumda Icardi ve Osimhen ile başladı... Aslında bunun bir provasını sonu pek mutlu bitmese de ligde Kasımpaşa maçında yapmıştı... Çift forvet ve arkasında Mertens, onun sağ ve solunda da Barış Alper ve Yunus. Orta saha da Sara ve Torreira'ya emanet olacaktı. Rakibin geçiş ataklarından, ki ben kontra deyimini daha çok severim, gol bulma oranın yüzde 60tan fazla olduğunu belirten Okan Buruk, savunmadaki Kaan, Sanchez ve Apo üçlüsüne destek olarak Barış ve Yunus'un "ileri geri" mekik dokumasını istemişti...


Kağıt üstünde planlandığı gibi de başladı oyun, Galatasaray işten erkek çıkan ya da okulu kırıp saat 17.30 gibi alışık olmadığı bir saatte başlayan mücadeleye gelen taraftarının desteği ile rakip kaleye baskılı başladı, Icardi ve Osimhen'in kafalarında kaleci Pettersson yızdızlaştı Mertens ve Barış'ın şutlarında savunma duvar ördü de ilk yarım saate gelirken Osimhen'in savunma arkasına koşusu ve onun Mertens'i görmesinde, Ciro'nun babasının şutu direkleri salladı ama "kurt" Icardi boş kaleye topu yuvarlamak için bekliyordu.  Gelen gol, rakibin de dengesini bozdu, on dakika sonra Sara'nın ortasında Apo'nun kafasında bir zamanlar Lazio kalecisinin yaptığı gibi Isveçli kaleci de topu içeri alınca Galatasaray iki farklı öne geçiverdi.


Galatasaray, rakibini öyle bir boğmuştu ki, misafirler bir kaç geçiş hücumu denedi ama orada da savunma elemanları ve kaleci Günay tetikteydi, hata yapmadılar ve Sara'nın portföyünde ön plana çıkan savunma arkasına paslarında bu sefer Barış topla buluştu, kontrol ve şut...

İlk yarı üç farkla sona erdi ama 45+'da peşi sıra Icardi ve Sanchez'in kornerlerden kaçan pozisyonları yarı gol değerindeydi, atmak kaçırmaktan daha kolaydı...

İkinci devre Icardi partneri Osimhen'e "sen de golü kutla" dercesine bir pas attı, Nijeryalı değerlendiremedi ama deplasman ekibi o çok namlı olduğu paslı oyununu gösterdi ve Sami Yen'de siftahı yaptı. İşlerin Kasımpaşa maçına döneceği kimsenin aklına gelmezdi ki o "unutulmaz" maçta olduğu gibi uzun uzun incelemeler sonrası Slovenyalı hakem VAR desteği ile Barış'ın elle oynamasına penaltı çaldı ve Elfsborg farkı bire indirdi.


Golün hemen ardından Barış hatasını affetirmek için Icardi'ye "al da at" pası attı ama Arjantinli forvet bu sefer "Aşkın Olayım"ı çaldıramadı Ali Sami Yen'de. Top Galatasaraylı topçuların ayağındaydı, oyun ev sahibinin kontrolündeydi ama herkesin kafasında "acaba" sorusu vardı. Ve son 10 dakikaya girilmişken, sahneye Yunus çıktı, Osimhen ile paslaşması sonrası ceza sahası içinde slalomlar yapıp, meşin yuvarlağı köşeye asıverdi...

Tribünler tekrar havaya girmiş, zafer şarkıları söylerken, kuzeyliler inatçıydı, pes etmediler, baskı kurdular Galatasaray kalesinde ve Apo'nun çıkarken kaptırdığı topla da tekrar farkı bire indirip, ümitlendiler. Onların gol için geldiği dakikalarda Sanchez'in savunmadan pasında Osimhen'in yerine oyuna giren Batshuayi iyi kontrol ve kalecinin yanından topu filelerle kucaklaştırıp, stad hoperlörlerinde ismi anılırken, hakem çoktan ofsayt kararı verip, oyunu başlatmıştı...

İlk devresi bitmesini istemediğimiz bir macera filmi, ikinci yarısı ise ara ara korku öğeleri serpilmiş sıkıcı bir sanat filmi tadında olan UEFA Avrupa Ligi üçüncü haftasındaki Elfsborg maçını Galatasaray dört gol atıp, kalesinde üç gol görerek tamamladı ve 7 puanla maç fazlasıyla zirveye oturdu... Darısı 15 gün sonra oynanacak olan Tottenham maçına...



Stat: Rams Park

Hakemler: Matej Jug, Matej Zunic, Manuel Vidali

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan, Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz (Kerem Demirbay dk. 74), Lucas Torreira (Victor Nelsson dk. 89), Gabriel Sara, Yunus Akgün (Elias Jelert dk. 86), Dries Mertens (Berkan Kutlu dk. 74), Victor Osimhen (Michy Batshuayi dk. 86), Mauro Icardi

Yedekler: Batuhan Şen, Atahan Ordu, Hakim Ziyech, Yusuf Demir, Ali Yeşilyurt, Efe Akman, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

IF Elfsborg: Isak Pettersson, Ibrahim Buhari, Sebastian Holmen, Terry Yegbe (Johan Larsson dk. 90), Simon Hedlund, Besfort Zeneli (Andri Baldursson dk. 77), Timothy Ouma, Niklas Hult, Ahmed Qasem (Rami Kaib dk. 82), Arber Zeneli (Jalal Abdullai dk. 76), Michael Baidoo (Emil Holten dk. 82)

Yedekler: Melker Uppenberg, Marcus Sorensen, Gustav Henriksson, Jens Thomasen, Eggert Gudmundsson

Teknik Direktör: Oscar Hiljemark

Goller: Mauro Icardi (dk. 28), Abdülkerim Bardakcı (dk. 39), Barış Alper Yılmaz (dk. 44), Yunus Akgün (dk. 83) (Galatasaray), Niklas Hult (dk. 52), Michael Baidoo (dk. 65 pen.), Johan Larsson (dk. 90+2) (IF Elfsborg)

Sarı kartlar: Terry Yegbe, Niklas Hult (IF Elfsborg)

23 Ekim 2024 Çarşamba

Antalyaspor:0-3:Galatasaray

 


Şüphesiz ki dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan Louvre'da milyonlarca sanat eseri vardır ama en çok korunan ve ziyaretçilerin görmeden müzeden ayrılmadığı eser 16. yüzyılda Leonardo da Vinci tarafından yapılan Mona Lisa'dır...

Cumartesi gecesi Antalya'da 25 yaşında Nijeryalı genç bir "sanatçı" tarafından dünya sanat mirasına armağan edilen "Röveşata" da Paris'teki müzede Rembrand, Titian, David gibi sanatçıların eserleri arasında yerini alacaktır...


Sondan başladık ama hiç "assolistler sonda sahne alır" lakırdılarına yer bırakmadan Victor Osimhen'in Antalya Corendon Airlines Park Stadında taraflı tarafsız herkesin ayakta alkışladığı golünü anlatmadan olmazdı. Tabii anlatmak için Nazım kadar kelimelere hakim olmak gerekir, günümüzde video teknolojisi sayesinde siz en iyisi buradan seyredin derim.

Kimse kimseye boşuna 100 milyon euro değer biçmiyor dercesine oyuna girdiği son dakikalarda bir gol attı, "kıl payı ofsayt" verildi ama "sanat eserinin" iptal edilmemesi için hakemin VAR'ı beklediği dakikalarda herkes dua ediyordu... Böyle değerli bir oyuncu belki- ki hiç istemiyoruz- ülkemizden gidecek ama attığı 2024-2025 Türk Futbol tarihi konuşulduğunda hep anılacaktır...


Osimhen ile başladık da Galatasaray'ın Antalya'daki galibiyetini hazırlayan iki gol atan Icardi'yle devam edelim. Goller tabii ki Galatasaraylıları mutlu etti, Okan Buruk'a güzel bir doğum günü hediyesi oldu lakin Arjantinli daha maç başlamadan yine kalplerimize dokunuyordu. Kulüplerin "gelir kapısına" çevirdiği maç seremonilerine çocuklarla çıkma işini "paragöz" Antalya yönetimi fırsata çevirerek Mauro'nun yanına 15 tane çocuk vermişler, Icardi de kimsenin aklına gelmeyen bir jestle takımdan ayrı durarak bir düzineden fazla evladın televizyon kameralarına, fotoğraf karelerine çıkmasını sağlıyordu. 10. dakikada Mertens'in ortasına attığı kafa ve ikinci yarıda Yunus'un pasında sağ ayak içi ile dokunuşu ne kadar klassa, bu hareket onun kat be katı asildi. Louvre müzesine bir tablo da buradan çıkmaz mı?




Adı üstünde deplasman, rakip sahaya gidiyorsun, misafirsin, ne ile karşılaşacağını bilmezsin ve zor olması doğaldır ama Galatasaray 2024 yılında "uzakları kendine ev "edinmişe benziyor zira Antalya'da kalesinde bir kaç cılız şut dışında pozisyon vermeyip üstün bir oyunla peşi sıra 13. deplasman galibiyetini de alarak bir rekora imza atıyordu. Günlük hırs ve zevklere göre yaşayan bir toplum olduğumuz için ilk kötü sonuçta Okan Buruk ve oyuncuları için idam sehpaları kurulacaktır ama biz hak edene hakkını verelim: Tebrikler aslanlar...


Antalya'daki güzelliklerden bahsetmeye devam edersek, gruba sonradan katılan Macar Sallai de Osimhen'in sayılmayan golünde yaptığı asist ile ustalığı, ileri geri maç boyu mücadelesi ile çalışkanlığını sergileyen bir "üstat" görünümündeydi. Rasitca'nın gidişatı sonrası Zaha, Tete, Ziyech gibi top ayağındayken var olup, sonrasında seyreden oyuncuların aksine savunma arkadaşlarına da desteği Okan Buruk'un aradığı en mühim özelliklerdendi. Hal böyle olunca, Barış'ın jokerliği tekrar devreye girebilecek, sağ kanada nispetten daha ağır bir Kaan yerine hızlı bir Barış yazılacaktır, Antalya'da Djenepo'yu durdurmak için Okan Buruk'un ikinci yarı Barış hamlesi gibi.

Yunus'un Kerem Aktürkoğlu'nu aratmaması, Mertens'in yıllanmış şarap gibi her maç ağzımızda lezzet şöleni bırakması, Sanchez'in savunma bakanlığını, Torreira'nın enerjisini yazmaya gerek yok, standarda bağladılar, standart da iyidir...

Ama...

Bu kadar "sanat eseri" içinde ana okulu sergisinde panolara asılmaya değmeyecek kadar "berbat" çalışmalar yok muydu Antalya'da... Vardı elbet...

Önce Antalya yönetimine bir kaç çift laf edelim...

Futbol taraftarla güzeldir, taraftar olmasa bu işin zevki olmaz da, deplasman taraftarı da yolunacak kaz değil... 2600 lira bilet fiyatı nedir yahu? Louvre Müzesine sıra beklemeden giriş bile 850 lirayken, siz hayırdır?

Taraftardan para almayı bilenlere, bir başka soru gelsin: Peki o paranın karşılığı olarak hapishaneyi andıran deplasman tribünü ve seyircilerin gözlerini "kanatan" saha zemini nedir? Jakobs ve Mert Yılmaz'ın sakatlığının bedelini nasıl telafi etmeyi düşünüyorsunuz? Biz Louvre'a girdiğimizde paramızın karşılığını sergilenen eserler, rahat ve sıcak bir ortam, müzeye doya doya kaybolmadan gezebileceğimiz haritalar ile alıyoruz da geçtim her tülü rahat maç izleme koşulunu, o deplasman tribününe gelenler acaba rahatça tuvalet ihtiyacını giderebiliyor mu?

Ve hakem Ali Şansalan...

O kadar kötüydün ki, Icardi'ye yapılan çekmede penaltıyı vermedin, Kaan'ın ağzı yüzü parçalandı zoraki sarı kart gösterdin, Torreira ve Sanchez'e sarı kart göstererek "buranın ağası benim" havası yarattın da Ziyech'in serbest atış için o berbat zeminde düzgün bir yere bıraktığı topu ayağınla ne maksatla dürtersin? Ne geçti eline? Lakin "futbol tanrıları" da o sahada adaleti sağlarlar, senin bozmaya çalıştığın o serbest atış, gitti Ziyech'in asisti olarak yazıldı Osimhen'in "sanat eserinde"... Senin yaptığın iş de o videoyu izleyenlerin gözünde eserini bitirmiş bir üstadın saheserine büyük gururla bakarken üzerine konan bir sinek misali kalacak arşivlerde...



Stat: Corendon Airlines Park Antalya.

Hakemler: Ali Şansalan, Kerem Ersoy, İbrahim Çağlar Uyarcan.

Antalyaspor: Piric, Mert Yılmaz (Dk. 30 Erdoğal Yeşilyurt), Veysel Sarı (Dk. 87 Emre Uzun), Kelven, Güray Vural, Petrusenko, Erdal Rakip (Dk. 64 Kaluzinski), Townsend (Dk. 46 Djenepo), Larsson, Van de Streek (Dk. 46 Gaich), Samudio.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 71 Barış Alper Yılmaz), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs (Dk. 23 Berkan Kutlu), Torreira, Sara, Sallai, Mertens (Dk. 71 Ziyech), Yunus Akgün (Dk. 78 Osimhen), Icardi (Dk. 78 Batshuayi).

Goller: Dk. 10 ve 52 Icardi, Dk. 90+2. Osimhen (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 20 Torreira, Dk. 39 Berkan Kutlu, Dk. 83 Sanchez, Dk. 90+2 Ziyech (Galatasaray), Dk. 41 Güray Vural, Dk. 74 Djenepo (Antalyaspor).

9 Ekim 2024 Çarşamba

Galatasaray:1-0:Alanyaspor

 


"Sahaya çıkın ve yediğiniz haltı temizleyin!"

Böyle demiştir Okan Buruk, Alanyaspor maçı kadrosunu taktik tahtasına yazarken...

Önce Kasımpaşa beraberliği ve sonrasında deplasmanda "köy takımı!" Rigas'a kaybedilen puanlardan sonra Letonya deplasmanına çıkan ilk onbiri sahaya sürüp, "Bu b.ku siz yediniz, temizlemek de size düşer" demiş gibi sanki... Bir farkla, Günay kenarda, kaptan Muslera sahada...


Bazı bölümlerde zorlansa da sarı-kırmızılı topçular, özellikle ilk yarı Fatih Tekke'nin takımını Muslera'nın kalesine yaklaştırmadan, bir atıp, üç puanı cebe indirdi ve milli araya kaostan uzak, yüzlerde gülücüklerle 5 günlük "tatile çıktılar"... Kimi eleştirse de, hakları, 23 günde 7 maç yapmak, kolay değil... "Milyonlar kazanıyorlar, ne tatili" diyenleri duyabiliyorum da, insan yahu bunlar, insan olduklarını unutmayalım...

Saha içine dönersek, Francesco Farioli ile Alanya'ya gelen, Pep'in Barcelonasının dünya futboluna mirası "geriden pasla çıkma" stratejisini Fatih Tekke de takımına oynatınca, Galatasaray'ın çok arzuladığı bir oyun oldu. Okan Buruk'un takımı ön alanda baskı kurdu, Sanchez ve Abdülkerim orta sahaya kadar geldiler ve maç tek kale oynandı, Muslera bir sandalye çekip matesini içse kimse farkında bile olmazdı.

Özellikle 14 ile golün geldiği 27. dakikalar arası Mertens, Sara, Yunus ve Barış kaleyi yokladılar da Fenerbahçe'den Boluspor'a zamanın parasıyla 1 milyon dolara transfer olup yedek beklemesiyle adını ülke futboluna duyuran Ertuğrul yıldızlaştı... Hatta ikinci devre de Sara'nın şutu ve Apo'nun Sara'nın kornerinde vurduğu kafayı çıkarması da farkın açılması adına önemliydi.


Galatasaray şutlarla golü bulamadı ama Sara'nın Yunus'a attığı savunma arkası pasında Yunus iyi kontrol ve aşırtma ile takımını öne geçirmesini biliyordu. Genç Yunus'un bu golü ve Riga'da Sanchez'in asistinde top kontrollerini görünce Kerem Aktürkoğlu'nun Galatasaray'da oynarken taraftardan en fazla tepki çeken eksikliği olan "first touch" gözümde canlandı, ne kadar önemli değil mi ilk kontrol...

İkinci devre, Alanyaspor biraz daha ileri çıktı, pozisyonlar da buldu ama Galatasaray taraftarının yüreklerini ağzına getirecek anlar değildi onlar. Lakin oyun biterken, uzatmalarda Alanyasporlu topçunun iki Galatasaraylı yıkarak ceza sahası içinde Serdar Dursun'a "al da at" pasını "Fenerbahçeli" Serdar auta atınca olanlar oldu... Muslera çileden çıktı, hakemin üzerine yürüdü, Okan Buruk kenarda çıldırdı... Mourinho'nun övdüğü Mehmet Türkmen az kalsın Galatasaray'ın iki puanını "eziyordu"...


"VAR'dan dönecekti o pozisyonlar" diyenleri duydum da, VAR'da kim vardı? Yaşar Kemal Uğurlu... Yaşar Kemal Uğurlu'nun Galatasaray sicilini burda dökmeye kalksam, blog satırları yetmez... Çok uzağa gitmeye de gerek yok, 88de Sallai'nin ceza sahasında düş(ürül)mesine inanmamış olabilir de, ya 83te Kerem Demirbay'ın ortasında Barış kafa vurmadan önce ayaklarına çelme takılmasına ne demeli. Mehmet Türkmen topa bakıyordu diyelim, VAR'daki hakem nereye bakıyor acaba? 

Maç sonu Okan hocanın "Eleştirileri kaale almıyorum" demeci sosyal medyayı "zıplattı"... Maçlar biter bitmez kameraları tripodlara kurup youtube'ta futbolcu, hoca, yönetim linçleyenler hocanın gözünde hiç olduklarını görünce sinirden zıp zıp zıpladılar... Onların anladığı dille yazalım "Beğenmediyseniz, ağlayarak günlüğünüze yazabilirsiniz."


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Mehmet Türkmen, Deniz Caner Özaral, Samet Çavuş.

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan (Dk. 90+5 Metehan Baltacı), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Torreira, Sara, Yunus Akgün (Dk. 81 Kerem Demirbay), Mertens (Dk. 65 Sallai), Barış Alper Yılmaz (Dk. 90+5 Jelert), Icardi (Dk. 81 Batshuayi).

Alanyaspor: Ertuğrul Taşkıran, Hadergjonaj, Lima, Aliti, Balkovec, Makouta, Richard, Augusto (Dk. 90 Juan), Efecan Karaca (Dk. 57 Janvier), Yusuf Özdemir (Dk. 64 Lopes), Cordova (Dk. 64 Serdar Dursun).

Gol: Dk. 28 Yunus Akgün (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 6 Balkovec, Dk. 30 Richard, Dk. 66 Janvier (Alanyaspor), Dk. 69 Kaan Ayhan, Dk. 90+2 Muslera (Galatasaray).

5 Ekim 2024 Cumartesi

Rigas Skola:2-2:Galatasaray


Tarih tekerrürden ibarettir derler...

Bir çok olay zaman dilimleri içinde tekrarlanır.

İnsanoğlu bu yaşanmışlıklardan ders alıp, geleceğini inşa eder.

En azından "medeni" devletler bunu yapar...

Galatasaray da 5 gün evvel kendi sahasında yaşadığı 3-3lük Kasımpaşa maçının bir benzerini UEFA Avrupa Liginde Rigas Skola karşısında yaşadı...

2-0 öne geçip, güle oynaya bitireceği maçı 2-2 bitirip, büyük bir kaosla döndü memlekete...


Brad Pitt ve Morgan Freeman'ın 1995 yapımı Seven filmini seyreden vardır. İnsanoğlunun 7 ölümcül günahından bahseder ve bunlardan beşincisi "kibirdir"...

Galatasaraylı topçular son iki maçtır bu ölümcül günahın cezasını çekiyor, bedelini taraftara ödetiyorlar. Nasıl ki Kasımpaşa'yı küçümsedi ve 6-7 kişilik rotasyon yaptı Okan Buruk, Galatasaraylı topçular da doğru dürüst sahası olmayan Letonya takımını "ciddiye almadı". Neredeyse Galatasaraylı herhangi bir oyuncunun aldığı maaşla koca takımı kuran Rigas Skola karşısında as kadro ile sahaya çıkıp, ilk 40 dakikada da pozisyon vermeyip, %70 topla oynayıp, Mertens ve Yunus'un attığı hem organizasyon hem son vuruş olarak şapka çıkarılacak ile golle 2-0 öne geçince, kafalara "nasılsa kazandık" düşüncesi girince, rakip 2 kere geldi, iki de gol atıverdi...

"Futbol hayata fena halde benzer" sözü yaşam sloganımdır. Nasıl ki hayatta kibirli olmayacaksınız, futbolda da kibirli olanı cezalandırırlar...  Daha ligin erken haftalarında alınan bu dersler umarım sarı-kırmızılılar için faydalı olmuştur...

Seven filminde bir de "Tembellikten" bahseder... O da ölümcüldür... Geçen yıldan beri sayısız maç oynayan Galatasaraylı topçuların maçların ikinci devreleri oyundan düşmelerini "yorgunlukla" açıklamak isterim. Ama ya "kibirle birlikte tembellik varsa"... Antrenmanlarda dört dörtlük çalışma yapmıyorlarsa? Orada devreye Okan Buruk girecektir, "arkadaşlık başka, iş başka" deyip, forma adaleti sağlamalıdır, hak edene vermelidir parçalıyı önümüzdeki maçlarda...


Maçları sürekli tuttuğumuz takımın penceresinden değerlendiriyor, rakibi yok varsayıyoruz da, perşembe gecesi sahada derli toplu, sistemli ve haddini bilen bir rakip vardı. "Otobüsü çekmek" deyimini gerçekleştirircesine, 11 kişi ile savunma yaptılar, top kaptıklarında da uzun vurup ileri uç adamlarından şans beklediler, çalıştıkları da oldu, bir puanı kaptılar... Bundan sonra puan alabilirler mi, seyredeceğiz, göreceğiz...

Bitirirken, 600 bin euroya oynayan Ikounieks'i bizim Süper Lig takımları bir değerlendirsin bence, fena oyuncu değil...

Stat: Daugava

Hakemler: Filip Glova, Daniel Polacek, Peter Bednar (Slovakya)

RFS: Ondoa, Savalnieks (Dk. 46 Bolodis), Prenga, Lipuscek, Njie, Marhiev, Panic, Odisharia (Dk. 90+4 Stuglis), Ikounieks, Kouadio (Dk. 77 Osuagwu), Ndjiki (Dk. 26 Zelenkovs)

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan (Dk. 64 Batshuayi), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı (Dk. 86 Berkan Kutlu), Jakobs, Torreira (Dk. 77 Kerem Demirbay), Sara, Barış Alper Yılmaz, Mertens (Dk. 87 Yusuf Demir), Yunus Akgün, Icardi

Goller: Dk. 12 Mertens, Dk. 38 Yunus Akgün (Galatasaray), Dk. 40 Ikounieks, Dk. 55 Odisharia (RFS)

Sarı kartlar: Dk. 18 Yunus Akgün, Dk. 85 Kerem Demirbay (Galatasaray), Dk. 31 Panic, Dk. 83 Ikounieks (RFS)

29 Eylül 2024 Pazar

Galatasaray:3-3:Kasımpaşa

 


"Ne yapacaksak yapalım, Galatasaray'a yakışır şekilde yapalım. Ayrılmayalım, bölünmeyelim. Futbolcularımıza gidip eski futbolcularımızı anlatalım. Onların ruhunu anlamalarına yardımcı olalım. Birlik olalım. Moralimizi bozmayalım. Eğer, bunu başarabilirsek şampiyon biziz" demiş Alpaslan Dikmen 2002 senesinde Fenerbahçe'ye kaybedilen ve herkesin kızgın, üzgün, öfkeli ve ümitsiz olduğu o sevimsiz gecede... 

Mahir Şanlı'nın Büyük Galatasaraylı Alpaslan'a Mektuplar kitabında Mehmet Şenol bu satırlarla anlatıyor Alpaslan Dikmen'i...

10 sene evvel yine blogda bu cümleleri dile getirmişim, Galatasaray'ın "kaos"ta olduğu günlerde...

27 Eylülde kaybetmiştik Alpaslan abiyi, dün de Ali Sami Yen'de vefa pankartları asılmıştı tribünlere Kasımpaşa maçında...


Fırtına gibi başlayıp, 3 gol atıp, sonrasında ise rüzgarın terse dönmesiyle kalemizde aynı sayıda golü görünce, üç gün evvel "yere göğe sığdırılmayan" topçu ve futbolcular yuhlanmaya başlanıp, sosyal medyada linçlenirken Alpaslan abinin sözünü hatırlatmak istedim...

"Birlik olalım... Moralimizi bozmayalım... Eğer bunu başarabilirsek şampiyon biziz."


Elinde Icardi ve Osimhen olunca, hele hele ikisi de formdaysa, bir de evinde nispetten kolay bir rakiple oynayacaksan sadece Okan Buruk değil, Klopp da, Pep de iki dünyaca ünlü forveti yan yana denerdi. Ama onlar bu ikilinin arkasına Sara ve Kerem'i koyar mı, şüpheliyim... 

Torreira olmadan olmazı dün gece yaşadık, bir de Sanchez'sizliğin acısını bir kez daha hissettik... Kolombiyalı yanında değilken Apo tel tel döküldü, ilk ve son goller, o meşhur lafla "Apo'ya yazar"

Yaz ve kış gibi, gece ve gündüz gibi birbirinden farklı iki devrenin birincisinde Galatasaray taraftarını mest ederken, topçular da okuldan kaçıp sokak arasında çift kale yapan çocuklar kadar şendi... Paslaşmalar, yardımlaşma, şakalaşma... Ne ararsan vardı...

Ama ikinci devre Osimhen ve Salai'nin çıkması ile işler birden değişti. Mertens yorgundu, Barış ise bitkindi... Hal böyle olunca rakip savunmaya baskı yapan olmadı, deplasman ekibi tüm hatlarıyla Galatasaray yarı alanında kamp kurdu. Top sürekli bir yarı alanda oynanınca, hakemin de tereddütlü kararlarıyla ikinci gol, Kasımpaşa'nın da şansıyla üçüncü gol geldi son dakikada...


3-0dan maç kazanamamak, can acıtıyor, insan öfkeleniyor ve böyle zamanda en yakınına, en sevdiğine "patlıyor"...

Ama Alpaslan abiyi hatırlayalım:

"Birlik olalım... Moralimizi bozmayalım... Eğer bunu başarabilirsek şampiyon biziz."

Ya da Metin Oktay selamı veren taze Galatasaraylı Osimhen'e kulak kabartalım:

"Sevgili Galatasaray taraftarları, desteğiniz bizim için dünyalar demek ve hepinizi gururlandırmak için savaşmayı bırakmayacağız. Tezahüratlarınız ve inanılmaz sevginiz için teşekkür ederiz. Daha yeni başlıyoruz!"

Yolumuz uzun... 

Daha yeni başlıyoruz...


Stat: RAMS Park.

Hakemler: Oğuzhan Çakır, Mehmet Akıncık, Ali Can Alp.

Galatasaray: Muslera, Jelert, Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Sallai (Dk. 46 Barış Alper Yılmaz), Sara (Dk. 63 Berkan Kutlu), Kerem Demirbay, Yunus Akgün (Dk. 63 Kaan Ayhan), Osimhen (Dk. 46 Mertens), Icardi (Dk. 74 Batshuayi).

Kasımpaşa: Gianniotis, Winck, Opoku, Yasin Özcan, Ben Ouanes (Dk. 30 Omeruo), Cafu (Dk. 46 Gökhan Gül), Fall, Barak (Dk. 74 Espinoza), Aytaç Kara, Hajradinovic, Da Costa (Dk. 90+8 Sadık Çiftpınar).

Goller: Dk. 20 ve 28 Osimhen, Dk. 34 Icardi (Galatasaray), Dk. 44 Fall, Dk. 83 Hajradinovic (Penaltıdan) Dk. 90+5 Da Costa (Kasımpaşa).

Sarı kartlar: Dk. 57 Hajradinovic, Dk. 79 Gökhan Gül, Dk. 87 Fall, (Kasımpaşa), Dk. 66 Abdülkerim Bardakcı, Dk. 69 Mertens (Galatasaray).

28 Eylül 2024 Cumartesi

Galatasaray:3-1:PAOK

 


İzmir marşı ile karşıladık...

Gençlik marşı ile uğurladık...

25 Eylül gecesi Galatasaray'ın yeni formatıyla UEFA Avrupa Liginde oynadığı PAOK maçının kısa özeti yukarıdaki iki cümlede saklı...

Futbol müsabakalarını siyasi zemine çekmek, futbol taraftarından ziyade siyasilerin işine daha çok gelir. Yunanistan ve Türkiye arasında bizim çocukluğumuzda oluşan gerginlik son yıllarda nihayete ermiş, özellikle bu yaz Türk turistler Yunan adalarında tatillerinde geçirmiş, komşu ekonomiye can vermişti...

Lakin, hiç gereği yokken PAOK sosyal medyasında deplasman taraftarlarını gösteren fotonun altına "Konstantinopolis Yolu" yazması tepki çekince, maçın havası spordan siyasete çekiliverdi..


Buna rağmen, Galatasaray futbolu takımı saha içinde kalmayı tercih etti. Okan Buruk'un takımı Rize maçından beri yakalamış olduğu olumlu havayı bozmadan, aynı hırs ve ciddiyetle sahaya çıktı ve çok "temiz" bir oyunla hem 3 puan kazandı, hem de +2 averaj yapmış oldu. Bu yeni formatta averaj ve atılan goller çok ama çok değerli olacaktır.

Cezalı Muslera dışında Kadıköy fatihi kadro ile maça başladı Okan Buruk, zaten hocayı yakından bilenler bilir, pek fazla değişikliği sevmez, inandığı ve güvendiği oyuncularla çıkar maçlara. Takım da cumartesi gecesinin devamını oynar gibiydi, daha dakika dolmadan Kaan'ın ortasında Osimhen boş kafayı vurdu, auta gitti.

Kırılma anları derler ya, çarşamba gecesi Sami Yen'de çok vardı onlardan. Osimhen atsa ilk dakikada maç çok farklı olacak, 45'te PAOK'lu Konstantelias'ın şutunu Günay çıkarmasa iş çok değişik yere gidecek. Bu arada Yunanlı bu genç forvetin adını bir kenara not edelim, iyi topçu olacak...


Dakika 75 kenarda yedekler beklerken top taca çıksa, Yunus oyundan alınacak ama oyun devam edince Kaan-Mertens-Osimhen paslaşmalarından Yunus takımı öne geçiriverdi...

Futbol, kırılma anları, tahmin edilmezliği ile çok daha güzel...


Tahmin edilmezlikten devam edelim, Jakobs transferi ilk duyulduğunda Paris'te sürgünde olan Cem Uzan'ın bir tweeti vardı: Jakobs gece kulübünde, alemde diye... Çocuk daha gelmeden algı yapıldı, bir çokları sol beki "çöp" diye mimledi... Oysa ki, önce Kadıköy'de Tadiç'i oyundan silmesi, sonra PAOK maçında ileri geri mekik dokuması ile tüm algıları çökertti Jakobs... Diyelim ki alemleri seviyor, sahada bu mücadeleyi göstersin, gece hangi barda soluğu alırsa alsın, bana ne, ahlak bekçisi miyim?

Galatasaray öyle bir maç çıkardı ki, oyuncuların saha içinde yüzlerinden yaptıkları işten zevk aldıkları çok belliydi. "Ne yaparsan yap, aşkla yap" der ya ultrAslan'ın kuruluş toplantılarına da katılan Galatasaraylı Kenan Doğulu,  severek yapılan işin başarısız olması mümkün değil... 

Maçın İspanyol hakemi Hernandez, çok düdük çalmayı sevmeyen biri belli ki, ikili mücadelelerde sürekli "oyna devam " dedi de, 25te Mertens'e atılan dirsek ile 89'da Icardi'nin ayağına vurulması futbol kurallarında "penaltı" cezası gerektiriyordu ama "futbol erkek oyunu" diyen hakem bunları "yumuşak" gördü...


Futbol Erkek Oyunu diye bir söz vardı da, artık bu lakırdı Galatasaraylılar için tedavülden kalkmalı zira PAOK maçından dakikalar önce Cekya'da oynan Şampiyonlar Ligi Play Off maçında Galatasaray Kadın Futbol Takımı, Slavia Prag'ı 2-1 mağlup ederek Türkiye Kadınlar Futbol liginde ilk defa bir Türk takımı Şampiyonlar Liginde gruplara kaldı... Kızları tebrik edelim, erkek meslektaşlarının bu sene başaramadığını onlar başardı...

Galatasaray bu sene transfer yapamadı diye "ağlayanların önüne" Okan Buruk Yunus'u koydu. Geçen sezon Sami Yen'de Fenerbahçe'ye kaybedilen maçtan sonra Mert Hakan koridorlarda bağırırken Yunus tepki vermiş ve o gün demiştim "Bu sene Galatasaray'ın en iyi transferi Yunus olacak" diye... Şimdilik haklı çıkardı beni, sağ olsun... Abdülkerim de yanında Sanchez olunca daha bir güvenli oynuyor, eski havasını buldu, hem top kesiyor hem de hucuma çıkışlara başladı. Sara, Sergio Oliveira'nın ilk sezonu gibi ipleri eline aldı, rakip ceza sahasına giren 8 numara oldu, rakibe eşleşme problemi çıkarıyor, topu ayağına aldığında da kadife paslarla arkadaşlarını oyuna sokuyor. Mertens yıllanmış şarap gibi, seyretmeye doyamıyoruz, bek top kaptırınca onun kademesine Mertens koşuyor, maşallah... Milyonluk Osimhen ise egosuz arkadaşlarına asist yapmayı gol atmaya tercih ediyor. Bir de gol vuruşlarına son anda biri değmese de Osimhen'e yazılsa, Rize'de Apo, burda Baba, Nijeryalıdan rol çaldılar...


Ve Icardi... Bir nesil Metin Oktay'ı gördü... Biz Hagi'yi seyrettik... Bu nesil de o kadar şanslı ki Icardi'yle coşuyor Galatasaray maçlarında... Kerem'in pasında ceza sahası köşesinden o plaseyi kaç topçu yapar? Bir elin parmaklarını geçer mi? Sanmam... Bir kez de yapmadı, daha önceki maçlarda da aynı vuruşla "Aşkın Olayım" çaldırdı stadyum hoparlorlerinden...



Stat: RAMS Park

Hakemler: Alejandro Hernandez, Jose Naranjo, Diego Sanchez Rojo (İspanya)

Galatasaray: Günay Güvenç, Kaan Ayhan (Dk. 84 Jelert), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Jakobs, Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz (Dk. 87 Batshuayi), Mertens (Dk. 77 Kerem Demirbay), Yunus Akgün (Dk. 88 Berkan Kutlu), Osimhen (Dk. 77 Icardi)

PAOK: Kotarski, Jonny, Kedziora, Colley, Baba, Camara (Dk. 81 Bakayoko), Ozdoev (Dk. 77 Schwab), Zivkovic, Konstantelias (Dk. 77 Despodov), Taison, Chalov (Dk. 71 Tissoudali)

Goller: Dk. 48 Baba (Kendi kalesine), Dk. 75 Yunus Akgün, Dk. 90+5 Icardi (Galatasaray), Dk. 67 Konstantelias (PAOK)

Sarı kartlar: Dk. 28 Ozdoev (PAOK), Dk. 56 Kaan Ayhan (Galatasaray)

24 Eylül 2024 Salı

Fenerbahçe:1-3:Galatasaray


"... hayata tutunmak için inanmaya mecbur kaldığımız bütün yalanlar günü gelince açığa çıkıyor. Ve sonra biz ölmüyoruz. Daha kötü bir şey oluyor. Öğrendiklerimizle yaşamaya devam ediyoruz."

Pazar sabahı kahvemi yapıp, cumartesi gecesinin zafer "sarhoşluğunun" etkisini atmaya balkona çıktığımda masanın üstündeki kitabın arka kapağında yazıyordu yukarıdaki cümleler. Kitabın ismi Ev, yazarı da Nermin Yıldırım'mış, eşimin okuduğu kitap...

Kahvemi yudumlarken, önümdeki kitabın arkasındaki bu sözleri bir kaç defa istemsiz okuyunca gözümde Jose Mourinho canlanıverdi. Portekizli hocayı anlatıyordu sanki... 

Kariyerinde bir çok kupa kazanmış, Chelsea, Real Madrid, Inter gibi takımlar çalıştırmış bir teknik adam Türkiye geldiğinde "kolaya kaçıp" Galatasaray ve Okan Buruk üzerine oynamayı seçmiş, gerekli gereksiz her röportajında onlardan bahsetmiş, Galatasaray'ın kollandığı, Okan Buruk'un kayırıldığını ima etmişti. Ve son iki sezonda ligin son haftalarında oynanan derbilerin aksine İstanbul derbisi daha 6. hafta oynanmış ve Mourinho'nun kendini "inanmaya mecbur hissettiği yalanlar" 3-1 lik skorla ortaya çıkıvermişti. Maç sonu başkan Ali Koç'a yapılan "istifa" söylemleri kadar olmasa da Mourinho da kredisinin büyük bölümünü tüketiyordu sarı-lacivertlilerin kalbinde...

Şimdi Jose Mourinho Real Madrid günlerinden çok iyi bildiği "Türkiye ve Galatasaray gerçeğini" acı da olsa bir kez daha öğrenmiş oldu ve bu öğrendikleriyle yaşamaya devam edecek... Bakalım ders alacak mı?


"Galatasaray maçı sıradan bir maç." , "Yapacak bir şeyim yoktu, yatağımdaydım ve Galatasaray-Rize maçını seyrettim" gibi "kibirli" The Special One açıklamalarına rağmen Okan Buruk son iki Kadıköy deplasmanına olduğu gibi bu maça da iyi çalışmış, takımı ciddi motive etmişti.

"Jelert bek oynasın", "Yeni transfer Sallai on bir başlasın", "Mertens yedekte kalsın" gibi "ergen şımarıklıklarına" kulak tıkayıp, bildiği, güvendiği ve belki de sezonu tamamlamayı düşündüğü tecrübeli oyuncularla Kadıköy'e çıkan Okan Buruk, önce rakibin kendi seyircisini de arkasına alarak saldırısını kesmiş, 20. dakikada da Torreira'nın jeneriklik golü ile yumruğunu havaya kaldırıyordu...


Okan Buruk'un A Planı tıkır tıkır işliyordu, Tadiç Jakobs ile etkisiz hale getirilmiş, ev sahibi Saint-Maximin kanadına yönlenmiş ataklarda ve onun ileri çıktığı anlarda "arkası cevher gibi" işleniyordu Barış Alper ve Mertens tarafından. Yunus da kanatlardan ziyade sık sık orta sahaya gelip, Sara ve Torreira'ya destek atınca, Mourinho'nun "gözünün içine baktığı" Fred topla oynamak yerine adam kovalıyordu. Çok geçmeden de Galatasaray iki farkı buluverdi. Yunus'un ortasında Osimhen Napoli günlerinden çok iyi bildiği Mertens'e "al da at" pasını göğüsüyle veriyor, Belçikalı da Livakoviç'in üzerinden topu aşırtarak filelerle buluşturuyordu...


Galatasaray deplasmanda olmasına rağmen ritmi tutturmuş, taraftarlarının tezahüratları altında gol ve goller ararken, Mourinho kenarda çaresizce seyrediyor, maçın hakemi de çaldığı-çalmadığı düdükler ve verdiği kartlarla "kalitesini!" belli ediyordu...

İkinci devre Mourinho'nun İsmail- Amrabat değişikliği de fayda etmiyor, Sara bir çok Brezilyalının futbola başladığı salon turnuvalarında gibi çalımlarla ceza sahasına girip golü atıyor, ev sahibinin Fred, Tadiç, Maximin'i çıkarması da Galatasaray'ın işini kolaylaştırıyordu. Ümitler tükenmiş, Galatasaray'lılar daha fazla gol, ev sahibi taraftarlar da tarihi hezimet olmasın diye beklerken Atilla Karaoğlan iki takımı da şaşırtan bir penaltı düdüğü çalıyordu...




Fred topa vurmuş, Muslera çıkarmış ama Fred'i savunan Abdülkerim'in ayağı rakibine "dokunmuşmuş"... Kendince bir kuralı uyguluyordu hakem de, 77. dakikada Yunus ceza sahasına girip, topa vurduğunda, Szymanski'nin onun ayaklarını kerden kesmesine neden bu kural uygulanmadı? Atilla Karaoğlan "Ben görmedim" diye kendini sıyırır da VAR ve AVAR olan Onur Özütoprak ile Ahmet Nariç o esnada çay molasında mıydılar?


"Uydurulan" penaltı ile Fenerbahçe "acaba" diye umutlanırken, Okan Buruk da sonra basın toplantısında belirteceği üzere "sisteminin dışına çıkmış" ve skoru korumayı yeğlemişti... Tabii, yine de iki kalede pozisyonlar olmadı değil ama son düdük çalınana dek fileler bir daha sarsılmadı...


Son senelerdeki derbilerin maç sonlarından ders alan emniyet birimleri maç biter bitmez iki takım arasına bir duvar örmüş, Galatasaraylılar da "tahriklere kapılmayınca" Mert Hakan'ın Sivas günlerinde Şükrü Haznedar'a attığı mesajda söylediği gibi "ellerinde bir şey kalmadan" Galatasaraylıların coşkusunu seyrediyordu.


Galatasaray bu galibiyet ile ligde 6 maçta 6 galibiyet elde ederken, Okan Buruk da Kadıköy derbisinde arka arkaya üçüncü maçından da yenilmeden ayrılırken, maç esnasında meslektaşına bir bakışı var ki, "çerçevelet duvara as" mahiyetinde...


Galatasaray maçını sıradan bir maç gibi gören Mourinho ise maç sonu basın toplantısına bile katılmadan stadı terk ederken, Galatasaray medya ekibinin The Crying One kitaplı instagram paylaşımı dünya basınında yer alıyordu...

Saha içini yazdık da, maç öncesi deplasmana gelen Galatasaray taraftarının stada girdiği o daracık tünelimsi yapıdan bahsetmezsek olmaz. İki üç kişinin yan yana zor sığdığı ve oldukça uzun bu "tünel" içinde bir taraftar rahatsızlansa, sağlık ekibi nasıl müdahale edecek? İnsanlık dışı bu uygulamayı en yakın zamanda kaldırmalı Fenerbahçe yönetimi. Tribünlerinin önüne konulan hoperlörlere alıştık da bu artık insanın canına mal olacak bir uygulama...

Ve son olarak Fenerbahçe tribünlerinin yapmış olduğu kareografi... Tamam, hiç kimse İngilizce öğrenmek zorunda değil ama neden Türkçemiz varken İngilizce yazıyorsunuz? Onu da yanlış yazınca, "Siz istediniz biz de size saldırıyoruz" deyiverdi Galatasaraylılar... Aslında Galatasaraylılar için iyi bir motto olmuş: Attack Fener...


Stad: Ülker

Hakemler: Atilla Karaoğlan, Ceyhun Sesigüzel, Süleyman Özay

Fenerbahçe: Dominik Livakovic, Mert Müldür, Çağlar Söyüncü, Alexander Djiku (Youssef En Nesyri dk. 67), Jayden Oosterwolde, Fred (Mert Hakan Yandaş dk. 80), İsmail Yüksek (Sofyan Amrabat dk. 46), Dusan Tadic (İrfan Can Kahveci dk. 61), Sebastian Szymanski, Allan Saint-Maximin (Cengiz Ünder dk. 80), Edin Dzeko

Yedekler: İrfan Can Eğribayat, Rodrigo Becao, Oğuz Aydın, Samet Akaydin, Cenk Tosun

Teknik Direktör: Jose Mourinho

Galatasaray: Fernando Muslera, Kaan Ayhan (Victor Nelsson dk. 86), Davinson Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, İsmail Jakobs, Lucas Torreira (Berkan Kutlu dk. 84), Gabriel Sara (Kerem Demirbay dk. 84), Barış Alper Yılmaz (Elias Jelert dk. 83), Dries Mertens (Roland Sallai dk. 75), Yunus Akgün, Victor Osimhen

Yedekler: Günay Güvenç, Mauro Icardi, Michy Batsuayi, Efe Akman, Metehan Baltacı

Teknik Direktör: Okan Buruk

Goller: Edin Dzeko (dk. 63 pen.) (Fenerbahçe) Dominik Livakovic (dk. 20 k.k.), Dries Mertens (dk. 28), Gabriel Sara (dk. 59) (Galatasaray)

Sarı kartlar: Mert Hakan Yandaş, Fred, Youssef En Nesyri (Fenerbahçe) Yunus Akgün, Davinson Sanchez, Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Barış Alper Yılmaz, İsmail Jakobs (Galatasaray)

Blog Widget by LinkWithin