- Bu sene bizim gözümüzde Fatih Terim'in gönderilmesiyle bitmişti aslında. Kimileri hala başkanın cep telefonuna nasıl cevap vermezmiş ahkamını kesedursun, tıkır tıkır işleyen ve her geçen sene üzerine koyan bir takımı durdurmanın tek yolu ancak bu olabilirdi. Ufak bir umudun peşinden koşadururken, Londra'daki deplasman artık herşeyin ayyuka çıktığı an oldu.
- Maalesef bizim gibi yarı profesyonel ülkelerde Mancini türü hocaların iş yapmadığını Frank Rijkaard ile yaşadığımız acı bir tecrübeyle öğrenmiştik aslında. Balık hafızalıyız diyeceğim ama çok da eskiye dayanmıyor ki bu hatıramız, sadece 4 sezon öncesini, 2010-2011 sezonunu 8. bitirmiş bir takımdan bahsediyorum. İşte bu takımı Fatih Terim buralara getirdi ama ne cüretle cevap vermez başkanın cep telefonuna...
- Hatırlar mısınız Rijkaard döneminde bir türlü sakatlıklardan kafamızı kaldıramazdık, bir maçta Baros eksik olurdu, bir maçta Kewell, diğer maçta Misimoviç. Fatih Terim döneminde son derece yüksek seviyedeki çarşamba-pazar maçlarını kaldıran Drogba, ne hikmetse bu sene bu özelliğini yitiriverdi. Daha 4 gün önce Londra'da boy gösterirken, bu maçta sakatlıktan ötürü tribüne çıktı; tabii yerseniz...
- Hoca zaten kişilik olarak insan ilişkilerinde soğuk bir karaktere sahip, bunu maç sırasında yedek kulübesinde Tugay'la yaşadığı diyaloglardan bile anlayabiliyoruz. Lakin, maç esnasında sürekli sahanın içerisinde elden ele gezinen ve en sonunda doğal olarak yere atılmak zorunda kalınan taktik kağıtlarına ne demeli ki? Taktik verirken dahi diyaloga girmeye üşenen bir lider takımı ne kadar kendine bağlayabilir? Yakında soyunma odasında yapacağı maç önü konuşmalarını da mail olarak atmasını bekliyorum kendisinden.
- Fatih Terim idi değil mi bu takıma sürekli lüzumsuz transferler yapıp kulübü zarara uğratan? Devre arası transferlerine ne diyeceğiz şimdi? Telles'i çık, diğerleri ilk 18e girer mi bilmem. Zaten şu anda da giremiyorlar.
- Bu kadar hengamede Selçuk'u mu bulduk peki günah keçisi? Geldiği günden beri hemen hemen hiç maç kaçırmayan, en kritik anlarda attığı frikiklerle bizi havalara zıplatan Selçuk'a formsuz olma hakkı tanımayacak mıyız?
- Mancini'yi bu kadar anarken olayların başlangıç noktasını da unutmuş değiliz. Başkanımız sene başında bir kumar oynadı ve ne yazık ki tutmadı. Bu kumarı oynarken elbette kazanmak kadar kaybetmeyi de hesaba katmıştır. Şimdi kaybettiğine göre, bu müthiş kurumsal yapımızda kendisinin "İstifa" tezahüratlarına tek bir söz söyleme hakkı bulunmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder