8 Nisan 2014 Salı
Attın Kalbime Bir Çizik
Galatasaray tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşıyordu, büyük hayallerle getirilen, futbolda "devrim" yapacağı söylenilen Rijkaard memleket koşullarına ayak uyduramayınca, mazisi zaferlerle dolu takım, aşina olmadığı orta sıralarda sürünüyor, freni boşalmış kamyon misali de dibe doğru hızla yol alıyordu. "İmdat freni" lazımdı, hem de en acilinden ama adı sanı duyulmamış hocalar bile burun kıvırıyordu yapılan tekliflere. Nasıl tırsmasınlardı ki, Kadıköy deplasmanı vardı siftah yapacakları ve kağıt üzerindeki istatistiki verilerde Galatasaray'ın hiç şansı gözükmüyordu. Mağlubiyetle siftah yapmak, işlerine gelmiyordu ki... Birden "Galatasaray'ın adının olduğu yerde umut vardır" diyen Hagi'yi hatırladı yönetim kurulundaki birileri, belki başkan, belki de bir başkası. O Galatasaray'ı seviyordu, Galatasaray'lılar da onu seviyordu. Başarılarla futbol kariyerini noktaladığı takımda hocalık yapmış, Türkiye Kupasını ezeli rakip Fenerbahçe'yi 5-1 yenerek kazanmış ama şampiyonluğu son maçlarda kaçırdı diye kovulmuştu ama küsmemişti Galatasaray'a Hagi... Teklif gelir gelmez Romanya'daki işi gücü bırakıyor, pılı pırtıyı toplayıp alıyordu soluğu Florya'da Karpatların Maradonası... Galatasaray sahipsiz bırakılamazdı, ihtiyaç olduğunda, çağrıldığında tereddütsüz koşulmalıydı ve Hagi de bunu yapmıştı. Mağlup da olmuyordu Kadıköy'de, ayağının tozuyla çıktığı maçta da, zorlanıyordu koca sene yatan topçulara idman yedirmeye, kaybetmeyi "alışkanlık" yapmış oyuncu kadrosuna savaşma azmi vermeye. Öyle böyle bir sezon biterken, TT Arena'da Fenerbahçe derbisi oynanıyor ve öne geçilen karşılaşmada, bir çok da gol kaçırdıktan sonra, iki şanssız golle mağlup oluyordu Hagi'nin Galatasaray'ı... Taraftar üzgün, Hagi üzgün, topçular üzgün stadyumdan ayrılırken, Galatasaray aşkını kimsenin inkar edemeyeceği Abdurrahim Albayrak, Telegol ekibinin gazına gelip, ağzından tükürükler saçarak kendisine UEFA ve Süper Kupa zaferlerini yaşatan kadronun en başarılı topçusuna hakaretler ediyordu canlı yayında. Unutulmayacak bir sahneydi, hala gözlerimin önündedir, derbi mağlubiyetinden çok üzmüştü beni. His adamıdır Albayrak, şüphesiz de çok üzülmüştü, biz de üzülmüştük, kahrolmuştuk ama olmamıştı, yakışmamıştı, ayıp etmişti o gece. Ertesi gün, belki 3 gün sonra, bilemedin 1 hafta sonrası Abdurrahim Albayrak da anlamıştır hatasını, özür dilemiştir de Hagi'den, "I love you Hagi" diye tezahüratlarla sarılmıştır efsaneye, affetmiştir de Gica belki onu, en yakın iki dostturlar kim bilir şimdi bile, ama atmıştı o gece Galatasaray için çarpan kalbimize bir çizik Abdurrahim abi, kapansa da yarası, kalmıştı izi, kalacaktır da soluk aldığımız müddetçe...
Niye yazdık şimdi bunu gecenin 11 buçuğunda... Apo abinin çiziğinin yanına bir iz de Selçuk kardeşimizden kazındı... İnsana en çok koyan darbe, sevdiklerinden gelirmiş ya, kırdı kalbimizi Selçuk İnan dün gece. İki sene evvel kendisine bir çok teklif varken, paralı başkanlar evinin önünde sabahlarken, "Bazen para pul işleri bir kenarda kalır. Başka sevdalar vardır. Ben kendimi bildim bileli Galatasaraylıyım" deyip, babasının bakkal dükkanının kepenklerini kapatıp, serbest vuruş çalıştığı günlerde hayal ettiği formayı giymeyi seçiyordu. Şansına Fatih Terim'le birlikte iyi de bir kadro kuruluyor, kolej takımı havası yaratılıyor, Play-off uydurmacasına inat Galatasaray tarihinin en unutulmaz şampiyonluğunu kazanırken, Selçuk attığı goller, yaptığı asistler ve efendi kişiliği ile taraftarın sevgilisi oluyordu. Sonraki sene yine takım şampiyonluk turu atarken, Selçuk, yapılan çilek transferler sonrası medyanın gözünden düşse de bizim evladımız olarak gönlümüzde sapasağlam duruyordu. Her ne olduysa bu sene işler kötü gitti, Fatih Terim de gitti, takım da bozulurken, Selçuk da bozuldu... Alıştırmıştı ya bizi o doksandan örümcek ağlarını temizleyen serbest atışlara, "al da at" ara paslarına, tereyağından kıl çeker gibi yatarak rakipten top çalmalara, bunlar olmayınca da TT Arena'nın profili gittikçe değişen, "başarı varsa varız, maneviyat, ruh da neymiş" mottosundaki taraftarı homurtularını yükseltti, ıslıklar başladı. Dün gece de işler iyi giderken, artık yorgunluktan mı diyelim, maçın gerginliğinden mi diyelim, bizim Selçuk, "pireye kızdı yaktı yorganı". "Sakatlandım" dedi, "sahadan çıkacağım" dedi, "küstüm" dedi, yarı yolda bıraktı takım arkadaşlarını da, o formayı çıkarıp bir daha giymeyecekmişçesine Tugay'a verdi ya, o anda kalbimizi acıttı Selçuk kardeş... Ne hatırladı bilir misiniz bu gözler? 2001 senesinin mayısıydı ve Galatasaray şampiyonluğa giderken, İnter'le ön anlaşma yapan Okan ve Emre, İtalya'ya sakat gitmemek için takımı "satmışlar", daha ilk yarı bitmeden kırmızı kart görüp çıkan Okan'la, maç boyu sahada gezinen Emre de dün gece Selçuk'un çıkardığı gibi sırtından sıyırmışlardı o GS armalı sarı kırmızılı şerefli formayı. İkisini de affetmedi bu yürek, Okan'a tekrar sarı-kırmızılı forma giydirildi takımı yönetenlerce de, bir Trabzon maçında Soner'in darbesiyle ayağı kırıldığında hepimizi göz yaşı içinde bırakan o çocuk değildi artık gözümüzün, gönlümüzün gördüğü...
Dünden bugüne bir gün geçti, Selçuk'tan bir açıklama gelmedi, belki yarın, belki üç gün sonra bu yapmış olduğu davranışa bir açıklama getirecektir, pişman olacaktır şüphesiz, adrenalin yüksek olunca, duygu da artar, mantık arka planda kalır, hatasını anlayacaktır Selçuk. Taraftarız ya, "yenilsen de yensen de" diye bağırmayı da marifet sayarız, hesapsızca, şartsız, koşulsuz severiz renkleri, peşinden koşarız ya formanın, affedeceğiz Selçuk'u, yine çağıracağız tribüne, salladığı serbest vuruşa "Nasıl koydu Selçuk İnan" diye yumruğumuzu tırnaklarımızı avucumuza batırırcasına sıkıp, havalara zıplayacağız ama bütün bunları yaparken aldatılmış ama sevgisinin büyüklüğünden yavuklusunu affetmiş delikanlının içten içe hayıflanması gibi : "Ah be Selçuk, Prekazi'nin emaneti 8 numaralı formaı çıkarmayacaktın sırtından" diye de iç çekeceğiz...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Çok doğru ve etkıleyeci bir yazı ıcımı okumussunuz.
Çok doğru bir yazı tebrikler.
ne kadar kötü tezahürat yapılsada fenerbahçe maçı sırasında bu formayi böyle cikarmamaliydi. kaptan terk etmez gemisini her dalgada.. dümende herkes duramaz. kaptan dümeni böyle terk etmezsin inşallah birdaha. seni öyle görmek çok üzdü hepimizi.
Çok duygulandım Selçuk bunu yapmamalıydı ama şu da gerçek ki Emre ve Selçukumuzun yaptığı davranışlar aynı kefeye koyulmamalı bence Selçuk yine bizim selçukumuz o Emre değil
Yorum Gönder