26 Nisan 2015 Pazar
Steaua Bükreş Arması
Steaua Bükreş'in uzun zamandır kullandığı arma üzerinde "hak tartışmaları"nın ardından, kulüp kendine yeni arma ve isim arama çalışmalarını sonlandırdı ve Romanya Liga 1'de yepyeni bir Steaua Bükreş olarak mücadelesine devam ediyor. S.C. Fotbal Club Steaua Bucuresti diye ismini Federasyona tescil ettiren kırmızı mavililer, yeni armalı formalarıyla da şampiyonluk yolunda son sürat ilerliyorlar...
Biz Ekmeği, Emeği Yerde Bırakmayız
Taraftarların mottoları, manifestoları, sloganları vardır da keşke bu "iddalı" sözler sadece pankartlarda, atkılarda, web sitelerinde kalmayıp hayatta da uyarlanabilse diyesim çok olmuştur. Ama her geçen gün "sanal" dünya taraftarlığımızı da elimizden alırken, ara sıra duyduğumuz haberler bir oksijen misali ciğerlerimize işliyor, "taraftarlık hala ölmedi" diyebiliyoruz. Cuma akşamı oynanacak olan Adana Demirspor-Gaziantep Belediyespor maçı öncesinde stad etrafında nohut satan bir satıcının termosu yere düşüp nohutlar etrafa saçılınca, Demirspor taraftarı "Biz emekçiyiz, emeğin yerde heba olmasına gönlümüz razı gelmez" diyerek yerdeki nohutlardan satın alarak evine ekmek götüren satıcıya destekte bulunmuşlar. Futbolun sadece futbol olmadığını bilenlere de bizden selam olsun...
25 Nisan 2015 Cumartesi
Bu Taraftar Seninle Gurur Duyuyor
Sevmediğim klişelerden biridir, hiç de eşlik etmem tribünde bağıran taraftara da, bu akşam Eskişehir'de Eskişehirspor-Fenerbahçe maçı öncesi ev sahibi takımın taraftarları Alper Potuk'u tribüne çağırıp "Bu taraftar seninle gurur duyuyor" diye tempo tutunca, garibime gidip twitterda "Alper Fenerde oynuyor diye Eses taraftari onunla gurur duyuyorsa, Eskişehir'in Fener'den daha küçük olduğunu coktan kabul etmişler demek." diye bir ileti paylaşmıştım. Bu "gereksiz" gurur duyma ile ilgili bir yazı yazmayı planlarken blogda Eskişehir'de ikamet eden Mesut dostum da kafamdaki düşüncelere bire bir bir yazı paylaşınca facebook sayfasında, onun duygularını paylaşmak istedim:
"Tamam Alper Potuk şehrin sevilen ismi...
Peki neden "Bu taraftar seninle gurur duyuyor" diye tribünlere çağrılır...
Çok sevildiği için mi ?
Sezer gibi şike parasına gitmediği için mi?
Veysel veya Tarık gibi GS de oynamadığı için mi?
26 numaralı formayı giydiği için mi?
Eskişehirspor' a hiçbir şey kazandırmadan gitmesi mi?
(Bonservisi şu kadardı alındı diyenlere tek bir cevabım; o para Eskişehirspor kasasına hiç girmedi, dönemin yöneticilerine sorabilirsiniz)
Son sorum ise; En büyük EsEs diyenler fb de oynayan bir oyuncuyla neden gurur duyar ?
Yani sadece FB de oynadığı için mi gurur duyuluyor ?
Haaa pardon doğru FB Eskişehirden daha büyük orada oynamak gurur duyulacak birşey çünkü !!!"
23 Nisan 2015 Perşembe
Trabzonspor:2-1:Galatasaray
Ligin son haftaları yaklaşırken, şampiyonluk hedefinin ve heyecanın da hala varlığını koruyorsa, tek amaç vardır: Galip gelmek ve puan toplamına bir üç puanı daha eklemek... Ama Galatasaray, pazar gecesi Trabzon'da mağlup oldu ve haftayı puansız kapadı. Hele ki rakipleri Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin galip geldiği bir hafta sonunda böyle bir mağlubiyet oldukça ağır oldu... Geriye 7 maç kalırken, rakiplerin mutlaka tökezleyeceğine inanıyorum da Hamza Hamzaoğlu'nun takımının artık puan kaybetme kredisi sona erdi...
Fenerbahçe futbol takımına Riza dönüşü yapılan silahlı saldırı sonrası liglere verilen bir haftalık aranın Galatasaraylı topçulara hiç de yaramadığını Trabzon'da izlemiş olduk. Özellikle ilk devre, hangi yönden estiği belli olmayan rüzgarın da etkisiyle, Galatasaray sahada hiç bir varlık gösteremedi. Trabzon takımı da öyle Muslera'yı pek zorlamadı da sahanın etkisizlerinden Selçuk'un kaptırdığı bir topla çıkılan kontra atakta "şansın" da yardımıyla ev sahibi Özer'le öne geçiverdi. yenilen gol de Galatasaray'ı "kış uykusundan" uyandırmadı ama Hamit'in sakatlanıp Emre Çolak'ın oyuna girmesi sarı-kırmızılılar adına kırılma noktalarından biriydi. 33. dakikadan sonra Galatasaray gol için daha çok rakip kaleye gitmeye çalıştı, özellikle Emre ile cesurca dikine gittiler ve ev sahibi kapanmak durumunda kaldı. Oyunun Trabzonspor yarı sahasına yıkılması Galatasaray adına pozisyon getirmese de, devre biterken Emre'nin uzun mesafeli şutu direkten dönerken, Burak kariyerinin en rahat pozisyonlarından birinde topu boş kaleye yuvarlayamıyordu... Soyunma odasına beraberlikle gidilmesi "işten bile değildi"...
İçerde ne konuşuldu bilinmez de ikinci devreye bambaşka bir Galatasaray sahaya çıktı. Dalmış oldukları derin uykudan uyanmışlar, şampiyonluğun ellerinden kaçmakta olduğunu kavramış futbolcular önce beraberlik, sonra da galibiyet için Hakan kalesine geliyordu da, bu anlarda ya file bekçisi başarılı oluyor, ya da topun canı filelerle kucaklaşmak istemiyordu. Şampiyonlar Liginde Beşiktaş formasıyla Liverpool'dan 8 gol yedikten sonra kariyer grafiği dibe doğru hareketlenen Hakan Arıkan, hangi takımda oynadıysa oynasın Galatasaray'a karşı başarılı maçlar çıkartmıştı, pazar gecesi olduğu gibi. Galatasaray'a karşı ayrı bir motivasyonu var demek... Galatasaray yine de bu olumsuz faktörlere rağmen beraberliği Emre Çolak'ın "şık" vuruşuyla bulurken, galibiyeti de arzuladı ama son dakikalarda "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldu" ve bu sezon Galatasaray maçlarını boş geçmeyen Medjani ile ev sahibi 2-1lik bir galibiyetin sahibi oldu.
Hakan Balta:
Beğeneni vardır, hayran olanı vardır, hatta koskocaman Türkiye'deki stoperler arasından en iyisi diye görülerek Fatih Terim tarafından milli takımda da stoper pozisyonunda oynatılıyor Hakan Balta ama ben onu stoperde hiç yeterli bulmuyorum. Takımın her maç kalesinde gol görmesini durdurmak için Hamza Hamzaoğlu defansta arayışlarda ve Trabzon'da Chedjou'nun partneri olarak Hakan görevlendirilmiş ama pek çok maçta olduğu gibi Balta yine hatalarla dolu bir maç çıkardı. İlk golde ağır kaldı, ofsaytı bozdu, ikinci golde Yatabare'ye eskortluk yaptı, iki gol iki hata, daha ne olsun... İyi niyetli, etliye sütlüye bulaşmayan, topunu oynamaya çalışan bir topçu Hakan ama bunlar bu seviyede Galatasaray'da oynamak için yeterli olmuyor...
Telles:
Hakan'ın stoperliği neyse Telles'in de sol bekliği o. Brezilya'dan "milli takıma seçilecek genç yetenek" diye allandırılıp pullandırılarak geldi Telles ama o günden bugüne kadar mevkisinde bir gelişme gösteremedi. En büyük eksiği de fiziksel olarak rakip hücum adamları karşısında "çelimsiz" kalması. Bazen bir omuz darbesiyle, bazen ufak bir dokunuşla yerde kalabiliyor Brezilyalı da yediği "fake"ler, belinin kırıldığı çalımları hiç yazmayalım daha iyi. Hamza Hamzaoğlu'nun beğendiğim yanlarından biri olan oyunculardan değişik mevkilerde yararlanma işi Telles'i sol açığa kaydırıp, daha verimli olmasını sağlamışken, sol beke de Olcan başarıyla monte edilmişti. Keşke Trabzon'da Olcan sol bek başlayıp, Telles kulübede kalsaydı...
Emre Çolak:
Maçı çevirmeyi en fazla isteyen oyunculardan biriydi Emre, hatta Trabzon'da değil de Ali Sami Yen'de oynarmış gibi cesurca oynayan yegane oyuncuydu Galatasaray'da lakin bu çabası ve arzusunun neticesini alamadı. Hep büyükler örnek olmayacak ya ufaklara, Emre Çolak da abilerine örnekti Trabzon'da... Böyle cesurca dikine oynamaya devam et Emre...
Trabzonspor taraftarı:
Futbolcu profesyoneldir ama taraftar amatördür. Futbolcu sahadaki her maçı kazanmak ister,maç sonu prim vardır, transfer vardır, bu sezon A takımında oynarken, ertesi sezon B takımına transfer olur.Oysa taraftar için durum hiç öyle değildir, onun yeri hep aynı tribündür, sevdası hep aynı renkleredir. Bu sevgisini yaşarken de "kardeş" takımları ve "hasımları" vardır... Galatasaray taraftarı olarak Fenerbahçe'nin Bursaspor ile şampiyonluk mücadelesi yaşadığı sezonda Galatasaray-Bursaspor maçında sahadaki ev sahibi topçular her ne kadar mücadele ettiyse galibiyet için Sami Yen'deki taraftar tam tersi kendi takımlarının mağlup olmasını istedi. 2010-2011 sezonunda yine İstanbul'daki Galatasaray-Trabzonspor maçında tribünlerin gönlü Trabzonlularla birlikteydi, onların Fenerbahçe ile girdikleri yarışta yara almasını istememişti sarı-kırmızılı taraftarlar. Şike sürecinde Trabzonspor'un şampiyonluk kupasını alması için en fazla kamuoyu yaratan yine Galatasaray taraftarıydı. O sezondan bu sezona kadar İstanbul'daki her Galatasaray-Trabzonspor maçında iki takım futbolcuları el ele tribüne çağrılır, "2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor" pankartları açılır...
Peki, Trabzonlular ne diye Galatasaray'a küfretti maç boyu... Empati yapıyorum, takımlarından ayrılmış ve "satışa geldiklerini" düşündüklerinden olsa gerek Burak ve Selçuk'a küfrediyorlar da Galatasaray'a bu öfke ve kin neden? Takımlarının kazanmasına sevinilir de bu sevinci sabaha kadar uyumayıp, şehirde tur atmaya kadar götüren neden nedir? Galatasaray puan kaybedip, Fener sene sonu 1 puan farkla şampiyon olursa, Trabzonspor taraftarı da sarı lacivert kafilenin sevincine ortak olacak mı? Olacak herhalde... Olsun da, onların bileceği işler bunlar ama pazar gecesinden bugüne bakıyorum, etrafımdaki Galatasaraylılardan hep aynı cümle: "Bundan sonra Trabzonspor benim için bitti."
Tekrar edelim, sahadaki mücadeleye hiçbir lafımız olmaz, futbolcu çıkacak kazanacak, "maç verelim" demeyecek, herkes hakkıyla kazanacak ya da kaybedecek ama taraftarın maç seçme lüksü vardır. "Ben olamıyorsam, düşmanım da olmasın" deme özgürlüğü vardır... Galatasaray bu sezon yarıştan kopar ve son 1 hafta kala matematiksel şampiyonluk ümidi kalmaz ise, Galatasaray-Beşiktaş maçında "Varsın Beşiktaş kazansın" derim...
Stat: Hüseyin Avni Aker
Hakemler: Ali Palabıyık, Mehmet Cem Satman, Kemal Yılmaz
Trabzonspor: Hakan Arıkan, Salih Dursun (Dk. 75 Aykut Demir), Bosingwa, Uğur Demirok, Mustafa Akbaş, Medjani, Özer Hurmacı (Dk. 70 Yusuf Erdoğan), Mehmet Ekici, Erkan Zengin, Deniz Yılmaz, Cardozo (Dk. 84 Yatabare)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta, Telles, Hamit Altıntop (Dk. 33 Emre Çolak), Selçuk İnan, Sneijder, Yasin Öztekin (Dk. 46 Olcan Adın), Umut Bulut, Burak Yılmaz (Dk. 66 Pandev)
Goller: Dk. 20 Özer Hurmacı, Dk. 85 Medjani (Trabzonspor), Dk. 67 Emre Çolak (Galatasaray)
Kırmızı kart: Dk. 90+5 Özer Hurmacı (yedek kulübesinde) (Trabzonspor)
Sarı kartlar: Dk. 21 Uğur Demirok, Dk. 42 Mustafa Akbaş, Dk. 72 Salih Dursun, Dk. 78 Erkan Zengin, Dk. 90+5 Hakan Arıkan ve Mehmet Ekici (Trabzonspor), Dk. 39 Umut Bulut, Dk. 68 Burak Yılmaz (yedek kulübesinde), Dk. 90+1 Sneijder, Dk. 90+2 Chedjou, Dk. 90+5 Muslera, Hakan Balta ve Sabri Sarıoğlu (Galatasaray)
Hıncal Uluç'tan Bombalar
Pazartesi gecesi oynanan Fenerbahçe-Bursaspor maçında yaşanılan tartışmalı pozisyonların, ki Bursaspor'un Belluschi ile attığı golün tartışılacak yanı yok, Lig TV'nin Maraton programı yorumcuları tarafından "es" geçilmesine Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, açmış ağzını yummuş gözünü, bombalamış ta bombalamış...
Son zamanlarda böyle "soba odunuyla adam döven" bir yazı okumadım...
Buyurun:
Utanmanın Bittiği Nokta
Tümer Metin'i bir kenara bırakıyorum. Helva dövücünün hık deyicisi olmaya soyunmuş. Parasını alıyor, keyfine bakıyor. Sorun onda değil.. "Sorun bir penaltı kuralını dahi bilmekten aciz birini oraya koyup, pozisyon analizi yaptıranda" diyeceğim ama, onu oraya koyanın amacı o zaten.. Maçı beraber izliyorlar. Patron izlerken fikrini söyleyip, Tümer'e işareti veriyor. Yahu Tümer kardeşim penaltı kuralı 18 içindeki on kusurlu hareketi sıralar. Sadece o kadar. Topun, ya da futbolcuların pozisyonları asla önemli değildir. "Şu pozisyona bakın.. Belluschi'nin topa dokunmasına imkan var mı" sorusu ne cehalettir?. Ama ne Şansal, ne de Mustafa, rezaleti yüzüne vurmuyorlar. Çünkü onların işine gelen de o.. "Hasan Ali'nin topa yönelmek için bir şeye tutunması lazım. Onun için tutuyor, Belluschi'yi" diye saçmayı zıvanadan çıkarıyor, Tümer. "Penaltı"yı itiraf ediyor aslında.. Demek Belluschi'yi, kendisine bir avantaj sağlamak için tutmuş. Yani kasıtlı.. O zaman.. "O zaman 'Devam' diyor" Tümer.. Mustafa da, Şansal da sessizlik içindeler.. Mustafa Denizli, bu ülkenin en yürekli futbol adamı olarak ün yapmış.. Hücum Futbolunu, cesareti, risk almayı, sadece futbol değil, hayat dersi olarak öğretmiş adam, Maraton'da kuklaya dönmüş.. Aziz Yıldırım'ın kuklası.. "Ya Erman gibi onu da kovdurursa.." Bir de.. İhtiyaç olduğu zaman Beşiktaş da, Galatasaray da yüzüne bakmadı. Hocalık yapacaksa, tek umut Fener.. O zaman da Aziz Beyi kızdırmamak lazım. Önder Özen sendromu.. Kafasında hocalık olan biri yorumculuk yaparsa, böyle yapıyor işte.. "Fener kapısı açık kalmalı.. O zaman Aziz Beyi kızdırmak yok.." O "Yürekli" adam Mustafa Denizli'nin düştüğü acıklı hallere baktım ve eski dostuma fena halde üzüldüm. Değer mi Mustafa?. Üç kuruş için değer mi?. O "Denizli" adına bir ömür verdin sen.. Üç kuruş için kirletilir mi?. Volkan ve Belluschi'ye yapılan iki net penaltı var. Volkan üstten itilirken, alttan çelmeleniyor. Belluschi üstten çekilirken alttan çelmeleniyor. Yani 10 kusurlu hareketten biri yukardan, biri aşağıdan ayni anda.. İki penaltı da katmerli.. Mustafa Denizli, zavallı bir halde mırıldanıyor.. "Ben burda kararsızım. Hakem 'Devam' dese itirazım olmaz.. Başka bir karar alsa da.." "Başka bir karar" ne Mustafa?. Başka karar ne?. "Penaltı" lafını telaffuzdan bile korkuyorsun. Hakem hatası Galatasaray lehine olunca, 40 yıl önceki maçtan görüntü hazırlatıp "Ekranda yan yana oynatın" komutu veren sen değil misin?. İstesene maçan sıkıyorsa, Emre'ye "Elim sende" yaptığı için verilen ve Fener'e 3 puan getiren penaltı kararını.. Oynattırsana bunlarla yan yana.. Sıkmaz değil mi?. Muslera ve Hakan'a olay yerine koştukları için sarı kart çıkardı hakem.. "Peki Fener Kalecisi Volkan, Emre olayında, hem de kışkırtıcı olarak koşup geldiği halde kart çıkmadı. Gösterin o pozisyonu" demeye de yüreğin yetmedi. Lafı geveledin, korkundan. "Fener maçı" bile diyemedin. Ya Aziz Bey "Atın bu adamı" derse LigTV'ye?. Hele "Kahraman" Şansal.. "Kaleci kalesini terketti ise sarı karttır. Lamı cimi yok. Başka hakemlerin kararı bizi ilgilendirmez" derken, "Başka Hakem"in, Volkan'ı, Fener'i koruyan hakem olduğunu cin gibi biliyordu. Ayni Şansal, Volkan pozisyonunu yorumlarken, o rezil maçın ardından bu kuralı niye unuttu, yuttu acaba?. Çünkü, Maraton'un asli görevi, misyonu, hakemlere "Fener lehine hata yapmakta özgürsünüz. Sizi koruruz. Ama ister Fener, ister başka maçta Fener'in aleyhine olacak, dördüncü yıldızı engelleyecek hata yaparsanız sizi bitiririz" mesajını vermek. Beyinlerine yerleştirmek. Mustafa, hiç yüzü kızarmadan "Maçı Bursa Fener'e ikram etti" dedi. "Hakem Göçek hediye etti" diyemedi. Maraton'un piyerosuna inanmayın. O 11 santim ofsaytı istediğin gibi çıkarabilirsin. Niye, piyeronun hazırlanması on saat sürdü.. 11 santim farkı bulana dek denendi de ondan. İki net penaltı verilmedi, Caner'e, Bruno Alves'e ve Bekir'e çıkması gereken kırmızı kartlar çıkarılmadı. Bunlar, "Utanmanın Bittiği Nokta" dediğim Maraton'da tartışılmadı bile. "Hakem, hakem olsa, Fener maçı 8 kişi bitirirdi" denmedi. Ey Şansal kardeşim.. Sana soruyorum.. Maçan sıkıyor mu?. Gelecek Maraton'da "Hıncal Uluç sormuş, işte cevaplıyorum" diyebilir misin, görüntüleri de kullanıp.. "Galatasaraylı bazı yazarlar" deme.. "Hıncal Uluç" de, çekinmeden de, göreyim yüreğini.. İlk yarının bitmesine saniyeler var. Bir duran top atışı için Fener stoperleri Bursa alanına doluşmuş. Bursa kalecisi topu kapıyor. Fener savunması yerini almadan ve devre bitmeden topu hızla oyuna sokmak istiyor eliyle.. Bekir, Bursa 18'i içindeki Bekir felaketi seziyor ve Bursa kalecisinin topu çıkarmasına engel olmak için kasti faul yapıyor, onu tutuyor.. Tüm görüntüler elinde Şansal?. Sıkıysa yayınla ve cevap ver?. "Bir kalecinin topu hızlı oyuna sokmasını önlemek için, ona kasıtlı faul yapmak, sarı kart değilse nedir" söyle Şansal.. Söyle.. Yüreğin yetiyorsa söyle.. Galatasaray'ın kazandığı bir maçta taş atışı kadar önemsiz bir pozisyonu kırk kez gösterip "İşte maçın kırılma anı" diyen sen değil misin?. Bekir"in atılması anı, maçın değil, Maraton'un kırılma anı Şansal.. Sayende.. Yayında adı bile anılmadı bu pozisyonun.. Çünkü birlikte maç izlediğin emir kulları tembihlendiler, konuyu açmamaya.. Maraton'un planını, üçünüz beraber maç izlerken çiziyorsun çünkü, işine geldiği gibi.. Sarı kart "İkinci Sarı" olacaktı Şansal.. Fener ikinci yarıya 10 kişi çıkacaktı. Biliyorsun değil mi?. Onun için sakladın pozisyonu, onun için konuşturmadın değil mi?. İki penaltı verilmiyor. Üç Fenerli atılmıyor. Bal gibi gol, ofsayt diye toz ediliyor.. Ayni durumda maçı Fener 1-0 kaybetseydi, Hüseyin Göçek şimdi nerdeydi Şansal?. Kırk katıra mı bağlamıştınız onu, kırk satırla mı doğramıştınız?. Fener şampiyon olacak Şansal.. Hamza ve Biliç'in hataları yetmiyor, şampiyonluğa.. Garantiye almak, hakemleri bağlamak gerek. Onu da Şansal, Mustafa, Tümer üçlüsü, sezon başından beri hem de nasıl bilinçli yapıyorsunuz. Helal olsun!.. Dördüncü yıldızı size vermeleri gerek. Hedefi Fener'i şampiyon yapmak olan Maratoncuların, hakemleri nasıl terbiye ettikleri unutulursa, vefasızlık olur. Aziz Yıldırım en büyük şampiyonluk primini bu üçlüye vermeli. Yetmez. Mustafa Denizli'yi seneye Fener'e Futbol Direktörü yapmalı.. Hak etti çünkü..
20 Nisan 2015 Pazartesi
Çatalcaspor:0-1:Zonguldak Kömürspor
Çatalcaspor üçüncü lige çıkınca, deplasman hariç iç saha maçlarını blog sayfalarında yazma kararı almıştım, daha kolay olacaktı yazmak, takımlar ve oyuncular hakkında bilgi kaynakları daha "bolca"ydı ve Süper Lig tadında yazılar yazmayı umuyordum, ama takımın sahası onarıma girip, Çatalcaspor ilçede maça çıkmayınca bizim planlar da suya düştü. 3. Ligin ilk devresi boyunca onarıma giren Çatalca Ziya Altınoğlu Stadı ligin ikinci yarısına yetişti ve sarı-kırmızılılar iç sahada oynamaya başladılar maçları, bizler de Çatalca'da ilk defa bilete para ödeyerek maç izlemeye başladık. İstanbulspor, Niğde Belediyespor, Şekerspor, Çorum Belediyespor derken Zonguldakspor maçını yazmak nasip oldu. Zonguldak'la başladık ve bu sezon yazma işini iki hafta sonra Kırıkhanspor maçıyla noktalayacağız. Bizim çocuklar da acemisi oldukları ligde "zayıf bir karne" aldılar sezonun sonu yaklaşırken, ben de izlediğim maçları blog satırlarına aktarmak konusunda sınıfta kaldım. Kusura bakmayın...
Gelelim maça... BAL liginde aynı grupta yer almak dışında daha önce tarihlerinde yan yana gelmemiş Çatalcaspor ile Zonguldakspor arasında nasıl bir husumet yaşanmış olmalı ki, bir hafta boyunca Çatalca sokakları maça davet posterleriyle doluydu. Hatta maça gelenlere bayrak dağıtılacağı müjdeleniyordu ki, maksat stadı doldurmaktı. Oysa Çatalcaspor, puan durumuna bakıldığında "ununu elemiş, eleğini duvara asmıştı", Ne düşme, ne de çıkma derdi vardı. Bizim takımın tersine Zonguldak bir üst lige çıkmak için ölüm kalım maçlarına çıkıyor, Tuzla ve Darıca Gençlerbirliği puan kaybetsin diye bekliyordu. Taraftarı da deplasman tribününü tıka basa doldurmuş, pankartlar telleri kaplamıştı. Geçen sene Çatalca'daki maça gidemediğim için ne olup bittiğini bilemiyorum da, maç öncesi Çatalcalı yöneticiler ve bir taraftarın Zonguldak Kömürspor yöneticisinin önderliğinde Zonguldaklılarla atkı değişimine gitmesi, sert bir şekilde reddediliyordu deplasmancılar tarafından... Ayağına kadar gidip, reddedilmek tribün jargonunda "fena aşağılama" da, dedik ya yöneticisi de topçusu da "acemi" bu ligde, çok üstünde durulmadı bu "aşağılama" hareketinin.
Bu görüntülere bakar, Zonguldak taraftarının atkı gösterisini seyrederken, takımlar sahaya çıkıyor ve başlarındaki sarışın hakemi görünce, derin bir "Eyvah" çekiyorduk. Ümit Özat değilim, "Kadınlar futboldan ne anlar" demem, tersine erkeklere tur bindirecek seviyede futbol bilen bir sürü kız tanırım ama maçın altında ezilmeyen bir kadın orta hakem görmedim. Haklı da çıktık endişelerimizde, ilk on dakikada idare etti maçı da dakikalar ilerleyip, sertlikler kızışınca, kakarlar da sapmaya başladı. Hele ki, Zonguldakspor'un attığı golde serbest vuruşu tekrarlatması tepkileri üzerine çekerken, Çatalcalı Erhan'ı doğrudan kırmızıyla oyundan ihraç etmesine tribünde anlam veren olmadı. O andan sonra maç daha da kızıştı, üzerine oynamaya başladı Çatalcalı topçular da, kadın hakem tesir altında kalım "eyyam" yapmamak adına, ipleri iyice kaçırdı elinden, faulleri çalmadı, çaldıkları faul değildi, tereddüt etti, geç kaldı, kısaca olmadı, yakışmadı maça... Kulübeden pek çıkmayan, hakeme itiraz nedir bilmeyen Kadir Akbulut bile bir pozisyonda sahaya girecek hale geldiyse, varın durumun vahimiyetini düşünün...
Puan durumundaki sıralarından farklı başladı takımlar maça, Galibiyeti isteyen, daha arzulu gözüken Çatalca, belki de koca sezon boyunca bulamadığı kadar rahat iki net pozisyonu değerlendiremedi Muhammet Yılmaz'la. "Atamayan atarlar" diye futbolun yazılı olmayan kuralı yine baş gösteriyor ve "madenciler" Hüseyin Yılmaz'ın barajı delip geçen serbest vuruş gölüyle öne geçiyordu. İkinci devre artık alıştığımız tipik Çatalca "baskını" ile başlıyor, 10 kişi olmasına aldırmadan beraberlik için saldırırken "Çatalcalı Aslanlar", Zonguldaklılar kontralarla Sercan'ın kalesine geliyor, rahatça farkı açacak pozisyonları çömertçe harcarken, son dakikalarda ıkına sıkına maçı 3 puanla bitiriyorlardı.
Artık ligin son haftaları oynanırken, gelecek senenin takımını yapmaya odaklanmalı Kadir hoca ve devre arasında transfer ettiği 1.Amatör Ligin 40 küsür golle gol kralı olan Burhan Türk'e daha fazla şans vermeli, hatta Erhan'ın yokluğunda ilk onbir başlatmalı. Zira, 10 dakika kala oyuna giren Burhan, kısıtlı zamanda yaptıklarıyla, az kalsın beraberliği getirecek o kafa vuruşuyla formayı çoktan hak etmiştir.
Gelelim maça... BAL liginde aynı grupta yer almak dışında daha önce tarihlerinde yan yana gelmemiş Çatalcaspor ile Zonguldakspor arasında nasıl bir husumet yaşanmış olmalı ki, bir hafta boyunca Çatalca sokakları maça davet posterleriyle doluydu. Hatta maça gelenlere bayrak dağıtılacağı müjdeleniyordu ki, maksat stadı doldurmaktı. Oysa Çatalcaspor, puan durumuna bakıldığında "ununu elemiş, eleğini duvara asmıştı", Ne düşme, ne de çıkma derdi vardı. Bizim takımın tersine Zonguldak bir üst lige çıkmak için ölüm kalım maçlarına çıkıyor, Tuzla ve Darıca Gençlerbirliği puan kaybetsin diye bekliyordu. Taraftarı da deplasman tribününü tıka basa doldurmuş, pankartlar telleri kaplamıştı. Geçen sene Çatalca'daki maça gidemediğim için ne olup bittiğini bilemiyorum da, maç öncesi Çatalcalı yöneticiler ve bir taraftarın Zonguldak Kömürspor yöneticisinin önderliğinde Zonguldaklılarla atkı değişimine gitmesi, sert bir şekilde reddediliyordu deplasmancılar tarafından... Ayağına kadar gidip, reddedilmek tribün jargonunda "fena aşağılama" da, dedik ya yöneticisi de topçusu da "acemi" bu ligde, çok üstünde durulmadı bu "aşağılama" hareketinin.
Bu görüntülere bakar, Zonguldak taraftarının atkı gösterisini seyrederken, takımlar sahaya çıkıyor ve başlarındaki sarışın hakemi görünce, derin bir "Eyvah" çekiyorduk. Ümit Özat değilim, "Kadınlar futboldan ne anlar" demem, tersine erkeklere tur bindirecek seviyede futbol bilen bir sürü kız tanırım ama maçın altında ezilmeyen bir kadın orta hakem görmedim. Haklı da çıktık endişelerimizde, ilk on dakikada idare etti maçı da dakikalar ilerleyip, sertlikler kızışınca, kakarlar da sapmaya başladı. Hele ki, Zonguldakspor'un attığı golde serbest vuruşu tekrarlatması tepkileri üzerine çekerken, Çatalcalı Erhan'ı doğrudan kırmızıyla oyundan ihraç etmesine tribünde anlam veren olmadı. O andan sonra maç daha da kızıştı, üzerine oynamaya başladı Çatalcalı topçular da, kadın hakem tesir altında kalım "eyyam" yapmamak adına, ipleri iyice kaçırdı elinden, faulleri çalmadı, çaldıkları faul değildi, tereddüt etti, geç kaldı, kısaca olmadı, yakışmadı maça... Kulübeden pek çıkmayan, hakeme itiraz nedir bilmeyen Kadir Akbulut bile bir pozisyonda sahaya girecek hale geldiyse, varın durumun vahimiyetini düşünün...
Puan durumundaki sıralarından farklı başladı takımlar maça, Galibiyeti isteyen, daha arzulu gözüken Çatalca, belki de koca sezon boyunca bulamadığı kadar rahat iki net pozisyonu değerlendiremedi Muhammet Yılmaz'la. "Atamayan atarlar" diye futbolun yazılı olmayan kuralı yine baş gösteriyor ve "madenciler" Hüseyin Yılmaz'ın barajı delip geçen serbest vuruş gölüyle öne geçiyordu. İkinci devre artık alıştığımız tipik Çatalca "baskını" ile başlıyor, 10 kişi olmasına aldırmadan beraberlik için saldırırken "Çatalcalı Aslanlar", Zonguldaklılar kontralarla Sercan'ın kalesine geliyor, rahatça farkı açacak pozisyonları çömertçe harcarken, son dakikalarda ıkına sıkına maçı 3 puanla bitiriyorlardı.
Artık ligin son haftaları oynanırken, gelecek senenin takımını yapmaya odaklanmalı Kadir hoca ve devre arasında transfer ettiği 1.Amatör Ligin 40 küsür golle gol kralı olan Burhan Türk'e daha fazla şans vermeli, hatta Erhan'ın yokluğunda ilk onbir başlatmalı. Zira, 10 dakika kala oyuna giren Burhan, kısıtlı zamanda yaptıklarıyla, az kalsın beraberliği getirecek o kafa vuruşuyla formayı çoktan hak etmiştir.
19 Nisan 2015 Pazar
Biraz Samimiyet Lütfen
Galatasaray, Kasımpaşa'yı berbat oynadığı ve 2-0 yenik kapadığı ilk devrenin ardından kendini biraz sıkıp maçı ciddiye alarak 3-2 yenmesinin ardından, NTVSpor'un Fenerbahçeli yorumcusu Rıdvan Dilmen'in Galatasaray'ın puan kaybetmenin kıyısından dönme hayal kırıklığı ve öfkesiyle "Veysel Sarı, Galatasaray'da oynarken Galatasaray'a bu kadar katkı sağlamamıştı.." cümlesini futbol severler anımsayacaktır. Bu yersiz suçlama, havada kalmamış, sosyal medyada "Veysel Galatasaray'a maç sattı" linçine dönüşmüş, Kasımpaşalı futbolcu twitter hesabından açıklama yapmak durumunda kalmış, Kasımpaşa kulübü resmi bildiri yayınlayarak oyuncusuna sahip çıkmıştı.
Ve gelelim bu geceye... Trabzonspor, şampiyonluk hedefindeki Galatasaray'ı İstanbul'a puansız yollarken, maç sonu bonservisi Galatasaray'da olan Salih Dursun, üzerindeki stresi dışa vuran şu açıklamayı yapıyordu: "Maça çıkmadan önce en çok korktuğum şey, bu maçta hata yapmaktı. Çok korktum hata yapmaktan. Ekmeğimi buradan kazanıyorum."
Bize bu yazıyı yazdıran ise, NTVSpor'un Fenerbahçeli yorumcusu Rıdvan Dilmen'in ironik açıklaması: "Salih Dursun hata yapmayı şaibeye yol açabilecek diye düşünüyor. Bu nasıl bir şey ya. Bu çocuklar ekmek yiyor"...
Galatasaray puan kaybettiğinde "hoşgörü" timsali kesilenler, nedense Galatasaray kazandığında yüzleri sinirden kızarmış bir halde "saldıracak" ve "suçlayacak" birilerini arıyorlar... Veysel'in linç kampanyasının startını verenlerin, Salih Dursun'a "acımaları" hiç de samimi değil...
Manisaspor:1-1:Galatasaray
"Sezonu kapatmak neymiş... İki-üç ay sahalardan uzak kalmak neymiş... Bizim bildiğimiz Melo, bir ay sonra Nisan başındaki Kasımpaşa maçında formasını giyer... Hadi Pitbull, yanıltma bizi..." demiştik Melo'nun ameliyat haberini yazarken bloga. Nisan başını kaçırdı da ay ortasındaki Manisaspor kupa rövanşında sahada tekrar formasını terletti Melo, yanıltmadı da bizi... Brezilyalı topçu hakkında bilen de bilmeyen de, özellikle saha içindeki "kazanma" hırsından dolayı "kara çalan" haberler yapıyor da, Melo'nun profesyonelliği, işine karşı saygısı tüm genç futbolcu adaylarına örnek gösterilebilecek seviyede. O kadar topçu gördük ki, ufacık sakatlıktan sezon ve sezonları kapatan, belinden ameliyat olup doktorların 5-6 ay tedavi süreci biçtiği Melo, iki ay sonra sahalarda... Mucize mi? Hayır! Kendine bakmak ve sahada olmayı çok istemek...
İlk maçın 4-0 Galatasaray galibiyetiyle bitmesinin ardından formaliteden öteye geçmeyen rövanşta Melo'yu tekrar aramızda görmek güzeldi de, kupa maçlarında şans bulup, "Bu nasıl kaleci" dedirtip hayal kırıklığı yaratan Sinan'ı kurtarışları da gözümüzün pasını silmişken, Hakan'dan yediği komik golle yine "görevini" yapmış oldu Sinan Bolat. Peki Yekta? Attığı golden daha kolayını bir defans oyuncusu gibi nasıl dışarı attı. Dedik ya "formalite" maçıydı, konsantrasyon yoktu, kafalar Manisa'da değildi, umarız o kafalar Trabzon'dadır, onu da yarın gece göreceğiz...
Stat: Manisa 19 Mayıs
Hakemler: Alper Ulusoy, İsmail Şencan, İbrahim Bozbey
Manisaspor: Umut Kaya, Gafurov, Erdi Öner, Ümit Yasin Arslan (Dk. 58 Ali Fırat Okur), Mikic, Gökhan Sazdağı (Dk. 67 Dimitrov), Hakan Turan, Hakan Barış, İsmail Köse, Oğuzhan Kayar, Şaban Genişyürek (Dk. 83 Yusuf Akyel)
Galatasaray: Sinan Bolat, Tarık Çamdal (Dk. 82 Kaan Baysal), Koray Günter, Semih Kaya, Olcan Adın, Dzemaili, Melo (Dk. 62 Sabri Sarıoğlu), Yekta Kurtuluş, Aydın Yılmaz (Dk. 46 Sinan Gümüş), Emre Çolak, Pandev
Goller: Dk. 76 Hakan Turan (Manisaspor), Dk. 1 Yekta Kurtuluş (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 34 Hakan Barış, Dk. 77 Ali Fırat Okur (Manisaspor), Dk. 51 Sinan Gümüş (Galatasaray)
17 Nisan 2015 Cuma
Çarşaf Mı Battaniye Mi?
Olacak O Kadar'ın o meşhur sözü aklıma aklıma geldi yukardaki fotoyu görünce, hani Oya Başar, Levent Kırca'ya "Ne Godun La Gafana?" diye soruyordu ya, ben de Pep'e soruyorum "Ne Sardın La Boynuna Öyle?"
14 Nisan 2015 Salı
Eduardo Galeano da Cennete Gitti
Caner Eler ve arkadaşlarının Can Yayınlarının desteğini alarak çıkardığı Socrates dergiyi fellik fellik arar, spor edebiyatına getirdiği taze soluktan mutluluk duyarken, yine Can Yayınlarından çıkan Gölgede ve Güneşte Futbol adlı kitabıyla futbol edebiyatı adına şaheserlerden birini yazan Uruguaylı Eduardo Galeano'nun bugün hayatını kaybettiğini büyük üzüntüyle öğrenmiş olduk. "Elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum: 'Tanrı rızası için, güzel bir maç lütfen' "... diyerek izlenimlerini kitaplaştıran ve bu eserle tanıştıktan sonra "deli" gibi futbol edebiyatına merak saldıysak, kütüphanemizde yüzden fazla futbol kitabı misafir ediyorsak ve 2007den beri bu blogu yazıyorsak en büyük ilham kaynağımız olan Eduardo üstada bir selam daha çakalım ve gittiği cennette Garrincha'ya, Eusebio'ya, Barbosa'ya ve nice futbol efsanelerine selamlar yollayalım... Ne diyordu Galeano, kitabının son sayfasında :"Bundan sonra bana düşen tek şey, yitirilen bir aşktan sonra ya da bir maç sonunda hissedilen o kahredici yalnızlık ve hüzünle başbaşa kalmak olacaktır." Bu geceki ruh halimizi ne de güzel yazmış üstat...
Galatasaray 2015-2016 Formaları Sızdı
Bir kaç gündür foothyheadlines.com sitesinin haberi kaynak gösterilerek Galatasaray'ın gelecek sene giymesi muhtemel formalar internet ortamında dolaşıyor. Şimdilik iki tane forma örneği sızmış ve birinci forma hala gizliliğini korumakta. Bu iki vasat formayı gördükten sonra iç sahada giyilecek birinci formanın kesinlikle özlediğimiz parçalı olması gerektiğini düşünüyorum. Siyah üzerine ince turuncu çizgili deplasman forması "eh işte, idare eder" dedirtse de, kolları siyah kırmızı olan forma tam bir "işporta malı"... Her ne kadar bizim göz zevkimize hitap etmese de göğsündeki armadan ve muhtemel dördüncü yıldızdan dolayı yine de storelarda bol miktarlarda satılacaktır ama keşke dördüncü yıldızın şanına uygun "şahane" formalar tasarlasaydılar...
Hayatta Futboldan Başka Şeylerin Olduğunu Öğrendim
"Önceleri maç kaybettiğimizde ya da sahada yanlış bir şey yaptığımda çılgına döner, üç dört gün boyunca kimseyle konuşmazdım. Fakat şimdi maçtan sonra eve gidiyorum, oğlumu görür görmez her şeyi geride bırakıyorum. Baba olmak beni mental yönden çok geliştirdi ve hayatta futboldan başka şeylerin olduğunu da bana öğretti."
Lionel Messi
Barcelonalı Futbolcu
Oğlu Thaigo Messi'nin hayatını nasıl değiştirdiğini anlatırken
Deplasman
Rapid Bükreş taraftarı deplasman yolunda...
Yıl 80'ler...
O güzel günleri yaşayan o güzel abilere özlemle...
8 Nisan 2015 Çarşamba
Geçmiş Olsun Fenerbahçe
Futbol güzel oyundur...
Futbol tutkudur...
Futbol rekabettir...
Ama...
Futbol, insan yaşamına kast etmek değildir...
Rekabet yeşil sahada kalsın...
Rekabet tribünde olsun....
Ama...
Rekabet sokağa taşmasın...
Geçmiş olsun Ufuk Kıran...
Geçmiş olsun Fenerbahçe...
Galatasaray:4-2:Kardemir Karabükspor
Ligin bitimine doğru geri sayım başladı... 10 Hagi haftasında Kasımpaşa "enteresan" bir şekilde geçilip,milli maç arasından sonra 9 Hakan Şükür haftasında rakip Süper Lige tutunmaya çalışan Kardemir Karabük'tü. Hedefe doğru geri sayımın başladığı bu haftalarda artık güzel oyundan bahsetmek olmaz, tek hedef vardır: Kazanmak... Şampiyon olmak istiyorsan "k-a-z-a-n-a-c-a-k-s-ı-n"... O oynamış, bu oynamış, şu diziliş, bu diziliş fark etmeyecek... Sahaya çıkacaksın ve "k-a-z-a-n-a-c-a-k-s-ı-n"... Taraftarınla da kenetlenip, hedefe doğru kayıpsız yürüyeceksin....
Pazar günü, alışık olmadığımız bir gündüz maçında Galatasaray da bu hislerle çıktı Ali Sami Yen'e... Diğer maçlara nazaran taraftarı da yanındaydı, bundan sonra artarak olacağı gibi. ultrAslan'ın başlattığı kampanya da müthiş: Maça gelemiyorsan, koltuğun boş kalmasın, kombineni ücretsiz devret... (Twitter üzerinden @kombinenidevret hesabı)
Hamza hocanın milli maça sakladığı ve orada sakatlanan Burak'tan yoksun Umut'u gol silahı olarak başlattığı maçta daha ilk saniyelerde öne de geçecekti Galatasaray ama Umut beceriksizdi. Yine de işi ilk dakikalarda bitirmek için var gücüyle saldırdı Galatasaray da, gol ayakları kabiliyetsiz olunca, taraftarı ayağı kaldıran golün gelmesi acemi kaleci Aziz'in "asisti" ile oldu Yasin'e... Karabük kalecisi golde ne kadar hatalıysa, peşi sıra Sneijder'in gollük vuruşunu o kadar beceriyle çıkardı, farkın iyice açılmasını önledi. İlginçtir topu ayağında tutan deplasman takımıydı ama pozisyonlar Galatasaray'dan gelmişti ilk devrede. Haklarını yemeyelim, soyunma odasına beraberlikle gidecekti Yılmaz Vural'ın topçuları da Muslera kanat takmışçasına bir uçtu, pir uçtu...
İçerde çok farklı şeyler konuşmuştur Karabük hocası da 48de Sneijder, Metin Türel'in o meşhur "Hagi sana 40 metreden bir çakar nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri" sözünü hatırlatırcasına attığı serbest vuruş golüyle maçın iplerini Galatasaray'ın eline alıyordu. O da yetmezmiş gibi Umut da kaçırdıklarının yanında bir de sağlam vurunca farkı 3 yapınca, herkes rahatladı. Taraftar rahatlasın da, futbolcuya ne oluyordu ki? Bitime yarım saat vardı ve yarışın nefes nefese gittiği bir ortamda, averaj hesaplarının telafuz edildiği zamanlarda üç yetmezdi, beş lazımdı, 6 lazımdı, yedi lazımdı... Böyle düşünmediler topçular, ders de almadılar Başakşehir maçından ve gol kaçırma "komedileri" arasında sessiz sedasız Karabük skoru 3-2'ye getiriverdi. Tribünde de homurtular başlıyordu ki Sneijder devreye girdi ve dördüncü golü atıp, liderliği tekrar Galatasaray'a getirdi...
Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Tolga Özkalfa, Serkan Ok, Volkan Narinç
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta, Telles, Bruma (Dk. 78 Emre Çolak), Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 88 Olcan Adın), Sneijder, Umut Bulut
Kardemir Karabükspor: Abdulaziz Demircan, Erdem Özgenç, Yiğit İncedemir, Mabiala, Tanju Kayhan, Traore (Dk. 67 Onur Ayık), Musa Çağıran, Furkan Özçal, Ahmet İlhan Özek (Dk. 61 Erkan Kaş), Hakan Özmert, Fatin Candan
Goller: Dk. 26 Yasin Öztekin, Dk. 48 ve Dk.90 Sneijder, Dk. 59 Umut Bulut (Galatasaray), Dk. 71 Hakan Balta (Kendi kalesine), Dk. 86 Furkan Özçal (Kardemir Karabükspor)
Sarı kartlar: Dk. 40 Erdem Özgenç, Dk. 50 Ahmet İlhan Özek, Dk. 79 Yiğit İncedemir, Dk. 86 Fatih Candan, Dk. 90+3 Tanju Kayhan (Kardemir Karabükspor), Dk. 52 Telles (Galatasaray)
Teoman- "Kadının Gidişi"
bir sabah uyanınca
derdin, yoksam yanında
kalk sor kendine
bu kadın nerede diye
bir sabah uyanınca
o yalnız yatağında
bak gör aynaya
eserinle gurur duy bir daha
benle gülen, ağlayan
o kadın nerde şimdi diye
haykır tüm sesinle
yastıklara sarılırken
ismimi fısıldayan
bazen şarkı mırıldanan
o ses yok, gülüş yok
danset sessizlikle
ses duyamazsın
iz bulamazsın
kadının gidişi sessiz olur
derdin inanmazdım
uyanamazsın
başka kollarda
kadının gidişi sessiz olur
derdin inanmazdım
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)