23 Nisan 2015 Perşembe
Trabzonspor:2-1:Galatasaray
Ligin son haftaları yaklaşırken, şampiyonluk hedefinin ve heyecanın da hala varlığını koruyorsa, tek amaç vardır: Galip gelmek ve puan toplamına bir üç puanı daha eklemek... Ama Galatasaray, pazar gecesi Trabzon'da mağlup oldu ve haftayı puansız kapadı. Hele ki rakipleri Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin galip geldiği bir hafta sonunda böyle bir mağlubiyet oldukça ağır oldu... Geriye 7 maç kalırken, rakiplerin mutlaka tökezleyeceğine inanıyorum da Hamza Hamzaoğlu'nun takımının artık puan kaybetme kredisi sona erdi...
Fenerbahçe futbol takımına Riza dönüşü yapılan silahlı saldırı sonrası liglere verilen bir haftalık aranın Galatasaraylı topçulara hiç de yaramadığını Trabzon'da izlemiş olduk. Özellikle ilk devre, hangi yönden estiği belli olmayan rüzgarın da etkisiyle, Galatasaray sahada hiç bir varlık gösteremedi. Trabzon takımı da öyle Muslera'yı pek zorlamadı da sahanın etkisizlerinden Selçuk'un kaptırdığı bir topla çıkılan kontra atakta "şansın" da yardımıyla ev sahibi Özer'le öne geçiverdi. yenilen gol de Galatasaray'ı "kış uykusundan" uyandırmadı ama Hamit'in sakatlanıp Emre Çolak'ın oyuna girmesi sarı-kırmızılılar adına kırılma noktalarından biriydi. 33. dakikadan sonra Galatasaray gol için daha çok rakip kaleye gitmeye çalıştı, özellikle Emre ile cesurca dikine gittiler ve ev sahibi kapanmak durumunda kaldı. Oyunun Trabzonspor yarı sahasına yıkılması Galatasaray adına pozisyon getirmese de, devre biterken Emre'nin uzun mesafeli şutu direkten dönerken, Burak kariyerinin en rahat pozisyonlarından birinde topu boş kaleye yuvarlayamıyordu... Soyunma odasına beraberlikle gidilmesi "işten bile değildi"...
İçerde ne konuşuldu bilinmez de ikinci devreye bambaşka bir Galatasaray sahaya çıktı. Dalmış oldukları derin uykudan uyanmışlar, şampiyonluğun ellerinden kaçmakta olduğunu kavramış futbolcular önce beraberlik, sonra da galibiyet için Hakan kalesine geliyordu da, bu anlarda ya file bekçisi başarılı oluyor, ya da topun canı filelerle kucaklaşmak istemiyordu. Şampiyonlar Liginde Beşiktaş formasıyla Liverpool'dan 8 gol yedikten sonra kariyer grafiği dibe doğru hareketlenen Hakan Arıkan, hangi takımda oynadıysa oynasın Galatasaray'a karşı başarılı maçlar çıkartmıştı, pazar gecesi olduğu gibi. Galatasaray'a karşı ayrı bir motivasyonu var demek... Galatasaray yine de bu olumsuz faktörlere rağmen beraberliği Emre Çolak'ın "şık" vuruşuyla bulurken, galibiyeti de arzuladı ama son dakikalarda "Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da oldu" ve bu sezon Galatasaray maçlarını boş geçmeyen Medjani ile ev sahibi 2-1lik bir galibiyetin sahibi oldu.
Hakan Balta:
Beğeneni vardır, hayran olanı vardır, hatta koskocaman Türkiye'deki stoperler arasından en iyisi diye görülerek Fatih Terim tarafından milli takımda da stoper pozisyonunda oynatılıyor Hakan Balta ama ben onu stoperde hiç yeterli bulmuyorum. Takımın her maç kalesinde gol görmesini durdurmak için Hamza Hamzaoğlu defansta arayışlarda ve Trabzon'da Chedjou'nun partneri olarak Hakan görevlendirilmiş ama pek çok maçta olduğu gibi Balta yine hatalarla dolu bir maç çıkardı. İlk golde ağır kaldı, ofsaytı bozdu, ikinci golde Yatabare'ye eskortluk yaptı, iki gol iki hata, daha ne olsun... İyi niyetli, etliye sütlüye bulaşmayan, topunu oynamaya çalışan bir topçu Hakan ama bunlar bu seviyede Galatasaray'da oynamak için yeterli olmuyor...
Telles:
Hakan'ın stoperliği neyse Telles'in de sol bekliği o. Brezilya'dan "milli takıma seçilecek genç yetenek" diye allandırılıp pullandırılarak geldi Telles ama o günden bugüne kadar mevkisinde bir gelişme gösteremedi. En büyük eksiği de fiziksel olarak rakip hücum adamları karşısında "çelimsiz" kalması. Bazen bir omuz darbesiyle, bazen ufak bir dokunuşla yerde kalabiliyor Brezilyalı da yediği "fake"ler, belinin kırıldığı çalımları hiç yazmayalım daha iyi. Hamza Hamzaoğlu'nun beğendiğim yanlarından biri olan oyunculardan değişik mevkilerde yararlanma işi Telles'i sol açığa kaydırıp, daha verimli olmasını sağlamışken, sol beke de Olcan başarıyla monte edilmişti. Keşke Trabzon'da Olcan sol bek başlayıp, Telles kulübede kalsaydı...
Emre Çolak:
Maçı çevirmeyi en fazla isteyen oyunculardan biriydi Emre, hatta Trabzon'da değil de Ali Sami Yen'de oynarmış gibi cesurca oynayan yegane oyuncuydu Galatasaray'da lakin bu çabası ve arzusunun neticesini alamadı. Hep büyükler örnek olmayacak ya ufaklara, Emre Çolak da abilerine örnekti Trabzon'da... Böyle cesurca dikine oynamaya devam et Emre...
Trabzonspor taraftarı:
Futbolcu profesyoneldir ama taraftar amatördür. Futbolcu sahadaki her maçı kazanmak ister,maç sonu prim vardır, transfer vardır, bu sezon A takımında oynarken, ertesi sezon B takımına transfer olur.Oysa taraftar için durum hiç öyle değildir, onun yeri hep aynı tribündür, sevdası hep aynı renkleredir. Bu sevgisini yaşarken de "kardeş" takımları ve "hasımları" vardır... Galatasaray taraftarı olarak Fenerbahçe'nin Bursaspor ile şampiyonluk mücadelesi yaşadığı sezonda Galatasaray-Bursaspor maçında sahadaki ev sahibi topçular her ne kadar mücadele ettiyse galibiyet için Sami Yen'deki taraftar tam tersi kendi takımlarının mağlup olmasını istedi. 2010-2011 sezonunda yine İstanbul'daki Galatasaray-Trabzonspor maçında tribünlerin gönlü Trabzonlularla birlikteydi, onların Fenerbahçe ile girdikleri yarışta yara almasını istememişti sarı-kırmızılı taraftarlar. Şike sürecinde Trabzonspor'un şampiyonluk kupasını alması için en fazla kamuoyu yaratan yine Galatasaray taraftarıydı. O sezondan bu sezona kadar İstanbul'daki her Galatasaray-Trabzonspor maçında iki takım futbolcuları el ele tribüne çağrılır, "2010-2011 sezonu şampiyonu Trabzonspor" pankartları açılır...
Peki, Trabzonlular ne diye Galatasaray'a küfretti maç boyu... Empati yapıyorum, takımlarından ayrılmış ve "satışa geldiklerini" düşündüklerinden olsa gerek Burak ve Selçuk'a küfrediyorlar da Galatasaray'a bu öfke ve kin neden? Takımlarının kazanmasına sevinilir de bu sevinci sabaha kadar uyumayıp, şehirde tur atmaya kadar götüren neden nedir? Galatasaray puan kaybedip, Fener sene sonu 1 puan farkla şampiyon olursa, Trabzonspor taraftarı da sarı lacivert kafilenin sevincine ortak olacak mı? Olacak herhalde... Olsun da, onların bileceği işler bunlar ama pazar gecesinden bugüne bakıyorum, etrafımdaki Galatasaraylılardan hep aynı cümle: "Bundan sonra Trabzonspor benim için bitti."
Tekrar edelim, sahadaki mücadeleye hiçbir lafımız olmaz, futbolcu çıkacak kazanacak, "maç verelim" demeyecek, herkes hakkıyla kazanacak ya da kaybedecek ama taraftarın maç seçme lüksü vardır. "Ben olamıyorsam, düşmanım da olmasın" deme özgürlüğü vardır... Galatasaray bu sezon yarıştan kopar ve son 1 hafta kala matematiksel şampiyonluk ümidi kalmaz ise, Galatasaray-Beşiktaş maçında "Varsın Beşiktaş kazansın" derim...
Stat: Hüseyin Avni Aker
Hakemler: Ali Palabıyık, Mehmet Cem Satman, Kemal Yılmaz
Trabzonspor: Hakan Arıkan, Salih Dursun (Dk. 75 Aykut Demir), Bosingwa, Uğur Demirok, Mustafa Akbaş, Medjani, Özer Hurmacı (Dk. 70 Yusuf Erdoğan), Mehmet Ekici, Erkan Zengin, Deniz Yılmaz, Cardozo (Dk. 84 Yatabare)
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta, Telles, Hamit Altıntop (Dk. 33 Emre Çolak), Selçuk İnan, Sneijder, Yasin Öztekin (Dk. 46 Olcan Adın), Umut Bulut, Burak Yılmaz (Dk. 66 Pandev)
Goller: Dk. 20 Özer Hurmacı, Dk. 85 Medjani (Trabzonspor), Dk. 67 Emre Çolak (Galatasaray)
Kırmızı kart: Dk. 90+5 Özer Hurmacı (yedek kulübesinde) (Trabzonspor)
Sarı kartlar: Dk. 21 Uğur Demirok, Dk. 42 Mustafa Akbaş, Dk. 72 Salih Dursun, Dk. 78 Erkan Zengin, Dk. 90+5 Hakan Arıkan ve Mehmet Ekici (Trabzonspor), Dk. 39 Umut Bulut, Dk. 68 Burak Yılmaz (yedek kulübesinde), Dk. 90+1 Sneijder, Dk. 90+2 Chedjou, Dk. 90+5 Muslera, Hakan Balta ve Sabri Sarıoğlu (Galatasaray)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
''Burak ve Selçuk'a küfrediyorlar da Galatasaray'a bu öfke ve kin neden?''
çünkü sizi birleştiren şey spor, dostluk, kardeşlik gibi kavramlar değil fenerbahçe nefretiydi. o da devran dönünce böyle bi tarafına kaçar işte. 3 puan gidip trabzonspor yolunuza taş koyunca gördük o elele kolkola olan futbolcularınızı.
Yorum Gönder