14 Kasım 2015 Cumartesi

Fransa'da Katliam





Fransa-Almanya hazırlık maçı esnasında Fransa'da eş zamanlı gerçekleşen saldırılarda 100'den fazla insan hayatını kaybederken, stat etrafında bombaların patlaması maça gelen taraftarlar arasında paniğe neden oldu. Fransız polisi güvenlik gerekçesiyle taraftarlara yeşil zemine alırken, saatler sonrası ortalık yatışınca taraftarların tahliyesine izin verdi...
Hani klişe bir deyim vardır ya "sahalarda görmek istemediğimiz olaylar" diye,
işte bunlar kelimenin tam manasıyla "futbol sahalarında görmek istemediğimiz olaylar"...
Dehşet, korku, terör, sahalardan uzak dursun...


Muslera'nın Oyuncağı




Güney Amerika kıtasında gerçekleşen Ekvator-Uruguay Dünya Kupası Eleme Grubu maçında bizim Muslera sadece top tutmakla kalmamış, bir de sahaya giren hava aracını da yakalamış... "Bi uçan bi kaçan" kurtulur derlerdi, artık uçan da kaçamıyor...

10 Kasım 2015 Salı

Dehşet Verici Forma

EUROA 2016'ya gitmeyi garantileyen Kuzey İrlanda milli takımı taraftarlarının sevinçleri Adidas'ın yeşil-beyazlıların yeni formalarını tanıtması ile kursaklarında kaldı. 30 sene aradan sonra bir turnuvaya katılma hakkı kazanan takımlarına bu formayı layik görmeyen taraftarlar, Avrupa Şampiyonası başlamadan önce Adidas'ın takımlarına yeni bir forma dizaynı yapması için change.org'ta kampanya düzenlediler. "Uzun yıllar sonra bir turnuvaya katılıyoruz ve böyle dehşet verici bir forma giyeceğiz. Bu saçmalık ve kabul edilmez" diyen İrlandalı taraftarlar, şimdiden 5 bin imzaya ulaşmış bile... Siz de Kuzey İrlandalı taraftarlara destek olmak isterseniz buyurun buraya...


Merdiven Boşluğu

Merdiven boşluğu da neymiş?
Yaşasın salkım saçak tribünler...

(Liverpool tribünü Chelsea deplasmanında, 1985)

10 Kasım


Işığınla aydınlanıyoruz, saygıyla anıyoruz Atam...

9 Kasım 2015 Pazartesi

Curvalar Savaşıyor



Bu hafta sonu "kağıt üzerinde" birbirinden zevkli ve çekişmeli maçlar yer alırken Avrupa genelinde, maalesef "taraftarlar" bu müsabakalarda yerlerini alamadı, kendilerine gelen yasaklar ve sınırlamalarla mücadele etmek zorunda kaldı. Komşu Yunanistan'da bizdeki pasolige benzer bir uygulama olan taraftar kartını protesto etmek için Paok'un Gate 4 taraftar grubu Panthrakikos maçında tribünleri boş  bıraktı ve astığı pankartlarla tepkisini dile getirdi: "Paok bir davranıştır, çete değil"
İtalya'da da durum farklı değildi, Derby della Capitale'de kale arkası tribünler-Roma Curva Sud ve Lazio Curva Nord- İtalya'da yeni çıkan bir uygulama olan tribüne emniyet güçlerinin girecek olup, tezahüratlara dahi müdahale etme yetkisini protesto etmek için yer almadılar, stadın etrafına asılan pankartlarda ise "Bugün curvaya giren, suça ortak olur" uyarısında bulundular...



Fransa'da da benzer tepkiler vardı, Marsilya-Nice maçında deplasman takım seyircisinin stada alınmamasına tepki gösteren ev sahi taraftarlar "Deplasman tribünü kapalı. Bu gece Endüstriyel futbola yakışır şekilde tutkusuz ve ruhsuz" pankartı açarak deplasman yasağına tepkilerini dile getirdiler.

Avrupa'da tribünler hakları için savaşırken, bizde Bursaspor-Beşiktaş maçında ise maalesef Endüstriyel Futbol bir tribünü daha bitiriyordu. Memleket genelinde tribün aleminde yaptıkları ile her zaman en önde giden taraftar gruplarından olan Teksas tribününde yapılan koreografide piyasaya yeni çıkaran bir otomobil markasının dev resmi yükseliyordu diğer taraftarların şaşkın bakışları arasında... Üzüldük, üzülmekle kaldık, kahrolduk bir taraftar olarak o anı görmekle de, Bursa'da bunun nedenini ve niçini mutlaka tartışılacaktır zannediyorum...



Karşıyaka:1-0:Göztepe


Perşembe günü yazmış whatsapp'tan Göksel "Karşıyaka-Göztepe derbisine gidelim mi?"diye. "Gidemeyiz, kardeşim, pasolig var" diye cevap yazınca, şaşırarak "Yapma ya, orada da mı var bu meret" diye hafta sonu maç organizasyonumuz suya düştü. Evet, maalesef, e-bilet taraftarın maça gitme iştahını öldürmeye devam ediyor. Uzun yıllar sonra memleketin en büyük derbilerinden birinde iki takım taraftarı da stadı yarı yarıya paylaşacak şekilde bilet satılıyor ama tribünlerin ancak 3te 1i dolu... İşte TRT'nin havadan çektiği fotoğrafta herşey açık seçik... Göztepeliler açık tribünü almış, kameraların çektiği tarafta boy gösterirken, Kaf-Kaf'lar nedense tek kamerayla çekim yapan TRT'nin göstermediği tarafta takımlarını desteklemekteler.  Sarı-kırmızılılar daha kalabalık gibi gözükürken, sesleri de daha gür çıkmakta, onların varlığı daha fazla hissedilmekte. Sahada da daha ağır basan taraf sanki sarı-kırmızılı topçular, rakiplerindeki Süper Lig tecrübeli futbolculara göre. Oyunu ele geçirmeye gölü bulmaya çalışıyorlar da, Cüneyt Çakır çıkıyor meydana "Durun yahu, bu memleketin en "başarılı?!" hakemi olarak maçtan sonra adım geçmese olmaz" dercesine Göztepeli Barış'ı oyundan atıyor. Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi, Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası, yurt dışı maçlarında ne kadar başarılıysa ve maçın önüne çıkmıyorsa, memlekette tam tersini yapıyor Cüneyt Çakır, tartışmalı kararlar, maçın önüne geçmeler... Eksik bırakınca Göztepe'yi, bir kaç ayar kart da çıkarıveriyor Karşıyaka'ya, işte sana klasik Türk hakemi...


10 kişi kalan rakibinin üstüne daha çok gitmek istiyor yeşil-kırmızılılar da bu da "tam 35" in arzuladığı şey: Kontra atak... Zaten Mirkan'ın başka gol atma şansı yok, savunma yapan takıma karşı Vleminckx oynamalı ama Metin Diyadin onu kulübede saklıyor. Birden Göztepe'de atkı şov, Karşıyaka tarafında meşale gösterisi ortaya çıkıveriyor, tabii dakikalar 35, iki semtin paylaşamadığı meşhur 35... O anda TRT spikerinden şu sözler duyuluyor: "Bir tarafta atkılar açılmış, bir tarafta meşaleler yanmış, güzel görüntüler izliyoruz derbide"... Ne oldu meşale yasağına?! Lafa gelince "yakılmasın, stadlara sokulmasın" ama jenerikte meşale kullan, maç anlatımında "güzel görüntü" de... İşimize nasıl gelirse değil mi?

Derbinin olmazsa olmazlarından karşılıklı tribün de var, kırmızı kart da var da futbol yok İzmir derbisinde... Cılız atakları taraftar alkışlıyor, "gazlıyor" topçuları ama sanki iki takım da "beraberliğe razı" havasında. İlk devre olduğu gibi, ikinci yarı da Göztepe bir kişi eksik olmasına rağmen gol arıyor da, beceriksiz kalıyor Aghayev karşısında. Zamanın gol krallarından Gökhan Ünal da beceriksiz derbi maçta, ilk yarı çok rahat bir topu auta atarken, ikinci yarı kale dibinden topa dokunamıyor, hatta o çabası sakatlıkla sonuçlanıyor... İşte sana kader anı: Oyuna giren oyuncu Engin Baytar... Cüneyt Çakır ve Engin Baytar belki de ilk kez karşılaşıyorlar Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalinde Engin'in Cüneyt'i hırpaladığı maçtan beri... Hikayeye gel, "Ne yapar Engin, bir kez daha dalar mı hakeme? Cüneyt Çakır, Engin'e kart gösterir mi?" Sorular, sorular, sorular... Yine kahraman oluyor Engin Baytar, yine kartı gösteriyor Cüneyt Çakır...


Derbi golsüz, tatsız tuzsuz bitecek derken, "yaşlı kurtlar" sahne alıyor, Necati ortalıyor, Eren müthiş indiriyor ve Engin İzmir derbisinin galibini belirliyor... Böyle tarihi maçta adam gol atmış, "göbek var yok" dinlemeden formayı çıkarıp taraftara koşunca, hakem de sarı kartı çıkarıyor, lakin bu sefer Engin bunu sırıtarak karşılıyor...
Sahadaki rekabet böyle sonuçlanırken, stad dışında maç öncesi ufak tefek hadiseler yaşanmışken, maç sonu mikrofonlara: "Maçtan sonra kaçanın" tezahüratı yansıyor...






Batman Dortmund



Dortmund-Schalke rekabeti meşhurdur, hatta derbiler sıralamasında üst sıralarda yer bulur kendine. Hal böyle olunca, "hayatın durduğu" maçta gol atmak da futbolcuya ayrı bir haz verir, hele her derbide rakibini üzerse o topçu, kendini hatırlatmasını da bir borç bilir. İşte Aubameyang da mavi-beyazlı taraftara "Beni hatırladınız mı?" diye sormuş... Geçen seneki Ruhr derbisinde gol attıktan sonra  Batman maskesini takarak dikkatleri çeken golcü oyuncu, bugün de takımının 3-2 galip gelmesini sağlarken, giydiği t-shirtle "sinyali çakmış"... Tamam, topçular böyle mesajlar verir, hatta kart da görür - ki böyle sarı kart gösterilmesine karşıyım- ama Borussia Dortmund'un resmi twitter hesabının yaptığına ne demeli: Batman profil fotosu koymuşlar maçtan sonra... "Ne demeli?" diye sorduk ya cümlenin sonunda, cevaplayalım: Bravo... Keşke her takım ezeli rekabette, topçusunun ya da taraftarının arkasında durabilse... Ama maalesef azalıyor Dortmund gibi örnekler...


Gökdeniz Paşa

Orda bir Türk var uzakta... Hatırlamasak da, gündem yapmasak da, Gökdeniz başarılarıyla kendinden bahsettirmeyi biliyor. Hani bu diyarlarda kalsa, çoktan "yaş haddinden emekliye ayrılacak" olan Gökdeniz, Rusya'da attığı ve attırdığı gollerle takımını sırtlıyor. Bu hafta sonu Rubin Kazan'ın Kyryla Sovetov'u 2-0 yendiği maçta da Türk futbolcu attığı gollerle galibiyetin mimarı oldu... "Davay Gökdeniz, davay"...


Yalnızlık


"Gol 82. dakikada geldi, yani maçın bitmesine uzatmalarla birlikte 12 dakika kala ve bir çok taraftarın stadı terk ettiğini gördüm. Sahaya baktım, takımımı izledim ve o an oldukça yalnız hissettim. Maçın ne zaman biteceğine biz karar veririz ve 82 ile 94 arasında eğer istersen sekiz gol atabilirsin ve biz bunun için çalışmalıyız. Bugün yaşadığım kötü hissetiriyor çünkü olmaması gerekiyordu."
Jurgen Kloop
Liverpool Menajeri
Taraftarın kendilerini yalnız bırakmasını eleştirirken


3 Kasım 2015 Salı

Partick Thistle


İskoçya Premiership ekiplerinden Patrick Thistle...
Sezon 1977-1978...
Formalar sarı-kırmızı çubuklu... Umbro yapımı... Bir zamanlar Galatasaray'a da buna benzer formlar yapmıştı Umbro...
Bir de göğüsteki logo... Yeni dizayn edilmiş o yıllarda, kulübün simgesi deve dikeni bir yuvarlağın içine alınmış... Tabii çok dikkatli bakıp, takımı araştırınca bu bilgileri elde ediyoruz... Yoksa ilk bakışta ay-yıldıza benzemiyor mu?
Fotoğrafı ilk gördüğümde "Ulan Galatasaray formalı kim bu dayılar, hiç de Türk'e benzemiyor" diye şaşırmadım değil...
Umbro'nun bize yapmış olduğu formayı ararken, Frank de Boer çıktı yolumuza, bu vesileyle ona da selam olsun...



Blog Widget by LinkWithin