9 Kasım 2015 Pazartesi

Karşıyaka:1-0:Göztepe


Perşembe günü yazmış whatsapp'tan Göksel "Karşıyaka-Göztepe derbisine gidelim mi?"diye. "Gidemeyiz, kardeşim, pasolig var" diye cevap yazınca, şaşırarak "Yapma ya, orada da mı var bu meret" diye hafta sonu maç organizasyonumuz suya düştü. Evet, maalesef, e-bilet taraftarın maça gitme iştahını öldürmeye devam ediyor. Uzun yıllar sonra memleketin en büyük derbilerinden birinde iki takım taraftarı da stadı yarı yarıya paylaşacak şekilde bilet satılıyor ama tribünlerin ancak 3te 1i dolu... İşte TRT'nin havadan çektiği fotoğrafta herşey açık seçik... Göztepeliler açık tribünü almış, kameraların çektiği tarafta boy gösterirken, Kaf-Kaf'lar nedense tek kamerayla çekim yapan TRT'nin göstermediği tarafta takımlarını desteklemekteler.  Sarı-kırmızılılar daha kalabalık gibi gözükürken, sesleri de daha gür çıkmakta, onların varlığı daha fazla hissedilmekte. Sahada da daha ağır basan taraf sanki sarı-kırmızılı topçular, rakiplerindeki Süper Lig tecrübeli futbolculara göre. Oyunu ele geçirmeye gölü bulmaya çalışıyorlar da, Cüneyt Çakır çıkıyor meydana "Durun yahu, bu memleketin en "başarılı?!" hakemi olarak maçtan sonra adım geçmese olmaz" dercesine Göztepeli Barış'ı oyundan atıyor. Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi, Dünya Kupası ya da Avrupa Şampiyonası, yurt dışı maçlarında ne kadar başarılıysa ve maçın önüne çıkmıyorsa, memlekette tam tersini yapıyor Cüneyt Çakır, tartışmalı kararlar, maçın önüne geçmeler... Eksik bırakınca Göztepe'yi, bir kaç ayar kart da çıkarıveriyor Karşıyaka'ya, işte sana klasik Türk hakemi...


10 kişi kalan rakibinin üstüne daha çok gitmek istiyor yeşil-kırmızılılar da bu da "tam 35" in arzuladığı şey: Kontra atak... Zaten Mirkan'ın başka gol atma şansı yok, savunma yapan takıma karşı Vleminckx oynamalı ama Metin Diyadin onu kulübede saklıyor. Birden Göztepe'de atkı şov, Karşıyaka tarafında meşale gösterisi ortaya çıkıveriyor, tabii dakikalar 35, iki semtin paylaşamadığı meşhur 35... O anda TRT spikerinden şu sözler duyuluyor: "Bir tarafta atkılar açılmış, bir tarafta meşaleler yanmış, güzel görüntüler izliyoruz derbide"... Ne oldu meşale yasağına?! Lafa gelince "yakılmasın, stadlara sokulmasın" ama jenerikte meşale kullan, maç anlatımında "güzel görüntü" de... İşimize nasıl gelirse değil mi?

Derbinin olmazsa olmazlarından karşılıklı tribün de var, kırmızı kart da var da futbol yok İzmir derbisinde... Cılız atakları taraftar alkışlıyor, "gazlıyor" topçuları ama sanki iki takım da "beraberliğe razı" havasında. İlk devre olduğu gibi, ikinci yarı da Göztepe bir kişi eksik olmasına rağmen gol arıyor da, beceriksiz kalıyor Aghayev karşısında. Zamanın gol krallarından Gökhan Ünal da beceriksiz derbi maçta, ilk yarı çok rahat bir topu auta atarken, ikinci yarı kale dibinden topa dokunamıyor, hatta o çabası sakatlıkla sonuçlanıyor... İşte sana kader anı: Oyuna giren oyuncu Engin Baytar... Cüneyt Çakır ve Engin Baytar belki de ilk kez karşılaşıyorlar Galatasaray-Fenerbahçe Süper Kupa finalinde Engin'in Cüneyt'i hırpaladığı maçtan beri... Hikayeye gel, "Ne yapar Engin, bir kez daha dalar mı hakeme? Cüneyt Çakır, Engin'e kart gösterir mi?" Sorular, sorular, sorular... Yine kahraman oluyor Engin Baytar, yine kartı gösteriyor Cüneyt Çakır...


Derbi golsüz, tatsız tuzsuz bitecek derken, "yaşlı kurtlar" sahne alıyor, Necati ortalıyor, Eren müthiş indiriyor ve Engin İzmir derbisinin galibini belirliyor... Böyle tarihi maçta adam gol atmış, "göbek var yok" dinlemeden formayı çıkarıp taraftara koşunca, hakem de sarı kartı çıkarıyor, lakin bu sefer Engin bunu sırıtarak karşılıyor...
Sahadaki rekabet böyle sonuçlanırken, stad dışında maç öncesi ufak tefek hadiseler yaşanmışken, maç sonu mikrofonlara: "Maçtan sonra kaçanın" tezahüratı yansıyor...






Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin