15 Ağustos 2017 Salı

Galatasaray:4-1:Kayserispor


"Ne top oynadı Galatasaray be"
Bugün belki de milyonlarca Galatasaray taraftarı gururla bu cümleyi sarf edecektir iş yerlerinde, tatil yaptıkları mekanlarda, otobüste yahut kahvelerde çaylarını zevkle yudumlarken... Zordur liglerin ilk haftası, sezon başı fizik kondisyon istenildiği ölçüde yüklenmemiştir, havalar sıcaktır, eksik bölgelere transferler tam yapılmamıştır, rakipler "kapalı kutudur"... Puan kayıpları da normaldir, boşa dememişler "ilk elin günahı olmaz" diye, "gala gecesinde" meydana gelebilecek ufak tefek aksaklıklar olağandır, uzun lig maratonunda telafi edilebilir... Galatasaray'ın da kendisi gibi "yeniden" kurulan renkdaşı Kayserispor karşısında pazartesi gecesi uğraması muhtemel "iş kazası" belki ufak tefek homurtular çıkartacaktı ama yine de "tolere" edilecekti kuşkusuz... Ama yaz sezonunun "transfer şampiyonu" Galatasaray, öyle bir oyun oynadı ki "ağzımız açık kaldı" desek yerindedir. Rakip yarı sahada basan, ceza sahası cıvarında dönen topları alan, rakibi kovalayan ve en önemlisi "dikine" oynayan Galatasaray'ı öyle bir özlemişiz ki, maç bitti ama biz seyretmeye doyamadık, sonraki maçı da dört gözle beklemeye koyulduk...
Cumartesiye kaç gün kaldı?
Zaman da geçmiyor be...


Galatasaray'ın bu hızlı oyunu sadece bizi değil, rakip Kayserispor hocası Sumudica'yı da çok şaşırtmıştı ki maçtan evvel İstanbul'a deplase yapmadan gazetecilere verdiği röportajda "Komadolar gibi Arena'ya çıkacağız, onları öldürüp, geri döneceğiz" şeklinde epeyce iddalı bir söylemde bulunurken, dün gece "Biz oklarla geldik ama onların tüfekleri vardı. Bugün komando olan Galatasaray'dı" diye meslektaşı Tudor'un takımını övmüştü.
Peki daha bir ay evvel Östersunds gibi kendi ayarının çok da altında bir takıma elenen Galatasaray, nasıl da "ölüm timine" dönüşüvermişti...


Öncelikle Fernando ve N'Diaye'nin takıma katılmaları Galatasaray'ın "kabuk değiştirmesinin" en temel nedeni. Özellikle Tudor'un Selçuk'un yerine Badou N'Diaye'ye şans vermesi başka bir deyişle yana ve geriye oyun yerine dikine gitmeyi tercih etmesi dünkü galibiyet ve göze hoş gelen oyunun temel anahtarıydı. Senegalli oyuncu "sekiz numaramız" gibi kurnaz davranıp "garanti" pas tercihleriyle istatistik kağıdına oynamak yerine taraftar için, galibiyet için, futbolun ruhu için oynayınca maçın da yıldızı oluverdi. Gol atmadı, asist yapmadı ama Galatasaray taraftarının Melo'dan sonra belki de kaybettiği ruhu yansıttı sahaya. Yeri geldi taraftarı ayağa kaldırdı N'Diaye, yeri geldi takım arkadaşı için koşarak mevzuya atladı, yeri geldi üç rakibini geçerek takım arkadaşlarına pozisyon yarattı... Transfer ücreti gereğinden pahalıydı ama bu oyununu sürdürürse Galatasaray'a para kazandırarak gidebilir yurt dışına...


Golcünün ilacı goldür, yaşamak için nasıl ki hava ve suya gerek duyarız, forvet adamları da gol atarak kendilerine gelirler, Bafetimbi Gomis de Galatasaray'a transfer olduğundan beri hazırlık maçları ve UEFA Avrupa Ligi karşılaşmalarında rakip ağları sarsamamıştı ve Kayserispor karşısında siftahı yaptı... Hem de ne siftah... İki gol bir asist... Hatriğin de kıyısından döndü. Gol atması için Galatasaray'a transfer edildi "siyah aslan" ama şimdiye kadar izlediğim maçlarda Gomis'in Didier Drogba'da olduğu gibi takım arkadaşlarına pozisyon yaratmada da maharetli olduğu pek açık, hatta Igor Tudor'un yapılacak bir forvet transferi ile çift forvetli bir oyun tercih etmesi halinde Gomis attığı golden çok attırdığı gollerle adından söz ettirebilir. Örnek mi? Bakınız Belhanda'ya ceza sahası içinde yaptığı asiste...


Belhanda demişken, Sneijder'in yerine alınıp 10 numara da sırtına geçirilince üzerine gereğinden fazla yük yüklendi, lider olması beklendi ama Faslı oyuncu bambaşka karakterde biri. Futbolu seviyor, topla sarmaş dolaş olmaktan zevk alıyor, ayak bilekleri de maharetli ama "güvenerek kavgaya girilecek" tipte biri değil, daha çok "zengin muhidin şımarık çocuğu" havasında. Skoru 3-1e getirdikten ve rakibin "gardı" düştükten sonra daha fazla "yumruk" atmak yerine Belhanda "kedinin fareyle oynaması" gibi top ezmeyi seçti, bacak araları, topuk pasları denedi... Göze hoş gelen hareketler de, futbolun şakası olmuyor, acımayacaksın rakibe...


Tolga Ciğerci üzerinden de Igor Tudor'a bir tebrik yollayalım yazımızın devamında. Yasin ve Sinan'ı yanında oturtup, Tolga ile başladı oyuna Hırvat hoca. Hatta oyun başlarında Tolga'yı orta alanda gezdirip, "sürpriz golcü" gibi rakip cezası sahasına kaçırmaya çalıştı, ne bizler ne de Sumudica bekliyordu böyle bir hamleyi ve hocanın taktiği Galatasaray'ın ilk golü ile meyvesini verdi. Tabii sadece ataklarda beklentisi yoktu Tolga'dan hocanın, güçlü enerjisi ile geriye de koşmasını umdu oyuncusundan, ters kanatta Rodriguez'den beklediği gibi. İkisi de görevlerini yaptılar, Kayserispor ceza sahasına orta da kestiler, Muslera'nın önünde rakibi de durdurdular. Önlerinde ileri-geri koşan enerjik kanatlar olunca Mariano ve Linnes de daha rahat hareket ettiler, bolca forvete destek çıkıp, topu rakip yarı sahaya yığmada etkili oldular. Sabri'nin enerjikliği ve çalışkanlığı hep beğenimizi kazanmış ama son paslardaki isabet oranı bizi üzmüştü, Mariano Eboue'den sonra aradığımız sağ bek olduğunu gösterdi, sürekli hücüma çıkıyor ve adam eksiltmesi ile yaptığı ortalar oldukça başarılı. Linnes'in yaptığı asiste de şapka çıkartarak Carole ile geçen günlere yanmamak elde değil. Juventus'tan gelecek Asamoah ile birlikte sol bek pozisyonunda Linnes iyi bir rekabete girecek ve kazanan Galatasaray olacaktır.


Harika geçen gecenin topçular kadar bir diğer kahramanı da tribündeki seyircilerdi. hafta içi maçı olmasına rağmen uzun yıllar TT Arena tribünlerinde görmeye hasret kaldığımız bir kalabalık vardı. Kombine fiyatlarının ucuz olması, yeni transferlerin getirmiş olduğu heyecan ilk maçı 30 bin taraftara oynatmıştı ki bundan sonra iç sahadaki ilk maçta bu sayı 50 bine rahat ulaşır. Taraftar ve takım bütünleşince de Galatasaray rakiplerini kolayca boğar da TT Arena'nın stada gelenlere kazandırdığı kötü bir huydan bahsetmeden olmaz: Oyuncu yuhalamak... Sami Yen'de oynadığımız yıllarda yoktu böyle kötü alışkanlıklar, oyuncu beğenilmese de formayı giydiği müddetçe tepki verilmez, maç sonu gereği yapılırdı. Oysa yeni stadımızda çok da rahat çalınıyor ıslıklar, ediliyor küfürler. Sinan her ne kadar da yaz sezonunda verdiği demeçler, yaptığı hareketlerle tepkiyi hak etmiş olsa da, mükemmel bir gecede takımın ruhunu bozacak şekilde onu ıslıklamak yanlış oldu... Sinerjiyi, konsantrasyonu bozacak hareketler bunlar... Dikkat...

"Kahrolası yan toplar" diyerek bitirelim...



STAT: Türk Telekom
HAKEMLER: Halis Özkahya, Mehmet Cem Satman, Hakan Yemişken
GALATASARAY: Muslera, Mariano, Serdar Aziz, Maicon, Linnes, Tolga Ciğerci, Fernando (Dk. 82 Koray Günter), Rodrigues, Ndiaye (Dk. 73 Sinan Gümüş), Belhanda (Dk. 86 Eren Derdiyok), Gomis
KAYSERİSPOR: Lung, Lopes, Levent Gülen, Kana Bıyık, Sapunaru, Güray Vural, Boldrin (Dk. 46 Mendes), Espinoza (Dk. 56 Badji), Deniz Türüç, Gyan (Dk. 71 Bia), Umut Bulut
GOLLER: Dk. 16 Tolga Ciğerci, Dk. 35 Belhanda, Dk. 37 ve 87 Gomis (Galatasaray), Dk. 29 Levent Gülen (Kayserispor)
SARI KARTLAR: Dk. 18 Belhanda, Dk. 90+1 Sinan Gümüş (Galatasaray), Dk. 18 Boldrin, Dk. 19 Espinoza (Kayserispor)
KIRMIZI KART: Dk. 85 Lopes (Kayserispor)

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin