Sayılarla konuşmayı çok seven bir camiadır basketbol camiası. Farklar, dakikalar, almalar vermeler, seriler, kurulan üstünlükler, yüzdeler vs vs. Sporun özünde zaten sayısal değerler fazlasıyla mevcut. İşi tamamiyle sayıdan mütevellit spor branşları da var. Dediğimiz gibi basketbol da bu türden ve Bu mevcudiyetin içerisinde dünkü yenilgiyi anlatmak aslında bazı şeylerin üstünü örtmekle eşdeğer olacaktır. Ben de sizlere yazı süresince birçpk sayısal ifadeden bahsedeceğim belki de. Ancak Oyunun genel karakterini, hangi sayı bütünü veya rakamla ifade edeceğiz, edebiliriz? Asal sayılarla mı, "Pi'yi 3,14 almasaydık" ile mi, altın oranla mı, limit'le mi, türevle mi? Matematikçilerin sayıları ifade ediş şekilleri farklıdır elbet. 2+2'yi dört çıkarırlar. Mantık 2+2=4 der. Matematik de al sana 5 der. Hayatta da böyledir bu ve Dünkü yenilgi'den çıkarılacak sonuç bizim adımıza da 2+2'nin her zaman 4 olmadığıdır. Galatasaray 10 maç üst üste kazandı. Bu seri içerisinde zorluk derecesi üst düzey olan 3 maçtan da galip gelmesini bildi. Önce komple bir organizasyon "rytas" ı yendi, sonra Cumhurbaşkanlığı'nda Fenerbahçe'yi, sonra da spor diliyle "yurolig'in gediklisi" Prokom'u deplasman da yenmişti. Bir de üzerine, 10 maçtır seyircimiz önüne çıkmadığımızı söyleyip 10 maçın önemini parlatma ve vitrindeki en alımlı manken yapma çabamız için, bu seriyi kullanmıştık. Bu süreçte unuttuğumuz, göz yumduğumuz ve aslında dile de getirip, Oktay Mahmuti bir şekilde düzeltir bunu dediğimiz yegane unsurdu açtığımız farkın göz göre göre erimesine izin vermemiz. Takımın makine düzeninde işleyen hücumu ve savunması maçın belli bölümlerinde sekteye uğrayıp hızla başka bir boyuta evriliyordu. Yenilenen Galatasaray hücum sisteminde, çift oyun kurucunun etkisi Furkan, Andric, Cevher Shumpert, Songaila gibi hareketli uzunların etkisini artırıyor. Furkan gibi meziyetli bir uzunsanız Khryapa vari 3 enfes asist yapabiliyor, Shumpert gibi orta mesafede durdurulamaz, eşleşmede bir üçlük silahı olabiliyor, Andric gibi Antep baklavası kıvamında leziz bir ikili oyun bitiricisi koltuğuna oturabiliyor, Cevher gibi dışarıdan bombalayabiliyor, Songaila gibi ilk çeyrekte 8 sayı bulabiliyorsunuz ve uzak mesafeden atılan her şuta, girmeden basket muamelesi yapabiliyorsunuz. Ender ve Lakovic maça yönetim anlamında çok iyi başladılar ve çok da iyi götürdüler. Uzunları, doğru pas açılarını iyi bulup daha ilk çeyrekte skoru koparacak seviyeye gelmesini sağlayıp çok iyi bir performans sergilediler. Ancak 2+2'nin 5 ettiği kısım burada çıkıyor.
Radiohead o meşhur two and two always make five(2+2=5) şarkısında "Ocak'ta nisan yağmurları yağar" der . Galatasaray'ın Ocak'ı olan savunmasına Nisan yağmurları yağdırması da bu düzenden kaynaklanıyor. Unics gibi haraketli ve uzun oyunculara sahip takımlar bize ikili oyunları, nerdeyse orta daireden başlayarak yaptıklarında bizi sessiz sessiz, olumsuz anlamda işliyorlar. Böylece uzaktan atış bulduklarında da ribauntları daha kolay toplama imkanına sahip oluyorlar. İlk yarıda Galatasaray adına alınan ribauntların büyük çoğunluğunda Shipp, Caner, Lucas gibi oyuuncuların aktifliği göze çarpıyordu. Uzunlarımızın 3 sayı civarında kalması sonrası bu tarz oyuncuların katkıları çok önemli ancak en azından bir sağlam uzunun içeride ribauntlarla boğuşması en elzem tarafımız. Sağlıklı bir Zaza'nın katkısı dünkü maç özelinde çok önemliydi ancak sakatlığı nedeniyle kullanamadık.
İkili oyunu iyi savunan Kazan gibi takımlara karşı kilidi açan nokta, her zaman topu iyi dolaştırıp, içeri verip uzun üzeirnden oynanan bir sistemin sağlanmasıdır. Galatasaray bu noktada ilk periyodu, ilk devreyi bunu üst seviyede yaparak oynamayı başardı. sürekli akan, topun bir saniye bile elde durmadığı neredeyse herkese 2 defa değdiği bir hücum akışkanlığı gözler önüne seriliyordu. Bunu unuttuğumuzda ise kısaların performansına bağlı bir dönem geçirmek zorunda kalıyorduk. İşte Oktay Mahmuti'nin düzen ve kimlik diye üzerine basa basa vurguladığı noktalar buralarda ortaya çıkıyor. Ender ve Lakovic gibi düzen dışına çıkmayı seven oyun kurucular, takımın bu düzensizliğinde sorumluluk almayı da seviyorlar. İyi savunulduklarında ve topun dolaştırılmadığı bölümlerde ise her ikisi de kötü şut performansı( Lakovic 1/8,Ender 1/7) sergileyebiliyorlar. Bu iyi niyetli düşünceler de oyunun iyice kilitlenmesini sağlıyor desek yalan söylemiş olmayız sanırım. Hele ki Lucas ve Tutku2nun da performansının kötü olduğu bir günde.
Kimlik demişken takım savunması anlamındaki sıkıntıya değinmeden olmaz. Geçtiğimiz yıl takım oalrak kalesiydi, takım savunması Galatasaray'ın. Ancak bu geri dönüşün kartopu misali büyüdüğü maçlarda takım savunmasının ciddi düşüş yaşadığını gördük. Bu konudaki en rahatsız isim Oktay Mahmuti olmalıdır. Ancak yenilenmiş bir takımın, savunmasındaki dozajı düşürmesinden normal bir durum yok yeni sistemimizi düşündüğümüzde. Bir de bu düşüşte, 10 maçlık serideki 3'er gün ara ile yapılmış maçların periyodik yansıması sonucu fiziksel yorgunluğun da etkisi olduğunu düşünüyorum. Dünkü yenilgide "sezonu erken açmanın dezavantajları dersi" nin ilkine girmiş olduğumuzu da belirtmek isterim. Bununla birlikte, Kazan'ın 3. periyotta kazandığı sportmenlik dışı yaftalı sıradan faulü, sahadaki en hantal ve görünüm itibariyle Robert Traylor'ı andıran (allah sonunu benzetmesin)Nathan Jawai'nin Furkan'ın gerisinden fırlayıp, onu ve takımdaki bazı oyuncuları geçip pozisyonun etken fiili olmasını, takımın Oktay Mahmuti'ye nasıl açıkladıkladığını merak ediyorum. Geri koşmama adeti bize bulaşırsa işimiz var demektir. Yaşadığımız o ünlü fark eritmelerde de en çok dikkatimizi bu tarz hatalar çekmişti.
Bizleri üzse de, bu tarz yenilgiler büyük olma yolundaki her takımı daha iyi bir hale vakte sokan yenilgilerdir. Oktay Mahmuti'nin de kaybetmekten nefret etse de da bu tarz kayıpları takım düzeni açısından önemsediğini ve takıma yapıcı değerler kattığı için bir nefes alma olarak gördüğünü biliriz. Galatasaray için en önemli unsurlar: düzen ve kimlik... Geçtiğimiz yıl bunun temelleri atıldı ve büyük başarı sağlandı. Takımın daha da büyümesi gerekliydi ve bu noktada çok önemli transferler yapıldı. Bununla birlikte bazı sistemsel değişikliklere de gidildi. Lakovic gibi, Furkan gibi, Ender gibi oyuncuların çektiği sıkıntı, yukarıda anlattıklarımızın aleni oalrak görünmesi, bu geçiş dönemi için gayet normal. Evrimden devrime geçişteki her süreç sıkıntılıdır. Dünkü yenilgi de bu sıkıntıların yansıması sonrası önümüzü görmek, büyük resme odaklanmak için fırsattır Türk hava yolları Avrupa ligi düşünüldüğünde.Thom Yorke'un dediği gibi "Dünyayı düzene koyabilecek Türden bir hayalperest" olmak yerine kendi düzenini yaratıp "iki kere ikinin her zaman beş ettiği yerde yola yatıp, siper alıp ve saklanıp" sistemini en kusursuz hale getirmek için çalışacaktır Galatasaray. Taraftarın yenilgi sonrası "bu taraftar seninle gurur duyuyor" tezahüratı ve takım son saniyeye kadar mücadelesini bırakmaması tüm bu yapılmak istenenlerin yansıması. Oktay Mahmuti'de takımına tam da bunu öğretiyor.
28 Ekim 2011 Cuma
Galatasaray: 64 - Unics Kazan: 68
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder