1 Ekim 2011 Cumartesi

Yeni ismiyle: "Galatasaray"


Geçtiğimiz yılı, fazlasıyla epik ve realist bir tablo ile noktalayıp, karakter çıtasını da takımlar düzeyinde ulaşılması güç, çok üst bir seviyeye koyarak kapatmıştı 2010-2011 sezonunu Galatasaray. Final serisi ve öncesi hala dün gibi akıllarımızda yer ediyorken sıcağı sıcağına transferleri önümüze koymaya başlamıştı bir anda Oktay Mahmuti ve ekibi. Daha 1 ay bile geçmemişken Jerry Johnson,Ermal Kurtoğlu ve Radoslav Rancik'in ayrıldığını görmüş ve biraz burulmuş, Ender Arslan, Jamon Lucas Gordon, Cevher Özer, Furkan Aldemir, Darius Songaila ve Jaka Lakovic'in "parçalı" ile fotoğraflarını görüp heyecanımıza yenilerini eklemiştik. Malum, araya milli maçlar girdi ve biz de bu süre zarfında basketboldan uzak kalmamış olduk. Ama en çok "Gelenek sahibi olmak" temelinde yola çıkan ve hala bu yolun başında olmasına rağmen böylesine bir senaryo ile bizi kendisine çeken bir takımın taraftarı olmak, bizi fazlasıyla heyecanlandırıyor. Bu noktada yönetmen koltuğunda oturan Oktay Mahmuti'nin payı -herkes için de kabul görecektir ki- en büyüktür. Galatasaray basketbol takımı adeta bir Nuri Bilge Ceylan filmi gibi. Oktay MAhmuti de Nuri Bilge Ceylan da elindeki malzemeyi kullanma ve ondan maksimum verim alma konusunda tartışılmaz bir noktadalar. En önemlisi ise kadrolarındaki isimler kim olursa olsun ellerindeki isimlere kendilerini fazlasıyla inandırmış v bu anlayışda ego denen tek dişi kalmış canavarın bulundukları ortamda yer almadığıdır.

Nuri Bilge Ceylan'ın sinemanın o değişen yüzünde, listede ilk sırada yer alması tesadüflerle ve yetenekle anlatılamaz. Aynı şekilde Galatasaray ve Mahmuti'nin anlayışı da. Mahmuti, kariyerinin belki de en mutlu günlerini yaşıyor(çaktırmasa da) ve belki de hayatı boyunca çalıştığı kadrolardan ve isimlerden hiç bu kadar verim almamıştı. Daha da önemlisi, takımını buna inandırmış ve oyuncularını bu anlayış ve sistemden zevk alır boyuta getimiş durumda olması. Dünyanın çok az yerinde savunma yapıp, top çalmaktan, kendini yerden yere atıp sahada 2 dakika bile olsa yer alsa da, bu süre zarfında en iyisini yapmak için deli gibi çalışan bir takım görürsünüz. Bu bir şans mıdır yoksa şans kendiliğinden mi yaratılır takdir sizin. Ortada olan tek şey; geçtiğimiz yıl "karakter ve takım kimliği" özelinde gelinen noktanın oyuncular tarafından benimsenmiş olması ve onu kaybetmemek ve ona zarar vermemek için hala var gücüyle çalışması ve performans ortaya koyma çabasıdır. Dünkü maçı izledikten sonra ortaya çıkan görüntü de bunun yansımasıdır.

Sezonun ilk maçı olması tutukluk ve düzen açısından bazı sorunlar ortaya koyabilir. Ancak Eurolig hedefi olan bir takım için bunlar bir mazeret değil,ilk elin günahı olmaz sendromu kapsamında çabuk atlatılması grekn bir krizdir. Geçtiğimiz yıldan oktay Mahmuti ve ekibinin elinde olan bir omurga var. Bu omurgaya yeni parçalar ekleneyerek sistemin farklı bir şekilde ama daha iyi işlemesini istiyor Oktay Mahmuti. Omurgayı karakterli oyunculardan kurduğu için, bu oyuncular yeni gelenlere de bu düzeni hemen benimsetmiş durumadalar. Tüm bu ince ve geri planında olağanüstü bir beyin takımının olduğu planlar sahaya uygulandığında ise başarısızlık söz konusu bile olmuyor. İşte bu anlayıştır Furkan'ı böylesi parlatan, Gordon'u 10 yıldır takımdaymış gibi savunma delisi yapan, Andric'i Tutku ile "lorel ve hardy" boyutuna getiren, Shipp'in skorer bir yıldızdan basketbol tabiriyle takımın pis işlerden sorumlu bakanı pozisyonuna evrilten, sahaya giren 12 oyuncudan da verim almayı başartabilen. vs. vs. Songaila ve Lakovic'de bu sisteme dahil olduklarında çok daha güzel bir senaryo ortaya çıkacağı kesin. Açık ve net konuşmamız gerekir ki Paok, 3 gün üst üste maç yapılacak bir organizasyonda ilk gün maçı için ideal bir takımdı. Bugün de Asvel, onun en fazla bir tık ötesi olacak. Paok karşısında kendimizi, özellikle uzunların savunma performansını fazla test edemedik. Bugün kazanıp yarın ev sahibi Rytas'a kaybedebiliriz de. Bunların hiçbir önemi yok. Önemli olan Mahmuti ve ekibinin yeni rol arkadaşları ile birlikte taraftarı, camiayı ve basketbol severeleri, ortaya koymaya çalıştıkları ürüne sonuna kadar inandırmış olmasıdır. Dünkü hoş görüntünün özeti ise bundan ibarettir.

2 yorum:

zuber dedi ki...

geçen sezon iyiydik, bu sezon daha iyi olacağız...

ultras/Movement dedi ki...

Yeni kadrosuyla, gercek ismiyle Galatasaray bu sene mükemmel

Blog Widget by LinkWithin