27 Aralık 2012 Perşembe

Banu Yelkovan'ın Twitter Üzüntüsü

Banu Yelkovan'ın Galatasaraylılığını herkes bilir ama daha da önemlisi kibarlığı ve dobralığını da herkes bilir zannederdik, kendisinin Radikal'de yazmış olduğu aşağıdaki yazıya kadar. Memleketteki şike süreci ile ilgili gelişmeleri tek cümle ile BBC muhabirine :"It was like a very big earthquake with a very big impact” yani "Çok büyük bir etkisi olan büyük bir deprem gibiydi"  diye özetleyen Banu Yelkovan'ın cümlesinin neresinden tutmuşsa "twitter ahalisi" başlamışlar hakarete, eleştiriye, "adam asmaya"... Aslında böylelerini ciddiye de almamak gerekir ama dedik ya kibardır, düşüncelidir Banu hanım, üzülmüş ve bunu Radikal'in sayfalarına taşımış... Boşver be Banu Yelkovan, seni bilen bilir, twitter bu işte en nihayet "kuş cıvıltısı" uçar gider...


“Çok büyük etkisi olan bir deprem gibiydi. Dünyamız değişti. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”. BBC’ye verdiğim ‘sözde’ röportaja katkım bu cümleden ibaret. Gerisi BBC muhabirinin Türkiye’deki şike olayına dair yaptığı haber. Ama hastalıklı bir beyin bunu alıyor ve şuna çeviriyor: “’Banu Yelkovan, BBC’ye verdiği röportajda Fenerbahçe küme düşmeliydi, Başbakan ligde tuttu’ dedi”. Üç ihtimal var: Ya İngilizce bilmiyor ya okuduğunu anlamıyor ya da önyargı gözünü kör etmiş. Ama hiçbiri bunun toplu bir histeriye dönüşmesine ve benim pazar sabahına gözümü galiz küfürler ve bir dolu suçlamayla açmama engel değil. En komikleri “Eğer bunu dediyse..” diye başlayıp her ihtimale karşı küfürlerini edenler. Yani henüz deyip demediğimi bilmiyorlar ama bu hiçbir şeyi değiştirmiyor.

Amacım haftada bir yazdığım canım köşemi kişisel bir açıklamayla harcamak değil. Ama bu Twitter linci kişisel boyutları aşalı çok oldu. Düşünüyorum da, şu ya da bu sebepten, yazdığı ya da yazmadığı bir şey yüzünden, sesinin tonu, saçının teli, güldüğü ya da gülmediği için hakaretlere maruz kalmayan bir gazeteci arkadaşım bile yok sanırım .

Son derece ileri görüşlü bir şekilde Twitter’a hiç girmeyenler (ve aileleri) bile bundan kurtulamadı.

Amacım, “Valla billa öyle bir röportaj vermedim” diye kendimi primitif bağlamda savunmak değil. İşte bu, olayı gerçekten kişiselleştirmek ve çok yanlış bir noktadan defansa çekilmek olur. Ancak kendilerinde içlerinden her geçeni, canları isterse küfürlerle süsleyerek yazma hakkı bulanların, kendi görüşünü ifade edenlere bu kadar tahammülsüz olmalarının çok büyük bir tezat oluşturduğunu bir türlü görememeleri gerçekten çok acı.

Artık o kadar körleştik, lafı o kadar tersinden anlıyoruz ki misal, bana haberin linkini vererek tweet atan birine, ekte gönderdiği şeyi okuyup okumadığını anlamak için “İngilizce biliyor musun?” diye soracak oluyorum; “Yok, Urduca biliyorum. Zaten İngilizce bilmek sadece size mahsus” diye cevap geliyor. Diyaloğa tamamen hariçten gazel tadında dahil olan beriki, “Banu Hanım British aksanıyla İngilizce konuşur, French ise atalarından dolayı perfect” deyiveriyor. Bu sürekli defansta olma, karşındakini düşman görme ruh halinin herhangi bir psikolojik açıklaması var mı, gerçekten merak ediyorum.

Bunu kısa vadede tedavi etmek mümkün değil. Uzun vadede tedavi edilebilir mi, ondan da şüpheliyim. Fakat bu yazı sayesinde, bir kişi bir şeyleri fark etse; aynı anahtar kelimeleri bilerek kullandığım için bir kişi Google’dan yapacağı arama sonrası sadece suçlamaları değil, bunu da okusa; bir kişi geri dönüp benden özür dilese, ona da şükredeceğim. Gel gör ki asıl çaresizliğimiz zaten tam da bu. O kadar azınlıktayız ki ‘bir kişi’ bile bizi mutlu etmeye yetiyor.

Bu kadar öfke, bu kadar nefret, bu kadar önyargı, her şeye bu kadar kendi perspektifinden bakma, diğer bir perspektifin var olabileceği ‘fikrini’ bile bu kadar reddetme ve tahammülsüzlük üzerine kurulmuş, ‘düşmanlara karşı biz’ duygusuyla kendini güçlendiren, karşıdakini artık bir insan bile değil, sadece karşı görüşü temsil eden bir ‘şey’e indirgeyen bir ‘kolektif ego’ ile nasıl başa çıkacağız? Bu duygularla iyi bir yerlere nasıl varacağız?

1 yorum:

Cihan Elcin dedi ki...

Eger boyle bir sey dediyse diye baslayip en agir hakaretleri etme bicimi de; bir yandan ego tatmini yaparken, diger taraftan vicdani rahatlatmaya yonelik bir soylem oluyor. her sekilde turk insaninin bulanik ve sorunlu kafa yapisina yakisir bir yaklasim tabi.

Blog Widget by LinkWithin