11 Kasım 2013 Pazartesi

Fenerbahçe:2-0:Galatasaray

Maçtan günler evvel tribundergi.com sitesi için bir roportaj yapmış ve "Galatasaray nasıl kazanır?" sorusuna cevap verirken şöyle cümleler kurmuştum: "Seyirciden etkilenmeden, Mancini’nin verdiği direktifler doğrultusunda hareket etmek derbiyi kazanmanın anahtarlarından biridir Galatasaray için. Bunun yanında, defans dörtlüsü “klasik” haline gelen hatalarını derbide tekrarlamazsa, Galatasaray galip gelecektir, zira gol bulacağına inanıyorum. Bütün bunlar bir yana, Bülent Yıldırım “gördüğünü çalarsa” Galatasaray için avantaj olur ama seyirci faktöründen, maç ertesi yorumlardan çekinip, işi “idare” boyutuna götürürse, Galatasaray kazanamaz."


Fenerbahçe maça beklendiği gibi, dersini çok iyi çalışmış olarak, hem baskılı başladı, hem de ortamı germek, hakemi baskı altına almak için de ilk dakikalardan itibaren elinden geleni ardına koymadı. Maç sonu yaptığı davranıştan "utandığını belirtip, özür dileyen" lakin penaltıyla uzaktan yakından alakasız bir pozisyonda yaptığı itirazlarla hakemi taraftarın kucağına atan Gökhan Gönül ile daha yedinci dakikada bir serbest vuruş esnasında Selçuk'un ayağındaki topa vurup, gerginlik yaratan Baroni de "rollerini" kusursuz olarak yerine getirdiler. Taraftar baskısı ve oyunu Galatasaray alanına yığma çalışmalarına rağmen yine de Galatasaray, Mancini'nin direktifleri doğrultusunda "oturaklı" oynayarak, Fenerbahçe'yi yanaştırmadı kendi kalesine. Sarı-lacivertliler genç  Eray'ı zorlamadı ama Galatasaray da tek forvet Drogba'yla hiç gidemedi Volkan'ın üzerine. Hani maç 0-0'a bağlanmışken, Torino'da Juventus Galatasaray gol bile atamaz demişken Amrabat'ın "safça" penaltısı gibi Chedjou da 22. dakikada "şapkadan tavşan çıkardı!" ve Fenerbahçe'nin aradığı gol gelmiş oldu. "Klasik hataları" umarım Galatasaray savunması yapmaz dedik, yanıldık da sağ olsun Bülent Yıldırım bizi haksız çıkarmadı... Mücadelenin özellikle ilk yarısında Caner'in, Emre'nin, Egemen'in ve Fenerbahçeli bir kaç futbolcunun doğrudan rakibe arkadan hareketlerine "bir daha yaparsanız cız yaparım" uyarısıyla geçiştirip,"işi idare boyutuna" götürünce, ev sahibi topçular da "hakemi çözmüş oldu", bu güvenle daha sert oynadılar, daha cesurca müdahalelerde bulundular, Galatasaray'ı iyice soğuttular oyundan. Bülent Yıldırım maçı ve maç sonu eleştirileri kafasında o kadar iyi kurgulamış ki, oyun  biterken Galatasaray'a da bir penaltı hediye ederek "Benim adalet tartım bu kadar da denk tartar" mesajı veriyordu iki taraftara da...


İğneyi başkasına batırırken, çuvaldızı da kendimize dokundurmadan geçmeyelim. Büyük ümitlerle ve çifte kupayla başlanılan yeni sezonda, iki pas üst üste yapamayacak duruma geldiyse bu takım, başta başkan Ünal Aysal olmak üzere herkes sorumludur. Firma yahut holdinglerde başarılı bir bir elemanın işine herhangi bir nedenle son verdiğinde, sana tepki duyacak kitle o çalışanın kendisi ve ailesiyle yakın çevresidir, "üç beş kişi" der geçersin, oysa kitlelerin gönül verdiği, yaşamlarının bir bölümü olan futbol kulüplerinde işler hiç de öyle gitmez. Sevilen bir futbolcuyu ya da hocayı gönderdiğinde milyonları karşına alırsın ve artık okların hedefindesindir. Başkan Aysal'da bundan sonra alınacak her başarısız neticede karşı karşıya gelecektir yönettiği kitleyle. Bugüne kadar Mancini'ye "kendi kurmadığı takımdan" ötürü hesap ödetmiyorduk "bizdensin" muamelesi yapıyorduk ama artık o da "okkanın altına elini sokacak". Tabii Tugay'ın da parmak izlerini takımın üzerinde görmek istiyor Galatasaray taraftarı, İtalyan hocanın bu "oryantasyon" döneminde...

                                     
Liderle aradaki 9 puan çok büyütülecek bir fark değil Galatasaray adına, Kadıköy'de kazanamamak, hatta kaçan penaltı da sıkmıyor canları da, parçalı forma içindekilerin "bitkinliği ve duyarsızlığı" bizi esas kahreden... İtalyan ultraların böyle zamanlarda idman sahalarını ziyaret etmeleri gibi bir misafirlik yapar mı Galatasaray taraftarı acaba Florya'ya da, "kurumsallığa" da bunu yakıştıramaz şimdi "büyüklerimiz"...


"10 Kasım, memleketin matem günü, böyle bir günde çılgınca kutlama ve gösteriş yapmak Fenerbahçe taraftarına yakışmaz" diyerek maç öncesi koreografi yapmayan, görsel şov iptal eden Fenerbahçe taraftarının, gollerden sonra ve maç bitiminde futbolcularıyla birlikte sergiledikleri sevinci görünce, takvime ve saate bir kez daha baktım ama hala 10 Kasım'ı işret ediyorlardı... Ee, ne diyelim, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...


Stat: Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu
Hakemler: Bülent Yıldırım, Ekrem Kan, Asım Yusuf Öz
Fenerbahçe: Volkan Demirel, Gökhan Gönül, Alves, Egemen Korkmaz, Caner Erkin, Mehmet Topal, Emre Belözoğlu (Dk. 70 Salih Uçan), Cristian (90+4 Mehmet Topuz), Sow, Kuyt (Dk. 46 Emenike), Webo
Galatasaray: Eray İşcan, Eboue, Semih Kaya (Dk. 85 Aydın Yılmaz), Chedjou, Dany, Ceyhun Gülselam (Dk. 62 Engin Baytar), Melo, Bruma (Dk. 72 Umut Bulut), Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Drogba
Goller: Dk. 23 Emre Belözoğlu (penaltıdan), Dk. 66 Cristian (Fenerbahçe)
Sarı kartlar: Dk. 22 Chedjou, Dk. 67 Sabri Sarıoğlu (yedek kulübesinde), Dk. 84 Burak Yılmaz (Galatasaray), Dk. 51 Egemen Korkmaz, Dk. 69 Caner Erkin, Dk. 81 Emenike (Fenerbahçe)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

kardeşim bir defa da çocukça bahanelerle hakemi yahut rakip takım seyircisini eleştirmeden gününüz geçsin. Fenerbahçe yahut Galatasaray taraftarı sendir bendir bizdir. Biri diğerinden niçin farklı davransın, yalnızca adı Fenerbahçe taraftarı olduğu için mi? Taktik analizin gayet güzel yalnız hem Mancini'nin taktiğini takdir edip hem de iki pas yapılamamasını eleştiriyorsanız büyük çelişkidesiniz. Defansif taktikler elinizde yeterli kalitede güzel ve ani hücum edecek oyuncular olmadığı vakit (ceyhun, melo ve bu maçta olduğu gibi ince pasları atamayan selçuk) elinizde patlarlar. Sıkıcılıktan saç baş yoldururlar. Yıllardır Aykut Kocaman'ın oyun anlayışıyla dalga geçenler umarım başlarına aynısının geldiğini anlamışlardır :) Ne diyelim, size sabırlar.

Blog Widget by LinkWithin