Juventus maçını hatırlayacaksınız, zaten kolay kolay da unutulacak bir maç değil, salı gecesi başlayıp, çarşamba akşama doğru son bulan o müthiş Şampiyonlar Ligi mücadelesi. Eskişehirspor maçı başlayıp, bir kaç dakika geride kaldıktan sonra, aradan bir hafta geçmesine rağmen Bursaspor maçının devamı oynanır gibi hissettim kendimi. Sahaya alışma, ısınma, rakibini tanıma yoktu, Galatasaray takım olarak rakibine baskı kuruyor, seyirci tezahüratının dozunu arttırdıkça artırıyordu. Öyle ki daha 2 yahut 3. dakikada Servet topu ayaklarına dolandırdı, Burak pozisyon buldu ve çok geçmeden yeni transfer Hajrovic'in asistiyle bir hafta öncenin suskun kralı gol perdesini açıverdi. O kadar hırslanmıştı ki Galatasaray, golden sonra da durmadılar, gol sevincindeki kulede Sneijder Telles'e, Telles Sabri'ye çarpınca, Sabri'nin kafasına dikiş atılmak zorunda kalındı...
Takımın hırs ve kazanma azmi o kadar had safhaya çıkmıştı ki, ne kaçan goller, ne Cüneyt Çakır'ın vermediği penaltı ve kırmızı kart tempoyu aksatıyordu. Daha ilk yarım saat bitmeden Sneijder'in ortasında Chedjou kafayı dokunuyor ve Fenerbahçe'ye "bekleyin geliyoruz" selamını çakıyordu. Burada Cüneyt Çakır'a "dokunmadan" geçmeyelim, Dünya Kupası gibi futbolun en üst arenasında maç yönetecek yeterlilikte olan bir hakem, nedense kendi memleketinde "tartışmasız" bir maça imza atamıyorum. Dış memleketlerde "nasılsa bir daha beni görmeyecekler" rahatlığındayken, içeride "rahat olmak" adına mı, "cool takınmak " adına mı bilemiyorum ama kendince ortaya çıkardığı o psikolojik baskının altından kalkamıyor.
Galatasaray'ın bu arzulu ve coşkulu oyunu karşısında Eskişehispor topu kendilerinde tutarak ayakta kalmaya çalışıyor, defanstan "ayağa pasla" çıkma gayreti gösteriyor ama Galatasaray'ın kendi yarı alanında iki hat şeklinde oluşturduğu İtalyan savunmasını bir türlü geçemiyordu. Ayağına hakim "kreatif" topçuları Erkan Zengin'i de Melo öyle bir "kovalıyordu" ki gurbetçi topçu "maça çıktığına pişman oluyordu"... Dünya Kupasının yaklaşmasına ve Brezilya milli takımında yer almak istemesine yoruyorlar futbol ulemaları Melo'nun bu arzulu oyununu lakin hep böyle istekliydi bizim pitbull, "kaybetmek yok" adamın genlerinde, kanının son damlasına kadar savaşmak var ruhunda... İlk geldiği sene kazanılan şampiyonlukta, Melo'nun payını kim yadsıyabilir ki, sadece attığı goller değil, takıma verdiği "savaşma azmi ve güven" unutulabilir mi? Geçen yıl, transferini sürümcemede kalması nedeniyle sezon öncesi kampı kaçırmış, ilk yarı beklenileni verememişken Fatih Terim'e, sonradan form tutmasıyla, Galatasaray da toparlanıp, Schalke'dir, Real'dir hepsini sağlam "silkelemişti"...
Devre biterken kazanılan bir serbest vuruşta topun başındakilere dikkat kesildiğimde o bölgenin aşinaları Selçuk ve Sneijder'in yanında Telles'i de görünce "Hadi bakalım, yeni bir free-kick uzmanı daha mı?" sorusunu geçirirken aklımdan Brezilyalı da fena kesmedi yakın kale direğine. Sağ taraftan kullanılacak atışların talipleri çokken, sol kanattan da artık tehlike yaratacağız demek, Telles ve Hajroviç'ten jeneriklik goller izleyebiliriz, buraya not düşelim...
Soyunma odası dönüşünde de Galatasaray bıraktığı yerden devam etti, özellikle Hajrovic-Burak işbirliği çok zorladı Eskişehir defansını ama Boffin günündeydi, geçit vermedi Galatasaray forvetine. Drogba'nın kart cezası sebebiyle takımını yalnız bıraktığı bu maçta, Lig TV kameraları bol bol tribünde arkadaşlarını destekleyen Fil Dişili topçuyu göstermese, aklımıza bile gelmeyecekti Drogba. İşte Mancini'nin yarattığı takım oyunu meyvelerini göstermeye başladı bile. Takım demişken, Umut'un 90+'larda attığı gol sonrası bütün oyuncuların final maçının galibiyet getiren golüymüşçesine kenetlenmeleri, ufuktaki şampiyonluğun pırıltılarından biri değil mi?
Maçın iyilerinden Sabri hakkında da bir kaç satır yazıp bitirelim yazımızı. NTV Spor yorumcusu Rıdvan'la hiç uyuşmayız, izlemem de zaten kendisini de hanımın da söylediği gibi "ilk defa bir konuda Rıdvan'la bir düşündüm"... İnternet "ukalaları" işi gücü bırakıp Sabri'ye sarmışken, hep savunduk Reis'i, içindeki Galatasaray aşkını, dur durak bilmeyen çabalamasını, ekmeğini taştan çıkarmasını yazdık durduk da, oynadığı reklam filmiyle Sabri de kendisini ti'ye alanlara "haklısınız" demiş gerçekten. "Sabri vurdu yine aut, yine aut" diyor ya reklamın sonunda, oysa Sabri, Mancini sonrası ortaları havaya dikmiyor, pası görerek yerden atıyor, kendini parçalayarak kazandığı topun kıymetini biliyor, hatta artık şutları auta değil kaleyi buluyor, bazen gol oluyor, bazen de kaleci zorlukla çeliyor...
Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta, Telles (Dk. 84 Veysel Sarı), Hajrovic (Dk. 69 Emre Çolak), Melo, Ceyhun Gülselam, Selçuk İnan, Sneijder (Dk. 89 Umut Bulut), Burak Yılmaz
Eskişehirspor: Boffin, Tarık Çamdal, Akaminko, Servet Çetin, Özgür Çek, Kamara, Hürriyet Göçer (Dk. 78 Aytaç Kara), Lawal (Dk. 72 Erman Kılıç), Erkan Zengin, Jorquera, Bienvenu (Dk. 62 Necati Ateş)
Goller: Dk. 6 Burak Yılmaz, Dk. 32 Chedjou, Dk. 90+2 Umut Bulut (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 18 Chedjou (Galatasaray), Dk. 31 Erkan Zengin, Dk. 79 Aytaç Kara, Dk. 85 Servet Çetin (Eskişehirspor)
5 yorum:
Turkiyemizin yuzaki onuru Kıvanç duyulan takımımız Büyük Cimbomumuzs, fedakâr futbolcularimiza, yöneticilerinin, tüm emeği geçen emektarlarimiza ve taraftarlarimiza üstün basarilar dilerim Cafer Gökkuş
Başarılar dilerim Saygilarimla Cafer Gökkuş
Turkiyemizin yuzaki onuru Kıvanç duyulan takımımız Büyük Cimbomumuzs, fedakâr futbolcularimiza, yöneticilerinin, tüm emeği geçen emektarlarimiza ve taraftarlarimiza üstün basarilar dilerim Cafer Gökkuş
Macı izlemesem macı canlı anlatımınız aynı heyecanı yaşatıyo tşk
Galatasarayımıza canı gönülden başarılar dilerim. ÇAKIRBEY
Yorum Gönder