31 Ağustos 2016 Çarşamba

Hakim Ziyech Ajax'ta


Fenerbahçe ne zaman şampiyonluğu kaybetsin, yaz sezonunda taraftarın tepkisini azaltmak, taraftarı oyalamak için "transfer" hamlelerine başvurur, bu sene de transfer balonlarından biri Twente'nin orta saha oyuncusu Hakim Ziyech'ti. Bir gün bir gazete ertesi gün bir spor sitesi Faslı topçu ile Fenerbahçe'yi aynı cümle içinde kullanıyordu. Taraftarlar şiir bile yazmış ve sosyal medyada paylaşma rekorları kırmıştı Hakim Ziyech'e yapılan güzellemeler. Parayı da basarız diyordu Fenerbahçe, yeter ki gelsindi genç topçu. Ve geçen gün oynadığı maçtan sonra eski kulübü Twente'ye veda busesi yollayınca twitter hesabından "oldu bu iş" diye havaya uçtu Fenerbahçeli taraftarlar da bilmedikleri bir gerçek vardı Hollanda futboluna dair: Bir topçuyu Ajax transfer etmek istiyorsa, o topu kırmızı-beyazlılara koşa koşa gider.
İşte, Hakim Ziyech de Ajax adını duyunca, dört nala koşmuş Amsterdam ekibine, geride Fenerbahçe kalmışmış, milyon eurolarmış, hepsi "hava cıva"...





30 Ağustos 2016 Salı

GDO CSKA Sofya


Sen "patrondan" aldığın paralarla pankart yapıp, başarı için tribüne gelip, istediğin kadar "Biz Gerçek CSKA'yız" de, adamlar sana bi' pankart açar, tribünden soğursun. Litex'ten devşirme CSKA-Sofya'nın yeni adıyla Bulgaristan Pırva Liga (Bulgaristan Birinci Ligi)nde oynadığı Slavia Sofya karşılaşmasında rakip tribünlerden açılan "Against Modern Football"(Modern Futbola Karşı) pankartındaki GMO yani Genetically Modified Organism (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) pankartı Bulgaristan futbolunda son aylarda yaşanılanların özeti gibiydi...
Sadece rakipler de "vurmuyor tekmeyi", CSKA Sofya'lı veteranların " gerçek ve hakiki" CSKA Sofya'yı yaşatmak adına kurmuş olduğu ve amatörden futbol yaşamına başlayan  CSKA 1948 takımı da armasına Централен Cпортен Kлуб на Aрмията (Ordu Merkez Spor Kulübü) yazdırarak kimin gerçek CSKA olduğunu da göstermiş oldu...
Stadyumu, armayı, futbolcuları, tesisleri, hatta taraftarın "başarıya ve paraya aç olanını"satın alan Grisha Ganchev'in parası bakalım CSKA ruhunu da satın alabilecek mi?


29 Ağustos 2016 Pazartesi

Zaferden Bir Santimetre Ötede


2014 Dünya Kupası... A grubunun birincisi Brezilya, B grubunun ikincisi Şili ile karşılaşıyor. Oyuna hızlı başlayan ev sahibi ilk 20 dakikada 1-0 öne geçerken, Şili çok geçmeden Sanchez ile rakibine cevap veriyordu. Brezilya taraftarın da desteği ile Şili kalesine saldırıyor ama kaleci Bravo'yu geçmekte zorlanırken, maç beraberlikle sonuçlanıyor ve uzatmalar başlıyor. Ekstra zamanda da iki takım da gol atmayı beceremezken, 120. dakikada Şili'nin ani gelişen atağında Mauricio Pinilla'nın şutu üst direkten dönüyordu. Penaltılara giden mücadelede üst tura çıkan takım ise Brezilya olurken, Pinilla kaçırdığı golün sancısını günlerce atamıyor ve soluğu dövmecide alıyordu. "Ne yapsam, etsem bu anı aklımdan silemiyorum, elini çabuk tut ve vucuduma o topun direğe çarpma anını resmeyle" diyen şanssız topçu "Zaferden Bir Santimetre Ötede" diyerek kariyerinin en unutmak istediği anı bir ömür sırtında taşımayı kabullenmiş oluyordu...


28 Ağustos 2016 Pazar

Biz Seni Yasaklarda Sevdik


Seyircisiz oynanan Denizlispor maçında Adana Demirspor taraftarlarının stadyuma yakın bir apartmanda açtığı pankart...
"Biz seni yasaklarda sevdik"


Akhisar Belediyespor:1-3:Galatasaray


Geçen hafta Kardemir Karabükspor karşısında atılan son saniye golünün rehaveti sanki üzerindeymişçesine Galatasaraylı topçuların, Akhisar o rahatlıktan faydalandı ve erken bir golle öne geçiverdi.  Erken yenilen gol, sarı kırmızılıları sarstı ve kendine getirdi de Akhisarlıları da daha ikinci dakikadan itibaren skoru koruma telaşına düşürdü. Koskoca bir 45 dakika, ev sahibi takım kaleci dışında 10 kişi savundu kendi kalesini, olursa da kontra ile farkı açarım dedi ama Vaz Te'nin bir kafa vuruşu dışında hiç mi hiç Galatasaray kalesine gelemediler. Sarı kırmızılılar ise Riekerink hocanın da maç sonu röportajda dediği gibi yenilen gol dışında "mükemmel" bir 45 dakika oynadı. O mükemmel 45 dakikanın da yıldızı Wesley Sneijder'di. Hollandalı topçu, her haliyle "Bu maçı kazanacağız!" der gibiydi. Bütün duran topların başına geçti, kaleyi gördüğünde sürekli "denedi" ve her şeyden ötesi "Bu geminin kaptanı benim" dedi, topla buluşan Galatasaraylı topçular hep 10'u aradı. Maçta Sneijder'ı seyrederken, bir ara Hagi'yi izler gibi oldum, orkestra yönetir gibi takımı yönetmesi, sorumluluk alması, kaleyi yoklaması, en önemlisi de kazanma hırsı...


Eren Derdiyok'un geçen haftaki golüne benzer kafa golüyle soyunma odasına beraberlikle giden Galatasaray, ikinci devre de bıraktığı yerden devam edecekti lakin maç boyunca rakip stoperlerden kaçmak için orta sahaya kadar gelen, top rakipteyken de kendisini marke eden savunma oyuncularına basan Eren Derdiyok, halsiz kalıp, bayılacak gibi olunca kenara alındı ve Galatasaray'ın sıkıntısı ortaya çıktı: İkinci forvetinin olmaması. Riekerink, Eren'in yerine Josue'yi oyuna sürdü, Portekizli ileri uçta arkadaşının yaptığını yapamadı, Akhisar savunmasına Galatasaray baskı kuramadı ve ev sahibi daha rahat geldi Muslera'nın kalesine. İşte bu da Galatasaray'lı "hızlılar" Yasin ve Bruma'nın işine geldi, rakibin bir hatasından bu ikili takımı öne geçiren golü buldu. Mağlup duruma düşen yeşil-siyahlılar oyuna giren Muğdat ile birlikte beraberlik golü için son dakikalarda daha da yüklendi ama Cihat hocanın da dediği gibi "Muslera haksız rekabet yaratmaya devam ediyordu", kalesini gole kapadı, transfer döneminde adı Galatasaray ile anılan Rodellega'nın kendilerini üzmesine izin vermedi.

Tuhaf oyundur bu futbol, bir buçuk saat boyunca dökülürsün, hakem son düdüğü çalmadan bir hareketle maçın kahramanı oluverirsin, Carole da öyle bir gece seyrettirdi Galatasaray taraftarına. Daha maçın başında topu ıskalaması ve Akhisar'ın golünü getiren kornerler serisinin baş aktörü olması bir tarafa, hücuma çıkışlarında orta yapmayıp, topu sürekli geriye atması, ikili mücadeleleri kaybetmesi ile "Acaba sol tarafa Hakan Balta ya da zorlanarak Cavanda'yı mı denemeli milli maç arasından sonra Riekerink" diye düşünürken, maç boyu deneyip top kaptırdığı çalımlardan birini üç rakibe karşı denedi, onlardan geçti, Josue ile duvar pası yapıp, Bruma'ya harika bir ters pas attı. Portekizli de maçı bitirdi...


Geçen hafta maçın uzatmalarında kazanmıştı Galatasaray, son saniyeye kadar pes etmemek önemliydi, bu akşam da mağlubiyetten gelerek bir üç puan daha yazdırdı hanesine sarı-kırmızılar. Bu tür galibiyetler üç puandan da değerlidir, takıma özgüven verir, moral aşılar ve geleceğe daha ümitle bakmasını sağlar. En nihayetinde kazanmak güzeldir, yüzleri güldürür de kaptan Selçuk'un iki haftadır düşen performansı Hollandalı hocayı düşündürüyordur. Takımının Eren'le bulduğu golde topu Rodellega'dan çalıp atağı başlatması, ilk devre Bruma'ya ince bir ara pas atması gözümüzden kaçmadı ama Selçuk maç içinde bunların çok daha fazlasını yapabilecek kabiliyette bir oyuncu, oysa ki iki haftadır işin kolayına kaçıyor, kolundaki bandın verdiği sorumluluğu bırakıp sürekli yana ve geriye oynayarak "kolaycılık" yaparken, takımı da "el freni" gibi yerinde saydırıyor. Josue'nin transfer edildiği, Diarra ve Tiote gibi orta sahaların adının geçtiği yerde, kendine çeki düzen vermezse kaptan Selçuk, Hamit'le eski günleri yad ederler yedek kulübesinde takım arkadaşlarını seyrederken.


Stat: Manisa 19 Mayıs
Hakemler: Hüseyin Göçek, Mustafa Emre Eyisoy, Kemal Yılmaz
Akhisar Belediyespor: Fatih Öztürk, Miguel Lopes, Douglao, Caner Osmanpaşa, Kadir Keleş, Custodio, Nguemo (Dk. 80 Ömer Bayram), Aykut Çeviker (Dk. 46 Onur Ayık), Soner Aydoğdu, Vaz Te (Dk. 69 Muğdat Çelik), Rodallega
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Chedjou, Hakan Balta, Carole, Tolga Ciğerci, Selçuk İnan, Yasin Öztekin (Dk. 90+1 Sinan Gümüş), Sneijder, Bruma, Eren Derdiyok (Dk. 58 Josue)
Goller: Dk. 3 Vaz Te (Akhisar Belediyespor), Dk. 35 Eren Derdiyok, Dk. 63 Yasin Öztekin, Dk. 90+2 Bruma (Galatasaray)
Sarı kart: Dk. 54 Carole (Galatasaray)

23 Ağustos 2016 Salı

Galatasaray:1-0:K.Karabükspor


Ligin ilk maçı oldukça zor geçer, transferler son anda yapılır, oyuncular birbirlerine henüz alışmamıştır, bir de iç sahada seyircisiz oynarsanız işiniz daha da meşakatli olur. İşte bu gece Galatasaray ligin çiçeği burnunda takımı Karabükspor karşısında böyle bir karşılaşma seyrettirdi televizyon karşısındakilere.  Aşağıdan gelen takımlarla açılış yapmak, geçen sene Antalyaspor'un yaptığı gibi "fantastik" transferler yapmadıkları sürece avantaj gibi gözükse de, teknik direktörlüğe Igor Tudor'u getiren ve ligin tecrübeli oyuncularıyla harmanlanmış "taş gibi" bir Karabük takımı bırakın bir puanı, üç puanı alıp dönecekti memleketine az kalsın. Galatasaray taraftarı Süper Kupa maçında yakılan meşalelerden dolayı cezalıydı ama deplasman tribünü açıktı, lakin orada bu takıma inanmış sadece 57 seyirci vardı maalesef, oysa bu topçuların arkasında durursa Karabük halkı, ligi tarihlerinde hiç görmedikleri yerde bitirebilirler...


Maça dönersek, Jan Olde Riekerink sakat olan Podolski dışında Süper Kupayı kazanan takımı bozmadan çıktı ligin ilk hafta maçına. Konya'da eski şampiyon karşısında Bruma ve Sinan'la oyuna iyi başlayan bir Galatasaray varken, Arena'da oyunu domine eden konuk takım olmuştu. Karabükspor, Linnes'in arkasına Serdar ve Yatabare'ye attığı toplarda biraz daha becerikli olsa hakem su molası verdiğinde 3-0 önde yudumlayabilirlerdi sularını. Rakip forvetler beceriksiz, Muslera "panterleşince" Galatasaray bu nemli Ağustos gecesinde soğuk duş almaktan kurtulurken, rakip kalede duran toplarlar dışında  pozisyon bulmaktan uzaktı. İkinci yarı da aynı senaryo devam etti, Karabükspor topu Galatasaray'a "verdi", savunmaya "otobüsü park etti" ve kaptığı toplarla Galatasaray savunmasını gafil avlamaya çalıştı. Başaramadılar. Savunma kapanınca Bruma ve Sinan'ın kanat etkinliği sona erdi, özellikle Rumen sol bek Latovlevici hatasız oynadı, hal böyle olunca ortadan delmeye çalıştı savunmayı Galatasaray ama orada da Selçuk yokları oynadı, Sneijder istekliydi ama özellikle Tolga son yarım saatte takımı rakip alana sürükleyen adam oldu da, maç boyunca orta saha olsun, ceza sahası önü olsun neredeyse tüm kafa toplarını alan Eren Derdiyok'a ceza sahası içine "orta yapmayı" akıl erdiren tek topçu maçın son saniyesinde stoper Chedjou oldu. Tek orta, gol ve üç puan...


Süper Kupa fiyakalısı Galatasaray, bu gece oldukça etkisizken, takım kaptanı Selçuk'un "kendi var aklı yok" gibiydi sahada. Özellikle hakemin görmediği, hiç gereği yokken daha maçın ilk dakikalarında Serdar'a topsuz alanda attığı tekme, durduk yere penaltıya sebep olacaktı. Josue'nin transfer edilmesı kaptanın aklını karıştırmış anlaşılan, artık o bölgede alternatifsiz değil ve böyle "vurdumduymaz" oynarsa çok geçmez kulubeyi ısıtmaya başlar, devre ortasında da sıcak para peşinde koşan Dursun Özbek, Selçuk'u "kankisi" Burak'ın yanına Çin'e satabilir. Maç beraberliğe bağlanmışken, dümene geçmesi gereken kişinin kaptan Selçuk yerine takımla ikinci resmi maçını oynayan Tolga Ciğerci'nin olması manidar. İyi başlamadı Selçuk...


Kötülerden biri de Linnes oldu, hazine bulmuş gibi madene çevirdi onun kanadını Karabükspor ve devreye kadar bile sabredemedi Riekerink Norveçli sağ beke. Manchester ile oynanan hazırlık maçında kötüydü Linnes, sağ bek istedi hoca ve Cavanda alındı apar topar. Beşiktaş maçında toparlayınca Norveçli, bu gece ilk onbirde çıktı ama şansını kullanamadı. Bundan sonraki maçlarda orada Cavanda denenecektir ama Sabri de her zaman "hazır" olarak görev bekleyecektir. Seveninden çok sevmeyeni var Sabri'nin ama ne zaman görev verilse, "reis" işini eksiksiz yapıyor. Bu gece de oyuna girdikten sonra Karabük'ün o akınları sona erdi...


Golü atan Eren'le bitirelim bu geceki yazıyı. Drogba takımdan ayrıldığından beri Galatasaray hava toplarını alamıyordu rakip ceza sahası içinde, bu gece Eren uçan kaçana dokundu, indirdi, bir tanesini de gol yaptı. Ama takımında böyle hava hakimiyeti güçlü bir forvet varken, Galatasaray'lı "pasörler", başta Selçuk olmak üzere sanki Burak'la oynarcasına sürekli defansın arkasına uzun top atıp Eren Derdiyok'u kaleciyle karşı karşıya bırakmaya çalıştılar, istedikleri de olmadı tabii, hem Eren öyle bir topçu değil, hem de rakip savunma alanını pek terk etmeye meraklı değildi. Transfer sezonunun bitmesine iki hafta kala Eren'in indireceği toplara "tek vuruş" yapabilecek bir golcü alınırsa Galatasaray'ın geleceğine umutla bakabiliriz...


STAT: TT ArenaHAKEMLER: Bülent Yıldırım, Serkan Ok, Asım Yusuf Öz
GALATASARAY: Muslera, Linnes (Sabri dk. 39), Chedjou, Hakan, Carole, Tolga, Selçuk, Sinan, Bruma (Yasin dk. 73), Sneijder, Eren
KARDEMİR KARABÜKSPOR: Ahmet, Kerim, Dany (Barış dk. 17), Kokalovic, Latovlevici, Ceyhun, Poko, Traore (Skulason dk. 81), Serdar, Tanase (İlhan dk. 72), Yatabare
GOL: Eren (dk. 90+3)SARI KARTLAR: Linnes, Tolga (Galatasaray), Ceyhun (Kardemir Karabükspor)

16 Ağustos 2016 Salı

Bir Bilene Sormalı



Memlekette eski stadların yerine "arena" yapılması modası Gaziantep'e de uğramış ve kırmızı-siyahlı ekibe yeni sezon için yepyeni bir stadyum yapılmış. Buraya kadar her şey hoş güzel de maraton tribüne "GAZİANTEP" yazılmaya kalkışılınca işler karışmış. Dokuz harfli kelime tribündeki bloklara sığdırılamayınca bazı bölümlere iki harf yazılarak, "işin içinden çıkılmış." Şimdi soruyorum kendi kendime, sen daha koltukları düzgün sıralayamıyorsun, acaba koca stadyumun temelini, kolonlarını, katlarını, betonarmesini, tuğlalarını nasıl ölçtün, dizdin, yaptın? Oysa çok da zor değildi orantılı bir şekilde GAZİANTEP yazmak, çağırsaydınız tribünden gençleri,anlatsaydınız derdinizi, onlar size o maraton tribüne sadece GAZİANTEP değil EN BÜYÜK GAZİANTEPSPOR yazardı en kralından, en fiyakalısından...



14 Ağustos 2016 Pazar

Beşiktaş:1-1:Galatasaray (0-3)


Süper Kupa... Adı üstünde, o ligin en büyük kupası... Uzun bir lig maratonu sonu şampiyonluk ipini göğüslemiş takım ile bir çok elemeden hasarsız atlamış ve ülkenin ikinci kupasını almış ekibin kapışması... Sezonun en iyi iki kulübünün "en iyilerin iyisi" olma mücadelesi... İşte böyle "manalı" bir maçın takımlar yeni kamptan dönmüşken Ağustos ayında değil de sezon finali olarak Haziran ayında, daha takımlar tatile gitmeden oynanması lazım, başka bir deyişle takıma yeni katılan topçularla değil de Süper Kupa arenasında mücadele etmeye hak kazanan topçularla oynanması gerekir fikrindeyim yıllardır. Belki şampiyon olmuş kadrosuna güvenmesinden, belki de bizim gibi düşünüp "hak eden topçulara hakkını verdiğinden" Şenol Güneş, yeni transferleri kenarda tutup, takımda geçen yıldan kalan futbolcularla çıktı sahaya Konya'da... Jan Olde Riekerink ise zaten geçen sene "yırtık yamalı" bir kadroyla kazandığı Türkiye Kupası'nın verdiği krediyle Olcan, Umut, Tarık gibi esame listesini dolduran "boş" topçuları da kadro dışı bırakarak, yeni oluşturulan Galatasaray'da Tolga Ciğerci ve Bruma'yi eklemişti geçen sezonun "eskilerinin" arasına.


Bruma, hazırlık kampının yıldızıydı da Tolga Ciğerci kimdi? Lucas Leiva, Johansen, Lassana Diarra derken Melo'nun boşluğunu doldurma görevi Tolga Ciğerci'ye verilmişti ve Riekerink eldeki Dzemali, Hamit ve Donk'tan daha formda görüp takımla henüz 3-4 idman yapan genç topçuya formayı teslim etmişti. Kadrolar açıklandığında "acabalar" vardı akıllarda ama 120 dakika ve penaltılar bittiğinde soru işaretleri "Hımmm, olur bu çocuk"a dönmüştü. İzlediğimiz kadarıyla iyi bir kesici Tolga, rakibe dişini gösteriyor, öyle elini kolunu sallaya sallaya geçilmeyecek Galatasaray orta sahası.  "Yumuşak karın" bu sene sertleşeceğe benziyor... Bir de penaltı attı... Sneijder, Eren, Bruma dururken... Cesaretli ve özgüvenli de...


Bruma demiştik, Süper Kupa'nın kahramanı kurtardığı penaltılar ile Muslera oldu ama karşı kale tarafında Galatasaraylıları heyecanlandıran hep Bruma oldu. Hazırlık maçlarında attığı "plase" gollerle "Thiery Henry'yi mi seyretmiş bir sene boyunca" dedirtti de onun işi bu sene fileleri sarsmaktan ziyade "asist" olacak. Lakin, daha genç, daha da pişmesi lazım, her geçen gün de üstüne koyarak gidecektir. Bir pozisyonda Beck'in üzerinden aşırttığı top ve sonrasında Marcelo'yu geçip Beşiktaş ceza sahasına girdiğinde, tecrübeli olsa herkesin beklediği kale çizgisinin önüne atmak yerine meşin yuvarlağı penaltı noktası cıvarında boş durumdaki arkadaşına aktarırdı ama Bruma kolayı seçti maalesef. Şimdilik yeri garanti gözüküyor da "sarı" Sinan, Yasin ve Podolski rekabeti bakalım ne düzeyde olacak ters kanat için.


Linnes de fena gözükmedi gözüme aslında dün gece, oysa Manchester United maçında yapılan hatalar sonrası apar topar "sağ bek" arayışına girilmiş ve Cavanda transfer edilmişti Trabzonspor'dan. Yeri gelmişken bir dip not, ne zaman Trabzon'dan topçu alsak şampiyon olmuşuz, istatistik bilimi böyle söylemiş. ( Selçuk, Burak, Olcan geldikleri sezonlarda şampiyonluk yaşamışlar) Konumuza dönelim, maça çok iyi başlamış olmasa da,  iyi bitirdi Linnes, özellikle Quaresma karşısında bocalamadı. Cavanda rekabeti "rahatını" bozacak, idmanda forma mücadelesi kıran kırana olacak. Ters tarafta Carole de maçın ilk dakikalarında yaptığı hatalı bir geri pas dışında fena değildi, şimdilik en sağlam onun mevkisi ama Cavanda'nın da sol bek oynamışlığı var, oraya da devşirebilir hoca Belçikalıyı...


Hollanda'nın Fransa'da Avrupa Şampiyonası oynamaması Galatasaray için büyük şans oldu. Hatta Uruguay'ın da Copa Amerika'dan erken elenmesi başka bir piyango bizim takım adına. Zira Sneijder ve Muslera yaz tatilini aileleriyle doyasıyla geçirdiler, kafa dinlediler, hazır döndüler takıma.  Kampta olsun, hazırlık maçlarında olsun Wesley takımın en formda ve hırslı oyuncularından, dün gece de öyleydi, çoğu sezon bu aylardaki "göbekli" görünüşünün tersine fit hali ve dayanıklılığı gözlerden kaçmadı. Orta sahada rakibine bastı, kaleyi gördüğünde "sağlam" yapıştırdı...

Geçtiğimiz günlerde sürpriz bir kararla kaleci hocamız Claudio Taffarel Galatasaray'dan ayrıldığını açıklamıştı, yemek verdi bizimkiler onun onuruna, pasta kesildi, çiçeklerle uğurlandı Tafo ama "branştaşına" en klas vedayı Muslera yaptı. Türkiye'ye geldiği ilk yıllarda Dünya Kupası maçlarında kurtardığı penaltılarla nam salmıştı Claudio Taffarel. Hatta Arsenal finalinde onun kalede olması kaçırtmıştı Suker'e Viera'ya penaltı atışlarını.  "Hocasını" da kurtardığı iki penaltı ve kaledeki kendinden emin duruşuyla Cenk'e kale direğinin üzerinden topu auta attırmasıyla uğurladı Muslera dün gece. Sadece kaleciliği de değil, sempatikliği de kapmış Taffarel'den Uruguaylı eldiven, Neydi o kurtardığı penaltı sonrası dansı?


Son olarak gelelim tribünlere. Pasoligin olmaması, derbide iki takım taraftarına da eşit yer ayrılması özlediğimiz görüntülerdi. Tribünler de pankartlarla, bayraklarla ve meşalelerle derbinin atmosferine renk kattılar. Tabii yine maç yorumcularından "nasıl sokuyorlar bunları" laflarını duyduk da, meşalenin futbolun ruhu olduğunu öğretemedik. Meşale, konfeti, davul, pankart, bayrak, bunlar tribünün olmazsa olması... Ama sahaya atmayın be kardeşim? Hele ki Muslera'yı da çıldırttıysak, vardır bi' yerde bi hata, değil mi ama?



Galatasaraylıların  "başkanıyla hocasıyla, oynanan maçlarıyla yaşanılan krizlerle"  kısaca "keşke hiç yaşanmış olsaydı"dediği bir sezonda kazanılacak üç kupanın ikisini almak Galatasaray'ın büyüklüğünü bir kez daha ispatladı dosta düşmana. Mehmet Demirkol'un da dediği gibi "Galatasarayın genetiğinde zafer var"... Kazanılacak bir kupa varsa, Galatasaray finaldeyse, maçın sonucu zaten bellidir...



Stat: Konya Büyükşehir
Hakemler: Mete Kalkavan, Ceyhun Sesigüzel, Esat Sancaktar, Ali Palabıyık
Beşiktaş: 29- Tolga Zengin (K), 6- Dusko Tosic, 10- Olcay Şahan, 13- Atiba Hutchinson, 15- Oğuzhan Özyakup, 18- Tolgay Ali Arslan (Dk. 73, 17- Ömer Şismanoğlu), 20- Necip Uysal (Dk. 106, 3- Adriano Correia), 21- Kerim Frei (Dk. 46, 7- Ricardo Quaresma), 23- Cenk Tosun, 30- Marcelo Antonio Guedes, 32- Andreas Beck.
Galatasaray: 1- Fernando Muslera, 8- Selçuk İnan (K), 10- Wesley Sneijder, 11- Lukas Podolski (Dk. 43, 9- Eren Derdiyok), 14- Martin Linnes, 18- Sinan Gümüş (Dk. 87, 7- Yasin Öztekin), 20- Bruma, 21- Aurelien Chedjou, 22- Hakan Kadir Balta, 23- Lionel Carole, 27- Tolga Ciğerci.
Sarı Kart: Dk. 57 Andreas Beck, Dk. 87. Oğuzhan Özyakup, Dk. 99 Necip Uysal (Beşiktaş), Dk. 77 Tolga Ciğerci (Galatasaray)
Goller: Dk. 100 Hakan Kadir Balta (Galatasaray), Dk. 107 (Kendi kalesine) Aurelien Chedjou (Beşiktaş)

9 Ağustos 2016 Salı

Tecrübe Farkı


Galatasaray transferde uzun süren sessizliğini bozarak peşi sıra oyunculara sözleşme imzalatıyor bu transfer sezonunda, önce Serdar Aziz, sonra Eren, dün Tolga ve bugün Cavanda... Oyuncuların Galatasaray'a maliyeti, faydalı olup olamayacakları ayrı bir tartışma konusu da , ben medya önünde sözleşme imzalamaya çıkarken giydikleri kıyafetlere takılı kaldım. Başkan ve başkan yardımcıları ile aynı masaya oturacak olmalarından ve muhattaplarının o kulübün en yetkili kişileri olmasından dolayı, ciddi bir ortamın söz konusu olacağından buralarda takım elbiseden tutun, en basitten şık bir gömlek giyilmesi gerekiyorken, Tolga Ciğerci dün sıradan bir günde sokağa çıkar gibi bir t-shirtle "arzı endam" etti kameraların karşısına. Oysa Serdar Aziz şık bir ceket ve gömlek, Eren Derdiyok gömlek ve bugün de Cavanda "damat" gibi hazır gelmişlerdi imza törenlerine. Tecrübe farkı sadece sahada değil, günlük yaşamda da ortaya çıkıyor aslında ama genç topçulara "abilik" eden menajerler sadece "para" mı düşünüyorlar diye sormadan da edemiyor insan, yeşil saha dışında da tavsiyeler vermezler mi oyuncularına... Belki de bizimkiler Tolga'yı İstanbul'a sözleşme şartlarını konuşmaya getirip, Almanya'ya dönüşte kararını değiştirmesin diye apar topar imzaya çıkardılar... Olur mu olur, ihtimal dahilinde... Ama beterin de beteri var derler ya, Tolga'dan daha fenası olarak da Ozan Tufan'ı hatırlıyorum geçen sene herkesin smokinle geldiği Türkiye Profesyonel Futbolcular derneğinin spor ödülleri gecesinde giydiği siyah t-shirtü ile, yorum sizin...





6 Ağustos 2016 Cumartesi

Mourinho-Ronaldo Kapışması


Fransa ile Portekiz arasında oynanan Euro 2016 final maçında sakatlanan ve oyundan çıkmak zorunda kalan Cristiano Ronaldo'nun maçın son dakikalarında teknik direktörmüşcesine saha kenarında takım arkadaşlarına direktifler yağdırması, kupa sarhoşluğunu yavaş yavaş üzerinden atan Portekiz'de eleştirilmeye başlandı. Bu eleştirilere Manchester United'ın çiçeği burnunda hocası Jose Mourinho da katıldı, başarılı hoca "Final maçının son bir kaç dakikasında Ronaldo'nun saha kenarında yaptıkları hiç bir şeye yaramadı. Sahada işini yapan 11 oyuncu vardı ve onlara direktif vermekle yükümlü bir de teknik direktör bulunuyordu kenarında. Ben Ronaldo'nun çizgi kenarında yaptıklarını seyrederken, herkesin kazanmayı istediği bir kupaya yaklaşmış bir takımı gören aşırı duygu yüklü bir adam izledim. Duygusal kontrolunu kaybetti ama bu çok da fena bir şey değil, lakin tecrübelerim bir kez daha gösterdi ki böyle önemli anlarda futbolcular kendi küçük dünyaları içinde kayboluyorlar." diye açıkladı düşüncelerini.

Mourinho'nun bu sözlerine Ronaldo'nun cevabı gecikmedi. Real Madrid'li futbolcu, instagram hesabında takım arkadaşlarıyla birlikte üzerinde kupa zaferinin tüm Portekize ait olduğu manasına gelen "onbir milyonda bir" hashtagı olan t-shirtle bir foto yayınlayıp, altına "çabuk hatırlatma"  yazdı. Sadece bununla da kalmadı, İspanyol As gazetesine verdiği bir demeçte de eski hocasının kulaklarını çınlattı  "Ben kariyerim boyunca bütün hocalarıma saygılı oldum, onlardan hep birşeyler öğrenmeye çalıştım. Bu 2013 yılının Ağustos ayında da hocam bana saldırdığında böyle olmuştu. Bizim ülkemizde çok meşhur olan bir deyimde de bahsedildiği gibi, yemek yediğim tabağa tükürmem."

Şimdi herkesin merak ettiği bu söz dalaşının devam edip etmeyeceği, sürmesi halinde boyutunun ne seviyeye varacağıdır, zira iki spor adamı da alttan alacak egoya sahip değil...



Soğuk, Çok Soğuk


Memleket esnafından "orantısız zeka"...

Babaya Orta Parmak


Ülkemizde yayınlanacak yayınlanmayacak derken 2016 Rio Olimpiyat oyunları tüm heyecanıyla başladı, başlamasına da ilginç ve tuhaf haberler de Brezilya'dan ajanslara düşmeye başladı. İşte onlardan biri  Kanadalı yüzücü Santo Condorelli'ye ait. Aslında daha yüzme yarışmaları başlamadı ama bu haber sonrası herkes merakla Condorelli'nin havuza çıkacağı anı bekleyecek. Neden mi? Genç yüzücü her yarışma öncesi "rahatlamak için" kameralara dönüp orta parmağını gösteriyormuş... Bunu yapmasının sebebini de babası Joseph Condorelli şöyle açıklamakta: "Yüzmeye başladı ilk günlerde havuzun başına gelip, heyecandan öylece hareketsiz kalıyordu Santo. Bir gün ona dedim ki, 'Havuzun başına geldiğinde rahat olmalısın, yarışı düşünmemelisin" Bunu nasıl başarabileceğini bana sorduğunda ise 'Umursamadığını herkese göster' dedim. Bir gün tribünde oğlumun müsabakasının başlamasını beklerken, Santo kulvarın başına geldi ve bana orta parmağını gösterdi. İşte o gün bugündür böyle işaretleşir olduk"



Beşiktaş-Fenerbahçe Maçı…Canlı

Bir çok dergide öyküleri ve denemeleri yayımlanan Kemal Çavuş dostumuzun son öyküsü de futbola dair, bizi kırmadı, daha dergilere yollamadan ultras/Movement blogda yayınlamak için bize yolladı, kendisine teşekkür ediyoruz...


Beşiktaş-Fenerbahçe Maçı…Canlı  
    Hala hatırladıkça acı acı gülmekten kendimi alamıyorum. Uzak bir ile tayin olmuştum ama bürokratik işlemler tamamlanmadığı için birkaç gün daha beklemem gerekiyordu. İyi bir otele yerleştim. Canım çok sıkkındı. Daha doğrusu şaşkındım, sanki kocaman bir el beni tutup, yaşadığım yerden kaldırıp,  çok uzak başka bir yere koymuştu.  O gün Beşiktaş Fenerbahçe maçı vardı. Ben de maçı seyretmek için kaldığım otelin karşısındaki kahveye gitmeye karar verdim.  Kahvede maç seyretmenin,  otelde tek başına seyretmekten daha zevkli olacağını düşündüm.
Maç olduğu halde kahvehane hiç de kalabalık değildi. Demek ki buralarda insanlar maç için kendini fazla yırtmıyor diye düşündüm.  Maç başladı. Nedense çok heyecanlıydım bazen küfür bile kaçıyordu ağzımdan. Benden başka seyreden yoktu. Ben bağırdıkça, yaşlı birkaç kişi dönüp bakıyordu, sonra sohbetlerine devam ediyorlardı. Bir seferinde gol pozisyonu oldu kendimi kaybettim: “Ulan bir kere de vur şu topa be, bir kere olsun vur!” Kafası puşili birkaç ihtiyar gene dönüp bana baktılar ama öyle sakindiler ki, sessizce uzun ağızlıklı sigaralarını tüttürmeye devam ettiler. Sanki ağızlarından duman değil de kocaman sessizlik üflüyorlardı. Ettiğim bütün küfürler onların üflediği sessizlik tabakası altında ezilip yok oluyordu. Ben kuduz gibi debelenmeye devam ediyordum. Neyse sonunda maç bitti.  Kahve dolmaya başladı.  Ne oluyor demeye kalmadan bir de baktım ki kahve ağzına kadar dolmuştu. Dışarıda bile, kapı aralığından maçı ayakta seyretmeye razı olan seyirciler vardı.
       Ne olduğunu geç de olsa anlamıştım tabi ama iş işten geçmişti. Şaşkınlığımdan bir türlü kalkamıyordum. Sanki doksan dakika boyunca kendi kafamda yarattığım görüntülere bağırmış gibi hissediyordum kendimi. Benden başka kimsenin görmediği görüntülere... Derken maç tekrar başladı. Bundan önceki maç boyunca ben bağırırken arada bir bana bakan ihtiyarla göz göze geldik. Sonra kahveciden ve ihtiyardan duyduğum utanç artık dayanılmaz hale geldi, üstelik; ikinci bir “şimdiki zamanı” yaşamayı kaldıracak gücüm de kalmamıştı. Sessizce yerimden kalktım. Kahveciye çay parasını uzattım ama almadı sonra da sırtıma vurup, “hadi bakalım, bu da benden olsun” dedi.  Otelin yolunu tuttum. Yatağa uzandım. Ben küfür ettikçe bana bakan o puşili ihtiyarın bakışları uzun bir süre gözümün önünden gitmedi.
Kemal Çavuş
19-05-2016

4 Ağustos 2016 Perşembe

Kaç Yaşındasın Birader?

Daha önce 5 defa FIFA U-17 Dünya Kupasını kazanan Nijerya milli takımında bu cumartesi Nijer Cumhuriyeti ile oynayacakları 2017 U-17 Dünya Kupası eleme grubu maçı öncesi büyük şok yaşanıyor, zira yapılan kemik ölçümü testlerinde 26 oyuncunun yaşlarının büyük olduğu ortaya çıkmış. Bu haber üzerine, apar topar yeni oyuncular kadroya çağrılırken, Nijerya Futbol Federasyonundan bir yetkili "Bu tamamen skandal. Bu çocukları seçen ve U-17 Milli Takımımızla ilgili bütün hocaların görevine son verdik. Böyle bir felaketin nasıl olduğunu araştırıyoruz" derken, geçmişten ders almamışa benziyor Nijeryalılar. 6 sene evvel de Birleşik Arap Emirliklerinde düzenlenecek olan 2013 U-17 Dünya Kupası öncesi yapılan testlerde, Nijerya milli takımının bazı oyuncularının yaşlarının büyük olduğu ortaya çıkmış, takımın hocası " Biz testlerimizi Nisan'da yapmıştık, şimdi aylarda Temmuz, o günden bugüne bu çocukların kemikleri uzamıştır, bu çok normaldir" diye kendini savunmuştu...

Zika Zika



Brezilya'da yapılacak 2016 Rio Olimpiyat oyunları öncesi instagram hesabında sivrisineklerin taşıdığı Zika virüsü korkusunu ortaya koyup, sivrisineksavar fotoları paylaşan Amerika Kadın Milli Takım kalecisi Hope Solo'ya Brezilyalılardan büyük tepki gelmeye başladı. Dün oynanan Yeni Zelanda maçında topla her buluştuğunda tecrübeli kaleci tribündeki 10 bine yakın taraftar "Zika... Zika... " diye protesto etmiş Hope Solo'yu... Başarılı kaleci ise "Tribünden söylenileni duymadım ama taraftarlar eğleniyorsa, ne mutlu bana" diyerek geçiştirmiş tepkiyi. Brezilyalılar ise kendilerinin ve ülkelerinin bu tip paylaşımlarla küçük düşürüldüğü için Amerikalı kaleciye hala öfkeliler...



İlahi Adalet


Dün gece Monaco-Fenerbahçe maçında Portekizli hakemin çaldığı penaltı beni 2014 yılının ekim ayına götürdü. Galatasaray, Fenerbahçe ile TT Arena'da karşılaşmış ve Sneijder'in müthiş iki "füzesi" ile tam maçı 2-0 galip kapatacakken, taç çizgisini 1-2 metre geçen topu Hasan Ali dışarıdan çevirmiş, yan hakem bayrak kaldırmamış, Galatasaray'lı topçuların "topun taça çıktığı" için duraksamasından yararlan Fenerbahçe skoru 2-1'e getirmişti. Hatırlanacağı üzere söz konusu maçın oynandığı sezonun son haftaları Galatasaray-Fenerbahçe-Beşiktaş arasında kıran kırana geçmiş, şampiyonu puanların değil, "averajın" belirleyeceği konuşulmaya başlanmış ve Fenerbahçe o "haksız" golle şampiyonluğu kazanacak duruma gelmişti. O derbi gecesi pozisyonun "kahramanı?!" Hasan Ali topun taca çıktığını itiraf etmiş olsaydı maçın hakemine, belki bir çok futbolseverin duasını alacaktı ama o beddua ve ah almayı seçti, takımına bir gol kazandırma pahasına.

Allah'ın adaleti şaşmaz derler, hesap bir gün bir yerde hiç beklemediğin anda kesilir ya, işte Şampiyonlar Ligine 1 adım kala oynanan Fenerbahçe'nin 2-1 kazandığı maçın rövanşında hakem Hasan Ali'nin rakibine belki de hiç teması yokken bir penaltı çaldı ki, Fenerbahçe'nin koca bir sezonuna mal oldu. İşin tuhafı pozisyona Hasan Ali'nin hiç de itiraz etmemiş olması. Öylece dona kaldı sarı-lacivertli futbolcu. O anda düdüğü belki Portekizli hakem üfledi ama 2014 Ekim'inde beddualarla lanetlenen Hasan Ali Kaldırım, "kul hakkı yemenin" cezasını ödemiş oldu... Herkes şaşar ama "İlahi adalet" şaşmaz be Hasan'ım...





Palyaco Daum

Almanca konuşulan ülkeler olan Almanya, Belçika, İsviçre, Avusturya gibi ülkelerde kullanılan Rosenmontag karnivalı için palyaço kılığına girmiş Christoph Daum...


Blog Widget by LinkWithin