Bir çok dergide öyküleri ve denemeleri yayımlanan Kemal Çavuş dostumuzun son öyküsü de futbola dair, bizi kırmadı, daha dergilere yollamadan ultras/Movement blogda yayınlamak için bize yolladı, kendisine teşekkür ediyoruz...
Beşiktaş-Fenerbahçe Maçı…Canlı
Hala hatırladıkça acı acı gülmekten kendimi alamıyorum. Uzak bir ile tayin olmuştum ama bürokratik işlemler tamamlanmadığı için birkaç gün daha beklemem gerekiyordu. İyi bir otele yerleştim. Canım çok sıkkındı. Daha doğrusu şaşkındım, sanki kocaman bir el beni tutup, yaşadığım yerden kaldırıp, çok uzak başka bir yere koymuştu. O gün Beşiktaş Fenerbahçe maçı vardı. Ben de maçı seyretmek için kaldığım otelin karşısındaki kahveye gitmeye karar verdim. Kahvede maç seyretmenin, otelde tek başına seyretmekten daha zevkli olacağını düşündüm.
Maç olduğu halde kahvehane hiç de kalabalık değildi. Demek ki buralarda insanlar maç için kendini fazla yırtmıyor diye düşündüm. Maç başladı. Nedense çok heyecanlıydım bazen küfür bile kaçıyordu ağzımdan. Benden başka seyreden yoktu. Ben bağırdıkça, yaşlı birkaç kişi dönüp bakıyordu, sonra sohbetlerine devam ediyorlardı. Bir seferinde gol pozisyonu oldu kendimi kaybettim: “Ulan bir kere de vur şu topa be, bir kere olsun vur!” Kafası puşili birkaç ihtiyar gene dönüp bana baktılar ama öyle sakindiler ki, sessizce uzun ağızlıklı sigaralarını tüttürmeye devam ettiler. Sanki ağızlarından duman değil de kocaman sessizlik üflüyorlardı. Ettiğim bütün küfürler onların üflediği sessizlik tabakası altında ezilip yok oluyordu. Ben kuduz gibi debelenmeye devam ediyordum. Neyse sonunda maç bitti. Kahve dolmaya başladı. Ne oluyor demeye kalmadan bir de baktım ki kahve ağzına kadar dolmuştu. Dışarıda bile, kapı aralığından maçı ayakta seyretmeye razı olan seyirciler vardı.
Ne olduğunu geç de olsa anlamıştım tabi ama iş işten geçmişti. Şaşkınlığımdan bir türlü kalkamıyordum. Sanki doksan dakika boyunca kendi kafamda yarattığım görüntülere bağırmış gibi hissediyordum kendimi. Benden başka kimsenin görmediği görüntülere... Derken maç tekrar başladı. Bundan önceki maç boyunca ben bağırırken arada bir bana bakan ihtiyarla göz göze geldik. Sonra kahveciden ve ihtiyardan duyduğum utanç artık dayanılmaz hale geldi, üstelik; ikinci bir “şimdiki zamanı” yaşamayı kaldıracak gücüm de kalmamıştı. Sessizce yerimden kalktım. Kahveciye çay parasını uzattım ama almadı sonra da sırtıma vurup, “hadi bakalım, bu da benden olsun” dedi. Otelin yolunu tuttum. Yatağa uzandım. Ben küfür ettikçe bana bakan o puşili ihtiyarın bakışları uzun bir süre gözümün önünden gitmedi.
Kemal Çavuş
19-05-2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder