29 Kasım 2018 Perşembe

Hüseyin Göçekseverler Derneği


Galatasaray başkanı Mustafa Cengiz'in geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada "düdüğü asmasını" istediği Hüseyin Göçek, Halis Özkahya ve Fırat Aydunus'tan Hüseyin Göçek ve Halis Özkahya'nın Merkez Hakem Kurulu tarafından "ikinci bir değerlendirmeye kadar" dinlendirilmesi kararının ardından Kulüpler Birliğinde bulunan Galatasaray dışındaki 17 takım başkanı bir deklarasyon imzalayarak bu iki hakeme sahip çıktıklarını belirtmişler.
Halis Özkahya'da çok canlar yakmıştı da özellikle Hüseyin Göçek'i bu kadar seven kulüp başkanlarını görünce, googlea "Hüseyin Göçek Tepki" yazdım ve bakın karşıma neler çıktı:



Kendi canları yandığında Hüseyin Göçek'ten her şekilde şikayetçi olan, maçlarına istemeyen, "şehirlerine sokmayanlar", söz konusu Galatasaray olunca birden hak hukuk unutup "Hüseyin Göçekseverler Derneğine" dönüşüvermişler... İlginç değil mi?

Lokomotiv Moskova:2-0:Galatasaray


Rusya'nın buz gibi soğuk havası ve sakat oyuncularının çokluğu ile birlikte "içeride" sürekli üzerine gelinen ve moral-motivasyon olarak "darmadağan" olan bir Galatasaray çıkmıştı Lokomotiv Moskova karşısına. Galatasaray grupta puansız olan rakibi karşısında galip gelip, Şampiyonlar Liginde gruptan çıkma hedefini sürdürmek isterken, Ruslar da ilk defa puanla tanışmayı hedefliyorlardı...

Oyunun ilk düdüğü ile birlikte saha zeminine alışmakta zorluk çeken Galatasaray, üçüncü dakikada Smolov'a bir pozisyon verdi ve sonrasında ipleri eline aldı, topun hakimiydi. Top çeviriyordu Galatasaraylılar da lider oyuncu eksikliği bariz şekilde göze çarpıyordu. Fernando, Donk ve N'Diaye orta sahada mücadele ediyordu ama topu rakip alanda kullanamıyorlardı. Kanatlardan gelmeye çalıştı Galatasaray,  Linnes-Rodrigues paslaşmaları ile pozisyon buldu da bu sefer topu Guilherme'nin kalesine yollayacak adam yoktu.
Arka arkaya kornerler de kullandı da, uzun boylu bekler gol için geldi ama onlarda da Garry Rodriguez nedense hep rakibin olduğu ön direğe yollamayı seçti topu...
Galibiyet olmuyorsa, beraberlik de Galatasaray'ın işine geliyordu, Ruslar da pek tehlikeli gelmiyordu Muslera'nın üzerine ama hiç gereği yokken,  devre biterken Krychowiak'ın şutu Muslera'nın kucağına gelirken, Donk'un bir müdahalesi ile top herkesin bakışları arasında ağlarımıza gidiverdi...

Ve sihir o an bitti, Külkedisinin at arabası bal kabağına dönüşüverdi...

"Kırılganlık" hastalığı baş gösterdi, "maçı çeviremeyeceğiz" düşüncesi tekrar akıllara düştü ve Galatasaray'ın o "bilinçli" oyunu, manasız bir kaosa dönüştü.


İkinci yarıda da Eren'in çıkarken kaptırdığı top sonrası gelişen Lokomotiv atağında Rus oyuncular herhangi bir müdahale görmeden ceza sahasına girince, farkı kolayca ikiye çıkarıverdiler...

Belli etmeseler de zaten kafalarda "binbir" sıkıntı olan Galatasaraylı topçular, iki farklı geriye düşünce maçı kafada bitirdiler ve bir an önce hakemin son düdüğü çalıp, maçı bitirmesini beklemeye başladılar.

Şampiyonlar Ligi bu senelik Galatasaray için sona ererken, tek hedef Ali Sami Yen'de Porto maçını kazanıp, UEFA'da yoluna devam edebilmek.
Büyük ümitlerle başlanılan Şampiyonlar Ligi serüveni, sakatlıklar ve Türkiye'de liginde meydana gelen "çalkantılar" ile tatsız biterken, Galatasaray için tek kazanç genç oyuncu Ozan Kabak oldu. Genç yaşına ve bu arenada tecrübesi olmamasına rağmen, Ozan o kadar soğukkanlı ve dikkatlıydı ki, rakiplere geçit vermedi,  güçlü fiziği ile sürekli ayakta kaldı ve bu soğuk ve tatsız gecede içimizi ısıtan oyuncu oldu...



STAT: Lokomotiv Stadı
HAKEMLER: Antonio Mateu Lahoz, Pau Cebrain Davis, Roberto del Palomar, Teodoro Sobrino, Javier Estrada, Alejandro Hernandez
LOKOMOTİV MOSKOVA: Guilherme, Ignatyev, Rybus, Corluka, Kverkvelia, Denisov, Krychowiak, Miranchuk, Farfan (Rotenberg 90’), Miranchuk (Barinov 77’), Smolov (Eder 88’)
GALATASARAY: Muslera, Linnes (Mariano 89’), Ozan, Serdar, Nagatomo, Donk, Ndiaye (Selçuk 68’), Fernando (Feghouli 59’), Rodrigues, Onyekuru, Eren   
GOLLER: Krychowiak (43’), Smolov (54’)
SARI KARTLAR: Serdar (34’), Corluka (67’), Farfan (74’)

24 Kasım 2018 Cumartesi

Galatasaray:1-1:Konyaspor


Başım ağrıyor, başım...
Hem de fena halde ağrıyor, ha çatladı, ha çatlayacak...
Sanki dün gece koca bir rakı bitirmişçesine...
Ama içmedim ki dün gece...
Maç izledim...
Galatasaray, Konyaspor maçını seyrettim...
Sami Yen'de oynuyordu Galatasaray, taraftarıyla kenetlenmiş bir Galatasaray vardı...
Bir çok sakata, cezalıya, başında hocası olmamasına rağmen fena bir oyun da oynamıyordu...
Az da not tutmamıştım hani maça dair: Fernando'nun ilk dakikalarda şutunu, Onyekuru'nun Ömer Bayram'ın ortasında kafa ıskasını, Galatasaray'ın oyuna hükmedişini, 3-5-2'nin Galatasaray'a ne kadar da yakıştığını, Aykut Kocaman'ın yine "korkak" oyununu, Ozan'ın gelişimini yazacaktım...

Eduardo Galeano'nun öykü kitabına da başlamıştım bu hafta, oradan güzel alıntılar yapacaktım maç yazımın içinde...
Ama şimdi yazamıyorum...
Başım ağrıyor...

Gözlerimi kapadıkça Serdar Aziz'in kayarak topa müdahalesini ve hakemin penaltı çalmasını görüyorum...
Küfrediyorum, lanet ediyorum ama çıkmıyor aklımdan...

Serdar Aziz rakibine dokunmadan topa müdahale ediyor ve hakem penaltı noktasını gösteriyor...

Yine o lanet pozisyon... Yine geldi gözümün önüne...

İtiraz ediyor topçular, Mariano VAR'a bak diyor, yabancı dili yoksa hakemin diye eliyle VAR işareti yapıyor ama Hüseyin Göçek pozisyona bakmıyor bile...
Ne konuşuyor, ne söylüyor belli değil ama pozisyonun tekrarına bile bakmadan penaltıyı kullandırıyor...

Shakespeare'in "to be or not to be" deyişi gibi yenmek ya da yenilmek değil mesele...
Haksızlığa isyanım...
Sinirim buna...

Hakem de insan, tabii ki hata yapacak... Video Yardımcı Hakem bu hataları önlemek için getirildi... Görüntüyü ekranda izleyip, hatandan dönebilirsin... Oyuna daha fazla adalet getirmesi için uygulanmaya kondu VAR sistemi...

Peki, sen bir futbolcunun senin üstüne top fırlatacak kadar öfkelendiği pozisyonu neden izlemezsin?
Cevabı az buçuk tahmin ediyorum...
Öfkem buna...

En fatanatik Fenerbahçeli Rıdvan Dilmen'den tutun da, Fatih Terim'i sevmeyen Ahmet Çakar'a...
Erman Toroğlu'ndan Önder Özen'e...
Ali Ece'sinden Mehmet Demirkol'una...
Herkesin "böyle penaltı olmaz" dediği yerde biri saha içinde Hüseyin Göçek, öbürü VAR odasında Halis Özkahya nasıl ve neden penaltı kararında birleşebiliyorlar...

Amaç ne?
Oyun ne?
Operasyon kime?

Bugüne kadar böyle söylemlere tüm yüreğimle inanmazdım, güler geçerdim,  taraftarın öfkesini dindirmek için ortaya attığı "komplo teorileri" olduğunu düşünürdüm de...

Dün gece bardak taştı...
Dün gece Galatasaray'a ve Fatih Terim'e operasyon yapıldığı o kadar açık seçik ortaya çıktı ki...

Başakşehir mi şampiyon yapılmak isteniyor?
Fatih Terim'e karşı davayı kaybeden Federasyon hocadan intikam mı almak istiyor?

Hüseyin Göçek "sağ olsun" tüm soruların cevabını verdi...

Lig TV, Bein Sport olmadan aramızdaki ilişkiyi sonlandırmıştım...
E-Bilet çıktığından beri kendimce protestomu yapıp, maçlara da gitmiyorum...
Bu kirli düzenin parçası olmamaya çalışıyorum...
Hasretimi içime atıp, kahveden oradan buradan takip ediyorum Galatasaray'ımı da...

Sevdiğime uzaktan yapılan "kahpece" saldırılar, fena halde kalbimi sızlatıyorum... Kafamı bozuyor...

"Oyun abi bu, kafanı bu kadar takma" diyenler olacaktır da, oyun oyun olmaktan çıktı artık...
Öfkem buna...
"Güzel oyunu" fena halde kirlettiler...
"Hayat fena halde futbola benzer" diyoruz ya...
Hayatımızın da içine ettiler, futbolumuzun da...

Sinirim buna...
Öfkem buna...
Benim bu baş ağrım sanırım daha geçmeyecek...



STAT: Ali Sami Yen
HAKEMLER: Hüseyin Göçek, Mehmet Cem Hanoğlu, Erdem Bayık
GALATASARAY: Muslera, Ozan Kabak, Maicon, Serdar Aziz, Mariano, Fernando (Dk. 81 Celil Yüksel), Selçuk İnan (Dk. 67 Muğdat Çelik), Ömer Bayram, Feghouli, Onyekuru, Eren Derdiyok
ATİKER KONYASPOR: Serkan Kırıntılı, Skubic, Fallou Diagne, Uğur Demirok, Ferhat Öztorun (Dk. 80 Hadziahmetovic), Jonsson (Dk. 72 Fofana), Jevtovic, Ömer Ali Şahiner, Traore, Milosevic, Jahovic (Dk. 72 Yatabare)
GOLLER: Dk. 69 Uğur Demirok (Kendi kalesine) (Galatasaray), Dk. 90 Skubic (Penaltıdan) (Atiker Konyaspor)
KIRMIZI KART: Dk. 87 Serdar Aziz (Galatasaray)
SARI KARTLAR: Dk. 48 Ozan Kabak (Galatasaray), Dk. 57 Traore, Dk. 90+3 Serkan Kırıntılı, Dk. 90+5 Hadziahmetovic (Atiker Konyaspor)

13 Kasım 2018 Salı

Patron O İşi Çoktan Halletti


Bulgarların efsanesi Hristo Stoichkov'un hayat hikayesini kaleme aldığı kitabından bir anektod. Stoichkov, Papa John Paul II ile buluşur ve Papa der ki "Sol ayağını kutsamamı ister misin?" Hristo cevabı yapıştırır "Zahmet etmeyin, patronunuz o işi çoktan halletti"

11 Kasım 2018 Pazar

Kayserispor:0-3:Galatasaray


10 Kasım ulu önder Mustafa Kemal'in aramızdan ayrılışının 80. yılı...
Kendisini minnet, saygı ve özlem ile anıyoruz...

Gün hüzünlüydü, Hakkari'den gelen şehit haberleriyle daha da karardı içimiz. Gencecik çocuklar mühimat deposundaki patlama sonrası hayatlarını kaybetmişlerdi.


Bu zamanlarda futbolmuş, maçmış, rekabetmiş hiç ama hiç manası kalmıyor... Ama hayat devam ediyordu ve Kayseri'de oynanması gereken maç için biz de televizyon karşısında yerimizi alıyorduk...

Böyle "acı" bir günde Galatasaray'ın da siyah forma ile sahaya çıkması pek de yerinde oldu... Gerçi Ankaragücü gibi formanın önüne Mustafa Kemal Atatürk imzası olsa ya da Konyaspor gibi kola Atatürk resmi ve imzası olsa daha da şık olurdu.


Galatasaray Kayseri'deydi de akılların bir ucunda bir hafta önce oynanan derbi vardı, maç sonu çıkan olaylar sonrası Fatih Terim 7, Hasan Şaş da 8 maç yedek kulübesinden uzak kalacaktı. Yetmedi Galatasaray, Donk'u 6, N'Diaye'yi 5 ve Rodriguez'i 3 maç yok sayacaktı. Zaten sakatlarla başı dertte olan Fatih hoca, bir de cezalar sonrası kadro kurmakta iyice zorlanacaktı... Bazen zorluklar ve yokluklar insanı daha yaratıcı yapar ya, elde kalanlarla hoca Ozan-Serdar ve Maicon'dan oluşan bir savunma üçlüsüyle sahaya çıkardı takımı... Bu sene ilk defa üçlü savunma ile oynuyordu Galatasaray ve Mariano ile Ömer Bayram kanatları kullanma konusunda görev almışlardı...

Orta sahada da fiziki yönden zayıf ama ayaklarına topu aldıklarında fark yaratacak Selçuk-Feghouli ve Belhanda vardı... Fark da yarattılar, perdeyi açan golde Feghouli sağ kanattan savunma arkasına kaçtı, kontrol ettiği topla rakibini ceza sahası içinde "ekarte" edip, ayak içi plase ile şutu denedi ve seken topu Onyekuru filelerle buluşturdu. İkinci golde de sahnede Selçuk vardı, tecrübeli oyuncu kendi yarı sahasından Onyekuru'ya gençlik yıllarını anımsatan bir pas attı, Nijeryalı oyuncu da hızı ve çabukluğu ile farkı ikiye çıkarmasını bildi. Mariano'nun Ömer Bayram'a attırdığı golde de Belhanda sağ kanatta boş pozisyonda olan Mariano'yu görerek "asistin asistini" yapmış oldu...

Galatasaray'ın son maçlarda yaptığı puanlar kayıpları ve eksiklerinin çokluğu dikkate alındığında oldukça zorlanması beklenilen maçta kalesinde pozisyon vermeden, rakip kalede gol pozisyonları bularak rahat bir üç puan aldı.


Oyun olarak Galatasaray başarılıydı, istediklerini sahaya koydu, Ozan Bilal'e nefes aldırmadı, Maicon sağında ve solunda Serdar ve Ozan'ı görünce daha rahat oynadı, hata yapmadı, Serdar Umut Bulut'a hava topu vermedi, Ömer Bayram belki de Ali Sami Yen'deki taraftar baskısı olmadığı için hata yapma korkusu olmadan cesurca oynadı, Hakan Ünsal gibi yorulmadan ileri gitti geri geldi, tekmeye kafa sokarak Tiago Lopes'i oyundan attırdı. Mariano tecrübesiyle oyuna karakter koydu, Belhanda beklenen performansını sergilemeye başladı, top aldı, duvar oldu, ters top attı, Selçuk sonbaharda çıkan güneş misali attığı paslar, rakibin kalemize gelmeye başladığı anlarda oyunu soğutması ile içimizi ısıttı... Ve Feghouli... Belki de maçın en iyilerinden biriydi... Maç sonu verdiği demeçte "Yeter ki hocam beni görsün ve şans versin, her yerde aynı performansla oynarım" diyordu... Sanki bu geceyi beklermiş gibiydi de, hocanın şans verdiği günlerde de "yokları" oynamıştı...Umarım patlama noktası olur. Zaten artık elde kim kaldıysa "kurtarıcı" gözüyle bakıyoruz...

Forvetsizlikten forvet yarattığımız ileri uçtakilerden Sinan Gümüş, Galatasaray formasıyla çıktığı 100. maçında ilk devre kırılgan ve güçsüz bir görüntü sergilese de, ikinci devre o da ev sahibinin savunmasını çok zorladı ve 54. dakikada Ozan'ın Bilal Muslera ile karşı karşıya kalacakken Bilal'ın ayağından harika bir zamanlama ile kazandığı topun devamında Mariano'nun pasıyla ceza sahasına girer girmez Sinan'ın yaptığı aşırtmayı Muammer son anda kurtarmasa "organizasyon" açısından yılın golü olabilirdi...

Ve Henry Onyekuru... Attığı gollerle maçın adamı oldu Nijeryalı futbolcu. Klasik bir santrafor değil ama golü iyi kokluyor, olması gerektiği yerde bulunuyor ve ilk golde bu özelliğini gösterdi. İkinci golde ise Brezilyalı Ronaldo'yu hatırlatan bir "pis burun"la fileleri havalandırdı.


Galatasaraylılar sahada onur mücadelesi yaparken, "kendince" sahada onur mücadelesi yapan başka biri daha vardı: Maçın hakemi Ümit Öztürk... Hafta boyunca sosyal medyada "Galatasaray'ın Ümit Öztürk'le maç kaybetmediği" istatistiğine atıfta bulunulup, bu hakemin MHK tarafından "Galatasaray'ı kurtarmak için" görevlendirildiği dedikodusu yayılmıştı. Genç hakem de bu söylemlerden etkilenmiş olacak ki, her ikili mücadelede Kayserispor lehine düdük çaldı, "Bir kez de Galatasaray kaybetsin de üstümdeki bu yük bitsin" der gibiydi. Tabii sadece Ümit Öztürk değildi Galatasaray lehine çalışan, VAR'ın başında Cüneyt Çakır vardı... İlk yarıda Sinan'ın ikinci yarıda Onyekuru'nun ceza sahası içinde düşürülmesine sahadaki hakeme "oynat" tavsiyesinde bulundu Cüneyt Çakır... Kendisi maç yönetirken o kadar kırmızı gösterdi dirsekle rakibe müdahalelere ama kamera başında Atilla'nın Belhanda'ya dirseğine yine sessiz kaldı....


Maalesef bu sene zorlu bir sezon olacak.. Galatasaray sadece saha içindeki rakiplerle değil, saha dışıyla da çok mücadele edecek... Muslera'nın kafa yarılacak, Belhanda'nın ağız burun kanayacak, Ömer kafasına tekme yiyecek ama Galatasaray kenetlendikçe yine Mayısta şampiyonluk kupasını kaldıracak...


STAT: Kadir Has Stadyumu
HAKEMLER: Ümit Öztürk, İsmail Şencan, Osman Gökhan Bilir, Mustafa Öğretmenoğlu
VAR HAKEMLERİ: Cüneyt Çakır, Ali Şansalan
KAYSERİSPOR: Muammer, Tiago, Sapunaru, Kucher, Atila, Rajko, Şamil, Bilal, Chery (Varela 61’), Mensah (86’), Umut
GALATASARAY: Muslera (İsmail 90+3’), Mariano, Ozan, Serdar, Maicon, Ömer, Selçuk (Yunus 90’), Belhanda, Feghouli (Celil 87’), Onyekuru, Sinan
GOLLER: Onyekuru (18’, 74’), Ömer (89’)
SARI KARTLAR: Tiago (17’, 83’), Feghouli (34’), Kucher (35’), Ozan (58’), Mensah (63’), Onyekuru (75’), Sapunaru (80’)
KIRMIZI KART: Tiago (83’)

9 Kasım 2018 Cuma

Schalke 04:2-0:Galatasaray


"Muhakkak ki salı günleri açıklanıyor, itirazımız yok ama bu ayet değil ki, Allah'ın kanunu değil ki değişmesin. Bu insanların koyduğu bir kural. Madem bunu açıkladın, bir de arkasından Schalke'ye destek mesajı beklerdim." diyordu Fatih Terim, Schalke ile deplasmanda oynanacak maça çıkmadan yapmış olduğu röportajda. Cuma günü oynanan derbi sonrası çıkan olaylar herkes tarafından konuşulurken, Fatih Terim belki de Almanya'ya gitmeden en fazla uğraştığı işlerdendi topçuların akıllarından derbi maçını silmek ve Şampiyonlar Ligi maçına konsantre olmalarını sağlamak ama Türkiye Futbol Federasyonu "eşek şakası" gibi maça saatler kala ceza açıklıyordu... Ülkede futbolu yönetenler böyle bir "eylem" gerçekleştirdikten sonra, kimse "ülke puanıymış", "milli meseleymiş" demesin Avrupa maçları ile alakalı olarak...


Böyle bir moral bozukluğu ile çıktığı Schalke deplasmanında Muslera'nın daha maçta beş dakika olmadan yapmış olduğu hata ile geriye düşüverdi sarı-kırmızılılar. Yenilen erken goller genelde takımları oyundan düşürür de, Galatasaray maçı bırakmadı, Porto deplasmanında yaptığı gibi Belhanda'nın paslarıyla Garry Rodriguez ve Onyekuru'yu savunma arkasına kaçırdı, hele ki Garry'nin gol yapamadığı bir pozisyon var, "her türlü gol olurdu" ama 7 numaralı topçumuz topu dışarı attı. Bazen düşünüyorum da 7 numaranın "bahtsızlığı" mı var Rodriguez'in üzerinde, Yasin'e, Aydın'a şans getirmeyen formanın "laneti" acaba Garry'ye de mi geçti. Galatasaray rakip kalede gol ararken, hatta Nübel'e bile pres yaparken, ev sahibi de hızlı çıktığı anlarda ikinci golü getirecek pozisyonlar buldu lakin o anlarda da Muslera hatasını telafi ettirecek kadar başarılıydı.

İkinci devreye Fatih Terim, Linnes'in yerine Ömer Bayram'ı alarak başladı oyuna. Maç Almanya'da oynanıyordu ama sanki stat Ali Sami Yen'di. Galatasaray ataklarında taraftar takımı desteklerken, ev sahibi topa sahip olduğunda ıslıklar ve uğultular etrafı inletiyordu. "Haydi Cim Bom haydi Cim Bom Haydi" diye desteğini sürdürürken taraftarlar, Ömer Bayram'ın savunmadan çıkarken kaptırdığı top sonrası kalesinde ikinci golü görüyordu. O andan itibaren Galatasaraylı oyuncular "şalteri kapadılar", oyunu çevirmek için herhangi bir hamlede bulunmadılar ve maç 2-0 sona erdi.

Fenerbahçe maçında Ömer Bayram'ın sol tarafta Yuto'yu arattığını gören Fatih Terim, Linnes'i denedi Schalke karşısında ama yine sol taraf gedik verince, ikinci yarı tekrar orjinal sol bek olan Ömer'i o bölgeye monte etti de gurbetçi topçu yine bekleneni veremedi. Bu iki karşılaşma Yuto Nagatomo'nun takım savunması anlamında ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu göstermiş oldu... Hadi çabuk dön be Yuto...  Emre Akbaba'yı ve Fernando'yu ne kadar aradığımızı ise yazmaya gerek var mı?



Stat: AufSchalke
Hakemler: William Collum, David McGeachie, Graeme Stewart (İskoçya)
Schalke 04: Nübel, Stambouli, Sane, Nastasic, Caligiuri, Rudy (Dk. 76 Suat Serdar), Schöpf, Harit (Dk. 56 McKennie), Uth (Dk. 63 Bentaleb), Burgstaller, Embolo
Galatasaray: Muslera, Mariano, Ozan Kabak, Serdar Aziz, Linnes (Dk. 46 Ömer Bayram), Donk, Ndiaye, Sinan Gümüş (Dk. 72 Muğdat Çelik), Belhanda, Rodrigues (Dk. 63 Selçuk İnan), Onyekuru
Goller: Dk. 4 Burgstaller, Dk. 57 Uth (Schalke 04)
Sarı kartlar: Dk. 54 Rudy, Dk. 55 Stambouli (Schalke 04), Dk. 72 Donk, Dk. 81 Serdar Aziz, Dk. 84 Muğdat Çelik (Galatasaray)

5 Kasım 2018 Pazartesi

Galatasaray:2-2:Fenerbahçe


Oysa ne kadar da güzel başlamıştı her şey... Cuma derbisi olmasına rağmen Ali Sami Yen tribünleri tıka basa dolmuş ve ultrAslan'ın artık namı dünyaya yayılan koregrafilerinden "ikisi" yapılıyordu kale arkası tribünde. Evet, Türk tribünlerinde bir ilk olarak önce rakip Fenerbahçe'ye ithafen "Sizin hayalleriniz bizim gerçeklerimiz" gösterisi büyük alkış alırken, hemen peşi sıra Fatih Terim onore ediliyordu taraftarı tarafından: "Hayallerimiz dünyadan daha büyük"...



İki takım oyuncuları da sahaya çıkarken mesaj veriyor, ağızlarında maskelerle "Lösemiyle Savaş" konusunda farkındalık yaratıyorlardı. Her ne kadar Fenerbahçe başkanı Ali Koç takım otobüsü ile deplasmana geleceğini bahane ederek, Galatasaray'ın dostluk yemeği davetini kabul etmese de, iki kulüp başkanı da tribünde yan yana maçı seyretmeye hazırdı.


Futbol adına tribünlerden gelen güzellikler sahaya da yansımış, maçın ilk düdüğü ile birlikte iki takım da ellerinden geldiğince "derbiye yakışır" şekilde mücadele diyorlardı. Sakatlarının bir kısmı geri dönen Galatasaray taraftarının arzu ettiği oyunu oynuyor, rakibini kendi sahasına hapsediyordu. Deplasman ekibi Fenerbahçe de Cocu'nun gönderilmesi sonrası yardımcı hocayla çıktığı maçta sürprizValbuena kozu ile "puan çalma" hesaplarındaydı... İlk on dakika geride kalırken Galatasaray, Sinan, N'Diaye ve Ömer Bayram'la Harun'u tedirgin etmeye çalıştı da cılız ataklardı, pek sonuç gelmedi. Fenerbahçe o kadar kontrollü oynamaya çalışıyordu ki ,ilk atağını 15. dakikada gerçekleştirdi, Benzia vurdu, top kornere çıktı.


Sonrasında Galatasaray tekrar ipleri eline aldı, Ömer Bayram'ın ortasında rakibine de çarpan topu son anda Harun kornere atarken, yapılan köşe vuruşunda Ozan az kalsın Galatasaray forması ile siftah yapıyordu. Oyunda üstündü Galatasaray, taraftarı arkasındaydı ve gol ararken, Belhanda'nın ortasında Serdar Aziz'in ceza sahasına indirdiği topla Donk Harun'u mağlup ediyordu... Arzuladığı golü ilk yarıda bulmuştu Galatasaray ve o coşkuyla bir dakika sonrasında az kalsın ikiyi buluyordu da Sinan'ın kafasında top Harun'un bakışları arasında filelerle buluşmayı tercih etmedi... Devre bitmeden Onyekuru da golle burun buran kaldı da, "pas mı atayım, şut mu atayım" tereddütü sonrası kötü bir vuruş yaparak, topu auta yolladı.


Güzel bir karşılaşma oynanıyordu ve ikinci devre başlamadan önce deplasman yapan Fenerbahçe taraftarlarının kendilerine ayrılan tribünü boşaltma görüntüleri geldi ekrana. "Takıma karşı bir tepki mi?" acaba diye düşünürken, Koray Şener isimli gencecik bir taraftarın maçtan önce kalp krizi geçirdiği ve hastaneye kaldırıldığı, lakin kurtarılamadığı haberini öğrendik. Tadımız kaçtı... Üniversite okuduğunu ve genç yaşta olduğunu öğrenince, birden geçmişe gittim. Pasoligin olmadığı ve ultrAslan-ÜNİ'yi kurduğumuz günler aklıma geldi... Derbi maçlara günler evvelinden hazırlanırdık, az sayıdaki deplasman biletlerinden birini almak için sabahtan bilet gişesine gider, bulamazsak aramadığımız "ağır abi" kalmazdı. Maç gününü ipler çeker, arife gecesi uyuyamaz, sabahı erken kalkar ve "Cim Bom Bom'um sen çok yaşa canım feda olsun sana" eşliğinde toplanma yerine giderdik. Ali Kırca'nın "Futbol Hayattır" kitabında "Tribünün İki Yakası" adlı makalesinde bahsettiği gibi renklerimiz farklı olsa da, aslında biz biriz, aynı memleketin çocuklarıyız, aynı besteleri söyler, aynı şekilde seviniriz. Koray Şener'in de ne ümitlerle az sayıdaki deplasman biletini bulduğunu, maç gecesi uyuyamadığını ve maç sabahı da atkısını boynuna dolayıp, çocukluk aşkı Fenerbahçe'sine "canım feda olsun" diyerek koştuğunu hayal ettim de, o an maç orada bitti benim için aslında... İtalyan ultralar, maç öncesi hayatını kaybeden arkadaşları olduğunda takım kaptanlarını tribüne davet edip, maçı erteletebiliyorlar, Roma-Lazio derbisinin ertelendiğini biliyorum ama bizde maalesef böyle bir olay gerçekleşmedi... Sessizce, sadece bir ambülansın acı siren sesiyle ayrıldı Ali Sami Yen'den Koray Şener. Kahrolsun endüstriyel futbol diye boşa çırpınmıyoruz... Yayın ihaleleri, sponsorlar, astronomik maç biletleri ve tribünde belki de ilk yardım yapılamadığı için hayatını kaybeden gencecik bir can...


Ama hayat devam ediyordu, maç da "maalesef" oynanıyordu ve  Koray'ın şahsında diğer tribün şehitleri için de bir Fatiha okuduktan sonra seyretmeye devam ettik İstanbul derbisini. İkinci yarıya da Galatasaray baskılı başladı, önce Linnes'in ortasında Onyekuru'nun vuruşunu son anda Harun çıkardı, bir dakika sonrasında da Linnes mevkidaşı Eboue'yi hatırlatan bir golle farkı ikiye çıkardı... İki farkla geriye düşen Fenerbahçe Galatasaray kalesine Ayew ve Eljif'le gelmeye çalıştı ama bu ataklar Muslera'yı pek de tedirgin etmedi.


Olaysız "itiş kakışsız" bir derbi oynanıyordu ve böyle bitmesi halinde kimse hakemlerden bahsetmeyecekti. Olur muydu? İşine gelir miydi "yakışıklı?" Fırat'ın? Yıllardır FİFA kokartı takmaya hak kazanamamış ama derbileri yöneten Fırat, daha önceki derbilerde olduğu gibi yine adından söz ettirmeliydi. Önce Isla'nın ceza sahasına girip yaptığı ortadan sonra Muslera ile çarpışmasına penaltı çaldı Fırat Aydınus. İşin daha da vahimi VAR masasında kendisini uyaran Barış Şimşek'in geçen hafta Muğdat'ın düşürüldüğünü "görmemiş?!" olmasıydı. Bu arada buna benzer bir penaltı geçen hafta Ankaragücü maçında Fenerbahçe aleyhine çalındı. "Kuralmış, top oyundan çıkmadan adam aktif haldeymiş, tekrar top ona gelme ihtimali varmış, mış da mış"... Karar var da yorumu yapan kişi de hakem, Galatasaray-Schalke maçında aynı yorumu yapmadı Fransız hakem, kimsenin de sesi çıkmadı. Ama bizde rol çalmak isteyenler var ya, göster penaltıyı sıyrıl aradan .. Isla topa son bir hamle ile vurduktan sonra kendini yere bırakıyor ve "iki" saniye sonra Muslera ona çarpıyor... Nasıl penaltıysa artık?


Valbuena ile penaltıyı kullanan Feberbahçe farkı bire indirdi de, Muslera son üç penaltıda olduğu gibi yine köşeyi tutturdu ama topu çıkaramadı. Bunları not edelim, öyle kritik bir maç gelecek ve Muslera penaltı çıkaracak, Taffarel ile iyi çalışıyorlar bu işe... Bizler hala penaltıda kalmışken, Fırat ve yardımcıları bir kez daha devreye girdiler ve bariz bir şekilde Fenerbahçeli topçudan taca çıkan topu Fenerbahçe'ye verdiler. Pozisyonun kahramanlarından Belhanda itiraz ederken, oyunu hızla başlatan sari lacivertliler Jailson ile 2-2yi yakaladılar. Galatasaray o dakikaya kadar golleri kaçırırken, bir arkadaş "Vallaha billaha bizde şans yok, Fener balı olsa şimdiye kadar maç 5 olmuştu" diye yazmışti whatsapp grubuna. Evet, Fenerbahçe balı diye birşey vardı ve Jailson'un golünde bunu gördük...

Bu arada taç pozisyonunu "göremeyen?!" yardımcı hakemin de Aleks Taşçıoğlu olduğunu hatırlatalım... Hangi Aleks mi? Geçen sene Sivasspor maçında penaltı bayrağı kaldıran Aleks, 2011 yılında Fener'in son maçı olan Sivas maçında Fener'i kurtaran Aleks... Bakın o gün bloga ne yazmışız:
"Fatih Terim maç sonunda "çuvaldızı" kendisine batırmış, "bazıları" gibi "hakem hakem" diyerek ağlamamış ama Galatasaray'ın 1 puanını Aleks Taşçıoğlu aldı desek yalan mı olur? Maçın ilk yarısı boyunca Gomis'in ofsayt pozisyonlarında "masturbe" olurcasına bayraklar kaldıran yan hakem, ikinci devre yukarıda fotoğrafı olan pozisyonda Fırat Aydınus'a penaltı kararı verdirdi. Aslında oldukça başarılı bir maç yöneten Fırat hoca, kendisinin de hakim olduğu bu ikili mücadelede neden yan hakemine güvendi, orası da ayrı bir soru işareti. Zira, bahsi geçen Aleks Taşçıoğlu, Fırat Aydınus'u çokça "tartışmalar" içine sokmadı mı? 2010-2011 sezonunun son maçında yine Sivas'ta ev sahibinin "buz" gibi golünü geçersiz sayıp ligin şampiyonunu değiştiren kişi olmadı mı? Fırat hocanın artık yardımcı hakemini değiştirme zamanı gelmedi mi?"


Beraberlik sonrası Galatasaray kalan dakikalarda panikle tekrar galibiyet golü ararken, Fenerbahçe de kontra ataklarla Muslera'nın kalesinde tehlikeler yarattı. Bizimkiler de atabilirdi, onlar da atabilirdi ama iki takım da skoru bozamadı ve Sami Yen'de puanlar paylaşıldı...


Böyle bitecekti yazı da, hakem düdüğü çaldıktan sonra spor spikerlerinin çok sevdiği tabirle"derbilerde görmek istemediğimiz" türden olaylar gerçekleşti. "Normal şartlarda biz Galatasaray'ı yenemeyiz, gerginlik filan yaratırsak bir şeyler elde edebiliriz"i de hafta içi Samandıra'da konuşmuş olacak ki sarı-lacivertliler, maç öncesi Ayew ısınma esnasında Donk'la sürtüştü... Maç oynanırken, yedek kulübesinde oturan Soldado N'Diaye'ye sataştı... Maç bitti, Soldado, Belhanda'ya tükürdü ve Jailson ortalığı alevlendiren tokadı Belhanda'ya attı...
Bu kadarı da fazlaydı... Herkes ait olduğu yeri bilecekti... Ve "tavşan gibi sekerken" Jailson bunu öğrendi...


Biz Galatasaraylılar çok meraklıyız "çuvaldızı kendimize batırmayı", hatta bunu maharet sayar, kültür göstergesi olarak övünürüz... Ama kendi oyuncunu, hocanı, antrenörünü eleştire eleştire rakipler camiayı güçsüz zannedip, üstüne utanmadan da çullanıyorlar... Şimdi de kalkmışlar, Fatih Terim, Hasan Şaş ve Galatasaraylı futbolcular için karalama kampanyası yapıp, ceza almalarını sağlamak için uğraş vermeye...
Belhanda'yı hiç sevmem, ilk fırsatta yollanmasını istesem de kimse Galatasaray forması giyen oyuncuya vuramaz. Vurursa da cezasını bulur. Hasan Şaş da, N'Diaye de, Muğdat da, Rodrigues de  yapılması gerekeni yapmış, takım arkadaşlarını korumuşlardır...
Volkan'ın Melo'ya tekme attığında uzaktan bakan Selçuk'lar, Burak'lar yok artık...
Herkes haddini bilecek...









STAT: Ali Sami Yen Spor Kompleksi Türk Telekom Stadyumu
HAKEMLER: Fırat Aydınus, Serkan Ok, Aleks Taşçıoğlu, Özgür Yankaya
VAR HAKEMLERİ: Ali Palabıyık, Barış Şimşek, Tarık Ongun
GALATASARAY: Muslera, Linnes, Serdar, Ozan, Ömer, Donk, Badou (Maicon 88’), Rodrigues (Selçuk 74’), Belhanda, Onyekuru (Feghouli 86’), Sinan
FENERBAHÇE: Harun, Isla, Skrtel, Neustadter, Hasan, Jailson, Eljif, Ayew, Benzia (Alper 46’), Valbuena (Soldado 78’), Frey (Reyes 92’)
GOLLER: Donk (31’), Linnes (49’), Valbuena (66’), Jailson (72’)
SARI KARTLAR: Neustadter (23’), Eljif (33’), Sinan (61’), İsla (66’)

Blog Widget by LinkWithin