22 Haziran 2019 Cumartesi

Maradona Benim Mezarımı Kazdı


Bundan 33 sene evvel, 22 Haziran'da Meksika'nın yakıcı güneşinin altında oynanan Arjantin-İngiltere maçı sadece Dünya Kupasında finale giden "tartışmalı" bir maç değildi, aynı zamanda üç kişinin hayatını da sonsuza kadar değiştirdi: İngiltere'ye karşı attığı iki golle Maradona, dünyaya sadece yetenekli bir futbol cambazı olmadığını, gerektiğinde de bir "tilki kadar kurnaz" olabileceğini gösterdi. Evet, Diego Armando Maradona'nın Tanrı'ya ithaf ettiği ilk gol bir çoklarına göre yüzyılın skandalı olarak görülürken, önüne gelen İngilizler arasından usta bir kayakçı gibi slalomlarla geçip kaleciyi de arkasından bıraktıktan sonra attığı ikinci gol ise futbol otoritelerine göre "yüzyılın golüydü"...

Mexico City'nin Azteca Stadında bulunan ve kaderleri giydikleri siyah formalar gibi bu maçtan sonra değişin diğer iki kişi de karşılaşmanın orta hakemi Tunus'lu Ali Bin Nasser ile yan hakemi Bulgar Bogdan Dotchev'di...  22 Haziran 1986 tarihine kadar bu ikili birbiriyle iyi ilişkiler içindeyken, o "kara günden" sonra bir daha birbirlerinin yüzlerine bile bakmadılar. İlginçtir, en son birbirlerinin gözlerinin içine baktıkları an da 51. dakikada Maradona'nın "Tanrı'nın Eli" dediği golü attığı vakitti.

Televizyon görüntülerine göre Maradona topu İngiltere kalecisi Shilton'ın üzerinden ağlarla buluşturduğunda Tunus'lu hakem ağır ağır orta noktaya koşarken, Dotchev ise yakıcı güneşin altında buz kesmiş gibi yerinde duruyordu. O anlarda Ali Bin Nasser ile Dotchev'in bakışları tereddüt, şaşkınlık ve en önemlisi umut doluydu... Evet, umut... Bir diğerinin bu tartışmalı pozisyonun sorumluluğunu alması umudu... Her iki hakem de pozisyonun "handball" olduğunu tam görmüş olmasalar da, ikisi de bir şeylerin yanlış gittiğinin farkındaydı, yoksa neden İngiliz oyuncular bu kadar ısrarlı ve öfkeli itirazlar etsinler ki? Ve iki hakemin karar verememeleri aslında onların verdiği ve sorumluluğunu bir ömür sırtlarında taşıdığı karar oluyordu: Gol...

"Ne olduğu bittiği konusunda bana bir fikir vermesi için Dotchev'e baktım ama o Maradona'nın elle oynadığı işaretinde bulunmadı ve FIFA'nın bize maçtan evvel verdiği talimatlar açıktı: Eğer yardımcılarınızdan biri sizden daha iyi pozisyondaysa, onun kararına uymalısınız." diye açıklıyordu yıllarca süren tartışmalı pozisyonu maçın hakemi Bin Nasser.

Bu itiraftan sonra Dotchev de sessiz kalmıyor ve kendine göre şöyle açıklıyordu o anı: "Sıradışı bir şey olduğunu hissetmeme rağmen o yıllarda FIFA yardımcı hakemlerin maçın baş hakemi ile pozisyonları tartışmasına izin vermiyordu. Eğer FIFA böylesi önemli bir maça Avrupa'dan bir hakem görevlendirmiş olsaydı Maradona'nın birinci golü kesinlikle iptal edilirdi.." Böylece iki hakem arasındaki söz düellosu da başlamış oluyordu.


Dünya Kupaları tarihinde buna benzer başka bir olay daha yaşanmıştı ve orada yine taraflardan biri İngiltere'ydi ve bu defa İngilizler hakemlerin verdiği karar ile sevinen taraf olmuştu. 1966 Dünya Kupasında İngiltere Wembley'de Batı Almanya'yı konuk ederken, maçın uzatma dakikalarında İngiliz Geoff Hurst'un şutunun çizgiyi geçip geçmediğini maçın İsviçreli hakemi Gottfried Dienst görememiş, sorumluluğu yardımcısı Bahramov'a bırakmış ve yan hakemin pozisyonu net olarak görememiş olmasına rağmen gol kararı vermesiyle orta hakem de santra noktasını işaret etmişti.  Yıllar sonra İsviçreli Dienst'in itiraf ettiğine göre iki hakem ortak bir dil konuşmamakta ama kararı bakışlarıyla vermişlerdi.

İngiltere'nin Almanya'yı 4-2 ile geçmesinin ardından 20 sene sonra Ali Bin Nasser ve Bogdan Dotchev arasındaki ilişki de buna benzerdi. Tunuslu hakem Fransızca ve İngilizce konuşurken, Bulgar meslektaşı Almanca ve İspanyolca konuşabiliyordu ve yönettikleri maçtan sonra soyunma odasında FIFA'nın görevlendirdiği tercüman vasıtasıyla pozisyonu tartışmışlardı.

Yeşil saha dışında bu ikilinin hayatı da pek farklı değildi, Bin Nasser'in asıl mesleği mühendislikken, Dotchev finans sektöründe çalışıyordu. Bulgar hakem gençlik yıllarında golcü olarak Bulgaristan Birinci Liginde oynamış ve futbolculuk kariyerinin sona ermesiyle kendisini hakemliğe adamıştı. 1977 yılında FIFA'nın uluslararası hakemleri arasında yer almış ve 1982 Dünya Kupasında da görev almıştı. Dotchev'den 4 yaş daha küçük olan Bin Nasser için ise 1986 Meksika ilk ve tek Dünya Kupası tecrübesiydi.

Mexico City'deki maçtan sonra Tunuslu hakem kendisine gelen eleştirileri göğüslemek için tuhaf bir mazeret öne sürdü: Maçın oynandığı günlerde sürdürmüş olduğu hemoroid tedavisinin yan etkilerinden biri görme bozukluğu yapmasıydı ve bu da kendisinin görüşünü engellemişti. Maçtan sonra her iki hakemin de üst düzey hakemlik kariyerleri bitmiş olsa da on yıl boyunca az birliği etmişçesine pozisyonla ilgili, yorum yapmayı reddetmişti bu ikili...


Ve yıllar sonra pozisyonla ilgili ilk konuşan yine Bin Nasser oluyordu, maçın 15. yıldönümünde 2001 senesinde Tunus'lu hakem Arjantin'in Ole gazetesine şöyle bir röportaj veriyordu: " Maradona golü attıktan sonra ben bir anlık duraksadım, sonra da Dotchev'in orta sahaya doğru koştuğunu gördüm. Ve onun benden daha iyi bir görüş açısında olmasından dolayı Bulgar yardımcıma güvenmeye karar verdim. Orada her ne olmuşsa da ben hala iyi bir maç yönettiğimi düşünüyorum."  Bin Nasser Arjantinlilere iyi bir maç yönettiğini düşündüğünü söylese de maçın diğer yardımcı hakemi Kosta Rika'lı Berny Ulloa, maçtan sonra gittikleri hotelde Tunuslu hakemin maçın tekrarını izledikten sonra oldukça üzgün olduğunu belirtiyordu.

Peki, futbol kariyerinin en ünlü golünü atmasında kendisine "dolaylı" da olsa yardımcı olan iki hakem hakkında Maradona ne düşünüyor? Bir çok röportajında Maradona onlardan "benim arkadaşlarım" diye bahsediyor.

Uluslararası medyadan gelen baskıların yanında kendi ülkesinde de pek sıcak karşılanmamış 1986 Dünya Kupasından sonra Dotchev. "Yabancıların ne dediği, ne yazdığı pek umrumda değildi ama kendi memleketimde de çok üzerime geldiler, hatta bazıları bana "milli hain" damgası bile vurdu." diyen talihsiz yardımcı hakem her ne kadar futbol dünyasının içinde kalmayı tercih etse de, yaşadığı şehri terk edip bir köye yerleşmiş.

Bulgar meslektaşından farklı olarak Bin Nasser futbol dünyasında kalmaya devam etti ve 2010 yılında Tunus futboluna damga vuran özel teknik komitenin bir üyesi olarak görev yaptı. Ayrıca, oğullarından biri olan Kacem babasının izinden giderek meslek olarak hakemliği seçti.

Tanrı'nın Eli'nden 30 sene geçmesine rağmen Bin Nasser ile Dotchev arasındaki kavga hala sona ermedi. Vermiş olduğu bir röportajda Tunsulu hakem yine Bulgar meslektaşını suçluyor: "Benim yardımcım bayrağını kaldırmadı. Son üç yıldır da her senenin sonunda bana yolladığı mektupta ' Kardeşim, meslektaşım, sadece Shilton'ın eli vardı" diye yazıyor. Bence bakış açısını değiştirmeli."

Tahmin edeceğiniz üzere Dotchev'in yorumu ise farklı "Böylesi önemli bir maçı yönetmek için Bin Nasser kendisini yeteri kadar iyi hazırlamamıştı. Ve bu nasıl olabilirdi ki? Sonuçta o böyle önemli bir turnuvaya gelmeden önce sadece çölde develer arasında maçlar yönetiyordu."

Zaman pek çok acının doktoru derler ama Maradona'nın bu iki hakemin hayatında açtığı yaranın pek de tedavisi mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Zaten Dotchev iki sene önce hayata gözlerini yumarken, Maradona için "O Arjantinli var ya, benim mezarımı kazdı" diye dert yanıyormuş dostlarına...

Kaynak: https://www.theguardian.com/football/blog/2014/dec/10/diego-maradona-hand-of-god-referees-feud

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin