"Geliyor gelmekte olan" diye sosyal medyada sıkça kullanılan bir tabir var.
Çarşamba gecesi Galatasaray'ın Hollanda'da yaşadığı felaket de "bağıra bağıra" gelmekteydi ama Galatasaray ve umutsuzluk kelimesini yan yana getirmeye alışık olmadığımız için hiç de kabullenememiştik olacakları...
Averajla kaçan şampiyonluk sonrası lig ikinciliği ve Şampiyonlar Ligi gruplarına kalmak için ön eleme oynama derdi, ardından De Gea'nın kalede korkuluk gibi durup, tek penaltı kurtaramayıp, Galatasaray'ı temmuz ortasında ön eleme maçı yapmaya mahkum etmesi, kurada çıkabilecek en "sağlam" takımlardan birinin çıkması, başkanlık seçiminin gecikmesi ve takımın hocasız kalması, yeni başkanın gelir gelmez hiç de beklemediği bir "kara tablo" ile karşılaşması, eksik mevkilere yapılacak transfer çalışmalarında Galatasaray'ın aciliyetini firsat bilen kulüpler ve menajerlerin üçe-beşe alınacak topçuları ona-onbeşe "kakalamaya" çalışmaları, hazırlık maçı öncesi Yunanistan'ın havaalanında çıkardığı sıkıntılar... Yaz yaz bitmezken PSV maçı öncesi dertler, bir de ilk onbirde onayacak Emre Akbaba ve Yedlin'in Covid testlerinin pozitif olması...
"Pişmiş tavuğun başına gelmeyecek" hadiselere rağmen Fatih Terim eldeki oyuncularla en iyisini yapmak için çıkmıştı Philips Stadına ama şansızlıklar bitecek gibi değildi. Önce Muslera basit bir hatayla golü Zahavi'ye armağan etti, dakikalar sonra Emre Kılınç'ın basit bir top kaybı ile yine İsrail'li topçu fileleri havalandırıverdi. Olabilecek en kötü bir ilk devre başlangıcı ve oyunu, olabilecek en iyi şekilde Ömer'in ortasında Emre Kılınç'ın kafa golü ile bitiyordu...
İkinci yarı için ümitliydik ama ev sahibi futbola susamış taraftarlarının desteği ile sahada ne yaptığını bilmeyen Galatasaraylı topçuları bulunca atak üstüne atak yaptı, pozisyon üstüne pozisyon buldu ve hatalar ve moral bozukluğu arka arkaya gelince de üç gol daha atarak İstanbul'a turistik gezi yapmak için gelecek skoru elde etti.
Günlük yaşamaya alışık bir toplum olduğumuz için, düne kadar baş tacı ettiklerimizi maç skoruna göre "rezil rüsva " etmeyi çok seviyoruz ve maç sonu sosyal medya da kelimenin tam manasıyla "yangın yeriydi." Kimi bitmek bilmeyen Fatih Terim nefretlerini "kusarken", kimi Arda Turan'a takıktı. Bir kısım sahadaki kadrodan dolayı çiçeği burnunda başkan Burak Elmas'ı sorumlu tutarken, Muslera, Luyindama, Sekidika, Ömer, Alpaslan "cadı kazanına" en önde atılanlardı...
Orjinal sağ bekinin olmaması sebebiyle geride dörtlü bir hat yapamayacağını hesap eden Fatih Terim, daha önce iç sahada Real Madrid ve PSG maçlarında yenilmesine rağmen başarılı bulunan üçlü savunmayla oyuna başlamaya denemişti. Luyindama ve Marcao'nun yanına Alpaslan'ı almış, kanatlara da Ömer ve Sekidika'yı yerleştirmişti. Taylan'ın pozisyonunda Aytaç oynayacak, ortada Arda ve Emre Kılınç rakibi durduracaktı. Falcao ve Mostafa'nın sakatlıktan yeni yeni dönmeleri nedeniyle de kenarda beklerken, Babel ve Kerem hızlı çıkışlarla gol arayacaktı. Kağıt üzerinde fena bir diziliş değildi ama erken gol her şeyi berbat ediverdi. Yenilen gol sonrası bocalama, taraftarın kurduğu baskı, Sekidika'nın yerini yadırgaması ve akıl almaz savunma hataları ( Luyindama'nın ağır kalması, Alparslan'ın çömezce yerini kaybetmesi, Muslera'nın auta giden topu kaleye tokatlaması) zihnimizden silmek istediğimiz bir maçı yaşamamıza sebep oluyordu...
Olan oldu, geçmişle yaşayıp, birilerini suçlamak kimseye fayda getirmeyeceği için önümüze bakmakta fayda var. Önce, İstanbul'daki rövanş maçını kazanmak için elimizden geleni yapmalıyız. Gerçekçi olmak gerekirse tur gitmiş gibi gözüküyor ama Galatasaray da uzun aradan sonra seyircisi ile buluşacak, onların desteği ile öyle maçlar çevrildi ki, dünya futbol kamuoyu hayranlıkla seyretti. Son düdük çalana kadar futbolda her şey mümkün... Yine aynı heyecanla kalplerimiz sahadaki sarı-kırmızılılar için atacak...
İki durumu da belirtmeden geçmeyelim. Önce, TV8'in televizyonda yeni teknolojiyi kullanarak saha kenarına yasadışı bahis reklamları alması nedeniyle maçın ilk yarım saatini sanki 90lar internet hızıyla seyreder gibiydik, dona dona, dura dura. Acun'un Exxen'i UEFA ve Şampiyonlar Ligi maçlarının yayın hakkını satın almış, eğer böyle yayıncılık yapacaklarsa, yandık ki ne yandık... Futbolu en çok seven bile kaçacak yer arar...
İkinci olarak da maç esnasında PSV'nin "ateşli gençlerinin" Galatasaray'ı desteklemek için tribünde bulunan gurbetçilerimize saldırdıklarının görüntüleri düştü sosyal medyaya... Tasvip etmediğimiz hareketler bunlar, keşke yapmasalardı, özellikle çocuklu çocuklu ailelere tekme girişimlerinin tribün aleminde yeri yok... Pandemi şartları nedeniyle zaten İstanbul'a rövanşa gelemeyecekler ama umarım yakın zamanda PSV kulübü olsun, taraftar grubu olsun "özür" mesajı yayınlar, yoksa kimse PSG taraftarlarının Paris'in ortasında yaşadığını Hollandalıların da yaşamasını istemez...
Stat: Philips
Hakemler: Alejandro Hernandez, Jose Naranjo, Diego Sanchez
PSV: Drommel, Mwene, Ramalho, Boscagli, Max, Ginkel, (Pröpper dk. 62), Sangare, Madueke (Thomas dk. 76 ), Vertessen, (Gakpo dk. 62), Götze, Zahavi, (Rosario dk. 90)
Yedekler: Müller, Teze, Obispo, Vergever, Ihattaren, Junior, Bruma, Oppegard
Teknik Direktör: Roger Schmidt
Galatasaray: Muslera, Luyindama, Alpaslan, (Yunus Akgün dk. 61), Marcao, Sekidika, Arda (Feghouli dk. 60), Emre Kılınç, (Emre Taşdemir dk. 90 ), Ömer, Aytaç, Kerem (Falcao dk. 90), Babel, (Mustafa Muhammed dk. 61)
Yedekler: Berk, Fatih, Işık Kaan Arslan, Ozornwafor, Atalay Babacan, Barış Alper Yılmaz, Ali Yavuz Kol
Teknik Direktör: Fatih Terim
Goller: Zahavi (dk. 2, 35 ve 84), Götze (dk. 51 ve 88) (PSV), Emre Kılınç (dk. 42) (Galatasaray)
Sarı Kartlar: 74' Luyindama, 78' Marcao
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder