27 Ağustos 2024 Salı

Young Boys:3-2:Galatasaray

 


Yıl 1993...

Bugün sosyal medyada algı yapanlar daha dünyada yok, babaları ise çocuk...

Galatasaray, "Türk lokumınu yiyeceğiz" diyen Manchester United'a deplasmanda 3 gol atıyor ve rövanşta da "Sami Yen Cehenneminde" kalesinde gol görmeyerek Şampiyonlar Ligi Gruplarına kalıyor...

Şampiyonlar Liginin gruplar halinde oynandığı ikinci sezon...

Galatasaray, İngiliz Şampiyonunu eleyince, ertesi yıl UEFA hemen format değişikliği yapıyor, seri başı ülke takımlarını doğrudan gruplara alıyor ve adını da UEFA Şampiyonlar Ligi koyuyor turnuvanın...

Yıl 2024...

UEFA yine Şampiyonlar Liginde format değişikliğine gidiyor...

Galatasaray da İsviçre'de Young Boys karşısında ilk maçı 3-2 kaybedip, Sami Yen'de rövanş maçında rakibini yenip Şampiyonlar Liginin yeni formatında ilk defa yer almanın hesaplarını yapıyor...

İsviçre deplasmanında alınan mağlubiyet, özellikle ilk devre ortaya konan oyun Z kuşağını "çıldırtırken", biz eskiler sadece tebessüm ediyor ve "Galatasaray bitti demeden bitmez"i hatırlatıyoruz etrafımızdakilere...

Biraz da maça dönersek, neler gördük satırlara dökelim...


Öncelikle rakibin İsviçre Süper Liginde güncel sıralamasından dolayı bir memlekette İngilizlerin 93 yılında bizim için söyledikleri "lokum kura" havası vardı. Oysa Avrupa Şampiyonasında olsun, Lugano'nun bir kaç hafta evvel Fenerbahçe ile yaptığı maçlarda olsun görülen İsviçre futbolunun "şöhretli" isimleri barındırmasa da futbolunun yükselişte olduğuydu. Bunu play stationdan futbol öğrenen gençler neden kafalarına taksın ki?

Saha zemini de ev sahibi takım için avantaj teşkil ediyordu ki, Türkiye'de pek görmediğimiz sentetik bir zeminde oynanacaktı maç. Çim sahada top oynayan şanşlı nesil bunun ne kadar fark yaratacağını bilir, ama sadece halı sahada top koşturanlar bu satırlarda vurgulanan düşünceyi maalesef algılayamazlar...

Deplasmanda, ki stadı yarı yarıya dolduran başta ultrAslan Avrupa'nın desteğini de boş geçmeyelim, erken dakikada yenen gol, hele bir de takımın hocası tribündeyken de olabilecek en kötü senaryoydu ama daha dakika geçmeden Torreira'nın plasesi direği yalıyor, sonra Barıs karşı karşıya pası tercih ediyor, 3 dakika sonra Sara'nın pasında Icardi'nin dokunuşu diğer direği yalıyordu... Çok kısa sürede maçın 3-1 olması işten bile değildi...

Rakip Galataasaray ayarında değildi, sarı-kırmızılılar her an gol atabilirdi ki pozisyon da ararken, ev sahibi de ani ataklarla aradığını buldu, 36, 40 ve 45-6da çok net pozisyonlarda Muslera şanslıydı...

Uruguaylı kaleciden bahsetmişken, sezona pek de iyi başlamadı, Monteiro'nun iki golünü "normal şartlarda" çıkarabilirdi ama maalesef topu filelerde çıkarmak zorunda kaldı. Tabii, Abdülkerim'im ikinci golde rakibini kaçırması da affedilecek hata değil ama orda da 21. dakikada gördüğü gereksiz sarı kartın etkisi var. 

Soyunma odasına şok bir 2-0 mağlubiyetle girmek hiç de beklenen bir sonuç değildi ama esas sürpriz Muslera'nın sakatlanıp çıkması Günay'ın kaleye geçmesiydi. Bir de Mertens'le Ziyech yer değiştirdi...


Değişiklikler oyunu da değiştirdi, Faslı oyuncu hareket getirdi, ortaları tehlike yarattı da esas Günay'ın parmaklarının ucu 3-0'ı engelliyordu 57. dakikada... Galatasaray golü ararken savunmada açıklar veriyor ama Okan Buruk sağ bek Jelert'i çıkarıp forvet Batshuayi'yi oyuna aldı ve maçın kaderi değişiverdi. Belçikalı golcü daha girer girmez ayağının tozuyla kullanılan korner atışında arka direkte topa dokundu, farkı bire indirdi ve 5 dakika sonra Nelsson'un uzun pasında Kerem'in göğüsü ile topu yumuşatmasıyla ceza sahası dışından avladı rakip kaleciyi... 

Kalan dakikalarda iki takım da pozisyon ararken belki de Abdülkerşm'in maç boyu yaptığı "en iyi" savunmada hakem VAR'a çağrıldı ve "ayaktan sekip ele değen" topta penaltı verirken, "ApoKerimi" de ikinci sarıdan ihraç etti. Sonrası penaltı ve 3-2...

Geçmişten anıyla yazıya başladık, başka bir anıyla bitirelim... Galatasaray Mustafa Denizli yönetiminde deplasmanda yine bir İsviçre takımı olan Neuchatel Xamax takımına 3-0 kaybetmiş, rövanşta Mustafa Hoca cezalı olarak teller arkasında elinde telsiz Ahmet Akçan'a talimatlar verip Galatasaray 5-0 kazanmıştı...

Yıl 2024, rakip de yine İsviçre'den, Okan Buruk da cezalı, o da teknolojinin gelişmesi ile cep telefonu ile İrfan hocaya talimatlar verecek ve Galatasaray da inşallah hak ettiği lige ayak basacak...



Stat: Wankdorf.

Hakemler: Daniel Siebert, Jan Seidel, Rafael Foltyn (Almanya).

Young Boys: Von Ballmoos (Dk. 32 Keller), Blum, Camara, Zoukrou, Hadjam (Dk. 67 Persson), Monteiro (Dk. 74 Elia), Niasse (Dk. 74 Males), Lauper, Colley, Ganvoula (Dk. 75 Itten), Ugrinic.

Galatasaray: Muslera (Dk. 46 Günay Güvenç), Jelert (Dk. 66 Batshuayi), Nelsson, Abdülkerim Bardakcı, Köhn, Torreira, Sara, Barış Alper Yılmaz (Dk. 79 Dubois), Mertens (Dk. 46 Ziyech), Kerem Aktürkoğlu, Icardi (Dk. 87 Berkan Kutlu).

Goller: Dk. 4 ve 45+4 Monteiro, Dk. 86 Ugrinic (Penaltıdan) (Young Boys), Dk. 66 ve 72 Batshuayi (Galatasaray).

Kırmızı kart: Dk. 84 Abdülkerim Bardakcı (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 45+6 Torreira (Galatasaray), Dk. 26 Hadjam, Dk. 29 Lauper, Dk. 43 Niasse, Dk. 70 Camara (Young Boys).

20 Ağustos 2024 Salı

Young Boys'un 4 Ölümcül Günahı

 


İsviçre Süper Lig tarihinde ilk defa son şampiyon yeni sezonun ilk üç maçını kaybetti. Sonrası da pek iyi gitmedi ki Young Boys takımı arka arkaya iki beraberlikle 12 takımlı ligde 11. sırada yer alıyor. İsviçre Süper Liginin statüsü gereği bu sene de şampiyon olmaları hala mümkün ama takımın bu hale gelmesinde 4 Ölümcül Günahı yazmış İsviçre basını... Bir inceleyelim bakalım:


Aşırı Özgüven:

Geçen sezonu ikinci bitiren Lugano'nun önünde 12 puan farkla şampiyon olmak bir başarı hikayesi midir? Hayır... Zira Young Boys 2017den beri en genç şampiyonluğu garantilediği sezonu yaşadı. Hatta daha da kötüsü 2007'de FC Zürih'ten sonra en fazla mağlubiyetle şampiyon olan takımdı Young Boys geçen yıl. (7 mağlubiyet) Güzel bir söz var, körlerin arasında tek gözlü adam kraldır diye...

Young Boys'un patronları ger zaman ileri görüşlülükleri ile övünür ve tekrar şampiyon olabileceklerine inanıyorlar ama bu yanlış... Anel Husic, Ebrima Colley, Darian Males, Lukasz Lakomy, Cheikh Niasse, Cedric Itten gibi oyunculara hala kilit topçu gözüyle bakılıyor ama şöyle soralım: Bunların hangisi şu anda eski transfer değerinde? Bizce hiçbiri...

Öte yandan futbolcular da kendilerini sorgulamalı. 2024 Avrupa şampiyonasında boy gösteren 6 tane İsviçre Süper Ligte forma giyen oyuncunun hiç biri Young Boys'tan değil. Öte yandan neredeyse küme düşecek olan Grasshopper FC'den Amir Abrashi turnuvada top koşturdu...

Meschack Eliga, Joel Monteiro ve David von Ballmoos gibi üst düzey liglerde forma giymeyi düşünen yıldız adaylarına hiç teklif yok, bu futbolcuların piyasada çok fazla değer gördüğüne dair bir iz de yok maalesef.


Rahatlık:

Young Boys gibi son 7 sezonda 6 şampiyonluk kazanırsanız, her şeyin bir şekilde yolunda kolaylıkla gideceğine dair bir rahatlık hissedersiniz. Uzun süreli başarı size güven hissi verir, aynı zaman da tatmin duygusu gelişir. Eğer kadronuza ve teknik ekibe yeni personel eklemezseniz, aynı hırs ve arzuyu takımda oluşturmak çok zor olabilir ki takımın önde gelen topçuları Sando Luper ve David von Ballmoos için kupa kazanmak bir alışkanlık haline gelir.

Young Boys'un her zaman rahatlık ve huzur ortamına sahip olduğu söylenir. Gerçekte Young Boys bir insan gibidir: Olumlu ve olumsuz tarafları vardır. Kulübün "vefasız" bir şekilde topçu alıp satma gibi bir şöhreti yok ama öte yandan bu aşırı rahatlıığın önüne geçmek için de biraz pragmatizm, sertlik ve soğukluk da hiç fena olmayacaktır.

Örneğin 2019 Play-oflarının başında 6 mağlubiyet gibi bir krizden takımı FC Aarau 'yu çıkaran Patrick Rahmen takımın başına hoca olarak getirildi. Ama Rahmen sert bir kişiliğe sahip değil. Bu demek değil ki o dış görünüşüne önem vermiyor ya da diğerlerinden çok fazla şey bilmiyor. Ya da soyunma odasında sözü geçmiyor. Rahmen işlerin uyumlu bir şekilde yürütülmesinden yana. Ve Christoph Spycher tarafından yönetilen yönetim kurulu da sınırları aşan bir hoca yerine her zaman yapıcı diyalog kuran bir çalıştırıcıyı tercih ediyorlar. Belki Rene Weiler daha iyi bir seçim olabilirdi ama onun inatçı ısrarcılığı ve sadece performansa önem gösteren yapısı nedeniyle kesinlikle uygunsuz bir çözüm olacaktı.

Yanlış karar:

Kastriot Imeri ve Jean-Pierre Nsame yanlış transfer politikasının en bariz örnekleri. İki sene önce 3 milyon İsviçre Frangı ile Young Boys tarihinin en pahalı ikinci transferi olarak Imeri takıma dahil olurken mantıklı bir iş gibi görülmüştü. Ama sonra anlaşıldı ki Imeri, Servette'te oldu gibi gol sorununu çözecek anahtar değil. Güçlü kasları ile Milli takımda Xherdan Shaqiri'nin yerini alabileceği gözüyle bakılan Kosova uyruklu oyuncu yedek kulübesinin vazgeçilmezi oldu. Peki neden? Çünkü Young Boys sistemi Imeri gibi 10 numara için uygun değil, bir bakıma traktör için otomobil lastiği almak gibi bir hata, uymaz...

Her iki maçta bir gol atmasına rağmen Young Boys yönetimi Jean-Pierre Nsame ile kontrat uzatmadı ve Kamerunlu geçen kış transfer listesinde adını gördü. Evet, Young Boys Nsame'nin golleri olmadan şampiyon oldu ama hala onu arıyorlar. Nsame sadece bir golcü değildi, aynı zamanda kendisinden önceki Guillaume Hoarau gibi Fransızca konuşan konuşan oyuncular ile hoca ve yönetim arasındaki köprüydü. Yeni bir ortama gelen ya da yüklü transfer ücreti ile kafası karışan topçuların "abisiydi". Bugün böyle bir figür yok ve şaşırtıcı değil ki kendisini daha iyi liglere taşıyacak bir performansı Meschack Elia gösteremiyor.


Umutsuzluk:

Shkelzen Gashi, Gilles Yapi, Serey Dié, Raul Bobadilla, Renato Steffen, Michael Lang: FC Basel'in 2009-2017 yılları arasında Heusler döneminin en önemli recetesi en iyi topçuları transfer etmekti, kaç paraya mal olursa olsun. Bu strateji çok para harcattı ama harcanana da değdi. Daha az transfer geliri sağladılar ama daha fazla performans aldılar oyunculardan ve lige uyum gibi zaman gerektiren süreçleri kısa sürede atlattılar.

Young Boys da kendi liginin "mücevher oyuncularını" kadrosuna katabilir.  Nikola Katic, Kevin Carlos, Timothee Cognat gibi oyuncuları transfer edebilir ama 5 milyon frank oldukça fazla bir rakam. Genç olmayan ama tecrübeli bir Süper Lig topçusu için 5 milyon Frank mı? Her ne kadar kulübün 50 milyon franktan fazla bütcesi olsa da Christoph Spycher ve yönetimi bu işe sıcak bakmıyor.

Aynısı yabancı transferler için de geçerli. Hoarau ve Miralem Sulejmani gibi bir zamanlar yüksek ücret alan oyuncular artık stratejinin bir parçası değil. Sonuç olarak özel oyuncular da Super Ligde top koşturmak için bir neden bulamıyorlar.

Bir yandan bu çok mantıklı ve anlaşılabilir. Ama öbür yandan da cesaret kırıcı. Patrick Rahmen'in pek de parlak olmayan yardımcı hoca olarak Enrico Schirinzi seçme nedeni de bu. İsviçre milli takımında Vincent Cavin'den oyuncular tarafından saygı duyulan Giorgio Contini gibi güçlü bir karaktere yapılan değişikliğin nasıl olumlu sonuçlandığı herkesin malumu. 

Yine cesaret kırıcı bir örnek, kale genç ve yetenekli Marvin Keller yerine David von Ballmoos'a teslim ediliyor. Hem finansal hem de sportif açıdan incileri domuzların önüne atmak gibi bir şey...


17 Ağustos 2024 Cumartesi

Konyaspor:1-2:Galatasaray

 


"Bizi siz şampiyon yapacaksınız" yazıyordu Barış Alper Yılmaz ile Kerem Aktürkoğlu'nun figürlerinin yer aldığı Galatasaray kafilesini Konya'da karşılayan Galatasaraylı taraftarların ellerindeki pankartta. Selçuk Üniversitesinde okuyan ultrAslan-UNİ'deki gençler "sosyal medya algılarına" kulaklarını tıkamış, trübüncülüğü "eski" abileri gibi yapıyorlardı: Formayı giyene sonuna kadar sahip çıkmak... Futbolun tanrıları da gönüllerine göre verdi üniversiteli gençlerin, Konya'da Galatasaray'a üç puanı getiren goller de Kerem Aktürkoğlu ve Barış Alper Yılmaz'dan geldi...  Uzun yıllar konuşulacak, örnek alınacak bir pankart, gerçekten takımın başarısını istiyorsan, ilk tökezlemede "tu kaka" yapmak yerine arkasında durursan takımının, başarı elbette gelecektir...


Geçen senenin son maçında Konya deplasmanında alınan galibiyetle şampiyonluğu kutlayan Galatasaray, bu sezon ilk dış saha maçı için Konya'ya geliyordu. Ev sahibi geçen yıl yaşadığı küme düşme kabusunu tekrar etmemek için kadrosunu yeni transferlerle güçlendirmiş, geçen hafta Kasımpaşa'yı deplasmanda geriden gelerek yenmiş ve oldukça moralliydi. Kağıt üstünde hiç de kolay geçmeyecek bir karşılaşmaydı ki öyle de oldu. İlk yarım saate kadar Barış'ın pasında Mertens'in plasesi dışında dişe dokunur pozisyon yokken, 39. dakikada "atamayana atarlar" deyimi canlanıverdi Konya'da. Ev sahibinde Yusuf Erdoğan Aleksiç'e "al da at" servisi yaptı, yeşil beyazlı topçu amatörce meşin yuvarlağı auta atarken, dönen topta Barış Icardi'yi savunma arkasına kaçırdı, onun "al da at" pasını Kerem Aktürkoğlu geri çevirmedi... 

Futbolu herkesin sevme nedeni farklıdır, kimi desteklediği takımın başarısıyla kendi hayatındaki eksikliklerini gerçekleştirir, kimi sosyal bir ortam yaratmak için trübünlere kaçar, kimi de nedenini kendisinin de açıklayamadığı bir şekilde iki renge gönül verir. Benim için ise futbol hikayeleri ile özeldir, orada 90 dakika içinde bir hayat yaşanır, iyisi ile kötüsü ile, acısı ile tatlısıyla. Beşiktaş ile oynan Süper Kupa maçından sonra çarmıha gerilen Kerem Aktürkoğlu sahadaki mücadelesi ve attığı golle taraftarın gönlüne tekrar girerken, Oscarlık senaryo misali Konyaspor'un attığı golde hatayı yapıp, tekrardan eleştiri oklarının hedefi oluyordu. Forvet oyuncularını savunmaya getirtmek bir hoca meziyetidir ama onlar ceza sahası içi ve çevresinde "serseri mayın" gibidirler, savunma oyuncusu refleksine sahip olmadıkları için yaptıkları hatalar ölümcül olabilir, Kerem'ın de basit bir şekilde taca atacağı topa dokunmayıp, sonrasında kontrol ve kontra atak hayali, Muslera'nın kalesinde golle sonuçlanıverdi.

Dengede giden maçın ilk yarısı beraberlikle sonuçlanırken, ikinci yarı yine ev sahibi kornerden yüzde yüz bir pozisyonda ağları sarsamıyor ama dakikalar sonrasında yeni transfer Gabriel Sara'nın ortasında Kerem kafayla Barış'ı buluyor, onun yerden şutu filelerde nihayetleniyordu... Bir gol bir asist Kerem Aktürkoğlu için kısa günün karı, hiç de fena değildi...


Galatasaray
oyunda ipleri eline almış, ev sahibinin beraberlik için geldiği anlarda ani ataklarla gol ararken, Türk futbolunun resminin çekildiği bir sekans meydana geldi. Galatasaray'da Okan Buruk'un iki yıldır üzerinde kafa yorduğu, futbolcularının ezberine kazıttığı ve Şampiyonlar Ligi maçlarında da sık sık uyguladığı rakip ceza sahası önünde şok presle top kapmayı Torreira çok başarılı bir şekilde yerine getirdi, Mertens'in pasında da Icardi farkı üçe çıkardı. O ana kadar genç yaşına rağmen ve maç öncesi sosyal medyada kendisi ile ilgili yapılan algılara karşın hatasız bir yönetim sergileyen Direnç Tonusluoğlu da düdük çalmadı, golü verdi. Ama... Ama ne olduysa sonrasında oldu... Futbolculuktan gelen, ki bu bir hakem için çok önemlidir, maçın VAR hakemi Volkan Bayarslan, genç hakemi ekrana davet edip, golü iptal ettirdi. VAR uygulamasının ortaya çıktığı günlerden bugüne kadar herkesin tartışmasız tek bildiği bir kural vardır: Sahadaki hakemi VAR'a çağırmak için herkesin kabul edeceği, tartışmasız kanıt sunmalısın... Oysa Torreira-Aleksiç pozisyonunda bırakın kanıtı, Aleksiç Galatasaraylı topçuya vuruyor. Peki 46 yaşındaki Volkan Bayarslan neden hakemi ekrana çağırdı? Kafasından neler geçiyordu? Galatasaray'ın golü iptal ettirildiğinde ne olacaktı? Bütün bu soruların cevabını ben biliyorum da Volkan Bayarslan'ın açıklamasını bekliyorum umutsuzca... Bakalım çiçeği burnunda yeni Federasyon Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu ilk sınavından nasıl geçecek, zira seçildikten sonra şöyle bir demeç vermişti: "Sahadaki arkadaşlarımızın insani hata yapma opsiyonu var ama VAR'daki arkadaşlarımızın çok daha dikkatli olması lazım. Çünkü sahada anlık karar veriyorsunuz, kaçırabilirsiniz, insanın doğasında olan şeyler. Ama VAR'da defalarca seyredip de insani hatanın olmaması lazım." Sahadaki hakem Direnç Tunusluoğlu hata yapmadı ama pozisyonu defalarca seyreden Volkan Bayarslan onu hataya teşvik etti.


Galatasaray
'ın başında çıktığı 100. maçında 77. galibiyetini alan Okan Buruk sezona 2de 2 ile başlarken, yeni transferlerden Sara 65 dakika sahada kaldı ve takıma alışma sinyalleri verdi. Öte yanda Jellert ise 15 dakikalık süre içinde "Bu çocukta iş var" dedirtti kendisini alıcı gözle seyredenlere. Galatasaray adına hayal kırıklığı "tecrübeli" Dubois yaşattı, zira ilk sezonunda ister sağ ister sol bekte olsun dikkatli ve görev adamı portresi çizen Fransız oyuncu, sezona çok kötü başladı lakin çaresizlikte Okan Buruk'un iki maçta da can simidi olmakta. Konyaspor taraftarlarının maç boyu ıslıkladığı Abdülkerim savunmada hata yapmadı ama pas tercihleri ile eksi not alanlar arasındaydı. Davinson'un sakatlığında formayı alan Viking Nelsson ise sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer misali Beşiktaş maçından sonra çok ama çok dikkatliydi...


Maçın adamı ile bitirelim, istatistiklerde Kerem Aktürkoğlu öne çıkarken, çıplak gözler ise atom karınca Torreira'yı işaret ediyordu... Topla pek buluşamasa ki, Adil'in de hakemin gözünden kaçan itişlerinden az nasibini almadı Icardi, fit ve arzulu görünüşü ile göze batan oyuncu oldu...


Stat: Konya Büyükşehir

Hakemler: Direnç Tonusluoğlu, Deniz Caner Özaral, Osman Gökhan Bilir

Konyaspor: Slowik, Uğurcan Yazğılı, Jevtovic, Adil Demirbağ, Guilherme, Oğulcan Ülgün (Dk. 88 Emrehan Gedikli), N'dao (Dk. 72 Prip), Aleksic (Dk. 77 Melih İbrahimoğlu), Pedrinho, Yusuf Erdoğan (Dk. 77 Cikhalleshi), Umut Nayir

Galatasaray: Muslera, Kaan Ayhan, Nelsson, Abdülkerim Bardakçı, Dubois (Dk. 89 Berkan Kutlu), Torreira, Sara (Dk. 65 Kerem Demirbay), Barış Alper Yılmaz (Dk. 89 Yunus Akgün), Mertens (Dk. 82 Batshuayi), Kerem Aktürkoğlu (Dk. 82 Jelert), Icardi

Goller: Dk. 41 Kerem Aktürkoğlu, Dk. 59 Barış Alper Yılmaz (Galatasaray), Dk. 45 Oğulcan Ülgün (Konyaspor)

Sarı kartlar: Dk. 69 Kerem Demirbay (Galatasaray), Dk. 79 Umut Nayir (Konyaspor)

16 Ağustos 2024 Cuma

Organize Kötülük

 


"Tabiri yerindeyse organize ancak amatör bir kötülük gözlemliyoruz. Eğer dediğim gibi hedefleri yarınki kupa ve Pazar günkü maçsa bizi kızdırıp, konsantrasyonumuzu bozmaksa hepsine geçmiş olsun."

Fatih Terim

14/05/2019



"Telefonum servis edilmiş vaziyette. Organize bir kötülük var. Lütfen, telefonumu ve etrafımı rahat bıraksınlar."

Abdullah Avcı

13/08/2024

Böyle Maçlar Yüzünden

 


"Böyle maçlar yüzünden bu mesleği seviyoruz ama böyle maçlar yüzünden de erken yaşlanıyoruz."

Bruno Genesio

Lille Teknik Direktörü

Uzatmada Kazandıkları Fenerbahçe Maçından Sonra

Böyle başlamış maç sonu duygularını dile getirmeye Fransız ekibin teknik direktörü ama bizim medya nedense bu sözlere hiç yer vermezken, Lille takımının oyuncularının zaman geçirmesinden Kadıköy'ün atmosferine kadar "insanımızın" duymaktan hoşlanacağı sözlerine yer vermiş. Peki biz nereden öğrendik bu cümleyi? Banu Yelkovan Fransız spor gazetesi L'Equipe'den okuyup instagram hesabına yazmış...

15 Ağustos 2024 Perşembe

Futboldan Anlamayanlar İstatistiğe Odaklanır


 "Futboldan çok fazla anlamayan gazeteciler, dataya, numaralara, istatistiğe çok fazla odaklanır. İstatistikler bazen maçı yansıtmaz."

Jose Mourinho

Fenerbahçe-Lille maçından sonra basın toplantısında


Hep söylerim, futbol sayılarla, rakamlarla oynanan bir oyun değildir, futbolun ruhu vardır, topçuların psikolojisi vardır, taraftarın bir arada oluşturduğu sosyoloji vardır, en önemlisi de o "meşhur" koşu mesafeleri gibi sayıların içine hapsedemediğin "yetenek" vardır...

Rahmetli Metin Türel, teknik adamlığını istatistik üzerine kuran Ersun Yanal'a ne de güzel söylemişti:

"Hagi sana 40 metreden bir çakar; nereye koyacağını bilemezsin o istatistikleri" diye, Mourinho da literatüre geçecek başka tarihi bir söz söyledi geçen akşam...

Şimdi youtube yayınlarını istatistik üzerine kuranlar alsınlar şapkalarını önüne düşünsünler bakalım ne cevap verecekler...

İstatistik demişken, blog sayfasına bolca yazdık ama bir kez daha Alex Ferguson'un ağzından çıktığı söylenilen ama Danimarkalı Ebbe Skovdahl'a ait olan "İstatistik mini etek gibidir, sana güzel fikirler verir ama asıl önemli şeyleri gizlerler." özlü sözünü hatırlatalım...

10 Ağustos 2024 Cumartesi

Galatasaray:2-1:Hatayspor


"Bazen Ferrariler de kaza yapabiliyorlar..."

Bir hafta evvel oynanan Galatasaray-Beşiktaş Süper Kupa maçında yaşanılan "hezimetten" sonra yöneticisinden hocasına, futbolcusundan taraftara ağzı laf yapan, eli klavye tutan herkes görüş bildirdi de bir kişi Muslera'nın dünkü maçtan sonra yayıncı kuruluş muhabirine ettiği cümle kadar net ve içi dolu bir yargıda bulunmadı...

Son iki sezonun şampiyonu Galatasaray, geçen sene 46 puan fark yaptığı ezeli rakibi Beşiktaş karşısında şok bir 5-0lık yenilgi almış, bir hafta boyunca sosyal medya lincine uğramış, rekorlar kırarak takımı şampiyon yapan teknik direktör Okan Buruk "vasıfsız" ilan edilmiş, büyük oy farkıyla tekrar başkan seçilen Dursun Özbek yönetimi istifaya davet edilmiş, sarı kırmızılı topçuların "biletleri kesilmişti"...

Bu "ahval ve şerait içinde" 2024-2025 Sezonu ilk maçına çıktı Galatasaray kendi evinde, kendi taraftarı önünde... Sezon kritikti, kazanılması halinde daha rakipleri dördüncü yıldızı takmadan parçalı formaya beşinci yıldız takılacaktı da var mıydı umursayan? Sosyal medyaya göre kimse umursamıyordu ama sıcak bir yaz günü olmasına rağmen "vefalı" Galatasaray taraftarı Ali Sami Yen'i doldurmuş, takıma güvenlerini gösteriyorlardı...

"Birlikte Olanlar, Birlikte Hayal Kuranlar Şampiyon Olurlar" yazıyordu "kapalı" tribündeki pankartta... Evet, "şahsi ihtirasları" bırakıp GALATASARAY öznesi etrafında BİR olunca, bu takımın önünde durabilen olmuş mudur ki?


Zaha'nın transfer görüşmesi için izin istediği, yeni transfer Jelert'in sakatlığı, Kerem Aktürkoğlu'nun hafta içi yaşadığı linç sonrası toparlanması, Nelsson'un formsuzluğu, Sara'nın ayağının tozuyla gelmesi gibi sebeplerle ilk onbirde olamazken, Dubois dışında "şampiyon takımın" tam tekmil sahadaydı. 

Konya'da bıraktığı gibi de oyuna başladı Galatasaray, ön alanda yaptığı baskı ile kaptığı toplarla pozisyonlar da buldu ama ileri uçadamları Erce'yi geçmekte maharetli değildi. Özellikle Icardi'nin Ziyech'e al da at diye verdiği bir Zidane pası var ki, iki oyuncu rolleri değiştirse Galatasaray'ın 1-0 öne geçmesi işten bile değildi.

Rakibin 4-1-4-1 dizilişinde Muslera'yı zorlayacak düşünceleri pek yoktu, Özhan hoca ilk maçta galibiyetten ziyade puanı hedeflemişti ki maç sonu açıklamasında da Galatasaray'ı nasıl durdurma planları yaptığından bahsediyordu. 


Nispetten durgun geçen ilk yarıdan sonra Galatasaray ikinci yarıya daha baskılı başladı, özellikle köşe vuruşlarında tehlikeler yarattı ki, Sanchez'in volesi direğe gelmese yeni sezon harika bir golle açılış yapacaktı. İlk devre Ziyech'e servis yapan Icardi, ikinci yarı da Barış'ı golle buluşturdu da genç yıldız pozisyonu çok kötü harcadı. Ev sahibinin gol aradığı bir dakikada Hatayspor'un uzun topunda Abdülkerim rakibini kaçırınca, deplasman ekibi "piyango" gibi bir golle öne geçiverdi. Fernandez de 2024-2025 futbol sezonun ilk golünü atarak adını tarihe yazdırdı.


Takım geriye düşünce Okan hoca önce taze transfer Sara'yı, sonra da yeni golcü Batshuayi ve "moralsiz" Kerem'i oyuna alarak baskıyı arttırdı. Oyuncu değişiklikleri taze kan getirince pozisyonlar da arttı ve önce Icardi'nin penaltı golü eşitliği sağladı, sonrasında da "son dakika" golcüsü Batshuayi ile galibiyet geldi. "Batsman" takıma üç puan getirirken, asist de sahada ayak basmadık yer bırakmayan Torreira'dan geldi. Melo gittikten sonra yeri dolar mı diyorduk da Uruguaylı atom karınca iki sezon boyunca ortaya koyduğu performansı ligin ilk haftasında da göstermekten uzak durmadı.


Partneri Abdülkerim savruk bir imaj çizerken, Kolombiya milli takımı ile Güney Amerika kupasında final oynayan Davison Sanchez ise hem savunmada hem hücumda takımın parlayan oyuncularındandı. Maçtan sonra Okan Buruk "Nelsson ve Abdülkerim gibi kalıplı oyuncuların sene başında form tutması zaman alır" derken, Sanchez bu geçiş sürecinde savunmayı ayakta tutacaktır.

Liglerin ilk haftaları zordur, takımlar transfer sürecinde olur, kampların fiziksel yüklemeleri topçuların performansını etkiler, rakipler analiz yapmak için "kapalı kutu" olurlar ve böyle bir ortamda geriden gelip maç kazanmak oldukça değerlidir. Süper Kupa sonrası boğulma sürecine giren Galatasaray için harika bir nefes oldu Hatayspor galibiyeti...



Stat: RAMS Park.

Hakemler: Turgut Doman, Kerem Ersoy, Candaş Elbil.

Galatasaray: Muslera, Dubois (Dk 70 Batshuayi), Sanchez, Abdülkerim Bardakcı, Köhn (Dk. 87 Berkan Kutlu), Torreira, Kerem Demirbay (Dk. 57 Sara), Ziyech (Dk. 87 Yunus Akgün), Mertens (Dk. 70 Kerem Aktürkoğlu), Barış Alper Yılmaz, Icardi.

Hatayspor: Erce Kardeşler, Kamil Ahmet Çörekçi, Kilama, Recep Burak Yılmaz, Cemali Sertel, Bamgboye (Dk. 66 Rivas), Matondo, Diack, Fernandes (Dk. 87 Okoronkwo), Rui Pedro (Dk. 84 Hodzic), Strandberg.

Goller: Dk. 52 Fernandes (Hatayspor), Dk. 80 Icardi (Penaltıdan), Dk. 90 Batshuayi (Galatasaray).

Sarı kartlar: Dk. 56 Fernandes, Dk. 79 Recep Burak Yılmaz, Dk. 90+3 Kamil Ahmet Çörekçi (Hatayspor).

Blog Widget by LinkWithin