30 Eylül 2012 Pazar
Futbolsever.Com T-Shirtleri
Canvaslar, Iphone coverları ve tridoller ile futbol piyasasına "merhaba" diyen futbolsever.com sitesine daha önce blog sayfalarında yer vermiş ve çok kısa bir süre içinde t-shirt ve tekstil ürünleriyle "futbol dünyasını" canlandırmak istedikleri müjdesini vermiştik. Bizim yazımızın ardından pek vakit geçmeden, 3 adet "futbol temalı" t-shirt ile taraftarın gardrobundaki boş askılara talip olduklarını belirttiler bile. Benim ilgimi çeken çocukluk kahramanım olan "Captain Tsubasa" isimli ürün. Her pazar mahalle arkadaşlarımla Japonların "küçük golcüsünü" izlemeye sözleşip, ardından o hevesle top koşturup, "kartal vuruşu" yapmaya az çaba sarf etmedik Bursa sokaklarında. Tsubasa'yı bize hatırlatırken fıtbolsever.com sitesi grafikerleri, Ümit Aktan'ın o müthiş sözünü de kullanarak Arif'e "saygı duruşunda" bulunmuşlar ortaya çıkardıkları ürünle. "Unutulmayan goller" adını verdikleri bir seri de başlatmışlar ki kreaksiyonlarında, devamında da Hagi'nin Bilbao'ya attığı o enfes golü anlatan bir t-shirt yapmalarını kendi adıma beklemekteyim. Moda bölümünün son ürününde de "futbol dilencilerinin" ilahı olan Maradona ile Avrupa futbolunun başkanı Platini'nin İtalya'da karşı karşıya geldikleri periyod yer almakta.
Bir çok futbolsever, takımı yeni sezon formalarının lasmanını yaptığında nasıl bir heyecan duyuyorsa, benim de nabız bu tür taraftar ürünleri piyasaya çıktığında daha hızla çarpmaya başlıyor. "Abi sen neden formaya karşısın?" diyenlere de futbolcu muyuz ki forma giyelim, bu t-shirtler daha çok yakışmıyor mu taraftara diye sorarım?
Bir çok futbolsever, takımı yeni sezon formalarının lasmanını yaptığında nasıl bir heyecan duyuyorsa, benim de nabız bu tür taraftar ürünleri piyasaya çıktığında daha hızla çarpmaya başlıyor. "Abi sen neden formaya karşısın?" diyenlere de futbolcu muyuz ki forma giyelim, bu t-shirtler daha çok yakışmıyor mu taraftara diye sorarım?
Çatalcaspor:2-2:Dikilitaşspor
Tarihinde ilk kez Bölgesel Amatör Ligde mücadele eden Çatalcaspor, 10. grubun ilk hafta maçında evinde konuk ettiği Beşiktaş ilçesi takımı Dikilitaşspor ile 2-2 berabere kaldı. İki takım adına da oyun ve maça konsantrasyon anlamında birbirinden farklı iki ayrı devrenin gerçekleştiği pazar öğleden sonrası karşılaşmasında, daha ilk yarım saatte 2 farklı geriye düşerek "şoke olan" sarı-kırmızılı topçular, devre biterken Erhan'ın penaltıdan attığı golle soyunma odasına umutlu girerken, ikinci 45 dakikada oyunun hakimiyetini elinde tutan taraf olup, Erhan'ın jeneriklik serbest atış golü ile beraberliği yakaladı...
Hangi seviyede olursa olsun, ilk maçlar oldukça zordur, favoriler kaybeder, galibiyet ihtimali verilmeyen takımlar büyük sürpriz yapar ve hesapta olmayan 3 puan alır ama karşılaşmalar çoğunlukla berabere biter. Bugün de Çatalca'da mevsim normalleri dışında sıcak olan bir öğleden sonrada Ziya Altınoğlu Stadı tribününün tek tarafını "tıka basa" dolduran taraftarlar böyle zorlu bir mücadele izlediler. İlk hafta merakı, hafta sonu aktivitesi, ilçenin değişik bölgelerine asılan ilan ve afişlerin etkisiyle oturacak koltuk bulunmazken tribünlerde, karşı taraf ise bomboştu, sebep deplasman tribünü. Çatalca'da bir kaç hazırlık maçına çıkan ama ilk defa böyle bir kalabalığı arkasında gören sarı-kırmızılı futbolcular, oyuna başlarken akıllarından kim bilir ne güzel duygular geçirmişlerdir ama yenik duruma düşünce belki de kulaklarına inanamadılar: Daha maçın 30. dakikası, ligin ilk maçı, her şey yeni başlamış ve bariz sinkaflar. Yine de "enseyi karartmamak lazım" zira toplu değildi küfürler, "bir kaç kendini bilmezin" bilinçsizliği olarak akıllarda kaldı. Ama bizim insanımıza biri bu ligin Bölgesel Amatör Lig olduğunu, geçen yıllarda izledikleri 1. Amatör ve Süper Amatör Lig takımlarından "çok güçlü" rakiplerle karşılaşacaklarını ve bu zorlu yolda galibiyetlerin de mağlubiyetlerin de olacağını anlatmalı. Çatalca'da futbolu bilen, bu güzel oyunu seven bir çok kalender insan var, onlar bu "seyirci" yığını içinde şimdilik azınlıkta kalıyor ama bir kaç haftaya yine tribünler gerçek Çatalcalı taraftara kalacaktır.
Saha dışından yeşil alana girdiğimizde, ilk yarı dağınık bir Çatalcaspor izledik. Genç yaşına rağmen CV'sine bakıldığında takıma tecrübe getireceğini beklediğimiz Burçak, tribünden kendisine yakıştırılan "saatli bomba" deyimini doğrularcasına "verimsiz" bir karşılaşma çıkarırken, Oktay da ileri çıkışında penaltı kazandırmasına rağmen, takım arkadaşının eksiklerini tamamlamaktan uzaktı. Savunma oyuncuları "tutukken", orta sahadan Tobby, Serkan ve Emir de günlerinde olmayınca, Çatalcaspor istediği baskıyı kuramadı iç saha maçında. Forvette Önder "iyi niyetle" mücadele ediyor lakin yanına mutlaka "striker" tabir edilen bir golcü lazım. Kadir hoca, o bölge için Erhan'ı düşünüyor ama o "serbest" oynaması durumunda daha fazla katkı verecektir...
İlk hafta kaybetseler de maruz göreceğimiz sarı-kırmızılı topçular, iyi bir geri dönüş sergileyerek belki de 3 puandan daha değerli olan "özgüveni" kazandılar. Puan ve puanlar önemlidir ama Çatalcalı Aslanların tribüne astığı pankartta yazılan kendilerinden beklenileni özetliyordu: "O Forma Sırılsıklam Olsun"
29 Eylül 2012 Cumartesi
Orduspor:2-0:Galatasaray
Galatasaray'da bu sezon için takım oluşturulurken amaç uzun yıllar hasreti çekilen Şampiyonlar Ligiydi, memleketin "Süper Ligi" ikinci planda geliyordu, nasılsa geçen yıl "çifte şampiyonluk" zevkinin tadına varılmıştı. Berbatov'du, Kaka'ydı denirken de "devler ligi "kamuoyu oluşturuldu medyada, kombineler "Şampiyonlar Ligi" adı verilerek peynir ekmek gibi alıcı buldu, hazır edildi Galatasaray camiası Avrupa serüvenine. Hatta elinde Dany gibi memleketin üst düzey savunmacılarından biri varken, Ujfalusi'nin beklenmedik sakatlığı sonrası "apar topar" Cris alındı yine "Şampiyonlar Ligi" parolası fısıldanarak kulaklara... Hal böyleyken, etraftaki frekansları bloke eden jammerlarla kaplı bir ortamda yaşamadığı için sarı-kırmızılı formayı taşıyan topçular, ne kadar profesyonel olsalar, ne kadar "iç ligin" önemi hakkında telkin edilseler de Şampiyonlar Ligi "kafasını" çoktan yaşamaya başlamışlardı bile. Old Trafford'da bütün Avrupa'ya parmak ısırttıran oyunun kökenine indiğimizde, "motivasyon" kelimesine bolca rastlayacağımızdan şüphem bile yok. Bu güdüleme öyle bir hal aldı ki, hocanın rotasyon tercihlerinde de, topçuların lig maçlarındaki "karakterlerinde "de vücut bulmaya başladı.
Bu gece Galatasaray, Orduspor karşısında öyle "berbat" bir oyun çıkardı ki, kaleci Muslera'dan ileri uçtaki Burak'a kadar kırmızı formalı oyuncuları tanımak mümkün değildi. Nerede 10-15 gün önce Manchester United'ı kendi yarı sahasına hapsedip, vakit çalmaya zorlayan topçular, nerede bu gece "iki pas yapamayan" Galatasaraylılar. Bireysel form düşüklükleri kabul edilebilir de, takım halinde "ivme aşağıya doğru" indiyse eğer, bunun tek nedeni zihinsel motivasyondur: Kendileri Ordu'da, kafaları Braga maçında.
Fatih Terim'in de belirttiği gibi, maçla ilgili yorum cümlelerini seçerken dikkatli davranmak gerekir, zira Galatasaray'ı eleştirirken, Cuper'in teknik-taktik başarısı ve mor beyazlı topçuların saha içi gayretlerini de yok saymamak lazım. Arjantinli hoca, dersini iyi çalışmış, Galatasaray'ı etüd etmiş, savunmasını bol adamla güçlendirip, Burak-Amrabat-Elmander'e top sürecek alan bırakmayarak rakibinin "gol ayaklarını" kilitlemişti. Ayrıca Galatasaray'ın ataklarının başlangıç bölgesi olan Selçuk-Melo ikilisinin karşısına da diri ve çok koşan oyuncular yerleştirerek orta sahayı da eline geçirince, "deplasman" takımın gol için iki şansı kalmıştı: Duran toplar ve kanat bindirmeleri. Koca 90 dakika boyunca da Galatasaray'ın taraftarını "hoplatan" sayılı pozisyonlar Selçuk'un direkte patlayan "free kick"i ve Amrabat'ın kanattan getirdiği topta Burak'ın iki adımdan topu kaleciye teslim etmesiydi. Galatasaray'ın bu yılki en güçlü tarafı olan forvet bölgesi iflas edince, en az bir puan için gözler çok eleştirilen savunmaya çevrildi ama orası bir o kadar "felaket" olunca, İstanbul'a "eller boş dönüldü." Lyon'dan Şampiyonlar Liginde oynatmak için son dakika transferi olarak gelen Cris, doğal olarak alışma sürecinde ve ikinci golde Hasan Kabze karşısında "ağır çekim" müdahale girişimiyle Braga maçında forma şansını kaybetti, Semih'in partneri bir müddet daha Dany olacak gibi gözüküyor.
Rakibini durduran Orduspor'da, ileri uçtaki Hasan Kabze ve Stancu da günlerinde olunca, 3 puanın ev sahibi hanesine yazılması kaçınılmaz oldu. Özellikle Hasan'ı attığı jeneriklik gol sebebiyle bu satırlar aracılığı ile kutlamayı düşünürken, maç sonu verdiği beyanlarda adamlığı topçuluğunun önüne geçiverdi birden... Lig TV mikrofonlarına daha teri kurumadan sıcağı sıcağına verdiği demecinde, galibiyetten dolayı takım arkadaşlarını tebrik ederken, son cümlesiyle Galatasaraylıların kalplerine 2006 mayısında diktiği bayrağı göklere çıkartıyordu: ''Burada hatırlanması gereken Alpaslan ağbidir. Ona da Allah'tan rahmet diliyorum'' Tabi, bu kadarla da kalmıyor, o bayrağın sonsuza kadar orada dalgalandıracak sözler TRT ekranlarına yansıyordu: Levent Ozcelik'in "Kabze, gol sevincin çok vakur çok sakindi." vurgusuna , Hasan'ın: "Koştuğum tarafta Galatasaraylı taraftarları gördum saygisizlik etmek istemedim" cevabı bizi bizden alıyordu. Stancu ile ilgili olarak da Orduspor başkanı Nedim Türkmen'in Hector Cuper'in ağzından aktardığı " Bu topçuyu Galatasaray'dan alın zira büyük yetenek ve ben buradan Juventus'a gidersem, yanımda mutlaka götüreceğim ve Orduspor da en azından 10-15 milyon euro bonservis alır" söylemi, Bogdan Stancu tercihinden dolayı zamanında Hagi'yi yerden yere vuranlara "şamar" niteliğindeydi...
"Hala bekliyoruz abi, çıkıp şaka demeni"
Nur içinde yat Alpaslan Abi...
Stat: 19 Eylül
Hakemler: Barış Şimşek, İsmail Köse, Mehmet Metin
Orduspor: Fornezzi, Garcia Iniguez, Miguel Garcia, İbrahim, Atila, Ali, Nizamettin (Dk. 81 Yiğit), Javier, Stancu (Dk. 76 Barral), Hasan (Dk. 74 Abdülkadir), Monje
Galatasaray: Muslera, Hakan, Cris, Semih, Eboue, Melo, Selçuk, Amrabat (Dk 61 Emre Çolak), Hamit (Dk. 17 Aydın), Burak, Elmander (Dk. 63 Umut)
Goller: Dk. 9 Hasan, Dk. 67 Stancu (Orduspor)
Sarı kartlar: Dk. 45+1 Javier, Dk. 55 Ali, Dk. 87 Fornezzi (Orduspor), Dk. 75 Semih, Dk. 90+2 Emre Çolak (Galatasaray)
28 Eylül 2012 Cuma
Günde 10 Sigara ve 2 Gol
"Eğer Mario sigara içmek isterse bu onun problemi. fakat bana fikrimi sorarsa, bırakması daha iyi olacaktır. Ama eğer günde 10 sigara içer ve her maç 2 gol atarsa, bu daha da iyi olacaktır."
Roberto Mancini
Manchester City menajeri
Balotelli'nin sigara içmesi üzerine
5 Şampiyon ve Forma Fiyatları
Galatasaray forma üreticisi Nike ve forma fiyatı: 119 TL...
Fenerbahçe forma üreticisi Adidas ve forma fiyatı: 99 TL...
Beşiktaş forma üreticisi Adidas ve forma fiyatı: 102 TL...
Trabzonspor forma üreticisi Nike ve forma fiyatı: 99 TL...
Bursaspor forma üreticisi Puma ve forma fiyatı: 80 TL...
Formayla işim olmaz da,
aynı markaların değişik fiyata forma satışı kafamı karıştırdı.
Nike'ın Galatasaray ve Trabzonspor'a, Adidas'ın Fenerbahçe ve Beşiktaş'a ürettiği formanın kumaş kalitesi pek de farklı olmasa gerek ama fiyat farkı neden kaynaklanıyor?
Buyurun yorumlara...
Şikeye Yalan Makinesi v.2
Lokomotiv Plovdiv'in Botev Vratsa'ya kaybetmesini içine sindiremeyen kulüp başkanı Mareshki'nin oyuncuları ve teknik heyeti yalan makinesine sokacağını deklare etmesi sonrası kısa adı FIFPro olan Uluslararası Futbolcular Birliği kendi internet sitesi aracılığı ile futbolcuların yalan makinelerine sokulmasına tamamen karşı olduklarını belirttiler. "Bu konu hakkında ciddi şüphelerimiz var" diyen organizasyonun avukatı Wil van Megen "Bu aşamada yalan dedektörlerini kullanmanın bir manası yok. Bir çok bilim adamı yalan makinesi kullanımı eleştirmekte ve birinin yalan söyleyip söylemediğini belirlemede bu aletlere pek güvenmez. Bazen insanlar testler esnasında bir çok etkenden etkilenebilir ve yanlış sonuçlar ortaya çıkabilir." diye görüşlerini belirtti.
Son olarak FIFPro, şikenin esas kurbanının futbolcular olduğunu ve "maç ayarlamaların" başka yerlerde başladığını ve şikeyle mücadele etmek isteyenlerin futbolculardan ziyade saha dışı faktörlere odaklanması gerektiğini belirtti.
Bulgaristan Profesyonel Futbolcular Birliği de olayla ilgili yaptığı açıklamada, Lokomotiv Plovdiv takımı oyuncularıyla yakın temas halinde bulunduklarının ve topçuların böyle bir teste girmeleri konusunda zorlanmadıklarını açıklayark, "Futbolcular adlarını temize çıkarmak için böyle bir testi düşünüyor ama henüz yalan makinesine girip girmeme konusunda net bir kararları yok" diye görüş bildirdiler. Birlikten yapılan açıklamanın devamında da Plovdiv ekibinin eski başkanından dolayı kulübün adının kötüye çıktığı ve onun ayrılmasından sonra futbolcular ve kulüp yetkililerinin armaya sürülen lekeyi temizleme çabalarına giriştiği hatırlatılarak, Bulgaristan Profesyonel Futbolcular Birliği'nin yalan makinesi kullanımına karşı olduğunu ve bu işin sonunun olmayacağı, her mağlubiyet sonrası oyuncuların makineye sokulması gibi "komik" bir durumun meydana çıkacağı ama yine de son kararın futbolcuların olduğunu söyleyerek demeçlerini noktaladılar...
Son olarak FIFPro, şikenin esas kurbanının futbolcular olduğunu ve "maç ayarlamaların" başka yerlerde başladığını ve şikeyle mücadele etmek isteyenlerin futbolculardan ziyade saha dışı faktörlere odaklanması gerektiğini belirtti.
Bulgaristan Profesyonel Futbolcular Birliği de olayla ilgili yaptığı açıklamada, Lokomotiv Plovdiv takımı oyuncularıyla yakın temas halinde bulunduklarının ve topçuların böyle bir teste girmeleri konusunda zorlanmadıklarını açıklayark, "Futbolcular adlarını temize çıkarmak için böyle bir testi düşünüyor ama henüz yalan makinesine girip girmeme konusunda net bir kararları yok" diye görüş bildirdiler. Birlikten yapılan açıklamanın devamında da Plovdiv ekibinin eski başkanından dolayı kulübün adının kötüye çıktığı ve onun ayrılmasından sonra futbolcular ve kulüp yetkililerinin armaya sürülen lekeyi temizleme çabalarına giriştiği hatırlatılarak, Bulgaristan Profesyonel Futbolcular Birliği'nin yalan makinesi kullanımına karşı olduğunu ve bu işin sonunun olmayacağı, her mağlubiyet sonrası oyuncuların makineye sokulması gibi "komik" bir durumun meydana çıkacağı ama yine de son kararın futbolcuların olduğunu söyleyerek demeçlerini noktaladılar...
26 Eylül 2012 Çarşamba
Obiçam CSKA
Ligde kötü günler geçiren, UEFA tarafından Finansal Fair-Play kapsamında hesapları dondurulan ve 30 Eylüle kadar UEFA'ya gerekli bildirimleri yapılması istenilen CSKA'da teknik ekip ve topçular, geçen yıl son maçta şampiyonluğu kaybettikleri Ludogorets maçı öncesi dosta düşmana mesaj vermişler:
Obiçam CSKA yani Seni Seviyorum CSKA...
Eskilerin sözüyle "aşk karın doyurmuyor", kırmızı beyazlılar da 1-0 mağlup ayrıldılar Razgrad deplasmanından...
Sedat 2 Tarih Yazdı
Spor Toto 3. Lig ekiplerinden Orhangazispor'u çalıştıran Sedat Özbağ, bugün 900 bin euro transfer değeri olan ilçe takımıyla çıktığı Ziraat Türkiye Kupası maçında 13 milyon euro bedeli olan Süper Lig ekiplerinden İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u saf dışı bırakarak tarih yazdı. Bursaspor'da forma giydiği yıllarda Sedat 2 diye anılan ve o dönemde de yeşil-beyazlı forma ile Türkiye Kupasında final gören teknik adam, bu yıl da "peri masalı" gerçekleştirme peşinde. Bakalım tünelin ucundaki ışığı görebilecekler mi?
Halk Takımı Galatasaray!
Galatasaray'ın Şampiyonlar Liginde Braga ile oynayacağı maçın biletleri yarın saat 10.00 itibarı ile satışa çıkacakmış, resmi sitede belirtildiğine göre. Maçın bilet fiyatları da açıklanmış, en ucuzu 80 lira, en pahalısı da 500 lira... Bunlar Biletix fiyatları, maç günü, tabii satılacak bilet kalırsa stad gişe fiyatları da biraz daha ucuz, 72lira ile 487 lira arası... Şeytan dürttü ya, serde muhasebecilik yok, rakamlarla da aramız pek iyi değil ama en basitinden, en masrafsızından bir Galatasaray maçı izlemek, bir taraftara kaça mal olur hesap yapmaya çalıştım. Bakın bakalım, bizim defterde ne yazıyor:
*Kale arkasından, en uzaktan, en ucuz bilet fiyatı 80 TL... Bilet fiyatları burada...
*TT Arena içinde maç öncesi bir hamburger ve cola menüsü 20 TL. Devre arası daha ucuzundan tavuk-ayran alınırsa 15 TL de ona...
*Stada girmeden GS Store'dan en ucuzundan bir atkı 10 TL. Forma almak aklımıza bile gelmedi. GS Store fiyatları burada...
*Stada ulaşım için Mecidiyeköy'e kadar 3 TL. Dönüş de 3 TL, toplam 6 TL...
*Mecidiyeköy'den TT Arena'ya Metro ile ulaşım ve dönüş 1.25+1.25= 2.5 TL... Fiyatlar burada...
Maç günü masraflarımızı minimumda tutarsak 80+20+15+10+6+2.5= 133.5 TL
Keseyi biraz daha açarsak, "hesabın" tutarını varın siz hesaplayın...
Peki, bu memlekette asgari ücret ne kadar? Tablo yukarıda... 16 yaş altı çalışanlar 643.14 TL alırken, 16 yaş üzeri çalışanlar ise 739.79 TL kazanıyor bir ayda...
Bir günlük maç harcaması 133.5 TL... Bir aylık kazanç 739.79 TL...
739.79-133.5= 606.29
Geriye kalan 30 gün, kira, elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, ekmek, pazar harcaması, giyim, çocuk okul harcaması ve benzeri giderler... Bir de lig maçlarına gideceğim denirse, eyvah ki ne eyvah...
Şimdi soralım Galatasaray , halkın takımı mı? Ya da halkın takımıysa, Galatasaray yönetimi taraftarını ne kadar tanıyor?
*Kale arkasından, en uzaktan, en ucuz bilet fiyatı 80 TL... Bilet fiyatları burada...
*TT Arena içinde maç öncesi bir hamburger ve cola menüsü 20 TL. Devre arası daha ucuzundan tavuk-ayran alınırsa 15 TL de ona...
*Stada girmeden GS Store'dan en ucuzundan bir atkı 10 TL. Forma almak aklımıza bile gelmedi. GS Store fiyatları burada...
*Stada ulaşım için Mecidiyeköy'e kadar 3 TL. Dönüş de 3 TL, toplam 6 TL...
*Mecidiyeköy'den TT Arena'ya Metro ile ulaşım ve dönüş 1.25+1.25= 2.5 TL... Fiyatlar burada...
Maç günü masraflarımızı minimumda tutarsak 80+20+15+10+6+2.5= 133.5 TL
Keseyi biraz daha açarsak, "hesabın" tutarını varın siz hesaplayın...
Peki, bu memlekette asgari ücret ne kadar? Tablo yukarıda... 16 yaş altı çalışanlar 643.14 TL alırken, 16 yaş üzeri çalışanlar ise 739.79 TL kazanıyor bir ayda...
Bir günlük maç harcaması 133.5 TL... Bir aylık kazanç 739.79 TL...
739.79-133.5= 606.29
Geriye kalan 30 gün, kira, elektrik, su, doğalgaz, ulaşım, ekmek, pazar harcaması, giyim, çocuk okul harcaması ve benzeri giderler... Bir de lig maçlarına gideceğim denirse, eyvah ki ne eyvah...
Şimdi soralım Galatasaray , halkın takımı mı? Ya da halkın takımıysa, Galatasaray yönetimi taraftarını ne kadar tanıyor?
25 Eylül 2012 Salı
Şikeye Yalan Makinesi
Memleket 3 Temmuzdan bu yana "şike aşağı, teşvik yukarı" çalkalanırken, akıllara gelmeyen bir yöntem komşu Bulgaristan'dan geldi. Bulgaristan A Grupada oynadığı 5 maçta 4 beraberlik ve 1 galibiyet alan Lokomotiv Plovdiv, bu hafta şimdiye kadar puan yüzü görmeyen Botev Vratsa'ya 1-0 kaybedince, siyah-beyazlı kulüp başkanı Vaselin Mareshki, burnuna şike kokularının geldiğini belirterek, oyuncularına yalan makinesine girme "emri" verdi. "Kimse maç kaybetmeyecek diye bir şey yok ama bu mağlubiyet bana tuhaf geldi." diyen Mareshki, kendisi için adil oyunun her şeyden önemli olduğunu ve oyuncularının ve teknik ekibin zaman kaybetmeden yalan makinesine gireceğini belirtti.
Bulgaristan'da federasyon ile televizyon kanalları yayın konusunda anlaşamadığı için maçlar televizyondan yayınlanmamakta ve bu sebeple söz konusu maçta olanlara sadece o gün stadda yer alanlar şahit oldu ama Bulgaristan'a şike ve teşvik deyimler çok da yabancı değil... Bakalım bu yalan makinesi işi nasıl sonuçlanacak, belki bizimkiler de kullanır şikenin sahaya yansıyıp yansımadığını ölçmek için...
Usta
"Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada"
Mekanın Cennet olsun usta...
Steaua Taraftarından "Katile" Hürmetler
Bu hafta sonu Steaua ile Rapid arasında oynanan Bükreş derbisinde, ev sahibi taraftarların açtığı "Eugen Grigore'ye hürmetler" pankartı, derbinin skorundan çok Romanya'da konuşulan olay oldu. Peki, ülkeyi ayağa kaldıran bu pankartta adı geçen Eugen Grigore kimdir?
1970li yıllarda kendi halinde bir kamyon şoförü olan Eugen Grigore, yorgun geçen bir günün akşamında evine döndüğünde gördüğü manzara karşısında donakalır: Evi barkı yanmış, karısı ve üç çocuğu vahşice öldürülmüştür. Emniyet güçlerinin katillerinin izini bulma çalışmalarını beklemeden, Eugen kendi çabalarıyla suçluların yerini tespit eder: Yöredeki Romanların çadır kurduğu mera. Hayattaki en sevdiklerini kaybeden bir insanın intikam hisleriyle gözünü karartan Grigore, kamyonu çadırların üzerine sürer ve bir çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 24 Romanı katleder. Bu vahşi olay, Rumen yetkililer tarafından örtbas edilir, hayatlarını kaybedenlerin akrabaları memleketin değişik bölgelerine sürülür ve Grigore'ye müebbet hapis cezası verilirken, sonradan ceza 28 yıla indirilir.
Steaua Bükreş taraftarları Rapid'lileri "çingene" diye kötüleyip, roman katili Eugen Grigore'yi öven pankart açmaları sonrası, bu günlerde Romanya Futbol Federasyonu, UEFA'nın ırkçılık konusundaki hassasiyetini bildiğinden, ev sahibi takıma ceza verip, sıkıntıyı bir an evvel çözme telaşında...
1970li yıllarda kendi halinde bir kamyon şoförü olan Eugen Grigore, yorgun geçen bir günün akşamında evine döndüğünde gördüğü manzara karşısında donakalır: Evi barkı yanmış, karısı ve üç çocuğu vahşice öldürülmüştür. Emniyet güçlerinin katillerinin izini bulma çalışmalarını beklemeden, Eugen kendi çabalarıyla suçluların yerini tespit eder: Yöredeki Romanların çadır kurduğu mera. Hayattaki en sevdiklerini kaybeden bir insanın intikam hisleriyle gözünü karartan Grigore, kamyonu çadırların üzerine sürer ve bir çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 24 Romanı katleder. Bu vahşi olay, Rumen yetkililer tarafından örtbas edilir, hayatlarını kaybedenlerin akrabaları memleketin değişik bölgelerine sürülür ve Grigore'ye müebbet hapis cezası verilirken, sonradan ceza 28 yıla indirilir.
Steaua Bükreş taraftarları Rapid'lileri "çingene" diye kötüleyip, roman katili Eugen Grigore'yi öven pankart açmaları sonrası, bu günlerde Romanya Futbol Federasyonu, UEFA'nın ırkçılık konusundaki hassasiyetini bildiğinden, ev sahibi takıma ceza verip, sıkıntıyı bir an evvel çözme telaşında...
Dünyanın En Hızlı Golü
Bir saniyede gol olur mu?
Olur!
Kanıtı yukarıdaki videoda.
Sırbistan gençler ligi maçında Vuk Bakiç, her antrenman sonra çalıştığı "fanteziyi" Dorcol maçında denemiş ve kaleciyi orta sahadan avlamış...
Benim bildiğim (yanılabilirim de ) gol nizami değil ama hakem de o vuruşun etkisinde kalmış olmalı ki, golü geçerli saymış...
Şimdilik Vuk Bakiç, en hızlı gol atan futbolcu olarak tarihte yerini aldı.
Peki, daha önce kimler vardı listenin başında...
İşte en hızlı goller:
Michail Osinov
Nawaf Al Abed
24 Eylül 2012 Pazartesi
Galatasaray.3 Akhisar Bld.0
- Daha 3 gün önce Old Trafford'da yüksek seviyede bir karşılaşma oynadıktan sonra Akhisar Belediye karşısına çıkmak Galatasaraylı futbolcuların birçoğunu kesmiyordur. Fatih Terim de böyle düşündü ki A2 takıma yakın bir 11 ile karşılaşmaya çıktı.
- Öte yandan taraftar bu maçı o kadar da sıradan görmemiş olmalı ki yine 40 bine yakın bir kalabalık bu sefer biraz da fark beklentisiyle toplanmıştı.
- Deplasman tarafında ise hiç taraftar görmeyeceğimi düşünürken Akigolar az da olsa Süper Ligdeki ilk senelerinin heyecanı ile Telekom Arena'da yerini almıştı. Maç başlamadan önceki seslerini çıkarma girişimi dışında skorun da etkisiyle takımlarına orada olduklarını hissettiremediler.
- Takımların maç öncesi galibiyet yeminlerine alışkınız da, Akhisarlılar farklı olarak yedeklerle birlikte yeminin çemberini biraz daha genişletti.
- Hamza Hamzaoğlu denince, o dönemki kliplerden dolayı olsa gerek, hep Galatasaray'da sarı formasıyla oynadığı Manchester deplasmanı aklıma gelir. En son Siirt Jetpa formasıyla Ali Sami Yen'e çıkmıştı, yeni takımı T.T. Arena'ya ilk defa gelmesine vesile oldu. Yine bir Manchester maçı sonrası olması da güzel bir tesadüf.
- Bir programda Hakan Ünsal, kanat oyuncusu olarak Fatih Terim'in önünde oynamanın nasıl zor olduğunu anlatmıştı. Emre Çolak da ilk devre aynı durumdan muzdarip oldu. Bir ara o kadar sık fırça yemeye başladı ki, Fatih Terim artık müdahale etmemek için kulübüye girdi ve sakinleşip çıktıktan sonra oyuncusunu yanına çağırarak gönlünü almasını bildi.
- Bu enstantenenin 5 dakika sonrasında Emre orta sahadan kendi isteğiyle gitti topu aldı, Melo'yla ikiye bir yaptı çizgiye indi ve yaptığı ortayla golu attırdı. Bu kadar fırçayı ben yesem asla o topu alamazdım, Emre'nin her şeye rağmen hala insiyatif alması takdire değer.
- 2.golun kolay bir şekilde gelmesinden sonra maç taraftar için bitmiş oldu. Eski açıkla başlatılan "Avrupa Avrupa duy sesimizi" tezahüratını, bayağı bir aradan sonra tekrardan tribünlerde söylenmesi beni çok eskilere götürdü. Fark olarak, Ali Sami Yen'de yeni açık tezahüratını yaptıktan sonra eski açığın cevabı 2-3 saniye geç gelirdi, burada iletişim daha hızlı gerçekleşiyor.
- Akhisar Belediye maçın sadece 10. ile 20. dakika arasında biraz baskı kurmaya çalıştı ama oyuncular heyecanlarına yenik düştüler. Forveti emanet ettikleri Mehmet Yılmaz maalesef kilolarına yenik düşmüş, 2.yarı nefes nefese kaldı. Hamza Hamzaoğlu ona 90 dakika tahammül ettiyse kulübede daha iyisi yok herhalde.
- Galatasaray taraftarının kafasında bir türlü çözülemeyen sol bek sorunsalına bu sefer Riera ile çözüm bulmaya çalıştı Fatih Terim. Zor bir maç olmadığı için net birşey söylemek zor ama bende neden olmasın hissi uyandırdı.
- Sol beke Riera gelip, Semih de rotasyona girince daha 2 sene önce Milli Takımın defans bloğunu oluşturan yerli 4lünün yabancılara emanet edilmiş olması da kısa sürede nelerin değiştiğinin göstergesi. Yalnız 4lü yabancı defans Melo ve Muslera gibi çıkarılması pek tercih edilmeyecek isimler ile, oyuncu değişiminde teknik kadronun işinin zorlaşmasına neden oluyor.
- Tribünde yarın oynanacak maçın etkisiyle olsa gerek Trabzonspor formasıyla gelen de vardı. Maç kolay geçince 75.dakikadan itibaren stattan ayrılmalar başladı. Erkenden gidenlerin, 10 gün sonraki Braga maçından da böyle ayrılabilmelerini umuyorum.
- Maç sonunda Abdürrahim Albayrak'ın oyuncuları tek tek öperek içeri yollaması da yine kendine has akıllarda kalan bir olaydı.
23 Eylül 2012 Pazar
Çatalcaspor:4-2:Sultangazispor
Çatalcaspor'a gelirsek, bir kaç hafta evvel izlediğim Vefaspor maçından bu yana oldukça yol kat etmiş Kadir Akbulut'un takımı. Özellikle son olarak takıma katılan Erhan ve Burçak'ın takıma ekstra güç kattığı açık seçik belli ediyor kendisini, ki Erhan attığı iki golün yanında oyun içinde tecrübesi ve ağırlığını hissettiriyor arkadaşlarına.
Kalede maçı Serhad'la tamamlayan Kadir hoca, anlaşılıyor ki, Bölgesel Amatör Lig maçlarında da kendisine görev verecek. Genç kaleci geçen sezon bir çok maçta başarılıyla kalesini rakip forvetlere kapamıştı ama kritik hatalarla da hocasına "kulübeye tekme attırdığı" da akıllardan çıkmamalı. Bu sene kulübün yaptığı başarılı transferlerden biri de bölgede oynadığı futbolla beğenilen eski kaleci Cem Çalışkan'ın kaleci antrenörü olarak takıma kazandırılması. Kaleden takımı yönetme ve hızlı oyun kurma gibi konulardaki eksikliklerini kapatması adına Serhad'a Cem hoca yardım edecektir. Yedek kaleci Anıl'ı seyretme şansımız olmadı, bu sebeple karşılaştırma yapacak veriler de elimizde yok.
Savunmada bu sene Burçak ve Oktay stoper oynarken, Ömer ve Çağrı kanatlarını kapatacak rakip ekiplerin. İki sene evvel Cahit Erçevik dönemindeki Suat ve Serkan ikilisinden beri "boylu poslu" yapılı stoper eksikliği çeken ve rakip forvetler karşısında etkisiz kalan Çatalcaspor savunmasına bu sene "hızır" gibi Burçak yetişti. Oyun içinde rakip gol elemanlarını tatlı sert yıldıran Burçak, bu günün göze batan topçularından biriydi. Genç oyuncunun partneri ise Alibeykospor'dan transfer edilen Oktay olacak gibi. İki stoperden Oktay daha dağınık bir görüntü veriyor, kendisi de savunma oyuncu olan Kadir Akbulut, defansa yönelik idmanlara daha ağırlık vermeli. Geçen yıldan kalan iki oyuncu olan Çağrı ve Ömer'den, bugünkü maç sonrası sol bek oynayan Çağrı'ya alternatifler düşünüyordur tecrübeli hoca.
Çatalcaspor'un en güçlü yanlarından biri bu sene orta sahası olacaktır. Takıma yeni katılan Tommy, Erhan, Serkan ve Cenk kendilerine verilen görevin üstesinden gelecek yapıda oyuncular. 2 senedir takımda oynayan Emir de her hocanın takımında görmek istediği özelliklerde bir oyuncu. Defansla orta alan arasında bağlantı bu sene Emir'den sorulacaktır, tabii cezalar ve sakatlıklar geçen yıllarda olduğu gibi bu sene peşini bırakırsa. Alternatifini de bulmuş Kadir hoca Emir'in: siyahi oyuncu Tobby. Bugünkü maça Erhan ortada, Cenk sol açıkta başladı ama maç içinde değiştikleri gibi, BAL ligi maçlarında da Erhan'ın kanada geçip, Cenk'in ortada oynaması iki topçuyu daha da rahatlatacaktır.İki topçu da maçı kazandıran golleri, "sevdikleri" bölgede oynarken attılar...
Ve ileri uç. Sarı-kırımızılı ekipte Önder renkdaşı Galatasaray'daki Elmander gibi hava toplarını alıyor, rakip stoperlere iyi baskı yapıyor ama yanına mutlaka bir Necati lazım. Oyun içinde rakip savunmacılarla boğuşmaktan genç forvetin gol bölgelerinde topla buluşmaya "mecali" kalmıyor, oysa yanına tek vuruşları iyi yapabilecek, Sultangazispor'daki Erdem gibi çabuk bir forvet bulunursa Çatalcaspor BAL'da çok takımın canını yakabilir. Kadir hoca, Önder'in yanına siyahi Nana'yı yetiştirmeye çalışıyor ama Nijeryalı oyuncu henüz istenilen düzeyde değil.
İyisi kötüsü ile hazırlık dönemi sona erdi ve Çatalca'nın merakla beklediği Bölgesel Amatör Lig maçları yaklaştı... Bu gün dört atıp hafta sonunu mutlu kapatan sarı-kırmızılılar, umarım haftaya da konuk edecekleri Dikilitaşspor'a aynı tarifeyi uygularlar...
22 Eylül 2012 Cumartesi
Çilek
Pasta Sheree Murphy'den eşi Harry Kewell'a doğum günü hediyesi...
Yeni yaşın kutlu olsun Oz Büyücüsü...
Unutmadık seni...
21 Eylül 2012 Cuma
Serbest Stil Futbol
Red Bull'un sponsorluğunda 2 oyuncunun 1 topla 3 dakika boyunca yaptığı bire bir mücadele olan Serbest Stil Futbol finalleri yarın gece İtalya'nın Lecce kentinde gerçekleşecek. Brezilya, Almanya, Arjantin gibi 50den fazla futbol "aşığı" ülkeden katılımcıların yarıştığı finaller saat 22.15ten itibaren buradan yayınlanacak. İnzaghi, Edgar Davids ve Cannavaro'nun jüri üyesi olduğu yarışmada memleketi "Yetenek Sizsiniz Türkiye"den tanıdığımız Erkan Yetim temsil edecek... Bir iş çıkmaz, internet başında olursak takip edeceğiz Erkan'ı ve diğer futbol cambazlarını...
Deplasman
Ne yaptığını çok iyi bilen 4000 kişi, OldTrafford'da 50 bin kişiyi esir alabilir,
Aşk bazıları için 9 harflidir;
'Deplasman'
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)