29 Eylül 2012 Cumartesi

Orduspor:2-0:Galatasaray

Galatasaray'da bu sezon için takım oluşturulurken amaç uzun yıllar hasreti çekilen Şampiyonlar Ligiydi, memleketin "Süper Ligi" ikinci planda geliyordu, nasılsa geçen yıl "çifte şampiyonluk" zevkinin tadına varılmıştı.  Berbatov'du, Kaka'ydı denirken de "devler ligi "kamuoyu oluşturuldu medyada, kombineler "Şampiyonlar Ligi" adı verilerek peynir ekmek gibi alıcı buldu, hazır edildi Galatasaray camiası Avrupa serüvenine. Hatta elinde Dany gibi memleketin üst düzey savunmacılarından biri varken, Ujfalusi'nin beklenmedik sakatlığı sonrası "apar topar" Cris alındı yine "Şampiyonlar Ligi" parolası fısıldanarak kulaklara...  Hal böyleyken, etraftaki frekansları bloke eden jammerlarla kaplı bir ortamda yaşamadığı için sarı-kırmızılı formayı taşıyan topçular,  ne kadar profesyonel olsalar, ne kadar "iç ligin" önemi hakkında telkin edilseler de Şampiyonlar Ligi "kafasını" çoktan yaşamaya başlamışlardı bile. Old Trafford'da bütün Avrupa'ya parmak ısırttıran oyunun kökenine indiğimizde, "motivasyon" kelimesine bolca rastlayacağımızdan şüphem bile yok. Bu güdüleme öyle bir hal aldı ki, hocanın rotasyon tercihlerinde de, topçuların lig maçlarındaki "karakterlerinde "de vücut bulmaya başladı.


Bu gece Galatasaray, Orduspor karşısında öyle "berbat" bir oyun çıkardı ki, kaleci Muslera'dan ileri uçtaki Burak'a kadar kırmızı formalı oyuncuları tanımak mümkün değildi. Nerede 10-15 gün önce Manchester United'ı kendi yarı sahasına hapsedip, vakit çalmaya zorlayan topçular, nerede bu gece "iki pas yapamayan" Galatasaraylılar. Bireysel form düşüklükleri kabul edilebilir de, takım halinde "ivme aşağıya doğru" indiyse eğer, bunun tek nedeni zihinsel motivasyondur: Kendileri Ordu'da, kafaları Braga maçında. 

Fatih Terim'in de belirttiği gibi, maçla ilgili yorum cümlelerini seçerken dikkatli davranmak gerekir, zira Galatasaray'ı eleştirirken, Cuper'in teknik-taktik başarısı ve mor beyazlı topçuların saha içi gayretlerini de yok saymamak lazım. Arjantinli hoca, dersini iyi çalışmış, Galatasaray'ı etüd etmiş, savunmasını bol adamla güçlendirip, Burak-Amrabat-Elmander'e top sürecek alan bırakmayarak rakibinin "gol ayaklarını" kilitlemişti. Ayrıca Galatasaray'ın ataklarının başlangıç bölgesi olan Selçuk-Melo ikilisinin karşısına da diri ve çok koşan oyuncular yerleştirerek orta sahayı da eline geçirince, "deplasman" takımın gol için iki şansı kalmıştı: Duran toplar ve kanat bindirmeleri. Koca 90 dakika boyunca da Galatasaray'ın taraftarını "hoplatan" sayılı pozisyonlar Selçuk'un direkte patlayan "free kick"i ve Amrabat'ın kanattan getirdiği topta Burak'ın iki adımdan topu kaleciye teslim etmesiydi. Galatasaray'ın bu yılki en güçlü tarafı olan forvet bölgesi iflas edince, en az bir puan için gözler çok eleştirilen savunmaya çevrildi ama orası bir o kadar "felaket" olunca, İstanbul'a "eller boş dönüldü." Lyon'dan Şampiyonlar Liginde oynatmak için son dakika transferi olarak gelen Cris, doğal olarak alışma sürecinde ve ikinci golde Hasan Kabze karşısında "ağır çekim" müdahale girişimiyle Braga maçında forma şansını kaybetti, Semih'in partneri bir müddet daha Dany olacak gibi gözüküyor. 

Rakibini durduran Orduspor'da, ileri uçtaki Hasan Kabze ve Stancu da günlerinde olunca, 3 puanın ev sahibi hanesine yazılması kaçınılmaz oldu. Özellikle Hasan'ı attığı jeneriklik gol sebebiyle bu satırlar aracılığı ile kutlamayı düşünürken, maç sonu verdiği beyanlarda adamlığı topçuluğunun önüne geçiverdi birden... Lig TV mikrofonlarına daha teri kurumadan sıcağı sıcağına verdiği demecinde, galibiyetten dolayı takım arkadaşlarını tebrik ederken, son cümlesiyle Galatasaraylıların kalplerine 2006 mayısında diktiği bayrağı göklere çıkartıyordu:  ''Burada hatırlanması gereken Alpaslan ağbidir. Ona da Allah'tan rahmet diliyorum'' Tabi, bu kadarla da kalmıyor, o bayrağın sonsuza kadar orada dalgalandıracak sözler TRT ekranlarına yansıyordu:  Levent Ozcelik'in "Kabze, gol sevincin çok vakur çok sakindi." vurgusuna , Hasan'ın: "Koştuğum tarafta Galatasaraylı taraftarları gördum saygisizlik etmek istemedim" cevabı bizi bizden alıyordu. Stancu ile ilgili olarak da Orduspor başkanı Nedim Türkmen'in Hector Cuper'in  ağzından aktardığı " Bu topçuyu Galatasaray'dan alın zira büyük yetenek ve ben buradan Juventus'a gidersem, yanımda mutlaka götüreceğim ve Orduspor da en azından 10-15 milyon euro bonservis alır" söylemi, Bogdan Stancu tercihinden dolayı zamanında Hagi'yi yerden yere vuranlara "şamar" niteliğindeydi...
"Hala bekliyoruz abi, çıkıp şaka demeni" 
Nur içinde yat Alpaslan Abi...


Stat: 19 Eylül
Hakemler: Barış Şimşek, İsmail Köse, Mehmet Metin
Orduspor: Fornezzi, Garcia Iniguez, Miguel Garcia, İbrahim, Atila, Ali, Nizamettin (Dk. 81 Yiğit), Javier, Stancu (Dk. 76 Barral), Hasan (Dk. 74 Abdülkadir), Monje
Galatasaray: Muslera, Hakan, Cris, Semih, Eboue, Melo, Selçuk, Amrabat (Dk 61 Emre Çolak), Hamit (Dk. 17 Aydın), Burak, Elmander (Dk. 63 Umut)
Goller: Dk. 9 Hasan, Dk. 67 Stancu (Orduspor)
Sarı kartlar: Dk. 45+1 Javier, Dk. 55 Ali, Dk. 87 Fornezzi (Orduspor), Dk. 75 Semih, Dk. 90+2 Emre Çolak (Galatasaray)

2 yorum:

Celal Abbas dedi ki...

Hasan Kabzenin oyunun kaderini değiştiren o golünü ,eğer doğruysa ayak parmağıda çatlakmışki buda golü daha değerli kılıyor , Burak Yılmazında iki adımdan kötü vuruşun tek açıklaması gerçektende zihinsel hazırlık. Mesela Gaziantep Beşiktaş maçında Orhan Güllenin golü için batuhan mıydı Samet Aybaba mıydı şansla açıklamışlar 100 kere vursa falan. Evet doğru Orhan Gülle öyle şutlardan her zaman gol bulamaz ama şunu atlıyoruz. Orhan Gülle Beşiktaş maçında öyle bir zihinsel olarak Şansını yükseltmiştiki o şutu gerçektende vurduğunda o anda zihinsel faktörler beyinsel hazırlık ayak beyin göz uyumu ÜST düzeyde olduğu için o golün şansı her zaman yüksekti. Ama Orhan Gülle istikrarlı ve Karakteri oturmuş oyuncu olmadığı için öyle bir golü Beşiktaş haricinde başka takımlara atamaz. hasan kabzenin attığı golde işte böyle zihinsel hazırlığı üst düzey ,Herhangi bir şutun gol olması şansı çok yüksekde olan ,sadece bir fırsat bekleyen bir durumdaydı hasan kabze ve o fırsat o röveşata ile geldi. Mesela geçen yıl Trabzon Mersin İdman yurdu maçında eski trabzonsporlu hasan Üçüncünün performansınıda böyle açıklayabiliriz.

İşte istikrar dediğimiz şey böyle performansları tek maçta değilde her maçta ols bile maçların büyük çoğunluğunda gösterebilmektir. Bir Futbol karakteri kazanmaktır.

gelelim Orduspor Galatasaray maçına. Bireysel performanslar yerlerde olsa bile ,ordunun bu oyununa galatasarayın çözüm üretemeyişi biraz üzerinde düşünülmeli bence. Diğer maçlara göre maçın hiçbir anında ordudan presle top kapılamayışıda dikkatimi çeken bir diğer nokta. Orduspora baskı yaparak ordusporun topla çıkmsı çoğu zaman engellenemedi. topların kaybedildiği yerde rakibe basarak toplar geri kazanılamadı. Orduspor bir şekilde pasla çıkmayı başardı.

Esra Birol dedi ki...

Galatasaray adeta şoke oldu.bu hezimeti haketmedi ama orduspor da iyi oynadı.

Blog Widget by LinkWithin