30 Ekim 2012 Salı

Atina

 
Gezme-tozma:
 
1.gün
  • Metro ile Acropolis istasyonuna gidin. Ana caddenin sağında Hadrian Kapısı'nı ve arkasında Zeus Tapınağı'nı göreceksiniz. Gişeden 12€'ya hem Zeus Tapınağı'na hem de Acropolis'e giriş biletini alabilirsiniz.
  • Zeus Tapınağı'nın içerisinde bir zamanlar Dünyanın 7 harikasından biri olan Zeus Heykeli bulunmaktaydı. Her harika gibi bu da yıkılmış ve bazı parçaları Louvre Müzesi'nde sergileniyor.
  • 15+1 kolonu ayakta kalmış Zeus Tapınağı'nı ve antik kente ait kalıntıları gezdikten sonra Acropolis'e doğru yol alabilirsiniz.
 
  • Atina'nın ilk kurulduğu yer olan Acropolis'e çıkış biraz dik ve kaygan olduğundan ona göre ayakkabı götürülmesinde fayda var.
  • Buradaki en önemli yapı Atina'nın simgesi olan Panthenon Tapınağı. Yine büyük kısmı yıkılmış olan tapınak biz gittiğimizde restorasyon halindeydi. Bunun dışında antik çağa ait anfi tiyatrolar, tapınaklar ve yapıları gezmek bayağı vaktinizi alacak.
  • Yunan bayrağının dalgalandığı teras, hem Zeus Tapınağı'nın hem de Atina'nın fotoğraflarını çekmek için en uygun yer.
       
  • Eski Agora'daki tapınakları ve Rüzgar Kulesi'ni gezdikten sonra Adrianou caddesi tarafından çıkmanızı öneririm. Ağaç altına kurulmuş masalarıyla sıralanmış kafelerden birinde mola verebilirsiniz.
  • Plaka'ya doğru yürüyün. Ermou caddesinde alışveriş için birçok mağaza bulabileceğiniz gibi, Plaka'nın içerisinde de Yunan müzikleri eşliğinde yemeğinizi yiyebileceğiniz birçok taverna görebileceksiniz.
2.gün
  • Evangelismos metro durağına gidin. Konsoloslukların bulunduğu Ploutarhou caddesinde biraz yorucu bir tırmanış yaptıktan sonra sizi Lycabettus (Lykavittos) Tepesi'ne çıkaracak fünikülere ulaşabilirsiniz. Yürümek de alternatif olabileceği gibi, fünikülerle çıkış-iniş 7€, bilet yukarıdaki kafede de %20 indirim sağlıyor.
  •  280 metre yüksekliğindeki Lycabettus (Lykavittos) Tepesi'nden Atina'yı panaromik olarak izleyebilirsiniz.  Atina beyaz binalardan kurulu fazla yeşilliği, doğal güzelliği olmayan bir şehir olduğu için, gece fotoğraflamak daha güzel görüntü verecektir. Füniküler bu amaca uygun olarak gece 3'e kadar açık.
  • Tepedeki kafe manzaraya hakim şekilde konumlandırılmış, içkinizi yudumlayıp keyif yapabilirsiniz.
  • Aşağı indikten sonra şehrin merkezi Syntagma metro istasyonuna gidin. Parlamentonun önünde Meçhul Asker Anıtında nöbet bekleyen komik kıyafetli askerlerle fotoğraf çektirmek serbest. Saat başında nöbet değişimi de turistler tarafından seyredilen bir aktivite.
  • Mitropoleos caddesi üzerinden Monastiraki'ye doğru yürüyün. Monastiraki Meydanında Osmanlı döneminden kalan şu an seramik müzesi olan bir cami görebilirsiniz. Ayrıca meydanda bir şeyler atıştırabileceğiniz bir çok sokak üzeri kafe-restoranlar mevcut.
  • Akşam eğlencesi için Psiri bölgesine geçip hem ara sokakların keyfini çıkarıp hem de zevkinize uygun bir taverna bulabilirsiniz.
Yeme-içme
  • Dia Tauta: Akropolis gezinizden sonra dinlenebileceğiniz Adrianou caddesi üzerindeki kafelerden birisi. Yaprak sarma ve musakka denemiştik, fena değildi. Adrianou 37 numara.

  • Stamatopoulos Old Tavern: Plaka bölgesinin en eski tavernalarından birisi. Kapısındaki Türk görevli sayesinde anlaşılması kolay, nezih bahçesinde canlı müzik eşliğinde leziz mezeler ve deniz ürünleri eşliğinde uzonuzu yudumlayabileceğiniz şık bir mekan. Bir akşam yemeğinizi buraya denk getirin. Lusiou 26 numara.
       
  • Thanasis Souvlaki: Monastiraki Meydanında bulunan sokak üzerinde masası bulunan restoranlardan. Garson Thanasis kebabını çok önerdi ama biz beğenmedik, çok yağlıydı. Ortam güzel ama deneyecekseniz başka bir şey yerin derim. Mitropoleos 69
  • Manh-Manh: Syngrou Caddesinin arkasında bulunan yerel bir restoran. Yemekleri lezzetli, ortam sıcak, fiyatlar hafif pahalı. Turistik yerlerden çok yerel halkın yediği yerlerden birini görmek istiyorsanız uğrayabilirsiniz. Falirou 10 numara.
Yatma-kalkma
  • Acropolis Museum Boutique Hotel: Syngrou-Fix metro istasyonuna çok yakın, Acropolis'e yürüme mesafesinde. Atina'nın kuzeydeki Omonia tarafı göçmenlerden dolayı gece dönüşlerde sıkıntı yaratabiliyor, bu sebeple güney tarafında otel seçilmesini öneririm. Otelin çalışanları çok yardımsever, odalar temiz. Fiyat kişi başı kahvaltı dahil 35 €.
Püf noktaları
  • Atina diğer şehirlerin aksine denize kıyısı olmasına rağmen sahilde kurulmamış bir şehir. Restoranlar, tavernalar sahil şeridi yerine şehrin içerisinde bulunuyor. Bu sebeple sahil tarafı olan Piraeus, Atina'dan ayrı bir şehir gibi.
  • Atina'nın iki büyük takımı olan Olympiakos ve Panathinaikos'un futbol olmadı basketbol maçlarından birine gidip tribünleri görmenizi tavsiye ederim.
  • Atina'da 3 metro hattı bulunmasına rağmen her yere metroyla ulaşılabiliyor. Günlük bilet 4 €. Yalnız havalimanından şehir merkezine metro bileti 8 €.
  • Atina 2 günde gezilebilecek bir şehir. Eğer daha fazla vaktiniz varsa araba kiralayıp Mora Yarımadası turu yapılabilir veya Piraeus'dan ve Rafina'dan kalkan feribotlarla Mykonos, Tinos, Syros gibi yakın adalara gidilebilir.
  • Yunanlar Türklere oldukça sıcak davranıyorlar. Hemen hemen hepsi birkaç Türkçe kelime biliyor. Türk olduğumuzu söylediğimizde hep kardeş sözleriyle karşılandık. Müziği, yemekleri bize çok benziyor. Yalantzi dolmades (yaprak sarması), tzatziki (cacık), yoghurt, souvlaki (şiş), gyros (döner), pitta (pide), Greek salad (çoban salatası), baklava, kadayıf gibi... Ouzo'yu zaten herkes biliyordur.
  • Taksiler taksimetre ücreti olarak Avrupa'ya göre ucuz ama bavul ve havalimanı için ekstra ücret alıyorlar.

29 Ekim 2012 Pazartesi

Cumhuriyet Bayramı Kutlu Olsun


"Bugün hepimize düşen ortak görev; ulusal değerlere, bilince, Cumhuriyet'e sahip çıkmak, Çanakkale'yi, Kurtuluş Savaşı'nı kazanan  ruhu korumak ve bu bilinci gelecek kuşaklara aktarmaktır. Türk Ulusu dili, kültürü, tarihi ve saygın kimliğiyle aydınlık yarınlara el ele güçlü biçimde yürüyecektir."
Mustafa Kemal ATATÜRK

28 Ekim 2012 Pazar

Rıdvan Haklı!

Durmuş saat bile günde iki kez doğruyu gösterir derler ya, her ne kadar yorumlarına ve samimiyetine katılmasak da, Rıdvan Dilmen'in aşağıdaki sözlerine katılmamak elde değil:


 "Bu twitter çıktığından bu yana herkes futbolcuları sert bir şekilde eleştiriyor, dalga geçiyor. 15-16 yaşındaki çocuklar Selçuk Şahin ile Sabri Sarıoğlu ile dalga geçiyor, ‘Kıbrıs'ta kalsın kumarda kaybettik deriz’ diyorlar. Bunlar yakışmıyor. Futbolcular ile dalga geçen isimler çıksınlar bakalım 5 dakika sahada kalabilecek, koşabilecekler mi? Twitter üzerinden dalga geçen insanlar arasınlar Sabri'nin ya da Selçuk'un yüzüne karşı söylesinler bakalım, ya da 'Sabri ile Florya'da bir çay içsinler bakalım bu şekilde dalga geçebilecekler mi? Bu insanların aileleri ve çocukları var."

Ahmet Çakır'ın kendilerince Sabri'yle kafa bulduğunu zaanedenlere yaptığı "sosyal medya maymunları" benzetmesinden sonra Rıdvan'ın da bu gideri tam yerinde olmuş...


Botev Plovdiv:1-1:CSKA Sofya


Geçen hafta Sofya derbisinde Levski'yi yenip, şampiyonluk yarışına tekrardan ortak olan CSKA, kritik Plovdiv deplasmanında Botev'le 1-1 berabere kalınca rakibini geçme şansını da elinin tersiyle tepti ve dördüncü sırada kaldı. Plovdiv'deki mücadele sadece A Grupanın zirvesini belirlemesi açısından dikkate değer değildi, aynı zamanda tribündeki gösteriler ve kimin daha fazla "Bulgar milliyetçisi" olduğu yönünden taraftarın koreografilerle atışması yönünden de tribün cemaatinin ilgisini çekecek türdendi.




Galatasaray:3-0:Kayserispor

Ben bayram gezmelerini şehirlerarası boyuta taşıyınca, Arena'daki maçları yerinden aktaran Göksel Panathinakos maçı için Yunanistan'da olunca Galatasaray-Kayserispor maçını 90 dakika izleyip yazacak fırsatımız olmadı. Biz maç yazısı yazamadık ama bu satırları boş geçmek olmaz, pek sevdiğimiz Ali Ece'nin Akşam gazetesine yazdığı maç değerlendirmesiyle sizi baş başa bırakalım.


Son maçlardaki hayal kırıklıklarından sonra Galatasaray o kadar iştahlı başladı ki ilk 5 dakika sonunda topa sahip olma yüzdesi %97 Galatasaray lehineydi. Santradan itibaren başlayan 3'lü sıkıştırmalı tam saha pres ilk 5 dakikada Kayseri'nin sadece 2 isabetli pas yapabilmesine sebep oldu. Hatta sadece o 5 dakikada Eboue son 2 maçta yapması gerekip de yapmadığı müdahalelerden daha fazlasını yaptı!
Cluj maçındaki gölden sonra futbol oynamaya müsait zemin bulan Selçuk, Yekta'dan da aldığı destekle sanatını konuşturdu. Selçuk İnan ressam olsaydı Dali, Monet, Maleviç'ten ziyade Picasso gibi olurdu çünkü kendi sanat enstrümanı olan futbol topuyla yapamayacağı şey yok gibi!
ERTUĞRUL OLMASA...
Kayserispor kalesinde Ertuğrul yerine sıradan bir kaleci olsaydı ilk yarı 5-0 bile bitebilirdi. Maçın başında topu dahi göremeyen Kayserispor ilk yarının kalanında toplu oyunda topsuz oyunundan da kötüydü. İlk 45 bittiğinde Kayserispor topa sahip olma oranında ilk 5 dakikaya göre %40'lık bir artış kaydetti. Ancak savunmadan çıkarken o kadar çok top kaybettiler ki belki de ilk 5 dakikada olduğu gibi sadece topun arkasına geçseler, ilk yarıyı daha az farklı yenik kapatabilirlerdi!
İroni bir yana Kayserispor her sezon bu kadar çok oyuncu alır bir o kadar da satarsa değil Prosinecki, Susiç - Saviçeviç - Pançev - Prosinecki'den oluşan Yugoslavya futbolunu yeniden birleştiren bir heyet getirseler nafile!
DANY CRİS'İ ÖRNEK AL!
Belki Cris tek başına fark yaratarak oynadığı takımı Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale kadar çıkartacak güçte değil artık. Ancak Dany ve Semih'in Cris'ten öğreneceği çok şey var kanımca. Mesela Dany, Cris'ten istikrarlı stoperliğin altın kuralı olan 'sade oynama'yı öğrenerek başlarsa Galatasaray kariyeri erken bitmeyebilir.
3-4 öncesinin usta sol açıklarından Riera'nın profesyonelliğine ve yeni mevkisine ustaca adapte olmasına saygı duymak lazım. Yekta'nın ağır sakatlıktan sonra toparlanması da büyük saygıyı hak ediyor. Yekta bu formunu devam ettirirse Felipe Melo gelince Fatih Terim'in elinde 3 merkez orta sahalı iyi bir B planı da olabilir.



Stat: Türk Telekom Arena
Hakemler: Cüneyt Çakır, Alpaslan Dedeş, Mustafa İspiroğlu
Galatasaray: Muslera, Eboue, Cris, Dany, Riera, Hamit Altıntop (Dk. 70 Sabri Sarıoğlu), Selçuk İnan (Dk. 84 Ceyhun Gülselam), Yekta Kurtuluş, Amrabat, Umut Bulut (Dk. 77 Emre Çolak), Burak Yılmaz
Kayserispor: Ertuğrul Taşkıran, Steinsson, Berkay Tolga Dabanlı, Malik Deniz Fathi, Erdal Akdarı, Engin Bekdemir (Dk. 81 Sefa Yılmaz), Abdullah Durak, Riveros, Salih Dursun (Dk. 68 Cleyton), Mouche (Dk. 39 Ömer Bayram), Bobo
Goller: Dk. 7 Umut Bulut, Dk. 32 Cris, Dk. 36 Burak Yılmaz (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 15 Salih Dursun, Dk. 75 Bobo (Kayserispor)

26 Ekim 2012 Cuma

Panathinaikos.1 Lazio.1

  • Tatil icin Atina`ya gelmisken aslinda amacimiz bir Olympiakos maci gormekti ama hem ligde hem de Sampiyonlar Liginde bu hafta deplasmanda oynadiklari icin kaderimiz yoncalari izlemek oldu.
  • Panathinaikos`un asil stadi Apostolos Nikolaidis Stadyum`u artik gerekli sartlari saglayamayacak derecede eski oldugu icin maclarini sehrin disindaki Olimpiyat Stadi`nda oynuyor. Eski stadin yikilip yeni bir yere yeni bir stat yapilmasi planlaniyor. Esekten dusenin halini esekten dusen anlar misali, onlarin halini sanirim en iyi biz anlariz. Aramizdaki tek fark bizim stat yikilip yerine plazalar dikilecek, onlarinki ise park olacak. Hic ticari zekalari yok...
  • Hal boyleyken bir de Panathinaikos'un bu sene rezilleri oynamasi eklenince 60.000 kisilik stada 20.000 kisi gelmez olmus. Hakkaten puan durumuna bakinca da icler acisi bir durum var, ezeli rakip Olympiakos 7de 7 ile zirvedeyken, bizimkiler 8 puanla 10.sirada. UEFA Kupasinda ise 2 macta alinan 1 puanla ha elendi ha elenecek.
  • Stadin hemen yakininda metro duragi var, ana yollardan ulasim da cok rahat. Dolayisiyla bizim gibi ilaveten gelis gidis eziyeti cekmiyorlar. Bilet alirken Italyan olup olmadigimizi anlamak icin milliyetimizi sordular, Turk deyince nedense biraz dusunduler sonra Lazio gercekten desteklemedigimize ikna oldular ki kendi taraflarindan bilet kestiler.
  • Taraftarlarin buyuk kismi motosiklet ile stada geliyor. Trafik olarak sagladigi katkidan baska ne tur bir avantaj sagladigini macin devre arasinda farkedecegiz.
  • Iceri girerken ciddi bir arama yok. Yunanlar da mevzu konusunda bizden asagi kalmaz aslinda, arama olmamasi garip geldi. Iceri girdigimizde bekledigimiz tablo ile karsilastik, stadin yarisi bile dolmamisti.
  • Kale arkasi tribunu butun tezahuratin kaynagi, zaten tam olarak kalabalik o kisimda var. Takimlarin sahaya cikmasiyla birlikte mesaleleri yaktilar. Hoparlorlerden fuzuli sekilde Yunanca uyarilar yapiladursun, sonmeye yakin mesaleleri sahaya atmaya calistilar ama tribunlerin uzakligindan sahaya ulasmadi.
  • Lazio'nun basinda Young Boys'dan ve Samsunspor'dan tanidik bir isim var: Vladimir Petkovic.
  • Lazio tarafi azinsanmayacak sekilde tribunde sesini duyurdu. Gerci kendilerine ayrilan yerde pankartti, bayrakti hicbir sey goremedik ama eskiden kalan bazi meseleleri olsa gerek bolca Yunan tarafiyla atisti. Yunanlar da kulagimiza asina gelen "Lazio, Lazio Vaffanculo" ile karsilik veriyordu.


  • Mesalalerin, ses bombalarinin girla gittigi bu tribunlerin onunde dikenli telin olmamasi ilk bakista beni sasirtti. Biraz daha yaklasinca olay anlasildi, tribunun onune hem hendek acilmis hem de hendegin icine dikenli tel cekilmis.
  • Mac basladi, Lazio klasik defansif duzenini oturttu, Panathinaikos'un ise zaten top oynayasi yok. Hicbir pozisyonun olmadigi macta ilk gol de pozisyonun olmadigi bir durumdan geldi. Panathinaiskos kalecisi yapilan ortada topu ceza sahasinda yakalayamayinca ayakla sag bekine vermek zorunda kaldi, sag bek Seitaridis de topu stoperine atmak isterken kalecinin bosalttigi kaleye yuvarladi.

  • Staddaki guvenlik gorevlileri de bizimkileri aratmayacak cinsten, cekirdek citleyeni, mac izleyeni hatta tesbih cekeni bile vardi. Mevzular cikinca hicbirini ortada goremedik.
  • Esneye esneye ilk yariyi bitirdik. Devre arasinin 5.dakikalarinda bizim tribunun kapisinin onunde patlayan ses bombalari ile irkildik. Ardindan mesale ve tas bombardimani basladi. Ilk once Lazio taraftariyla Yunanlarin kapistigini dusundum ama kapidan kafami uzatabildigim kisa aralikta polisle Panathinaikos taraftarinin mevzuya girdigini gordum. Agizlarina bagladiklari atkilarla ve kafalarina taktiklari motosiklet kasklari ile polisin mudahalesinden etkilenmeyen (ki burada neden maca motosikletle geldiklerini anlamis olduk) grup, polisi tas ve mesale yagmuruna tuttu. Olayin nedenini tam olarak cozemedim ama polis goz yasatici bomba ile olayi yatistirabilginde macin 60.dakikasi olmustu. Biz de arada taslardan ve goz yasartici bombadan nasibimizi aldik. Olayin sonunda herhangi bir gozalti olmamasi da isin bir baska garip tarafiydi.
  • Bir sekilde maca dondugumuzde Panathinaikos'un baski kuramaya calismasina ragmen elindeki kadro kalitesinin yetersiz olmasindan dolayi ataklarin hep ciliz kaldigini gozlemledim. 6 numara Vitolo bir seyler yapmaya calisiyor ama forvet ve ortasaha etkisiz kaliyordu.
  • Buna karsin kale arkasindaki bayraklar 90 dakika boyunca bir an bile dusmeden sallanirken tezahuratlar devam etti. Bircok tezahuratin melodisi Yunan yemeklerinde, muziginde vs. oldugu gibi bizimkilerle benzerlik gosteriyor.

  • Gol, son dakikada karambol bir pozisyondan geldi. Diger tribunler ilk kez golden sonra tezahurata eslik edip takimi ateslemek istese de hem zaman kalmadi hem de yunan oyuncular bu skora coktan raziydi.



24 Ekim 2012 Çarşamba

Galatasaray.1 Cluj.1

 
  • Bir yapı ne kadar şatafatlı ve lüks olursa olsun, karizmasının çizilmesi iki dakkalık yağmura bakar. Tıkanan ızgaralar ve rögarlarla göle dönen yollardan hoplaya zıplaya stada ulaşmaya çalışırken her zamanki gibi bu yatırımda da altyapıyı kusurlu yaptığımız belli olmuştu. Dolayısıyla trübüne girip sahayı görmemiz malumun ilanı oldu.
  • Bayram ve kötü havanın etkisiyle olsa gerek umutların zirve yaptığı bu maçta tribünler tıka basa doldu diyemeyiz.
  • Şampiyonlar Ligi maçlarında uzun süredir görmediğimiz sayıda İngilizce pankart tribün korkuluklarını süslüyordu. Özel bir hazırlık yapıldığı belli, o fırçaları tutan ellere sağlık...
 
  • Maç boyunca yağmur hiç durmadan yağarken, Sami Yen’de olsaydık nasıl ıslanacağımızı ve ardından kesinlikle “Beraber yürüdük biz bu yollarda, beraber ıslandık yağan yağmurda” tezahüratını yapacağımızı düşündüm. Sanırım yeni stadın bizden aldığı bir başka değer de bu tezahürat olacak.
  • Bugünkü saha koşullarına örnek teşkil etmesi amacıyla tribünde bol bol Werder Bremen ve Rotariu örnekleri verildi. Maaşallah o maça da gitmeyen yokmuş?
  • Her maç aynı senaryoyu yaşamak artık mazoşist bir hal almaya başladı. Topla oynama yüzdesi minimum %60, rakip sahada baskı, hafiften ataklar derken kalemizde bir gol.
 
  • Fatih Terim maçın ilk yarım saatinde alışılmışın dışında bu sefer kulübeden hiç çıkmayarak sanırım bir totem denedi. Tutmayınca maçın geri kalanını yine sahanın kenarından izledi. Burak değişikliğini yaptıktan 5 dakika sonra yanıbaşında gereksiz bir pozisyonda Elmander sakatlanınca “Ya sabır” çekmeden de edemedi.
 
  • Devre arasında fıkralara konu olacak bir olay yaşandı. Sahadaki suyu temizlemekle görevli kişiler, Galatasaray’ın atak yapacağı yarı sahayı biraz temizleyip diğer yarı sahaya geçince tribünler onları hafiften ıslıkladı. O sırada ortaya Abdürrahim Albayrak çıktı. Görevlilere müdahale edip bizim takımın atak edeceği yarı sahaya götürdü onları ve başlarında şantiye şefi gibi durarak talimatlar verdi. Aradan bir süre geçtikten sonra UEFA yetkilisi olduğunu düşündüğüm bir kişi olayı farkedip Abdürrahim Albayrak’a muhtemelen ne yaptığını sordu. Bu durum karşısında görevliler yine Cluj’un atak yapacağı sahaya geçip şöyle bir kabasını aldıktan sonra takımlar sahaya çıkınca haliyle mesaileri bitmiş oldu. Abdürrahim Albayrak da gitmeden önce son bir kez UEFA yetkilisine uğrayıp gönlünü aldı.
 
 
  • Malum sebeplerden ötürü bu gece ne bir çalım ne bir pas göremediğimizden futbol mu izledik güreş mi izledik anlamadım. 2.yarıda Galatasaray’ın sol açık tarafı gerek çatının etkisiyle gerek de Abdürrahim Albayrak’ın o bölgeye gösterdiği özen sayesinde sahanın top sürülebilen ender alanlardandı. Fatih Terim bunu değerlendirmek için olsa gerek Emre’yi diğer kanada atarak Amrabat’ı buraya aldı ve resmen başında dikilerek ne geriye ne de ortaya gitmesine izin vermedi. Gol de zaten Amrabat’ın buradaki hünerinden geldi.
  • Gerek Sami Yen’de gerek deplasmanda zamanı geldi belimize kadar suya batarak tribüne girdik, zamanı geldi tribünde sırılsıklam olup ertesi gün okula gidemedik. Lakin, geçen aylarda burada stadda maç izlemenin bedeliyle ilgili bir yazı yazıldığında birçok kişi kalitenin karşılığı olarak bu paranın verilmesi gerektiği görüşünde birleşmişti. Bu mantıktan hareketle, ben de paramın karşılığı olarak düzgün bir zeminde futbol izlemeyi, göle dönüşmemiş düzgün yollardan stada ulaşmayı talep ediyorum.   

Blog Widget by LinkWithin