28 Kasım 2012 Çarşamba

Galatasaray:4-1:Balıkesirspor

Futbol Federasyonu yönetim kurulunda ya da memleket futbolunun söz sahibi olan en üst kademelerinde sosyolog yahut psikolog var mıdır? Verdiği ve vermediği kararlarla binlerce futbol tutkunu vatandaşın hayatını, görüşünü, yaşam tarzını etkileyen kurullarda insan ve toplum bilimcileri yer almayınca, herhangi bir başka maçın olmadığı bir salı gecesinde insanların iş çıkış saatine denk getirme becerisini(!) gösterebiliyor Galatasaray-Balıkesirspor kupa maçını saat 19.00'da oynatanlar. Cuma ve Pazartesi geceleri oynanan Süper Lig maçları saat 20.00'de oynanıp, bir nebze dahi olsa ulaşımı hem taraftar için hem de işlerinden evlerine dönmek isteyenler adına rahatlatanlar, dün gece neyi hedeflediler anlamakta zorlandık doğrusu. Deplasman otobüslerinde, bilet kuyruklarında, giriş kapılarında sıkış tıkış, itiş kakış "yaşamaya" alışık olan bizler için yukarıda saydıklarım sıradan gelişmeler olurken, Seyrantepe-Levent-Taksim metro hattını kullanan üniversiteli genç kızlar, iş kadınları, çocuklu anneler için hayatları boyunca hatırladıkça lanet edecekleri dakikalar olarak kalacaktır. Futbol sadece futbol derken boş lakırtı etmiyoruz aslında ama nerede bunları düşünecek "karar vericiler" bu memlekette.

Saha dışı sıkıntıları atlatıp, tribüne girdiğimizde büyük stadyumun cilvesi ile karşılaştık, Ali Sami Yen olsa, dolu gözükecek tribünler, neredeyse bomboştu. Tamam, rakip Balıkesirspor'du, maç seçiyordu bizim taraftar ama yine de hatırı sayılacak bir taraftar kitlesi vardı Seyrantepe'de lakin Karadeniz bölgesindeki yapılaşma gibi geniş araziye seyrek seyrek yayılınca, ne seyredenin ne de top oynayanın hoşuna gidecek bir manzara ortaya çıkıyordu. Hatırlıyorum Sami Yen'de, yağmurlu havalarda ve zayıf rakiplere karşı oynanan kupa maçlarında Kapalının kapıları açılır, Yeni Açık taraftarı oraya misafir edilirdi. TT Arena'da böyle maçlarda üst katlar kapatılıp, taraftar sadece alt tribünlere alınamaz mı? Daha derli bir görüntü kolaylıkla ortaya çıkar, tezahüratların da bir etkisi olur...

Galatasaray taraftarı yayıla yayıla otururken koltuklarında, Balıkesirsporlular sağlam deplasman yapmışlardı, ki bu sene iç sahada maç kaçırmayanların söylediklerine göre şimdiye kadar en kalabalık kitle "Balkes"liler olmuşlar. Konum itibarı ile bize uzak olmalarından dolayı tezahüratlarını duyamazken, 10. dakikada plaka şovları ile alkışı hak ettiler. Maç içinde geriye düşmelerine rağmen aldırmadan bağırdılar, gol sonrası için meşale ile kutlarken sevinçlerine, mağlup olmalarına rağmen maç bitimi üçlü çekip, galipmişçesine coşmaları "güzel oyun futboldan" anladıklarını gösteriyordu. "Her zaman her yerde 10 numarayız" pankartı da yaratıcıydı.

Futbol iyidir de, bizim takım 4 gol atmasına rağmen pek de iyi gözükmedi, uzun maratonda forma şansı bulamayan topçular için bir imkanken böyle maçlar, onlar nedense "futbol bizden geçti artık" havasında ağır çekim yaptılar görevlerini. Parçalı formalılarda bir 9 numaralı oyuncu vardı ki tanımayanlar zanneder ki alt yapıdan çıkmış ve ilk resmi maçını oynuyor, her şartta, her maçta forması garanti olan Elmander, sahanın en mücadele eden adamıydı, gol attı, attırdı, defansa geldi, top çaldı. Muhtemelen bugün idman sonrası maçı tekrar izlerken Hakan, Çağlar, Sabri, Ceyhun, Aydın neler neler düşünmüşlerdir... Onlar düşünmedilerse bile Fatih Hoca, maç boyunca onların yerine de bolca düşündü durdu...

Kalecilik yalnızlık demektir, filozof yapar adamı Albert Camus gibi, bir de önünde senden daha başarılısı varken, kulübeye kök salarsın. Bazen de forma şansı bulursun, o fırsatı da iyi kullanman gerekir ama Ufuk dün gece öyle bir gol yedi ki, iki sene önce kaleyi Muslera'ya devrettiği yerden bir adım ileriye gidemediğini gösterdi. Hoca Eray'ı onore etmek için oyuna alırken, Ufuk'a da "ayağını denk al" ayarı veriyordu en incesinden...

Futbolun güzellikleriyle de bitirelim yazıyı:




Galatasaray:Ufuk Ceylan (Dk.84 Eray İşcan), Sabri Sarıoğlu, Gökhan Zan, Hakan Balta, Çağlar Birinci, Aydın Yılmaz (Dk.77 Nordin Amrabat), Ceyhun Gülselam, Engin Baytar, Emre Çolak, Sercan Yıldırım, Johan Elmander (Dk.64 Furkan Özçal)
Yedekler:Eray İşcan, Semih Kaya, Hamit Altıntop, Selçuk İnan, Furkan Özçal, Yekta Kurtuluş, Nordin  Amrabat
Balıkesirspor:Olcay Çetinkaya, Rıza Efendioğlu, Kerem Gülbahar, Caner Arıcı, Hasan Hatipoğlu, Kemal Cingirt, Salih Sefercik (Dk.78 Furkan Çil), Muhammet Reis (Dk.66 Ertuğrul Arslan), Mustafa Şen (Dk.59 Özcan Dağ), Onur Acar, Ali Öztürk
Sarı Kartlar:Dk.72 Caner Arıcı, Dk.80 Ertuğrul Arslan (Balıkesirspor)
Goller:Dk.25 Johan Elmander, Dk.41 Sercan Yıldırım, Dk.60 Aydın Yılmaz, Dk.70 Ceyhun Gülselam (Galatasaray), Dk.33 Mustafa Şen (Balıkesirspor)

25 Kasım 2012 Pazar

Elazığspor:0-1:Galatasaray

Maradona 86 Dünya Kupasında daha sonra "tarının eli" adını verdiği pozisyonda İngiltere'ye eliyle gol atarak yarı final kapısını aralıyor, kupanın Arjantin'e gitmesinin ardından memleketinde ilah ilan ediliyordu. Arjantin-Brezilya rekabeti meşhurdur ya, dün gece de bir Brezilyalı futbolcu ellerini kullanarak takımına galibiyeti getiriyor, belki de mayıs ayında şampiyonluk muhasebesi yapılırken fark yaratacak 2 puanı ekliyordu takımının hesabına.


Hafta içi kazanılan kritik Manchester United karşılaşması sonrası Fatih Terim, Hamit, Eboue, Dany, Burak'ın yerine Sabri, Cris, Umut, Engin rotasyonuna giderken, bu işin bu kadar "abartılıp" Muslera-Melo kaleci değişikliğine gidileceğini nereden bilebilirdi ki? Ya da Galatasaray'ın Elazığspor defansını 4e 2 yakaladığı pozisyonda Aydın'ın "al da at" tabirini tarif eden pozisyonda Emre'nin kale çizgisini geçiremediği topun takımın başına neler açacağını genç oyuncu acı şekilde öğrenebilirdi. Takımın iskeletiyle oynadıktan sonra, fazla süre almayan oyuncuların "topa alışma" hazırlığı gibi geçen ilk devrede, Elazığspor kalecisi Ivesa'yı zorlamak bir yana, formasını kirletecek pozisyon yaratamayan Galatasaraylılar, soyunma odasında klasik Fatih Terim fırçasının ardından ikinci devre kazanmak için sahaya çıktılar ve son haftaların başarılısı Riera'nın ortasında Ivesa'nın hatasıyla Yekta hayatının en kolay golünü atıverdi.. Öne geçmek deplasman takımının gol iştahını arttırınca, Aydın ve Amrabat'la geldi Galatasaray, maçı koparacak fırsatlar da buldu ama oyunun sonu David Fincher'ın Seven filminin finali gibiydi adeta.


Elazığspor'un bile hesabında olmayan bir şekilde, maç bitti bitecek denirken, Galatasaray'ın kanayan yarası "ağır defansının" arkasına atılan topta Muslera bir kalecinin sözlüğünde olmayan "tereddüt" kelimesini nereden öğrenmişse, "gitmek mi kolay kalmak mı zor" düşüncesi içinde Serdar'ı düşürünce hakem penaltı noktasını gösterirken, Uruguaylıyı oyun dışına yollamayı da ihmal etmiyordu. Geçen sezon kazanılan tarihi şampiyonlukta saha içi gösterdiği performans kadar moral-motivasyon desteği ile takım arkadaşlarını yüreklendiren Melo, kalecinin oyun dışına atıldığı anlar için düşünülen senaryoda görev Sabri'ninken, eldivenleri Muslera'dan gözünü kırpmadan alıyor ve penaltıyı kurtararak bu sezon ilk defa pitbull sevincini sergiliyordu taraftara...



Stat: Atatürk
Hakemler: Özgür Yankaya, Gökhan Memişoğlu, Serkan Akal
Sanica Boru Elazığspor: Ivesa, Orhan Ak, Amr Zaki (Dk. 55 Sinan ), Köksal, Ahmet Görkem, Herve Tum (Dk. 59 Serdar), Aydın (Dk. 77 Göksu), Murat Kayalı, Sezer, Bilica, Faubert
Galatasaray: Muslera, Cris, Elmander (Dk. 46 Aydın Yılmaz), Melo, Riera, Umut Bulut, Semih, Yekta, Engin (Dk.66 Emre Çolak ), Amrabat (Dk. 80 Hakan Balta), Sabri
Goller: Dk. 50 Yekta (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 90 Sezer, Dk. 90+2 Orhan Ak (Sanica Boru Elazığspor), Dk. 77 Melo, Dk. 90 Cris (Galatasaray)
Kırmızı Kart: Dk. 88 Muslera (Galatasaray)

24 Kasım 2012 Cumartesi

Öğretmenler Günü Kutlu Olsun




ultras/Movement blog olarak bütün öğretmenlerimizin gününü kutlarken, dersle güzel oyun futbolu iç içe geçirip, okula koşa koşa gelmemize vesile olanlara tekrardan saygılar sevgiler...


-l'm Ms Hughes. lt's not Miss, it's not Mrs. Ms, OK?
-Practise? Say it after me. Ms Hughes. -Come on.
-Ms Hughes.
-Fine.
-Don't forget.
-Right, l'm gonna start off today
-by telling you a few things l like
-and a few things l DON'T like.
-Yeah, all right. All right.
-All right, that's enough football.-Now, ''Of Mice and Men''.
-How many of you managed to, uh,
-get all the way through it?
-Steven, you've got your hand in the air.
-You've not read it?
-Yes, sir.
-What happens in the end?
-He shoots him, sir.
-Who shoots who?
-The little bloke shoots the big bloke.
-He's right, sir.
-l'm leaving because there's no point carrying on.
-lf l've got Steven Downing to read a book,
-there's no challenges left.
-My career can only go downhill.
-Better be about the book, Robert.
-No, sir. lt's about Alan Smith.
-Yeah, well, later.
-What about him?
-Mr Ashworth, have you got a moment?
-Sorry, but the noise from here
-makes it impossible to concentrate next door.
-You'll get used to it.
-l don't want to get used to it.
-l want to do some work,
-not listen to moronic football chanting.
-QUlET!
-Out! Out!
-Hold your hands up in the air!
-Offside! Linesman!
-YOU'RE the linesman!
-My God!
-Right, clap.
-Show he's done the right thing.
-We don't have linesmen, sir.
-Applaud the referee, then.
-Jesus, doesn't matter.That'll do for today.
-Right. See you tomorrow, Sarah.
-All right.
-l was the naive,stupid new teacher, you were the cynical old hand?
-What?
-The snorting when l asked a question.
-Snorting? l was reading the football reports. l never listen at staff meetings.
-This has got to be a pose, this football stuff.
-You pretend to be a yob for a bit of street cred?
-ls this 'cause my kids were enjoying their lesson?
-Well, all kids enjoy a riot. Actually teaching them something is a lot harder!

Şota'dan Müthiş Gol


Bu golü bugüne kadar blogda paylaşmamak bizim için ayıptı, futbolun güzel adamlarından Şota'dan özür dileyerek arşive ekleyelim o unutulmaz anı...

Alex Ferguson


"Müthiş! Gerçekten gurur verici bir an. Genelde insanlar heykelleri yapılmadan ölürler, ben ise yaşarken bu anı görebildim."
Alex Ferguson
Manchester United Menajeri
Heykelinin açılış töreni sırasında duygularını paylaşırken


21 Kasım 2012 Çarşamba

Galatasaray.1 Manchester United.0

  • Henüz son sözümüzü söylemedik denmişti şundan 2 maç önce sadece 1 puanımız varken. Dün akşam basın toplantısında da bir dilek tuttu hocamız: "En güzel şekil bizim kazanmamız ve Cluj'un kazanması". Başka ne dileseydik acaba? 
  • Her maç öncesi, bilindiği üzere, oyuncuların soyadları hoparlörden okunurken ismi tribünlerden söylenir. Tüm oyuncuların ismi muntazam şekilde stadı yıkarcasına söylenirken, her seferinde hoparlörden "15 numara Nounkeu..." dendiğinde bir sessizlik oluyor. Bizim Dany yahu...
  • 3 tribünün bir arada yaptığı koreografi ve bayrak şov, Braga maçına göre daha güzel oldu. Üstüne bir de meşaleler parlayınca gözümüz gönlümüz açıldı.

  • İngilizlerin hem bayrak hem pankart vazifesi gören fazla büyük olmayan üç renkli flamaları çok hoşuma gidiyor. Bu maçta da tribünlerine bolca astılar.
  • Maça aslında çok temkinli başladık. Alışık olmadık şekilde sürekli kaleciye geri pas verilmesi yürekleri hoplatmaya başladı. Maçın devamında geri pas huyumuzu terk etmeye çalışsak da Selçuk nedense sürekli geriye çalışarak işin biraz kolayına kaçtı.
  •  Van Persie ile Rooney yok diye sevindik ama Welbeck de sağolsun at gibi mücadele ederek ilk yarıda özellikle Dany'i fena hırpaladı. Geçen sene Sunderland'da kiralık oynayan Welbeck,  daha da 22 yaşındaymış. İleriki dönemlerde çok can yakacak.
  • Defansta Semih'i bayağı özlemişiz. Bu takımın geri ikilisi yazılırken bence ilk Semih yazılmalı yanına konacak kişi duruma göre düşünülmeli. Hamlelerini bilinçli bir şekilde yapıyor ve forveti oldukça rahatsız ediyor.
  • Hem takımda hem de tribünde gözle görülür bir stres vardı. 30.dakika civarlarında bir ara tribünlerdeki tezahürat kesildi, millet endişeyle maçı izlemeye başladı. Takımda da kimse bir türlü sorumluluk almadan ceza sahasında bile ortada sıçan oynarcasına pas yapmaya başladı.
  • Toteme inananlara soruyorum; 42. dakikada top direkten döndüğünde, tamam bu maç döndü dediniz mi?
  • Devre arasında sahada Cluj maçının devre arasından hatırladığımız üniformalı arkadaşlar vardı. Neyse ki bu seferki görevleri susuzdu.
  • İkinci yarı çok farklı başladı. Şutlar, kafalar, Melo'nun gazı derken gol geliverdi. Geçen sene Trabzonsporlu arkadaşların habire Burak hakkında sallamalarını dinlerken, bu kadar gol atıyor bunlar da adam beğenmiyor derdim. Valla özür diliyorum, bu Burak hakkaten adamın ruh halini bozar. Top sürme, zamanlama gibi çok temel konularda eksikleri var ama gel gör ki adam gol atıyor kardeşim.
 
 
  • Fatih Terim'i bu sezon ilk defa bu kadar heyecanlı gördüm, belli ki maçı kazanıp bir istatistikle daha tarihe geçmeye niyetlenmiş. Bir dakika yerinde oturmadı kenardan sürekli takımını yönetti. İlk yarıdaki basit hatalarda saçını başını yoldu, televizyon kameralarına da yakalanan malum şişe atma sahnesi uzun süre youtubeda izlenen keyifli videolar arasında yer alacaktır.
 
  • Kulübenin öte tarafında ise tam anlamı ile sakinlik hakimdi. İlk yarıda Alex Ferguson hiç kulübeden çıkmazken arada bir yardımcısı olduğunu düşündüğümüz bir arkadaşın yandan halı saha maçı izlercesine takıldığını gördük. Golu attıktan sonra Sir'ün sanırım biraz rahatını kaçırdık ki saha kenarına gelmek zorunda kaldı. İki oyuncu değişikliği ile oyuna müdahalesini yapıp tekrar yerine döndü. Kaç senedir bu tip maçlar oynuyor, buna benzer ortamlarda bulunuyor; bazen bitse de gitsek diye içinden geçiyor mudur acaba?

  • Fatih Terim tüm takımı ayrı yönetiyor Amrabat'ı ayrı yönetiyor. Kulübenin önünde oynadığı kesimlerde nerede durması ne yapması gerektiği an an anlatarak, adama resmen futbol oynamayı öğretti.
 

  • Bu maçta bir değer dikkatimi çeken oyuncu da Riera'ydı. Genellikle vurdumduymaz denecek kadar soğukkanlı görünen İspanyolu bu sefer fena gaza gelmiş gördüm. Bu performansın üstüne, Hakan Balta bir süre formayı zor görecektir.
  • Maçın sonlarına doğru ikiyi atacak şansları değerlendiremeyince, yine stresli anlarla baş başa kaldık. 88.dakikada ceza sahasından çıkmak bilmeyen pozisyonda, Fatih Terim de bir süre ellerini öne doğru açık tutarak bizimle birlikte bir nevi totem yaptı. 
 
  • Uzun zaman olmuş bu tür bir Avrupa zaferi yaşamayalı. UEFA Kupası'nı kazanırken de Arap atı gibi grubun son maçlarında açılmıştık. Her ne kadar rüya takım dense de, hadi klasik olmasın Hagi demeyeyim, en azından şu anki Fernandes türü sahadaki oyunculara hem söz geçirip liderlik yapacak hem de stres anlarında insiyatif alacak bir oyuncu mutlaka şart. Uzun süredir ortalarda görünmememizden olsa gerek son 16ya kalanlar, yabancı forumlardan takip ettiğim kadarıyla kurada bizi çekmek istiyor.

 
 
  • Taraftarlar 2000li yıllarda Milan'a fena sarmıştı, tezahüratlar Milan içermeye başlamıştı. Manchester da artık maç öncesi aktiviteleriyle, esprili göndermeleriyle keyifli bir eğlence malzemesi olmaya başladı. Her şeyin orjinali güzeldir derler ya, Allah'ı var "Avrupa Avrupa duy sesimizi" tezahüratı da en güzel Manchester'a söylendiğinde yakışıyor. 

Yüzünün değerini bilenlerin kulübü: MACH3 Yüzler Kulübü!


Futbolseverler iyi bilir; bir futbolcunun en büyük hayali kariyeri boyunca 100 gol atıp ya da 100 kez milli formayı giyip Yüzler Kulübü’ne, yani futbol dünyasının en prestijli kulübüne adım atmaktır. Her futbolcu için Yüzler Kulübü’nde yer almak büyük bir ayrıcalıktır.

Gillette’in Türk erkeklerine büyük hizmeti: MACH3 Yüzler Kulübü!

Dünya’nın 1 numaralı tıraş bıçağı markası Gillette, yüzüne değer veren erkekler için MACH3 Yüzler Kulübü’nü yarattı. Yüzler Kulübü’nde artık sadece futbolcular değil, yüzünün değerini bilen futbolseverler de yer alabilecek.

Peki MACH3 Yüzler Kulübü erkeğini farklı kılan şey ne?

Bir erkeğin yüzü aynı zamanda onun kartvizitidir. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği kusursuz bir sakal tıraşını kariyerinin önemli bir parçası olarak görür ve seçimini MACH3’ten yana kullanır. MACH3 Yüzler Kulübü erkeği aynı zamanda tarz sahibidir ve spora aşkla bağlıdır. Başarının detaylarda saklı olduğunu bilen MACH3 Yüzler Kulübü erkeği mükemmel bir sakal tıraşının keyfini MACH3 ile çıkarır.

MACH3 Yüzler Kulübü’nde erkekleri hangi sürprizler bekliyor?

Facebook Gillette Türkiye sayfasını ziyaret edip videosunu oluşturmaya başlayan futbolseverler MACH3 Yüzler Kulübü’ne ilk adımı atacak. Videonun içinde Ercan Taner’in hazırlayıp sunduğu 5’te 5 programına bağlanıp 5 soruyu cevaplayan MACH3 Yüzler Kulübü üyeleri, Gillette MACH3 tıraş seti, imzalı futbol topu ve isminin yazılı olduğu forma kazanma şansını elde edecek.

Henüz bitmedi!

Videonun sonunda bugüne kadar hiç unutamadığı efsane bir golden bahsedip MACH3 Yüzler Kulübü’nün büyük ödülünü kazanan üyeler, NTV stüdyolarına konuk olma ve Ercan Taner’in 5’te 5 programında özel misafiri olma şansını yakalayacak.

gillette

MACH3 Yüzler Kulübü, kendinden uzun süre söz ettirecek gibi görünüyor. Sen hala burada mısın? Haydi hemen Gillette Türkiye facebook sayfamızı ziyaret ederek videonu oluşturmaya başla ve Ercan Taner’in sorularını cevapla. Videonu arkadaşlarınla paylaşarak MACH3 Yüzler Kulübü’nün ayrıcalıklı dünyasındaki yerini al ve sana özel sürprizlerin keyfini çıkarmaya başla.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

20 Kasım 2012 Salı

Gündem Değiştirme


"Bir hakemin bir oyuncuyu dışarıya atması gündem değiştiriyorsa, şike sorunu kenara atılıyorsa konuşmaya gerek yok. Aynı hakem geçen yıl beni dışarıya attı. Kimsenin haberi yok."

Şenol Güneş
Trabzonspor Teknik Direktörü

Caner'in Fırat Aydunus tarafından oyundan atılmasını değerlendirirken

Ronaldo Nereye Gider?

Real Madrid'den kolay kolay ayrılmaz bizim "jöle kafa" ama Sport gazetesi başlamış bile zemin yoklamaya. Ronaldo, Madrid'den ayrılmaya karar verirse hangi takıma gider?
Paris Saint Germain?
Manchester City?
Manchester United?
Chelsea?
Anzhi?


Tablo Gibi Vücud

Dövme filan tamam da o vücut tablo gibi olmuş be Howard...

19 Kasım 2012 Pazartesi

Welcome to Hell Manchester


Galatasaray taraftarı Atatürk Havaalanında Manchester United'ı beklerken...







Blog Widget by LinkWithin