30 Nisan 2011 Cumartesi

Milano


Gezme-tozma:

1.gün

  • Metro ile şehrin merkezi olan “Duomo”ya gidin. 1386 yapımı Duomo Katedrali'ni göreceksiniz. 10€ verip asansörle, 8€ verip merdivenle kulesine çıkabilirsiniz. Milano'da kuşbakışı bakılacak çok önemli bir manzara olmadığı için, biz tercih etmedik.
  • Duomo Katedrali' nin hemen yanında bizim Kapalıçarşı benzeri eski tip alışveriş pasajlarından Galleria Vittorio Emanuele'ye girin. Kapalıçarşı’dan farkı üzerinin şeffaf olması ve içerisinde bol sayıda ünlü markanın bulunması. Ama bence Kapalıçarşı nostaljiyi daha güzel yansıtıyor. Buralardaki restoranlar gereksiz pahalı olduğu ve gerçek İtalyan lezzetini pek yansıtmadığı için, yemek işini burada halletmemenizi öneririm.
  • Galleria Vittorio Emanuele'nin diğer kapısı La Scala tiyatrosunun bulunduğu Piazza Della Scala’ya açılır. 200 yıllık geçmişe sahip bu tiyatro dışarıdan pek dikkat çekmese de, içerisindeki 6 katlı locasıyla sizi eski filmlerdeki dürbünlü gözlüklerle sahneyi izleyen leydi lerin zamanına götürebilir.
  • Buradan Duomoya tekrar geri döndüğünüzde, Duomonun yanından giden Corso Vittorio Emanuele ile başlayıp, Corso Venezia ve Corso Buenos Aires ile devam ederek, ta Plaza Argentina'ya kadar giden bolca ünlü markanın bulunduğu alışveriş caddesinde mola vere vere gezebilirsiniz.
2.gün
  • Metro ile Codorna istasyonuna gidip 5 dakikalık yürüme ile Corso Magenta’daki Santa Maria dele Grazie'ye gidin. Burası Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği tablosunun bulunduğu müze. Gelmeden mutlaka rezervasyon yapmanız gerek, kesinlikle almıyorlar. Son Akşam Yemeği tablosunun manasını ve neden bu kadar ünlü olduğunu tam olarak burada öğrendim diyebilirim.
  • Metro ile Cairoli durağına geçip, şehrin kalesi olan Castello Sforzesco’ya gidin. Kalenin içerisinde kendinizi orta çağ atmosferinde hissedip, avludaki çimenlere yayılabilirsiniz.

  • Kalenin arka kapısından çıktıktan sonra müthiş bir park sizi karşılıyor: Parco Sempione. Avrupa’daki şehirlerin merkezlerinde bulunan koca koca parklar, bizde olmadığından olsa gerek, acayip hoşuma gidiyor. Buraya gelişinizi haftasonuna getirseniz, bisiklet binen, top oynayan, güneşlenen, paten kayan insanlarla dolup taştığını göreceksiniz. Gerçekten insanın bütün stresini alan gezilesi bir yer.
Yeme-içme:
  • Pizza Pezzi: Viale Zara caddesinin devamında Fulvio Testi 188 numara. Şehrin dışında ama eğer yerel halkın yemek yediği yerleri keşfetmek istiyorsanız pişman olmayacaksınız. Fiyatlar oldukça uygun, çeşit çeşit pizzalar ve makarnalar var ama ben makarna-patates kızartması- biftek üçlemesi ile tabağın dolduğu “Braciola Di Ferri Con Patate”yi öneririm.
  • Pizzeria Sponini: Corso Buenos Aires’de gezerken öğlen veya akşam yemeğinizi yemek için mola verebileceğiniz sadece odun ateşinde pizzası ve lazanyası olan biraz salaş bir mekân. Buenos Aires caddesinden Via Spontoni’ye döndüğünüzde hemen 50 metre sonra sağda. Sadece öğlen 11.15–14.15 ve akşam 18.00–23.00 arası açık. Pizzası kalın dilim, bol malzemeli, yanında Moretti iyi gider.
  • Pizzeria Da Giuliano: Castello Sforzesco ve parkını gezdikten sonra uğrayabileceğiniz güzel bir akşam yemeği yeri. Parkın çıkışındaki Corso Sempione’den sağa Via Moscati’ye döndüğünüzde karşınıza çıkacak olan Via Paolo Sarpi’de 60 numara. Pizzaları kalın dilim, üzerine istediğiniz ilaveyi yapabiliyorsunuz.
  • Rivareno Il Gelato: Pizzeria Da Guiliano’dan çıktıktan sonra canınız tatlı çekerse, hemen yanında ev yapımı dondurmalar yapan bu dondurmacıya uğrayabilirsiniz. Beyaz çikolatalı “San Luca” çeşidini tavsiye ederim.
  • Colonial Cafe: ”Santa Maria dele Grazie”ye gittiğinizde kahvaltınızı yapabileceğiniz keyifli bir kafe. “Santa Maria dele Grazie”nin önündeki Corsa Magenta’da 85 numarada.
  • Caffe Sforzesco: Castello Sforzesco’ya giderken öğle yemeğinizi yiyebileceğiniz kaldırım üstü masaları olan şık bir kafe. Via Dante ile Via Rovello’nun kesiştiği yerde bulunuyor.
  • La Voglia: Caffe Sforzesco çıkışı dondurmanızı yiyebileceğiniz önünde kuyruk olan Milano’nun meşhur dondurmacılarından. Via Rovello 1 numarada.
  • Pizzeria Ristorante: Milano’ya geldiğinizde veya Milano’dan giderken Central Station’ı kullanıyorsanız hemen yakınında Via Napo Torriani 30 numara. Garsonların muhabbeti bol, pizzalar ince dilimli, bol çeşitli; ilaveten lazanya ve makarna çeşitleri olan güzel bir yer. Kişi başı 1,60€ servis ücreti var.

Yatma-kalkma:
  • Ibis Milano Centro Hotel: Central Station'nun 1 durak sonrasındaki Repubblica durağına 3-4 dakikalık yürüme mesafesinde, önünden tramvayında geçtiği merkezi bir noktada. Ibis hotellerin kalitesi zaten malum, günlük kişibaşı 26,50€'ya da oda bulunca kaçırmadık.
Püf Noktaları:
  • Milano görülecek fazla turistik yapı barındırmıyor, daha çok sokaklarında mağazalara bakarak, arada kafelerde mola vererek, sallana sallana yürünüp gezilerek tadı çıkarılacak bir şehir.
  • Bir gününüzü mutlaka meşhur San Siro Stadı'nda bir maça ayırın. Maç biletleri BPM bankalarından alınabiliyor. Maç biletlerinin üzerinde mutlaka isminizin yazılmış olması gerekiyor, dolayısıyla sakın ola karaborsadan bilet alıp dolandırılmayın.
  • Milano’nun pizzaları Napoli’den sonra İtalya’nın en lezzetlisidir. Odun ateşinde pişmiş pizzaları tercih edin. Pizza yapımında kullandıkları özel yağlar ve malzemeyi bolca koymaları gerçekten müthiş bir lezzet katıyor. Oradaki pizzalardan sonra bizim burada yediğimiz pizza değilmiş diyeceksiniz.
  • Milano'da metronun 3 hattı var, ara noktalara tramvay veya otobüsle gitmeniz gerekiyor. Günlük bilet 3€, 2 günlük bilet 5,50€. Milano'dan İtalya'nın diğer şehirlerine hızlı tren var; uçaktı, araba kiralamaydı hiç uğraşmanıza değmez.

29 Nisan 2011 Cuma

Komik mi?


Nedir yukarıdaki fotoğraf?
VVV-Venlo kulübü yöneticilerinin yaptığı saçmalık gibi sizi gereksiz düşüncelere sevk etmeden yazayım, 18 aylık bebek Baerke van der Meij'e attırılan imzanın fotoğrafı...
Youtube üzerinde yer alan videoda "şov yapan" bebeğe, dedesinin de formasını giydiği Venlo kulübü ile 10 senelik kontrat imzalatmış Hollandalılar...
Komik mi? Hoş mu?
Bence hiç de değil?

Alba Torrens Cimbom'lu oldu.


Alba Torrens'le ilgili bizim resmi site harika bir bilgi yayınlamış. Ben o yüzden fazla detaya girmeyeceğim yazının tamamı aşağıda. İlk defa bu sene Halcon maçları zamanında tanıdığım Alba Torrens'in transferine bir ayrı sevindim. O zamanlarda maçı izlerken arkadaşlarla diyorduk gelse süper olur diye. Fazla hayalcilik gibiydi Torrens'in transferi. Ancak geçen seneki Fowles hamlesinden sonra Avrupa'nın en iyi genç oyuncusunu, EuroLeague'in en değerli oyuncusunu da almak daha hoş bir iş oldu. Transferin en çok beğendiğim tarafı ise daha 2 ay önce bitirilmiş olması. Bizim ülkede pek rastlanılan örnekler değil bunlar. Bu transferde emeği geçen herkese helal olsun diyorum. Büyük transfer oldu Torrens. Hayırlı olsun. Halihazırda çok dinamik olan kadromuza müthiş bir enerji getirecektir kişiliği ile. İspanyol olması da ayrı bir güzellik olarak duruyor. (İspanyol demişken bu İspanya'nın sporda her alanda yaptığı atılım bir kez daha karşımıza çıkmış oldu yani. Birileri duysa keşke) İnşallah o müthiş yeteneklerini önümüzdeki sene bu sene bazı nedenlerden dolayı kaybettiğimiz şampiyonluğumuz yolunda en güzel şekilde görürüz.

-------------------------------------------------------------------------------------
Bilgi: Alba Torrens

İspanya’nın Doğu sahiline yakın özerk bir bölge olan Balear Adaları’na bağlı Binissalem’de 30 Ağustos 1989 günü dünyaya gelen Alba Torrens, İspanya basketbolunun son dönemde yetiştirdiği en önemli yıldızlardan biri olarak kabul ediliyor.

Alba Torrens, henüz 14 yaşındayken İspanya Federasyonu’nun yetenek avcıları tarafından keşfedildi. Ve Barcelona’da bir basketbol kampına davet edildi. O günleri anlatan Alba’nın babası Miguel Angel, “Eğer bu tecrübeyi yaşamasaydı, hayatının geri kalan bölümünü neler kaybetmiş olabileceği üzerine düşünerek geçirirdi” diyor El Pais’deki röportajında. Ardından ekliyor: “Eve geri dönme ihtimali her zaman vardı.” Ancak Alba Torrens, farklı hedeflerle yola çıkmıştı. Ve henüz eve dönmek için erken sayılırdı.

Basketbol okulunda geçen üç senenin ardından Celta de Vigo ile anlaşan genç oyuncu, 17 yaşındayken İspanya Ligi’nde forma giyerek dikkatleri üzerine çekti. Kısa süre içerisinde İspanya Kadın Basketbol Milli Takımı’nın altın jenerasyonundaki yerini aldı. Kariyerine point-guard özellikleri yüklenerek başlayan Alba Torrens, uzun boyunun avantajıyla zaman içerisinde diğer pozisyonlarda da oynama yeteneği kazanıyordu.

İSPANYA ve ALTIN JENERASYON
Ülke basketbolunun nesil olarak en iyi işleyen sisteminde şans bulan genç yıldız, 2005 yılında Fransa’yı yenerek şampiyonluğa ulaşan İspanya U16 Milli Takımı adına final maçında 20 sayılık bir performans sergiledi. 2006 senesinde ise –turnuvanın yaş ortalamasından bir yıl küçük olmasına karşın- U18 Avrupa Şampiyonası’nda oynadı. 2006’da şampiyonluk, 2007’de ise ikincilik yaşadı. Aynı sene içerisinde U19 FIBA Dünya Şampiyonası’nda forma giydi. 2008’de de İspanya’nın Olimpik Milli Takımı’nda yer aldı. Ve 19 yaşını tamamladığında ülkesinin tüm milli takım kategorilerinde oynamış oldu.

Alba Torrens’in uluslararası düzeyde sergilediği yetenekleri, 2009 yılındaki U20 Avrupa Şampiyonası’nda da kendisini izleyenleri büyülemeye devam etti. İspanya, turnuvanın final maçında Fransa’ya kaybetti. Ancak “En Değerli Oyuncu” Alba Torrens oldu. İspanyol yıldız, organizasyonu maç başına 16 sayı, 6,1 ribaund ve 4,3 asist ortalamalarıyla bitirdi. Kendisini diğer oyunculardan ayrı tutan ise İspanya’nın kazandığı yedi maçın tüm kırılma anlarında söz hakkı almış olmasıydı. Kariyerinin ilk yıllarından itibaren rekabeti sürekli en üst seviyede yaşayan Alba Torrens, final maçlarında neler yapılması gerektiğini biliyordu.

HALCON AVENIDA KARİYERİ
Yıldız oyuncunun kulüp kariyerinde bir üst aşamaya çıkmasının zamanı gelmişti. Ülkenin şampiyonluk için oynayan takımlarından Halcon Avenida Salamanca, 2009 senesinde Alba Torrens ile anlaşmaya vardı. Euroleague sertliğinde rakiplerine karşı boy ve fizik avantajını kusursuz kullanan Torrens, kısa süre içerisinde ligin en elit oyuncuları arasında yerini almayı başardı. Bulunduğu iki senede EuroLeague All-Star maçlarında forma giydi.

Euroleague’de bu sezon Halcon Avenida ile Galatasaray Medical Park’a karşı da oynayan Alba Torrens, takımının İspanya’da 86-59 kazandığı maçı 18 sayı, 3 ribaund, 4 asist ile tamamladı. Halcon Avenida’nın 81-64’lük üstünlüğüyle sona eren İstanbul’daki maçta ise 24 sayı, 4 ribaund ve 5 asistle oynadı. Bu maçta Euroleague’de bireysel sayı rekorunu geliştirdi. Halcon Avenida, Galatasaray Medical Park’ın bulunduğu C Grubu’nu sekiz galibiyet ve iki mağlubiyetle lider bitirdi. İspanya temsilcisi, daha sonra ikinci turda Pecs 2010, çeyrek finalde Wisla Can-Pack takımlarını mağlup ederek Final-Four’a kaldı.

Rusya’nın Ekaterinburg’un takımının ev sahipliği yaptığı organizasyonun yarı final maçında İspanya temsilcisi Ros Casares Valencia ile karşılaşan Halcon Avenida, sahadan 61-49’luk skorla galip ayrılarak finale yükseldi. Finaldeki rakip ise son dört sezonun şampiyonu Sparta&K Vidnoje-Region oldu. Ancak bu maçı da 68-59 kazanan İspanya temsilcisi, Rusya takımının Euroleague’deki hakimiyetine son veren takım oldu. Sezon boyunca maç başına 15,8 sayı, 4,2 ribaund ve 2,3 asist ortalamaları yakalayan Alba Torrens, final maçlarındaki fark yaratan performansıyla “En Değerli Oyuncu” seçildi.

KAZANMA KARAKTERİ
Kariyeri boyunca işleyen sistemlerin önemli parçalarından olan Alba Torrens, son olarak 2010-11 sezonu final serisinde Ros Casares Valencia’yı iki maçta geçen Halcon Avenida ile İspanya Ligi şampiyonluğu yaşadı.

Avrupa’nın en iyi oyuncusu olan İspanyol yıldız, 1.92 metre boyunda, guard ve forvet pozisyonlarını rahatlıkla oynayabiliyor. Kadın basketbolu için saygınlık uyandıran boy avantajını iki ve üç numaralı pozisyonlarda sıklıkla kullanan Torrens, bir anda kullandığı patlayıcı tarafıyla penetre üzerinden sayılar bulabiliyor. Genç oyuncu, ayrıca bir ve dört numaralı pozisyonlarda da görev alabiliyoır. Kazanma alışkanlığını küçük yaşlardan itibaren edinen oyuncumuz, takım başarısını bireysel istatistiklerinin önüne koyan değerli bir isim.

Alba Torrens, tüm yeteneklerini artık Galatasaray Medical Park için kullanacak. Kendisine kulübümüzdeki kariyeri boyunca üstün başarılar dileriz.

25 Nisan 2011 Pazartesi

Elveda Ali Sami Yen


Sen olmasan buralara gelemezdim ben
Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

İlk Derbi Potada: "Galatasaray- Beşiktaş"



Maç: Galatasaray Cafe Crown – Beşiktaş Cola Turka
Salon: Abdi İpekçi Spor Salonu
Tarih: 25.04.2011 Saat: 20.00
Yayın: Spormax (Canlı)

24 Nisan 2011 Pazar

Musa vs Emre


"Maç içinde Emre'yle sürekli diyaloğum oldu. Onun saha içinde ne kadar çirkef olduğunu herkes biliyor. Rakiplerineadam gibi davranmıyor, her türlü pisliği yapıyor, aşağılayıcı sözler söylüyor. Maçta öne geçince sustu ama mağlupken sürekli konuştu. Yakıştıramıyorum."
Musa Aydın
Bucaspor'lu Futbolcu

" Musa ile maç içinde olaylarımız oldu. Ama Musa’nın bana adamlık öğreteceğini düşünmüyorum. Saha içinde olan saha içinde kalır. İlerleyen zamanlarda sahalarda birbirimiz ile karşılaşacağımızı biliyorum. İnşallah o zaman beni anlar diye düşünüyorum"
Emre Belözoğlu
Fenerbahçeli Futbolcu

Musa bu sene Galatasaray'a transfer olursa, Emre'nin daveti oldukça ilginç olacak...

İyi Ki Türkiye'de Değilsiniz


Arda'nın Sinem Kobal ile yaşadığı ilişki didik didik edilip, kaptanın giydiği pantolonun renginin günlerce televizyon ekranlarını meşgül etmesini gördükten sonra, Pique ve Shakira'ya "iyi ki Türkiye'de değilsiniz" demek geçiyor içimden...

Galatasaray:1-1:Kayserispor


Geçen hafta deplasmanda kazanılan Manisaspor maçının moralinin yanına bir de Kayserispor'un haftalardır mağlup olup eski formundan uzak olması düşüncesi eklenince Galatasaray taraftarı ve takımı için birbirleriyle barışma adına ilk adımların atılacağı maçtı 23 Nisan bayramındaki karşılaşma. İki "hedefsiz" takımın karşılaşmasında da Bülent Ünder'in "kazanan" takımı bozmamasının en büyük sebebi de buydu, yoksa pek tabii Bülent hoca Anıl'lara, Emre'lere, Cem Sultan'lara şans vermesi bilirdi...

Maça "kara bulutları" dağıtacak şekilde istekli ve hırslı başladı Galatasaray, taraftarın tekrar desteğini alan kaptan Arda'nın önderliğinde. Golü de buldu, golleri de bulacaktı biraz daha dikkatli olsalar ki öyle bir pres yaptılar ki sezonun en beğenilen takımlarından biri olan Kayserispor oyun başlatamadı, oyun kuramadı, hatta aut atışına pres yapılıp, rakip topu kendi ceza sahasında kontrol edip, autu tekrar kullandırttı Galatasaray... Bu baskı alanlarından birinde renktaşın etkili forveti Amrabat'ın yeteneklerini sergilediği bir pozisyonda maçın başarılı stoperleri Servet ve Gökhan'ı geçip ağlara gönderdiği topa Abdullah dokununca maça da beraberlik geldi.

Golün ardından Galatasaray tekrar geldi Kayserispor kalesine lakin bitmeye haftalar kala sezonun "bitmiş kafa" yapısı ve kondisyon eksikliği ortaya çıktı ve Galatasaray sadece o "sanal baskısını"yaptı durdu ve iç sahada beraberlik alarak ayrıldı sahadan.
Eskiden ligin bitimi yaklaşırken futbolcular piyasa yapmak adına yahut takımda kalmak için kendilerini göstermeyi isterler, canla başla mücadele ederlerdi. Galatasaray'daki topçular şimdiden seneye nerede olacaklarını yazmışlar kafalarına, oynadıkları maçları "görev" icabı oynuyor havası estirdiler ilk 30 dakikanın ardından. Dün gece Madrid yolcusu olacağı söylenen Arda "verdi gazı", haftaya derbi motivasyonu olacak, sonra "ha gayret" diyeceğiz ve bitireceğiz bu kahrolası sevimsiz 2010-2011 sezonunu...


Stat: Ali Sami Yen Kompleksi Türk Telekom Arena
Hakemler: Cüneyt Çakır , Bahattin Duran , Tarın Ongun
Galatasaray: Zapata , Sabri , Gökhan Zan , Servet , Insua (Dk. 88 Çağlar ), Aydın (Dk. 46 Baros ), Ayhan , Mustafa (Dk. 75 Neill ), Culio , Arda , Stancu
Kayserispor: Gökhan , Savaş , Önder , Hamza , Hasan Ali , Ziani , Abdullah (Dk. 88 Furkan ), Selim , Santana , Troisi (Dk. 84 Semih ), Amrabat (Dk. 90 Ömer )
Goller: Dk. 2 Gökhan Zan (Galatasaray), Dk. 20 Abdullah (Kayserispor)
Sarı kartlar: Dk. 31 Troisi, Dk. 54 Önder, Dk. 66 Savaş, Dk. 80 Gökhan, Dk. 90+4 Furkan (Kayserispor), Dk. 58 Sabri, Dk. 73 Arda (Galatasaray)

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı
Kutlu Olsun...

22 Nisan 2011 Cuma

Kırık Kupa

18 yıl aradan sonra Real Madrid, bir de Barcelona'yı yenerek kazandığı Copa del Rey'i coşkuyla kutlarken, Ramos'un bir anlık dalgınlığı ile kupa elinden düşüp otobüsün altında kalınca, yukardaki şekli almış... Galatasaray'ın UEFA kupasını kırdığı ve kapalışarşıdaki zanatkarlara tamir ettirdiği söyleniyordu bir aralar, artık Madridliler de bulurlar bir yolunu onartmak için kupayı ama Katalanlara sağlam malzeme verdikleri kesin. Bakalım önümüzdeki iki El Clasico'da bunla ilgili nasıl pankartlar yapılacak...

21 Nisan 2011 Perşembe

Hayatta Sarı-Kırmızı#2

Adana Dürüm @Tarlabaşlı/Taksim

Emlak İlanı @ Tarlabaşı/Taksim

Arabalar@ Avcılar

"Ballı" Delev


Dün gece Bulgaristan Kupası Yarı final müsabakasında CSKA ile lig lideri Litex karşılaşırken, tek maçlık eleme usulü oynanan karşılaşmada 2-1'lik sonuçla galip ayrılan CSKA, finale yükselme başarısı gösterdi. Aşağıda yer alan videoda da izleyeceğiniz üzere, Spas Delev'in "şansı" ile Litex kalecisi Vinichius'un hataları birleşince CSKA final biletini kaptı. Yarı finalde penaltı atışları sonrası Levski'yi eleyen Penev'in takımının hedefi, Bulgaristan kupasını da kazanıp, sezonu çifte kupayla kapatmaktı, zira Litex Bulgaristan A Grupada bitime 8 hafta kala ikinci sıradaki Levski'nin 8 puan önünde yer almakta ama CSKA onların planlarını bozup, şampiyonluktan uzaklaştığı sezonda en azından Bulgaristan Kupası kazanıp, taraftarını memnun etmek hesapları içinde...

19 Nisan 2011 Salı

Manisaspor:2-3:Galatasaray


Bu saatten sonra, o şöyle oynamış, bu böyle yapmış, hoca bunu oyuna almış, sistem şöyleymiş böyleymiş yazmaya gerek yok. Dükkan Galatasaray için çoktan kapandı, ve biz kıyıda köşede kalan hikayelerle futbol iştahımızı doyurmanın derdindeyiz.

Galip gelmek güzelmiş, bunu bu gece uzun bir aradan sonra tekrar hatırladık, sahada mücadele veren topçular için de geriye kalan haftalar adına moral verici bir üç puan oldu Manisa'dan alınan galibiyet...

Lakin, skordan ziyade geceye damgasını Arda Turan'ın istekli oyunu ve attığı goller vurdu. Arda bu geceye kadar bir çok maçta da böyle istekli oynadı, hatta 3 gol atıp hattrick yapmışlığı da var lakin Manisa'yı ne o unutacak ne de biz...

Filmi 20-22 saat geriye sardığımızda bu sezon başından beri sistematik olarak yürütülen Galatasaray'ın kaptanı Arda Turan'ı linç kampanyasının son sahnesi olan "Arda Galatasaray formasına küfür etti" manşetli video dün gece birden ortaya çıkıverdi. Neymiş, Arda pembe formaları beğenmemiş, küfürlü sözler sarf etmiş...
Kaptan gecenin bir yarısı canlı yayına bağlanıp ilk kapağı kapatıverdi:
"Galatasaray forması parçalıdır" diye...
Aradan geçen 20 saat sonra da iki gol atarak takımı uzun aradan sonra galip getirmesi futbol ilahlarının genç kaptana bir armağanı olsa gerek...
Dün "Arda formaya küfür etti" manşeti atanlara, bugün "Arda formayı öptü" dedirtmek de parayla pulla ölçülemeyeck bir zevk olsa gerek...


Stat: 19 Mayıs
Hakemler: Barış Şimşek, Serdar Diyadin, Bahtiyar Birinci
Manisaspor: İlker, Ferhat, Kalabane (Dk. 65 Kahe), Dixon, Eren (Dk. 25 Yiğit Gökoğlan), Isaac, Yiğit İncedemir, Mehmet Güven, Iwanski (Dk. 34 Bekir), Simpson, Makukula
Galatasaray: Zapata, Sabri, Gökhan Zan, Servet, Insua, Aydın (Dk. 75 Cana), Ayhan, Mustafa, Culio, Arda (Dk. 90+2 Barış), Stancu
Goller: Dk. 59 Dixon, Dk. 66 Kahe (Manisaspor) Dk. 14 ve 17 Arda, Dk. 60 Culio (Galatasaray)
Sarı kartlar: Dk. 16 Kalabane, Dk. 89 Yiğit İncedemir (Manisaspor), Dk. 71 Culio (Galatasaray)

Cotanak'lara Bak


Giresunspor taraftar grubu Cotanakların web sitesinin giriş resmi...
Biz yorum yapmıyoruz zira zaten gündemi oldukça meşgul edecektir...

18 Nisan 2011 Pazartesi

Helal Olsun Arda

Bu sefer baltayı taşa vurdunuz...
Arda'yı yine taraftarın önüne atmak düşüncesi, bu sefer işe yaramadı, zira kanallarınızda bol bol gösterdiğiniz Arda'nın yeni formalarla ilgili sinkaflı sözlerini, biz Galatasaray taraftarı da söyledik, söylemekteyiz de...
Hep yazdık, bir kez daha tekrar ediyoruz:
Galatasaray forması parçalıdır, renkleri de sarı ve kırmızıdır...
Gerisi enteldir, danteldir, hikayedir...
Aynen de Arda'nın da dediği gibi:

Çatalcaspor:3-4:İstanbulspor


Bugün Avcılar stadında oynanan Çatalcaspor-İstanbulspor karşılaşmasının içi ve sonrasında yaşanılan olaylar medyanın takip ettiği üst liglerde yaşansaydı, 3-5 hafta bu maç ve mevzular konuşulur, televizyonlar raitingleri ikiye katlar, gazeteler tiraj rekoru kırardı. Bu kadar "iddalı" yazmaya başladığımız maçın öncelikle saha içi güzelliklerinden (biz Çatalcalılar için sonu hüsran olsa da) bahsetmeye başlayalım.
Bölgesel Amatör Lige yükselme karşılaşmalarının son haftasında yirmikişer puana sahip olan iki ekipten sarı-kırmızılı Çatalcaspor ile sarı-siyahlı İstanbulspor için "var mısın yok musun" karşılaşmasına iki takım taraftarları da büyük ilgi gösterirken, şimdiye kadar olduğu gibi bugün yine Çatalcalılar tribünde hem sayısal hem de "tezahüratsal" üstünlüğü ele almışlardı. Takımların sahaya çıkması ve santra atışının yapılması ile daha meşaleler yakılmadan, İstanbulspor 9 numaralı oyuncusu ile öne geçen golü buluyordu. Buz gibi havada, "soğuk duş" etkisi yaratan gol, Cahit hocanın talebelerini etkilemiyor ve sarı-kırmızılı topçular maç başı aldıkları taktiği devam ettirirken, rakiplerinin üzerine Soner, Sahe ve Erdem ile saldırıyor ve İstanbulspor defans oyuncusunun ceza sahasında topu elle uzaklaştırması sonrası karşılaşmanın hakemi penaltı noktasını gösterirken, Erdem yaptığı şık vuruşla beraberliği sağlıyordu.


Beraberlik golü sonrası Çatalcaspor, taraftarın desteği ile öne geçecek pozisyonları kovalarken, defansının hata yaptığı bir anda yine rakibin 9 numaralı oyuncusu Gürkan'ın attığı golle hiç planlamadığı şekilde geriye düşüyordu.
İstanbulspor tribünleri yaktıkları meşalelerle golü kutlarken, Çatalcalı topçular bir kez daha beraberlik için Evren ve Cem'in kenarlara yaydığı toplarla "açık oynayan" arkadaşlarını pozisyona sokup, onların ortalarıyla rakip kaleyi zorluyordu. Bu ataklarda forvet oyuncuları İstanbulsporlu stoperler arasında kalınca, bu kez diklemesine ceza sahasına girme girişiminde bulunan Cem düşürülünce, hakem yine beyaz noktayı tereddütsüz gösteriyordu. Kazanılan ikinci penaltı, Erdem'in de ikinci golü olarak kayıtlara geçiyor ve Çatalcaspor, geriden gelerek bir kez daha beraberliği yakalıyordu. "Final oyununun" ilk yarısı dengede bitecek diye beklenirken, İstanbulspor'un nadir ataklarından birinde Çatalcaspor ceza sahası dışındaki topa İstanbulspor'lu 5 numaralı stoperin yerden sert vuruşunda top filelerle buluşuyordu.


Bu kritik karşılaşmanın ilk yarısında 5 gol seyreden taraftarlar, ikinci yarı da bol gol beklerken, oyunun sertlik dozu da yükseliyor ve daha önce sarı kartı olan Çatalcalı Emir'in sert müdahalesinde hakem ikinci sarıyı gösterip, sağ beki kenara yolluyordu. Skorda geride olan ve bir kişi de eksik oynayan Çatalca, kısa bir süre bu durumda bocalasa da, dakikaların ilerlemesiyle oyunda dengeyi sağlıyor ve İstanbulspor kalesine gol için saldırıyordu. İstediği ataklardan arzuladığı sonucu alamayınca Çatalcaspor hocası Cahit Erçevik, elinde hücum gücü yüksek olan bütün yedek oyuncularını sahaya alarak, oyunu tamamen rakip alana yığarken, takımı adına iki golü de penaltıdan atan Erdem, bu sefer ceza sahası dışından yaptığı vuruşla kale direklerinin birleştiği yerdeki "örümcek ağlarını" temizliyordu. 3-3 beraberlik sarı-kırmızılı topçulara ekstra motivasyon verirken, maçın bitimine dakikalar kala Çatalcaspor kendisini Bölgesel Amatöre taşıyacak net pozisyonları peşi sıra cömertçe harcıyordu. Oyunun gerginliği sürerken, Çatalcaspor'un sonradan oyuna giren oyuncusu "Moşe"nin yan hakeme sarf ettiği sözler kırmızı kart ile cezalandırılıyor ve oyuncu sayısındaki sayısal üstünlük İstanbulspor'a geçiyordu. İki kişi eksik olmasına rağmen uzatma dakikalarında yine saldıran Çatalca takımı olurken, defansın boş yakalandığı bir anda İstanbulspor 9 numaralı Gürkan ile galibiyet golünü bulup, maçı kazanan taraf oluyordu...


Yeşil zeminde oynanan 90 dakika futbolseverleri heyecandan bir oturtup, bir kaldırırken, maç sonrası yaşanılanlar ise medyanın deyimiyle "stadlarda görmek istemediğimiz türden hareketler" oluyordu. Maçın bitimiyle oyuncular arasında ufak çaplı gerginlik olsa da bunlar yatışırken, İstanbulspor tribününde Çatalcalı bir gence yapılan saldırı, sarı-kırmızılı taraftarların o bölgeye "dalmasına" neden oluyor ve meydana gelen karmaşayı sahadaki emniyet kuvvetleri zorlukları engelliyordu. Tribün dışına çıkarılan Çatalcalı taraftarlar Avcılar Stadından uzaklaştırılırken, Esenyurt'ta oynanan Büyükçekmece-Avcılar Belediyespor maçından dönen Avcılarlı taraftarlarla karşılaşınca, orta çağlardaki "meydan muharebelerini" andıran koşuşturmalar meydana geliyordu Avcılar sokaklarında. Çatalcaspor taraftarını taşıyan otobüsün camları kırılırken, bir çok araç da kaza yapma tehlikesi ile baş başa kalıyordu.

17 Nisan 2011 Pazar

Sileceksen Yazmayacaksın

NTVSpor, memleketin ilk spor kanalı olarak yayına başladığında biz sporseverler için karnaval havası oluşmuştu. Bundan sonra ülkenin spor gündemine dahil gelişmeleri her dakika takip etme fırsatımız olacak, Ana Haber sonrası spor haberlerini beklemek zorunda kalmayacaktık. İlk yıllarında beğeni ile takip ederken NTVSpor'u, sonrasında ülke genelinde olduğu gibi onlar da tarafsızlığını kaybedip, belki bilerek belki bilmeyerek renklerini belli etmeye başladılar. Özellikle, NTVSpor'un web sitesinde maçlar sonrası öyle manşetler çıkmaya başladı ki, Fenerbahçe taraftarları dışındaki diğer takımların destekçileri tarafından twitter üzerinden Nontvspor konulu trending topic bile açıldı. Gelen tepkiler ve eleştirileri değerlendirip değerlendirmeyecekleri kendi tasarrufları lakin sporseverleri her geçen gün kendilerinden uzaklaştırıyorlar...
Dün gece oynanan Fenerbahçe-Gaziantepspor maçının web sitesi üzerinden canlı yayını esnasında yukarda screenshot'ını aldığımız cümle çıkıvermiş klavyesinden NTVSpor.net üzerinden maçı anlatan arkadaşın. Amacı maçtaki olayları takipçilerine aktarmak olan canlı yayını yazan muhabir, hakem Hüseyin Göçek'in daha ilk dakikalarda vermediği iki penaltı pozisyonu kendince yorumlamış ve "tescillemiş". Oysa, maçın bitişiyle beraber, belki de gelen tepkilerle yazı yayından kaldırılmış... Buna benzer bir gelişme Galatasaray-Fenerbahçe Erkek Basketbol karşılaşması sonrası yaşanmış, Galatasaray'ın maçı kazanması ve lig liderliğini ele geçirmesine rağmen, site üzerindeki puantajda Fenerbahçe bir süre zirvede gösterilmiş, gelen tepkiler sonrası yayın değiştirilmişti.
Ulusal yayın yapan bir kanaldan yayınlarında daha dikkatli ve duyarlı olmalarını beklemek hakkımız olduğuna inanıyorum, ya da en azından sileceği yazıyı yazmamasını öneririz...


16 Nisan 2011 Cumartesi

Kadınlar ve Erkekler


Her ne kadar Futbolda çok çok kötü bir yıl geçirsek de Basketbol'da hem kadınlarda hem de erkeklerde yepyeni yapılanmaya giren 2 takımımızın bu seviyede performans göstermesi beklenmeyen büyük bir durumdu sezon öncesi. 2 takımımızda gün itibariyle belli bir noktaya gelmiş bulunuyor. Öncelikle bu başarılarını kutlayıp bu birlikteliğin futbol takımına sirayet etmesini ummak gerek.
Kadınlarda malumunuz final serisi oynanıyor. İlk iki maç sonunda çok iyi oynadığımızı ve serinin kaderini bizim belirdeğimizi söylemiştik. 3 galibiyete ulaşanın "şampiyon" ünvanına ulaşacağı seride 2-1 gerideyiz. Caferağa'daki ilk maçı çok kötü oynadık ancak bu benim umudum kırmıyor. İyi savunma yapıp panik olmasak yine kazanmamız içten bile değildi. Ancak Fener baştan sona iyi oynadı ve maçı kazandı. Yarın oynanacak maçı kazanmaktan başka yapacak bir şey yok. Ben yürekten inanıyorum kazanacağımıza ve Oyunucuların da aynı istekle sahada yer alacağına eminim. Yalnız hakemlerin çok kötü bir yönetim seriglediğini de dipmot olarak eklemek lazım. Serinin geri kalanını yarınki maçtan sonra konuşuruz.
Erkeklerde ise sezon henüz bitmedi. Ancak bugünkü Oyak Renault galibiyeti sonrası sezonun belkide en zor virajına girilmiş oldu. Çarşamba Fenerbahçe ile hafta sonu Beşiktaş ile sonrada Olin Edirne ile oynayacağız. Bugünkü maç gençlerin boy göstermesi açısından sezon öncesi iyi bir maç oldu. Maçı rahat kazandık ve maç içinde Ermal, yaptığı bir hareket ile gönlümüzü bir kez daha kazandı. Geçenlerde Haluk ile ilgili yazımda yazmıştım iyi insan konusunu. Haluk mükemmel bir insan ve profesyonel ve bir mükemmel oyuncu da Ermal adeta. Kendinden çıkan topu, hakemin Oyak renault oyuncusundan çıktığını göstermesi üzerine uyarıp kendisinden çıktığını belirtmesi nasıl anlatılır, tarif edilir bilemiyorum. Helal olsun gerçekten. Şimdi "fark açılmıştı, normalde yapmazdı" diyenler olabilir ama Ermal her şeyden önce on numara profesyonel ve "iyi bir insan". Bu yüzden böyle düşüncelere kapılmamak lazım.Tekrar söylüyorum günümüzde "iyi insan olmak" zor bulunan bir maden bulmak gibi. Galatasaray Erkek basketbol takımında Haluk gibi Ermal gibi oyunucuları görmek ve bu oyuncuların geleceğin yapılanmasında ve kurgulanmasında işin temelinde bulunduklarını görmek müthiş bir haz. Bu müthiş hazzı sağlayan Oktay Mahmuti'ye selamlar olsun...

El Clasico'ya Doğru

Sayılı saatler kala...

Dünyanın En Büyük Pankartı

Copa Libertadores'te oynayacakları Independiente maçı öncesi dünyanın en büyük pankartını açmış Penarol'lu taraftarlar. 310'a 48 metre boyutlarında olan ve yaklaşık olarak 15 bin metre kare alan kaplayan pankart, Uruguay kulubünün 120. senesini kutlamak sebebiyle yapılırken, imalat süresi 4 aydan fazla sürmüş ve 33 bin 500 dolar cıvarında bir maliyeti olmuş... Emeği geçenleri kutlarız...

14 Nisan 2011 Perşembe

Toprak Sahalarda Bu Hafta


Bölgesel Amatör Ligi(BAL) hedefleyen Çatalcaspor için "var mısın yok musun" maçı bu hafta Avcılar Stadında oynanacak...
Orada olacağız...

Barcelona-Real Madrid

18 gün içinde oynanacak olan 4 adet Real Madrid-Barcelona "el clasico"su şimdiden biz futbol dilencilerinin ağzının suyunu akıtmaya başlamışken, bu cumartesi televizyon başına kilitlenmeden önce ultras/Movement blog olarak biz de "karınca kararınca" ufak bir yarışma yapalım dedik...
16 Nisan La Liga'da, 20 Nisan Kral Kupasında, 27 Nisan ve 3 Mayıs tarihlerinde de Şampiyonlar Ligi yarı final maçları olmak üzere oynanacak dört karşılaşmayı kazanacak takımların hepsini doğru tahmin edecek ilk okurumuza "sürpriz" hediyelerimiz olacaktır...
Biz tahminimizi yapalım, sonra siz buyurun bakalım:
16 Nisan 2011
Real Madrid-Barcelona/ Beraberlik
20 Nisan 2011
Real madrid-Barcelona/ Barcelona kazanır
27 Nisan 2011
Real Madrid-Barcelona/ Real Madrid kazanır
3 Mayıs 2011
Barcelona-Real Madrid/ Barcelona kazanır

Barcelonalılar Başka Gezegenden Mi?

"Barcelona iyi bir takım ama onlar da bizim gibi insan, başka bir gezegenden değiller, bu nedenle iyi oynarsak, kazanabiliriz."
Cristiano Ronaldo
Real Madrid'li Futbolcu

Barcelona maçı öncesi görüşlerini aktarırken

12 Nisan 2011 Salı

Adım Adım... "Galatasaray: 84 Fenerbahçe: 69"


Evet ilk maçı pisi pisine kaybettik. Evet ilk maçın belli bir bölümünü kötü oynadık. Evet heyecan vardı elimiz ayağımıza dolaşmıştı. Evet yıllar sonra bu kadar fazla seyirciyle rakibimizi ağırlamıştık. Her şey bir yana yenilsek de Fenerbahçe'ye "eğer biz kötü oynarsak bizi yenebilecekleri" mesajını vererek gelmiştik bu güne. Gün geldi ki ilk maçtan çıkardığımız dersler, heyecanlar, şanssızlıklar her şey rafa kalktı. Sultanlar sahaya çıkıp yüreklerini koydular ve maçı 15 sayı ile rahat bir şekilde kazandılar. Maçın hiçbir anında Fenerbahçe bizi yenebileceğini gösteremedi. Çünkü göstermelerine izin vermedi dişi aslanlar. Böyle de devam edecek. İlk maçta 14 sayı farka izin veren bizdik. Farkı kapatıp harika savunmayla maça tutunan ve son topa kadar gelip galibi hatamızla da olsa belirleyen biz olduk. Bu takım, bu anlayış, bu taraftar olduğu sürece Galatasaray hep en tepelerde olacaktır. Bu şampiyonluk serisinin kaderini çizen de yine sultanlar olacaktır. Seri Caferağa'da, yani Fenerbahçe'nin sahasında biter mi bilinmez ama şampiyon olacağımız taraftar olarak yürekten inanıyoruz. Haydi sultanlar aynı şekilde devam.


Yer: Abdi İpekçi Spor Salonu
Rakip: Fenerbahçe
Tarih: 12.04.2011

Tuğba Palazoğlu: (16:04, 0 sayı, 1 ribaund, 1 asist, 2 top çalma, 0/3 şut)
Doneeka Hodges: (14:40, 8 sayı, 2 ribaund, 4/9 şut)
Gözde Yürük: (00:00, 0/0 şut)
Bahar Çağlar: (35:04, 9 sayı, 2 ribaund, 1 top kaybı, 2/3 şut)
Işıl Alben: (25:20, 8 sayı, 1 ribaund, 6 asist, 2 top çalma, 2 top kaybı, 3/4 şut)
Gülşah Gümüşay: (07:40, 2 sayı, 1 asist, 1/2 şut)
Balım Akbulak: (00:00, 0/0 şut)
Nihan Anaz: (00:00, 0/0 şut)
Tamika Catchings: (32:48, 13 sayı, 10 ribaund, 3 asist, 3 top çalma, 3 top kaybı, 3/6)
Melisa Can: (00:00, 0/0 şut)
Seimone Augustus: (29:08, 19 sayı, 5 ribaund, 3 asist, 7 top kaybı, 8/15 şut)
Sylvia Fowles: (39:16, 25 sayı, 10 ribaund, 1 asist, 3 top çalma, 4 top kaybı, 12/17 şut)

1. ÇEYREK: 20 – 16
2. ÇEYREK: 24 – 17 (44 – 33)
3. ÇEYREK: 23 – 20 (67 – 53)
4. ÇEYREK: 17 – 16 (84 – 69)

(fotoğraflar ve İstatistikler resmi siteden)

11 Nisan 2011 Pazartesi

Seni Yıkacak Dozerin


Yıkıyor be... Hatta yıktı bile...
Ne kadar çok şey var yazılacak sana dair, lakin bu resimlere bakınca boğazım düğümleniyor, ellerim titriyor...
"Elveda Sami Yen" diyorduk, veda etmiştik ama hala Mecidiyeköy'den geçerken saygıyla geçiyorduk yanında ama bir gün bu şekilde yerle bir olacağı yine de aklımıza gelmiyordu...
Olmayacak mı artık Ali Sami Yen?



Levski Taraftarı Başından Vuruldu


Bugün Barış Stadında oynanan Minior Pernik-Levski Sofya maçında yaşanılan olay, stadın adına hiç yakışmazken, Bulgaristan'da taraftar şiddetinin ne boyutlara geldiğini göstermesi adına da oldukça çarpıcı. Maç esnasında nereden geldiği bilinmeyen bir kurşun, Levski tribünlerinde bulunan bir taraftarın başına isabet etti. Kanlar içindeki taraftar yapılan ilk yardım sonrası hastaneye kaldırılırken, Levski taraftarı da sahaya girmeye çalıştı, tel örgüleri kırdı ve Bulgar polisinin zamanında müdahalesi meydana gelebilecek daha büyük olayları önledi. Emniyet güçleri silahın nereden ateşlendiğini araştırırken, mavi-beyazlı taraftarlar karşı tribünden geldiği konusunda hemfikirler... Öte yandan daha önceki yıllarda Pernik'te saha dışında yine bir Levski taraftarının silahla vurulması hadisesi unutulmadan, ardından bu olayın yaşanması, Bulgar emniyetini kara kara düşündürüyor...

CSKA Sofya Yeni Formaları


CSKA Sofya, önümüzdeki sezon için Kappa ile anlaşmış ve takımın giyeceği forma ve ekipmanların da kataloğu yayınlanmış resmi sitede.
Formalar iyi hoş da ben yukarıda yer alan eşofmanlara bayıldım...
Bulgaristan'a yolum düştüğünde ilk alacaklarım arasında olacak...

Blog Widget by LinkWithin