30 Ekim 2013 Çarşamba
Dedikoducu Rıdvan
"Laf taşıyor, dedikodu yapıyor, insanların hem de söylemediklerini bir yerlere iletiyordu. Herkesi çekiştirdi, birbirine düşürdü. Ben böyle adam görmedim."
Mehmet Ali Aydınlar
Fenerbahçe Kulübü Başkan Adayı
Rıdvan Dilmen hakkındaki görüşlerini açıklarken
29 Ekim 2013 Salı
Başkanın İsyanı
Aziz Yıldırım'ın devre aralarında soyunma odasına girmesi, Ünal Aysal'ın Juventus maçı öncesi motivasyon konuşması yapması, Vefaspor başkanı Mesut Gülbaran'ın Dikilitaş beraberliği sonrası soyunma odasına girip, hocayı kovduğu konuşmanın yanında "solda sıfır" kalır. İşte o meşhur konuşma, ya da isyan, ya da sitem, ya da beddua... Adını siz koyun...
"Yedi yüz milyarlık takım kurdurdun bize, senin hiçbir işine karışmadık, istediğin bütün oyuncuları aldık ama oynanan oyun ve alınan skorlar harcanan paralarla hiç doğru orantılı değil, takım top oynamıyor, maçta gol pozisyonumuz yok, 10 kişilik takımı yenemiyoruz. Biz hangi takımı yeneceğiz, takım ilerisi için bana hiç umut vermiyor, bizler bu paraları cebimizden veriyoruz . Hiç bir yerden destek almıyoruz . Sen bunları bildiğin halde bizlere bu kadar para harcattın. Bir başarı olsa helal hoş olsun ama o da yok. Bunların bütün sorumlusu sensin, takım kamp istedi bizde büyük fedakarlık yaparak beş yıldızlı otelde kamp yaptırdık. Sonuç bu mu olmalıydı? Sana olan haklarımı helal etmiyorum bunu böyle bilesin.''
"Yedi yüz milyarlık takım kurdurdun bize, senin hiçbir işine karışmadık, istediğin bütün oyuncuları aldık ama oynanan oyun ve alınan skorlar harcanan paralarla hiç doğru orantılı değil, takım top oynamıyor, maçta gol pozisyonumuz yok, 10 kişilik takımı yenemiyoruz. Biz hangi takımı yeneceğiz, takım ilerisi için bana hiç umut vermiyor, bizler bu paraları cebimizden veriyoruz . Hiç bir yerden destek almıyoruz . Sen bunları bildiğin halde bizlere bu kadar para harcattın. Bir başarı olsa helal hoş olsun ama o da yok. Bunların bütün sorumlusu sensin, takım kamp istedi bizde büyük fedakarlık yaparak beş yıldızlı otelde kamp yaptırdık. Sonuç bu mu olmalıydı? Sana olan haklarımı helal etmiyorum bunu böyle bilesin.''
28 Ekim 2013 Pazartesi
Kayserispor:2-4:Galatasaray
Aslında maç yazısı hiç yazmayacaktım, geçen seneki maçın notlarını "kopyala-yapıştır" yapıp, sunacaktım blog sayfalarında, zira başından sonuna birbirine o kadar benzedi ki iki karşılaşma, ama yine de ufak tefek farklılar yok değildi, onlara değinmek istedim...
Mart ayında Schalke galibiyeti dönüşü Kadir Has'a konuk olan Galatasaray, rahat bir oyun sonrası, canını sıkmadan 3 puanı alıp dönerken İstanbul'a, "mükemmel" bir oyunla alkış alınan Kopenhag mücadelesi ertesinde dün gece de Kayseri'de yine çok rahattı Galatasaray. Bakmayın, ilk devrenin son dakikalarında yenilen iki gole, ki bir tanesi bu memleketin egosu en yüksek hakemi Cüneyt Çakır'ın hediye penaltısıydı, Galatasaray o kadar rahattı ki oyunda, istediği anda golü atacak haldeydi, attı da. Bunda rakibin klasik ilk on birinden 2-3 topçunun olmaması, seri mağlubiyetlerin "moral bozukluğu" etken olarak sayılabilir ama geçen sene de Galatasaray maçına çıkmadan "peşi sıra galibiyetler" almışlardı, skor yine farklı olmadı. Futbol bu işte, bazı takımların bazı takımlara şansı tutuyor, biz de seviyoruz renkdaşı...
Galatasaray'ı durdurmak için "uydurulan" yabancı sınırlaması yüzünden zorunlu rotasyonlara giren Mancini, Fatih Hoca da bu sıkıntıdan dert yanıyordu, Dany'i sol bekte Şampiyonlar Ligi maçında beğenmiş olacak ki, tercihini siyahi oyuncudan yana kullanırken Kayserispor karşısında, çarşambanın yıldızı Eboue yerini Sabri'ye bırakmıştı. Bruma ve Amrabat da "yabancı sınırına" takılırken, İtalyan hoca Burak ve Umut'u kanatlarda denedi, verimli de oldu. Pres özelliği olan ve "güçlü" iki oyuncu rakibe ilerde de bastı, defansa da geldi, gerçi tam anlamıyla rahatlatmadılar Sabri ve Dany'i ama eğer böyle bir sistem düşüncesi varsa Mancini'nin, zamanla yerlerine alışacaktır bu ikili.
Mancini demişken, İtalyan hoca taraftarın üzerinde görmek istediği sarı-kırmızılı atkıyı dün ilk defa taktı, yakıştı da hocaya, zaten "atkı takan hoca sevilirdi", Mancini de gönlünü kazandı Galatasaraylı taraftarların. Üzerindeki mont da tribünlerde trent olacaklar listesinde, beğeneni pek de fazla da fiyatı cep yakabilir... Konu atkıdan açılmışken, maç öncesi Kayseri tribünlerini zoom yaptığında kameralar aralarında çok sayıda Trabzonspor atkısı göze çarptı, Kayserispor-Trabzonspor maçında da 61. dakikada büyük alkış gelmişti sarı-kırmızılılardan. İki kulüp taraftarı "dost" olmuşlar demek, peki nedir bu kardeşliğin sebebi, ya da var mı acaba özel bir sebep?
4 golle deplasmanda alınan 3 puanın yanında sevindirici olan ise Drogba'nın nihayet serbest vuruştan golünü atıp rahatlaması, Burak'ın "gol orucuna" son vermesi ve Sneijder'in "yurdum medyasına inat" yukarıya doğru çıkan form grafiği...
Stat: Büyükşehir Belediyesi Kadir Has
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
Kayserispor: Ertuğrul Taşkıran, Cüneyt Köz (Dk. 74 Zurab), Sereno, Simic, Ömer Bayram (Dk. 76 Mert Nobre), Mijailovic, Taner Yalçın (Dk. 65 Okay Yokuşlu), Alper Uludağ, Sefa Yılmaz, Jaja, Mouche
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Dany, Chedjou, Semih Kaya, Melo, Selçuk İnan (Dk. 90 Engin Baytar), Sneijder (Dk. 46 Emre Çolak), Drogba, Burak Yılmaz (Dk. 79 Ceyhun Gülselam), Umut Bulut
Goller: Dk. 14 Sneijder, Dk. 25 Chedjou, Dk. 57 Burak Yılmaz, Dk. 74 Drogba (Galatasaray), Dk. 44 (Penaltıdan) Mouche, Dk. 45 Jaja (Kayserispor)
Sarı kartlar: Dk. 11 Mijailovic, Dk. 28 Sereno, Dk. 55 Taner Yalçın, Dk. 57 Simic (Kayserispor), Dk. 58 Semih Kaya, Dk. 68 Selçuk İnan (Galatasaray)
Mart ayında Schalke galibiyeti dönüşü Kadir Has'a konuk olan Galatasaray, rahat bir oyun sonrası, canını sıkmadan 3 puanı alıp dönerken İstanbul'a, "mükemmel" bir oyunla alkış alınan Kopenhag mücadelesi ertesinde dün gece de Kayseri'de yine çok rahattı Galatasaray. Bakmayın, ilk devrenin son dakikalarında yenilen iki gole, ki bir tanesi bu memleketin egosu en yüksek hakemi Cüneyt Çakır'ın hediye penaltısıydı, Galatasaray o kadar rahattı ki oyunda, istediği anda golü atacak haldeydi, attı da. Bunda rakibin klasik ilk on birinden 2-3 topçunun olmaması, seri mağlubiyetlerin "moral bozukluğu" etken olarak sayılabilir ama geçen sene de Galatasaray maçına çıkmadan "peşi sıra galibiyetler" almışlardı, skor yine farklı olmadı. Futbol bu işte, bazı takımların bazı takımlara şansı tutuyor, biz de seviyoruz renkdaşı...
Galatasaray'ı durdurmak için "uydurulan" yabancı sınırlaması yüzünden zorunlu rotasyonlara giren Mancini, Fatih Hoca da bu sıkıntıdan dert yanıyordu, Dany'i sol bekte Şampiyonlar Ligi maçında beğenmiş olacak ki, tercihini siyahi oyuncudan yana kullanırken Kayserispor karşısında, çarşambanın yıldızı Eboue yerini Sabri'ye bırakmıştı. Bruma ve Amrabat da "yabancı sınırına" takılırken, İtalyan hoca Burak ve Umut'u kanatlarda denedi, verimli de oldu. Pres özelliği olan ve "güçlü" iki oyuncu rakibe ilerde de bastı, defansa da geldi, gerçi tam anlamıyla rahatlatmadılar Sabri ve Dany'i ama eğer böyle bir sistem düşüncesi varsa Mancini'nin, zamanla yerlerine alışacaktır bu ikili.
Mancini demişken, İtalyan hoca taraftarın üzerinde görmek istediği sarı-kırmızılı atkıyı dün ilk defa taktı, yakıştı da hocaya, zaten "atkı takan hoca sevilirdi", Mancini de gönlünü kazandı Galatasaraylı taraftarların. Üzerindeki mont da tribünlerde trent olacaklar listesinde, beğeneni pek de fazla da fiyatı cep yakabilir... Konu atkıdan açılmışken, maç öncesi Kayseri tribünlerini zoom yaptığında kameralar aralarında çok sayıda Trabzonspor atkısı göze çarptı, Kayserispor-Trabzonspor maçında da 61. dakikada büyük alkış gelmişti sarı-kırmızılılardan. İki kulüp taraftarı "dost" olmuşlar demek, peki nedir bu kardeşliğin sebebi, ya da var mı acaba özel bir sebep?
4 golle deplasmanda alınan 3 puanın yanında sevindirici olan ise Drogba'nın nihayet serbest vuruştan golünü atıp rahatlaması, Burak'ın "gol orucuna" son vermesi ve Sneijder'in "yurdum medyasına inat" yukarıya doğru çıkan form grafiği...
Stat: Büyükşehir Belediyesi Kadir Has
Hakemler: Cüneyt Çakır, Bahattin Duran, Tarık Ongun
Kayserispor: Ertuğrul Taşkıran, Cüneyt Köz (Dk. 74 Zurab), Sereno, Simic, Ömer Bayram (Dk. 76 Mert Nobre), Mijailovic, Taner Yalçın (Dk. 65 Okay Yokuşlu), Alper Uludağ, Sefa Yılmaz, Jaja, Mouche
Galatasaray: Muslera, Sabri Sarıoğlu, Dany, Chedjou, Semih Kaya, Melo, Selçuk İnan (Dk. 90 Engin Baytar), Sneijder (Dk. 46 Emre Çolak), Drogba, Burak Yılmaz (Dk. 79 Ceyhun Gülselam), Umut Bulut
Goller: Dk. 14 Sneijder, Dk. 25 Chedjou, Dk. 57 Burak Yılmaz, Dk. 74 Drogba (Galatasaray), Dk. 44 (Penaltıdan) Mouche, Dk. 45 Jaja (Kayserispor)
Sarı kartlar: Dk. 11 Mijailovic, Dk. 28 Sereno, Dk. 55 Taner Yalçın, Dk. 57 Simic (Kayserispor), Dk. 58 Semih Kaya, Dk. 68 Selçuk İnan (Galatasaray)
27 Ekim 2013 Pazar
Forza Ivan
Verona karşısında takımının üçüncü golünü attıktan sonra Esteban Cambiasso, peritonitis (ince bağırsağın tıkanması) sebebiyle ameliyat olan eski takım arkadaşı Ivan Cardoba'ya destek mesajı verirken... Gol sonrası forma kaldırıp mesaj vermeye sarı kart uygulaması vardı galiba, böyle mesaja kart çıkaracak hakemin diploması yırtılır be...
Pyro Is Not A Crime
Pyro is not a crime (meşale suç değildir) der Lokomotiv Plovdiv taraftarı ve CSKA Sofya maçında yakar meşaleleri. Ev sahibi adına işin güzel tarafı da daha meşaleler sönmeden Gadi ile 25. saniyede galibiyet golünün gelmesi.
Bir Avuç Deplasmancı
"Madem Ruhr derbimiz meşhur, ev sahiplerini bilmeyiz ama biz karınca kararınca bir katkıda bulunalım bu şöhrete" demiş Dortmund taraftarı ve renklendirmişler ortalığı...
Hocalarda Süveter Modası
Basketbol koçlarının tek tip takım elbise ile saha kenarında olmalarına alıştık, "eşofmanlı" hoca hiç hatırlamıyorum, gerçi maçın "ateşiyle" ceket bir yana kravat bir yana atılıyor ama basketbolda bir kaide var herhalde hocaların giyimiyle ilgili. Galatasaray-Kopenhag maçını izlerken aklıma takıldı, futbol hocalarının süveter merakı. Bizim Mancini ve Kopenhag'ın hocası Solbakken, "aynı lisede okuyan talebeler" gibiydiler, üstte ceket,gri süveter, beyaz gömlek ve kravat...
Daha da geçmişi mutlaka vardır ama Guardiola ile tavan yaptı bu "süveter" modası yeşil sahalarda ve aldı başını gidiyor, işte bilgisayarımın bir penceresinde açık olan dailymail.co.uk sayfasından ilk bakışta kaydettiğim hoca fotoğrafları. Geniş bir araştırmaya girersek, nicelerini buluruz... "Yakışıyor mu?" derseniz yakışıyor da derdimiz kalıplaşmak, tek düzelik... "Ah eşofmanlı Aykut hoca ah" bir sen kalmıştın fenomen, sen de yoksun artık...
Manchester'dan Gamalı Haç
Manchester United'in taraftarlarına periyodik olarak yolladığı The United Uncovered e-mailinde yer alan Nazilerin gamalı haçına benzeyen logo ve "New Order" ibaresi büyük tepki toplayınca, kulübün medya sorumlusu David Stenberg, twitter üzerinden özür dileyip, bu konu hakkında soruşturma açtıklarını belirtti. Adnan Januzaj'ın başının üzerindeki logo ilk bakışta gamalı haçı andırırken, New Order (Yeni Düzen) de Hitler'in 1941'lerde Avrupanın çehresini değiştirmek için yaptığı "Yeni Düzen" gayretinden oldukça etkilenmişe benziyor. UEFA'nın FIFA'nın ırkçılıkla korakor mücadele ettiği bu dönemde, böyle bir "rezaleti" endüstriyel futbolun göz bebeği Manchester United bakalım nasıl temizleyecek...
Adidas'tan Çılgın Krampon
Japonların ejderhalı, kaplanlı, aslanlı motifleri meşhurdur, zaten geleneklerinde ve inançlarında da önemli yer kaplar bu hayvanlar. Japon dizayner Yohji Yamamoto da geleneklerinden esinlenerek, imparatorları koruduğuna inanılan "kraliyet aslanı" figürünü Adidas'ın F50 serisi kramponlarına taşımış. Bu hafta sonu David Alaba, Lucas Moura gibi topçular tarafından giyilecek futbol ayakkabıları özel olarak sadece 2000 adet üretilip, 200 pounda satışa sunulacakmış... "Ben bu ayakkabılara bu parayı vereceğim" desek bile bizim buralara kadar düşer mi, zor ihtimal...
Maskot Atıldı
Premier Ligin de kurucuları arasında yer alan ve şimdi Championship Ligde tekrar eski günlerine dönmek için mücadele veren Burnley'nin maskotu Bertie Bee ( Arı Bertie) o meşhur "hakeme gözlük" jestini yapınca, müsabakanın hakemi Simon Hooper tarafından saha dışına yollandı. Burnley ile Queens Park Rangers arasında oynanan karşılaşmada daha 15 dakikada geride kalmışken, yan hakemin bir kaç hatalı kararını seyircilerle birlikte protesto eden Bertie, yan hakemin orta hakemi ikaz etmesiyle "acımasızca" saha dışına yollanırken, işin güzel tarafı takımının maç sonu 2-0 galip gelmesiydi...
26 Ekim 2013 Cumartesi
Força Tito
Barcelona-Real Madrid "El Clasico"sunda maç başlamadan Katalanlar eski hocaları Tito Vilanova'ya destek olmak için yaptıkları koreografi...
Spora giden yol, Tchibo'dan geçer
Tchibo her hafta yenilenen temaları, modayı kaliteyle bütünleştiren ürünleri ve lezzetli kahveleriyle sevdiğimiz markalardan biri. Peki Tchibo’nun hikayesi nasıl başladı?
Önce kısa bir özet geçelim. 1949 yılında Max Herz ve Carl Tchilling posta yoluyla kahve satma fikriyle çıktı yola. Kahve yanında kahve kaşığı gibi küçük hediyeler yolluyorlardı aynı zamanda. Bu küçük hediyeler mevzuat gereği yollanamayınca onlar da düşük bir ücret karşılığı bu ürünleri satmaya başladı ve gıda dışı sektöre girişin ilk tohumları atılmış oldu. Tchibo, kahve satışlarına devam ederken 1973 yılında farklı konseptlerde gıda dışı ürünleri mağazalarında satmaya başladı ve dünyada eşi benzeri olmayan bu yeni iş modeliyle büyük başarı yakaladı. Hepimizi cezbeden ve her hafta yenilenen Tchibo ürünleri hayatımıza girdi böylelikle.
Bir Tchibo mağazasına girdiğinizde sizi karşılayan harika bir kahve kokusu duyuyorsunuz. Ürünlere bakmak için sabırsızlansanız bile kahve standının önünden güç bela ayrılıyor ve ürünlere doğru yöneliyorsunuz. Ürünlerin birçoğu yıllardır arayıp da bulamadığınız türden, hayat kolaylaştıran, doğayla dost ürünler. Örneğin geçen haftalarda satışta olan telsiz zımba. Bu zımba, diğerlerinden farklı olarak kağıtları katlayarak zımbalıyor ve hem elinize batan zımbalardan sizi kurtarıyor hem de doğaya daha az zarar veriyor. Tchibo ürünlerinin kalitesi, alanında uzman kişiler tarafından çok sıkı ve acımasız testlerden geçiyor ve sadece testi geçebilenler satışa sunuluyor. Bunun dışında tüketicilerin kendi evlerinde yaptıkları acımasız testlerden de başarıyla geçmiş bu ürün. Tchibo ürünlerinin kalitesine bir kez daha inanmış oldum böylece.
Gelelim Tchibo’nun bu haftaki temasına; Spora Gidiyoruz. Eğer “Bu havada da spor yapılmaz ki canım!” diyenlerdenseniz, bahanelerinizi bir kenara bırakın çünkü “Spora Gidiyoruz” temasında her hava koşulunda spor yapmanız için size gerekecek birbirinden farklı, şık ve uygun fiyatlı ürünler var. DryActive Plus malzeme ürünler, terin üstünüzde kurumasını engelleyecek, ecorepel® malzeme ise yağmurda koşarken sizi su damlalarından koruyacak. En doğru koşu ayakkabıları ve aksesuarlar ile de setinizi tamamlarsanız, yağmur çamur demeden koşmaya hazırsınız!
Spora Gidiyoruz temasındaki tüm ürünler birbirinden güzel ama içlerinden seçerek birkaçına daha geniş yer verelim. Konu spor olunca en önemlisi ayakkabı oluyor. Tchibo’nun bu temadaki Koşu Ayakkabısı, topuk ve bunyon bölgesindeki baskı elemetiyle son derece rahat ve hava geçiren filtreli yapısıyla da ayağınızı terletmiyor. Kadın ve erkek için iki farklı seçeneği bulunan ayakkabı aynı zamanda çok da şık ve hiçbir yerde bulamayacağınız kadar kaliteli ve uygun fiyatlı. Ayakkabınızı aldınız ve koşmaya başladınız diyelim, nabzınızı kim ölçecek? Tchibo bu ayrıntıyı atlamamış ve temaya Nabız Ölçer Saat de eklemiş. Bu saat kalp frekansınızı, koştuğunuz mesafeyi, ortalama hızınızı ve yaktığınız kaloriyi adım adım ölçüyor ve parmak dokunuşunuzla nabzınızı ölçüyor. Üstelik su geçirmiyor. Spor yaparken en önemli ama genelde atlanan ayrıntılardan biri iç çamaşırı. Özellikle de kadınlar için. Bu temada bulabileceğiniz Spor Büstiyeriyle spor yaparken çok daha rahat hareket edebileceksiniz. Tamamen dikişsiz ve yumuşak olan bu ürün, hava geçiren yapısıyla sizi rahat ettirecek.
Spora Gidiyoruz temasında bunlardan başka birçok ürün daha bulunuyor. Daha ayrıntılı incelemek için Tchibo.com.tr’ye tıklayıp, keşfe başlayabilirsiniz. Aynı zamanda 444 28 26 numaralı Telefonla Sipariş Hattı’ndan da alışveriş yapabilirsiniz. Şöyle keyifli bir alışveriş yapıp, sonrasında da kahveyle yorgunluk atmak isteyenleri, çalışanlarının yüzünden gülümseme eksik olmayan Tchibo mağazalarına davet ediyor ve ekliyorum yeni temalardan herkesten önce haberdar olmak için Tchibo Facebook (https://www.facebook.com/tchiboturkiye) sayfasını beğenebilirsiniz. Keyifli alışverişler!
Bir bumads advertorial içeriğidir.
24 Ekim 2013 Perşembe
Galatasaray.3 Kopenhag.1
- Dün gece, senenin tam anlamıyla bir dönüm noktasıydı. Alınacak ters bir skor yönetimde kongre rüzgarlarını estirebilecekken, tribünlerde de büyük ihtimalle bölünmelere yol açacaktı.
- Bu tür önemli karşılaşmaların öncesinde büyük çaplı koreografilere imza atan Ultraslan, bu sefer tercihini eskili yenili sopalı pankart şovundan yana kullandı. İçlerinde hele bazıları vardı ki bizi geçmişe, Ali Sami Yen zamanlarına götürdü.
- Bir kale arkasında böylesine bir temaşa varken, diğer kale arkasında da bir başka seyre değer görsel gösteri vardı. Aynı anda iki ayrı tribünde farklı şovlar izlemeyeli çok olmuştu.
- Kopenhag taraftarı maça çok şevkli başladı ama erken gelen gol heveslerini kursaklarında bıraktı. Yalnız, takımlarının son dakikalarda bulduğu tek gol averaj dışında hiçbir işe yaramasa da, tribünde 5 dakika boyunca bunun kutlamasını yaptılar. Sadece bu bile futbolun keyif yanıyla ilgilendiklerinin bir ispatı olsa gerek.
- İlk 5 dakikadaki oyunu izlediğimde maçı set halinde oynayacağımızı düşünmüştüm. Ama, başta Burak, Melo ve hatta Sneijder ile başlayan çılgıncasına yapılan baskı, rakip defansın da acemice bocalamasıyla çığ gibi büyüdü. Golun de hemen akabinde gelmesi pastadaki kaymak oldu.
- Eboue aslında maça biraz tutuk başlamıştı. Lakin, ilerleyen dakikalarda Bruma ile çok iyi anlaşmaya başladılar. Bruma'nın hem pas alışverişi hem de rakibin içinden geçercesine attığı çalımlarını izleyince, Hamit Altıntop'un geri döndüğünde formayı almasının ne kadar zor olacağını tahmin etmek zor değil.
- Atılan 2. golde Sneijder'e asisti yapan Eboue'nin ayakkabasını silerek jest yapan Drogba'ya 10 dakika sonra yine Eboue asist yapınca gol sevincinde ortaya oldukça matrak görüntüler çıktı.
- 2.golde Sneijder'in tek vuruşla topu kalecinin ulaşamayacağı noktaya göndermesine değinmeden olmaz. Bu bölgeden nereye vurulacağını gerçekten çok ustaca ayarlıyor, milli maçta da bize bir benzerini atmıştı
- İlk yarıda bulunan 3 golden sonra yayıla yayıla bir Şampiyonlar Ligi maçı izlemenin keyfini sürmeye başladım. Şöyle bir hafızamı yokladım, en son 1998'de Rosenborg'u 3-0 yenerken böyle stressiz bir Şampiyonlar Ligi maçı izlemişim.
- Burak eğer böyle koşacaksa, kendisinin bu maçtaki gibi kanatta değerlendirilmesi bence doğru bir tercih olacaktır. Öte yandan, Burak'ın gol kaçırmalarında tribünlerin alkışlaması artık komik bir hal almaya başladı. Bu işin sonu nereye bağlanacak merakla bekliyorum.
- Antrenmanlarda artık neler oluyorsa Mancini, Ceyhun'u bayağı sevmişe benziyor. Sanırım, kendisini bu sene bolca izleyeceğiz.
- İlk kez Ünal Aysal'ın bir antrenmanı izlediği sırada üzerinde gördüğüm ve oldukça dikkatimi çeken yeni kreasyon turuncuya çalan tok sarı mont, iki maçtır Tugay'a da çok yakışıyor. Bir sonraki maça havalar iyice soğumuş olur, bir tane edinsek fena olmayacak.
- Başta belirttiğim dönüm noktası, hem futbol hem de skor bakımından tamamen zararsız atlatıldı. Mancini her ne kadar ben de bu kadarını beklemiyordum dese de, bu maç kendisine ve doğal olarak yönetime kredi kazandırmış durumda.
- Maç sonunda öldürücü Seyrantepe trafiğinin dağılmasını her zamanki gibi tribünde beklerken, yedek ve maça sonradan giren oyuncular yardımcı antrenör tarafından sahaya çıkarıldı ve düz koşu yapmaya başladı. Mancini'nin getirdiği bir yenilik midir bilemeyeceğim ama en azından bize bekleyiş sırasında oyalanacak aktivite oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)