Onlar bizim takmayacağımız sarı-kırmızı ipleri başlarına bağlarlar, bize çok uyduruk gelen lisanssız formaları giyerler, bayrakları pelerin gibi bağlarlar.
Tribünde tezahüratların tamamını; hatta çoğunu bilmezler, ayağa kalkmazlarsa Fenerli olacaklarından bu duruma hassasiyet gösterirler, tezahüratların kısa ve alkışlı olanı onlar için daha makbüldür, zıplamayı severler, yine kısa olması kaydıyla.
İçlerindeki sevgiyi pankarta değilse bile, kartona, olmadı dosya kağıdına dökerler.
Amatör şube ve salonlar aynı deplasmanlar gibi onlara uzaktır.
Başarıyı, sahada asaletten daha çok önemsedikleri kesindir.
En çok onları stad dolmadığında ararız.
Kombine onlara uzaktır aynen haftada iki maç gibi.Alkolü birahanelerde alırlar. Stad önü köfteler favorileridir.
Maç çıkışında tıklım tıklım otobüslerde görürüz. Kazanılmış maç coşkusu yüzlerdedir, kaybedilmişse o kadar hüzün yoktur, çünkü daha önemli sorunlar vardır bir gün sonra beliki de bir saat….
YOKSUL TRİBÜNCÜLERİN GALATASARAY’I
Yaşamlarında önemli bir yer tutsa da hayat meselesi değildir.
Kim alıyor lan bu dediğimiz spor gazeteleri ile güne başlarlar.Bizim uydurma dediğimiz transferler, onlar için olması an meselesidir.
Hep galip gelinsin, hatta çok gol atılsın isterler.
Futbol yorumlarını, yorumcularını dolayısıyla programlarını severler.Deplasmanları ve gidemedikleri maçları birahanede, kahvehanede izlerler. Çoğu pozisyonda heyecanlanırlar ama kötü bir sonuçta kırıpta dökmezler. Küfürün bireysel olanı makbuldur.Başkan yalnızca iyi transfer yapsın, iyi teknik direktör alsın isterler.
Biz tribünleri yalamış, yutmuşlar olarak onları bazen yeni, bazen eski açıkta, Olimpiyat Stadında ve deplasmanlarda gittiğimiz şehrin insanı olarak görürüz.
Aramızdaki farklıkları ortaya sermeyi severiz, örnek alınacak taraftarlar biziz çünkü.
Ama onlar aslında daha saf hali ile sevmekteler.
Hayat meselesi değil Galatasaray elbette ama, hayatta yaşadıkları zorlukların ağrı dindirici ilacı Galatasaray.
Bizi ayıran yoksulluk maddiyat değil aslında.Bizi ayıran tribünde geliş amacımız.Biz maçı kazandırmak için oradayken, onlar yalnızca kazanmak için oradalar.Tasa yok, onların bunu tasa edecek kadar zamanları da yok , onlar yalnızca kazanmak ve bir günü mutlu geçirmek istiyorlar.
Ve şimdi onlar,
Bir zamanlar ezilenlerin, yoksulların belediye başkanı olarak sunulan bir iş adamı, yönetici tarafından yerin dibine sokuldular.
Galatasaray taraftarı; unutmayacakların arasında tepelerde bir yer aç.
O da geldi….
1 yorum:
mükemmel gözlemler, olağanüstü bir yazı.. sırf galatasaray için değil, diğer takımlarda da örnekleri çoktur..
çok teşekkürler bu yazı için..
Yorum Gönder