11 Nisan 2010 Pazar

Real Madrid:0-2:Barcelona


Bizim saat ile 11de olunca maç, El Clasico için sofra kurmaya da pek acele etmedik doğrusu, gün boyu yaptığımız avareliğin sonucu bloga pek yazı karalayamamışken, maça kadar "sanal dünyadaki" işlerimizi bitirip, kurulduk ekran başına... Aslında niyetim önce basketboldaki Barcelona-Real Madrid derbisini seyretmek, ardından da çifte zafer için futbola dönmekti lakin "sepettopu" bizi bağışlasın, çıkıvermiş aklımdan... Neyse ki, rakı ve mezeleri hazırlarken, NTV'nin alt yazı bantlarından Katalanların kazandığını öğrendik ve kadehten ilk dubleyi mutlulukla yudumladık, başladık beklemeyi El Clasico'yu...

"Ronaldo mu Messi mi" diye uzun uzun tartışılıyordu hafta içi El Clasico'dan önce, lakin hiç gerek yoktu böyle şeylere zira Messi bir ay içinde oynadığı oyunla "insanüstü" bir varlık olduğunu doğaüstü olaylara inanmayanlara bile göstermişti, neredeyse boş geçtiği maç yoktu, hele hele Arsenal'i dörtlemesi, zaten son noktaydı bütün tartışmalara... Dün geceki maç öncesi de Pellegrini bütün hafta iki soruna kafa yormuştur: Messi'yi nasıl tutacağız ve daha ehemmiyetsiz olan hangi kadro ile sahaya çıkacağız... Sadece hoca değil, beyaz formalı topçular da bunun telaşındaydı ki, ufak bir örnek, Ramos'un kendi alanında kullanacağı bir serbets vuruş esnasında sırtı dönük olan sarı kartlı Mess'ye topu nişanlayıp, hakeme "bak vuruşu engelledi, ikinci sarıdan oyundan at" ayaklarına yattığını bile gördük...

İspanya'ya konuk olan Katalunyalılarda, Pep hoca ise Henry'i yanında tutmuş, Alves'i salmıştı ileri, Rijkaard'da bunu denese ara ara Sabri ile hiç fena olmaz, 55 numaralı topçumuzun yarı çizginin ötesinde de oynama özellikleri mevcut... Messi serbest oynarken, Xavi de yönetiyordu takımı... "Kendi çöplüğünde ötmenin"cesaretiyle baskılı başladı Real oyuna ama gol yeme korkusuyla da gidemiyordu pek rakibin üstüne, oysa Barca bir beş on dakika sonrası aldı eline sazı ve bir daha da bırakmadı. Geçen sene, futbolun basit ama yapması zor kaidesi ayağa paslarla "dünyada" almadık kupa bırakmayan Guardiola'nın futbolcuları, bu sene başlarında biraz bocalamışlar ama gittikçe yine eski düzeni oturtmuşlardı. İnsan üstü bir top oynuyorlardı, hiç bir topu "gözleri kapalı" ileri şişirmeden, her topun değerini bilerek, kendine çeyiz hazırlayan bir genç kızın nakış işlemesi gibi özenle koşturuyorlardı topu ve onlara hayran hayran bakarken rakipleri Xavi birden atıveriyor Messi'nin önüne, o da üzüyordu Casillas ve arkadaşlarını, bizde fondipliyorduk bardakta kalan rakıyı...

Bolca golcü sokmak, maç kazandırmaya yetmiyordu, bunu bizden daha iyi biliyordu Pellegrini ama ne yapsındı ki, rakibi "makine" gibi oynuyordu, "çomak sokmak" gerekirdi düzene ama esas soru: Nasıl olacaktı bu? Ev sahibi B ve C planları düşünürken, yine Xavi atıyor pası, bu sefer Pedro yazıyordu golünü... Fark ikiye çıkınca, üstelik karizma da çizilince, daha da saldırmaya başladı Realli topçular ama yukarda da dedik ya, kalecisinden en "kalasına" kadar, hiç panik yapmadan, ince ince koşturuyordu topu Barcelonalılar ve rakibin dikkatinin dağıldı bir anda da karşı karşıya kalıveriyolardı Casilals ile...

Bu takıma karşı 2-0 ile kaybetmek de başarı sayılmalı Real Madrid için, zira artık futbolda Barcelona ve diğerleri var... İspanyol basını Pellegrini "game over" yazıyor ama kim olsa durduramazdı bu "uzay takımını"... Şimdi gözler Mourinho'da, elerse Barca'yı kupadan, seneye yeri hazır Madrid'te...

Real Madrid: Casillas, Sergio Ramos, Albiol, Garay, Arbeloa, Gago, Xabi Alonso, Cristiano Ronaldo, van der Vaart (69' Raul), Marcelo (56' Guti), Higuaín (79' Benzema)
Teknik Direktör: Manuel Pellegrini

Barcelona: Valdes, Puyol, Milito (79' Marquez), Pique, Maxwell (63' Iniesta), Alves, Busquets, Keita, Xavi, Pedro, Messi
Teknik Direktör: Pep Guardiola

Stat: Santiago Bernabeu (Madrid)
Hakem: Mejuto Gonzalez


Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin