24 Temmuz 2011 Pazar

Gerilla, Futbol ve Bir Başkan


Bu geceki Copa America finali öncesinde Metin Yeğin, Radikal gezetesi için Uruguay'dan yazmış. Paylaşmak istedim:

Radyo günleriydi. Tupamaros gerillası, spor radyosu Radio Sarandi’yi ele geçirdi. Derbi maçı radyodan canlı yayımlanıyordu, Nacionel-Estudiantes de la plata. Gerilla, bildiriyi okumak için devre arasını bekledi. Sonra radyodan çıkıp gittiler. Yakın bir pub’da maçın devamını dinlediler. Daha önce de diktatörün konuşma yapacağı bir radyo istasyonunu havaya uçurmadan, komşu evdekileri uyarmışlardı; komşunuzu bombalayacağız diye. Radyonun sahibi Pacheco Areco, başkan diktatörün yakını arkadaşı ve danışmanıydı. Radyoyu bombalamadan, iki radyo vericisini de kurtardılar. Patlamaktan ve diktatörden kurtulmuş vericiler, korsan radyo olarak daha sonra birçok yerde halka hizmet verdi.
Uruguay, Copa America’da finale çıktı. Bugün oynanacak. Bütün Uruguay bu finali bekliyor. “Brezilya’da en sevilen spor basketboldur” diyordu bir yazar. “Futbol mu? O spor değil dindir.” Uruguay’da bu daha da öte. Dine inanmayanlar var ama futbol seyretmeyen, asla. Eğer finaldeki rakibi Paraguay’a yenilirse en az iki-üç kişi kalpten ölür ve birkaç kişi intihar edebilir.
Jose Mujica, namı diğer Pepe. Tupamaros gerillası lideri. Yukarıdaki eylemlerin, şenlikli banka ve kumarhane soygunlarının sorumlularından. Yılbaşı öncesi yiyecek kamyonlarını ele geçirip yoksullara Christmas yemeği için dağıtıyorlardı. Yakalanan arkadaşlarını cezaevlerinden çıkarmak için elçileri kaçırmak gibi özel bir af yöntemi uyguluyorlardı. Pepe bugün Uruguay Devlet Başkanı. Doktorlar onun için de önlem aldılar. Maç sırasında kalpten ölebilir diye. Diktatörlük sırasında, uzun zamanı tecritte olmak üzere 14 yıl cezaevindeydi. Bir hücrede, kafasına çuval geçirilmiş ve tepesinde iki muhafızla bekletilirken o haftaki maç sonuçlarını soruyordu.
Uzun diktatörlük belleğe ve günlük yaşantıya iz bırakmış. Taksilerin önü ile arkası arasında kalın, saydam plastikten bir bölüm var. Şoförün kafasına vurulmaması için yapılmış. Şoförün kafasına vurma isteği uyandırıyor. Soluk kesici, tıkılmış, sıkıştırılmış ve yere yatırılmış kafanın üzerine bastırılmış hissediyorsun. Yani 12 Eylül günlerinde sokakta dolaşır gibi.
Bir de şoför sen arabaya bindikten sonra öndeki bir manivelayı çekerek seni içeri kilitliyor. İdeal bir panik atak yaratma biçimi. Sıkıysa parayı verme. Zaten parayı arkadan küçük bir bölmeye yerleştirip öne çevirdiğinde uzatabiliyorsun. Şoför para üstünü aynı yere koyup geri çeviriyor. Kola uzanıp kapıyı açıyor. İnip toprağı öpebiliyorsun. Soyguna karşı iyi bir önlem diyor Uruguaylılar gülerek, ufak bir sorun var; trafik kazasında kafasını bu bölmeye çarparak ölen sayısı soygunlardan kat kat fazla.
Bina kapıları da dairelerin içinden açılamaz. Aşağı inip anahtarla açmak zorundasın ve misafir giderken de yine inip kapıyı açman gerek. Arjantin’de de böyle. Cuntadan önce de mi böyleydi diye sormuştum Arjantin’de. Bilmem öncesi var mıydı dediler. Ama en azından misafire saygı için güzel. Kapıya kadar seni uğurluyorlar. İyi tarafları da var cuntaların. Bizde de taksilere taksimetre takılmıştı.
Tupamaros gerillası, şehirde bin kaplan gücündeydi. Mesela Amerikan milyarderi Rockefeller’ın ziyaretinden hemen önce General Motors şirketini bastı. Alman Bayer firmasını bombaladı. Bıraktıkları bildiride “Bir Nazi işletmesi olan Bayer, Vietnam’da Yankee’lerin kullandıkları gazı satıyor, bütün ölümlerin suç ortağıdır” diyordu. Biz Bayer’i sadece Aspirin yapar biliyorduk. Sahiden biber gazını bize kim satıyor?
Montevideo’da bir fotoğraf stüdyosu kurmuşlardı. Sahte polis kimlikleri, askeri geçiş izinleri, pasaportlar yapıyorlardı. Ernesto Che Guevara’nın Bolivya’ya giriş pasaportu da burada yapıldı. Sakalsız ve kel bir fotoğrafı vardı. Che bu fotoğraf için kafasının ortasını kazımış, efsanevi sakalını kesmişti.
Pepe Mujica ile Uruguay Parlamentosu’nda konuşuyordum. Che’nin neden Bolivya’ya gittiğinin de peşindeydim. Uruguay’da gerilla, Tupamaros hareketi Bolivya’dan çok güçlüydü. Neden Uruguay’a gelmedi diye sordum. “Sanırım devrimin ancak kır gerillası ile olabileceğini düşünüyordu. Burada biz şehirlerde örgütlüydük ve zaten Uruguay’ın çoğunluğu kentlerdeydi” diyordu.
Tupamaros hareketi altmışlarda Sosyalist Parti’den ayrılmıştı. Partinin, mücadeleyi burjuva yasallığı içine hapsettiğini söylüyorlardı. Pepe’ye “Hâlâ devrimci misiniz” diye sormuştum. Parlamento başkanı odasındaydık. “Biz Che Guevara çizgisinde çok önemli bir dönem yaşadık ama şu anda başka bir dönem var. Bir reform programı aslında çok küçüktür ama bizim için çok önemli sosyal değişiklikler yaratacağından, aynı zamanda önemli ve büyüktür... Şimdi zaten bu hükümet bir seçim hükümeti, bir cephe (koalisyon) hükümetidir. Bu hükümet biçimi zaten başka türlü bir değişikliğe de müsaade etmez. Bundan daha iyi bir yol olabilir ama bizim limitimiz bu; burada bundan daha büyük bir değişiklik yapamıyoruz, yapamadık... Gerçekliğin ne olduğunu anlamak zorundasınız. Düşünsel olarak, sosyal olarak anlamak zorundasınız. Biz yalnızca gerilla değiliz. Biz aynı zamanda mücadeleciyiz. Biz, kapitalizme karşı halkın yaşaması için mücadele ediyoruz; fantastik bir solu değil, gerçeğin solunu savunuyoruz...”
Bu akşam Uruguaylıyım. Bir gerilla grubunun maçı ortasında kesmesine de itirazım yok ama Pepe kızar mutlaka ve bütün Uruguay.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin