20 Nisan 2013 Cumartesi

Galatasaray.3 Elazığspor.1

  • Orduspor ve Mersin İ.Y. maçlarından ağzı yanmış birisi olarak, milletin çantada keklik yorumlarına aldırmadan temkinli adımlarla çıktım bu sefer tribüne. Turun atılacağı Kadıköy'e topu topu 3 maç kala, her dakika kritik ne de olsa. Özellikle de, kulübedeki varlığı bile taraftarlarda güven duygusu yaratan, en sıkıntılı anlarda "hoca acaba ne yapacak" beklentileriyle bakışların çevrildiği imparatorun yerinin boşluğu hesaba katılırsa.


  • Neyse ki rakip kulübede Yılmaz Vural vardı ki aksiyon bakımından diğer kulübenin eksikliğini hissettirmedi. Yalnız, Yılmaz Hoca'nın yardımcısı kimse, hareketleri Yılmaz Hoca'nın kopyası. Hoca arkasından gelen nesli yetiştiriyor demek ki. 


  • Bilica'yı özlemişiz bayağı. Kendine özgüveni bu kadar yüksek olup da bu kadar saçma hatalar yapan başka bir defans yoktur herhalde. Yok Bilica'yı tanımasak maç sattı diyeceğiz de, adamın her zamanki halleri. 
  • Maç çekindiğim gibi bir hal almadı. Goller erken bulununca ikinci yarı geri pas, topuk pas vs. ile antrenman havasına döndü. Böyle maçların da bu durumu hiç çekilmiyor, bir gazla goller geliyor coşuyorsun, ardından fırtına bir kesiliyor tadımlık alınmış bonfile gibi işim tadı damağında kalıyor.



  • Drogba'yı anlatmaktan biz sıkıldık o her geçen gün üzerine koymaktan sıkılmıyor. Belki attığı goller kolay gözüküyor ama ben çok hatırlıyorum bol bol gol pozisyonuna girip sırf böyle tecrübeli bir ayak olmadığından emeğimizin tabelaya yansıyamadığı maçları. İşte böyle bir oyuncun olacak, 25 dakikada bitirecen işi, ne kadar güzelmiş.
  • Gollerin arasından özellikle 3.goldeki Drogba'nın soğuk kanlılığı çok şıktı. Yılmaz Vural bile golden sonra ya sabır çekse de Drogba'yı tebrik etmeden duramadı. 



  •  Her maç sonrası Drogba'nın takımı tribünü selamlamaya götürmesinden söz ediyorduk. Bu maçta malum sonlara doğru çıktığı için merak ettim bu sefer vaziyet ne olacak diye. Herkes soyunma odasının yolunu tutarken bu kez de bir başka Fildişili Eboue'ye kaldı işin organizasyonu. Hatta, bizim tercüman Mert Çetin ile muhtemelen neden herkesin içeri gittiğiyle ilgili tartışmaya bile girdi. Takımın kaptanı neden bu işe el atmıyor anlamıyorum, eskiden Bülent Korkmaz gel dedi mi tüm takım gelirdi.


  • Eboue, Dany ve Gökhan'dan oluşan selamlama taraftara yetmemiş olacak ki, tiyatro terimiyle takım "bis" yapmak zorunda kaldı. Eee, şurada içeride oynanacak sayılı maç kalmış, taraftarı görmezden gelip içeri girersen, o taraftar da seni terlik merlik dinlemeden tekrar sahaya çıkartır. 
  • Sabri Reis de bu sefer terliklerle üçlüsünü çektirerek yine bir farklılığa imzasını attı.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin