- Tilki misali dönüp dolaşıp yine kürkçü dükkanına geri döndük. Kombine fiyatlarına yapılan %30-40 civarı artışa rağmen, futbol tarihinin kombine satış rekorunu kırarak sezona başlıyoruz.
- Maçlar artık o kadar saçma saatlerde oynanmaya başlandı ki, ben artık federasyonun insanların tribüne gelmesini istemediğinden şüphelenmeye başladım. İnsanlar maça girerken otoparktaki araç yoğunluğuna bakarak maçtan kaç dakika önce çıkması gerektiğini hesaplar oldu.
- Santradan önce malum "Gezi olayları" anıldı. Ultraslan, bir şekilde sloganları kesmeye çalıştı. Aslında mantık çok basit; yasak olan herşey caziptir. Durduk yere, tribünlerde slogan atarsanız şöyle ceza vereceğiz böyle fena yapacağız diye inatlaşılırsa, bağırası olmayan insan bile bağırır hale geliyor.
- 34.dakikada da aynı sloganların atılacağını bilen Ultraslan, o ana eski açıkla karşılıklı bir tezahürat denk getirmeye çalıştı ama bu sefer stadın geri kalanından santra anına göre daha yüksek bir tepki yükseldi, iş Ultraslan'ı ıslıklamaya kadar gitti. Susma hakkını kullanmak yerine, protestoları engellemeyi kendilerine görev edinen Ultraslan'ın da canı sağolsun, elbet bir bildikleri vardır. Detaya inecek değilim, herkes zaten birşeyler söylüyor, ben sadece hemen üstlerinde bulunan pankartı beğendiğimi belirtmek istiyorum: "Dik Duranlar Unutulmaz"
- Dönelim maça. Şu ana kadar izlediğim en istekli Sneijder'i sahada gördüm. Sadece attığı golde değil, maçın genelinde takım adına birşeyler yapmaya hevesli bir görünümü vardı.
- Son senelerde akıl almaz şekilde formsuz olan Hakan Balta, bu sene sanki format atılmış gibi. Kanattan yaptığı bindirmeler ve özellikle Sneijder'le yaptığı olumlu paslaşmalar, umarım eski Hakan'ın belirtileri olur.
- Sol tarafta sıkıntıyı çözüyor muyuz acaba diye düşünürken, bu sefer sağ tarafta Hamit patlak verdi. Hamit o kadar garip pozisyonlara maruz kalıyor ki, yaşanan konsantrasyon bozukluğunun formla, yenetenekle veya antrenmanla ilgisi yok gibime geliyor. Takım psikologunun veya gerekirse Fatih Terim'in uzun uzadıya görüşmesi şart gözüküyor.
- Yeşil kazağıyla özdeşleştirdiğimiz Muslera, bu sefer farklı bir tasarımla karşımızdaydı. Bu kazağı sene boyunca giyecek mi bilemem ama, yeşil daha bir nostaljik hava veriyordu ona. Milenyumu andıran bu renk fazla modern durmuş üzerinde.
- Tek yeni yabancı transferimiz Chedjou maçın başlarında çok heyecanlıydı. Kendini göstermek adına bazen gereksiz hareketlerde bulundu. Dany'den ne kadar farkı var çözemedim, kısıtlı sayıdaki yabancı hakkımızı sanki daha iyi bir şekilde değerlendirebilirdik.
- Gaziantepspor'un bu sene oldukça zorlanacağı maddi durumlarından zaten belli. Galatasaray'ın doğru düzgün tempo yapmadığı bu maçta dahi hiçbir şekilde farklılık ortaya koyamadılar.
- Emre Çolak, 2. Aydın Yılmaz vakası olmaya emin adımlarla gidiyor. Oysa ki, ilk çıktığı sene ne kadar da yetenekli gelmişi gözüme. Bu yeteneklerini kendi yarı sahasında 3 kişiye çalım atmaya kullanacağını hiç düşünmemiştim. Fatih Terim'i kenardayken zaten delirtiyordu da, tribündeyken, hem de skor 2-0 iken bile adamı yerinden hoplatmayı başardı.
- Drogba'ya söyleyecek söz kaldı mı bilemiyorum. İyi oynadı, kötü oynadı artık o aşama çoktan geçildi, sahada varlığı bile takıma hava katan bir figür haline geldi. Her 90 dakika sonrası formasını taraftarla paylaşması ve üşenmeden tribünleri selamlaması artık bir maç sonu geleneği haline geldi.
3 yorum:
Sonucun bu şekil olacağı belliydi zaten
keşke alper gibi ileri dikine toplu ve topsuz giden, dinamik, hareketli ve çabuk bir oyuncuyu 300*500 bin € için kaybetmeseydik. üstelik yerli ve şu an en büyük eksikliğini hissettiğimiz sağ iç pozisyonunda oynayacaktı.
malesef hamit'e mecbur kalmamızın sebebi alperin alınamamasıdır. Fatih Hoca da ısrarla alperi bu yüzden istemişti. hamit böyleyken onun yerine kenarda duran, emre, engin, yekta, erman gibi oyuncuların bırakın hamit'i yedekleyecek düzeyde olmaması da ayrıca üzücü. önceki 3 kişilik vurucu gücün rahatça oynaması ve takımın defansta zaafiyet yaşamaması için ortada oynayan 3 kişinin de ileri gidip gelebilecek kalite, teknik ve fitness da olması lazım. melo ve selçuk böyle ama ne hamit ne de diğerleri bu seviyede değil.
avrupa kupalarında çeyrek final ötesine geçmemiz önündeki en büyük engel ne sol bek ne de defanstaki zaafiyetlerdir. bence en büyük engel orta sahadır
Son nefesimi verene kasar cimbom
Yorum Gönder